İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

28 Kasım 2016 Pazartesi

ALLAH'TAN ÜMİT KESMEK


İNSANIN ALLAH'A KARŞI AHLAKİ SORUMLULUKLARI


2.  KÖTÜ VE YERİLEN TUTUM VE DAVRANIŞLAR (ALLAH'A KARŞI BATIL AMELLER) – 3


AYRICA BAKINIZ: III. B. 2. b. İNANMAYANLAR (KÂFİRLER) VE ÖZELLİKLERİ


c) Allah'tan Ümit Kesmek


(1) Kavram olarak, Ahlak, İnsanın Allah'a Karşı Ahlaki Sorumlulukları, Kötü ve Yerilen Tutum ve Davranışlar, Allah'tan Ümit Kesmek

 Dediler: "Hakk'a dayanarak müjdeledik sana, sakın ümitsizliğe düşenlerden olma." Dedi: "Sapıtmışlardan başka kim ümit keser Rabbin rahmetinden!" 15. sure (HİCR) 55-56. ayet (Resmi: 15/İniş:54/Alfabetik:36)

De ki: "Ey öz benlikleri aleyhine sınırı aşan / aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Allah, günahları tümden affeder. Çünkü O, mutlak Gafur, mutlak Rahim'dir." 39. sure (ZÜMER) 53. ayet (Resmi: 39/İniş:59/Alfabetik:114) 

İnsan, hayır istemekten / hayır için dua etmekten bıkıp usanmaz. Kendisine bir şey dokunmaya görsün; hemen ümidini keser, yıkılır. 41. sure (FUSSİLET) 49. ayet (Resmi: 41/İniş:61/Alfabetik:30)

İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda, onunla ferahlar, şımarırlar. Kendi ellerinin hazırladıkları yüzünden kendilerine bir kötülük gelip çatsa, hemencecik ümitsizliğe düşerler. 30. sure (RÛM) 36. ayet (Resmi: 30/İniş:84/Alfabetik:87)

Allah'ın ayetlerini ve Allah'a varmayı inkâr edenler, işte onlar, rahmetimden ümidi kesmişlerdir. Ve bunlar için acıklı bir azap öngörülmüştür. 29. sure (ANKEBÛT) 23. ayet (Resmi: 29/İniş:85/Alfabetik:8) 

Kim Allah'ın dünyada ve âhirette kendisine yardım etmeyeceğini sanıyorsa; bir sebeple göğe uzansın, sonra öteki ilişkilerini kessin de bakıversin: Oyunu, öfkelendirdiği şeyleri gerçekten giderecek mi? 22. sure (HAC) 15. ayet (Resmi: 22/İniş:88/ Alfabetik:32)

Bu Kur'an, Allah'ın berisinden birilerince yalan isnatlarla oluşturulmuş değildir. O, kendinden öncekinin tasdiki ve Kitap'ın ayrıntılı kılınmasıdır. Kuşku ve çelişme yoktur onda. Âlemlerin Rabbi'ndendir o. 10. sure (YÛNUS) 37. ayet (Resmi: 10/İniş:51/ Alfabetik:109)

Ey inananlar! Mallarınızı aranızda bâtıl bir yolla/ tutarsız bahanelerle yemeyin. Kendi hoşnutluğunuzla gerçekleşmiş bir ticaret olursa başka. Kendi canlarınıza kıymayın / intihar etmeyin. Hiç kuşkusuz, Allah, size karşı çok merhametlidir. Kim düşmanlık ve zulümle intihar günahını işlerse onu ateşe sokacağız. Bu, Allah için çok da kolaydır. 4. sure (NİSA) 29-30. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)

(2) İntihar Etmek

Ey inananlar! Mallarınızı aranızda bâtıl bir yolla / tutarsız bahanelerle yemeyin. Kendi hoşnutluğunuzla gerçekleşmiş bir ticaret olursa başka. Kendi canlarınıza kıymayın / intihar etmeyin. Hiç kuşkusuz, Allah, size karşı çok merhametlidir. Kim düşmanlık ve zulümle intihar günahını işlerse onu ateşe sokacağız. Bu, Allah için çok da kolaydır. 4. sure (NİSA) 29-30. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)

(3) Ümit

(a) Ümit, Allah'adır

"Rabbimizin bizi barışseverler arasına koymasını umup dururken, Allah'a ve Hak'tan bize gelene neden inanmayacakmışız?" 5. sure (MÂİDE) 84. ayet (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)

Yeryüzünde, orası barışa kavuştuktan sonra bozgun çıkarmayın. Ürpererek ve ümit ederek dua edin O'na. Hiç kuşkusuz, Allah'ın rahmeti, Güzel düşünüp güzel iş yapanlara çok yakındır. 7. sure (A'RAF) 56. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)

Yûsuf gerekli olgunluğa ulaşınca ona hükmetme yeteneği ve ilim verdik. Güzel düşünüp güzel davrananları biz işte böyle ödüllendiririz. 12. sure (YÛSUF) 22. ayet (Resmi: 12/İniş:53/Alfabetik:110)

Size, hem korku hem ümit olsun diye şimşeği gösteren O'dur. Yüklü yüklü bulutları da O oluşturuyor. 13. sure (RA'D) 12. ayet (Resmi: 13/İniş:87/Alfabetik:85)

 (b) Ümit, sabrederek / tefekkür ederek dileyip ummak

Allah'a ve resulüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; yoksa korkuya kapılırsınız, rüzgârınız kesilir. Sabredin; Allah sabredenlerle beraberdir. 8. sure (ENFÂL) 46. ayet (Resmi: 8/İniş:93/Alfabetik:22)

Ümidimiz odur ku, Rabbimiz hatalarımızı bağışlar çünkü biz ilk inananlar olduk." 26. sure (ŞUARA) 51. ayet (Resmi: 26/İniş:47/Alfabetik:94)

"Din gününde hatalarımı affetmesini umup durduğum da O'dur." 26. sure (ŞUARA) 82. ayet (Resmi: 26/İniş:47/Alfabetik:94)

Yine O'nun ayetlerindendir ki O size, korku ve ümit olmak üzere şimşeği gösteriyor; gökten bir su indiriyor da ölümünden sonra toprağı onunla canlandırıyor. Bunda, aklını işleten bir topluluk için elbette mucizeler vardır. 30. sure (RÛM) 24. ayet (Resmi: 30/İniş:84/Alfabetik:87)

Yanları yataklarından uzaklaşır; korku ve ümitle Rablerine dua ederler. Kendilerine verdiğimiz rızıklardan da dağıtırlar. 32. sure (SECDE) 16. ayet (Resmi: 32/İniş:75/Alfabetik:92)




RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal

Selam...

​ T.C. / M. Kemal Adal 

27 Kasım 2016 Pazar

SAFLARI DÜZGÜN VE SIK TUTALIM…

KONUK YAZAR
Adnan İSLAMOĞULLARI
adnanisl@hotmail.com 


Saf`ları sıklaştırmak. Düzgün ve sık tutmak. Hesap yapmamak, bir tek hayatımız olduğunu bilerek, bu hayatı  iyi insan'lar olarak tüketmek, iyi insan olmak, iyi insanların sayısını arttırmağa çalışmak, iyi insanlarla saf tutmak, hizâlanmak. Hizâlanan ve saf tutanların birbirini imtihan edeceği altın ölçü: sır verildiğinde sır tutmak, emânet verildiğinde emânete sahip çıkmak, yola çıkıldığında yolda bırakmamak. Söz verildiğinde verdiği sözden ne pahasına olursa olsun dönmemek, verdiği söze kendisini esir etmek.

Karşılıksız, hesapsız sevmek. Uğrunda dünyanın ancak kurtulabileceği sevgiler kuşanmak. Dostu üzmektense bin kere yanılmayı tercih etmek, önüne gelen hesâbın fazla olduğunu bile bile tebessüm ile o hesâbı imzalamak, o şahâne tegâfülü tebessüm ile kabul etmek. Alan değil veren el olmağa çabalamak. Olanın olmayana borcu olduğunu hep hatırlamak.

Okumak. Düşünmek. Biliyor olmanın tüm çilelerine, bilmenin 'aydınlığı değil bazen karanlığı arttırdığını' bilerek bilmeğe tâlip olmak. Samimî ve hasbî bir tecessüse sahip olmak. Yüksek bir san'ât telâkkîsi, yüksek bir medeniyet tasavvuru, yüksek bir tarih şuuru, yüksek bir lisan uslûbu, yüksek bir musîki zevki, yüksek empati hassaları, yüksek bir nazâket, efendilik sâhibi olmak.

'Murdar bir hâlden muhteşem bir mâziye' kavuşmayı özleyecek ve uzanabilecek kadar geleneklere sahip olabilmek. İstikbâle dâir endişeleri olmak, projeleri olmak. Söyleyecek sözleri olmak. Vatanı, Türk dünyasını gezmek, karış karış gezmek. Bu topraklarda Türk milletinin 'Bismillah' adımı olan Ahlat'ı da bilmek ve Çanakkale'yi bilmek. Her yeri karış karış bilmek, karış karış sevmek, görmek ve  koza gibi örmek.

Çok okumak. Çok düşünmek.

Umudu canlı tutmak, hiç hesaba müteallik olmaksızın umudu taze tutmak. Ve politik hesaplardan arınmak. Ama zinde olmak. Hazır olmak. Söyleyecek sözler biriktirmek. Sunacak reçeteler biriktirmek. Yeni nesillere hizmet etmek. Yeni nesillerin önündeki engelleri kaldırmak. Eski nesillerin sahip olduğu bütün marazlardan / açmazlardan onları korumak. Eski nesillerin artık neredeyse vücutlarının bir uzvu haline gelen alışkanlıklarından yeni nesilleri uzak tutmak. Her ne konuşulacaksa yüz yüze, açık açık, 'ne der, ne düşünür' endişelerinden azâde olarak konuşmak. Kelâmın haysiyetine sahip çıkmak.

İnsanlık tarihinin düşünce sistemlerine âşina olabilmek. İnsanlık tarihinin kahramanlarını tanımak. Kendi kahramanlarımızı iyi tanımak. Unutulanları, vefasızlık edilenleri, hatırlanmayanları unutturmamak, hatırlatmak, anmak, hepsini yâd etmek. Bu ülkenin erozyona verdiği topraklar için hayıflanmak,  beton yığını haline gelen şehirleri için üzülmek, yükselen gökdelenlere bakıp ikrah etmek, kaybolan şehir silûtlerimize kahırlanmak, çürüyen tarihî eserlere esef etmek.

Bu ülke'nin yazılmamış, yazılmayacak tarihine geçmeyi kabullenmek.  Surların üstünde üzerine kızgın yağlar dökülüp ölen adı sanı bilinmeyen bir yeniçeri gibi olmayı dert edinmemek.

Dâvâsı olmayana adam dememek.

Bu yükün altına girebilecek olanlar…

Bir hususun daha üzerinde durmanız ve düşünmeniz gerekmektedir.

Elli yaşın üzerindeki büyüklerinize saygınız olsun, saygıda kusurunuz olmasın. Lakin, onları hesaba katmadan söyleyecek sözler biriktirin, çünkü ideolojik kavgalar, hayat gailesi, üst üste gelen darbeler, ihtiraslar, hırslar, komiteler, menfaat grupları,  localar, aşılamaz, nüfuz edilemez, tesir edilemez, sirâyet edilemez ve ıslah edilemez gruplar..  ve daha birçok şey, elli yaş üstü nüfusumuzu deforme etmiştir.

Bu topraklarda, her şeye sıfırdan başlamak için genç nüfusun bir dâvâsının olması gerekir. Ocaklar tüttürülmelidir.

Politika, tabiatı icabı içinde pislik barındırır. Olacaksa kendiliğinden olacaktır, siyâset / politika bir gâye ve bir araç değil, netice olarak anlamlı olabilecektir. Bu dâvânın politik çatısı bir gün külliyen ortadan kalksa bile yukarıda 'saf tutanlar ve hizalananlar' olarak tavsif edilen kadrolar yollarına yani bir dâvâya inanmaya devam edeceklerdir… 

Muktedir olmak liyâkatin hücceti değildir…

Kaynak: Safları düzgün ve sık tutalım… - Adnan İSLAMOĞULLARI



Selam...

​ T.C. / M. Kemal Adal 


ALLAH'A KARŞI NANKÖRLÜK (KÜFÜR) VE O'NA DÜŞMANLIK ETMEK


İNSANIN ALLAH'A KARŞI AHLAKİ SORUMLULUKLARI

                     

2.  KÖTÜ VE YERİLEN TUTUM VE DAVRANIŞLAR (ALLAH'A KARŞI BATIL AMELLER) - 2


AYRICA BAKINIZ: III. B. 2. b. İNANMAYANLAR (KÂFİRLER) VE ÖZELLİKLERİ


b) Allah'a Karşı Nankörlük (Küfür) ve O'na Düşmanlık Etmek


(1) Kavram olarak, Ahlak, İnsanın Allah'a Karşı Ahlaki Sorumlulukları, Kötü ve Yerilen Tutum ve Davranışlar, Allah'a Karşı Nankörlük (Küfür) ve O'na Düşmanlık Etmek

İnsan böyledir; Rabbi kendisini deneyip de ona cömert davranır, nimet yağdırırsa: "Rabbim bana ikramda bulundu!" der. Ama Rabbi onu sıkıntıya uğratıp rızkını ölçüye bağlarsa: "Rabbim bana ihanet etti!" der. 89. sure (FECR) 15-16. ayet (Resmi: 89/İniş:10/Alfabetik:25)

Böyle iken dini sana ne yalanlatır? Allah, yargıçların en güzel hüküm vereni değil mi? 95. sure (TÎN) 7-8. ayet (Resmi: 95/İniş:28/Alfabetik:105)
Biz ona vermedik mi iki göz, Bir dil, iki dudak? Kılavuzladık onu iki tepeye. Akabeye, sarp yokuşa atılamadı o. Sarp yokuşun ne olduğunu sana bildiren nedir? Özgürlüğü zincirlenenin bağını çözmektir o. Yahut da açlık ve perişanlık gününde doyurmaktır o, Yakındaki bir yetimi, Yahut ezilmiş, boynu bükük bir yoksulu. 90. sure (BELED) 8-16. ayet (Resmi: 90/İniş:35/Alfabetik:12)
İnsanlara zorluk dokunduğu zaman; yan yatarken, otururken, ayaktayken bize yalvarır. Ama sıkıntısını çözdüğümüzde, kendisine dokunan bir zorluk yüzünden bize hiç yalvarmamış gibi çekip gider. Haksızlığa / aşırılığa sapanlara, yapmakta oldukları, işte böyle süslü gösterilmiştir. 10. sure (YÛNUS) 12. ayet (Resmi: 10/İniş:51/ Alfabetik:109)

Şunu sor: "Bizi bu durumdan kurtarırsa andolsun şükredenlerden olacağız' diye boyun büküp ürpererek O'na yakardığınızda, karanın ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarıyor?" De ki: "Ondan da tüm sıkıntılardan da sizi Allah kurtarıyor; sonra siz O'na ortak koşuyorsunuz." 6. sure (EN'ÂM) 63-64. ayet (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)

Kara bulutlar gibi dalga kendilerini kuşattığı zaman; Allah'a, dini O'na özgüleyerek yalvarırlar. Fakat onları karaya çıkarıp kurtarınca, içlerinden sadece bir kısmı doğru yolu tutar. Bizim ayetlerimize, gaddar nankörlerin tümünden başkası karşı çıkmaz. 31. sure (LOKMAN) 32. ayet (Resmi: 31/İniş:57/Alfabetik:59)


İnsana bir zorluk / zarar dokunduğunda bize yalvarır yakarır; sonra ona bizden bir nimet lütfettiğimizde şöyle der: "Bu bir ilim sayesinde verildi bana!". Hayır, öyle değil; o bir fitnedir ama onların çokları bilmiyorlar. Onlardan öncekiler de bunu söylemişlerdi ama kazandıkları şeyler kendilerine hiçbir yarar sağlamamıştı. 39. sure (ZÜMER) 49-50. ayet (Resmi: 39/İniş:59/Alfabetik:114)

İnsana bir zarar/zorluk dokununca, Rabbine yönelerek O'na dua eder. Sonra ona bir nimet lütfettiğinde, önceden O'na yalvarmakta olduğunu unutur, O'nun yolundan saptırmak için Allah'a eşler, ortaklar isnat eder. De ki: "Birazcık nimetlen küfrünle! Hiç kuşkusuz, sen, ateş halkındansın." 39. sure (ZÜMER) 8. ayet (Resmi: 39/İniş:59/Alfabetik:114)

Eğer kendisine dokunan bir zorluktan / zarardan sonra bizden bir rahmet tattırsak, yemin olsun şöyle diyecektir: "Bu benim hakkım! Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Rabbime döndürülmüş olsam da şüphesiz, O'nun katında benim için şaşmaz güzellikler vardır." Yemin olsun, biz o nankörlük edenlere, yapıp ettiklerini haber vereceğiz. Yemin olsun, o çetin azabı onlara tattıracağız. İnsana nimet verdiğimizde yüz çevirir, yan yatar. Kendisine şer dokununca, hemen duaya koyulur. 41. sure (FUSSİLET) 50-51. ayet (Resmi: 41/İniş:61/Alfabetik:30)
Yüz çevirirlerse, biz seni onlar üzerine bekçi göndermemişiz. Sana düşen, tebliğden başkası değildir. Biz insana, bizden bir rahmet tattırdığımızda, onunla sevinip şımarır. Kendi ellerinin hazırladığından bir kötülük başlarına sarılınca, bakarsın insan, alabildiğine nankörleşmiştir. 42. sure (ŞÛRÂ) 48. ayet (Resmi: 42/İniş:62/ Alfabetik:95)

Sahip olduğunuz her nimet Allah'tandır. Sonra size bir zorluk / keder dokunduğu zaman yalnız O'na yakarırsınız. Sonra da zorluk ve kederi sizden kaldırdığında, içinizden bir zümre kendi Rablerine hemen ortak koşuverir, Kendilerine verdiklerimize nankörlük etsinler diye. Hadi, zevklenin / nimetlenin, yakında bileceksiniz. 16. sure (NAHL) 53-55. ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)

Allah size, kendi benliklerinizden eşler nasip etti. Eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar oluşturdu. Ve sizleri güzel ve temiz nimetlerle rızıklandırdı. Şimdi bunlar, bâtıla mı inanıyorlar? Ve bunlar, evet bunlar, Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar? Allah'ı bırakıp da kendilerine, göklerden ve yerden bir parçacık rızık veremeyen, buna güç yetiremeyen şeylere mi tapıyorlar? 16. sure (NAHL) 72-73. ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)

 Ey insan! O sonsuz cömertliğin sahibi Kerîm Rabbine karşı seni aldatıp gururlu kılan nedir?! Rabbin ki seni yarattı, düzgün hale koydu, en güzel ölçülerle şekillendirdi. Dilediği herhangi bir biçimde seni oluşturdu. 82. sure (İNFİTÂR) 6-8. ayet (Resmi: 82/İniş:82/Alfabetik:42)

Kim Allah'a, O'nun meleklerine, resullerine, Cebrail'e, Mikâil'e düşman kesilirse, Allah da bu tür inkârcılara düşman kesilir. 2. sure (BAKARA) 98. ayet (Resmi: 2/İniş:92/ Alfabetik:11)

Allah'ın hoşnutluğunu izleyen kişi, Allah'ın gazabına uğrayan ve barınağı cehennem olan kişiyle aynı mıdır? Ne kötü varış yeridir o! 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 162. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)

O kimseler gibi olmayın ki, Allah'ı unuttular da Allah da onlara öz benliklerini unutturdu. Yoldan çıkmışların ta kendileridir onlar. 59. sure (HAŞR) 19. ayet (Resmi: 59/İniş:95/Alfabetik:35)

(2) Küfrü seçmek Hakkı / Gerçeği tanımamaktır. En büyük zulümdür

"Kalplerimiz kabuk tutmuştur." dediler. Hayır öyle değil. Küfürleri yüzünden Allah onları lanetlemiştir de çok az bir kısmı iman eder. 2. sure (BAKARA) 88. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

Yoksa siz de resulünüzden, daha önce Mûsa'dan istekte bulunulduğu gibi isteklerde bulunmak mı diliyorsunuz?! İmanı küfürle değiştirmeye kalkan,yolun dosdoğrusunu saptırmış olur. 2. sure (BAKARA) 108. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

Ve size melekleri ve peygamberleri rabler edinmenizi de emretmez. Siz, Müslümanlar haline geldikten sonra inkârı mı emreder size? 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 80. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)

İmanlarından sonra küfre sapmış, sonra da küfürde daha da azıtmış olanların tövbeleri asla kabul edilmeyecektir. Onlar, sapıkların ta kendileridir. Gerçeği örtüp de küfre sapmış olarak ölenlere gelince, onların her biri kendini kurtarmak için dünya dolusu altın verse de asla kabul edilmeyecektir. Korkunç bir azap vardır onlar için. Hiçbir yardımcıları olmayacaktır. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 90-91. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)
Gün gelir bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara şöyle denir: "İmanınızdan sonra küfre mi düştünüz? Hadi, saptığınız küfür yüzünden tadın azabı!" 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 106. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)

İman karşılığında küfrü satın alanlar, Allah'a herhangi bir biçimde asla zarar veremezler. Korkunç bir azap vardır onlar için. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 177. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)

Yahudilerden öyleleri var ki, kelimeleri yerlerinden kaydırırlar; din içinde sövgüler üreterek, dillerini eğip bükerek: "Dinledik, isyan ettik; dinle, dinlenmez olası, davar güder gibi güt bizi" derler. Eğer onlar, "Dinledik, boyun eğdik, dinle, bak bize!" demiş olsalardı, kendileri için daha hayırlı ve daha yerinde olurdu. Fakat Allah, küfürleri yüzünden onlara lanet etmiştir. Çok az bir kısmı hariç, iman etmezler. 4. sure (NİSA) 46. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)

Onlar ki inandılar, sonra küfre saptılar; yine inandılar, tekrar küfre saptılar, sonra da küfrü artırdılar; işte Allah onları affetmeyecek, onları hiçbir yola kılavuzlamayacaktır. 4. sure (NİSA) 137. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)

Başlarına gelenler; ahitlerini bozmaları, Allah'ın ayetlerini inkâr etmeleri, haksız yere peygamberleri öldürmeleri ve "kalplerimiz kılıflıdır" demeleri yüzündendir. Doğrusu, Allah küfürleri yüzünden kalpleri üzerine mühür basmıştır da pek azı müstesna, iman etmezler. 4. sure (NİSA) 155. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)

Onlar, Allah'ın yolundan geri çevirip yolun eğri büğrüsünü isterler. Onlar ahireti de inkar edenlerdir. 7. sure (A'RAF) 45. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)

Haram ayları ertelemek, küfürde bir artırmadır ki, onunla inkâr edenler saptırılır. Onu bir yıl helal sayarlar, bir yıl haramlaştırırlar ki, Allah'ın yasakladığının sayısını denkleştirip Allah'ın haram kıldığını helalleştirsinler. Amellerinin kötülüğü kendilerine süslü gösterilmiştir. Allah, küfre batan bir topluluğu iyiye ve güzele kılavuzlamaz. 9. sure (TEVBE) 37. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)

Söylemediklerine ilişkin Allah'a yemin ediyorlar. Yemin olsun ki, o küfür sözünü söylediler. İslam'a girmeleri ardından küfre saptılar. Başaramadıkları bir şeyi tasarladılar. Oysaki intikam almaları için, Allah'ın ve resulünün, Allah'ın lütfuyla kendilerini zengin etmiş olmasından başka bir sebep de yoktu. Eğer tövbe ederlerse kendileri için hayırlı olur. Eğer yan çizerlerse Allah onlara dünyada da âhirette de acıklı bir azapla azap edecektir. Ve yeryüzünde onların ne bir dostu olacaktır ne de bir yardımcısı. 9. sure (TEVBE) 74. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)

Onları huzuruna toplayacağı gün, gündüzün bir saatinden başka, dünyada durmamış gibidirler; aralarında tanışırlar. Allah'a kavuşmayı yalanlayıp da doğru yolu tutmamış bulunanlar, hüsrana uğramışlardır. 10. sure (YÛNUS) 45. ayet (Resmi: 10/İniş:51/Alfabetik:109)

Eğer şaşıyorsan, esas şaşılacak olan onların şu sözüdür: "Biz toprak olunca mı ve gerçekten mi yeni bir yaratılış içinde bulunacağız?" Bunlar Rablerini inkâr edenlerdir. Ve bunlar boyunlarına bukağılar vurulanlardır. Bunlar ateşe dost olanların ta kendileridir; orada sürekli kalacaklardır. 13. sure (RA'D) 5. ayet (Resmi: 13/İniş:87/Alfabetik:85)
Âhirete inanmayanlar için kötülük örneği var. En yüce örnekse Allah içindir. O'dur Azîz, O'dur Hakîm. 16. sure (NAHL) 60. ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)

 Her kim imanından sonra Allah'a küfür eder, kalbi iman ile yatışmış halde iken baskıyla zorlanan hariç olmak üzere, inkâra göğüs açarsa, böylelerinin üzerine Allah'tan bir gazap iner. Bunlar için büyük bir azap da öngörülmüştür. 16. sure (NAHL) 106. ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)

Onlara açık seçik ayetlerimiz okunduğunda, o küfre sapanların yüzlerinde bir hoşnutsuzluk / yadsıma görürsün. Kendilerine ayetlerimizi okuyanlara saldıracak olurlar. De ki: "Size şu yaptığınızdan daha kötü bir şey haber vereyim mi: Ateş! Allah onu inkârcılara vaat etmiştir. Ne kötü dönüş yeridir o!" 22. sure (HAC) 72. ayet (Resmi: 22/İniş:88/Alfabetik:32)
Şöyle dediler: "Toprakta kaybolup gittiğimiz zaman mı, o zaman mı yeni bir yaratılış içinde olacağız!" Gerçek şu ki, onlar her şeyden önce, Rablerinin huzuruna varmayı inkâr ediyorlar. 32. sure (SECDE) 10. ayet (Resmi: 32/İniş:75/Alfabetik:92)

Sizi yeryüzünde halefler yapan O'dur. Nankörlük edenin nankörlüğü kendi aleyhinedir. Kâfirlerin küfrü, Rableri katında öfkeden başka bir şey artırmaz. Kâfirlerin küfrü hüsran ve yıkımdan başka bir şey artırmaz. 35. sure (FATIR) 39. ayet (Resmi: 35/İniş:43/Alfabetik:24)

Eğer nankörlüğe saparsanız şu bir gerçek ki, Allah size muhtaç olmayacak bir Gani'dir. O, kulları için inkar ve nankörlüğe razı olmaz. Eğer şükrederseniz bunu sizin için rızasına uygun bulur. Hiçbir günahkar bir başkasının günahını yüklenmez. Sonunda dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O size, işlemiş olduklarınızı haber verecektir. O, göğüslerin saklamakta olduklarını çok iyi bilir. 39. sure (ZÜMER) 7. ayet (Resmi: 39/İniş:59/Alfabetik:114)

 Onlar zekâtı vermezler. Ölüm sonrası hayatı inkâr edenler de onlardır. 41. sure (FUSSİLET) 7. ayet (Resmi: 41/İniş:61/Alfabetik:30)

"Din gününü yalanlıyorduk." 74. sure (MÜDDESSİR) 46. ayet (Resmi: 74/İniş:4/Alfabetik:67)


Onlar ki din gününü yalanlarlar. 83. sure (MUTAFFİFÎN) 11. ayet (Resmi: 83/İniş:86/Alfabetik:65)

RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal

Selam...

​ T.C. / M. Kemal Adal