İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

30 Aralık 2018 Pazar

2019 YILINA GİRERKEN





RAHMAN ( Kendisine inanan ve inanmayan herkese dünya hayatında rahmet ve merhametinin tüm nimetlerini ayrım yapmadan sunan ) VE RAHİM ( Sevgi, şefkat ve merhameti sınırsız olan, Dünya hayatını buyruklarına uygun biçimde yaşayanlara, ölüm sonrasında özel nimetler veren  ) ALLAH, TÜM İNSANLARA REHBER OLMASI İÇİN İNDİRDİĞİ KUR'AN'DA BİLDİRİYOR Kİ:

"Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur" (53 / NECM  / 39)

Korunup sakınanları Allah, kendi başarıları yüzünden kurtarır..“ (39 / ZÜMER / 61)

“…Gerçek şu ki Allah, bir toplumun mâruz kaldığı şeyleri, onlar, birey olarak içlerindekini / birey olarak kendilerine ilişkin olanı değiştirmedikçe, değiştirmez…” (13 / RA'D /  11)

Bu böyledir. Çünkü Allah bir topluma lütfettiği nimeti, o toplum birey olarak içlerindekini / birey olarak kendilerine ilişkin olanı değiştirmedikçe, değiştirmemiştir…  “ (8 / ENFAL / 53)

 Şu bir gerçek kiAllah size emanetleri, onlara ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor.” (4 / NİSA / 58)

Gün gelecek, her benlik, hayırdan işlediğini önünde bulacaktır. Kötülükten işlediğini de... “ (3 / ALİ İMRAN / 30)

2018 DEN 2019 YILINA GİRERKEN, "GEÇMİŞİN MUHASEBESİ, GELECEĞİN PLANLANMASI" KAPSAMINDA, AŞAĞIDAKİ ALINTI YAZIYI SUNAR;

YENİ YILINIZI, ALLAH’TAN ÜLKEMİZE AYDINLIK; AİLENİZ VE SEVDİKLERİNİZLE BİRLİKTE SİZE, MİLLETİMİZE VE TÜM HAKSEVER, ADİL, DÜRÜST İNSANLARA, ESENLİK, HUZUR VE MUTLULUK VERMESİ NİYAZIM VE DİLEĞİMLE KUTLARIM.


M. Kemal Adal

''BU YILI İYİ GEÇİRDİNİZ Mİ?

Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi?
Bu yıl hiç gün ışığı ile uyandınız mı?
Kaç kez güneşin doğuşunu izlediniz?
Bir neden yokken kaç kişiye hediye aldınız?
Kaç sabah yolda bir kediyi okşadınız?
Bu yıl yeni doğmuş bir bebek parmağınızı sıkıca tuttu mu hiç ?
Ya siz onu hiç kokladınız mı?
Yaz gecelerinde ne çok yıldız olduğuna hiç şaşırdınız mı?
Kendinize bu yıl kaç oyuncak aldınız?
Kaç kez gözlerinizden yaş gelene kadar güldünüz?
Yaşlı bir ağaca sarıldınız mı bu yıl ?
Çimenlere uzandığınız oldu mu?
Çocukluğunuzdan kalan bir şarkıyı söylediniz mi hiç ?
Hiç taş kaydırdınız mı bu yıl?
Kaç kez kuşlara yem attınız?
Bir çiçeği dalındayken kokladınız mı?
Bu yıl kaç kez gökkuşağı gördünüz ?
Ya da hediye alan bir çocuğun gözlerindeki ışığı ?
Aslında mutlu olduğunuzu kaç kez fark ettiniz bu yıl?
İyi bir yılın bunlar gibi birçok küçük şey'e bağlı olduğunu
hiç düşündünüz mü bu yıl ?
Yeni yılda düşünün.
Yayılın çimenlerin üzerine
Acele edin
Er ya da geç
"Çimenler yayılacak üzerinize.''

Jacques Prevert
  
 Dip not.

"KİM GÜZEL BİR İŞE ARACI OLURSA ONDAN ONA BİR PAY VARDIR. KİM KÖTÜ BİR ŞEYE ARACI OLURSA ONDAN DA ONA BİR PAY VARDIR. ALLAH HER ŞEYE, HERKESE GIDA ULAŞTIRIR, MUKÎT'TİR." 
4. sure (NİSA) 85. ayet
---
Selam...
​ T.C. / M. Kemal Adal 


24 Kasım 2018 Cumartesi

BAŞÖĞRETMEN VE ÖĞRETMENLERİMİZ


ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLAMASI


YOLUMUZU AYDINLATAN BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK'Ü 
ve 
EBEDİYETE GÖÇEN ÖĞRETMENLERİMİZİ 
ALLAH’TAN RAHMET DİLEKLERİMLE, SAYGI VE MİNNETLE ANIYORUM. 

ve

GELECEĞE YÖN VEREN SAYGIDEĞER TÜM ÖĞRETMENLERİMİZİN 

ve 

TÜM ÖĞRETENLERİN 
(Üç çocuğumuzun da ilk öğretmeni Sevgili Eşimin
(İkisi de Öğretmen olan Sevgili Kızlarımın)

ve 

MİLLİ EĞİTİMİN YILMAZ SAVAŞÇILARI, YİĞİT ÖĞRETMENLERİMİZİN


ÖĞRETMENLER GÜNÜN
 ŞÜKRAN VE MUHABBET İLE KUTLUYORUM.



10 Ocak 2016 Pazar


KURAN’I VE ATATÜRK’Ü ANLAMAK




İnanç / itikat, insanların kişisel seçim, tercih ve sorumluluğu; eylemleriyle beraber Dünya hayatındaki sınavıdır.

İslami İtikada göre:

ALLAH, indirdiği (Vahiy) ve gösterdiği (Kâinat ve İnsan) Kitaplarında,  insanlara Hak ile batılı / iyi ile kötüyü / doğru ile yanlışı / güzel ile çirkini anlatıp gösterir. Dileyene / dilediğine bunları ayırt etme gücünü verir.

ALLAH, İnsanlara seçim ve tercihlerine göre yol gösterir, onları kılavuzlayıp hidayete erdirir.  

ALLAH,  peygamberlerini sadece TEBLİĞ (Hakikati Duyurma), İNZAR (Uyarma) ve TEBŞİR (Müjdeleme) ile görevlendirmiş ve yetkilendirmiştir.

Allah’ın peygamberlerine indirdiği vahiy kitapları, insanlar için yolladığı mesajlarıdır. Allah mesajlarını seçtiği peygamberlerine / elçilerine, toplumun anlaması için o toplumun diliyle göndermiştir.

Allah’ın elçisi / resulü olan son peygamber de (Hz. Muhammed), tüm insanlar için kendisine Arapça  olarak indirilen /vahyedilen Allah sözünü (Kuran) , ana dili Arapça olmayan toplumlara, anlamaları için, o toplumların diliyle konuşan kendi elçileriyle göndermiş ve tebliğ etmiştir.

Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur.

Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.

Atatürkçü düşünceye göre toplumların temel kurumlarından birini oluşturan din, evrende meydana gelen ve açıklanabilen olayların ötesindeki, ilmin sınırı ilerisindeki gerçeği insanların anlaması, onunla temas etmesi ve ona uygun olarak yaşama çabasıdır. Vahye dayanan dinlerin temel görevi, insanların kişiler olarak tek tek ulu bir varlık olan Allah'a bağlanmalarını sağlamaktır ("Din" Atatürkçülük: Atatürkçü Düşünce Sistemi, Üçüncü Kitap, MEB Yayını, İstanbul 1984,  A.g.m., s. 225.)

Atatürk şöyle demiştir: "Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur. Yalnız şurası vardır ki din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır" (Utkan Kocatürk, Atatürk'ün Fikir ve Düşünceleri, Atatürk Araştırma Merkezi yayını, Ankara 1999 s.228),  "Milletimiz din ve dil gibi iki kuvvetli fazilete sahiptir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz"(Kocatürk, a.g.e., s.233.)

"Büyük dinimiz, çalışmayanın insanlıkla alâkası olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler zamanın yeniliklerine uymayı kâfir olmak sanıyorlar. Asıl küfür, onların bu zannıdır. Bu yanlış yorumu yapanların amacı, İslâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, beyinledir." (Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri II, Toplayan: Nimet Unan; Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayınları: I, İkinci Basım, 1959, s.128.) diyen Atatürk, milletimizin dinini kaynağından öğrenmesi için çalışmıştır.

Elmalılı Hamdi Yazır’ın, günümüzde de önde gelen İslam alimleri tarafından da hala en güvenilir tefsir olarak kabul edilen, Hak Dini Kur'an Dili (Kuran'ı Kerim'in Türkçe Tefsiri), Atatürk'ün Diyanet İşleri Başkanlığı'na verdiği talimatı üzerine yazdırılmıştır. Atatürk, bu eseri devlet  eliyle bastırarak halka ücretsiz ve / veya çok ucuz bir ücretle dağıttırmıştır. Kurân-ı Kerim'in Türkçeye çevrilmesi için Mehmet Akif'e teklif götürmüştür. En iyi hadis kitabı olarak bilinen Buhari'nin hadis kitabının Türkçeye çevrilerek 12 cilt halinde yayınlanmasını sağlamıştır. Görüldüğü gibi Atatürk, milletimizin dinini en iyi şekilde öğrenmesi için onlara  Türkçe eserler sunmuştur.



Ancak O, dini çıkarlarına alet edip toplumu geriletenlerle sürekli bir mücadele halinde idi. Bu konudaki düşüncelerini de şöyle ifade etmiştir: Dinden maddî menfaat temin edenler, iğrenç kimselerdir. İşte biz, bu vaziyete karşıyız ve buna müsaade etmiyoruz. Bu gibi din ticareti yapan insanlar, saf ve masum halkımızı aldatmışlardır. Bizim ve sizlerin asıl mücadele edeceğimiz ve ettiğimiz bu kimselerdir. (Kocatürk, a.g.e., s.77)

Kulak, göz ve gönlünü kapatarak kendini Kuran’ı ve/veya Atatürk’ü anlamamak için şartlandıran “bağnaz” ların asla bilmeyecekleri gerçek, “Samimi bir Mümin ve Müslim olmak, bilinçli bir Atatürkçü olmaya engel değildir. Samimi bir Atatürkçü olmak da bilinçli bir Mümin ve Müslim olmaya engel değildir.” gerçeğidir.

Toplumumuzun kendini okumuş, tahsilli, aydın ve Atatürkçü olarak kabul eden ve / fakat Kuran’ın gerçek muhtevasından haberdar olmayan kesimi, Kuran’a uzak  durmaktadır. Böyle yapmakla da, Atatürk’ün yapıp istediği gibi Kuran konusunda, din konusunda bilgili ve donanımlı olmak yerine, bilgisiz  ve cahil kalma kararlılığını sürdürmektedir.

Kuran söylemlerinin dışında toplumu yönlendiren yobaz ve yarı cahillerin uydurmalarına / hurafelerine / iftiralarına karşılık, “Hayır! Yanlış, o öyle değil. Kuran’ da bu konuda şöyle denmektedir” diyememek ve hatta dini konuları tartışmaktan kaçınmak / kaçmak, Kuran’a göre yanlıştır, Atatürkçüyüm diyene ise hiç yakışmaz.

Her devirde ve günümüzde, “Kuran’daki İslam” yerine, Allah’a iftira atarak / Allaha isnat ederek, Allah adına din uyduranlar, dini gerçek amacından saptırarak sahte din üreten, Kuran söylemiyle “ŞİRK” (Allah’a ortaklık) koşan “Allah ile aldatanlar” olmuştur, olacaktır.

Cumhuriyet Türkiyesinde de, “Atatürkçü Düşünme Sistemi Uygulaması” yerine, Atatürk’ü kişisel inanç ve anlayışına siper eden, Atatürk’e iftira atarak / Atatürk’e isnat ederek, Atatürk adına laiklik ilkesini amacından saptırarak Atatürk’ün yaptıklarına uymayan söylem ve eylemleri olan “Atatürk ile aldatanlar” olmuştur, olacaktır.

Allah'ın istediği gibi bir Mümin ve Müslim olabilmenin yolu ile dini anlama konusunda Atatürk’ün gösterdiği yol aynıdır. O yol Kuran’ın gösterdiği yoldur.



Türkiye'nin Atatürkçü Düşünce Sistemindeki lâiklik anlayışı, hiçbir şekilde dine karşı olmamıştır. İslâm dinini, maneviyatı, ahlakiyatı reddetmiş değildir. Atatürk, siyaset sahnesinde sömürülmekten kurtarmakla dini yüceltmiştir. 

Ayrıca, Türkiye Cumhuriyetinin lâik devlet anlayışını, Marksizmin her türlü dini inancı ve Allah'ı reddeden ateizmi ile asla karıştırmamak lazımdır Ne Atatürk, ne de devrimin öğretisini ortaya koymaya çalışmış olan aydınlar, hiçbir zaman din düşmanlığı etmemişlerdir. Atatürk'ün çabası toplum yaşamını laik bir temele oturtmaya yöneliktir. (Atatürk Yolu, Turhan Feyzioğlu koordinatörlüğünde bir ekip tarafından hazırlanmıştır, Atatürk Araştırma Merkezi yayını, Ankara 1987, s.218-219.)

Çağdaş bir devlet içinde mutlu bir yaşam sürdürebilmek için, Atatürk ilke ve inkılaplarını tam anlamıyla anlamalı ve hayata geçirmeliyiz. Dinin kişisel kazanç ve politik çıkar sağlamak amacıyla kullanılmasına, her iyi ve güzel şey karşısında onu yok edecek gerici kuvvet oluşturmak için alet edilmesine engel olan lâiklik ilkesine sahip çıkmalıyız.

Ardına düşüp alınan yolun “Allah ile aldatanlar” ve/veya “Atatürk ile aldatanlar” ın yolu olup olmadığını anlamanın yolu da  Kuran’ı anadilde okuyup içindeki mesajı algılayıp  anlamaktır.

Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur. Ve onun çalışıp didinmesi yakında görülecektir. Sonra karşılığı kendisine hiç eksiksiz verilecektir.” (53/NECM/39-41)

BU İLETİYİ YAYMANIZ DİLEĞİ İLE İLGİLENENLERE SAYGIYLA DUYURULUR.

Allah’ın Selam, Rahmet ve Bereketi ile Mağfiret ve Hidayeti, Dileyenin üzerine olsun.

M. Kemal Adal


10 Kasım 2018 Cumartesi

ATATÜRK ÖZLEMİ VE ANIŞ


TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN BANİSİ (KURUCU LİDERİ),
İSLAM’IN HALASKARI (KURTARICISI),

GAZİ MAREŞAL MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’Ü,

SAYGI, MİNNET, ÖZLEM DUYGULARIMLA,
İBRET VE ALLAH’TAN RAHMET DİLEKLERİMLE
ANIYORUM.

BÜYÜK ÖNDERİM, IŞIĞIM ATATÜRK
YÜCE RABBİM SENİ KENDİ KATINDA RAHMETİYLE,  NUR İÇİNDE RIZIKLANDIRSIN. MEKÂNIN CENNET, RUHUN ŞAD OLSUN.

M. Kemal Adal
10 Kasım 2018 / ANKARA


Selam...

28 Ekim 2018 Pazar

CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMASI ve 'MÜSLÜMANLARIN MİLİTAN LİDERİ'



“Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.”
 - ATATÜRK


“Ne Mutlu Türküm Diyene” diyen ve diyebilmekten onur duyan; "Türk İstiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek" te azimli ve kararlı olan, Aziz Türk Milleti’min Cumhuriyet Bayramı’ nı kutluyorum.

Başta Türkiye Cumhuriyeti’ nin kurucusu Halaskar Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silâh arkadaşları olmak üzere, canları ve kanlarıyla bu toprakları vatan yapıp, bize emanet eden tüm şehit ve gazilerimizi, minnet, saygı, ibret duygularımla ve rahmet dileklerimle anıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünüp parçalanmadan, Türk bayrağı altıda, yekpare bir ulus devlet olarak, milletçe nice bayramlarımızın çok daha coşkulu ve mutlu kutlanma imkanlarını ebediyen sağlamasını, Allah’tan niyaz ediyorum.

Tüm Şehitlerimizin ruhları şad, mekânları da cennet olsun İnşallah.

M. Kemal Adal


'MÜSLÜMANLARIN MİLİTAN LİDERİ'Nİ TANIYALIM!

 
Yaşar Nuri Öztürk
01 Eylül 2008

O günlerde Mustafa Kemal’e bir unvan da Müslümanlar tarafından verilmiştir:

‘İslam’ın halaskârı Gazi’

Halaskâr, kurtarıcı demek.

Atatürk’ün ‘kurtarıcı’ unvanı, dinci iftiracıların söyledikleri gibi, sonraki zamanlarda ‘Atatürk’e tapan bazı dalkavuklar’ın verdiği bir unvan değildir. Elinde tüfek, koltuğunun altında seccade, kurtuluş mücadelesi veren Müdafaa-i Hukuk öncülerinin ‘Allah tarafından teyit edilmiş komutan’larına verdikleri unvandır.

O günlerde, Müslüman kadınlar, İzmir’e giren ‘Halaskâr Gazi’nin çizmelerini, şükranlarını göstermek için diz çöküp ayaklarına kadar eğilerek siliyorlardı. Ve tam o sırada gözlerinden akan yaşlar ‘Halaskâr Gazi’nin çizmelerinin üstüne dökülüyordu. (tabloyu, Halide Edip naklediyor) Çünkü o kadınlar, işgal paryalarının ne demek olduğunu ve Halaskâr Gazi’nin onları nelerden kurtardığını yaşayarak öğrenmişlerdi.

O günleri bu millete unutturdular. O günleri Müslüman kadına unutturdular.

Evet, o günleri ve o günlerin Halaskâr Gazisi’ni unutturuyorlar.

Çünkü işbirliği yaptıkları emperyalist kodamanlar böyle istiyor.

O günler unutuldu.

O günler, anamıza-avradımıza Haçlı paryaların musallat olduğu günlerdi. Süleymaniye Camii’nin minaresine haç takılmak üzere hazırlık yapıldığı günlerdi.

‘Müslümanların militan lideri’, işte o günlerin Türkiyesinden, topraklarında yüz bin minarenin yükseldiği bugünkü Türkiye’yi yarattı. Ne yazık ki, bu yüz bin camiyi, Müslümanların militan liderini İslam dışı göstermek ve onun mirasını yok etmek için kullanmaya kalkan ‘haçlı ile işbirliği yapmış fesat dincileri’ o günleri unutturuyorlar.

Milletin beyni oyulup o günlere ait kısımlar kazınıyor.

O günleri en iyi bilenlerden biri olan ve Şu Çılgın Türkler kitabını yazan Turgut Özakman, 30 ağustos akşamı, Mustafa Kemal Türkiyesi’nin ‘en büyük’ kanallarında değil, ‘kıyıda-köşede kalmış’ bir kanalında konuşma imkânı buluyor.

‘Müslümanların Militan lideri’, tarihin en namussuz nankörlüklerinden birine maruz bırakılıyor.

‘Müslümanların Militan Lideri’ni bu ülkenin çocuklarına tanıtmadılar, sadece dayattılar.

Dayatılan kişi ve kavramlar ne kadar değerli olurlarsa olsunlar, ürküntü ve soğukluk yaratırlar.

Bu gerçeği bilen ve ‘Müslümanların Militan Lideri’nden rahatsız olan iç ve dış odaklar Müslüman çocuklarına ‘Müslümanların Militan Lideri’ni ‘olmasa da olur’ türünden biri gibi tanıtmak istiyorlar.

Hayır! ‘Müslümanların Militan Lideri’ olmasa da olur türünden biri değildir. Bunu bütün dünya er geç anlayacaktır ama gecikmenin faturası insanlık için de Türkiye için de çok ağır olacaktır.

‘Müslümanların Militan Lideri’ni anlatmak yerine dayatanlar, bu dayatmayla bir yandan ‘kof Atatürkçüler’ ile ‘tören Atatürkçüleri’ni afsunlayıp kandırdılar, bir yandan da ‘Müslümanların Militan Lideri’nin o muhteşem mirasının altını oydular.

‘Müslümanların Militan Lideri’ne, Müslümanların düşmanı olanlar tuzak kurdular. Ve ‘kof Atatürkçüler’ ile Allah ile aldatmanın kahrına uğramış halkı bu tuzağa düşürmeyi başardılar.

Ey ehli iman!

Sözüm sanadır ve sözüm çok hayatîdir. ‘Müslümanların Militan Lideri’ni tanıyalım! Bu tanımaya hava ve su kadar muhtaç olduğumuz günlerdeyiz.

Ve asla unutmayalım:

Müslüman dünya, o arada Türkiye, Müslümanların militan liderine yakın zamanlarda yeniden muhtaç hale gelecek. Allah’a yemin olsun ki, bu aynen böyle olacak… Ama o günler geldiğinde, Müslümanların militan liderini Müslümanlara unutturanların pişmanlıkları hiçbir işe yaramayacak.