İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.
TEFEKKÜR DAMLALARI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TEFEKKÜR DAMLALARI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Ocak 2024 Salı

BU BLOGDA YAYIMLADIĞIM İLK YAZI

 

10 Ocak 2016 Pazar

KURAN’I VE ATATÜRK’Ü ANLAMAK





İnanç / itikat, insanların kişisel seçim, tercih ve sorumluluğu; eylemleriyle beraber Dünya hayatındaki sınavıdır.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İSTEDİĞİNİZDE AŞAĞIDEKİ LİNKİ TIKLAYINIZ:



Selam...

​ T.C. / M. Kemal Adal 

23 Ocak 2022 Pazar

"BANA BU YAZIYI ALLAH YAZDIRDI"

 

Bu yazıyı bana Allah yazdırdı!

Geçenlerde bir bakan, konuşmasının bir yerinde “Bunları bize Allah yaptırıyor” dedi. İnançlı insanlara göre  bu ifade genel anlamda doğrudur. Çünkü Kur'an'da “O'nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez” (Enam-59.) ayeti ve buna benzer çeşitli ayetler var. Ancak yine aynı Kur'an, Nahl-93. ayetinde “Yaptıklarınızdan mutlaka sorumlu tutulacaksınız.”  Şura-30'da “Başınıza her ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir. (Zilzal 7-8)​ “Zerre kadar hayrın ve şer'in bir karşılığı olacaktır” diyen ayetler de mevcut.

★★★

Dolayısıyla konunun bütününe bakmadan işine gelen ayetleri baz alarak “Bunu bana Allah yaptırıyor” demek, Kur'an'a uygun bir izah değildir. Çünkü ne kadar hırsız, cani, tecavüzcü gibi suçları işleyen varsa, hepsi de “Bunu bana Allah yaptırdı” diyebilir! Her neyse şimdi gelelim bu karmaşık görülen durumun doğrusunu nasıl anlayacağımıza…Kur'an bu durumu da net olarak açıklıyor:

★★★

Hadid-22. Yeryüzünde ve kendilerinizde meydana gelen bir musibet yoktur ki biz onu uygulamaya koymadan önce bir kitapta yazılı olmasın. 

Dikkat ettiyseniz ayet, yeryüzünde sözcüğüyle başlayarak yalnızca insanın başına gelen musibetler değil, doğadaki her olayın, tabiat kanunlarının önceden yazılı bir program olduğunu belirtiyor. Doğadan farklı olarak insanın yaratılış amacından dolayı ona, doğru ve yanlış davranışların neler olduğu onun davranış programına yükleniyor ve tercihle sorumluluk insana bırakılıyor. (Beled-7.8.9) ​ Bilgisayar oyunları, konunun daha iyi anlaşılması için iyi bir örnek. Şöyle ki:

​Oyunlarda bir hedef belirleniyor ve bu hedefe gidiş yolunda doğrularla birlikte yanlış, yanıltıcı hareketler de programlanıyor. Böylece oynayan kişi; akıllı ve doğru tercihler yaparak oynadığı takdirde oyunu kazanıyor. Yanlış tercihlerde bulunduğunda da kaybediyor!

İnsana ilişkin ilahi program da bu kadar basittir ve kolayca anlaşılır.

★★★

Kaldı ki Nahl- 83 ayetinde “Benim size yaptırdıklarımdan sorumlu tutulacaksınız” demiyor. “Kendi yaptıklarınızdan sorumlu tutulacaksınız” diyor. Ayrıca ​ “Başınıza ne gelirse kendi ellerinizin ürünüdür” diyerek duruma açıklık getiriyor. İşte bu Kur'an gerçeğinden dolayı ister şahsi bir işte isterse toplumsal işlerde bilerek ya da yanlışlıkla sebep olduğunuz hiçbir kötü sonucun arkasına Allah'ı veya Kur'an ayetini koyamazsınız. Zaten Kur'an'a inanan kişi, kötü sonuç getirecek işler yapmaz!

★★★

Her bireyin, her yöneticinin verdikleri kararlar ve yaptıklarında yanlışlıklar olabilir. Dolayısıyla kötü sonuçlara sebep olabilirler. Ancak dürüst kişiler bu yanlışlarından hemen dönerler. Hatalarında ısrar etmezler, düzeltmek için şartlar, kurallar neyi gerektiriyorsa onu devreye sokarlar. Eğer yaptıkları hatalardan etkilenenler olmuşsa bir haksızlığa, kötülüğe sebep olmuşlarsa onu telafi etmek onu düzeltmek için hüküm, hakkaniyet neyi gerektiriyorsa onu uygularlar. Hiçbir zaman Allah'ı ve peygamberi dile getirip yaptıklarına siper etmezler. Çünkü amacınız, niyetiniz ne olursa olsun, sebep olduğunuz olayların arkasına Allah'ı ve Kur'an ayetini koymak demek o kötü olayların sorumluluğunu, Allah'a fatura etmektir. Bu da insanları dinden soğutmaya, uzaklaştırmaya sebep olur.

★★★

İşte bu yüzden yaratıcı, sebep olduğu kötü sonuçları derhal düzeltme yoluna gitmeyip üstelik de yaptıklarının arkasına Allah'ı koyanları menfaati için dinden görünen “Münafık” kişiler olarak tanımlar. Ve Bakara-204. ayetinde bu gibi eylemleri sergileyenleri “Azılı İslam düşmanı” olarak ilan eder. Münafıkun-4 ayetinde de “Allah onları kahretsin”​ diye lanet eder.

Kur'an'daki durum budur.

★★★

Değerli okurlarım,

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, geçenlerde Bursa AKP İl Başkanlığında  hükümetin icraatını değerlendirirken “Sadece bizim yaptıklarımıza (başarılarımıza) bakmayın. Biz kendimiz yapmıyoruz. Biz inanıyoruz ki, bize yaptıran Allah'tır” demişti.

Soylu'nun kamuoyunda çok tartışılan bu sözleri üzerine ülkemizin engin Kur'an bilgisine sahip ünlü deniz ressamı Mustafa Günen, yukarıda okuduğunuz satırları kaleme alarak bu köşeye gönderdi.

Virgülüne dokunmadığım yazının başlığına da kendisi koydu:

“Bu yazıyı bana Allah yazdırdı!”


30 Haziran 2021 Çarşamba

TÜRKİYE’DE TOPLUMUN DİNE VE DİNİ DEĞERLERE BAKIŞI


22 Haziran 2017 Perşembe, 06:53:29 Güncelleme:09:44:13
Yüzde 99 yalanının sonu

Muhafazakâr camiaya yakın kimliğiyle bilinen MAK Danışmanlık Araştırma kuruluşu, “Türkiye’de toplumun dine ve dini değerlere bakışı” başlıklı bir araştırma yaptı.
Araştırma 30 büyükşehir, 23 il ve 154 ilçede, 5400 kişiyle yüz yüze görüşme yöntemiyle yapılmış ve yüzde 1.3 yanılma payına sahip.
Ankette sorulan sorular ve yanıtlar şöyle:
1. Allah’ın varlığına, birliğine ve bizi yaratıp yaşattığına inanıyor musunuz?
Bu soruya yanıt verenlerin yüzde 86’sı, “Evet Allah’ın varlığına, birliğine, bizi yaratıp yaşattığına inanıyorum” derken yüzde 6’sı, “Allah’ın varlığına ve bizi yarattığına inanıyorum ama her şeye karışacağını düşünmüyorum” yanıtını vermiş. Yanıt verenlerin yüzde 4’ü ise “Hayır Allah’a inanmıyorum” demiş. Yüzde 4 ise yanıt vermemeyi tercih etmiş.
2. Meleklere inanıyor musunuz?
Bu soruya yanıt verenlerin yüzde 75’i meleklere inandığını söylerken, yüzde 15’i “Gözümle görmediğim şeye inanmam” demeyi tercih etmiş. Yüzde 10 ise ya yanıt vermemiş ya da karar verememiş.
3. Kuran-ı Kerim ve diğer kitapların vahiy yoluyla geldiğine inanıyor musunuz?
Bu soruya yanıt verenlerin yüzde 76’sı, “Evet inanıyorum” demiş. “Hayır inanmıyorum” diyenlerin oranı ise yüzde 14. Yanıt vermeyen veya kararsız olduğunu söyleyenlerin toplamı ise yüzde 10.
4. Evinizde Kuran-ı Kerim var mı, varsa düzenli okuyor musunuz?
Bu soruya yanıt verenlerin yüzde 25’i, “Evet evimde Kuran-ı Kerim var, düzenli olarak okurum” derken yüzde 32’si, “Evde Kuran-ı Kerim var, ama pek okuduğum söylenemez” demiş. Evinde Kuran-ı Kerim bulunmadığın söyleyenlerin oranı ise yanıtların yüzde 33’üne tekabül ediyor. Yanıt vermeyenlerin oranı ise yüzde 10.
5. Peygamberlere inanıyor musunuz? Hz. Muhammed sizin için her anlamda rol model, örnek insan mıdır?
Katılımcıların yüzde 63’ü bu soruya “Evet” derken, yüzde 20’si, “Peygamberlere inanıyorum ama Hz Muhammed benim için her alanda rol model ya da örnek alınacak kişi değildir” demiş. “Hayır peygamberlere inanmıyorum” diyenler yüzde 9, yanıt vermeyenlerin oranı ise yüzde 8 olmuş.
6. Kadere, hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine inanıyor musunuz?
Bu soruya yanıt verenlerin yüzde 55’i kadere ve hayır ile şerrin Allah’tan geldiğine inandığını söylerken, yüzde 15’i, “Kadere inanıyorum ama insan kendi kaderini kendi yapar” demeyi tercih etmiş. Yüzde 15’lik bir kesim ise “Kadere inanıyorum; çünkü insanın hiçbir iradesi yok” demiş. Kadere inanmayanların oranı yüzde 10 olurken, yüzde 5 yanıt vermemiş.
Araştırma hayli kapsamlı.
Diğer soruları ve verilen yanıtların oranlarını da yarın yazacağım.
Ama ilk bölümde bile görülen o ki, “Yüzde 99’u Müslüman olan ülkemiz” inancı pek de gerçeği yansıtmıyor.




23 Haziran 2017 Cuma, 06:06:54 Güncelleme:06:46:10
Cemaat ve tarikatlara 15 Temmuz darbesi

MAK Danışmanlık Araştırma’nın “Türkiye’de toplumun dine ve dini değerlere bakışı” başlıklı araştırmasının “ilginç” sonuçlarına bakmaya dün kaldığımız yerden devam ediyoruz bugün.

Dün de yazdığımız gibi araştırmada sorulan sorular, aslında “dinin esasları” üzerine.

Araştırmanın diğer soruları ve verilen yanıtlar şöyle:
1. Öldükten sonra dirileceğinize ve bu dünyada yaptıklarınızdan sorguya çekileceğinize inanıyor musunuz?
Bu soruya yanıt verenlerin yüzde 73’ü, “Evet öldükten sonra dirileceğime ve hesaba çekileceğime inanıyorum” diyor. Yüzde 10’u ise “Dirileceğim ama hesaba çekilmeyeceğim” yanıtını veriyor. Öldükten sonra dirilmeye inanmayanların oranı ise yüzde 9. Yanıt vermemeyi tercih edenler ise yüzde 8.
2. Kuran-ı Kerim’i Arap harfleriyle yazımından okuyabiliyor musunuz?
Bu soruya ilginç bir biçimde yüzde 33 oranında “Evet okuyabiliyorum” yanıtı verilmiş. Yüzde 54 ise “Hayır, Arap alfabesiyle yazılmış Kuran-ı Kerim’i okuyamıyorum” diyor. Yanıt vermeyenler ise yüzde 14.
3. Eğitim almak amacıyla hiç Kuran kursuna gittiniz mi?
“Kuran kursuna gittim” diyenlerin oranı yüzde 25. “Hayır hiç gitmedim” diyenlerin oranı yüzde 65. Görüş bildirmeyenlerin oranı ise yüzde 10.
4. Kuran-ı Kerim’in Türkçe mealini okudunuz mu?
Ankete katılanların yüzde 17’si hayatında bir kez bile olsa Kuran-ı Kerim’in Türkçe mealini okumuş. Yüzde 60’ı ise Türkçe meali hiç okumamış. Yüzde 23’lük bir oran ise bu soruya yanıt vermemeyi tercih etmiş.
5. Cennete gideceğinizden emin olsanız, cennete gitmek için şu an ölmeyi düşünür müsünüz?
Bu garip soruya “Evet” diyenlerin oranı yüzde 15. “Hayır düşünmem” diyenlerin oranı yüzde 65. Yüzde 20 ise bu konuda ya kararsız ya da görüş bildirmemeyi tercih etmiş.
5. Peygamber Efendimiz’in hayatını hiç okudunuz mu?
Katılımcıların yüzde 23’ü Hz. Muhammed’in hayat öyküsünü okuduğunu söylerken, yüzde 65’i “Hayır okumadım” demiş. Yüzde 12’lik bir oran ise yanıt vermemiş.
6. Camiye veya mescide hangi sıklıkla gidiyorsunuz?
Katılımcıların yüzde 12’si, “Bayramdan bayrama” yanıtını vermiş. Bayram ve cuma namazları için camiye gidenlerin oranı yüzde 32 olurken “Zaman zaman vakit namazları için de gidiyorum” diyenler yüzde 13, “Hiç gitmiyorum” diyenler ise yüzde 32 oranında olmuş. Görüş bildirmeyenler ise yüzde 13.
7. Ramazan ayında oruç tutuyor musunuz?
“Tüm ramazan ayı boyunca oruç tutarım” diyenlerin oranı yüzde 45. “Ramazanın bir bölümünde oruç tutarım” diyenlerin oranı yüzde 25. “Asla oruç tutmam” diyenlerin oranı yüzde 20. Yanıt vermeyenler ise yüzde 10.
8. İslam dini ile ilgili bilgileri daha çok hangi kaynaklardan öğreniyorsunuz?
Katılımcıların yüzde 30’u “Dini kitaplar” yanıtını vermiş. Dinin en yoğun olarak öğrenildiği yer ise yüzde 45 ile “internet” olmuş. Yüzde 20, “Birine sorarak öğreniyorum” derken yüzde 5, yanıt vermemeyi tercih etmiş.
9. Hangi sıklıkta namaz kılıyorsunuz?
5 vakit namaz kılanların oranı yüzde 22. “Arada vakit namazı kıldığım da olur ama bayram ve cuma namazlarını kaçırmam” diyenlerin oranı yüzde 26. “Arada cuma ve bayram namazlarını, bazen de teravihleri kılıyorum” diyenlerin oranı yüzde 24, hiç namaz kılmayanların oranı ise yüzde 22. Yanıt vermeyenler ise yüzde 6.
10. Herhangi bir dini cemaat ve tarikata bağlı bulundunuz mu?
Bu soruya verilen yanıt beklenenin altında bir “Evet” içeriyor. Katılımcıların yalnızca yüzde 15’i hayatının bir döneminde veya halen bir cemaat veya tarikata bağlı olmuş. Yüzde 60 oranında katılımcı ise asla bir cemaat veya tarikata intisap etmemiş. Yanıt vermeyenlerin oranı ise yüzde 25. Araştırma şirketi buraya bir not düşmüş ve “15 Temmuz’un etkisiyle toplumun cemaat ve tarikatlara kuşkuyla bakmaya başladığını” yazmış.
11. FETÖ ve 15 Temmuz darbe girişimi, cemaat ve tarikatlara bakışınızı nasıl etkiledi?
Yanıtların yüzde 30’u, “Tarikat ve cemaatlere olumsuz ya da kuşkuyla bakmama neden oldu” demiş. Yüzde 50’lik bir grup, “Tarikat ve cemaatler daha sıkı bir denetim altına alınmalı” görüşünü bildirmiş. Yüzde 12’sinin ise tarikat ve cemaatlere bakışında bir değişiklik olmamış. Bunlar büyük ihtimalle tarikat ve cemaatlere zaten olumsuz gözle bakanlar. Yüzde 8 ise yanıt vermemiş.
12. Dua eder misiniz?
Yüzde 75’lik bir oran, “Evet sık sık dua ederim” demiş. Yüzde 10, “ara sıra” dua ederken, yüzde 6 “Hiç dua etmem” yanıtını vermeyi tercih etmiş. Yüzde 4 ise görüş bildirmemiş.
13. Siyasi bir seçimde adayın dinine düşkün biri olması sizin için ne kadar önemli?
Bu soruya katılımcıların yüzde 51’i, “Çok önemli” demiş. Yüzde 24 “Kısmen önemli” derken, yüzde 20 “Hiç önemli değil”i tercih etmiş. Yüzde 5 ise görüş vermemiş.
14. İslam ülkelerinin papalık benzeri bir dini liderliğe ya da halifeliğe ihtiyacı olduğunu düşünüyor musunuz?
Bu sorunun yanıtları çok enteresan. Yüzde 54’lük inanması çok zor bir oran “Evet” derken yüzde 40 katılımcı “Hayır” demeyi tercih etmiş. Yüzde 6 ise bu konuda karasız kalmış.
15. Günah işlediğinizde pişman olur musunuz?
Yüzde 90’lık bir oran günah işlediğinde pişmanlık duyarken, yüzde 2’lik bir oran, “Hayır duymam” demiş. Yüzde 8 ise görüş vermekten kaçınmış.
16. Gusül abdesti alır mısınız?
“Gusül abdesti olmadan evden çıkmam” diyenlerin oranı yüzde 65 iken, “Ara sıra alırım” diyenlerin oranı yüzde 17, “Gusül abdestinin ne olduğunu bilmiyorum” diyenlerin oranı ise yüzde 13. Yanıt vermeyenler yüzde 5.
Yüzde 99’unun Müslüman olduğuna inandırılmaya çalışıldığı toplumumuzda “inanç” durumu bu.
Dindar olduğunu iddia edenlerin dini bilgilerini araştırmaya kalkarsak daha da inanılmaz sonuçlar almamız muhtemel.
İnançlı olmayanların önemli bir bölümünün din konusunda inançlı olanların pek çoğundan daha fazla bilgili olduğunu bile düşünmek mümkün.


Selam...

​ T.C. / M. Kemal Adal 


7 Nisan 2021 Çarşamba

İSLAMIN RUHBAN SINIFI

  KONUK YAZAR

Örsan K. Öymen


Örsan K. Öymen


İslamın ruhban sınıfı

05 Nisan 2021 Pazartesi


“İslamda, Hıristiyanlıkta var olan ruhban sınıfı yoktur”   iddiası sık sık dile getirilse de bunun uygulamadaki gerçeklikte bir karşılığı yoktur. İslam dininin temel kitabı olan Kuran’da bir ruhban sınıfının olmadığı doğrudur. Ancak aynı durum Hıristiyanlık dininin temel kitabı olan İncil için de geçerlidir. İncil’de de bir ruhban sınıfı yoktur. Kendisini dinin temsilcisi veya Tanrı ile dünya arasındaki aracı olarak gören ruhban sınıfı, İncil ve Kuran gibi din kitaplarının yazılmasından sonra ortaya çıkmıştır.

İncil Hıristiyanlık dininin, Kuran da İslam dininin temelini ve özünü oluşturduğuna göre, Hıristiyanlıkta da İslamda da bir ruhban sınıfı yoktur. Ancak fiili uygulamada her iki din de kendi ruhban sınıfını yaratmıştır. Hıristiyanların çoğunlukta olduğu coğrafyada papa, patrik, kardinal, başpiskopos, piskopos, papaz, Müslümanların çoğunlukta olduğu coğrafyada da halife, şeyhülislam, ulema, imam, cemaat ve tarikat lideri, dinden türetilen ruhban sınıfını oluşturmaktadır.

Öte yanda, İncil’de ve Kuran’da mezhep ayrımı da yoktur. Hıristiyanlıkta Ortodoksluk, Katoliklik, Protestanlık gibi mezhepler İncil’den sonra, İslamda da Sünnilik, Şiilik, Alevilik gibi mezhepler Kuran’dan sonra ortaya çıkmıştır. İncil’de ve Kuran’da bu tür dinsel ayrımlar ve bölünmeler yoktur.

***

Mezhepsel ayrımlar da ruhban sınıflarının oluşması da bu dinlerin özüne ve temeline aykırı olduğu gibi, dünyada din adına ortaya çıkan çatışmaların, anlaşmazlıkların ve savaşların en büyük nedenlerinden birisidir. Dini kendi yorumuyla tekeli altına alan ruhban sınıfı, tarih boyunca, kendi din anlayışını ve mezhebini başkalarına dayatmaya çalışmıştır.

Bu sorun batı Avrupa’da 18. yüzyıldan itibaren laiklik ilkesinin yaygınlaşmasıyla birlikte çözüldü. Laiklik ilkesi ruhban sınıfının yetkilerini kısıtladı, insanların dindar olup olmamasını, dindar olacaklarsa, dini nasıl yorumlayıp uygulayacaklarını, bireylerin kendisine bıraktı. Laiklik ilkesiyle birlikte, dinin devlet, siyaset, hukuk ve eğitim alanlarına müdahale etmesi engellendi. Bu nedenle laiklikten en fazla rahatsızlık duyan kesim her zaman ruhban sınıfı olmuştur. Çünkü laiklik, ruhban sınıfının apoletlerini sökmüştür ve onun yetkilerini sınırlandırmıştır. Bilim, felsefe, sanat, demokrasi ve uygarlık yolunda ilerlemek ancak böyle olanaklı hale gelmiştir.

***

Türkiye’de laiklik ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk sayesinde yürürlüğe girmiştir ve bir anayasa maddesi haline gelmiştir. O zamandan beri, ruhban sınıfı ve onlarla birlikte hareket eden köktendinci siyasetçiler, laiklik ilkesini ortadan kaldırmak için büyük bir çaba sarf etmektedir. Çünkü laiklik ilkesiyle birlikte ruhban sınıfı, bir yandan yetkilerini, bir yandan da halkı din üzerinden kandırmak ve aldatmak olanağını kaybetmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti’nde, bir aile devleti olan Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye’de var olan halifelik ve şeyhülislamlık makamları yoktur. Ancak kendisini halife ve şeyhülislam sanan siyasetçiler ve bürokratlar vardır. Ayrıca dini tarikatlar ve cemaatler de halen, ülkeyi bir kanser tümörü gibi yok edip tüketmektedir. Fethullah Gülen cemaati bunun sadece bir örneğidir. Atatürk’e, cumhuriyete, demokrasiye, laikliğe ve anayasaya düşman olan bu vatan hainleri, AKP iktidarında, ülkenin her tarafını kuşatmıştır.

***

Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığının en büyük güvencelerinden birisi olan Türk Silahlı Kuvvetleri bile bu vatan hainleri tarafından kısmen işgal edilmiştir. Laiklik ruhban sınıfının apoletlerini sökerken bazı askerler ve komutanlar, apoletlerini ruhban sınıfına teslim etmiştir!

Türk Silahlı Kuvvetleri, gaflet, dalalet ve hıyanet içinde olan bu odaklara gerekli tepkiyi vermediği, önlem almadığı ve kendisini korumadığı sürece, Türk milletinin değil, ruhban sınıfının silahlı kuvvetleri olacaktır.

Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve aydınlanma devrimlerinin öncüsü olan Atatürk’e düşman olan herkes, Türkiye’nin de düşmanıdır!

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/orsan-k-oymen/islamin-ruhban-sinifi-1825675


Selam…

 

T.C. / M. Kemal Adal 

adalkemal1@gmail.com 

https://kemaladal.blogspot.com.tr/

11 Ocak 2021 Pazartesi

PROF. DR. NİYAZİ KAHVECİ PAYLAŞIMLARI


https://tr-tr.facebook.com/pg/niyazikahvecihayraniyiz/posts/?ref=page_internal 




Düşünmeyen insan;düşünenlerin biyolojik-animal robotudur.

Prof. Dr. Niyazi Kahveci

Atatürk, 1927’de Ankara’da yaptığı bir konuşmasında şöyle diyor:

“Efendiler!Biz tekke ve zaviyeleri din düşmanı olduğumuz için değil, bilakis bu gibi yapılar din ve devlet düşmanı oldukları,Selçuklu ve Osmanlı’yı bu yüzden batırdığı için yasakladık.Çok değil yüz yıla kalmadan eğer bu sözlerime dikkat etmezseniz göreceksiniz ki bazı kişiler bazı cemaatlerle bir araya gelerek bizlerin din düşmanı olduğunu öne sürecek, sizlerin oyunu alarak başa geçecek, ama sıra devleti bölüşmeye geldiğinde birbirlerine düşeceklerdir.Ayrıca unutmayın ki o gün geldiğinde her bir taraf diğerini dinsizlikle ve vatan hainliği ile suçlamaktan geri kalmayacaktır.”

TÜRKİYE İSLAMCILIĞI.

SİGORTALI KÂFİRLİK..



Uyuyan millet ya ölür yada köle olarak uyanır.

Mustafa Kemal ATATÜRK.


İnsan ve hayvan beyni;malzeme mekanizma ve sistem olarak hemen hemen aynıdır.İkisinin beyni de,loblar ve kortekslerden oluşur.Buna rağmen insanların yapabildiği düşünsel işlemleri hayvanların yapmamasının nedeni nedir sizce?

Yurttaşın vergisi ile iftar sofraları kuran belediye başkanları;bu oluşumları kendi ceplerinden ortaya çıkarıyor gibi pankartların altına isimlerini yazarak belirtiyorlar.Bu çok büyük bir haramdır.Buna resmi feodalite denir.Bu yüzden İslamofobi yok Müslümanofobi vardır.

Prof. Dr. Niyazi KAHVECI.

...

DİP NOT: Dileyenler, paylaşımların devamına en yukarıdaki ilk linkten (bağlantıdan) ulaşabilirler



İlahiyat Profesörü Niyazi Kahveci'den harika tespitler 
 

🔆Bu Ülke'de en çok satılan, en çok satın alınan fakat hiç kullanılmayan tek şey dindir. Bunu satın alan halk problemlidir! Halkın zihinsel yapısı problemlidir! Millet olarak bu problemlerin faturasını ödüyoruz. Bu kafa birini büyütüyor, sonra da gidip kendini ona öldürtüyor.
Bu kafa, hastalıklı bir kafadır! Bu kafa, anakronik (çağ dışı) bir kafadır! Bu kafa, şizofrenik bir kafadır! On bin yıl öncesinin anlayışıyla bugünü yaşamaya çalışan blr kafadır bu!

🔆Kiralık kapitalle kapitalizm, kiralık felsefeyle bağımsızlık olmaz! En zor iş, çağdışı insan malzemesiyle çağdaş işler yapmaya kalkışmaktır. Otuz yıl sonra ya teknolojik insan olacaksınız ya da gereksiz insan. Mesele bu kadar basit.

🔆Batı'daki dini mezhepler teolojiktir ve zihinseldir! Bizdekiler ise siyasaldır! Meşrulaştırmak için teolojisi arkadan gelir.

🔆Sünnilikde düşünmenin D'si yoktur! Adı üstünde teamülcü! Allah'tan, uygulamacı olan elin oğlu bize teknoloji satıyor da, onu alıp kullanıyoruz. Satmasa ne yapacağız?

🔆Yüz elli milyar Dolar ihracatımız var amma, üç yüz milyar Dolara yakın da ithalatımız var! Bunun anlamı şudur! Bir Liralık mal satıp, iki Lirayla geçineceksiniz.
🔆Yer altı kaynaklarımızı sattık! Yer üstündekileri de sattık! Şimdi havayı betonla doldurup onunla geçinmeye çalışıyoruz. Gelin görün ki, bunu dert eden kimse yok.

🔆Şeyhlik, şıhlık kavramı, beş bin yıl önceki totemizm kavramının insana dönüşmüş halidir. Bu toplumda şeyh, şıh çok, fakat tek filozofumuz yok. O nedenle olguyu okuyamıyoruz.

🔆Biyolojik yönden aklı bozuk insanların evliyadır diye peşlerinden koşup, -Benim halim ne olacak?- diye soranlarımız var!

🔆Batılıları sömürgeci diye eleştiriyoruz! Fakat onlar kendi insanlarını sömürmüyorlar. Biz ise dışarda değil, içerde sömürgeciyiz. Kendi insanımızı sömürüyoruz yani. Buna ekonomik ensest ilişki deniyor. Bana göre en büyük vatan hainliği budur.

🔆Adam ilahiyat profesörü olmuş! Yaptığı iş, VİP Cenaze Namazı kıldırmak, VİP Umre ziyareti düzenlemek. Anlayış olarak Halâ Farabi'yi aşamamış. Dört bin yıl önce yaşayan Sümerler'in kafasına sahip.

🔆Bilimin, tarihin ve sosyal bilimlerin bir felsefesi vardır! O nedenledir ki, Ülkemizde bir felsefe üniversitesi açılması şarttır. Buna teoloji felsefesi de dahildir.

🔆Kur'an üzerinde bütünsel bir çalışma yapmadığımız, daha açık bir ifadeyle, Kur'anin hedefi nedir, karakteri nedir sorularına cevap bulmadığımız sürece, bin beş yüz yıl öncesine takılır kalırız.

🔆Aklımızın çapını genişletmeden mevcudun dışına çıkamayız! Türkçe'de (bizde) akıl nedir ve nasıl çalışır diye bir kitap yok! Oysa Batı'da binlerce var!

🔆Şunu kafamıza iyice yerleştirelim! 21nci Yüzyıl'da dinsel düşünme diye bir şey yoktur, olamaz. Çağımız, akılcı ve bilimsel düşünme çağıdır. Bu çağda olduğu gibi, bundan sonraki çağlarda da dindar olunabilir. Fakat dindar olmanın yolu akılcılıktan ve bilimsel düşünmekten geçer.

🔆Atatürk, İslam'ı çok iyi anlamıştır! Ruhunu ve özünü (felsefesini) anlamıştır! Tıpkı Hazreti Peygamber'in anladığı gibi anlamıştır.

PROF. DR. NİYAZİ KAHVECİ'NİN "CAĞIMIZ VE TURKİYE" İSİMLİ KİTABINDAN SEÇİLMİŞTİR


Profesör Dr. Niyazi Kahveci kimdir?

Eski bakanlarımızdan merhum Adnan Kahveci'nin kuzeni de olan Niyazi Kahveci, 1956 yılında Trabzon'da doğmuş, İstanbul Beşiktaş'ta büyümüştür. İstanbul Fatih İmam Hatip Lisesi'ni bitirdikten sonra Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ne girerek lisans eğitimini burada tamamlamış ve Haseki Eğitim Merkezi'nde de ihtisasını yapmıştır. Daha sonra Manchester Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi'nde (İngiltere) eğitim görmüş, masterini ve doktorasını da aynı Fakülte'de yapmıştır.