I.
AHİRET HAYATI
Öncelikle ve özellikle belirtmek
isterim ki kimsenin inancını yargılamak veya inancımı, itikadımı başkalarına
belletmek gibi bir niyet ve maksadım yoktur, olamaz. Çünkü bu inancımla
uyuşmaz.
A.
AMACIM:
“İnsan, Kâinat ve vahiy Kitapları”ndan
görüp bildiğimce Hakkı / gerçeği, görüp bilmek isteyenlerin görüş sahasına
koymaktır.
Artık dileyen yazıyı okur, düşünür; dileyen vazgeçer / vazgeçmez, bildiğine bakar.
Bilgi, emek ister; iş, çaba – gayret ister. İşitelim, görelim; okuyalım, bilelim…
B.
AHİRET HAYATI:
1.
GAYB:
Gayb kelimesi Kuran'da altmış
yerde geçer.
a) Gayb kelimesi Allah'a nispet olunduğu yerlerde sadece Allah tarafından bilinebilen mutlak gaybı ifade eder.
İlgili
ayet ve hadislerin bazılarında gaybı sadece Allah'ın bildiği ifade edilmekte
(bk. 6 / Enam /59; 10/Yunus/20; 11/Hud/123; Buhari, İstiskâ, 29, Tevhid, 4;
Müslim, İman, 77), bir kısmında ise Allah'ın
dilediği kullarını gayb konusunda bilgilendirdiği (3/Âli İmran/179;
72/Cin/26-27) haber verilmektedir.
Bu bağlamda Hz. İbrahim'e göklerin ve yerin melekûtunun gösterildiği
(6/Enam/75), Hz. Yusuf'a rüyaları yorumlama ilminin
ve kavminin yiyeceği yemekleri önceden bilme yeteneğinin verildiği
(12/Yusuf/21, 37), Hz. İsa'nın, İsrailoğulları'nın
evlerinde ne yiyip neleri biriktirdiklerine vâkıf olup bunları kendilerine
haber verdiği (3/Âli İmran/49) belirtilmektedir.
Buna
göre:
b) Gaybı, sadece Allah'ın bildiği mutlak gayb; O'nun bildirdikleri tarafından bilinebilen izafi gayb şeklinde ikiye ayırmak mümkündür.
2.
ÖLÜM:
a) Ölümün anlamı:
Ruh / can, yaşayan
bedeninden uyku halindeyken de, bedenle irtibatını kesmeksizin bedeninden
bağımsız hareket edebilir. Rüyalar buna delildir.
Uyku ile ölümün farkı, bedenin ölümü halinde, ruhun çıktığı bedenine tekrar kendi gücüyle girememesidir.
Uyku ile ölümün farkı, bedenin ölümü halinde, ruhun çıktığı bedenine tekrar kendi gücüyle girememesidir.
Ruhu / canı bedeninden
tam olarak ve kesinlikle çıkan kişi için, Dünya hayatı bitmiş, Ahiret hayatı
başlamıştır. O insan için ölüm, ruhunun bir halden ve âlemden bir başka hal ve âleme
bireysel olarak geçmesi demektir.
“Nerede olursanız olun ölüm sizi yakalayacaktır. Titizlikle
korunan muhteşem kulelerde olsanız bile…” (4/Nisa/78)
“Her canlı, ölümü tadacaktır. Biz bir
imtihan olarak sizi şer ile de hayır ile de deniyoruz. Sonunda bize
döndürüleceksiniz.” (21/Enbiya/35)
“Ölümü aranızda biz takdir ettik. Biz
önüne geçilecekler değiliz. Yerinize diğer benzerlerinizi getireceğiz ve sizi
bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden oluşturacağız.” (56/Vakıa/60-61)
b) İnananların / iyilerin ve inanmayanların / kötülerin ölümleri farklıdır.
(1) İnananların / iyilerin ölümleri:
“Melekler, canlarını temiz insanlar olarak
aldıklarına şöyle derler: "Selam size, yapıp ettiklerinize karşılık olarak
girin cennete." (16/Nahl/32)
“Şu bir gerçek ki, "Rabbimiz
Allah'tır!" deyip sonra hiç şaşmadan yol alanlar üzerine, melekler ha bire
iner de şöyle derler: "Korkmayın, üzülmeyin! Size vaat edilen cennetle
sevinin." "Biz sizin, dünya hayatında da ahirette de dostlarınızız.
Cennette sizin için nefislerinizin arzuladığı her şey var. Orada sizin için
istediğiniz her şey var. "Gafûr ve Rahîm Allah'tan bir ikram
olarak..."
(41/Fıssulet/30-32)
(2) İnanmayanların / kötülerin ölümleri:
“Yalan düzüp Allah'a iftira eden veya
kendine bir şey vahyedilmediği halde "Bana vahyedildi" diyen kişi
ile, "Allah'ın ayet indirdiği gibi ben de indireceğim" diyen kimseden
daha zalim kim vardır? Bir görsen o zalimleri ölüm dalgaları içindeyken.
Melekler ellerini uzatmış, "Çıkarın canlarınızı!" diye! "Bugün
zillet azabıyla cezalandırılacaksınız; çünkü Allah'a karşı gerçek dışı şeyler
söylüyorsunuz ve çünkü O'nun ayetlerine karşı büyüklük taslıyordunuz. Yemin olsun, sizi ilk yarattığımızdaki gibi
yapayalnız/teker teker bize geldiniz. Size verip hayaline daldırdığımız şeyleri
de sırtlarınızın arkasında bıraktınız. Sizinle ilgili hususlarda ortaklar
olduklarını sandığınız şefaatçılarınızı da yanınızda görmüyorsunuz. Yemin
olsun, koptu aranızdaki tüm bağlar ve uzaklaşıp kayboldu yanınızdan o bir şey
sandıklarınız.” (6/Enam/93-94)
“Bir görseydin o küfre sapanları! Melekler
canlarını alırken onların yüzlerine ve arkalarına vuruyorlardı: "Yangın
azabını tadın." "İşte bu, ellerinizin önden gönderdiği şeyler
yüzündendir. Allah, kullara asla zulmetmez." (8/Enfal/50-51)
“Melekler onların yüzlerine ve sırtlarına
vurarak canlarını alacakları zaman, bakalım nasıl olacak?!” (47/MUHAMMED/27)
3.
BERZAH:
a) Geçiş Hayatı:
“Sonunda onlardan birine ölüm geldiğinde
şöyle der: "Rabbim, beni geri döndürün; Döndürün ki, o arkada bıraktığım
yerde iyi bir iş yapayım." Hayır, bir kelime ki bu, o söyler onu.
Ötelerinde, dirilecekleri güne kadar bir berzah vardır.” (23/Müminun/99-100)
b) Ölen insanın ruhu/canı bedeninden çıkarıldıktan sonra Ahiret âleminde, berzah yaşamında Allah’a götürülür:
“Kulları üzerinde egemenlik sahibi
Kaahir'dir O. Üzerinize koruyucular gönderir. Nihayet ölüm birinize geldiğinde,
elçilerimiz onu vefat ettirirler. Ne vaktinden önce iş yaparlar onlar ne de
vaktinden sonra. Nihayet onlar gerçek Mevlâ'ları olan Allah'a götürülürler.
Gözünüzü açın! Hüküm yalnız O'nundur. Ve hesap görenlerin en süratlisi de
O'dur.” (6/Enam/61-62)
“Şöyle dediler: "Toprakta kaybolup
gittiğimiz zaman mı, o zaman mı yeni bir yaratılış içinde olacağız!"
Gerçek şu ki, onlar her şeyden önce, Rablerinin huzuruna varmayı inkâr
ediyorlar. Söyle onlara: "Size vekil edilen ölüm meleği canınızı alır,
sonra doğrudan doğruya Rabbinize döndürülürsünüz. Günahkârları, Rablerinin
huzurunda başlarını eğmiş olarak şöyle derken bir görsen: "Rabbimiz; gördük,
duyduk, geri gönder bizi ki hakka ve barışa yönelik iyi iş yapalım. Artık kesin
olarak inanıyoruz." (32/Secde/10-12)
c) Şuurlu ve sorumlu varlıklar (ruhlar/canlar) üç sınıf oluverirler:
“Ve sizler, üç çift/sınıf
oluvermişsinizdir.
İşte uğur ve mutluluk yâranı (doğruyu bulmuşlar). Nedir
uğur ve mutluluk yâranı?
İşte şomluk ve bunalım yâranı (kötülüğe batmışlar).
Nedir şomluk ve bunalım yâranı?
Ve oluşta önde gidenler, yarışta önde gidenler (hayatta
iken, inanç ve güzel fiillerde öne çıkanlar)...” (56/Vakıa/7-10)
d) Berzahta İmanlı ve İyi Ruhlar Serbest ve Mutludur:
“Eğer o, yaklaştırılanlardan ise;
Rahatlık, güzel rızık ve nimetlerle dolu cennet var ona. Eğer kutlu, uğurlu
kişilerdense, "Selam sana kutlu ve uğurlu kişilerden!" denir ona.”
(56/vakıa/88-91)
e) Berzahta Şehitler Diri ve Allah'ın Lütfettikleriyle Mutludur:
“Allah yolunda öldürülmüş olanları ölüler
sanma sakın. Hayır! Onlar diridirler. Rablerinin katında rızıklandırılıyorlar.
Allah'ın, lütfundan kendilerine verdiğiyle sevinçlidirler. Ve arkada kalıp
kendilerine katılmamış olanlara şunu müjdeliyorlar: Onlar için korku yoktur;
tasalanmayacaklardır onlar. Allah'tan bir nimeti, bir lütfu ve Allah'ın
müminlerin ödülünü vermezlik etmeyeceğini de müjdelerler.” (3/Ali
İmran/169-171)
f) Berzahta İmansız ve Kötü Ruhlar Azaptadır:
“Eğer yalanlayan sapıklardansa; Kaynar
sudan bir ziyafet, Ve cehenneme salıverilme var ona. İşte budur, o tartışmasız,
o kesin gerçek!” (56/Vakıa/92-95)
g) Berzahtan çıkış:
“ Ve saat mutlaka gelecektir. Kuşku yok
onda. Ve Allah kabirlerdeki şuurlu varlıkları diriltecektir.” (22/Hac/7)
4.
KIYAMET:
a) Kopuşu:
“O gün yerküre başka bir yerküreye
dönüştürülür. Gökler de öyle. Hepsi o Vâhid ve Kahhâr olan Allah'ın huzurunda
dikilir.” (14/İbrahim/48)
“Gün olur göğü, yazı tomarlarını dürer
gibi düreriz. İlk yaratılışta başladığımız gibi onu baştan yaparız. Üzerimizde
bir vaat olarak biz bunu mutlaka yapacağız.” (21/Enbiya/104)
“Yer üzerinde bulunan herkes yok
olacaktır. Sadece o bağış ve celal sahibi Rabbinin yüzü kalacaktır.”
(55/Rahman/26-27)
b) Sur’a üfleyiş:
“Sura üflenmiştir; Allah'ın dilediği
kimseler dışında göklerde kim var, yerde kim varsa çarpılıp yere yıkılmıştır.
Sonra sura bir daha üflenmiştir. İşte hepsi ayağa kalkmış bakıyorlar.”
(39/Zümer/68)
(1) İlk üfleyiş (Birinci safha); diri olan tüm varlıklar ölür:
“Ve sûra üflendi. İşte bu, geleceği vaat
edilen gündür.” (50/Kaf/20)
“Sûra bir üfleyişle üflendiğinde, Yer ve
dağlar yükletilip birbirine bir çarpılışla parça parça edildiğinde, İşte o gün,
olması gereken olmuştur. Gök yarılmıştır. O gün o, lime lime sarkmıştır. Melek
de onun kenarlarındadır. Rabbinin arşını, o gün onların üstündeki sekiz taşır.”
(69/Hakka/13-17)
(2) İkinci üfleyiş (İkinci safha); ölmüş olan tüm varlıklar dirilir:
“Sûra üfürülmüştür! Bak, işte kabirlerden,
Rablerine doğru akın akın gidiyorlar. Şöyle diyecekler: "Vay başımıza
gelene! Kim kaldırdı bizi mezarımızdan? Rahman'ın vaat ettiği işte bu!
Peygamberler doğru söylemişler." (36/Yasin/51-52)
5.
KIYAMETTE,
BA'S (DİRİLME ) VE HAŞR (HESAP YERİNDE TOPLANMA) :
a) Ba’s:
“Bu böyledir, çünkü Allah hakkın ta kendisidir.
O, ölüleri diriltiyor ve O, her şey üzerinde kudretiyle egemendir. Ve saat
mutlaka gelecektir. Kuşku yok onda. Ve Allah kabirlerdeki şuurlu varlıkları
diriltecektir.” (22/Hac/6-7)
“Yaratmaya ilk başlayan/yaratılanları ilk
yaratan O'dur. Sonra onları çevirip yeniden yaratacaktır. Bu O'nun için çok da
kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce örnekler/en yüce sıfatlar O'nundur. O'dur
Azîz, O'dur Hakîm...” (30/Rum/27)
“Gökleri ve yeri yaratan, onların
benzerini yaratmaya güç yetiremez mi? Elbette güç yetirir. Her şeyi bilen Alîm,
sürekli yaratan Hallâk O'dur.” (36/Yasin/81)
“Yerküre, o sarsıntıyla sarsıldığı zaman,
Ve toprak, ağırlıklarını çıkardığı zaman, Ve insan: "Ne oluyor buna?"
dediği zaman, İşte o gün yerküre, tüm haberlerini söyler/anlatır. Çünkü Rabbin
ona vahyetmiştir. O gün insanlar, yapıp ettikleri kendilerine gösterilsin diye
kümeler halinde ortaya fırlayacaklardır.” (99/Zilzal/1-6)
“Bir anda hepsi uyanıp ortaya geliverir.”
(79/Nazirat/14)
b) Haşr:
“Diyor ki insan: "Öldüğüm zaman diri
olarak tekrar çıkarılacak mıyım?"
Hatırlamıyor mu insan; o daha önce hiçbir şey değilken,
onu biz yarattık.Rabbine yemin olsun ki; onları da, şeytanları da mutlaka
haşredeceğiz, sonra hepsini diz çökmüş halde cehennemin çevresinde hazır bulunduracağız.
Sonra her gruptan, Rahman'a karşı kafa tutmada daha şiddetli davrananlar
kimlerse, onları ayıracağız. Elbette ki biz, oraya girmeye daha layık olanların
kimler olduğunu herkesten iyi biliriz. İçinizden oraya uğramayacak hiç kimse
yoktur. Bu, Rabbin üzerinde kesinleşmiş bir hükümdür. Sonra biz, korunup
sakınanları kurtaracağız. Zalimleri de orada dizleri üzerinde çökmüş
bırakacağız.”
(19/Meryem/66-72)
(1) Günahkârlar kör, sağır, dilsiz haşredilirler:
“O gün sûra üfürülür ve günahkârları o gün
gözleri gömgök bir halde haşrederiz.” (20/Taha/102)
“Bu dünyada (kalbi) kör olan, ahirette de
kördür. Yolca da daha sapıktır o.” (17/İsra/72)
“Allah kime hidayet verirse doğru olan
yolu bulan odur. Kimi de şaşırtırsa, böyleleri için O'nun dışında dostlar
bulamazsın. Kıyamet günü böylelerini kör, dilsiz ve sağır bir halde yüzleri
üstüne sürerek haşrederiz. Varacakları yer cehennemdir ki, alevi dindikçe
kızgın ateşini körükleyiveririz. Cezaları işte budur. Çünkü ayetlerimizi inkâr
ettiler ve şöyle dediler: "Biz, bir kemik yığını olduktan, unufak hale
geldikten sonra mı, sahi bundan sonra mı, yeni bir yaratılışla
diriltileceğiz?" (17/İsra/97-98)
“Kim benim zikrimden / Kur'an' ımdan yüz
çevirirse onun için zor, sıkıcı bir hayat şekli / dar bir geçim vardır; kıyamet
günü de onu kör olarak haşrederiz. O der ki: "Rabbim, beni neden kör
haşrettin, ben gören biri idim?" Allah buyurur: "Ayetlerimiz sana
geldiğinde sen böyle unutmuştun; bugün de sen aynı şekilde unutuluyorsun."
(20/Taha/125-126)
(2) Herkes akın akın topluca hesap için Allah'ın huzuruna getirilir:
“Sûra üfürülmüştür! Bak, işte kabirlerden,
Rablerine doğru akın akın gidiyorlar. Şöyle diyecekler: "Vay başımıza
gelene! Kim kaldırdı bizi mezarımızdan? Rahman'ın vaat ettiği işte bu!
Peygamberler doğru söylemişler." Topu topu korkunç titreşimli bir tek ses.
Ve bakmışsın, hepsi birden huzurumuzda divan durmaktadır.”
(36/Yasin/51-53)
6.
ÖZ
KİTAPLAR/AMEL DEFTERLERİ (YERYÜZÜ SINAVININ BELGELERİ) VE DAĞITILMASI:
a) Öz Kitaplar/Amel Defterleri (Yeryüzü sınavının belgeleri):
“Kitap ortaya konulmuştur. Günahkârların,
onun içindekilerden korkup ürpererek şöyle dediklerini görürsün: "Vay
başımıza! Ne biçim kitap bu! Ne küçük bırakmış ne büyük. Hepsini sayıp
dökmüş!" Yapıp ettiklerini hazır bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye
zulmetmiyor.” (18/Kehf/49)
“Onların yapmış oldukları her şey
defterlerdedir. Küçük büyük tümü, satır satır yazılmıştır.”
(54/Kamer/52-53)
b) Öz Kitapları / Amel Defterleri (Yeryüzü sınavının belgeleri )Sağdan Verilenler:
“Gün olur, insan gruplarından her birini
kendi önderiyle çağırırız. O gün kitabı kendisine sağdan verilenler,
kitaplarını okuyacaklar ve bir kıl kadar haksızlığa uğratılmayacaklar.”
(17/İsra/71)
“O gün arz olunursunuz; hiçbir saklınız,
gizliniz kalmaz. Öz kitabı sağından verilen: "İşte kitabım, okuyun!"
der. "Kendi hesabıma kavuşacağımı sezmiştim zaten."
(69/Hakka/18-20)
“O zaman kitabı sağdan verilen, Kolay bir
hesapla hesaba çekilecek, Ve sevinçli olarak ailesine dönecektir.”
(84/İnşikak/7-9)
c) Öz Kitapları / Amel Defterleri (Yeryüzü sınavının belgeleri ) Soldan ve Arkadan Verilenler:
“Öz kitabı sol taraftan verilene gelince o
şöyle der: "Ah, ne olurdu, bana kitabım verilmeseydi!"
"Hesabımın ne olduğunu hiç bilmemiş olsaydım." "Ah, ne olurdu,
iş bitmiş olsaydı!" "Hiçbir işime yaramadı malım." "Sökülüp
gitti benden saltanatım." (69/Hakka/27-29)
“Kitabı arka tarafından verilen, Bir ölüm çağıracak
Ve korkunç ateşe girecektir. O, ailesi içinde sevinçli idi. Daha düşkün bir
konuma asla geçmeyeceğini sanmıştı. Hayır! Rabbi onu iyice görmekteydi.”
(84/İnşikak/10-15)
7.
AHİRETTE
ALLAH'IN YARGILAMASI:
a) Yargılanma / Hesap, yapılışı:
“Şöyle derler: "Vay başımıza! Din günüdür bu!"
O yalanlayıp durduğunuz ayrım günüdür bu. Toplayın o zulmedenleri; eşlerini de.
O tapınıp durmuş olduklarını da toplayın! Allah'tan başka tapınmış olduklarını.
Sürün onları cehennemin yoluna. Durdurun onları, çünkü hepsi sorguya
çekilecekler.
Neniz var da birbirinize yardım etmiyorsunuz? Edemezler!
Bugün hepsi teslim bayrağını çekmiş durumdadır. Birbirlerine dönerek bir şeyler
sorup duruyorlar. Dediler: "Siz bize sağ taraftan geliyordunuz."
Ötekiler dediler: "Hayır, siz zaten inanmıyordunuz?" "Bizim size
karşı bir sultamız yoktu. İşin esası şu ki siz azmış bir topluluktunuz."
"Rabbimizin sözü üzerimize hak oldu. Tadacağımızı elbette tadacağız."
Sizi saptırıp azdırmıştık. Çünkü biz de sapıp azmış kişilerdik." Onlar o
gün azap içinde ortaklık kurmuşlardır. İşte böyle yaparız biz suçlulara / günahkârlara.”
(37/Saffat/20-34)
“O gün tüm ümmetleri, toplanıp diz çökmüş
görürsün. Her ümmet kendi kitabına davet edilir. Bugün, yapıp-ettiklerinizin
karşılığıyla yüz yüze getirileceksiniz. Bu bizim kitabımız, karşınızda gerçeği
söylüyor. Çünkü biz, yapıp ettiklerinizin kopyasını çıkarıyorduk /
yaptıklarınızı kaydediyorduk.” (45/Casiye/28-29)
“İş böyle gitmeyecektir! Yer birbirine
çarpılıp dümdüz hale getirildiğinde,
Rabbin gelip melekler saf saf dizildiğinde, O gün
cehennem de getirilir. İşte o gün düşünüp anlar insan. Ama düşünüp hatırlamanın
ona ne yararı var! Der ki: "Keşke şu hayatım için önden bir şeyler
gönderseydim."
(89/Fecr/21-24)
b) Peygamberler dahil herkes, hesaba çekilecektir:
“Yemin olsun, kendilerine elçi
gönderilenleri muhakkak hesaba çekeceğiz; gönderilen elçileri de mutlaka hesaba
çekeceğiz. Onlara bir ilmin tanıklığında bütün serüveni mutlaka anlatacağız.
Biz olup bitenlerden habersiz değildik. O gün, iyi ve kötüyü ayıran ölçü
haktır. Artık kimin ölçülüp tartılacak şeyleri ağır basarsa kurtuluşa erenler
onlar olacaktır. Ölçülüp tartılacak şeyleri hafif kalanlara gelince, işte
onlar, ayetlerimize karşı zalimce davranışlar sergilemiş oldukları için, öz
benliklerini hüsrana itmiş olacaklar.” (7/Araf/6-9)
“Gün olur, dağları yürütürüz de yeryüzünü
çırılçıplak görürsün. İnsanları huzurumuzda toplamış, içlerinden hiçbirisini
hesap dışı bırakmamışızdır. Hepsi, saflar halinde Rabbine arz edilmiştir. Yemin
olsun, sizi ilk kez yarattığımız gibi yine bize geldiniz. Ama siz, sizin için
hesabın görüleceği bir zaman belirlemeyeceğimizi sanmıştınız. Kitap ortaya
konulmuştur. Günahkârların, onun içindekilerden korkup ürpererek şöyle
dediklerini görürsün: "Vay başımıza! Ne biçim kitap bu! Ne küçük bırakmış
ne büyük. Hepsini sayıp dökmüş!" Yapıp ettiklerini hazır bulmuşlardır.
Rabbin hiç kimseye zulmetmiyor.” (18/Kehf/47-49)
“Yemin olsun, O onların hepsini kuşatmış
ve tamamını tek tek saymıştır.
Ve onların hepsi kıyamet günü O'na tek tek gelecektir.” (19/Meryem/94-95)
“Bütün yüzler o Hayy ve Kayyûm önünde yere
inmiştir. Zulüm taşıyan perişan olup gitmiştir. Mümin olarak hayra ve barışa
yönelik iyilikler yapan ise ne haksızlığa uğratılmaktan korkar ne de ezilip
horlanmaktan.” (20/Taha/111-112)
c) Allah Huzurunda Tanıklar / Şahitler:
(1) Peygamberler ( Nebiler - Resuller / elçiler ), Allah huzurunda tanıktır/şahittir:
“Ey Peygamber! Hiç kuşkusuz, biz seni bir
tanık bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik.” (33/Ahzap/45)
“Biz size, üstünüze tanık olan bir resul
gönderdik. Tıpkı Firavun'a bir resul gönderdiğimiz gibi.”
(73/Müzzemmil/15)
“Ehlikitap'tan her biri ölümünden önce ona
(Hz. İsa’ya) mutlaka inanacaktır. Kıyamet günü de o (Hz. İsa), onlar aleyhine
bir tanık olacaktır.” (4/Nisa/159)
“Gün olur, her ümmet için kendi aleyhlerine
kendi içlerinden bir tanık çıkarırız. Seni de şu insanlar hakkında tanık olarak
getireceğiz. Sana bu Kitap'ı indirdik ki her şey için ayrıntılı bir açıklayıcı,
bir kılavuz, bir rahmet, Müslümanlara da bir müjde olsun.” (16/Nahl/89)
"Ey toplumum! Sebep ne ki; ben sizi
kurtuluşa çağırıyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz." "Siz beni,
Allah'a nankörlük etmeye ve hakkında hiçbir bilgim olmayan şeyi O'na ortak
koşmaya çağırıyorsunuz. Bense sizi o Azîz ve Gaffâr olana davet ediyorum."
(40/Mümin/41-42)
(2) Peygamberlerine uyan Mümin ve Müslimler (Resulün resulleri / Elçinin Elçileri) de Allah huzurunda tanıktır / şahittir:
“İşte böyle! Biz sizi,
insanlar üstüne tanık olasınız, resul de sizin üstünüze tanık olsun diye, orta
yolu izleyen bir ümmet yaptık…”
(2/Bakara/143)
“Size bir yara değiyorsa, o topluma da
benzeri bir yara mutlaka değmiştir. Bak işte günler! Biz onları insanlar
arasında dolandırır dururuz. Allah bu sayede iman edenleri bilecek, sizden
tanıklar/şehitler edinecektir. Allah zulme sapanları sevmez.” (3/Ali
İmran/140)
“Allah uğrunda O'na yaraşır bir gayretle
didinin. O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız
İbrahim'in milletini esas alın. Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da
"Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar" diye adlandırdı ki, resul sizin
üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız. O halde
namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a sarılın. O'dur sizin Mevlâ'nız. Ne güzel
Mevlâ'dır O, ne güzel yardımcıdır O!” (22/Hac/78)
“Allah'a ve resulüne inananlar var ya, özü
sözü doğru kişiler onlardır. Rableri katında tanık olanlar/şehitlik mertebesine
erenler de onlardır. Onların ödülleri ve ışıkları vardır. Küfre sapıp
ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennemin dostu olacaklardır.”
(57/Hadid/19)
(3) Peygamberler de dâhil herkes, sağken bildiğine tanıktır/şahittir:
“Allah, resulleri bir araya getireceği gün
şöyle der: "Size ne cevap verildi?" Şöyle derler: "Hiçbir
bilgimiz yok. Gaybları en iyi biçimde bilen sensin, sen!"
(5/Maide/109)
“Allah şunu da söyledi: "Ey Meryem
oğlu İsa! Allah'ın yanında beni ve annemi de iki tanrı olarak kabul edin diye
insanlara sen mi söyledin?" İsa dedi: "Hâşâ! Tespih ederim seni.
Hakkım olmayan bir şeyi söylemek benim haddime değildir. Eğer onu söylemişsem
sen onu elbette bilirsin. Sen benim içimde olanı bilirsin ama ben senin zatında
olanı bilmem. Çünkü sen, evet sen, gaybları çok iyi
bilensin!""Onlara, senin bana emrettiğin şu sözden başka bir şey
söylemedim: 'Benim Rabbim ve sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin.'
İçlerinde olduğum sürece üzerlerine tanıktım. Sen beni vefat ettirince
üzerlerine yalnız sen gözetleyici oldun. Ve sen zaten her şey üzerinde bir
Şehîdsin, bir tanıksın." (5/Maide/116-117)
(4) Kur'an ve önceki vahiy kitapları / mealleri imanlı toplumlar için kendi dilleriyle konuşan bir Resul / Elçidir ve bu sıfatlarıyla hem hak şefaatçi hem de Allah huzurunda tanıktır / şahittir:
“Böyleleri şu kimse gibi olur mu:
Rabbinden bir beyyine üzerinedir, O'ndan bir tanık da kendisini izler. Tanıktan
önce de bir kılavuz ve rahmet olarak Musa’nın kitabı var. Onlar ona inanırlar.
Hiziplerden onu inkâr edenin varış yeri ateştir. Ondan asla kuşkuya düşme; o
Rabbinden bir haktır ama insanların çokları inanmıyorlar.” (11/Hud/17)
“Allah'ın ayetleri size okunuyor, Resulü
de aranızda; peki, nasıl küfre sapıyorsunuz? Kim Allah'a sarılırsa dosdoğru
yola iletilmiştir o... “ (3/Ali İmran/101)
“Allah'ı, kadrine / şanına yaraşır şekilde
tanıyamadılar. Çünkü "Allah, insana hiçbir şey vahyetmemiştir."
dediler. De ki "Musa’nın insanlara bir ışık, bir kılavuz olarak getirdiği
Kitap'ı kim indirdi? Siz o Kitap'ı birtakım parşömenler yapıp ortaya
sürüyorsunuz, birçoğunu da saklıyorsunuz. Size, sizin de atalarınızın da
bilmediği şeyler öğretildi." "Allah" de, sonra bırak onları
saplandıkları batakta oynayadursunlar.” (6/Enam/91)
“Bu Kur'an, insanların kalp gözlerini
açacak ışıklardan oluşur. Gereğince inanan bir toplum için de bir kılavuz ve
bir rahmettir o.” (45/Casiye/20)
“Bu da bizim indirdiğimiz bir kitaptır.
Kutsal ve bereketli. Artık ona uyun ve sakının ki size rahmet
edebilsin.”"Kitap, bizden önce iki topluluğa indirildi. Biz onu okuyup
araştırmaktan gerçekten habersizdik." demeyesiniz. Şunu da söylemeyesiniz:
"Eğer bize Kitap indirilmiş olsaydı, onlardan daha doğru yürüyüşlü olurduk."
Artık size Rabbinizden bir beyyine, bir kılavuz ve bir rahmet gelmiş bulunuyor…”
(6/Enam/155-157)
(5) Gözcü melek ve yaşantımızı kaydeden melekler, Allah huzurunda tanıktır / şahittir:
“Sağında ve solunda oturmuş iki görevli,
kayıt yapmaktadır.Bir söz sarf etmeye dursun, yanındaki gözcü hemen zapt
ediverir.” (50/Kaf/17-18)
“Her benlik, yanında bir güdücü, bir de
tanık olduğu halde gelir.” (50/Kaf/21)
(6) Cin ve insanın öz benliği kendi aleyhlerine tanıktır / şahittir:
“Ey cinler ve insanlar topluluğu! İçinizden,
size ayetlerimi anlatan ve şu gününüzle yüz yüze geleceğiniz hususunda sizi
uyaran resuller gelmedi mi? "Kendi aleyhimize tanıklık ettik."
dediler. İğreti hayat onları aldattı da küfre saptıklarına ilişkin, öz
benlikleri aleyhinde tanıklık ettiler.” (6/Enam/130)
“Yalan düzerek Allah'a iftira eden yahut
O'nun ayetlerini yalanlayanlardan daha zalim kim vardır? İşte bunların
Kitap'tan nasipleri kendilerine ulaşır, nihayet elçilerimiz onlara gelip
canlarını alırken şöyle derler: "Allah dışındaki yakardıklarınız
nerede?" Şu cevabı verirler: "Bizden uzaklaşıp kayboldular."
Böylece, öz benlikleri aleyhine kendilerinin kafir olduğuna tanıklık ettiler.
“ (7/Araf/37)
d) Organların Tanıklığı, Amellerin Ruhta Bıraktığı İzlere Göre Ayırt Etme ve Muamele:
(1) Allah huzurunda organlar tanıktır / şahittir:
“Gün gelecek onların kendi dilleri, kendi
elleri, kendi ayakları, yapıp ettikleri işler hakkında kendi aleyhlerine
tanıklık edecektir.” (24/Nur/24)
“O gün, ağızlarını mühürleyeceğiz. Bize
elleri konuşacak, ayakları da kazanmış olduklarına tanıklık edecek.”
(36/Yasin/65)
“Nihayet, oraya geldiklerinde kulakları,
gözleri, derileri, yapıp-ettikleri hakkında onlar aleyhine tanıklık edecektir.
Derilerine: "Aleyhimizde neden tanıklık ettiniz?" derler. Derileri
derler ki: "O her şeyi konuşturan Allah konuşturdu bizi. Hani, sizi ilk
seferinde de O yaratmıştı ya! Ve siz O'na döndürüleceksiniz." Siz, işitme
gücünüzün, gözlerinizin, derilerinizin aleyhinize yapacağı tanıklıktan
gizlenmiyordunuz. Tam aksine siz, yaptıklarınızdan birçoğunu Allah'ın
bilmeyeceğini sanıyordunuz.” (41/Fıssulet/20-22)
(2) Günahının ne olduğu günahkârdan sorulmayacaktır:
“O dedi: "Bu servet bana, bendeki bir
ilim sayesinde verildi." Peki o bilmedi mi ki Allah, önceki nesiller
içinden ondan kuvvetçe daha zorlu, sayıca daha çok olanları bile helâk
etmiştir. Günahlarının ne olduğu, günahkârlardan sorulmaz.”
(28/Kasas/78)
(3) O gün cin ve insan, günahından sorguya çekilmeyecektir. Suçlular, yüzlerinden tanınır da yakalanırlar perçemlerinden ve ayaklarından:
“O gün günahlarından ne cin sorguya
çekilir ne de insan. Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayacaksınız yalan? Suçlular,
yüzlerinden tanınır da yakalanırlar perçemlerinden ve ayaklarından.”
(55/Rahman/39-41)
e) İnanç, tutum ve davranışların, yapıldığında ruha işlenen ve Ahirette görünen izleri (yeryüzü yaşamındaki sınavın kayıtları) vardır. Bunlara göre muamele edilecektir:
“Gün gelir bazı yüzler ağarır, bazı yüzler
kararır. Yüzleri kararanlara şöyle denir: "İmanınızdan sonra küfre mi
düştünüz? Hadi, saptığınız küfür yüzünden tadın azabı!" Yüzleri ağaranlara
gelince, onlar, Allah'ın rahmeti içindedirler. Sürekli ondadır onlar.”
(3/Ali İmran/106-107)
(1)
İmanın ışığı
ve yapılan iyi işlerin / Amellerin ruha / organlara işlenen kendine has izleri
/ işaretleri:
“Güzel düşünüp güzel davrananlara güzellik
var. Dahası da var. Onların yüzlerine kara da bulaşmaz, zillet de... Cennetin
dostlarıdır onlar; sürekli kalıcıdırlar orada.” (10/Yunus/26)
“Muhammed, Allah'ın resulüdür. Onunla
beraber olanlar, inkârcılara karşı çok çetin, kendi aralarında çok
merhametlidirler. Sen onları rükû eder, secdeye kapanır halde görürsün.
Allah'tan bir lütuf ve hoşnutluk ister dururlar. Görünüşlerine gelince, yüzlerinde secde eseri / izi vardır…”
(48/Fetih/29)
“Yüzler vardır o gün parıltılı,”
(75/Kıyamet/22)
“Yüzler vardır o gün, pırıl pırıl, Gülen,
müjdelerle parıldayan.” (80/Abese/38-39)
(2)
Küfrün
karanlığı ve yapılan kötü işlerin / Amellerin ruha işlenen kendine has izleri / işaretleri:
“Kötülük kazananlara ise kötülüğün miktarınca
karşılık vardır. Ama yüzlerini bir zillet de kaplar. Onları Allah'tan
kurtaracak kimse yoktur. Yüzleri gece parçalarından karanlıklarla kaplanmış
gibidir. Ateşin dostlarıdır bunlar. Sürekli kalıcıdırlar içinde.”
(10/Yunus/27)
“Allah'a yalan isnat edenleri, kıyamet günü yüzleri simsiyah halde
görürsün. Kibirliler için cehennemde bir barınak mı yok! “ (39/Zümer/60)
“Ve yüzler vardır o gün toza toprağa bulanmış. Tozu toprağı da bir is
bürümüştür. İşte bunlardır küfre sapanlar, kötülüğe batanlar.” (80/Abese/40-42)
(3) İmanın ışığı ve küfrün karanlığı ile yapılan iyi veya kötü işlerin / Amellerin ruha işlenen kendine has izleri / işaretlerine göre muameleden kaçılamazdır:
“Zalimlere, "kazanmış olduğunuzu
tadın!" denildiğinde, kıyamet günü o kötü azaptan yüzünü kim koruyabilir?
“ (39/Zümer/24)
f) Amellerin ruha işlenen kendine has izleri/işaretleri (yeryüzü yaşamındaki sınavın kayıtları), dünyada yaşarken meleklerce işlenir:
“Sayfalar açılıp göz önüne konduğunda,
Göğün örtüsü soyulup indirildiğinde, Cehennem kızıştırıldığında, Cennet
yaklaştırıldığında, Her benlik, önceden ne hazırlamışsa bilmiş olacaktır.”
(81/Tekvir/10-14)
“Yemin olsun ki, insanı biz yarattık.
Nefsinin ona neler fısıldadığını da biz biliriz. Biz ona, şah damarından daha
yakınız. Sağında ve solunda oturmuş iki görevli, kayıt yapmaktadır. Bir söz
sarf etmeye dursun, yanındaki gözcü hemen zapt ediverir.“ (50/Kaf/16-18)
“Toprağın onlardan neyi eksilttiğini pek
iyi bilmişizdir biz. Her şeyi saklayıp koruyan bir Kitap var katımızda.”
(50/Kaf/4)
“Biz, yalnız biz, ölüleri diriltiriz ve
onların önden gönderdiklerini de eserlerini de yazarız. Zaten biz her şeyi
apaçık bir kütükte ayrıntılı olarak kaydetmişizdir.” (36/Yasin/12)
“Her insanın uğursuzluk kuşunu onun
boynuna takmışızdır. Kıyamet günü kendisine, önünde açılmış olarak bulacağı bir
kitap çıkaracağız: Oku kitabını! Bugün sana hesap sorucu olarak öz benliğin
yeter." (17/İsra/13-14)
“Yoksa onların sırlarını, fısıltılarını
duymadığımızı mı sanıyorlar? Hayır, öyle değil; elçilerimiz yanlarında yazıp
duruyorlar” (43/Zuhruf/80)
“Bu bizim kitabımız, karşınızda gerçeği
söylüyor. Çünkü biz, yapıp ettiklerinizin kopyasını çıkarıyorduk /
yaptıklarınızı kaydediyorduk.” (45/Casiye/29)
“Ve şu kuşkusuz ki, sizin üzerinizde
koruyucular, bekçiler var. Çok değerli yazıcılar, Bilirler yapmakta olduğunuzu.”
(82/İnfitar/10-12)
g) Dünya Varlığı Ahirette İşe Yaramaz:
"Bir gündür ki o, ne mal fayda verir
ne oğullar." "Yalnız temiz bir kalple Allah'a varan kurtulur."
(26/Şuara/88-89)
“Dinlerini oyun ve eğlence haline
getirmiş, dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları bırak da o Kur'an ile şunu
hatırlat: Bir kişi, kendi elinin üretip kazandığına teslim edilirse onun, Allah
dışında ne bir dostu kalır ne de şefaatçısı. Her türlü fidyeyi verse de ondan
kabul edilmez. İşte bunlar, kazandıklarına teslim edilmişlerdir. Nankörlük
ettiklerinden ötürü onlar için kaynar sudan bir içki ve korkunç bir azap vardır.”
(6/Enam/70)
“Küfre batanlar var ya, yeryüzündekilerin
hepsi ve yanında bir o kadarı kendilerinin olsa da kıyamet gününün azabından
kurtulmak için hepsini fidye verseler, onlardan bu bile kabul edilmez. Korkunç
bir azap vardır onlar için.” ( 5/Maide/36)
h)
Din Günü Esas
Tanık / Şahit Allah'tır:
“…Allah her şeyi dikkatli bir tanık olarak gözetlemektedir.” (4/Nisa/33)
“Şu da var ki, Allah sana indirdiğini,
kendi ilmiyle indirdiğine tanıklık eder. Melekler de tanıklık ediyorlar. Zaten
tanık olarak Allah yeter.” (4/Nisa/166)
“İman edenler, Yahudiler, Sâbiîler,
Hıristiyanlar, Mecusîler ve şirke sapanlar arasında Allah, kıyamet günü ayrım
yapacaktır. Allah, her şey üzerine Şehîd'dir, tanıktır.” (22/Hac/17)
“Gün olur, Allah onların hepsini diriltir
ve yapıp ettiklerini onlara haber verir. Allah onu iyice sayıp zapt etmiştir,
onlarsa unutmuşlardır. Allah, her şey üzerinde tam bir tanıktır.“
(58/Mücadile/6)
“O
Allah ki, göklerin ve yerin mülkü kendisinindir. Allah her şeye tanıktır.”
(85/Büruc/9)
“Onlara
bir ilmin tanıklığında bütün serüveni mutlaka anlatacağız. Biz olup bitenlerden
habersiz değildik.” (7/Araf/7)
i) Din Günü Hesaba Çekmekte Allah Hak İle Hükmeder:
“De ki: "İş yapıp değer üretin; yapıp
ürettiğinizi Allah da resulü de müminler de görecektir. Ve siz, görülmeyen
âlemi de görülen âlemi de bilenin huzuruna döndürüleceksiniz, O size, yapıp
ettiklerinizi bir bir haber verecektir." (9/Tevbe/105)
“Şu bir gerçek ki, biz, resullerimize ve
iman edenlere, hem dünya hayatında hem de tanıkların ayağa kalkacakları gün
mutlaka yardım edeceğiz. O gün ileri sürdükleri özürleri, zalimlere yarar
sağlamayacaktır. Lanet var onlar için ve yurtların en kötüsü onların.”
(40/Mümin/51-52)
“Yeryüzü, Rabbinin nuruyla parıldamış,
Kitap ortaya konmuş, peygamberler, tanıklar getirilip aralarında hakla hüküm
verilmiştir. Onlar asla haksızlığa uğratılmazlar.” (39/Zümer/69)
8.
MİZAN-ADALET
TERAZİLERİ VE ÖZ KAZANÇLARIN TARTILMASI:
a) Mizan-Adalet terazilerinde ölçme, tartma:
“Kıyamet günü için adalet terazilerini
kuracağız/adaleti terazilere koyacağız. Hiç kimseye zerre kadar zulüm
edilmeyecek. Hardal tanesi kadar bir şey olsa onu ortaya getiririz. Hesapçılar
olarak biz yeteriz!” (21/Enbiya/47)
b)
Adalet terazilerinde
de Güzellikler kötülükleri silip süpürür:
“Gündüzün iki tarafında ve geceye yakın
saatlerde namaz kıl! Güzellikler kötülükleri silip süpürür. İşte bu, Allah'ı
ananlara bir öğüttür.” (11/Hud/114)
c) Tartıları / öz kazançları ağır basanlar:
“O gün, iyi ve kötüyü ayıran ölçü haktır. Artık kimin
ölçülüp tartılacak şeyleri ağır basarsa kurtuluşa erenler onlar olacaktır.” (7/Araf/8)
“Artık kimin tartıları ağır gelirse onlar
kurtulmuş olacaklardır.” (23/Müminun/102)
“İşte o gün, tartıları ağır basan kişi,
Evet o kişi, hoşnutluk verici bir yaşayış içindedir.” (101/Kaaria/6-7)
d) Tartıları / öz kazançları hafif gelenler:
“Ölçülüp tartılacak şeyleri hafif
kalanlara gelince, işte onlar, ayetlerimize karşı zalimce davranışlar
sergilemiş oldukları için, öz benliklerini hüsrana itmiş olacaklar.”
(7/Araf/9)
“Tartıları hafif gelenler ise kendilerini
kayba uğratanlar, sürekli cehennemde kalanlar olacaklardır.”
(23/Müminun/103)
“Tartıları hafif çekeninse, Anası,
Hâviye'dir. Onun ne olduğunu sana bildiren nedir? Kızışmış bir ateştir o!”
(101/Kaaria/8-11)
e) Mizan-Adalet terazileri sonucunda tartılar / öz kazançlara göre akıbet:
“Gün olur, o sakınanları biz, Rahman'ın
huzurunda heyet halinde toplarız. Suçluları da susuz ve yaya olarak cehenneme
sevk ederiz.” (19/Meryem/85-86)
“Tarafımızdan kendilerine güzellik
hazırlananlara gelince, bunlar cehennemden uzaklaştırılmışlardır. Onun
uğultusunu duymazlar. Onlar, gönüllerinin istediği şeyler içinde sürekli
yaşayacaklardır. O en büyük korku onları tasalandırmaz. Melekler onları şöyle
karşılarlar: "Bu size o vaat edilen gününüzdür!"
(21/Enbiya/101-103)
“Her benlik, yanında bir güdücü, bir de
tanık olduğu halde gelir. Yemin olsun, sen bundan gaflet içindeydin. Ama
perdeni üstünden kaldırıverdik. Bugün gözün keskin mi keskin.Yoldaşı şöyle der:
"İşte yanımdaki, hazır!" Siz, ikiniz! Tüm nankörleri, inatçıları
cehenneme atın! Durmadan hayrı engelleyeni, azgını, işkilciyi... O ki, Allah'ın
yanına başka bir ilah koydu. Artık atın onu, o şiddetli azabın içine! Yoldaşı
dedi ki: "Rabbimiz, onu ben azdırmadım. Onun kendisi, dönüşü olmayan bir
sapıklık içindeydi." Allah buyurdu: "Huzurumda çekişmeyin! Ben size
uyarıyı çok önceden göndermiştim." "Benim huzurumda söz değiştirilmez
ve ben kullara asla zulmetmem." (50/Kaf/21-29)
“Tutun onu, derhal bağlayın onu!"
"Sonra cehenneme sallayın onu!" "Sonra, boyu yetmiş arşın olan
bir zincirde yollayın onu!" "Çünkü o, yüce Allah'a inanmıyordu."
"Yoksulu doyurmaya özendirmiyordu." "Bugün onun için burada bir
sıcak dost yoktur." "Yıkananların atık sularından başka yemek de
yoktur." "Ki o atık suyu sadece günahkârlar yer."
(69/Hakka/30-37)
f) Mizan-Adalet terazileri, sonuca göre Dünya'daki yaşamlarına göre üç gurup insan, Ahiret yaşamı için de üç çift / sınıf oluverir:
“Sonra, kullarımız arasından
seçtiklerimizi Kitap'a mirasçı kıldık. İçlerinden öz nefsine zulmeden var. Orta
yolda gideni var. Allah'ın izniyle hayırlarda öne geçeni var. İşte bu, büyük
lütfun ta kendisidir.” (35/Fatır/32)
“Ve sizler, üç çift/sınıf
oluvermişsinizdir. İşte uğur ve mutluluk yâranı. Nedir uğur ve mutluluk yâranı?
İşte şomluk ve bunalım yâranı. Nedir şomluk ve bunalım yâranı? Ve oluşta önde
gidenler, yarışta önde gidenler...” (56/Vakıa/7-10)
9.
ÜÇ ÇİFT /
SINIF OLUVERENLERİN DURUMLARI, HER BİR SINIF / GURUPTAKİLERİN CEZA VEYA ÖDÜLLENDİRİLMELERİ:
a) Dünya Yaşamında Öne / İleri Geçenler ve Ahirette de Yaklaştırılanların / Oluşta ve Yarışta Önde Gidenlerin Durumu:
“Ve oluşta önde gidenler, yarışta önde
gidenler... İşte onlardır yaklaştırılanlar. Nimetlerle dolu bahçelerdedirler.
Büyük kısmı öncekilerden, Az bir kısmı da sonrakilerden. Süslü, nakışlı tahtlar
üzerinde, Onlar üstünde karşılıklı yan gelip yaslanırlar. Gencecik uşaklar
dolanır çevrelerinde. Sürekli hizmete adanmışlardır. Sürahiler, ibrikler ve öz
kaynağından içkilerle doldurulmuş kadehler eşliğinde. Ne başları döner ondan ne
de akılları karışır. Ve meyveler, gönüllerince seçtiklerinden. Ve kuş eti
iştahlarınca beğendiklerinden. Ve genç kadınlar, iri ve siyah gözlü. Titizlikle
korunan inciler misali; Yaptıklarına karşılık olarak. Ne boş bir laf işitirler
orada ne de günaha sokacak bir şey. Sadece "selam, selam!" denir.”
(56/Vakıa/10-26)
“Eğer o, yaklaştırılanlardan ise;
Rahatlık, güzel rızık ve nimetlerle dolu cennet var ona.”
(56/Vakıa/88-89)
“Rabbinin makamından korkan kimseye iki
cennet var. Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayabilirsiniz yalan? İkisi de
çeşit çeşit ağaçlarla / bitkilerle doludur. Rabbinizin nimetlerinden hangisini
yalanlıyorsunuz? O cennetlerde iki nehir var, kaynayıp akan. Rabbinizin
nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? O cennetlerde iki çift var her
meyveden. Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? Astarları
atlastan döşeklere yaslanırlar. İki cennetin meyveleri elle alınacak kadar
yakındır. Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? O cennetlerde,
bakışlarını eşlerine dikmiş öyle dilberler vardır ki, daha önce onları ne cin
kirletmiştir ne de insan. Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan?
Sanki yakut onlar, sanki mercan... Rabbinizin nimetlerinden hangisini
sayarsınız yalan? İhsanın karşılığı sadece ihsan... Rabbinizin nimetlerinden
hangisini sayarsınız yalan? “ (55/Rahman/46-61)
b) Yaşamında Orta Yolda Gidenler ve Ahirette de Uğur ve Mutluluk Yâranı Olanların / Sağın Adamlarının Durumu:
“Uğur ve mutluluk yâranı. Nedir uğur ve mutluluk yâranı? Dikensiz kirazlar, Meyve dizili muz ağaçları,
Uzayan gölgeler, Akıp dökülen sular, Birçok meyveler arasındadırlar. Ne tükenir
ne yasaklanır. Yükseğe yerleştirilmiş döşekler içinde. Biz kadınları da güzel
bir biçimde yeniden yaratmış, Hepsini bakireler yapmışızdır, Yaşıt cilveli
dilberler halinde, Uğur ve mutluluk yâranı için. Bir bölümü öncekilerden. Bir
bölümü de sonrakilerden.” (56/Vakıa/27-40)
“Eğer kutlu, uğurlu kişilerdense,
"Selam sana kutlu ve uğurlu kişilerden!" denir ona.”
(56/Vakıa/90-91)
“İkisinden başka, iki cennet daha var.
Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? İkisi de yeşil mi yeşil...
Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? İkisinde de iki kaynak
var, sürekli fışkıran. Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan?
İkisinde de meyve, hurma ve nar var. Rabbinizin nimetlerinden hangisini
sayarsınız yalan? İçlerinde iyi mi iyi, güzel mi güzel hanımlar var. Rabbinizin
nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? Çadırlar içinde bekletilen huriler
var. Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? Daha önce onları ne
cin kirletmiştir ne de insan. Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız
yalan? Yeşil yastıklarda, emsalsiz döşekler üzerinde yatarlar yan. Rabbinizin
nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? İkram ve kudret sahibi Rabbinin ismi
öyle yüce ki...” (55/Rahman/62-78)
c) Dünya Yaşamında Öz Nefsine Zulmedenler ve Ahirette de Şomluk ve Bunalım Yâranı Olanların / Solun Adamlarının Durumu:
(1) Dünya Yaşamında Öz Nefsine Zulmedenler; Kâfirler:
“Şu bir gerçek ki, o küfre batmış olanları
sen korkutsan da korkutmasan da onlar için aynıdır; iman etmezler. Allah
onların kalpleri, kulakları üzerine mühür basmıştır. Onların kafa gözleri
üstünde de bir perde vardır. Onlar için korkunç bir azap öngörülmüştür.”
(2Bakara/6-7)
(2) Dünya Yaşamında Öz Nefsine Zulmedenler; Münafıklar:
“İnsanlar içinden bazıları
vardır, "Allah'a ve âhıret gününe inandık" derler ama onlar inanmış
değillerdir. Allah'ı ve inanmış olanları aldatma yoluna giderler. Gerçekte ise
onlar öz benliklerinden başkasını aldatmıyorlar. Ne var ki, bunun farkında
olamıyorlar…”
(Bk:2/Bakara/8-20)
“Allah, erkek münafıklara da kadın
münafıklara da küfre sapanlara da içinde sürekli kalacakları cehennem ateşini
vaat etmiştir. O yeter onlara. Allah lanet etmiştir onlara. Sonu gelmez bir
azap var onlar için.” (9/Tevbe/68)
(3) Dünya Yaşamında Öz Nefsine Zulmedenler; Fâsıklar:
“Hiç, bir mümin, bir sapık gibi olur mu?
Hayır, eşit olmazlar. İnanıp hayra ve barışa yönelik işler yapanlara gelince,
onlar için, yaptıklarına karşılık olarak barınacakları cennet konakları vardır.
Sapmış olanların varacakları yerse ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde,
oraya geri çevrilirler. Ve şöyle denir onlara: "Yalanlayıp durduğunuz ateş
azabını tadıverin!" (32/Secde/18-20)
(4) Ahirette de Şomluk ve Bunalım Yâranı Olanların / Solun Adamlarının Durumu:
“Ve şomluk ve uğursuzluk yâranı. Nedir
şomluk ve uğursuzluk yâranı? İliklere işleyen bir ateş ve kaynar su içinde,
Simsiyah bir gölge altındadırlar. Ne serindir ne de cömert. Çünkü şomluk
yâranı, bundan önce servet ve refahla şımaranlardı. O büyük günah üzerinde
ısrar edip dururlardı. Ve şöyle derlerdi: "Ölünce mi, toprak ve kemik haline
gelince mi, sahi o zaman mı yeniden diriltileceğiz?" "Önceki
atalarımız da mı?" De ki: "Öncekiler de sonrakiler de." Bilinen
bir günün buluşma vakti/buluşma yerinde mutlaka bir araya getirileceklerdir. Ve
siz de ey sapık yalanlayıcılar! Zakkumdan bir ağaçtan mutlaka yiyeceksiniz / yiyecekler.
Karınları dolduracaklar ondan, Üzerine içecekler kaynar sudan, Susuzluktan
çıkmış develerin içişi gibi içecekler. Din gününde ağırlanışları böyledir.”
(56/Vakıa/41-56)
“Eğer yalanlayan sapıklardansa; Kaynar
sudan bir ziyafet, Ve cehenneme salıverilme var ona. İşte budur, o tartışmasız,
o kesin gerçek!” (56/Vakıa/92-95)
“Suçlular, yüzlerinden tanınır da
yakalanırlar perçemlerinden ve ayaklarından. Rabbinizin nimetlerinden hangisini
sayacaksınız yalan? İşte bu, günahkârların yalanlayıp durdukları cehennemdir.
Onlar, onunla kaynar su arasında dolaşırlar. Rabbinizin nimetlerinden hangisini
yalanlıyorsunuz?” (55/Rahman/41-45)
10.
YA CENNET YA
CEHENNEM:
a) İş Onların Dediği Gibi Değil:
“Dediler ki: "Sayılı birkaç gün
dışında ateş bize asla dokunmayacaktır." De ki: "Allah'tan bir ahit
mi aldınız! Allah, ahdine asla ters düşmez. Yoksa siz Allah'a isnat ederek,
bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?" İş onların sandığı gibi değil.
Kötülük ve çirkinlik kazanan, suçu kendisini kuşatmış olan kişiler, ateşin
dostudurlar. Sürekli kalacaklardır orada. “ (2/Bakara/80-81)
“Şu kendilerine Kitap'tan bir pay verilmiş
olanlara bak, aralarında hüküm vermesi için Allah'ın Kitabı'na çağırılıyorlar
da içlerinden bir zümre yüz çevirerek dönüp gidiyor. Bunun sebebi onların,
"Ateş bize sayılı birkaç gün dışında asla dokunmayacaktır"
demeleridir. Uydurmuş oldukları yalanlar, dinlerinde kendilerini aldatmaktadır.
Peki, o kendisinde kuşku bulunmayan günde, onları bir araya topladığımız vakit
halleri nice olacak! O gün her benlik, kazandığının karşılığını tam almıştır.
Onlar, hiçbir zulme uğratılmazlar.” (3/Ali İmran/23-25)
“İnanıp hayra ve barışa yönelik işler
yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağız. Sonsuza değin
kalacaklardır orada. Allah'ın şaşmaz vaadidir bu. Söz söyleme bakımından
Allah'tan daha doğru ve tutarlı kim olabilir? İş ne sizin kuruntularınızla / hurafelerinizle
/ anlamını bilmeden okuyuşlarınızla ne de Ehlikitap'ın
kuruntuları/hurafeleri/anlamını bilmeden okuyuşlarıyla çözülür. Kötülük yapan
onunla cezalandırılır. Ve böyle biri, kendisi için Allah dışında ne bir dost
bulur ne de bir yardımcı.
Erkek veya kadın, inanmış olarak hayra ve barışa yönelik
işler yapanlar cennete gireceklerdir. Ve zerre kadar zulme uğratılmayacaklardır.” (4/Nisa/122-124)
“Arkalarından, yerlerini alan halefler
geldi. Bunlar, Kitap'a varis olmuşlardı. Şu basit dünyanın geçici menfaatini
esas alıyorlar ve şöyle diyorlardı: "Biz zaten bağışlanacağız!"
Kendilerine, bir menfaat daha gelse onu da alıyorlardı. Bunlardan, Allah
hakkında, gerçek dışında bir şey söylememelerine ilişkin Kitap misakı alınmamış
mıydı? O Kitap'ın içindekileri okuyup incelemediler mi? Ahiret yurdu, takvaya
sarılanlar için daha hayırlıdır. Hala aklınızı işletmeyecek misiniz? “
(7/Araf/169)
“Özür beyan etmeyin; imanınızdan sona
küfre saptınız. İçinizden bir grubu affetsek bile diğer bir grubu, günaha
batmış kişiler oldukları için azaba uğratacağız. İkiyüzlülerin erkekleri de
kadınları da birbirinin aynıdır: Kötülüğe özendirirler, iyilikten alıkoyarlar,
harcamamak için ellerini sıkarlar. Onlar Allah'ı unuttular, Allah da onları
unuttu. İkiyüzlüler, yoldan sapmışların ta kendileridir. Allah, erkek
münafıklara da kadın münafıklara da küfre sapanlara da içinde sürekli
kalacakları cehennem ateşini vaat etmiştir. O yeter onlara. Allah lanet
etmiştir onlara. Sonu gelmez bir azap var onlar için.Tıpkı sizden öncekiler
gibi. Onlar kuvvetçe sizden daha zorlu, mallar ve çocuklar bakımından daha
zengindiler. Kendi nasipleriyle zevk sürdüler. Siz de kendi payınıza düşenle
zevk sürdünüz. Tıpkı sizden öncekilerin kendi nasipleriyle zevklendikleri gibi.
Tıpkı onların dalıp gittiği gibi siz de dalıp gittiniz. İşte böylelerinin
amelleri dünyada da ahirette de boşa çıkmıştır. İşte böyleleri hüsrana batmıştır.” (9/Tevbe/66-69)
“Biz,
Müslümanları / Allah'a teslim olanları, suçlular gibi yapar mıyız? Neniz var
sizin, nasıl hüküm veriyorsunuz? “ (68/Kalem/35-36)
b) İşin Aslı:
“Güzel düşünüp güzel davrananlara güzellik
var. Dahası da var. Onların yüzlerine kara da bulaşmaz, zillet de... Cennetin
dostlarıdır onlar; sürekli kalıcıdırlar orada. Kötülük kazananlara ise
kötülüğün miktarınca karşılık vardır. Ama yüzlerini bir zillet de kaplar.
Onları Allah'tan kurtaracak kimse yoktur. Yüzleri gece parçalarından karanlıklarla
kaplanmış gibidir. Ateşin dostlarıdır bunlar. Sürekli kalıcıdırlar içinde.
” ( 10/Yunus/26-27)
“Bahtsızlığa düşenler ateş içindedir. Çok
ıstıraplı bir soluyuş ve hıçkırışları vardır orada. Rabbinin dilemesi hariç,
gökler ve yer durdukça onlar orada hep kalacaklardır. Rabbin, dilediğini öyle
bir yerine getirir ki!... Mutluluğa erdirilenlere gelince, onlar
cennettedirler. Rabbinin dilemesi hariç, gökler ve yer durdukça onlar, hep
orada kalacaklardır. Kesintisiz bir lütuf olarak... “ (11/Hud/106-108)
c) A'raf:
“İki taraf arasında bir perde, A'raf
üzerinde de herkesi yüzlerinden tanıyan erler vardır. Cennet halkı, özleyip
durdukları halde henüz ona girmemiş olanlara şöyle seslenirler: "Selam
size!" Gözleri ateş halkı tarafına çevrildiğinde de şöyle yakardılar:
"Ey Rabbimiz, bizleri, zalimler topluluğuyla birleştirme." A'raf
halkı, yüzlerinden tanıdıkları bazı erkeklere seslenip şöyle derler: "Bir
araya gelmeniz de büyüklük taslamanız da size hiçbir yarar sağlamadı."
"Şunlar mıydı o, 'Allah kendilerini hiçbir rahmete erdirmeyecek' diye
yemin ettikleriniz?" Ey cennetlikler! Siz de girin cennete. Ne bir korku
var size ne de kederleneceksiniz.” (7/Araf/46-49)
11.
ALLAH'IN
BAĞIŞLAMASINA (AF) KAVUŞANLAR:
a) Allah'ın Bağışlamasına(Af) Kavuşanlar Kurtulmuştur, Cennette Mutludur:
“Eğer yasaklandığınız
günahların büyüklerinden uzak kalırsanız, diğer kötülüklerinizi örteriz ve sizi
nimet ve bereket dolu bir varış yerine ulaştırırız.“ (4/Nisa/31)
“İnanır şükrederseniz, Allah size azabı ne
yapacak? Allah da teşekkür eder, O her şeyi gereğince bilir.”
(4/Nisa/147)
“Allah'a inanıp O'na sarılanları O,
kendisinden bir rahmetin ve lütfun içine sokacak ve onları kendisine ulaşan
dosdoğru bir yola kılavuzlayacaktır.” (4/nisa/175)
“Tövbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler,
seyahat ederken oruç tutanlar, rükû edenler, secdeye kapananlar, iyiliğe
özendirip kötülükten sakındıranlar, Allah'ın sınırlarını koruyanlar... Müjdele
o müminleri! “ (9/Tevbe/112)
“Sonunda
biz, resullerimizi ve iman edenleri kurtarıyoruz. İşte böyledir. Üzerimize bir
borç olarak, inananları kurtarırız.” (10/Yunus/103)
“Bizim uğrumuzda didinenleri biz,
yollarımıza elbette ulaştıracağız. Allah, güzel düşünüp güzel davrananlarla
mutlaka beraberdir.” (29/Ankebut/69)
“Yoksa biz, iman edip hakka ve barışa
yönelik işler yapanları, yeryüzünde fesat çıkaranlarla aynı mı tutacağız? Yoksa
takva sahiplerini, arsız sapıklar gibi mi yapacağız?” (38/Sad/28)
"Toplanma günü" için sizi bir
araya getirdiği gün, karşılıklı aldatış ve aldanışların ortaya çıktığı gündür.
Kim Allah'a iman eder, barışa ve hayra yönelik iş yaparsa Allah onun
çirkinliklerini örter ve kendisini altından nehirler akan bahçelere, içlerinde
sürekli kalmak üzere yerleştirir. İşte büyük başarı budur.”
(64/Tegabün/9)
“Görmedikleri halde Rablerinden
ürperenlere gelince, onlar için bir bağışlanma ve büyük bir ödül vardır”
(67/Mülk/12)
“Biz,
Müslümanları / Allah'a teslim olanları, suçlular gibi yapar mıyız?”
(68/Kalem/35)
b) Cennet, Allah'ın Lütfu Müstesna Öz Kazancın Karşılığıdır:
“Erkek veya kadın, inanmış olarak hayra ve
barışa yönelik işler yapanlar cennete gireceklerdir. Ve zerre kadar zulme
uğratılmayacaklardır.” (4/Nisa/124)
“İman edip hayra ve barışa yönelik amel
sergileyenlere gelince, Rableri onları imanlarıyla doğruya ve güzele iletir.
Nimetlerle dolu cennetlerde onların altlarından ırmaklar akacaktır.”
(10/Yunus/9)
“Erkek yahut kadın, her kim inanmış olarak
hayra ve barışa yönelik bir iş yaparsa, onu tertemiz bir hayatla yaşatırız. Ve
böylelerinin ücretlerini, işleyip ürettiklerinin en güzelleriyle karşılarız.”
(16/Nahl/97)
“Korunup
sakınanları Allah, kendi başarıları yüzünden kurtarır. Ne kötülük dokunur
onlara ne de kederlenirler.” (39/Zümer/61)
“Ve cennet, takva sahiplerine
yaklaştırılmıştır; hiç uzak değildir. İşte size vaat edilen budur. Allah'a
sürekli yönelen, korunması gerekeni koruyan herkese… Görmediği halde Rahman'dan ürperen ve Allah'a yönelik bir kalp getiren
herkese...” (50/Kaf/31-33)
“Gerçek
şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur. Ve onun çalışıp didinmesi yakında görülecektir. Sonra
karşılığı kendisine hiç eksiksiz verilecektir. Hiç kuşkusuz, son varış
Rabbinedir. Hiç kuşkusuz, güldüren de O'dur, ağlatan da... Hiç kuşkusuz,
öldüren de O'dur, dirilten de... “ (53/Necm/39-44)
c) Cennet, Allah'ın Lütfu Müstesna Öz Kazancın Karşılığıdır Ama Dünyada İmanı Olmayanın Ameli Ahirette Boşa Gitmiştir:
“Gerekli ibadetlerinizi bitirdiğinizde
yine Allah'ı anın. Tıpkı atalarınızı andığınız gibi, hatta daha kuvvetli bir
anışla. İnsanlardan bazısı şöyle der: "Ey Rabb'imiz, bize dünyada
ver." Böylesi için ahirette bir nasip yoktur.
Onlardan kimi de şöyle yakarır: "Ey Rabb'imiz, bize
dünyada da güzellik ver, ahirette de güzellik ver. Ve bizi ateş azabından
koru." İşte böyle diyenlere kazandıklarından bir nasip vardır. Allah,
hesabı çok çabuk görür.” (2/Bakara/200-202)
d)
Cennet, Allah'ın Lütfu
Müstesna Öz Kazancın Karşılığıdır Ama İmanı Olanın Öz Kazancı Az da Olsa
Rahmetten Ümit Kesilmemelidir:
“Sonunda
biz, resullerimizi ve iman edenleri kurtarıyoruz. İşte böyledir. Üzerimize bir
borç olarak, inananları kurtarırız.” (10/Yunus/103)
12.
AZAP KÜFRE
SAPAN İÇİNDİR:
“İşte böyle! Nankörlük ettikleri için
onları cezalandırdık. Nankörden
başkasına ceza verir miyiz hiç!” (34/Sebe/17)
“Soran birisi, geleceği kuşkusuz azabı sordu.
Küfre sapanlar içindir o. Yoktur onu savacak. Yükselme
boyutlarının/derecelerinin sahibi Allah'tandır o.” (70/Meariç/1-3)
13.
ALLAH'IN
LÜTFU OLMAKSIZIN ÖZ KAZANCINA TESLİM EDİLENLER CEHENNEMDE AZAPTADIR:
“Dinlerini oyun ve eğlence haline
getirmiş, dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları bırak da o Kur'an ile şunu
hatırlat: Bir kişi, kendi elinin üretip kazandığına teslim edilirse onun, Allah
dışında ne bir dostu kalır ne de şefaatçısı. Her türlü fidyeyi verse de ondan
kabul edilmez. İşte bunlar, kazandıklarına teslim edilmişlerdir. Nankörlük
ettiklerinden ötürü onlar için kaynar sudan bir içki ve korkunç bir azap vardır.”
(6/Enam/70)
“Ey iman edenler! Şeytanın adımlarını
izlemeyin. Kim şeytanın adımlarını izlerse, şeytan ona iğrençlikleri ve kötülüğü
emreder. Allah'ın lütuf ve rahmeti üzerinizde olmasaydı, içinizden tek kişi
bile sonsuza dek temize çıkamazdı. Ama Allah dilediğini arındırıp temizliyor.
Allah her şeyi işitiyor, her şeyi biliyor.” (24/Nur/21)
C.
CEHENNEMDE AZAP VE CENNETTE NİMET MUTLAK OLARAK SONSUZ MU?
1.
HERKESİN ÖZ
KAZANCINA GÖRE DERECELERİ VE BU DERECELERE GÖRE DE CEHENNEM VEYA CENNETTE
YERLERİ VARDIR:
“Allah'ın hoşnutluğunu izleyen kişi,
Allah'ın gazabına uğrayan ve barınağı cehennem olan kişiyle aynı mıdır? Ne kötü
varış yeridir o! Onlar, Allah katında derece derecedirler. Allah, yapmakta
olduklarını iyice görmektedir.” (3/Ali İmran/162-163)
“Her birinin, yapıp ettiklerinden
kaynaklanan dereceleri vardır. Rabbin onların işlediklerinden gafil değildir.”
(6/Enam/132)
“Bak nasıl, kimini kimine üstün kıldık!
Ama ahiret, dereceler bakımından elbette daha büyük, lütuflandırma bakımından
daha yücedir.” (17/İsra/21)
2.
CENNETTEKİLER
İÇİN SONSUZLUK:
“Mutluluğa erdirilenlere gelince, onlar
cennettedirler. Rabbinin dilemesi hariç, gökler ve yer durdukça onlar, hep
orada kalacaklardır. Kesintisiz bir lütuf olarak...” (11/Hud/108)
“Orada kendilerine zahmet/yorgunluk dokunmaz. Oradan çıkarılmazlar
da.” (15/Hicr/48)
“Hiç kuşku yok, kurtulmuştur müminler.
Namazlarında huşû sahipleridir onlar. Boş ve lüzumsuz sözden yüz çevirmişlerdir
onlar. Zekâtı vermek için faaliyettedir onlar. Cinsiyet organlarını/ırzlarını
koruyanlardır onlar. Eşleri yahut akitleri aracılığıyla sahip bulundukları
müstesnadır. Bu durumda kınanmış değillerdir onlar. Kim bundan ötesini isterse,
işte onlar, sınırı aşanlardır. O müminler, emanetlerine, ahitlerine saygı duyup
sahip çıkanlardır. Namazlarını korumaya devam ederler onlar. İşte bunlardır
mirasçı olanlar Ki, Firdevs cennetine mirasçı olurlar, onda sonsuza dek
kalırlar.” (23/Müminun/1-11)
“Orada, ilk ölüm dışında ölüm tatmazlar.
Allah onları cehennem azabından korumuştur.” (44/Duhan/56)
3.
CEHENNEMDEKİLER
İÇİN SONSUZLUK:
a) Öz kazancının derecesine göre cehennemdekiler:
“Kim de Allah'a ve onun resulüne isyan
eder, Allah'ın sınırlarını da aşarsa, Allah onu, içinde sürekli kalıcı olarak
ateşe sokar. Artık onun için yere batırıcı bir azap vardır.” (4/Nisa/14)
“Ateşten çıkmak isterler ama ondan
çıkamayacaklardır. Onlar için tepelerinden hiç inmeyecek bir azap vardır.”
(5/Maide/37)
“Ayetlerimizi yalanlayan ve onlar
karşısında büyüklük taslayanlar var ya, gök kapıları açılmayacaktır onlar için
ve deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete giremeyeceklerdir onlar.
Suçluları böyle cezalandırırız biz.” (7/Araf/40)
“Şu bir gerçek ki, Rabbinin huzuruna suçlu
olarak gelen için cehennem vardır. Orada ne ölür ne de hayat bulur.”
(20/Taha/74)
b) Cehennemdekiler için ümit:
“Kötülük
kazananlara ise kötülüğün miktarınca karşılık vardır. Ama yüzlerini bir zillet de kaplar. Onları Allah'tan kurtaracak
kimse yoktur. Yüzleri gece parçalarından karanlıklarla kaplanmış gibidir.
Ateşin dostlarıdır bunlar. Sürekli kalıcıdırlar içinde.” (10/Yunus/27)
“Gün olur şöyle diyerek onları huzurunda
toplar: "Ey cinler/görünmez varlıklar topluluğu! Şu insanlara gerçekten
çok ettiniz/insanların birçoğuna göz diktiniz." Onların insanlardan olan
dostları şöyle derler: "Rabbimiz, kimimiz kimimizden yararlanmıştı. Bizim için belirlediğin sürenin sonuna
geldik." Buyurur ki: "Barınağınız ateştir. Dilediğim zamanlar hariç orada
süreklisiniz." Senin Rabbin Hakîm'dir, Alîm'dir.”
(6/Enam/128)
“Bahtsızlığa düşenler ateş içindedir. Çok
ıstıraplı bir soluyuş ve hıçkırışları vardır orada. Rabbinin dilemesi hariç, gökler ve yer durdukça onlar orada
hep kalacaklardır. Rabbin, dilediğini
öyle bir yerine getirir ki!...” (11/Hud/106-107)
“Cehennem, bir gözetleme yeri olmuştur.
Azgınlar için bir barınak. Devirlerce
kalacaklardır içinde.”
(78/Nebe/21-23)
“Sizi bir balçıktan yaratmış olan O'dur.
Sonra hüküm verip bir süre belirlemiştir. Belirlenmiş
başka bir süre de onun katındadır. Bütün bunlardan sonra siz hâlâ
kuşkulanıp duruyorsunuz.”
c) Ahiretteki sonsuzluk dünya hayatına nazaran uzunluk olup, mutlak sonsuzluk değil uzun çağlar- devirler anlamındadır; uzun çağlar-devirlerce kalacaklar:
“Ayetlerimizi yalanlayan ve onlar
karşısında büyüklük taslayanlar var ya, gök kapıları açılmayacaktır onlar için
ve deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete giremeyeceklerdir onlar.
Suçluları böyle cezalandırırız biz.” (7/Araf/40)
“Kim bir güzellikle gelirse ona,
getirdiğinin on katı var. Kötülükle gelene ise yaptığının kadarından fazla ceza
verilmez. Onlar, haksızlığa uğratılmayacaklardır.” (6/Enam/160)
“İyilik ve güzellik getirene,
getirdiğinden daha hayırlısı vardır. Onlar o gün korkudan güvene çıkmışlardır Kötülük
getirenlerin ise yüzleri ateşte
sürtülür. Sadece yapıp ettiklerinizle
cezalandırılırsınız.” (
27/Neml/89-90)
“İyilik / güzellik getirene ondan daha
hayırlısı var. Kötülük getirenlere gelince, kötülükleri yapanlar yapmış
olduklarından fazlasıyla cezalandırılmayacaklardır.” (28/Kasas/84)
“Bugün her benlik kazandığıyla
cezalandırılır. Zulüm yok bugün! Allah, hesabı çabucak görür.”
(40/Mümin/17)
d) Cehennemdekiler, uzun çağlar-devirlerce kalacaklar ama Allah mutlak Âlim ve mutlak Hâkim'dir, kullarına asla zulmetmez:
“Korkun o günden ki, onda Allah'a
döndürüleceksiniz. Sonra her benliğe kazanmış olduğu tam bir biçimde
verilecektir. Onlar hiç bir zulme uğratılmayacaklardır.” (2/Bakara/281)
“Bu, kendi, ellerinizin üretip
önden gönderdiği yüzündendir. Allah, kullara asla zulmedici değildir.” (3/Ali
İmran/182)
“Allah zerre kadar zulüm yapmaz. Küçücük
bir iyilik olsa onu kat kat artırır ve kendi katından da büyük bir ödül verir.”
(4/Nisa/40)
“Gün olur, herkes kendi nefsi için mücadele eder ve herkese,
yaptığının karşılığı tam tamına ödenir; onlar asla zulme uğratılmazlar.”
(16/Nahl/111)
“O gün hiçbir canlıya, hiçbir şekilde
haksızlık edilmez. Sizler, sadece yapıp ettiklerinizin karşılığı olarak
cezalandırılırsınız.” (36/Yasin/54)
“Yeryüzü, Rabbinin nuruyla parıldamış,
Kitap ortaya konmuş, peygamberler, tanıklar getirilip aralarında hakla hüküm
verilmiştir. Onlar asla haksızlığa uğratılmazlar.” (39/Zümer/69)
4.
ANCAK VE
YALNIZ ALLAH MUTLAK HAYY VE MUTLAK BAKİ'DİR, O'NUN DIŞINDA TÜM VARLIKLAR,
MAHLÛK VE SONLUDUR:
“Allah'tan başka ilâh yok. Hayy'dır O,
sürekli diridir; Kayyûm'dur O, kudretin kaynağıdır…” (2/Bakara/255)
“Allah... İlâh yok O'ndan başka...
Hayy'dır O, Kayyûm'dur.”
(3/Ali İmran/2)
“Allah'ın yanında diğer bir tanrıya daha
kulluk etme. İlah yok O'ndan başka. O'nun yüzü dışında her şey helâk olacaktır.
Hüküm yalnız O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz.” (28/Kasas/88)
“Yer üzerinde bulunan herkes yok olacaktır. Sadece o bağış ve celal sahibi
Rabbinin yüzü kalacaktır.” (55/Rahman/26-27)
“Evvel'dir O, başlangıcı yoktur; Âhir'dir
O, sonu yoktur; Zâhir'dir O, her şeyde belirir; Bâtın'dır O, gözlerden
gizlenmiştir. Her şeyi en güzel biçimde bilendir o.” (57/Hadid/3)
5.
AHİRET HAYATI GAYBDIR,
GAYBA İNANIRIZ, GERÇEĞİ ALLAH BİLİR:
“De ki: "Göklerde ve yerde, Allah'tan
başka hiç kimse gaybı bilmez. Ne zaman dirileceklerini de bilmezler."
(27/Neml/65)
“Yerde ve gökte hiçbir gayb yoktur ki,
açıklayıcı bir Kitap'ta olmasın.”
(27/Neml/75)
“Ki onlar, gayba inananlar, namazı
kılanlardır. Ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden, başkalarına pay
çıkaranlardır.” (2/Bakara/3)
II.
AHİRET İNANCI / AHİRETE İMAN:
“Hem sana vahyedilene hem de senden önce
vahyedilene inananlardır onlar. Ahireti gereğince kavrayıp anlayanlar da
onlardır.” (2/Bakara/4)
“Ahiret azabından korkan için bunda
elbette ki bir ibret vardır. O, insanları bir araya getiren bir gündür.
Görülesi bir gündür o! “ (11/Hud/103)
“Tanrınız bir tek tanrıdır. Böyle iken, ahirete inanmayanlar, kibre
saplandıkları için kalpleri inkârcı olmuştur.” (16/Nahl/22)
“Kim de ahireti ister ve inanmış olarak
ona yaraşır bir gayretle çalışırsa, böylelerinin gayretleri teşekkürle
karşılanır.” (17/İsra/19)
III.
SONUÇ:
“Korunup sakınanları Allah, kendi
başarıları yüzünden kurtarır. Ne kötülük dokunur onlara ne de kederlenirler.”
(39/Zümer/61)
“Ey iman sahipleri! Eğer Allah'tan
korkarsanız, Allah size hakla bâtılı/iyiyle kötüyü ayırma gücü verir,
kötülüklerinizi örter. Allah, o büyük lütfun sahibidir” (8/Enfal/29)
“Erkek yahut kadın, her kim inanmış olarak
hayra ve barışa yönelik bir iş yaparsa, onu tertemiz bir hayatla yaşatırız. Ve
böylelerinin ücretlerini, işleyip ürettiklerinin en güzelleriyle karşılarız.”
(16/Nahl/97)
“Onun katında hiç kimsenin, karşılığı
verilecek bir nimeti yoktur / hiç kimsenin ona, karşılık olarak verilecek bir
nimeti yoktur.Yüceler yücesi Rabbinin yüzünü özleyip istemek için veren hariç.
Yakında mutlaka hoşnut olacaktır.” (92/Leyl/19-21)
Allah’ın tertemiz bir hayat
yaşatıp da Ahirette hoşnut olan kullarından oluruz İnşallah.
M. Kemal Adal
“Kur’an'a nispet
ettiğimiz sınırlı anlayışımız veya Kur’an’dan anladığımız, Kur’an’ın mutlak
manası ve mutlak hükmü olarak gösterilemez.”
ve
“Kuran’ın
Bütününü bilmeden bir kısmını; Bir ayetini ihmal ederek de diğer ayetlerini
doğru anlayamayız.”
"Kim güzel bir işe aracı olursa
ondan ona bir pay vardır. Kim kötü bir şeye aracı olursa ondan da ona bir pay
vardır. Allah her şeye, herkese gıda ulaştırır, Mukît'tir." 4. sure (NİSA) 85. ayet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder