1.DÜNYALIK KARŞISINDA ALLAH’I SATANLAR
Yaşar Nuri Öztürk
09 Mart 2016, 09:36
Şirkin
dayanakları olan yedek ilahların, yani dincilik baronlarının dünyalık dağıtarak
başarılı olduklarını, onların avladıkları halka, bizzat Cenabı Hakk’a yönelik bir
sitem ifadesiyle şöyle söyletiyor Kur’an:
“Derler ki, ‘Tespih ederiz seni; senin beri tarafından evliya edinmemiz bize yaraşmazdı. Ama sen onları ve atalarını öylesine nimetlendirdin ki, Kur’an’ı unuttular ve helâke giden bir topluluk oldular.” (Furkan, 18)
Bu ayet, İslam camiasını sürüye dönüştüren tarikat şeflerinin ‘Allah ile aldatma’ sistemlerinin mahiyetini muhteşem bir biçimde anlatmaktadır.
Dinciliğin aldatma mekanizmasının (dilerseniz başarısının deyin) omurgasında ‘nimetlenme ve nimetlendirme’ vardır.
Dincilik, dünyalık
karşılığında Allah’ı satacak tıynette olanlara, dünyalık vererek onları
Allah’ın iradesinin tersine yönlendiren bir zulüm ve iblislik kurumudur.
Tarihin en eski ve en köklü zulüm ve iblislik kurumu...
Nimetlendirilenler ister
Allah ile aldatan ‘şeytan evliyası’ olsun ister onların ardı sıra gidenler,
fark etmez. İki halde de, bu çevrelerde esas rolü nimet ve çıkar oynamaktadır.
Nimet ve para, içeriden ve
dışarıdan birlikte akıtıldığında ise (bugünkü Türkiye’de olduğu gibi) artık
Allah, bu çıkarların izin verdiği nispette kullanılan bir araç olmanın ötesinde
hiçbir anlam ifade etmez olur.
Bugünkü Türkiye’de
‘dincilerin Allah’ı’ işte böyle bir araçtır.
Onu Kur’an’ın tanıtığı ‘her
şeye egemen amaç olarak görenler büyük hatalar işlerler. Ve işlemektedirler.
Bunlara
şunu anlatamıyoruz:
Hesaplarınızı dincilerin
araç-Tanrılarına göre değil, Kur’an’ın tanıttığı amaç-Tanrı’ya göre yapın. Aksi
halde dünyanız da ahiretiniz de mahvolur.
Dincilerin sadece ahiretleri
mahvolmuştur, sizin, buna ilaveten dünyanız da mahvolur. Nitekim dinciler, bu
hesap hatasına düşenlere dünyayı zindan etmektedirler. Ve daha da edeceklerdir.
“Yani dincilerin Allah’ı yok
mu?”
DİNCİLERİN ALLAH’I KUR’ANIN ALLAH’I DEĞİL
DİNCİLERİN ALLAH’I KUR’ANIN ALLAH’I DEĞİL
Vicdanımıza
bizzat Kur’an tarafından üflenen cevabımızı açık ve net olarak bir kez daha
tekrarlayalım:
“Dincilerin, İslam’ın
tanıttığı anlamda bir Allahları yoktur.”
Böyle olunca da dincilerin dinleri de yoktur. Bu tespit onları nasıl nitelemenizi gerektiriyorsa öyle niteleyin!
Hiç kimse nüfus kâğıdı, iddiaları, sloganları, hatta namazları, oruçlarıyla ‘Allahlı adam’ Allah’a imanı olan mümin olamaz.
Allah adamı hiç olamaz!
Bırakın ‘Allah adamı’ olmayı, Allahlı adam olmak için bile, Allah’a, sadece
Allah’a teslim olup Allah’a, sadece Allah’a kul olmak lazımdır.
Bu sadecelerden herhangi
biri en küçük bir zedelenmeye uğradığında, bütün
gününüz namaz kılmakla da geçse, Kur’an sizi lanetlemekte ve Allahsız ilan
etmektedir.
Bu gerçekleri söylüyoruz diye bize kızmakla hiçbir şey kazanamazlar.
Namaz kılmayanlara değil,
riya ile namaz kılanlara lanet eden bir kitap var önümüzde.
Kur’an
bunu söylerken, biz hiç kimsenin yüz metreye bir ‘zarar mescidi’ yapmak veya
‘Peygamber’in iki rekât kıldığı Cuma namazını 16 rekâta yükseltmek şeklindeki
afra tafralarına dindarlık diyecek irfansızlardan olamayız.
2.TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN
EGEMENLİĞİNİ TAHRİP SİYASETLERİ
Yaşar Nuri Öztürk
10 Mart 2016,
10:13
Laik ve
demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenliği konusundan hangi vesileyle söz
edilirse edilsin, akla hemen bu cumhuriyetin kurulduğu günlerde karşılaştığı
bâdireler gelmektedir.
Egemenliğimizin daha ilk günlerden beri karşılaştığı temel tehlikeler bugün de aynıdır ve daima şu iki başlık altında belirginleşmiştir:
1. İrticaî tehdit,
2.
Bölücü tehdit.
Dikkatlerden kaçmayan bir başka nokta da bu iki tehdidin her zaman ve tartışmasız bir biçimde dışarıdan kotarıldığı ve içimizden kendisine destek ve yandaş bulduğudur.
11 Eylül terör olayının ardından siyasetlerini İslam ekseninde yoğunlaştıran Batı, özellikle ABD, Türkiye’de laik devletin egemenliğini sarsmak ve ülkemizi ‘BOP Projesi’ için bir atlama taşı ve ikmal alanı’ haline getirmek maksadıyla beklentisini daha çok irtica odaklı tahribe yönlendirmiş bulunuyor.
İrtica, dinin ihanet aracı yapılması halinde vücut bulan kötülüğün adıdır.
Günümüzde daha
çok siyasal İslam unvanıyla sahneye çıkan irtica, tarihi boyunca desteği,
itibarı, alkışı Müslümanlardan almış, hizmeti hiç aralıksız emperyalist
güçlerin çıkarı uğrunda sergilemiştir. Bilerek veya bilmeyerek.
Ne ilginçtir ki,
Kur’an da, irticayı ‘Ehlikitap (haçlı-siyon) hesabına işleyen fitne’ olarak
göstermektedir. (bk. 3/72)
KURTULUŞ SAVAŞI VE İRTİCA
Bizim Kurtuluş Savaşı destanımız temelde iki düşmana karşı verildi:
Vatansızlar,
İmansızlar.
Atatürk şöyle diyor:
“Birtakım vatansızların ve dinsizlerin propagandaları bizim için hareket düstûru olamaz.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, 6/118)
Kurtuluş Savaşı’nın serüvenini basîretle inceleyenler görürler ki ‘vatansızlar’ içinde önemli miktarda mürteci vardır. Yani din perdesi altında hıyanet sergileyenler...
Eğer ortada bir ihanet yoksa din omurgalı yanlışlar irtica diye anılamaz.
Dindardaki
yanlışlar, hurafe olur, cehalet olur, geleneksel tutuculuk olur. Bunların tümü
bilgisizlik, bilinçsizlik olayıdır.
İrtica
ise bilinçli ve organize hıyanet olayıdır.
Emperyalist ruh ve emellerini, bugün, küreselleşme perdesi altında yaşatan Batı, işte bu yüzden, İslam dünyasında iki mirası kendisi için çok ciddi engel olarak görmekte ve bu iki mirasın tahribini siyaset ve stratejilerinin esası yapmaktadır:
1. Muhammed mirası yani İslam,
2. Mustafa mirası yani Atatürk cumhuriyeti.
Egemenliğimizin Kurtuluş Savaşı’nda ve bugün temel ve yıkılmaz direnç kaynağı olan bu iki miras çeşitli bahaneler, operasyonlar, müdahalelerle yozlaştırılarak etkisizleştirilmek istenmektedir.
Türkiye
bu iki mirasın en dirayetli coğrafyası olduğu içindir ki, BOP ve benzeri sömürü
ve istila projelerinin öncelik ve ivedilikle hedefe yerleştirdikleri ülke
olmuştur.
Türkiye,
sadece anavatanı olduğu Atatürk mirasına yönelik tahribin değil, İslam mirasına
yönelik tahribin de temel hedefidir.
11 Eylül
sonrasının din ve özellikle İslam ekseninde seyreden siyasetlerinden en büyük
ıstırap payını Türkiye almaktadır. Gelişmeler iyi niyetle değerlendirilseydi
bunun tamamen tersi olacaktı. Ama olamamıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder