İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

21 Mart 2016 Pazartesi

KUR’AN’DA SÜNNETULLAH








A.                SÜNNETULLAH’A GİRİŞ


1.                Kuran,  korunup sakınanlar için, kuşku, çelişki ve tutarsızlığın olmadığı bir kılavuzdur:


“İşte sana o Kitap!  Kuşku, çelişme, tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur o, korunup sakınanlar için.” (2 / Bakara / 2)

2.                Din koyucusu da ve “Kitap”ın koruyucusu da Allah’tır:


Hiç kuşkusuz, o zikiri / Kur'an'ı biz indirdik, biz; her hal ve şartta onu muhakkak koruyacak olan da biziz.” (15 / Hicr /9)

3.                Kuran’ın bildirdiğine göre, Allah katındaki tek Din İslam’dır:


Allah katında din İslam'dır / barış ve esenlik için Allah'a teslim olmaktır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki kıskançlık/ doymazlık/ azgınlık/ denge noktasından sapma/yalancılık/zulüm/kibir/zinakârlık yüzünden ihtilafa düştü. Kim Allah' ın ayetlerine nankörlük ederse, Allah, hesabı çabucak görecektir.”  (3 / Ali İmran / 19)

4.                Kuran’daki “İslam “ dinini kabul edenler gibi,  Özü “Tevhid” esaslı önceki semavi dinleri kabul edip, uyan kişilerin hepsi de Müslüman’dır:


Allah uğrunda O'na yaraşır bir gayretle didinin. O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız İbrahim'in milletini esas alın. Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da "Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar" diye adlandırdı ki, resul sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız. O halde namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a sarılın. O'dur sizin Mevlâ'nız. Ne güzel Mevlâ'dır O, ne güzel yardımcıdır O! …(22 / Hac / 78)

5.                Peygamberlerin hepsi (yaşadığı  dönemde), Müslüman olmakla / şirksiz olarak Âlemlerin rabbine teslim olmakla emrolunmuşlardır:


(Ayetlerin siyak  ve sibakına - öncesindeki ve sonrasındaki diğer ayetlere-  bakıldığında farklı peygamberler olduğu görülebilir):

“Rabb'i ona (Hz. İbrahim’e), "Müslüman olup bana teslim ol!" dediğinde o şu cevabı vermişti: " Teslim oldum âlemlerin Rabb'ine!"  (2  / Bakara / 131)

De ki: "Göklerin ve yerin Fâtır'ı olan o yaratıcıdan, o yedirip doyuran ama kendisi yedirilip beslenmeyen Allah'tan başkasını mı velî edineyim?" De ki: "Bana (Hz. Muhammed), İslam'ı / Allah'a teslim olmayı seçenlerin ilki olmam emredildi." Ve sakın şirke sapanlardan olma!” (6 / En’am / 14)

De ki: "Allah'ın berisinden, bize yarar da zarar da veremeyecek şeylere mi yakaralım? Allah bize kılavuzluk ettikten sonra ökçelerimiz üstüne geri mi döndürelim? O kişi gibi, şeytanlar kendisini ayartıp yeryüzünde şaşkın dolaşır hale getirmişlerdir. Oysaki onun, "Bize gel!" diye doğruya ve güzele çağıran arkadaşları vardır." De ki (Hz. Muhammed)  : "Allah'ın kılavuzluğudur gerçek kılavuzluk. Âlemlerin Rabbi Allah'a teslim olmakla emrolunduk biz." (6 / En’am / 71)

“Ortağı yoktur O'nun. Bununla emrolundum ben (Hz. Muhammed). Ve Müslümanların ilkiyim ben."  (6 / En’am / 163)

"Yüz çevirdiyseniz çevirin. Ben sizden bir ücret istemedim. Benim ücretim, Allah' tan gelecektir. Bana (Hz. Nuh), müslümanlardan / Allah'a teslim olanlardan olmam emredildi.(10 / Yunus / 72)

"Ben sadece, bu beldenin Rabbine kulluk etmekle emrolundum. Orayı saygıya layık kılmıştır O. Her şey O'nundur. Ben ( Hz. Muhammed), müslümanlardan / Allah'a teslim olanlardan olmakla emrolundum." (27 / Neml / 91)

"Ve bana (Hz. Muhammed), müslümanların ilki olmam emredildi." (39 / Zümer / 12)

6.                Tarihi süreçte insan eliyle ve diliyle “İslam” dininde yapılan saptırma ve yozlaştırmalardan, o toplumların Allah katındaki  Dinin özüne dönebilmeleri için, kendi zamanları içinde Allah’ın indirdiği kitapların ve görevlendirdiği Peygamberlerin hepsinin çarpıtılmamış daveti,  yalnız ve ancak Allah'a teslimiyettir, şirksiz tevhittir. Allah’ın seçtiği Peygamberler ve bu Peygamberlere (hangisi olursa olsun),  Allah’ın çarpıtılmamış mesajında buyurduğu gibi uymuş  olanlar ve uyanlar da Müslüman'dır:


 (ayetlerin siyak ve sibakına- öncesindeki ve sonrasındaki diğer ayetlere- bakıldığında farklı peygamberlere uyan inananlar / müminler olduğu görülebilir):

“Rabb'imiz! Bizi (Hz. İbrahim ve Hz. İsmail), sana teslim olmuş iki müslüman kıl. Soyumuzdan da sana teslim olan müslüman bir ümmet oluştur. Bize ibadet yerlerimizi göster, bizim tövbemizi kabul et. Sen, evet sen, Tevvâb'sın, tövbeleri cömertçe kabul edersin; Rahîm'sin, rahmetini cömertçe yayarsın." (2  / Bakara / 128)

“Rabb'i ona, "Müslüman olup bana teslim ol!" dediğinde o şu cevabı vermişti: "Teslim oldum âlemlerin Rabb'ine!" İbrahim de oğullarına şunu vasiyet etti, Yakub da: "Oğullarım! Allah sizin için bu dini seçmiştir. O halde ancak müslümanlar olarak can verin." Yoksa siz, Yakub'a ölümün gelip çatışına tanıklar mıydınız? Hani, oğullarına şunu sormuştu: "Benden sonra neye ibadet edeceksiniz?" Cevapları şu olmuştu: "Senin ilâhına, ataların İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın ilâhına, tek ve biricik olan ilâha kulluk edeceğiz; biz yalnız O'na teslim olanlarız." (2 / Bakara / 131 - 133)

“İsa onlardan inkârı sezince şöyle konuştu: "Allah'a gidişte benim yardımcılarım kim?" Havâriler dediler ki: "Biz Allah'ın yardımcılarıyız. Allah'a iman ettik biz. Tanık ol, biz müslümanlarız  / Allah'a teslim olanlarız." (3 / Ali İmran /  52)

“İbrahim ne bir Yahudi idi ne de bir Hıristiyan. O, sadece Hanîf bir müslümandı / Allah'a teslim olandı. O müşriklerden değildi. “ (3 / Ali İmran / 67)

“Havarilere şunu vahyetmiştim (*): "Bana ve resulüme iman edin." Şöyle demişlerdi: "İman ettik, sen de tanık ol ki biz, müslümanlarız / Allah'a teslim olanlarız!" (5 / Maide / 111) ( Dip nottaki, Bu Ayetle İlgili Önemli ve Zorunlu Bir Açıklamaya mutlaka bakınız.-MKA)

"Sen bizden ."  (Firavunun Hz. Musa’ya uyan büyücüleri), sırf Rabbimizin ayetleri bize gelince, onlara iman ettiğimizden ötürü intikam alıyorsun. Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır. Canımızı müslümanlar olarak al.” (7 / A’raf / 126)

"Yüz çevirdiyseniz çevirin. Ben sizden bir ücret istemedim. Benim ücretim, Allah'tan gelecektir. Bana (Hz. Nuh ) , müslümanlardan / Allah'a teslim olanlardan olmam emredildi."  (10 / Yunus / 72)

Musa dedi ki: "Ey toplumum! (Hz. Musa ve ümmeti- Yahudiler) Eğer Allah'a inanmışsanız, Müslümanlarsanız / Allah'a teslim olanlarsanız yalnız Allah'a dayanıp güvenin." (10 / Yunus / 84) 

"Rabbim, sen bana mülk ve saltanattan bir nasip verdin. Olayların ve düşlerin yorumundan bana bir ilim öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Benim dünyada da âhirette de Velî'm sensin. Beni (Hz. Yusuf) müslüman / sana teslim olmuş olarak öldür ve beni barışsever hayırlı kullar arasına kat." (12 / Yusuf / 101)

Allah uğrunda O'na yaraşır bir gayretle didinin. O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız İbrahim'in milletini esas alın. Allah sizi  (Hz. İbrahim ve Hz. Muhammed ümmeti ), önceden de şu Kitap'ta da "Müslümanlar / Allah'a teslim olanlar" diye adlandırdı ki, resul sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız. O halde namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a sarılın. O'dur sizin Mevlâ'nız. Ne güzel Mevlâ'dır O, ne güzel yardımcıdır O!” (22 / Hac  / 78)

"Söylediği şu: Bana büyüklük taslamaya kalkmayın. Teslim olarak (Arapçası: muslimîn) huzuruma gelin." (27 / Neml / 31) (Hz. Süleyman ve Saba Melikesi ile uyan halklar)

“Süleyman kurmaylarına dedi ki: "Onlar teslim olup huzuruma gelmeden önce, o kadının tahtını hanginiz bana getirebilir?" (27 / Neml / 38) (Hz. Süleyman ve Saba Melikesi ile uyan halklar)

Melike gelince şöyle denildi: "Senin tahtın da böyle mi?" Dedi: "Bu sanki o. Zaten daha önce bize bilgi verilmişti ve biz Müslüman olmuştuk." (27 / Neml / 42)  (Saba Melikesi ile uyan Saba ülkesi  halkı)

Böylece ikisi de teslim olup İbrahim onu şakağı üzerine yatırınca,” (37 / Saffat / 103) (Hz. İbrahim ve Allah’a kurban edeceği oğlu)

Davûd dedi ki: "Vallahi, senin bir tek koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana zulmetmiş. Zaten ortaklardan birçoğu birbiri aleyhine haksızlık ve zulme sapar. İman edip hakka ve barışa yönelik işler yapanlar böyle değildir. Ama onlar da pek azdır." Davûd, kendisini imtihan ettiğimizi düşündü; hemen Rabbinden af diledi; rükû ederek yerlere eğildi ve Allah'a yöneldi(38 / Sad / 24 ) (Hz. Davut ve ümmeti)

“Davûd'a Süleyman'ı armağan ettik. Ne güzel kul! Hep Allah'a sığınır, yakarırdı.(38 / Sad / 30) (Hz. Davut ve Hz. Süleyman)

Artık orada, bir ev dışında, müslümanlardan/Allah'a teslim olanlardan hiç kimse bulamıyorduk” (51 / Zariyat / 36) (Hz. Lut ve toplumu)


7.                Allah’ın görevlendirdiği her resul / elçi, Allah’ın mesajı açık seçik beyan etmesi için,  kendi toplumunun diliyle gönderilmiştir.


Biz, görevlendirdiğimiz her resulü ancak kendi toplumunun diliyle gönderdik ki, onlara açık seçik beyanda bulunsun…”  (14  / İbrahim  / 4)

8.                Her ümmet için bir resul öngörülmüştür. Resulleri / elçileri geldiğinde aralarında hüküm verilmiştir.


“Her ümmet için bir resul öngörülmüştür. Resulleri gelince, aralarında adaletle hüküm verilir. Hiçbir zulme uğratılmazlar. (10 / Yunus / 47)

“Kim yola gelirse kendisi için yola gelmiş olur. Sapıtan da kendi aleyhine sapıtmış olur. Hiçbir günahkâr, bir başka günahkârın yükünü taşımaz. Ve biz, bir resul göndermedikçe azap edici değiliz.” (17 / İsra / 15)


9.                Kuran’da Peygamberlerin bir kısmının ismi belirtilmiş ve Allah “Peygamberlerin bir kısmını  bir kısmına üstün kıldığını” bildirmiştir. 


Resuller var, hayat ve hatıralarını daha önce sana anlattık; resuller var, hayat ve hatıralarını sana anlatmadık…” (4 / Nisa / 164)

Yemin olsun, biz senden önce de resuller gönderdik. Onların bir kısmının hayat ve hatırasını sana anlattık, bir kısmının hayat ve hatırasından sana bahsetmedik…” (40 / Mümin / 78)

İşte resuller! Biz onların bazısını bazısına üstün kılmışızdır. Allah, onlardan bazısıyla konuşmuştur. Bazılarını da derecelerle yüceltmiştir…” (2 / Bakara / 253)

Rabbin, göklerdeki ve yerdeki kimseleri de daha iyi bilir. Yemin olsun biz, peygamberlerin bir kısmını bir kısmına üstün kılmışızdır. Davûd'a da Zebur'u verdik.” (17 / İsra / 55)

10.           Ancak kimin kime üstün kılındığı, Allah’ın bilgi ve yetkisinde olup, Müslümanlar / inananlar, “onların hiçbirini ötekinden ayırmamakla” yükümlü  tutulmuşlardır. 


“Şöyle deyin: "Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, onun torunlarına indirilene, Mûsa'ya ve İsa'ya verilene ve diğer nebilere verilene inandık. Bunlar arasından hiç kimseyi ayırmayız. Biz yalnız O'na/Allah'a teslim olanlarız."  (2 / Bakara / 136)

Resul, Rabb'inden kendisine indirilene inanmıştır; müminler de. Hepsi; Allah'a, onun meleklerine, kitaplarına, resullerine inanmışlardır. Allah'ın resullerinden hiç birini ötekinden ayırmayız. Şöyle demişlerdir: "Dinledik, boyun eğdik. Affet bizi, ey Rabb'imiz. Dönüş yalnız sanadır." (2 / Bakara / 285)

De ki: "Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına indirilmiş olana, Mûsa'ya, İsa'ya ve diğer nebilere Rablerinden verilmiş bulunana inandık. Onlardan hiçbirini ötekinden ayırmayız. Biz O'na teslim olanlarız." (3 / Ali İmran / 84)

“Onlar ki Allah'ı ve O'nun resullerini inkar ederler, Allah'la O'nun resulleri arasını açmak isterler de "bir kısmına inanırız, bir kısmını inkâr ederiz" derler; böylece imanla inkâr arasında bir yol tutmak isterler. İşte bunlar gerçek kafirlerdir. Ve biz, kâfirler için yere batırıcı bir azap hazırladık. Allah'a ve O'nun resullerine iman edip onlardan birini ötekilerden ayırmayanlara gelince, Allah böylelerinin ödüllerini yakında kendilerine verecektir. Allah, Gafûr'dur, Rahîm'dir.”  (4 / Nisa / 150 – 152 )

11.           Tevhid’e dayalı Semavi dinlere mensup kişilerin dini yönetim esasları,  Kuran’da o din mensupları için indirilen “kitap” esas alınarak, şu şekilde belirtilmiştir:


 a)               Hz. Musa takipçileri için,

Biz indirdik Tevrat'ı, biz. İyiye ve güzele kılavuz var onda, ışık var. Allah'a teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hakemlik yaparlardı. Kendini Rabb'e adayanlarla ilim ve hikmette derinleşmiş olanlar da Allah'ın Kitabı'ndan korumakla görevli olduklarıyla hükmederlerdi. Zaten onlar Allah'ın Kitabı'na tanıklardı. Artık insanlardan korkmayın, benden korkun da ayetlerimi basit bir ücret karşılığı satmayın. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, kâfirlerin ta kendileridir.  O Kitap'ta onlar üzerine şöyle yazmıştık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş... Yaralamalar karşılığında da kısas. Kim kısası bağışlarsa, bu bağışlaması kendisi için günahlara bir perde olur. Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir.” (5 / Maide / 44 – 45)

b)                Hz. İsa takipçileri için,

Ardından o peygamberlerin izleri üzere Meryem oğlu İsa'yı gönderdik. Tevrat'tan yanında bulunanı doğruluyordu. Ona İncil'i verdik. Hidayet ve ışık vardı onda. Tevrat'tan yanında olanı tasdikleyici idi. Doğruya ve güzele kılavuzdu, takvaya sarılanlara bir öğüt. İncil bağlıları Allah'ın onda indirdiğiyle hükmetsinler. Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler sapıkların ta kendileridir.” (5 / Maide / 46 - 47)

c)                Hz. Muhammed takipçileri için,

Kuşku yok ki, biz bu Kitap'ı sana, insanlar arasında Allah'ın sana gösterdiği ile hükmedesin diye hak olarak indirdik. Sakın hainlere yardakçı olma! “  (4 / Nisa / 105)

Sana da Kitap'ı hak olarak indirdik. Kitap'tan onun yanında bulunanı tasdikleyici ve onu denetleyip güvenilirliğini sağlayıcı olarak... O halde onlar arasında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, Hak'tan sana gelenden uzaklaşıp onların keyiflerine uyma. Sizden her biri için bir yol / şerîat ve bir yöntem belirledik. Allah dileseydi sizi elbette bir tek ümmet yapardı. Ama size vermiş olduklarıyla sizi imtihana çeksin diye öyle yapmamıştır. O halde hayırlarda yarışın. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O size, tartışmış olduğunuz şeylerin esasını bildirecektir.  Sen de aralarında, Allah'ın indirdiğiyle hükmet. Onların keyiflerine uyma. Dikkat et de Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından seni uzaklaştırıp fitneye düşürmesinler. Eğer yüz çevirirlerse bil ki, Allah onları bazı günahları yüzünden belaya çarptırmak istiyor. Zaten insanların birçokları doğru yoldan iyice sapmış bulunuyorlar. (5 / Maide / 48 - 49)

12.            Hz. Muhammed’de gelinceye kadar birbiri ardınca gönderilen peygamberler ve indirilen “Kitap”larla, katındaki din olan İslam’da insan eliyle yapılan özünden uzaklaştırmalar, yozlaşmalar giderilmiştir. Böylece bizzat dinin koyucusu ve koruyucusu olan Allah tarafından,  Din / İslam,  özüne döndürülmüştür.


13.           Hz. Muhammed “…Allah'ın resulü ve nebilerin sonuncusudur…”(33 / Ahzap / 40). Onun ölümüyle, peygamberler vasıtasıyla Allah katındaki  Dindeki /  İslam’daki, insan ürünü yozlaşmaları düzelten peygamberlerin arkası kesilmiştir.


14.           Şimdiki ve sonrası Çağların Toplumları için, Kuran Allah’ın Resulüdür / elçisidir:


a)               Hz. Muhammed’ ten sonraki gelecek toplumların insan eliyle, Dini yozlaştırma faaliyetlerinde,  “Sünnetullah” gereği olarak, zikri / kitabi korumak, bu toplumlara doğruyu göstermek ve insanları irşad etme (aydınlatma) görevi de,  koruyuculuğunu Allah’ın üstlendiği bizatihi Kuran’a ve Kuran’ın ana dildeki çevirilerine (Toplumun diliyle konuşan meallere) kalmıştır.


b)               Bu bağlamda peygamberlerin sonuncusuna indirilen “Kitap”; “Kur’an”, günümüzde, Allah’ın değişmez mesajı insanlara ulaştıran ve katındaki din olan İslamın tebliğcisi olan resuldür /elçidir. 


c)                Toplumlara  peygamberlerin gönderilip, kitapların indirildiği dönemlerde de, son peygamber olan Hz. Muhammed zamanında da, Allah’ın resulleri / elçileri, sadece tebliğ ile mükellef ve yetkili olup, İnsanları hidayete erdirme güçleri olmadığı ve hidayete erdiren Hadi, Allah olduğundan, Hz. Muhammed sonrası kıyamete kadar risalet (peygamberlik  / elçilik) görevini, Allah’ın korumasındaki son kitap olan “Kuran” yapacak ve Allah yüzünü O’na döndürüp teslim olanı iyiye ve güzele kılavuzlayacaktır..


15.           İnsan eli ve diliyle yapılan, Dindeki yozlaşma ve saptırma Kuran’daki İslam’a dönülerek önlenecek ve dinin koyucusu ve koruyucusu olan Allah,  “o zikiri / Kuranı” ve katındaki din olan “İslam”ı,  “Sünnetullah”ı gereğince koruyacaktır. 


 İnsan ürünü olarak Dinde yapılan ve yapılacak olan saptırma ve yozlaştırmalar da, yeni peygamberler yerine, inanan insanların  “Kuran’daki İslam”a dönmeleri halinde, engellenip önlenmiş  olacaktır. Çünkü:

 Sizin için, dinden, Nûh'a önerdiğini, sana vahyettiğini, İbrahim'e, Mûsa'ya ve İsa'ya önerdiğimizi şöyle diyerek kanunlaştırdı: "Dini dosdoğru tutun; onda bölünüp fırkalara ayrılmayın!" Onları  çağırdığın bu tutum, şirke bulaşanlara çok ağır gelmiştir. Allah, dilediğini kendisi için seçer ve hakka yönelenleri kendisine iletir.” (42 / Şura / 13) Buyrulmuştur.

 İnsanların algılama ve anlama farklarından doğan, insan eliyle ve insan ürünü olarak “Kuran’daki İslam” yapılan saptırma ve dindeki yozlaştırmaların, kendine rehber olarak, yol gösteren kılavuz olarak “Kuran”ı seçip, Kuran’a uyan ve uygulayan, Allah’ın ipine yapışmış olarak hakka yönelen insanları  etkileyemeyeceği aşikardır.

16.           Dip Not: (*) 5 /  Maide / 111: Bu Ayetle İlgili Önemli ve Zorunlu Bir Açıklama.


 Bu Ayetteki Vahiy Lafzı, Havarilerin Peygamberliğine Delil Değildir. Çünkü Ancak Elçi Melek (Cebrail) Vasıtası ile Vahiy Alan İnsanlar Peygamberdirler.  Allah’ın Doğrudan İnsanlara Sünnetullah’ı Gereği Olarak Vahyettiği ise İlhamdır / Esindir. Çünkü:

“Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla yahut perde arkasından konuşur; yahut da bir resul gönderir de kendi izniyle dilediğini vahyeder. Yüceler yücesi O'dur; hüküm ve hikmet sahibi O'dur. “ (42 / Şura / 51)

 42. sure (ŞÛRÂ) 51. ayet lafzıdan benim anladığım şudur:

a)               Allah (peygamber olsun veya olmasın)her hangi bir insanla şu yollarla konuşur. (Emir ve yasaklarını duyurur):

(1)           Vahiy (kalbe indirme) yoluyla (ilham aracılığıyla):

                         a.      Daha önceden elçi melek aracılığı ile korumalı olarak kendisine bir vahiy indirdiği peygamberin elçi melek aracılığı olmadan, doğrudan kalbine verdiği ilhama "hadisi kutsi" denir.

                         b.      Sıradan insanın kalbine indirdiği ve korumasız olarak sonuçlarını Sünnetullah (Allah’ın yol ve yasası) gereği olarak insanın seçim ve tercihine bıraktığına da "İlham" denir.

(2)            Bir perde arkasından seslenerek. İnsanın gördüğü bir varlıkta "tecelli ederek" o varlıktaki tecellisinin duyurmasıyla:

"İşte resuller!  Biz onların bazısını bazısına üstün kılmışızdır.  Allah, onlardan bazısıyla konuşmuştur.." (2 / Bakara / 253)

"...Allah, Mûsa'ya kelime kelime söz söylemişti." (4 / Nisa / 164) vb… 

(3)             Elçi melek  (Cebrail) vasıtası ve aracılığı ile korumalı olarak toplumun diliyle konuşan  ve o toplum inde seçilmiş resulünün  / elçisinin –Peygamberlerinin- kalbine indirme (Risalet ile):

Peygamber olarak seçtiği insanlara Kendi izniyle vahyeden (kalbine  indiren) bir resul / elçi melek (Cebrail’i) göndermek suretiyle ve peygamberlerini / resullerini tebliğ ile görevlendirerek, dilediğini vahyeder. Bu vahiy tüm alemler / insanlık içindir.

Sünnetullah’ın bu uygulamasında Allah'ın mesajı, Allah'ın korumasındadır.

"Hiç kuşkusuz, o zikiri / Kur'an'ı biz indirdik, biz; her hal ve şartta onu muhakkak koruyacak olan da biziz." (15 / Hicr / 9 )

Bu sebeple de peygamberlerin arkasının Son peygamber Hz. Muhammed’den sora kesilmesiyle “Risalet” görevi Allah’ın korumasındaki, en son” Korumalı Vahiy Kitabı” olan KURAN tarafından yapılır ki,  Orijinal Arapça Kuran bu anlamda Allah’ın Resulü / Elçisidir.

Günümüzdeki Ana dilde Kuran Mealleri / Çevirileri de “Günümüz toplumunun diliyle konuşan” Allah’ın Resulünün resulleri / Allah’ın Elçisinin elçileridir.

b)                Özetle:

 Allah'ın inanan ve inanmayan her insana söyledikleri ve gösterdikleri vardır. Bu Sünnetullah’ın gereği ve sonucudur. Buna ilham (esin / esinlenme) denir ki bu kesinlikle peygamberlerin kalbine resul melek (Cebrail) vasıtasıyla indirilen Allah mesajı, yani melek aracılığı ile gönderilmiş, korunmuş "Vahiy" demek değildir. Öyle olsa bütün insanlar "peygamber" olurdu.

 Peygamberler, Allah'ın elçi meleği Cebrail’in resullüğü ile (elçiliği ile), Allah mesajını alan ve Allah’ın insanlara tebliğ ile görevlendirdiği insan resulleridir (elçileridir).  Seçilmiş Kullardır.  Melek aracılığı ile Vahiy sadece ve yalnız peygamberlere iner ve bu inen emir korunmuştur. Bu Vahiyler Peygamberin seçim tercih ve anlayışlarına göre oluşmuş ve değiştirilmiş değillerdir. Allah’ın maksadını o toplumun diliyle ifadesindeki lafzıdır.

 Bu peygamberlerden ve ona indirilen “Kitap” tan öğrenilen Allah Mesajını başka insanlara ileten diğer sıradan mümin (inanmış) insanlar ise, "resulün resulünün resulleri..." dir. Şüphesiz  bunlar peygamber değildir. Her insana olduğu gibi Allah bunlara da "İlham" verir. 

 Bunlar da Allah dostu, veli, alim, şeyh, şıh vs.  olarak nitelendirilseler de, bunların da İlettikleri Korunmuş Allah mesajı (ayetler) lafzı dışında kalan yorum ve söylemleri korunmuş değildir. Ayetlerin lafzı dışında kalan yorum ve söylemler, insanların seçim tercih ve anlayışlarının ifadesidir. Bu ifadeler, Allah’ın mutlak maksadını iletemeyebilir. Sadece yapan kişileri bağlayan yorumlarıdır. 

 Bu bağlamda Allah, canlı ve cansız tüm varlıklara vahyetmiştir ki bu da ayrı ve bir başka konudur.

c)                Son söz olarak:

Allah'a inanıp O'na sarılanları O, kendisinden bir rahmetin ve lütfun içine sokacak ve onları kendisine ulaşan dosdoğru bir yola kılavuzlayacaktır. ( 4 / Nisa / 175)

Allah, rızasına uyanları o Kitap'la esenlik ve barış yollarına iletir ve onları kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarıp şaşmayan ve sapmayan dosdoğru yola kılavuzlar. (5 / Maide / 16)


ŞİMDİ YORUM SIRASI SİZDE…

M. Kemal Adal


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder