İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.
KUR'AN'DAN PEYGAMBER KISSALARI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
KUR'AN'DAN PEYGAMBER KISSALARI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Mart 2017 Çarşamba

HZ. ŞUAYB VE MEDYENLİLER (EYKELİLER)



IX. TARİH VE KISSALAR


B.  PEYGAMBER KISSALARI-11

10. HZ. ŞUAYB VE MEDYENLİLER  (EYKELİLER)


a) Kavram olarak, Tarih ve Kıssalar, Peygamber Kıssaları, Hz. Şuayb ve Medyenliler (Eykeliler)


Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. Şöyle dedi: "Ey toplumum! Allah'a kulluk edin. Size O'ndan başka ilah yok! Size Rabbinizden açık bir kanıt gelmiştir. Ölçü ve tartı da dürüst davranın. İnsanların eşyasına el koymaya tenezzül etmeyin. Yeryüzünde, orası barışa kavuştuktan sonra bozgun çıkarmayın. Eğer inanan insanlarsanız bu sizin için daha hayırlıdır." "Her yol üstünde oturup da tehdit savurarak Allah yolundan O'na inananları çevirmeyin. Yolun çarpığını isteyip durmayın. Hatırlayın ki, siz az idiniz, O sizi çoğalttı. Bir bakın, nasılmış bozguncuların sonu! "İçinizden bir grup, benimle gönderilene inanmış, bir başka grup da inanmamışsa, Allah aranızda hükmedinceye kadar sabırlı olun. O, yargıçların en hayırlısıdır." Toplumunun büyüklük taslayan kodamanları dediler ki: "Ey Şuayb! Ya kesinlikle milletimize dönersiniz yahut ta seni ve seninle birlikte inananları kentimizden çıkarırız." Dedi ki: "Ya istemiyorsak; zor ve baskıyla mı?" "Allah bizi, milletimizden kurtardıktan sonra tekrar ona dönersek yalan düzüp Allah'a iftira etmiş oluruz. Rabbimiz Allah istemediği sürece, sizin milletinize dönmemiz söz konusu edilemez. Rabbimiz, bilgice her şeyi kuşatmıştır. Allah'a dayanıp güvendik biz. Ey Rabbimiz! Toplumumuzla bizim aramızda hak ile hükmet. Sen, çözüm getirenlerin en hayırlısısın." Toplumunun küfre sapan kodamanları dedi ki: "Eğer Şuayb'ın ardı sıra giderseniz hüsrana gömülenler olursunuz." Bunun üzerine o korkunç titreşim/o büyük zelzele onları yakalayıverdi de öz yurtlarında yere çökmüş hale geldiler. Şuayb'ı yalanlayanlar sanki o yerde hiç şenlik kurmamışlardı. Şuayb'ı yalanlayanlar hüsrana saplananların ta kendileriydi. Şuayb onlardan yüzünü döndürdü de şöyle dedi: "Yemin olsun, ben size Rabbimin mesajlarını ilettim. Size öğüt verdim. Artık küfre batmış bir topluluğa nasıl acırım?" 7. sure (A'RAF) 85-93. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)
Eyke halkı da elçileri yalanladı. Şuayb onlara demişti ki: "Hâlâ sakınmıyor musunuz?" "Kuşkusuz, ben sizin için güvenilir bir resulüm." "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." "Ben bu iş için sizden herhangi bir ödül de istemiyorum; benim ödülüm âlemlerin Rabbi'nden başkasında değil." "Ölçüyü tam yapın; şunun bunun hakkını çarpanlardan olmayın" "Doğru düzgün terazi ile tartın." "Halkın eşyasını, değerlerini düşürerek almayın. Yeryüzünde, bozguncular olarak fesat çıkarmayın!" "Sizi ve önceki nesilleri yaratandan sakının!" Dediler: "Sen fena halde büyülenmişsin." "Sen bizim gibi bir insandan başka şey değilsin. Biz senin yalancılardan olduğunu düşünüyoruz." "Eğer doğru sözlülerdensen, hadi üzerimize gökten parçalar düşür!" Şuayb dedi: "Yapmakta olduğunuzu Rabbim daha iyi bilir." Onu yalanladılar; bunun üzerine o gölgelik gününün azabı onları yakalayıverdi. O, gerçekten büyük bir günün azabıydı. Bunda elbette bir ibret var ama onların çoğu inanan kişiler değildi. Ve senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm'dir. 26. sure (ŞUARA) 176-191. ayet (Resmi: 26/İniş:47/Alfabetik:94)
Eyke halkı da gerçekten zalim insanlardı. Onlardan intikam aldık. Her ikisi önde, belirgin bir biçimde durmaktadır. 15. sure (HİCR) 78-79. ayet (Resmi: 15/İniş:54/Alfabetik:36)
Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. Şöyle dedi: "Ey toplumum, Allah'a kulluk/ibadet edin. Âhiret gününe umut bağlayın. Bozgunculuk yaparak ülkenin huzurunu kaçırmayın." Onu hemen yalanladılar. Bunun üzerine kendilerini o korkunç sarsıntı/korkunç titreşim yakaladı da öz yurtlarında diz üstü çömelenler haline geldiler. 29. sure (ANKEBÛT) 36-37. ayet (Resmi: 29/İniş:85/Alfabetik:8)
Medyen'e, kardeşleri Şuayb'ı göndermiştik. Dedi ki: "Ey toplumum! Allah'a kulluk edin. O'ndan başka tanrınız yok sizin. Eksik ölçüp yanlış tartmayın. Sizi nimet, bereket içinde görüyorum, ama sizin için sarıp kuşatan bir günün azabından da korkuyorum." "Ey toplumum! Ölçüyü ve tartıyı tam bir dürüstlükle yapın. İnsanların eşyalarını tırtıklamayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak dolaşmayın." "Eğer inananlar iseniz, Allah'ın bıraktığı kâr sizin için daha hayırlıdır. Ben sizin üzerinizde bir bekçi değilim." Dediler ki: "Ey Şuayb! Namazın mı emrediyor sana, atalarımızın tapar olduğunu terk etmemizi yahut mallarımızda dilediğimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi? Esasında sen; gerçekten yumuşak huylu, olgun bir insansın." Dedi: "Ey toplumum! Ya ben Rabbimden bir beyyine üzerindeysem, bana lütfundan güzel bir rızık vermişse!... Size yasakladığım şeylerde, size söylediğimin aksine davranmak istemiyorum. Gücüm ölçüsünde barış ve iyilikten başka bir şey de istemiyorum. Başarım ancak Allah'ın desteğiyledir. Yalnız O'na güvendim ben, yalnız O'na yöneliyorum." "Ey toplumum! Bana kafa tutmanız, sakın sizi Nûh kavminin yahut Hûd kavminin yahut Sâlih kavminin başlarına gelen musibetle yüz yüze getirmesin. Lût kavmi de sizden pek uzak değil." "Rabbinizden af dileyip O'na yönelin. Rabbim Rahîm'dir, rahmeti sınırsızdır; Vedûd'dur, çok sevgilidir." Dediler ki: "Ey Şuayb! Söylediklerinin birçoğunu anlamıyoruz. Ve biz seni aramızda zayıf bir adam olarak görüyoruz. Hani kabilen olmasa, kafanı taşla ezivereceğiz. Senin bize karşı hiçbir üstünlüğün yok." Dedi: "Ey toplumum! Sizce kabilem Allah'tan daha mı güçlü ve onurlu! Allah'ı arkanıza atıp dışlanmış hale getirdiniz. Rabbim, yapıp ettiklerinizi çepeçevre kuşatmıştır." "Ey toplumum! Elinizden geleni yapın, ben görevimi yapıyorum. Yakında bileceksiniz rezil edici bir azabın kime geleceğini, yalancının kim olduğunu! Gözetleyin, ben de sizinle beraber gözetliyorum." Emrimiz gelince Şuayb'ı ve onunla birlikte iman edenleri bizden bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri o yüksek titreşimli sayha yakaladı da öz yurtlarında yere çömelmiş hale geldiler. Sanki hiç yurt tutmamışlardı orada. Bakıp görün ki, Medyen de tıpkı Semûd gibi, dönüşü olmayan bir gidişle gitti. 11. sure (HÛD) 84-95. ayet (Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38)

b) Medyen


Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. Şöyle dedi: "Ey toplumum! Allah'a kulluk edin. Size O'ndan başka ilah yok! Size Rabbinizden açık bir kanıt gelmiştir. Ölçü ve tartı da dürüst davranın. İnsanların eşyasına el koymaya tenezzül etmeyin. Yeryüzünde, orası barışa kavuştuktan sonra bozgun çıkarmayın. Eğer inanan insanlarsanız bu sizin için daha hayırlıdır." "Her yol üstünde oturup da tehdit savurarak Allah yolundan O'na inananları çevirmeyin. Yolun çarpığını isteyip durmayın. Hatırlayın ki, siz az idiniz, O sizi çoğalttı. Bir bakın, nasılmış bozguncuların sonu! "İçinizden bir grup, benimle gönderilene inanmış, bir başka grup da inanmamışsa, Allah aranızda hükmedinceye kadar sabırlı olun. O, yargıçların en hayırlısıdır." Toplumunun büyüklük taslayan kodamanları dediler ki: "Ey Şuayb! Ya kesinlikle milletimize dönersiniz yahut ta seni ve seninle birlikte inananları kentimizden çıkarırız." Dedi ki: "Ya istemiyorsak; zor ve baskıyla mı?" "Allah bizi, milletimizden kurtardıktan sonra tekrar ona dönersek yalan düzüp Allah'a iftira etmiş oluruz. Rabbimiz Allah istemediği sürece, sizin milletinize dönmemiz söz konusu edilemez. Rabbimiz, bilgice her şeyi kuşatmıştır. Allah'a dayanıp güvendik biz. Ey Rabbimiz! Toplumumuzla bizim aramızda hak ile hükmet. Sen, çözüm getirenlerin en hayırlısısın." Toplumunun küfre sapan kodamanları dedi ki: "Eğer Şuayb'ın ardı sıra giderseniz hüsrana gömülenler olursunuz." Bunun üzerine o korkunç titreşim/o büyük zelzele onları yakalayıverdi de öz yurtlarında yere çökmüş hale geldiler. Şuayb'ı yalanlayanlar sanki o yerde hiç şenlik kurmamışlardı. Şuayb'ı yalanlayanlar hüsrana saplananların ta kendileriydi. Şuayb onlardan yüzünü döndürdü de şöyle dedi: "Yemin olsun, ben size Rabbimin mesajlarını ilettim. Size öğüt verdim. Artık küfre batmış bir topluluğa nasıl acırım?" 7. sure (A'RAF) 85-93. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)
Gelmedi mi onlara kendilerinden öncekilerin haberi: Nûh kavminin, Âd'ın, Semûd'un, İbrahim kavminin, Medyen halkının ve altı üstüne gelmiş kentlerin. Resulleri onlara açık seçik ayetler getirmişti. Allah onlara zulmediyor değildi; aksine, öz benliklerine onlar zulmediyorlardı. 9. sure (TEVBE) 70. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104) 

 Medyen'e, kardeşleri Şuayb'ı göndermiştik. Dedi ki: "Ey toplumum! Allah'a kulluk edin. O'ndan başka tanrınız yok sizin. Eksik ölçüp yanlış tartmayın. Sizi nimet, bereket içinde görüyorum, ama sizin için sarıp kuşatan bir günün azabından da korkuyorum." "Ey toplumum! Ölçüyü ve tartıyı tam bir dürüstlükle yapın. İnsanların eşyalarını tırtıklamayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak dolaşmayın." "Eğer inananlar iseniz, Allah'ın bıraktığı kâr sizin için daha hayırlıdır. Ben sizin üzerinizde bir bekçi değilim." Dediler ki: "Ey Şuayb! Namazın mı emrediyor sana, atalarımızın tapar olduğunu terk etmemizi yahut mallarımızda dilediğimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi? Esasında sen; gerçekten yumuşak huylu, olgun bir insansın." Dedi: "Ey toplumum! Ya ben Rabbimden bir beyyine üzerindeysem, bana lütfundan güzel bir rızık vermişse!... Size yasakladığım şeylerde, size söylediğimin aksine davranmak istemiyorum. Gücüm ölçüsünde barış ve iyilikten başka bir şey de istemiyorum. Başarım ancak Allah'ın desteğiyledir. Yalnız O'na güvendim ben, yalnız O'na yöneliyorum." "Ey toplumum! Bana kafa tutmanız, sakın sizi Nûh kavminin yahut Hûd kavminin yahut Sâlih kavminin başlarına gelen musibetle yüz yüze getirmesin. Lût kavmi de sizden pek uzak değil." "Rabbinizden af dileyip O'na yönelin. Rabbim Rahîm'dir, rahmeti sınırsızdır; Vedûd'dur, çok sevgilidir." Dediler ki: "Ey Şuayb! Söylediklerinin birçoğunu anlamıyoruz. Ve biz seni aramızda zayıf bir adam olarak görüyoruz. Hani kabilen olmasa, kafanı taşla ezivereceğiz. Senin bize karşı hiçbir üstünlüğün yok." Dedi: "Ey toplumum! Sizce kabilem Allah'tan daha mı güçlü ve onurlu! Allah'ı arkanıza atıp dışlanmış hale getirdiniz. Rabbim, yapıp ettiklerinizi çepeçevre kuşatmıştır." "Ey toplumum! Elinizden geleni yapın, ben görevimi yapıyorum. Yakında bileceksiniz rezil edici bir azabın kime geleceğini, yalancının kim olduğunu! Gözetleyin, ben de sizinle beraber gözetliyorum." Emrimiz gelince Şuayb'ı ve onunla birlikte iman edenleri bizden bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri o yüksek titreşimli sayha yakaladı da öz yurtlarında yere çömelmiş hale geldiler. Sanki hiç yurt tutmamışlardı orada. Bakıp görün ki, Medyen de tıpkı Semûd gibi, dönüşü olmayan bir gidişle gitti. 11. sure (HÛD) 84-95. ayet (Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38)
"Hani, kız kardeşin gidiyor, şöyle diyordu: 'Onun bakımını üstlenecek kişiyi size göstereyim mi?' Nihayet, seni annene geri döndürdük ki, gözü aydın olsun, tasalanmasın. Sen bir de adam öldürmüştün. O zaman seni gamdan kurtarmıştık. Seni iyice bir imtihana çekmiştik. Bunun ardından sen Medyen halkı arasında yıllarca kaldın. Sonra, belirlenen bir vakitte/bir kadere göre geliverdin, ey Mûsa!" 20. sure (TÂHÂ) 40. ayet (Resmi: 20/İniş:45/Alfabetik:96)

Medyen halkı da. Mûsa da yalanlanmıştı da ben, inkârcılara biraz süre vermiş sonra hepsini yakalamıştım. Nasılmış benim azabım! 22. sure (HAC) 44. ayet (Resmi: 22/İniş:88/Alfabetik:32)

 Eyke halkı da elçileri yalanladı. 26. sure (ŞUARA) 176. ayet (Resmi: 26/İniş:47/Alfabetik:94)

Onu yalanladılar; bunun üzerine o gölgelik gününün azabı onları yakalayıverdi. O, gerçekten büyük bir günün azabıydı. 26. sure (ŞUARA) 189. ayet (Resmi: 26/İniş:47/Alfabetik:94)

Medyen tarafına yönelince şöyle dedi: "Umarım Rabbim beni isabetli bir yola kılavuzlar." 28. sure (KASAS) 22. ayet (Resmi: 28/İniş:49/Alfabetik:53)

Ancak biz, birçok nesil oluşturduk da bunlar üzerinden ömürler akıp gitti. Sen Medyen halkı içinde oturarak onlara ayetlerimizi okuyor değildin. Biz, peygamberler gönderiyoruz, hepsi bu. 28. sure (KASAS) 45. ayet (Resmi: 28/İniş:49/Alfabetik:53)

Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. Şöyle dedi: "Ey toplumum, Allah'a kulluk/ibadet edin. Âhiret gününe umut bağlayın. Bozgunculuk yaparak ülkenin huzurunu kaçırmayın." Onu hemen yalanladılar. Bunun üzerine kendilerini o korkunç sarsıntı/korkunç titreşim yakaladı da öz yurtlarında diz üstü çömelenler haline geldiler. 29. sure (ANKEBÛT) 36-37. ayet (Resmi: 29/İniş:85/Alfabetik:8)

Semûd, Lût kavmi, o sık ağaçları besleyen su kaynağının sahipleri Eykeliler de. İşte onlar da böyle hiziplerdi. 38. sure (SÂD) 13. ayet (Resmi: 38/İniş:38/Alfabetik:88)

c) Eykeliler


Eyke halkı da gerçekten zalim insanlardı. Onlardan intikam aldık. Her ikisi önde, belirgin bir biçimde durmaktadır. 15. sure (HİCR) 78-79. ayet (Resmi: 15/İniş:54/Alfabetik:36)
Eyke halkı da elçileri yalanladı. Şuayb onlara demişti ki: "Hâlâ sakınmıyor musunuz?" "Kuşkusuz, ben sizin için güvenilir bir resulüm." "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." "Ben bu iş için sizden herhangi bir ödül de istemiyorum; benim ödülüm âlemlerin Rabbi'nden başkasında değil." "Ölçüyü tam yapın; şunun bunun hakkını çarpanlardan olmayın" "Doğru düzgün terazi ile tartın." "Halkın eşyasını, değerlerini düşürerek almayın. Yeryüzünde, bozguncular olarak fesat çıkarmayın!" "Sizi ve önceki nesilleri yaratandan sakının!" Dediler: "Sen fena halde büyülenmişsin." "Sen bizim gibi bir insandan başka şey değilsin. Biz senin yalancılardan olduğunu düşünüyoruz." "Eğer doğru sözlülerdensen, hadi üzerimize gökten parçalar düşür!" Şuayb dedi: "Yapmakta olduğunuzu Rabbim daha iyi bilir." Onu yalanladılar; bunun üzerine o gölgelik gününün azabı onları yakalayıverdi. O, gerçekten büyük bir günün azabıydı. Bunda elbette bir ibret var ama onların çoğu inanan kişiler değildi. Ve senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm'dir. 26. sure (ŞUARA) 176-191. ayet (Resmi: 26/İniş:47/Alfabetik:94)
Semûd, Lût kavmi, o sık ağaçları besleyen su kaynağının sahipleri Eykeliler de. İşte onlar da böyle hiziplerdi. 38. sure (SÂD) 13. ayet (Resmi: 38/İniş:38/Alfabetik:88)

Eykeliler, Tübba' kavmi de. Hepsi resulleri yalanladı da duyurulan azap hak oldu. 50. sure (KAF) 14. ayet (Resmi: 50/İniş:34/Alfabetik:49) 


RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal

Selam...

​ T.C. / M. Kemal Adal 

7 Mart 2017 Salı

HZ. LUT VE LUT KAVMİ VE HZ. EYÜP



IX. TARİH VE KISSALAR


B.  PEYGAMBER KISSALARI-10

8. HZ. LUT VE LUT KAVMİ


a) Kavram olarak, Tarih ve Kıssalar, Peygamber Kıssaları, Hz. Lut ve Lut Kavmi



Lût kavmi de uyarıları yalanladı. Biz de üzerlerine çakıl taşları fırlatan bir rüzgâr gönderdik. Sadece Lût'un ailesini, seher vakti kurtarmıştık, Katımızdan bir nimet olarak. Şükredeni işte böyle ödüllendiririz biz. Yemin olsun, Lût onları bizim yakalayışımız hakkında uyarmıştı da onlar, uyarılarla ilgili olarak kuşkulanıp çekişmişlerdi. Yemin olsun, Lût'un misafirlerinden nefislerini tatmin etmek istemişlerdi de onların gözlerini silme kör etmiştik. Hadi, tadın azabımı ve uyarılarımı? Yemin olsun, sabahleyin erkenden, kararlı ve oturaklı bir azap yakaladı onları. Hadi, tadın azabımı ve uyarılarımı! 54. sure (KAMER) 33-39. ayet (Resmi: 54/İniş:37/Alfabetik:52)
Semûd, Lût kavmi, o sık ağaçları besleyen su kaynağının sahipleri Eykeliler de. İşte onlar da böyle hiziplerdi. 38. sure (SÂD) 13. ayet (Resmi: 38/İniş:38/Alfabetik:88)

Ve Lut... Toplumuna şöyle demişti: "Sizden önce alemlerden hiçbirinin yapmadığı bir iğrençliğe mi girişiyorsunuz?" "Siz, kadınları bırakıp şehvetiniz yüzünden erkeklere gidiyorsunuz. Doğrusu siz sınır tanımayan bir topluluksunuz." Toplumunun cevabı sadece şunu söylemeleri oldu: "Çıkarın şunları kentimizden. Çünkü onlar, temizlik tutkunu insanlardır." Biz de onu ve ailesini kurtardık karısı müstesna. O, yere geçenlerden oldu. Üzerlerine bir de yağmur indirdik. Bak nasıl oldu suçluların sonu! 7. sure (A'RAF) 80-84. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)

Lût kavmi de hak elçilerini yalanladı. Kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: "Hâlâ sakınmıyor musunuz?" "Ben size gelen emin bir elçiyim." "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." "Ben bu iş için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız âlemlerin Rabbi'ndendir." "Âlemlerin içinden erkeklere gidiyor da, Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor musunuz? Doğrusu siz haddi aşmış bir kavimsiniz." Dediler: "Eğer bu tavrını sona erdirmezsen, ey Lût, yemin olsun bu topraktan sürülenlerden olacaksın." Lût dedi: "Ben sizin şu yaptığınıza öfkelenenlerdenim." "Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarından koru." Bunun üzerine biz onu ve ailesini toplu halde kurtardık. Ancak geridekiler arasında bir kocakarı kaldı. Sonra ötekileri mahvedip batırdık. Üzerlerine bir de yağmur yağdırdık. Ne de kötüymüş uyarılanların yağmuru! Elbette bunda bir ayet var ama onların çoğu müminler değildi. Ve senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm... 26. sure (ŞUARA) 160-175. ayet (Resmi: 26/İniş:47/Alfabetik:94)
Lût'u da resul olarak gönderdik. Toplumuna şöyle dedi: "Gözünüz göre göre şu iğrençliği yapıyorsunuz ha!" "Siz, şehvetinizi tatmin için kadınları bırakıp da erkeklere mi gidiyorsunuz? Doğrusu siz cehalete saplanmış bir topluluksunuz." Toplumunun cevabı sadece şunu söylemek oldu: "Çıkarın şu Lût ailesini kentinizden; bunlar temizlik tutkunu olmuş kişilerdir." Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık. Karısı hariç. Onu, arkada kalanlardan biri olarak takdir etmiştik. Üzerlerine bir de yağmur yağdırdık. Uyarılmış olanlar üzerine inen yağmur da ne kötüdür! 27. sure (NEML) 54-58. ayet (Resmi: 27/İniş:48/Alfabetik:81)
İbrahim'den korku gidip yerine müjde gelince, Lût kavmi hakkında bizimle tartışır oldu. İbrahim, gerçekten yufka yürekli bir insandı; herkes için ah eder, içini çekerdi, yalvarıp yakarırdı. "Ey İbrahim! Bu halinden vazgeç. Rabbinin emri gelmiştir. Geri çevrilemez bir azap onların enselerine binecektir." Elçilerimiz Lût'a geldiğinde onlar için kaygılanmış, göğsü daralmış da şöyle demişti: "Bu, zorlu bir gün!" Lût'un kavmi koşarak onun yanına geldi. Bunlar daha önce de kötülükler yapmışlardı. Lût dedi ki: "Ey toplumum! İşte şunlar kızlarım. Onlar sizin için daha temiz. Allah'tan korkun da misafirlerim önünde beni rezil etmeyin. İçinizde olgun bir adam yok mu?" Dediler ki: "Senin kızlarında hakkımız olmadığını çok iyi biliyorsun. Ne istediğimizi de çok iyi biliyorsun." Dedi: "Ah, size karşı koyacak bir gücüm olsaydı yahut sağlam bir kaleye sığınabilseydim." Melekler dediler: "Biz senin Rabbinin elçileriyiz. Sana asla el süremezler. Gecenin bir yerinde aileni götür. İçinizden hiç kimse geri kalmasın; karın müstesna. O, ötekilere çatan belaya çarptırılacaktır. Onların azap vakti, sabah vaktidir. Sabah da ne kadar yakın, değil mi?" Nihayet emrimiz gelince oranın üstünü altına getirdik. Ve üzerlerine, pişirilmiş çamurdan yapılıp istif edilmiş taş yağdırdık. Rabbin katında damgalanmış taşlar. Zalimlerden çok uzak değildir bu. 11. sure (HÛD) 74-83. ayet (Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38)
"Yalnız Lût'un ailesi suçlu değildir. Biz onların hepsini kurtaracağız." "Lût'un karısı hariç. O günahkârlarla geriye kalacaktır. Öyle takdir ettik." Elçiler Lût ailesine geldiklerinde, Lût: "Siz tanınmayan kimlersiniz." dedi. Dediler: "Gerçek şu ki biz, günahkârların, hakkında kuşku edip durdukları şeyi sana getirdik." "Sana gerçeği getirdik. Biz, özü, sözü doğru olanlarız." "Gecenin bir yerinde aileni yola çıkar. Sen de arkalarından onları izle. Hiçbiriniz geri dönüp bakmasın. Emredildiğiniz yere kadar gidin." Ona şu emri bir hüküm olarak ilettik: Şunlar, kökleri kesilmiş olarak sabahlayacaklardır. Şehir halkı, elçileri duymanın sevinci içinde geldi. Lût dedi: "Bunlar benim konuklarımdır, aman beni utandırmayın!" "Allah'tan korkun, beni rezil etmeyin." Dediler: "Seni el âlemin işiyle uğraşmaktan men etmemiş miydik?" Lût dedi: "Eğer bir şey yapacaksanız, işte kızlarım!" Senin ömrüne yemin olsun ki onlar, kendi sersemlikleri içinde bocalıyorlardı. Nihayet o korkunç titreşimli ses, onları güneş doğarken yakaladı. O kentin üstünü altına getirdik/üst düzeydekileri alt düzeye indirdik. Ve üzerlerine pişmiş çamurdan taşlar yağdırdık. Hiç kuşkusuz, bunda, işaretlerden anlam çıkaranlar için ibretler vardır. O kentin izleri/işaretleri, hâlâ işleyen bir yol üzerindedir. İnananlar için bunda elbette bir ibret vardır. 15. sure (HİCR) 59-77. ayet (Resmi: 15/İniş:54/Alfabetik:36)

Hiç kuşkusuz, Lût da peygamberlerdendi. Onu ve ailesini toptan kurtarmıştık biz. Ancak terk edilenler içinde kalan kocakarı hariç. Sonra ötekileri yerle bir ettik. Kuşkusuz ki, siz onların yanından sabahları geçiyorsunuz. Geceleyin de. Hâlâ aklınızı işletmeyecek misiniz? 37. sure (SÂFFÂT) 133-138. ayet (Resmi: 37/İniş:56/Alfabetik:90)
Biz onu da Lût'u da kurtarıp içinde âlemlere bereketler sakladığımız toprağa ulaştırdık. 21. sure (ENBİYÂ) 71. ayet (Resmi: 21/İniş:73/Alfabetik:21)

Lût'a da hükümranlık ve ilim verdik. Onu, pislikler üretip duran bir kentten kurtardık. O kent halkı yoldan çıkmış kötü bir kavimdi. Onu rahmetimizin içine soktuk. O, hak ve barış için çalışanlardandı. 21. sure (ENBİYÂ) 74-75. ayet (Resmi: 21/İniş:73/Alfabetik:21)
O'na Lût iman etti. Ve dedi: "Ben Rabbime hicret edeceğim. Kuşkusuz, O, mutlak Azîz, mutlak Hakîm'dir." 29. sure (ANKEBÛT) 26. ayet (Resmi: 29/İniş:85/Alfabetik:8)

Lût'u da gönderdik. Toplumuna şöyle demişti o: "Öyle bir iğrençliğe bulaşıyorsunuz ki, sizden önce âlemlerden bir tek kişi bunu yapmamıştır." "Erkeklere gidiyorsunuz, yol kesiyorsunuz, toplantılarınızda çirkinlikler sergiliyorsunuz, öyle mi?" Toplumunun cevabı sadece şunu söylemek oldu: "Eğer doğru sözlülerdensen, hadi getir bize Allah'ın azabını!" Lût dedi: "Rabbim, şu bozguncular topluluğuna karşı bana yardım et." Elçilerimiz, İbrahim'e müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: "Biz şu kentin halkını helâk edeceğiz. Çünkü ora halkı zalim oldular." İbrahim dedi: "Ama orada Lût var." Dediler: "Orada kim olduğunu biz daha iyi biliyoruz. Elbette ki onu ve ailesini kurtaracağız. Karısı hariç. O, geride kalanlardan olacak." Elçilerimiz Lût'a gelince, onlar yüzünden fenalaştı, eli kolu birbirine dolandı. "Korkma, tasalanma dediler, biz seni de aileni de kurtaracağız. Ama karın, azaba terk edilenlerden olacaktır." "Şu kent halkı üstüne, yaptıkları fenalıklardan ötürü gökten bir felaket indireceğiz." Yemin olsun, biz o kentten, aklını işleten bir topluluk için geriye apaçık bir işaret bıraktık. 29. sure (ANKEBÛT) 28-35. ayet (Resmi: 29/İniş:85/Alfabetik:8)
İsmail, Elyesa', Yûnus ve Lût... Hepsini âlemlere üstün kıldık. 6. sure (EN'ÂM) 86. ayet (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)

İbrahim'in kavmi de Lût'un kavmi de... 22. sure (HAC) 43. ayet (Resmi: 22/İniş:88/Alfabetik:32)

Semûd, Lût kavmi, o sık ağaçları besleyen su kaynağının sahipleri Eykeliler de. İşte onlar da böyle hiziplerdi. 38. sure (SÂD) 13. ayet (Resmi: 38/İniş:38/Alfabetik:88)

Âd, Firavun ve Lût'un halkı da... 50. sure (KAF) 13. ayet (Resmi: 50/İniş:34/Alfabetik:49)

Allah, küfre sapanlarla ilgili olarak Nûh'un karısı ile Lût'un karısını örnek verdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki barışçı kulun nikâhı altında idiler, onlara hıyanet ettiler de eşleri, Allah'tan onlara gelecek olanı hiçbir şeyle geri çeviremediler. Şöyle dendi onlara: "Girin ateşe diğer gireceklerle birlikte!" 66. sure (TAHRÎM) 10. ayet (Resmi: 66/İniş:106/Alfabetik:97)


 9. 
HZ. EYÜP


a) Kavram olarak, Tarih ve Kıssalar, Peygamber Kıssaları, Hz. Eyüp



Kulumuz Eyyûb'u da an! Hani, Rabbine şöyle seslenmişti: "Şeytan bana bir yorgunluk ve azap dokundurdu." "Ayağını yere vur! İşte yıkanacak bir yer, işte içilecek soğuk bir su!..." dedik. Ona bizden bir rahmet ve özü temizlere bir hatırlatma olarak, ailesini ve beraberlerinde, benzerlerini bağışladık. "Eline bir demet sap al da onunla vur ve yeminine ters düşmüş olma!" dedik. Biz onu sabırlı bulduk. Ne güzel kuldu o! Bize yönelen, yakaran biriydi o. 38. sure (SÂD) 41-44. ayet (Resmi: 38/İniş:38/Alfabetik:88)
Biz ona İshak'ı ve Yakub'u hediye ettik. Hepsini doğruya ve güzele kılavuzladık. Daha önce Nûh'a ve onun soyundan olan Dâvud'a, Süleyman'a, Eyyûb'e, Yûsuf'a, Mûsa'ya, Hârun'a da kılavuzluk etmiştik. Güzel düşünüp güzel davrananları böyle ödüllendiririz biz. 6. sure (EN'ÂM) 84. ayet (Resmi: 6/İniş:55/ Alfabetik:20)

Ve Eyyûb... Rabbine şöyle yakarmıştı: "Dert gelip çattı bana; sen, rahmet edenlerin en merhametlisisin." Hemen cevap verdik ona, kendisindeki derdi kaldırdık. Tarafımızdan bir rahmet ve ibadet edenler için bir hatırlatma olarak, ona ailesini ve beraberinde benzerlerini de verdik. 21. sure (ENBİYÂ) 83-84. ayet (Resmi: 21/İniş:73/Alfabetik:21)
Biz, tıpkı Nûh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Biz İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyûb'e, Yûnus'a, Hârun'a, Süleyman'a da vahyettik. Dâvud'a da Zebur'u verdik. 4. sure (NİSA) 163. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82) 



RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal

Selam...

​ T.C. / M. Kemal Adal