“Allah'a ulaşan yollar
mahlûkatın nefesleri adedincedir".
Herkesin “bu yol benim için en iyi yol” dediği bir yolu, elbette vardır.
Bu yazıda irdeleyip bulunmaya çalışılan şey,
inancımız ve beklentimiz her ne ise, ilerlediğimiz yolda karşılaşıp
beraber yol alacağımız kişi ve zihniyetinin, bizim için şeytan / ayartıcı olup
olmadığını, Kuran’daki Sünnetullah’ın ışığında gösterilen evrensel
verilerden istifade ile algılayıp anlayabilmenin yöntemlerinden birisidir.
Aslında tam olarak söylemek istediğim, tüm insanlar için indirilen (4 / NİSA / 174 -
175) ve / fakat sadece inananlar için rehber olan
(2 / Bakara / 2; 5
/ MAİDE / 16; 41 / Fıssulet / 44) Kuran’ın ışığında, inanmayanların da dilemeleri ve muhakeme etmeleri halinde, “Vahiy, Kainat
ve İnsan Kitaplarında” (51/ Zariyat/ 20- 21; 10/ yunus/ 101; 7/ Araf/ 185; 41/ Fıssulet/ 53) görebileceği
ve çıkarabileceği bir çok gerçeğin var olduğudur.
Bildiğim, tecrübe ettiğim,
faydasını gördüğüm, mutluluk, huzur ve selamet bulduğum yol bu olduğu için, meramımı
bu yolla (Kuran ayetlerinden / delillerinden /
verilerinden hareketle) ifade ediyorum. Yoluma koşut yolların
yolcuları ile yoldaşlık yaparken, dileyenlerle de bildiklerimi bu yolla
paylaşmayı yeğliyorum.
Ku’ran,
Kâinat ve İnsan “kitap” larındaki beyyinelere / delillere göre:
İblis ve ona uyan cin ve insanlar (6 / Enam / 112; 114 / Nas / 4-6) ,
inanç, tutum ve davranışlarıyla üstlendikleri misyonlarının gereğince,
birer “şeytan” olarak, insanları saptırmak üzere Allah’ın dosdoğru yolu üzerine
kuruldular. Hala oradalar…((7/Araf/16-17); 38/Sad/82-85)
Öyle ki; şimdi Allah’ın o dosdoğru yolu üzerinde, cin ve
insanların hem iyiye / güzele “inananlar”ı, hakkı / gerçeği savunanlar var; hem
de amaçları bu “inananlar” ı saptırmak olan insan ve cin şeytanları var.
(22/Hac/4; 34/Sebe/20-21; 43/Zuhruf/36-39)
Anlayamazsak; Hak ile batılı, İyi ile kötüyü, güzel ile
çirkini, doğru ile yanlışı ayıramazsak,
nasıl şeytan olanı tanıyacak ve şeytandan uzak duracağız? Kim şeytan
nasıl bileceğiz?
Sözlerinden mi?..
Hangisinin doğru, hangisinin yanlış
olduğunu ayıramadan, dinlenip okunan sözün faydası var mı?
“İnsanlar
içinden bazıları vardır, "Allah'a ve âhıret gününe inandık" derler
ama onlar inanmış değillerdir. Allah'ı ve inanmış olanları aldatma yoluna giderler.
Gerçekte ise onlar öz benliklerinden başkasını
aldatmıyorlar. Ne var ki, bunun farkında olamıyorlar.” (2 / Bakara /8 – 9)
Tutum ve Davranışa
bakarak mı?..
Hangisinin samimi,
hangisi riya / gösteriş olduğunu bilemeden, tutum ve davranışlar doğru
anlaşılabilinir mi?
“Gördün mü o, dini yalan sayanı? İşte odur yetimi itip
kakan; Yoksulu doyurmayı özendirmez o. Vay haline o namaz kılanların ki, Namazlarından
gaflet içindedir onlar! Riyaya sapandır onlar / gösteriş yaparlar. Ve
onlar, kamu hakkına / yardıma / zekâta / iyiliğe engel olurlar.” (107 / Maun / 1 - 7)
Bu durumda, sorgulama
(tahkik ve doğrulama) yı nasıl yapacağız?..
Lütfen dikkat;
Allah’ın sözlerindeki hikmet üzerinde düşünelim. Bunlar dar kalıplar içinde
sadece dini inanç ve ritüelleri kapsayıp, sadece onlar hakkında olanları
anlatan sıradan sözler değildir.
Allah’ın
sözleri, canlı- cansız, inanan -
inanmayan, sorumlu – sorumsuz tüm varlıkların her birinin, isteyerek veya
istemeyerek tabi oldukları “Sünnetullah” ın
(Allah’ın yol ve yasasının ki insanlarca keşfedilmiş veya henüz
keşfedilmemiş fiziksel, kimyasal, psikolojik, sosyolojik, vs. ve fizik ötesi
bütün varlık kanunlarını kapsar) bir ifadesidir.
İmanlı veya
imansız her tür
düşünce ve inanç sahibinin, bu dünyada takip ettiği her yolun sonu, bu
yol Allah’ın rızası olan yol olsa da olmasa da, “ olup bitenlerden habersiz
olmayan” Allah’a varacaktır ve zamanı geldiğinde, “Onlara bir ilmin
tanıklığında bütün serüven mutlaka anlatılacaktır” (7 / Araf /
7).
Bu sebeple de BAHİS KONUSU OLAN YOL,
HER İNSANIN BU DÜNYADA KENDİ İNANCINA GÖRE TAKİP
ETTİĞİ KENDİ YOLUDUR. Bu yolda, onları yolundan saptırmak isteyen “ayartıcı” lar
da her zaman olacaktır.
Evet, Ku’ran, Kâinat ve İnsan “Kitap”
larındaki beyyinelere / delillere göre:
Bundan çıkarılacak ilk sonuç, her iş ve olayda, amacı etkileyen hak ile batılı, doğru ile
yanlışı, iyi ile kötüyü, güzel ile çirkini,
ayrıt etmek ve hak / gerçek /
doğru olanı bilmenin gerekliliğidir.
İnsanın hayat yolunda,
şeytanla / şeytanlaşan insanlarla karşılaştığı anlar ve olaylar (ki bu yol boyunca kesintisiz bir süreçte
birçok kesintisiz andır ve diyebiliriz ki seçim ve tercihin söz konusu olduğu o
kesintisiz her bir an ), o insanın
yeryüzündeki fiili sınav zamanlarıdır.
Tüm
süreçte, her şey kayda geçirilir, günü geldiğinde de defterler verilir,
sayfalar okunur ve hesap kesilir.
Allah kimseye, haksızlık
yapıp zulmetmez. İnsanlar, seçim ve tercihleriyle, yapıp ettikleriyle hem kendilerine ve hem de soylarına,
toplumlarına, çevreye ve doğadakilere zulmedip / haksızlık edip yazık ederler.
Bu sebeple de, Sünnetullah (Allah’ın yol ve yasası) bu konuda odur ki;
Allah’ın dosdoğru yolu üzerinde amaca ilerlerken, her an o yol üzerine
kurulmuş şeytanlarla / şeytanlaşan
insanlarla da karşılaşmak, her ne kadar kaçınılmazsa da, onlara uymadıkça
onlar, inanan iyi ve dürüst insanları kendilerine yoldaş yapamayacaktır. Her insan kendi yoldaşını kendi, hür iradesi
ve tercihi ile seçebilecektir.
Bundan çıkarılacak ikinci sonuç da, her işte ve olayda doğru tercih ve seçim yapmak gerektiğidir.
Doğru yolda müşterek bir amaca sapmadan
ilerleyebilmek için yapılması gereken; Bilgimize göre,
sözler ile tutum ve davranış arasındaki tutarlılığı değerlendirip, niyet ve
maksadı algılayarak, doğru tercihle, amacı bir, aynı niyet ve maksatlı, aynı duygu
ve değerleri paylaşan yoldaşlar seçmek ve onlarla beraber olmak basiretini
gösterebilmektir. Çabaları bunun için
harcamak, akıl ve gönlü bunun için çalıştırmaktır.
Hayat
sınavında başarının sırrı varsa, bence budur.
“Bana
yoldaşını / dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” sözünün anlamı da
budur.
Genlerimiz ve atalarımız
yoluyla miras aldığımız ve halen sahip olup yararlandığımız, zamanı geldiğinde
çocuklarımıza, torunlarımıza, geleceğimize miras bırakacağımız bireysel ve toplumsal, vatan millet ve kamuya ait bütün
maddi ve manevi değerlerimizin hepsi (Ülke varlık ve zenginlikleri,
hars, kültür, dil, din, bayrak, sancak vs. saymakla bitmez) birer emanettir
üzerimizde…
İnsan
olarak, inancımız gereği imanımızla birlikte,
her hal ve şartta doğru ve dürüst olmakla, durumu muhakeme ile tespitle ve
bu tespite göre
“durumdan vazife çıkararak” emanete sahip olmakla ve emaneti ehline vermekle,
adaletle hükmetmekle ve adaletle hükmedeni izlemekle, şeytanları (şeytanlaşan
insanları) teşhisle ve onların insanları aldatıp kandırma faaliyetlerini boşa
çıkarmakla, iyiyi öğütleyip, iyilikte yardımlaşmakla, kötülüklere ve kötüye
karşı koymakla, başkalarına maddi -
manevi yardımla, söz ve yeminlerimize uymakla vs… yükümlüyüz.
Bunlar, insanın sorumluluklarından ve yeryüzü
sınavının ana konu başlıklarından, şeytanın / şeytanlaşan insanların, inanan iyi insanlara unutturmak
istediklerinden sadece bir kısmı…
İyi insanlardan isek, bireysel seçimlerimizde ve her işimizde; olayları, yapılanları ve yapanları öğrenmek
ve durumu muhakeme ve değerlendirmek,
kiminle yoldaşlık / dostluk yapacaksak, kimin / neyin adımlarını
izleyeceksek, onun amacını, niyet ve maksadını, bilmek ve doğru anlamak zorundayız:
Aydınlık ve Güzel günler
için, Seçimlerimizi bilinçli ve doğru yapalım.
Unutmayalım ki, seçim ve tercihe bağlanmış her sorumluluğun bir de hesabı
vardır… Noksan bilgi ve hatalı değerlendirme bu hesabı zorlaştıracaktır.
“Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına
düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17 / İSRA / 36.)
Allah Katında “Hesabı
kolaylaştırılanlar” dan oluruz İnşallah.
M. Kemal Adal
2. Mart.2014/ İZMİR
Selam...
T.C. / M. Kemal Adal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder