İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

31 Ocak 2016 Pazar

KUR'AN’IN IŞIĞINDA “DİNDE SAPTIRMA” NEDİR?



 “Kuran’daki İslam” ile bunun kişilerce yorum ve uygulamalarından birisi  olan  “Emevi İslam”ı aynı şey değildir.


 Tarihi süreç içinde Kuran ayetlerinde verilen  “Din Esasları”nın, “Emevi İslam”ı anlayışı yorumlayıcıları tarafından  “Kuran’da açıklanan Din’de Saptırma” olacak şekilde uygulanmasıyla, “Kuran’daki İslam”dan farklı İslami anlayış ve kabulleri ortaya çıkmıştır.

A.                 SÖZÜM, KURAN’DAKİ İSLAM ÜZERİNEDİR.


 “Delil”lerim, Hz. Muhammed dönemi hariç olmak üzere, Tarihi süreçteki İslami uygulamalar değil, “Vahiy Kitabı” olan Kuran’da yazılı ve Kuran’ın gösterdiği “Kâinat Kitabı”  ile “İnsan Kitabı”ndaki “ayet”lerdir.

 Bu ayetleri siz de kendi anlayışınızla yorumlayıp değerlendirdiğinizde, inancınızın temeli olan kendi doğrunuz “Hak / Gerçek” olana ulaşırsınız.

 Kalbe ve gönüle Allah’tan başkasının bakışı elbette geçerli değildir.


B.                 DİNDE SAPTIRMALAR:


 “Dinde Saptırmalar” çok çeşitli ve değişik olarak yapılırsa da, bunları “Dinde Zorlama”, “Dinde Aşırıya Gitmek” ve “Din İstismarı” ana başlıkları altında değerlendirmek uygun olacaktır.

1.                 DİNDE ZORLAMA:

 Dinde Zorlama, iyi niyetle veya kötü niyetle, insanları hür iradelerinin seçim ve tercihlerinde serbest bırakmaksızın, belli bir inanç değişikliğine, kabulüne ve uygulamasına, maddi ve manevi baskılarla zorlamaktır.

 Dinde zorlama, niyet ve maksat ne olursa olsun, zulümdür; her çeşit ve şekliyle Allah’ın “Hakkını / gerçeği” inkârdır. Bununla ilgili olarak ayrıntılı yorum ve deliller için, arzu edenler aşağıdaki yazıma bakabilirler.



2.                 DİNDE AŞIRIYA GİTMEK:


 Dinde aşırıya gitmek, Dine ait inanç ve uygulama esaslarını, özünden saptırılmış ve abartılı olarak yorumlamak ve uygulamaktır.

 Dinde aşırıya gitmek, Din esaslarının algılanma ve uygulamalarında, kişileri dine teşvik ve dini sevdirmek veya çok sevap kazanmak gibi iyi niyet ve maksatla ve fakat bilerek yapılmış olabilir veya kötü niyetli olarak din istismarı kapsamında kullanılmak amacıyla yapılmış olabilir.

 İster gaflete düşerek, ister bilinçli olarak yapılsın, her iki halde de dinde aşırı gitmek, ”Allah’a iftira atmak” tır;  “Allah adına din uydurmak”  ve  “Allah ile Aldatmak”tır.

 Bu iki halde de, niyet ve maksadına göre kullanılan, Dinde aşırılığa gidilen ve Dinde istismar edilen konuların başında “Haram ve Helal” konusu gelir.

a)                “HARAM VEYA HELAL” KONUSU:


 Kuran mesajı açık ve nettir: Bir şeyi haram veya helal kılma yetkisi sadece ve yalnız Allah’ın hükmündedir.

 “…Hüküm yalnız o’nundur…” (6/enam/62) ; 

 "Ve O, hükmüne hiç kimseyi ortak etmez." (18/ Kehf/ 26)

 Peygamberler bile ancak Allah’ın kendisine vahyettiği şeylerin Haram veya Helal olduğunu duyururlar, herhangi bir konuda dahi nefislerine uyarak Haramı Helal veya Helali Haram kılamazlar. “Ey Peygamber! Allah'ın sana helal kıldığı şeyi, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek neden haramlaştırıyorsun? Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.   (66/ Tahrim/ 1) ayeti buna delildir.

 Haram veya Helal konusunda peygamber hadisleri, Allah’ın hükmünü ve iradesini beyandan ibarettir.


İnsanlar Kuran ayetlerini anladıklarınca yorumlarlar ancak ısrarla her zaman vurguladığım gibi: Kuran'a nispet ettiğimiz sınırlı anlayışımız veya Kuran’dan anladığımız, Kuran’ın mutlak manası ve mutlak hükmü olarak gösterilemez.

        Bu sebeple herkesin kendi anlayış ve izanıyla değerlendirebilmesi için, bir şey hakkında “haram” veya “helal” diye hüküm iletenin, bu hükmüne esas olan delilini ”Kuran” ve Kuran’a ters düşmediği kesin olan “Sahih Hadis”ten göstermesi gerekir.



Bu bağlamda, hakkında, haramlığına ve günah olarak kabul ile yasaklanmasına delil olabilecek herhangi bir açık ayet olmayan konularda, “haram”dır diyerek  hüküm çıkaran ve Allah hükmünü iletenler, Allah indinde sorumluluklarının hesabını verebilmek istiyorlarsa, delilleri olan ayetleri “Kuran”dan göstermek zorundadırlar. Çünkü Kuran’da Allah:

 Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/ İsra/36);

 “Yalan düzerek Allah'a iftira etmek için, dillerinizin uydurma nitelendirmeleriyle "Şu helaldir, şu da haramdır!" demeyin. Yalan düzerek Allah'a iftira edenler kurtulamazlar.” ( 16/ Nahl/ 116);

 “De ki. "Allahın kulları için yarattığı güzelliği, rızkın iyisini, temizini yasaklayan kim?"…” “De ki: "Rabbim, ancak şunları haram kıldı: İğrençlikleri -görünenini, gizli olanını- günahı, haksız yere saldırmayı, hakkında hiçbir kanıt indirmediği şeyi Allah'a ortak koşmayı, bir de Allah hakkında bilmediğiniz şeyler söylemeyi." (7/ Araf/ 32-33);

 De ki: "Ne oldu size de Allah'ın size rızık olarak indirdiği şeylerden bir haram yaptınız bir de helal?" De ki: "Allah mı size izin verdi, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?" (10/Yunus/59)

 “Artık bundan sonra kim yalan düzüp Allah'a iftira ederse böyleleri zalimlerin ta kendileridir.” (3/ Ali İmran/ 94);

 “Yalan düzerek Allah'a iftira eden yahut O'nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim vardır? Şu da bir gerçek ki, zalimler asla kurtulamazlar!” (6/ Enam/ 21) 

Buyurmuştur.



 Bu ayetlerin ışığında, Kuran’da açık olarak “Haram” hükmü bulunmayan her bir konuda olduğu gibi, özellikle, temiz rızık ve yiyecekler, süslenme ve süs, altın takı ve eşya kullanmak, İpek giysi giymek, müzik ve çalgı çalmak gibi konularda, “Haram” diye hüküm vermek, yanlıştır ve büyük vebal (günah, zarar, ziyan, şiddet, ağırlık, azap, doğru olmayan bir hareketin manevî mesuliyeti.) getirir.


 Sünnetullah (Allah’ın yol ve yasası) gereğince, aslında helal, özü temiz ve güzel olan şeylerin hepsi de, haram, günah ve kütü işlere sebep olacak ve bu işlere eşlik edecek şekilde kullanıldığında,  Allah günahı haram kıldığından (7/ Araf/ 33) haramlaşır. 


Haramın (Allah’ın bir şeyi yasaklamasının) hikmeti o şeyin insanlar için kötü, çirkin ve özünde zararlı olmasıdır.

       Kuran’da kesin ve bağlayıcı olarak “Haram” diye belirtilmeyen şeyler “helal” olarak belirtilmeseler de helaldirler.”Helal” olan yasaklanmamıştır, yapılması mubah ve caizdir.

(1)             MUBAH
 “MUBAH”: Yapılmasında veya terkinde dinî yönden hiçbir mahzuru bulunmayan, yani, mükellefin yapıp yapmamakta tamamen serbest olduğu işlerdir. Oturmak, yemek, içmek, uyumak gibi... Mubah olan bu gibi işlerin ne yapılmasında sevap vardır, ne de terkinde günah.

 Ölçü böyle olmak kaydıyla, hakkında haramlığına dair kesin delil bulunmayan “mubah” işlerin yapılmasında, bunlardan herhangi birinin haram iş ve davranışlara sebebiyet vermesi endişesiyle, bundan sakınmak ve sakındırmak, harama bulaşmaktan kaçınmak için, anlayışa göre en fazla “mekruh” olarak yorumlanabilir.
(2)             MEKRUH

 “MEKRUH”: Sözlükte “sevilmeyip kerih, nahoş görülen şey” demek olup, dini terminolojide kesin ve bağlayıcı olmayan tarzda yapılmaması istenilen şeydir.


 Mekruh, haramla aynı değildir; Haram iş ve davranışlara sebebiyet vermediği ve kötü, çirkin ve zararlı olan bir ‘günah’a eşlik etmediği sürece “mekruh” olarak yorumlanan şeyler, “haram” olarak nitelendirilemezler. 

Kuran’da, 

De ki:"Allah'ın, kulları için çıkardığı süsü, güzel ve tatlı rızıkları kim haram etmiş?" De ki: "Dünya hayatında inananlar için de var. Kıyamet gününde ise yalnız inananlar içindirler." Bilgiden nasipli bir topluluk için biz, ayetleri böyle ayrıntılı kılıyoruz.” (7/Araf/32) buyurmaktadır.

 Bu ayetle Allah, Sünnetullah gereği olarak, aslı / özü güzel ve temiz olan şeyleri, “Rahman” sıfatının tecellisiyle bu dünyada inanan veya inanmayan bütün kulları için, ahiret âleminde ise “Rahim” sıfatının tecellisiyle sadece inanan kulları için var ettiğini ayrıntısıyla açıklamaktadır.

b)                ALTIN, İPEK VE BENZERLERİ HAKKINDA CENNET EHLİ İNANANLAR MÜJDELENMEKTEDİR:


 “Bunlar için, altlarından ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Orada altın bileziklerle süslenecekler, ince ve kalın ipekten yeşil giysiler giyip koltuklar üzerine kurulacaklar. O ne güzel karşılık, o ne güzel dayanak!”
(18/Kehf/31)

 Allah, iman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Orada, altından bilezikler ve inciyle süsleneceklerdir. Ve orada giysileri ipektir.”  (22/Hac/23)

 Adn cennetlerine girerler onlar, orada altından bilezikler ve inci takınırlar. Orada giysileri ise ipektir.” (35/Fatır/33)

 “İnce ipekten, parlak atlastan giymiş olarak, karşılıklı oturmaktadırlar” (44/Duhan/53)

 “Üzerlerinde yeşil ince ipeklerle, sırmalı, kalın ipeklerden giysiler vardır. Gümüşten bileziklerle süslenmişlerdir. Ve Rableri onlara tertemiz bir içki ikram etmiştir.” (76/İnsan/21)

c)                DİNDE AŞIRILIKLAR, EHLİKİTAP VE İNANANLARA VURGULANMAKTADIR:

 

 “De ki: "Ey Ehlikitap! Dininizde azgınlık edip hak dışına çıkarak aşırılığa gitmeyin. Daha önce sapmış, birçoğunu saptırmış ve yolun denge noktasından uzağa düşmüş bir topluluğun keyiflerine uymayın." (5/Maide/77)

 “Ey iman sahipleri! Allah'ın size helal kıldığı şeylerin temiz ve güzel olanlarını haramlaştırmayın; azıp sınırı aşmayın; Allah azıp sınırı aşanları sevmez” (5/Maide/87)

d)               KURANDA YAZILI OLMAYAN ŞEYLER HAKKINDA İNANANLAR ŞÖYLE UYARILMAKTALAR:


 “Ey iman sahipleri! Size açıklandığında canınızı sıkacak şeylerle ilgili soru sormayın. Kur'an indirilmekte iken onları sorarsanız size açıklanır. Allah onlardan vazgeçmiştir. Allah Gafûr'dur, Halîm'dir. Sizden önceki bir toplum da onları sormuştu; sonra tutup hepsini inkâr ettiler.” (5/Maide/101-102)

e)                YİYECEKLER KONUSUNDA:


 “Size ne oluyor da üzerine Allah'ın adı anılmış olanlardan yemiyorsunuz? Zorda kalışınız dışında üzerinize haram kıldığını bizzat kendisi size ayrıntılı olarak açıklamıştır. Birçokları ilimsiz bir biçimde kendi keyiflerine uyarak halkı şaşırtıyorlar. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin sınır tanımaz azgınları çok iyi bilmektedir” (6/Enam/119)

 “Şu bir gerçek ki, ilimsizlik yüzünden öz evlatlarını beyinsizce katledenlerle Allah'ın kendilerine verdiği rızıkları, Allah'a iftira ederek haramlaştıranlar gerçekten hüsrana uğramışlardır. İnan olsun, sapıtmışlardır onlar; hiçbir zaman doğruyu ve güzeli bulamazlar.” (6/Enam/140)

f)                SÜS VE SÜSLENME, GİYİM KUŞAM, YEME İÇME  (İÇKİ İÇMEK DEĞİL) KONUSUNDA:


 “Ey âdemoğulları! Tüm mescitlerde süslü, güzel giysilerinizi kuşanın. Yiyin, için fakat israf etmeyin. Allah israf edenleri sevmez.” (7/Araf/31)

3.                 DİNDE AŞIRILIK VE ŞİRK İLİŞKİSİ:


Şüphesiz, Sünnetullah’ın gerçekleri değişmez. Değişen o insanların onları anlayış ve kavrayış şeklidir.

İnsan kitabında tecelli eden değişmez, değiştirilemez olan Sünnetullah’ın, İnsanların hür iradeleri ile yaptıkları seçim ve tercihlerine göre farklı ve değişken, değişir ve değiştirilebilir olarak anlaşılır ve algılanır olması sebebiyle sonu şirke kadar varabilen durumlar oluşabilmektedir.

4.                 DİNDE AŞIRI GİTMELERE AYETLERDE VERİLEN ÖRNEKLERLE DEĞİNELİM:


 İşte siz böyle insanlarsınız! Hakkında biraz bilginiz olan şeyde çekişmeye girdiniz. Peki, hakkında hiçbir bilginiz olmayan şeyde neden tartışmaya giriyorsunuz? Allah bilir ama siz bilmezsiniz” (3/Ali İmran/66)

 “Sonra onların eserleri üzere, resullerimizi art arda gönderdik. Meryem'in oğlu İsa'yı da onların ardınca gönderdik. Ona İncil'i verdik; ona uyanların gönüllerine şefkat ve merhamet koyduk. Bir bid'at olarak ortaya çıkardıkları ruhbaniyeti, onlar üzerine biz yazmamıştık. Allah'ın rızasını kazanmak için ortaya çıkardılar. Ama ona gerektiği şekilde saygılı olmadılar. Onların, iman edenlerine ödüllerini verdik. Onlardan çoğu yoldan çıkmış olanlardır.” (57/Hadid/27)

5.                 İNSANLARI VE PEYGAMBERLERİ İLAHLAŞTIRMAK HAKKINDA:


 Allah'ın yanında hahamlarını ve ruhbanlarını da rabler edindiler. Meryem oğlu Mesih'i de öyle. Oysa kendilerine, tek olan Allah'tan başkasına ibadet/kulluk etmemeleri emredilmişti. İlah yok o tek Allah'tan başka. Onların ortak koştuklarından arınmıştır O.” (9/Tevbe/31)

 “Ey Ehlikitap! Dininizde aşırılığa gidip doymazlık etmeyin! Allah hakkında gerçek dışı bir şey söylemeyin! Meryem oğlu İsa Mesih, Allah'ın resulü ve kelimesidir. Onu, kendisinden bir ruhla beraber Meryem'e atmıştır. Artık Allah'a ve resullerine inanın. "Üçtür!" demeyin. Son verin, sizin için daha iyi olur. Allah Vâhid'dir, tek ve biricik ilahtır. Kendisi için bir çocuk olmasından arınmıştır O. Yalnız O'nundur göklerdekiler ve yerdekiler. Vekil olarak Allah yeter.” (4/Nisa/171)

 “Allah şunu da söyledi: "Ey Meryem oğlu İsa! Allah'ın yanında beni ve annemi de iki tanrı olarak kabul edin diye insanlara sen mi söyledin?" İsa dedi: "Hâşâ! Tespih ederim seni. Hakkım olmayan bir şeyi söylemek benim haddime değildir. Eğer onu söylemişsem sen onu elbette bilirsin. Sen benim içimde olanı bilirsin ama ben senin zatında olanı bilmem. Çünkü sen, evet sen, gaybları çok iyi bilensin!" "Onlara, senin bana emrettiğin şu sözden başka bir şey söylemedim: 'Benim Rabbim ve sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin.' İçlerinde olduğum sürece üzerlerine tanıktım. Sen beni vefat ettirince üzerlerine yalnız sen gözetleyici oldun. Ve sen zaten her şey üzerinde bir Şehîdsin, bir tanıksın." (5/Maide/116-117)

 Yemin olsun ki, "Allah, üçün üçüncüsüdür!" diyenler de küfre batmıştır. Bir tek Tanrı dışında hiçbir ilah yoktur. Bu söyleyegeldiklerine son vermezlerse, onların küfre sapanlarına korkunç bir azap mutlaka gelip çatacaktır.” (5/Maide/73)

C.                 DİN İSTİSMARI:


1.                 DİN İSTİSMARI, DİNİ AMACI DIŞINDA KÖTÜYE KULLANMAKTIR.


 Dini amacı dışında kötüye kullanmada iyi niyet söz konusu olamaz. Ancak cehalet sebebiyle doğru bilgi ile bilgilenme eksikliğinden kaynaklanan yanlış / batıl algılama, anlayış ve yorumlamaya dayandırılabilirse de, asıl nedeni kişisel amaç ve çıkarlar için bilerek ve isteyerek, Dinin Allah’ın rızasının olmadığı bildirdiği şekilde kullanılmasıdır.

 Din istismarı, genellikle “Münafık” (riyakar / ikiyüzlü) insanların sıkça yaptığı ve hem yapan hem de toplum için son derece zararlı, felakete götüren bir tutum ve davranıştır.

 Din istismarı, Din değerlerinin yanlış anlaşılmasının, Dinden soğumanın ve insan ve toplum bazında Dinin zararlı olarak değerlendirilmesinin en önde gelen sebeplerinden birisidir.

        Genelde bütün ahlaki değerlerin istismarı, özelde Din istismarı, önlenmediği takdirde kişi ve toplumları helaklerine sebep olan veba ve benzeri salgın hastalıklar gibi gibidir ki, her türlü istismarın salgın halini alması mutlaka engellenmelidir.

 Samimi “mütedeyyin” (Dinini hiç bir sapma ve değişik bir amaç için kullanmayan ve sadece din olarak gören ve yaşayan; dini yasakları hayatına sokmamaya çalışan, hak hukuk tanıyan, kendi dinine ve başkalarının dinine saygılı, kendi dinini içinde özümsemiş, dinci değil dindar) bir Müslümanın ibadeti kapsamında “cihat”, inanmayan ve/veya başka dinden oldukları için değil, hangi inançtan veya dinden olduğuna bakmaksızın, herhangi bir inanç ve din ile ilgili olarak, öncelikle, o inanç ve dinin “kitap”larda yazılı gerçekleri kendi “heva” sına (keyfine) göre uyduran, değiştiren, saptıran, saklayan, kişilere karşı yapılmalıdır.

2.                 “AYETLERİ” İNANSIN VEYA İNANMASIN, BİLEREK VEYA BİLMEYEREK GAFLETİNDEN, AMA SADECE KENDİ DÜNYEVİ ÇIKARI İÇİN YORUMLAYIP, AÇIKLAYIP, KULLANAN KİŞİLER, DİN İSTİSMARCISIDIR.


Bu dini kötüye kullananın, amacını bilsin veya bilmesin, bu istismarcının istismarını görüp anladığı halde, bunu Allah rızası için kendi doğru bilip inandığı şekliyle, düzeltmeyip saklayan, göz yuman da Din istismarı yapmaktadır.

“Emri maruf, nehyi münker” (iyiyi öğütleyip, kötülüğü engellemek) tüm Müslümanlar için “farz-ı kifaye”; yöneticiler için “farz-ı ayın”dır.


Din istismarına karşı çıkmayarak, bilgisi ve gücü nispetinde, Din istismarcısını ve Dinin istismarını engellemeyen de Din istismarcısıdır.

Dinde istismar edilen konuların başında, “Siyaset ve Ekonomi” konuları gelir.

3.                 BU ÇERÇEVEDE DİNİN AMACI DIŞINA ÇIKARAK, BİLEREK VEYA GAFLETLE İSTEYEREK, BAŞKA BİR AMAÇ VE ÇIKARI İÇİN ŞUNLARI YAPANLAR DİN İSTİSMARCISIDIR:



*** Kitaplarda olmayanları / Dinde olmayanları söyleyenler, Ayet uydurmak veya anlamını kaydırarak Kitap’taki dini saptıranlar;

*** Her ne sebeple olursa olsun, yeminle yalan söyleyenler, Allaha iftira atarak, Allah ile kandıranlar;

*** İnandığını söyleyip de yaşamayan ve Münafıklık (İki yüzlülük), Riyakârlık / Mürailik yapanlar;


*** “Ayet”leri kişi ve topluluklara göre “çifte standart” la yorumlayanlar; Her ne suretle olura olsun insanları Aldatanlar;

*** Yoksula yardım ve kurban kesilme gibi dini vazifelerin yapılmasında vekalet alma yoluyla para ve ayni yardım toplayıp bunları toplama amacı dışında sarf edenler, Din adına insanları dolandıran  ve bu yolla getirim elde edenler; 

*** Dini değerleri ve duyguları siyasete ve /veya dünyevi ticarete alet edenler; kendini dine değil, dini kendine göre biçimlendiren yani dinin işine gelmeyen hükümlerini çıkarına göre değiştiren ve yine buna paralel olarak eksiltme ve / veya ilave yapanlar;

*** Her ne niyet ve maksatla olursa olsun Din ve dini duyguları sömürmek ve benzeri dinin amacına uygun olmayan her türlü hak ve adalet yıkıcı tutum ve davranışı, Dindar kisvesine bürünerek yapanların hepsi de Din istismarcısıdır.


 Tüm Din istismarcıları zalimdir. Allah zalimleri sevmez.” (3/Ali İmran/57)


Dini istismar edenler zulme sapmıştır. Allah zulme sapanları sevmez.” 
(3/Ali İmran/140)


 Dini istismarı azıp sınırı aşmaktır. Allah azıp sınırı aşanları sevmez.” (5/Maide/87)

Din istismarcılarının bir kısmı kötü niyet besleyen kimselerden oluşur. Bazıları ise kasıtsız ve bilinçsizce, gafletine yenik düşerek öz dinini kişisel çıkarları doğrultusunda kullanır. Gerek maksatlı gerekse gafletten dolayı olsun, para, makam, itibar, siyaset gibi kaygılara dayanan bu çabalar neticesinde mağdur olan, yine iyi niyetli dindar insanlardır.

D.                 DİN İSTİSMARININ ÖNLENMESİNDE VE TEBLİĞDE YÖNTEM:


 “Onların Allah dışında dua ettiklerine/çağrıda bulunduklarına sövmeyin. Yoksa onlar da düşmanlıkla ve bilgisizce Allah'a söverler. Biz her ümmete yaptığı işi bu şekilde süslü gösterdik. Sonra hepsinin dönüşü Rablerinedir. O, onlara, yapmakta olduklarını haber verecektir.” (6/Enam/108)

 “Güzellikle çirkinlik/iyilikle kötülük bir olmaz! Kötülüğü, en güzel tavırla sav! O zaman görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sımsıcak bir dost gibi oluvermiştir. Böyle bir tavra, sabredenlerden başkası ulaştırılmaz. Böyle bir tavra, büyük nasip sahibinden başkası ulaştırılmaz.” (41/Fıssulet/34-35)

 “Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle davet et ve onlarla, en güzel olan neyse o yolla mücadele et. Şüphe yok ki Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir. Ve O, gerçeğe kılavuzlananları da en iyi bilendir.” (16/Nahl/125)

 “Üzerinde ayrılığa düşegeldiğiniz tüm konularda Kıyamet Günü aranızda hüküm verecek olan Allah'tır.” (22/Hac/69)

Sizinle çarpışmaya girenlerle Allah yolunda siz de çarpışın. Ama haksız yere saldırmayın/çarpışmada zulme sapmayın. Çünkü Allah, sınır tanımaz azgınları sevmiyor.” (2/Bakara/190)


E.                  BİR AYETLE KONUYU TOPARLAYALIM:


“Benliğini, sabah akşam yüzünü isteyerek rablerine yalvaranlarla beraber tut. İğreti dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırıp uzaklaştırma. Ve sakın, kalbini bizim zikrimizden / Kuran’ımızdan gafil koyduğumuz, boş arzularına uymuş kişiye boyun eğme. Böylesinin işi hep aşırılıktır.” (18/Kehf/28)


Yapıla gelmekte olan, Dinde zorlama, aşırılık ve istismarın, “Dinde saptırma” ve “Kuran’daki İslam”ı yozlaştırma olduğu, Kuran ayetleri ile sabit ve açıktır.

Günümüzde en çok Din istismarı da, dinin ekonomik çıkarlara ve siyasete alet edilmesiyle yapılmaktadır. Vatandaşlarca, yazılı ve görsel medya ve seçim ortamında izlenen siyasi ve ekonomik söylemler ve eylemler, geçmişte yaşanan uygulamalar da dikkate alınarak, din istismarı ile ilgileri yönünden de değerlendirilmelidir.

F.                  SONUÇ:


Herkes kendi seçim, tercih ve kararıyla yapıp ettiğinden sorumludur.


Özellikle samimi mütedeyyin Müslümanlar,”Dinde saptırma” nın her türüyle Allah’ın Rızasını kazanmak için mücadele (cihad) etmelidir. Dinde zorlama yapmamalı, yapanlara karşı çıkmalıdır; Dindeki her türlü aşırılığı hoş görmemeli, aşırılıktan kendisi de kaçınmalıdır; Din istismarcılarının amaçlarına da alet olmamalı ve Dininin de kendisinin de istismar edilmesine imkân vermemelidir.

 "Şu bir gerçek ki, Allah size emanetleri, onlara ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah size bu şekilde ne güzel öğüt veriyor. Allah Semî'dir, çok iyi duyar; Basîr'dir, çok iyi görür." (4/Nisa/58)

M. Kemal Adal
adalkemal1@gmail.com