18.06.2015 00:02
Kâinatı,
gökleri ve yeri, bu ikisi arasındakileri anlamlı ve amaçlı yaratan yüce
Allah, insanı da misafir olarak dünyaya göndermiştir.
Maddi ve manevi birçok nimetler sunduğu
insana da Yüce Yaratıcı iman etmek, ibadet etmek, itaat etmek ve onun
gösterdiği yolda yürümek sorumluluğunu da yüklemiştir.
Ona iman etmenin, ibadet etmenin yollarının nasıl
olacağını gösteren vasıta olarak da kitaplar göndermiştir. Bu kitaplar içinde en son gönderilen ve
kıyamete kadarda devam edecek olan kutsal kitabımız Kuranı Kerimdir.
Kuranımız,
Peygamberimize 23 yıllık peygamberlik süresince, muhtelif vesilelerle Yüce Rab
katından, Cebrail aracılığıyla indirilen son ilahi kitaptır.
114 sure ve 6666 (6236) ayetten meydana
gelmekte, kelime olarak okumak, toplamak, bir araya getirmek demektir.
Furkan, zikir, hüküm, hikmet, şifa, beyan,
nimet, burhan, hak, nur gibi isimleri de vardır. En çok
kullanılan ise, Kuran’ı Kerim ve Kitaptır.
Dört büyük kitaptan Zebur ve Tevrat Yahudilere, İncil
Hıristiyanlara gönderilirken, Kuran’ı Kerim de özde
Müslümanlara, genelde ise, tüm insanlığa gönderilmiştir.
Hz. Ebubekir devrinde mushaf haline getirilerek
muhafaza altına alınmış, Hz. Osman zamanında çoğaltılarak İslam memleketlerine
gönderilmiş, lafzı ve hattı ile koruma altına alınmıştır.
Zaten Kuran, Hicr Suresi 9 Ayetinde ilahi koruma
altında olduğunu belirtmektedir. “Doğrusu Kitab’ı biz indirdik, onun
koruyucusu da elbette biziz” demektedir.
Kuran, insanların
bir benzerini ortaya koyamayacakları, lafzı ve ruhu ile çok mana anlatan mucize
beyandır.
İsra Suresi 88 Ayette “İnsanlar ve cinler, birbirine
yardımcı olarak bu Kuran’ın bir benzerini ortaya koymak için bir araya
gelseler, and olsun ki yine de bir benzerini ortaya koyamazlar.” demektedir.
Kuran’ımız ayrıca
inananlara bir hidayet rehberidir.
Al-i İmran Suresi 138. Ayetinde “Bu kuran, insanlara bir
açıklama, sakınanlara hidayet ve öğüttür” denilmektedir.
Aynı zamanda Yunus
Suresi 57. Ayetinde ise Kuran’ı Kerimin dört özelliği belirtilmektedir. Bunlar Yüce
Rabbimizden öğüt, kalplere bir şifa, inanlara bir rehber ve herkes için rahmet.
“Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt ve
kalplerde olana bir şifa, inananlara doğruyu gösteren bir rehber ve rahmet
gelmiştir”
diye bahsetmektedir.
Kuran ayrıca
insanlığa bir nurdur.
Maide Suresi 15 Ayetinde “Doğrusu size Allah’tan bir nur ve apaçık
bir kitap gelmiştir” denilmektedir.
Kuran’ımızın
Yüce Allah katından indirilişinde ki hikmet ve maksat, birincisi ilahi
mesajlarının anlaşılması, ikincisi yaşanmasıdır.
Müslümanlar, Kuran’ı Kerimi okumak, anlamak ve
yaşamakla emrolunmuştur.
Kuranımızın ilk emri okudur.
İnandığı ve hayat nizamı edineceği Kuran’ı devamlı
okumalıdır.
Kişi hem kendisi okumalı, ailesine, yakınlarına ve
çevresine okunmasını sağlamalıdır.
Kuran okumaktan
maksat O’nu anlamak, anladıktan sonra onun hükümleri ile amel etmek ve O’nun
gösterdiği yoldan yürümektir.
Yüce Allah Kuran’ın Sad Suresi 29 Ayetinde “Bu Kuran, ayetlerini düşünsünler ve akıl
sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır”,
İsra Suresi 155 Ayetinde ise “Şüphesiz ki bu Kuran, en doru
yola iletir. İyi davranışlarda bulunan müminlere, kendileri için büyük bir mükâfat
olduğunu müjdeler” demektedir.
Peygamber
Efendimizde Yüce Allah’ın bu mucize Kitabı ile kalpleri fethetti,
gönülleri nurlandırdı, insanlığı O’nunla hidayete erdirdi.
Hz peygamberimiz “Sizin en hayırlınız. Kuran’ı öğrenenleriniz
ve öğretenleriniz” demektedir.
Kuran’ı Kerimde
Rabbimizin muhatabı insanlardır. Allah bize değer vermekte, Kuran’ında bize
seslenmektedir.
Kuran’a değer
verenler, inananlar samimi kullardır. O’nu okumak, anlamak, dinlemek ve
hayatımızda amel etmek ve yaşamak bir ibadettir.
Abdestli okumak ise, daha da bir faydalıdır ve
sevaptır.
Her gün kıldığımız namazlarımızda Kuran okuyoruz, onunla iç içe
yaşıyoruz. Namazda Kuran okumak namazın farzlarındandır.
Ancak Kuran’a
iman O’nu yaşamakla olur. O’nu okumalı, anlamalı ve O’na göre yaşamalıyız.
Peygamberimiz Kuran’a göre hayatımızı yaşamamız
konusunda :“Kuran’a sarılınız. O’nu hayat rehberi tanıyınız. Çünkü O, Allah’ın
kelamıdır” demektedir.
Kuran, Yaratan
ile insanlar arasında bir köprüdür ve O’na ulaşma aracıdır. İnsanların
Rablerine giden doğru yolu bulabilmeleri için nasihattir, yol gösterici büyük
bir haberdir.
Kuran’ı okuyan ve onunla amel eden kişinin anne ve
babası da fayda görecektir.
Bu konuda Peygamber Efendimiz : “Kim Kuran’ı Kerim okur ve onunla amel
ederse, kıyamet gününde ana ve babasına, güneşin ışığı gibi parlak nurdan bir
taç ve eşi olmayan iki hülle giydirilir” demektedir. (Kuran’ı
okuyup anlayan ve onunla amel eden salih
/ iyi bir evlat yetiştirdikleri
için olsa gerek – MKA)
Başka bir Hadisi Şerifte ise “Kulları Allah’a en fazla yaklaştıran şey,
O’nun kelamı Kuran’ı Kerimdir” denilmektedir.
Peygamber Efendimiz veda hutbesinde “Size iki emanet bırakıyorum. Onlara sıkı
sıkıya sarılırsanız hiçbir zaman yolunuzu şaşırmayacaksınız. Bunlar; Kuran ve
sünnetimdir” demiştir.
Hayatımız Kuran
ile anlam kazanır. Dünya ve ahret saadetine ancak O’nunla ulaşabiliriz. Bu
nedenle O’nun kıymetini ve hikmetini bilmeliyiz, anlamalıyız ve yaşamalıyız.
Hayatımıza Kuran’ı nasıl yerleştirmeliyiz. Kuran’ı
Kerimi Arapça mı, yoksa Türkçe mealinden mi okumalıyız.
Her iki şekilde de
okuyalım.
Kuran’ı anlamak
için, Türkçesini, mealini, tercümesini, tefsirini ve açıklamalarını okumak ve
hakkını vermek lazım.
Yüce Rabbimiz
Kuran’ı anlaşılmak ve amel edilmek üzere göndermiştir. O’nu okumakta ki ana
gaye, onu anlamaktır.
Huşu ile okumalı, anlamalı ve bize olan hitabını,
rahmet yüklü mesajlarını, emir ve buyruklarını kavrayarak hayatımıza
uygulamalıyız
.
Peygamber Efendimize ilk gelen ayet “İKRA” yani “OKU” diye başlar ve bu “ANLA” demektir. Bu
aynı zamanda “ÖĞREN, BELLE”, hatta “BAŞKALARINA BUNU AKTAR”, “BAŞKALARINI HAKİKATE ÇAĞIR” demektir.
Kuran okumada üç temel esas vardır. Kuran’ı kıraat etmek, tilavet etme ve tertil ile okumak. Bu üçü de Kuran’ı anlamayı içerir.
Ramazan ve kandil günlerinde veya başka günlerde sevap
alayım diye Kuran’ı gözle okumak, dilimizle seslendirmek bu
okuduklarımızın ifade ettiği manada “kıraat etmek”, “tilavet etmek” ve “tertil “ üzere okumak değildir.
Bu faydasız
mıdır?, Elbette değildir. Anlamadan Arapçasından okumak güzeldir ve sevaptır.(?MKA) Yüce Rabbimizin kelamını okuduğumuzun farkında
oluruz.
Ancak
anlamadığımız için hayatımıza uygulamamız için bize olan mesajlarını, emir ve
buyruklarını öğrenemeyiz.
Çünkü kişinin
anlaması lazım, anlarsa okumuş olur.
İnsan ben iyi
okudum, anladım, kavradım diyor, anladıkları ile amel etmiyor, değerlerini
yaşamıyorsa, bu okumanın da bir anlamı ve faydası yoktur.
Kuran’ı Kerim
okunacak, anlaşılacak ve yaşanacaktır. Zira bu amaçla Müslümanlara, inananlara
ve bütün insanlığa gönderildi.
Anlamasan da
oku sevaptır anlayışı, büyük bir vebaldir. (Evet
vebaldir yani günahtır. Çünkü bu anlayış, anlamak amaçlı ana dilde yapılacak
bir okuma zamanını israf etmektir ki “Allah
israf edenleri sevmez. 6/141” MKA)
Kuran’ı okuyacağız,
çok iyi öğreneceğiz, anlayacağız ve bildiklerimizi de, daha sonra hayatımıza
uygulamaya dönüştüreceğiz.
Kuran’ı Kerimde “Dedikodu yapmayın, gıybet etmeyin, yalan
söylemeyin, iftirada bulunmayın, haramdan ve hilekârlıktan kaçının, hasetlik
etmeyin, kin ve husumet beslemeyin, haksızlık etmeyin, sabırlı, hoşgörülü,
merhametli ve kanaatli olun, sevin, iyilik edin, gönül alın, fedakâr olun “ gibi ayetlerde bunları okuyup sonrada yaşantımızda yerine getirmez isek, o
zaman vebal ve günahını yaşamış olur, okuduğumuzun da bir önemi kalmamış olur.
Oysa Kuran’ımız anlaşılmayı ve yaşanmayı bekliyor. Tüm
insanlığı hak ve hakikate çağırmaktadır. İnsanlığı okumaya, düşünmeye ve
aklıselim ile hareket ederek doğru olanı bilmeye ve benimsemeye, inanmaya davet
ediyor.
Türk ve İslam kültüründe Kuran’ı Kerime çok değer
verilir ve saygı gösterilir, evlerin başköşesinde yer verilir. Ancak bu
değeri şekilde bırakırsak bir kıymeti olmaz. İşlemeli, kanaviçeli süslü bez
ve muhafazalar içinde duvara asarak, kütüphanemizin veya dolabımızın en güzel
yerine koyarak okumamızı engellersek, bu O’na saygı olmaz. Toplumumuzda genelde
anlayış bu olup, saygı şekle dönüşmüştür.
İnsanı yücelten ve
hayatı anlamlı kılan Kuran’ımızla, sadece duygu ve sevap yönü ile değil,
bilgi ve amel yönü ile irtibat kurmamız lazımdır.
Bu konuda Temel fıkrası anlatılır. Temel para kazanmış
ve kimse kendisinden borç para istemesin veya çalınmasın diye kazandığı parayı
bir yere saklamış ve “Ben oni
öyle bir yere sakladum ki, hırsız girse bile bulamaz” demiş. Peki parayı nereye sakladın diye sorduklarında; “Kuran mushasına sakladım. Çünkü insanlar hiç O’na
dokunmayi” demiş.
Mevlana
Hazretleri bu geçeği Mesnevisinde çok güzel dile getirmektedir:
Kuran, Peygamberlerin
kıssaları ve halleri
Peygamberler de Hak denizinin balıklarıdır.
Kabul etki sadece okumak
Kuran değildir
Nebi ve velileri sadece görmek fayda sağlamaz.
Milli şairimiz
Mehmet Akif de, bu konu ile ilgili olarak şöyle demektedir:
Ya açar Nazm-ı Celil’in,
bakarız yaprağına
Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına.
İnmemiştir hele Kuran, bunu
hakkıyla bilin
Nu mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için!
İnsanlarımızın
Kuran’ı Kerimle nasıl buluştuğu, okumasını ne şekilde yaptığı, meali ile okuma
oranı gibi konularda kamuoyu anketi yapıldı ve çok şaşırtıcı bilgiler ortaya
çıktı.
Diyanet İşleri başkanlığı, Türkiye İstatistik
Kurumu ve Anar kamuoyu araştırma şirketinin yaptığı araştırmada, araştırmaya
katılanların yüzde 92.6 sı, dinin hayatlarında önemli bir yer tuttuğunu, yüzde
94 ünün evinde Kuran’ı Kerim bulunduğu, Kuran’ı Arapçasından okumayı bilenlerin
oranı yüzde 41.9, bilmeyen kişi oranı yüzde 57 dir. Eğitim
seviyesi yükseldikçe Arapça okuma oranı daha da düşmektedir. Kuran’ı
okuyanların yüzde 72.9 u Arapçasının çocukluk çağı olan 5-14 yaş arasında
öğrenmektedir.
Araştırmaya katılanların yüzde 70 e yakını kısmen de
olsa Kuran meali ile okuduklarını, yüzde 24 ü Türkçe mealin tamamını okuduğu, yüzde
76 sının da okumadığı tespit edilmiştir. Meal okuyanların yüzde 67 si
Kuran’ı daha iyi anlamak için okuduğunu belirtmiştir.
Araştırmada sorulan “Kuran’ı Kerim mealini ne zaman okursunuz?” sorusuna yüzde 52.8 i fırsat buldukça, yüzde 25 i çok seyrek okurum,
yüzde 17.9 u mübarek gecelerde derken, sadece yüzde 4.9 u düzenli okuduğunu
beyan etmiştir. Demek ki ülkemizde Kuran’ı meali ile devamlı ve düzenli
okuyanları oranı yüzde 5 civarında bulunmaktadır.
Üzülerek belirtmek
gerekir ki bugün, Kuran’ımızın enerjisinden, özünden, anlamından uzak, üstün
hikmet ve maksadını anlamayan ve hayatlarında ve yönetimlerinde yaşamayan ve
uygulamayan Müslüman ülkeler ve bu ülkelerde ki insanlar, kin, husumet, anarşi,
çatışma ve düşmanlık içindedir ve de geri kalmışlardır.
Diyanet İşleri Başkanlığının bilgisi dâhilinde bir
sivil toplum örgütü tarafından yaptırılan araştırma sonuçlarının kendilerini
ürküttüğünü ifade eden Prof. Dr. Mehmet Görmez bu anket konusunda “22 bin kişi üzerinde yapılan araştırma da,
yüzde 20 lik bir kesimin Kuran’ı Kerimi hayatta eline almadığı, yüzde 60 ının
Kuranı eline aldığı ancak yüzüne okuyamadığı ve yüzde 40 lık kesimin de Kuran’ı
yüzüne okuyabildiği ve yüzde 80 lik bir kesimin ise yüzüne okuduğu Kuran’ın
manasını bilmediği sonucu bizleri ürküttü. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak,
ülkemizde yaşayan her Müslüman’ın mutlaka Kuran’ı Kerimi bilmesini isteriz.
Ancak, yüzde 20 lik bir kesimin Kuran’ı hiç eline almamış olması bizleri çok üzdü.
Tüm Kuran kurslarımızda okunan Kuran’ın mutlaka mealinin okunmasını
istiyoruz ki insanlarımız okunan Kuran’ın anlamını bilsinler” demiştir.
Hayatını Kuran
hizmetine adayan bu milletin torunlarının üçte ikisi, Kuran’ın anlamını
okumaktan aciz durumdadır.
Basın, medya, televizyon ve diziler, magazin
programlar, internet, bilgisayar ve oyunları, cep telefonlar, tabletler, okul,
çevre, sokak ve başka etkileyici faktörler, insanlarımızı, özellikle
gençlerimizi kirli bilgi ve yanlış olumsuzluklarla kuşatmış ve esir almış
vaziyettedir.
Çocuklarımız
yarınlarımızdır, geleceğimizin teminatıdır. Onlara Kuran’ı okutmaya
çalışalım, ancak anlamlarını bilerek okuma yapmalarını, anladıkları ile de
hayatlarına uygulamalarını sağlayalım.
Yarınlarının
aydınlık, huzur ve mutlu olmalarını, dünya ve ahret hayatlarının Kuran ışığı
altında bilgili ve donanımlı olmalarını istiyorsak, Kuran’la
buluşturmalıyız.
ABD de bulunan George Washington
Üniversitesince dünyanın 208 ülkesi arasında yapılan bir karşılaştırma sonunda,
İslami ideallere en çok uyan, İslam’ın emirlerine uygun toplum yapısı
oluşturabilen ülkeler belirlenmiş olup, İslamiyet’in öne çıkardığı idealleri
yerine getiren ülkeler arasında İrlanda’nın birinci sırada, Danimarka’nın
ikinci, Lüksemburg’un üçüncü sırada olduğu ortaya çıkmıştır.
Yapılan çalışmada Norveç 6. Sırada yer
alırken Müslüman ülkeler, listenin en son sırasında yer almışlardır.
En şaşırtıcı çıkan sonuç ise, Kuran’ı Kerim
ideallerine uygun yaşama esasına en az uyan, en uzak yaşayan ülkelerden birinin
Suudi Arabistan olduğu ve listenin 131. sırasında yer aldığı görülmektedir.
İslam’ın temel değerlerinin, dine dayalı
yönetimlerce yerinde ve gerektiği gibi uygulanmadığı bu sonuçlarla ortaya
çıkmaktadır.
Türk ve İslam devletlerinde Kuran’ı Kerimin çok
anlaşıldığı ve yaşandığı, O’na yöneldiği ve O’nu rehber edindiği dönemlerde,
yükseliş ve medeniyet kalkınması yaşanmıştır.
Kuran’ı hayatımızın kitabı olarak okumalı anlamalı ve
yaşamalıyız. Okuyup anladıklarımızla hayata, olaylara, ilişkilerimize Kuran
ışığında bakarak, onun emir ve buyruklarına göre hayatımızın içinde
yaşamalıyız. Hayatımızın bütün alanlarına yön verecek yegâne kitaptır.
Düşündüklerimize, konuştuklarımıza, bakışlarımıza O’ndan okuduklarımız yön
vermelidir.
Yüce Allah’ın verdiği akılla okumalı, anlamalı ve
İslam’ı yaşamalıyız.
Şunu özellikle unutmamalıyız ki ilimli iman, bilgili
iman Allah katında daha kabul ve mübarektir.
KAYNAKLAR
Prof. M.
Mahmud Es-Savvaf- Çev. Prof. Dr. Davud Aydüz- Kuran’ı Anlamak ve Yaşamak-Işık
Yay.
Muhammed
Gazali- Kuran’ı Anlama Yöntemi- Çev. Emrullah İşler-İst.1998
İsmail Hami
Danişmend- Garp Ediplerinin Kuran’ı Kerim Hayranlığı-Dergah Yay.-İst. 1978
Mustafa
İslamoğlu-Hayatı İnşa Eden Kuran Kavramları-Düşün Yay.-İst.2015
Kadir
Akel-Müslüman’ın Yaşam Koçu Kuran’dır- Ahir Zaman Yay. 2015
Türkiye de
Dini Hayat Araştırması- Diyanet İşleri Başkanlığı-Ankara-2014
Kuran
Araştırmalar Gurubu- Kuran Hiç Tükenmeyen Mucize- İstanbul Yay.2003
Muhammed
Mustafa el-A’zami- Çev. Ömer Türker- Fatih Serenli-Kuran Tarihi - İz Yay. 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder