ALLAH'IN SELAM, RAHMET VE BEREKETİ İLE HİDAYET VE MAĞFİRETİ, DİLEYENLERİN ÜZERİNE OLSUN İNŞALLAH.
İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.
16 Ocak 2024 Salı
23 Ocak 2022 Pazar
"BANA BU YAZIYI ALLAH YAZDIRDI"
Bu yazıyı bana Allah yazdırdı!
Geçenlerde bir bakan, konuşmasının bir yerinde “Bunları bize Allah yaptırıyor” dedi. İnançlı insanlara göre bu ifade genel anlamda doğrudur. Çünkü Kur'an'da “O'nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez” (Enam-59.) ayeti ve buna benzer çeşitli ayetler var. Ancak yine aynı Kur'an, Nahl-93. ayetinde “Yaptıklarınızdan mutlaka sorumlu tutulacaksınız.” Şura-30'da “Başınıza her ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir.” (Zilzal 7-8) “Zerre kadar hayrın ve şer'in bir karşılığı olacaktır” diyen ayetler de mevcut.
★★★
Dolayısıyla konunun bütününe bakmadan işine gelen ayetleri baz alarak “Bunu bana Allah yaptırıyor” demek, Kur'an'a uygun bir izah değildir. Çünkü ne kadar hırsız, cani, tecavüzcü gibi suçları işleyen varsa, hepsi de “Bunu bana Allah yaptırdı” diyebilir! Her neyse şimdi gelelim bu karmaşık görülen durumun doğrusunu nasıl anlayacağımıza…Kur'an bu durumu da net olarak açıklıyor:
★★★
Hadid-22. Yeryüzünde ve kendilerinizde meydana gelen bir musibet yoktur ki biz onu uygulamaya koymadan önce bir kitapta yazılı olmasın.
Dikkat ettiyseniz ayet, yeryüzünde sözcüğüyle başlayarak yalnızca insanın başına gelen musibetler değil, doğadaki her olayın, tabiat kanunlarının önceden yazılı bir program olduğunu belirtiyor. Doğadan farklı olarak insanın yaratılış amacından dolayı ona, doğru ve yanlış davranışların neler olduğu onun davranış programına yükleniyor ve tercihle sorumluluk insana bırakılıyor. (Beled-7.8.9) Bilgisayar oyunları, konunun daha iyi anlaşılması için iyi bir örnek. Şöyle ki:
Oyunlarda bir hedef belirleniyor ve bu hedefe gidiş yolunda doğrularla birlikte yanlış, yanıltıcı hareketler de programlanıyor. Böylece oynayan kişi; akıllı ve doğru tercihler yaparak oynadığı takdirde oyunu kazanıyor. Yanlış tercihlerde bulunduğunda da kaybediyor!
İnsana ilişkin ilahi program da bu kadar basittir ve kolayca anlaşılır.
★★★
Kaldı ki Nahl- 83 ayetinde “Benim size yaptırdıklarımdan sorumlu tutulacaksınız” demiyor. “Kendi yaptıklarınızdan sorumlu tutulacaksınız” diyor. Ayrıca “Başınıza ne gelirse kendi ellerinizin ürünüdür” diyerek duruma açıklık getiriyor. İşte bu Kur'an gerçeğinden dolayı ister şahsi bir işte isterse toplumsal işlerde bilerek ya da yanlışlıkla sebep olduğunuz hiçbir kötü sonucun arkasına Allah'ı veya Kur'an ayetini koyamazsınız. Zaten Kur'an'a inanan kişi, kötü sonuç getirecek işler yapmaz!
★★★
Her bireyin, her yöneticinin verdikleri kararlar ve yaptıklarında yanlışlıklar olabilir. Dolayısıyla kötü sonuçlara sebep olabilirler. Ancak dürüst kişiler bu yanlışlarından hemen dönerler. Hatalarında ısrar etmezler, düzeltmek için şartlar, kurallar neyi gerektiriyorsa onu devreye sokarlar. Eğer yaptıkları hatalardan etkilenenler olmuşsa bir haksızlığa, kötülüğe sebep olmuşlarsa onu telafi etmek onu düzeltmek için hüküm, hakkaniyet neyi gerektiriyorsa onu uygularlar. Hiçbir zaman Allah'ı ve peygamberi dile getirip yaptıklarına siper etmezler. Çünkü amacınız, niyetiniz ne olursa olsun, sebep olduğunuz olayların arkasına Allah'ı ve Kur'an ayetini koymak demek o kötü olayların sorumluluğunu, Allah'a fatura etmektir. Bu da insanları dinden soğutmaya, uzaklaştırmaya sebep olur.
★★★
İşte bu yüzden yaratıcı, sebep olduğu kötü sonuçları derhal düzeltme yoluna gitmeyip üstelik de yaptıklarının arkasına Allah'ı koyanları menfaati için dinden görünen “Münafık” kişiler olarak tanımlar. Ve Bakara-204. ayetinde bu gibi eylemleri sergileyenleri “Azılı İslam düşmanı” olarak ilan eder. Münafıkun-4 ayetinde de “Allah onları kahretsin” diye lanet eder.
Kur'an'daki durum budur.
★★★
Değerli okurlarım,
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, geçenlerde Bursa AKP İl Başkanlığında hükümetin icraatını değerlendirirken “Sadece bizim yaptıklarımıza (başarılarımıza) bakmayın. Biz kendimiz yapmıyoruz. Biz inanıyoruz ki, bize yaptıran Allah'tır” demişti.
Soylu'nun kamuoyunda çok tartışılan bu sözleri üzerine ülkemizin engin Kur'an bilgisine sahip ünlü deniz ressamı Mustafa Günen, yukarıda okuduğunuz satırları kaleme alarak bu köşeye gönderdi.
Virgülüne dokunmadığım yazının başlığına da kendisi koydu:
“Bu yazıyı bana Allah yazdırdı!”
30 Haziran 2021 Çarşamba
TÜRKİYE’DE TOPLUMUN DİNE VE DİNİ DEĞERLERE BAKIŞI

7 Nisan 2021 Çarşamba
İSLAMIN RUHBAN SINIFI
KONUK YAZAR
Örsan K. Öymen

İslamın ruhban sınıfı
“İslamda, Hıristiyanlıkta var olan ruhban sınıfı yoktur” iddiası sık sık dile getirilse de bunun uygulamadaki gerçeklikte bir karşılığı yoktur. İslam dininin temel kitabı olan Kuran’da bir ruhban sınıfının olmadığı doğrudur. Ancak aynı durum Hıristiyanlık dininin temel kitabı olan İncil için de geçerlidir. İncil’de de bir ruhban sınıfı yoktur. Kendisini dinin temsilcisi veya Tanrı ile dünya arasındaki aracı olarak gören ruhban sınıfı, İncil ve Kuran gibi din kitaplarının yazılmasından sonra ortaya çıkmıştır.
İncil Hıristiyanlık dininin, Kuran da İslam dininin temelini ve özünü oluşturduğuna göre, Hıristiyanlıkta da İslamda da bir ruhban sınıfı yoktur. Ancak fiili uygulamada her iki din de kendi ruhban sınıfını yaratmıştır. Hıristiyanların çoğunlukta olduğu coğrafyada papa, patrik, kardinal, başpiskopos, piskopos, papaz, Müslümanların çoğunlukta olduğu coğrafyada da halife, şeyhülislam, ulema, imam, cemaat ve tarikat lideri, dinden türetilen ruhban sınıfını oluşturmaktadır.
Öte yanda, İncil’de ve Kuran’da mezhep ayrımı da yoktur. Hıristiyanlıkta Ortodoksluk, Katoliklik, Protestanlık gibi mezhepler İncil’den sonra, İslamda da Sünnilik, Şiilik, Alevilik gibi mezhepler Kuran’dan sonra ortaya çıkmıştır. İncil’de ve Kuran’da bu tür dinsel ayrımlar ve bölünmeler yoktur.
***
Mezhepsel ayrımlar da ruhban sınıflarının oluşması da bu dinlerin özüne ve temeline aykırı olduğu gibi, dünyada din adına ortaya çıkan çatışmaların, anlaşmazlıkların ve savaşların en büyük nedenlerinden birisidir. Dini kendi yorumuyla tekeli altına alan ruhban sınıfı, tarih boyunca, kendi din anlayışını ve mezhebini başkalarına dayatmaya çalışmıştır.
Bu sorun batı Avrupa’da 18. yüzyıldan itibaren laiklik ilkesinin yaygınlaşmasıyla birlikte çözüldü. Laiklik ilkesi ruhban sınıfının yetkilerini kısıtladı, insanların dindar olup olmamasını, dindar olacaklarsa, dini nasıl yorumlayıp uygulayacaklarını, bireylerin kendisine bıraktı. Laiklik ilkesiyle birlikte, dinin devlet, siyaset, hukuk ve eğitim alanlarına müdahale etmesi engellendi. Bu nedenle laiklikten en fazla rahatsızlık duyan kesim her zaman ruhban sınıfı olmuştur. Çünkü laiklik, ruhban sınıfının apoletlerini sökmüştür ve onun yetkilerini sınırlandırmıştır. Bilim, felsefe, sanat, demokrasi ve uygarlık yolunda ilerlemek ancak böyle olanaklı hale gelmiştir.
***
Türkiye’de laiklik ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk sayesinde yürürlüğe girmiştir ve bir anayasa maddesi haline gelmiştir. O zamandan beri, ruhban sınıfı ve onlarla birlikte hareket eden köktendinci siyasetçiler, laiklik ilkesini ortadan kaldırmak için büyük bir çaba sarf etmektedir. Çünkü laiklik ilkesiyle birlikte ruhban sınıfı, bir yandan yetkilerini, bir yandan da halkı din üzerinden kandırmak ve aldatmak olanağını kaybetmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nde, bir aile devleti olan Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye’de var olan halifelik ve şeyhülislamlık makamları yoktur. Ancak kendisini halife ve şeyhülislam sanan siyasetçiler ve bürokratlar vardır. Ayrıca dini tarikatlar ve cemaatler de halen, ülkeyi bir kanser tümörü gibi yok edip tüketmektedir. Fethullah Gülen cemaati bunun sadece bir örneğidir. Atatürk’e, cumhuriyete, demokrasiye, laikliğe ve anayasaya düşman olan bu vatan hainleri, AKP iktidarında, ülkenin her tarafını kuşatmıştır.
***
Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığının en büyük güvencelerinden birisi olan Türk Silahlı Kuvvetleri bile bu vatan hainleri tarafından kısmen işgal edilmiştir. Laiklik ruhban sınıfının apoletlerini sökerken bazı askerler ve komutanlar, apoletlerini ruhban sınıfına teslim etmiştir!
Türk Silahlı Kuvvetleri, gaflet, dalalet ve hıyanet içinde olan bu odaklara gerekli tepkiyi vermediği, önlem almadığı ve kendisini korumadığı sürece, Türk milletinin değil, ruhban sınıfının silahlı kuvvetleri olacaktır.
Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve aydınlanma devrimlerinin öncüsü olan Atatürk’e düşman olan herkes, Türkiye’nin de düşmanıdır!
https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/orsan-k-oymen/islamin-ruhban-sinifi-1825675
Selam…
11 Ocak 2021 Pazartesi
PROF. DR. NİYAZİ KAHVECİ PAYLAŞIMLARI
https://tr-tr.facebook.com/pg/niyazikahvecihayraniyiz/posts/?ref=page_internal
Düşünmeyen insan;düşünenlerin biyolojik-animal robotudur.
Prof. Dr. Niyazi Kahveci
Atatürk, 1927’de Ankara’da yaptığı bir konuşmasında şöyle diyor:
“Efendiler!Biz tekke ve zaviyeleri din düşmanı olduğumuz için değil, bilakis bu gibi yapılar din ve devlet düşmanı oldukları,Selçuklu ve Osmanlı’yı bu yüzden batırdığı için yasakladık.Çok değil yüz yıla kalmadan eğer bu sözlerime dikkat etmezseniz göreceksiniz ki bazı kişiler bazı cemaatlerle bir araya gelerek bizlerin din düşmanı olduğunu öne sürecek, sizlerin oyunu alarak başa geçecek, ama sıra devleti bölüşmeye geldiğinde birbirlerine düşeceklerdir.Ayrıca unutmayın ki o gün geldiğinde her bir taraf diğerini dinsizlikle ve vatan hainliği ile suçlamaktan geri kalmayacaktır.”
TÜRKİYE İSLAMCILIĞI.
SİGORTALI KÂFİRLİK..
Uyuyan millet ya ölür yada köle olarak uyanır.
Mustafa Kemal ATATÜRK.
İnsan ve hayvan beyni;malzeme mekanizma ve sistem olarak hemen hemen aynıdır.İkisinin beyni de,loblar ve kortekslerden oluşur.Buna rağmen insanların yapabildiği düşünsel işlemleri hayvanların yapmamasının nedeni nedir sizce?
Yurttaşın vergisi ile iftar sofraları kuran belediye başkanları;bu oluşumları kendi ceplerinden ortaya çıkarıyor gibi pankartların altına isimlerini yazarak belirtiyorlar.Bu çok büyük bir haramdır.Buna resmi feodalite denir.Bu yüzden İslamofobi yok Müslümanofobi vardır.
Prof. Dr. Niyazi KAHVECI.
...
PROF. DR. NİYAZİ KAHVECİ'NİN "CAĞIMIZ VE
TURKİYE" İSİMLİ KİTABINDAN SEÇİLMİŞTİR