A.
SÜNNETULLAH’A GİRİŞ*
1.
Kuran,
korunup sakınanlar için, kuşku, çelişki ve tutarsızlığın olmadığı bir
kılavuzdur:
“İşte sana o Kitap!
Kuşku, çelişme, tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur o, korunup sakınanlar
için.” (2 / Bakara / 2)
2.
Din
koyucusu da ve “Kitap”ın koruyucusu da Allah’tır:
“Hiç kuşkusuz, o zikiri / Kur'an'ı biz indirdik, biz;
her hal ve şartta onu muhakkak koruyacak olan da biziz.” (15 / Hicr /9)
3.
Kuran’ın bildirdiğine göre, Allah katındaki tek Din İslam’dır:
“Allah katında din
İslam'dır / barış ve esenlik için Allah'a teslim olmaktır. Kitap verilmiş olanlar,
kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki
kıskançlık / doymazlık / azgınlık / denge noktasından sapma / yalancılık / zulüm / kibir / zinakârlık
yüzünden ihtilafa düştü. Kim Allah' ın ayetlerine nankörlük ederse,
Allah, hesabı çabucak görecektir.” (3 / Ali İmran / 19)
4.
Kuran’daki “İslam “ dinini kabul edenler
gibi, Özü “Tevhid” esaslı önceki semavi dinleri
kabul edip, uyan kişilerin hepsi de Müslüman’dır:
“Allah uğrunda O'na yaraşır bir
gayretle didinin. O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır.
Babanız İbrahim'in milletini esas alın. Allah sizi,
önceden de şu Kitap'ta da "Müslümanlar / Allah'a teslim olanlar" diye
adlandırdı ki, resul sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız. O halde namazı kılın, zekâtı
verin ve Allah'a sarılın. O'dur sizin Mevlâ'nız. Ne güzel Mevlâ'dır O, ne güzel
yardımcıdır O! …” (22 / Hac / 78)
5.
Peygamberlerin hepsi (yaşadığı dönemde),
Müslüman olmakla / şirksiz olarak Âlemlerin rabbine teslim olmakla
emrolunmuşlardır:
(Ayetlerin siyak ve sibakına - öncesindeki ve
sonrasındaki diğer ayetlere-
bakıldığında farklı peygamberler olduğu görülebilir):
“Rabb'i ona (Hz. İbrahim’e), "Müslüman
olup bana teslim ol!" dediğinde o şu cevabı vermişti: " Teslim oldum âlemlerin Rabb'ine!" (2 / Bakara / 131)
“De ki:
"Göklerin ve yerin Fâtır'ı olan o yaratıcıdan, o yedirip doyuran ama
kendisi yedirilip beslenmeyen Allah'tan başkasını mı velî edineyim?" De ki: "Bana (Hz. Muhammed), İslam'ı /
Allah'a teslim olmayı seçenlerin ilki olmam emredildi." Ve sakın şirke sapanlardan olma!” (6 / En’am / 14)
“De ki:
"Allah'ın berisinden, bize yarar da zarar da veremeyecek şeylere mi
yakaralım? Allah bize kılavuzluk ettikten sonra ökçelerimiz üstüne geri mi
döndürelim? O kişi gibi, şeytanlar kendisini ayartıp yeryüzünde şaşkın dolaşır
hale getirmişlerdir. Oysaki onun, "Bize gel!" diye doğruya ve güzele
çağıran arkadaşları vardır." De ki (Hz. Muhammed) : "Allah'ın kılavuzluğudur gerçek
kılavuzluk. Âlemlerin Rabbi Allah'a teslim olmakla emrolunduk biz." (6 / En’am / 71)
“Ortağı
yoktur O'nun. Bununla emrolundum ben (Hz.
Muhammed). Ve Müslümanların ilkiyim ben." (6 / En’am / 163)
"Yüz
çevirdiyseniz çevirin. Ben sizden bir ücret istemedim. Benim ücretim, Allah'
tan gelecektir. Bana (Hz. Nuh), müslümanlardan / Allah'a teslim olanlardan olmam emredildi. " (10 / Yunus / 72)
"Ben sadece, bu beldenin Rabbine kulluk etmekle
emrolundum. Orayı saygıya layık kılmıştır O. Her şey O'nundur. Ben ( Hz.
Muhammed), müslümanlardan / Allah'a teslim olanlardan olmakla
emrolundum." (27 / Neml / 91)
"Ve bana (Hz. Muhammed), müslümanların
ilki olmam emredildi." (39 / Zümer / 12)
6.
Tarihi
süreçte insan eliyle ve diliyle “İslam” dininde yapılan saptırma ve
yozlaştırmalardan, o toplumların Allah katındaki Dinin özüne
dönebilmeleri için, kendi zamanları içinde Allah’ın indirdiği kitapların ve
görevlendirdiği Peygamberlerin hepsinin çarpıtılmamış
daveti, yalnız ve ancak Allah'a
teslimiyettir, şirksiz tevhittir. Allah’ın seçtiği Peygamberler ve bu
Peygamberlere (hangisi olursa olsun),
Allah’ın çarpıtılmamış mesajında buyurduğu gibi uymuş olanlar ve
uyanlar da Müslüman'dır:
(ayetlerin siyak ve sibakına- öncesindeki ve
sonrasındaki diğer ayetlere- bakıldığında farklı peygamberlere uyan inananlar /
müminler olduğu görülebilir):
“Rabb'imiz! Bizi (Hz. İbrahim ve Hz. İsmail), sana teslim olmuş iki müslüman kıl. Soyumuzdan da sana teslim olan
müslüman bir ümmet oluştur. Bize
ibadet yerlerimizi göster, bizim tövbemizi kabul et. Sen, evet sen, Tevvâb'sın,
tövbeleri cömertçe kabul edersin; Rahîm'sin, rahmetini cömertçe yayarsın."
(2 / Bakara / 128)
“Rabb'i ona, "Müslüman olup bana teslim ol!" dediğinde o şu
cevabı vermişti: "Teslim oldum âlemlerin Rabb'ine!" İbrahim de
oğullarına şunu vasiyet etti, Yakub da: "Oğullarım! Allah sizin için bu dini
seçmiştir. O halde ancak müslümanlar olarak can verin." Yoksa siz, Yakub'a
ölümün gelip çatışına tanıklar mıydınız? Hani, oğullarına şunu sormuştu:
"Benden sonra neye ibadet edeceksiniz?" Cevapları şu olmuştu:
"Senin ilâhına, ataların İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın ilâhına, tek ve biricik
olan ilâha kulluk edeceğiz; biz yalnız O'na teslim olanlarız." (2 / Bakara / 131 -
133)
“İsa onlardan
inkârı sezince şöyle konuştu: "Allah'a gidişte benim yardımcılarım kim?" Havâriler
dediler ki: "Biz Allah'ın yardımcılarıyız. Allah'a iman ettik biz. Tanık
ol, biz müslümanlarız / Allah'a teslim
olanlarız." (3 / Ali İmran /
52)
“İbrahim ne bir Yahudi idi ne de bir
Hıristiyan. O, sadece Hanîf bir müslümandı / Allah'a teslim olandı. O müşriklerden değildi. “ (3 / Ali İmran / 67)
“Havarilere şunu vahyetmiştim (*): "Bana
ve resulüme iman edin." Şöyle demişlerdi: "İman ettik, sen de tanık
ol ki biz, müslümanlarız / Allah'a teslim olanlarız!" (5 / Maide / 111)
( Dip nottaki, Bu Ayetle İlgili Önemli ve Zorunlu Bir Açıklamaya mutlaka
bakınız.-MKA)
"Sen bizden ." (Firavunun Hz. Musa’ya uyan büyücüleri),
sırf
Rabbimizin ayetleri bize gelince, onlara iman ettiğimizden ötürü intikam
alıyorsun. Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır.
Canımızı müslümanlar olarak al.” (7 / A’raf / 126)
"Yüz
çevirdiyseniz çevirin. Ben sizden bir ücret istemedim. Benim ücretim, Allah'tan
gelecektir. Bana (Hz. Nuh ) , müslümanlardan /
Allah'a teslim olanlardan olmam emredildi." (10 / Yunus / 72)
“Musa dedi ki: "Ey toplumum!
(Hz. Musa ve ümmeti- Yahudiler) Eğer Allah'a inanmışsanız, Müslümanlarsanız / Allah'a teslim olanlarsanız yalnız
Allah'a dayanıp güvenin." (10
/ Yunus / 84)
"Rabbim,
sen bana mülk ve saltanattan bir nasip verdin. Olayların ve düşlerin yorumundan
bana bir ilim öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Benim dünyada da âhirette
de Velî'm sensin. Beni (Hz. Yusuf) müslüman / sana
teslim olmuş olarak öldür ve beni barışsever hayırlı kullar arasına
kat." (12 / Yusuf / 101)
“Allah
uğrunda O'na yaraşır bir gayretle didinin. O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir
güçlük çıkarmamıştır. Babanız
İbrahim'in milletini esas alın. Allah sizi
(Hz. İbrahim ve Hz. Muhammed ümmeti ), önceden de şu Kitap'ta da
"Müslümanlar / Allah'a teslim olanlar" diye adlandırdı ki,
resul sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar
olasınız. O halde namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a sarılın. O'dur sizin
Mevlâ'nız. Ne güzel Mevlâ'dır O, ne güzel yardımcıdır O!” (22 / Hac / 78)
"Söylediği
şu: Bana büyüklük taslamaya kalkmayın. Teslim
olarak (Arapçası: muslimîn) huzuruma gelin." (27 / Neml / 31) (Hz. Süleyman ve Saba Melikesi ile uyan halklar)
“Süleyman
kurmaylarına dedi ki: "Onlar teslim olup
huzuruma gelmeden önce, o kadının tahtını hanginiz bana
getirebilir?" (27 / Neml / 38)
(Hz. Süleyman ve Saba Melikesi ile uyan halklar)
“Melike
gelince şöyle denildi: "Senin tahtın da böyle mi?" Dedi: "Bu
sanki o. Zaten daha önce bize bilgi verilmişti ve biz
Müslüman olmuştuk." (27 / Neml /
42) (Saba Melikesi ile uyan Saba
ülkesi halkı)
“Böylece ikisi
de teslim olup İbrahim onu şakağı üzerine yatırınca,” (37 / Saffat / 103) (Hz. İbrahim ve Allah’a kurban edeceği oğlu)
“Davûd
dedi ki: "Vallahi, senin bir tek koyununu kendi koyunlarına katmak
istemekle sana zulmetmiş. Zaten ortaklardan birçoğu birbiri aleyhine haksızlık
ve zulme sapar. İman edip hakka ve barışa yönelik işler yapanlar böyle
değildir. Ama onlar da pek azdır." Davûd, kendisini imtihan ettiğimizi
düşündü; hemen Rabbinden af diledi; rükû ederek
yerlere eğildi ve Allah'a yöneldi” (38 / Sad / 24 ) (Hz. Davut ve ümmeti)
“Davûd'a
Süleyman'ı armağan ettik. Ne güzel kul! Hep Allah'a
sığınır, yakarırdı.” (38
/ Sad / 30) (Hz. Davut ve Hz. Süleyman)
“Artık orada, bir ev dışında, müslümanlardan / Allah'a
teslim olanlardan hiç kimse bulamıyorduk” (51 / Zariyat / 36) (Hz. Lut ve toplumu)
7.
Allah’ın
görevlendirdiği her resul / elçi, Allah’ın mesajı açık seçik beyan etmesi
için, kendi toplumunun diliyle
gönderilmiştir.
“Biz,
görevlendirdiğimiz her resulü ancak kendi toplumunun diliyle gönderdik ki,
onlara açık seçik beyanda bulunsun…”
(14 / İbrahim
/ 4)
8.
Her ümmet için bir resul öngörülmüştür. Resulleri / elçileri
geldiğinde aralarında hüküm verilmiştir.
“Her ümmet için bir
resul öngörülmüştür. Resulleri gelince,
aralarında adaletle hüküm verilir. Hiçbir zulme uğratılmazlar.” (10 / Yunus / 47)
“Kim yola gelirse
kendisi için yola gelmiş olur. Sapıtan da kendi aleyhine sapıtmış olur. Hiçbir
günahkâr, bir başka günahkârın yükünü taşımaz. Ve biz, bir
resul göndermedikçe azap edici değiliz.” (17 / İsra / 15)
9.
Kuran’da Peygamberlerin bir kısmının ismi
belirtilmiş ve Allah “Peygamberlerin bir kısmını bir kısmına üstün
kıldığını” bildirmiştir.
“Resuller
var, hayat ve hatıralarını daha önce sana anlattık; resuller var, hayat ve
hatıralarını sana anlatmadık…” (4 / Nisa / 164)
“Yemin olsun, biz
senden önce de resuller gönderdik. Onların bir kısmının hayat ve hatırasını
sana anlattık, bir kısmının hayat ve hatırasından sana bahsetmedik…”
(40 / Mümin / 78)
“İşte resuller! Biz
onların bazısını bazısına üstün kılmışızdır. Allah, onlardan bazısıyla
konuşmuştur. Bazılarını da derecelerle yüceltmiştir…” (2 / Bakara / 253)
“Rabbin, göklerdeki ve yerdeki kimseleri de
daha iyi bilir. Yemin olsun biz, peygamberlerin bir
kısmını bir kısmına üstün kılmışızdır. Davûd'a da Zebur'u verdik.” (17
/ İsra / 55)
10.
Ancak
kimin kime üstün kılındığı, Allah’ın bilgi ve yetkisinde olup, Müslümanlar /
inananlar, “onların hiçbirini ötekinden ayırmamakla” yükümlü
tutulmuşlardır.
“Şöyle
deyin: "Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a,
onun torunlarına indirilene, Mûsa'ya ve İsa'ya verilene ve diğer nebilere
verilene inandık. Bunlar arasından hiç kimseyi ayırmayız.
Biz yalnız O'na / Allah'a teslim olanlarız." (2 / Bakara / 136)
“Resul, Rabb'inden kendisine indirilene inanmıştır;
müminler de. Hepsi; Allah'a, onun meleklerine, kitaplarına, resullerine
inanmışlardır. Allah'ın resullerinden hiç birini
ötekinden ayırmayız. Şöyle demişlerdir: "Dinledik, boyun eğdik.
Affet bizi, ey Rabb'imiz. Dönüş yalnız sanadır." (2 / Bakara / 285)
“De ki:
"Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a,
torunlarına indirilmiş olana, Mûsa'ya, İsa'ya ve diğer nebilere Rablerinden verilmiş bulunana inandık. Onlardan hiçbirini ötekinden ayırmayız. Biz O'na
teslim olanlarız." (3 / Ali İmran / 84)
“Onlar ki Allah'ı ve O'nun resullerini inkâr
ederler, Allah'la O'nun resulleri arasını açmak isterler de "bir kısmına inanırız, bir kısmını
inkâr ederiz" derler; böylece imanla inkâr arasında bir yol tutmak
isterler. İşte bunlar gerçek kâfirlerdir. Ve biz, kâfirler için yere batırıcı bir azap hazırladık. Allah'a ve
O'nun resullerine iman edip onlardan birini ötekilerden ayırmayanlara gelince,
Allah böylelerinin ödüllerini yakında kendilerine verecektir. Allah, Gafûr'dur,
Rahîm'dir.” (4 / Nisa / 150 – 152 )
11.
Tevhide
dayalı Semavi dinlere mensup kişilerin dini yönetim esasları, Kuran’da o
din mensupları için indirilen “kitap” esas alınarak, şu şekilde belirtilmiştir:
a)
Hz.
Musa takipçileri için,
“Biz indirdik Tevrat'ı, biz. İyiye ve güzele kılavuz var
onda, ışık var. Allah'a teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hakemlik
yaparlardı. Kendini Rabb'e adayanlarla ilim ve hikmette derinleşmiş olanlar da
Allah'ın Kitabı'ndan korumakla görevli olduklarıyla hükmederlerdi. Zaten onlar
Allah'ın Kitabı'na tanıklardı. Artık insanlardan korkmayın, benden
korkun da ayetlerimi basit bir ücret karşılığı satmayın. Allah'ın indirdiği ile
hükmetmeyenler, kâfirlerin ta kendileridir. O Kitap'ta onlar üzerine şöyle yazmıştık: Cana can, göze göz,
buruna burun, kulağa kulak, dişe diş... Yaralamalar karşılığında da kısas. Kim
kısası bağışlarsa, bu bağışlaması kendisi için günahlara bir perde olur.
Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir.” (5 / Maide / 44 – 45)
b)
Hz. İsa takipçileri için,
“Ardından
o peygamberlerin izleri üzere Meryem oğlu İsa'yı gönderdik. Tevrat'tan yanında
bulunanı doğruluyordu. Ona
İncil'i verdik. Hidayet ve ışık vardı onda. Tevrat'tan yanında olanı
tasdikleyici idi. Doğruya ve güzele kılavuzdu, takvaya sarılanlara bir öğüt.
İncil bağlıları Allah'ın onda indirdiğiyle
hükmetsinler. Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler sapıkların ta
kendileridir.” (5 / Maide / 46
- 47)
c)
Hz.
Muhammed takipçileri için,
“Kuşku
yok ki, biz bu Kitap'ı sana, insanlar arasında
Allah'ın sana gösterdiği ile hükmedesin diye hak olarak indirdik. Sakın
hainlere yardakçı olma! “ (4 / Nisa / 105)
“Sana da Kitap'ı hak olarak indirdik. Kitap'tan onun
yanında bulunanı tasdikleyici ve onu denetleyip güvenilirliğini sağlayıcı
olarak... O halde onlar arasında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, Hak'tan sana
gelenden uzaklaşıp onların keyiflerine uyma. Sizden her biri için bir
yol / şerîat ve bir yöntem belirledik. Allah dileseydi sizi elbette bir tek
ümmet yapardı. Ama size vermiş olduklarıyla sizi imtihana çeksin diye öyle
yapmamıştır. O halde hayırlarda yarışın. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O size,
tartışmış olduğunuz şeylerin esasını bildirecektir. Sen de
aralarında, Allah'ın indirdiğiyle hükmet. Onların keyiflerine uyma. Dikkat et
de Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından seni uzaklaştırıp fitneye
düşürmesinler. Eğer yüz çevirirlerse bil ki, Allah onları bazı günahları
yüzünden belaya çarptırmak istiyor. Zaten insanların birçokları doğru yoldan
iyice sapmış bulunuyorlar. (5 / Maide / 48
- 49)
12.
Hz. Muhammed’de
gelinceye kadar birbiri ardınca gönderilen peygamberler ve indirilen
“Kitap”larla, katındaki din olan İslam’da insan eliyle yapılan özünden
uzaklaştırmalar, yozlaşmalar giderilmiştir. Böylece bizzat dinin koyucusu ve
koruyucusu olan Allah tarafından, Din / İslam, özüne
döndürülmüştür.
13.
Hz.
Muhammed “…Allah'ın resulü ve nebilerin sonuncusudur…”(33 / Ahzap / 40). Onun
ölümüyle, peygamberler vasıtasıyla Allah katındaki Dindeki /
İslam’daki , insan ürünü yozlaşmaları düzelten peygamberlerin (nebilerin)
arkası kesilmiştir.
14.
Şimdiki
ve sonrası Çağların Toplumları için, Kuran Allah’ın Resulüdür / elçisidir:
a)
Hz.
Muhammed’ ten sonraki gelecek toplumların insan eliyle, Dini yozlaştırma
faaliyetlerinde, “Sünnetullah” gereği
olarak, zikri / kitabı korumak, bu toplumlara doğruyu göstermek ve insanları
irşad etme (aydınlatma) görevi de, koruyuculuğunu Allah’ın üstlendiği bizatihi Kuran’a ve Kuran’ın ana dildeki
çevirilerine (Toplumun diliyle konuşan meallere) kalmıştır.
b)
Bu bağlamda peygamberlerin sonuncusuna indirilen “Kitap”; “Kur’an”, günümüzde, Allah’ın
değişmez mesajı insanlara ulaştıran ve katındaki din olan İslamın tebliğcisi
olan resuldür /elçidir.
c)
Toplumlara
peygamberlerin gönderilip, kitapların indirildiği dönemlerde de, son peygamber
olan Hz. Muhammed zamanında da, Allah’ın resulleri / elçileri, sadece tebliğ
ile mükellef ve yetkili olup, İnsanları hidayete erdirme güçleri olmadığı ve hidayete
erdiren Hadi, Allah olduğundan, Hz. Muhammed sonrası kıyamete kadar risalet
(peygamberlik / elçilik) görevini, Allah’ın korumasındaki son kitap olan
“Kuran” yapacak ve Allah yüzünü O’na döndürüp teslim olanı iyiye ve güzele
kılavuzlayacaktır..
15.
İnsan
eli ve diliyle yapılan, Dindeki yozlaşma ve saptırma Kuran’daki İslam’a dönülerek
önlenecek ve dinin koyucusu ve koruyucusu olan Allah, “o zikiri / Kuranı” ve katındaki din olan
“İslam”ı, “Sünnetullah”ı gereğince
koruyacaktır.
İnsan ürünü olarak Dinde yapılan ve yapılacak
olan saptırma ve yozlaştırmalar da, yeni peygamberler yerine, inanan
insanların “Kuran’daki İslam”a dönmeleri halinde, engellenip
önlenmiş olacaktır. Çünkü:
“Sizin için,
dinden, Nûh'a önerdiğini, sana vahyettiğini, İbrahim'e, Mûsa'ya ve İsa'ya
önerdiğimizi şöyle diyerek kanunlaştırdı: "Dini dosdoğru tutun;
onda bölünüp fırkalara ayrılmayın!" Onları çağırdığın bu tutum,
şirke bulaşanlara çok ağır gelmiştir. Allah, dilediğini kendisi için seçer ve
hakka yönelenleri kendisine iletir.” (42 / Şura / 13) Buyrulmuştur.
İnsanların
algılama ve anlama farklarından doğan, insan eliyle ve insan ürünü olarak
“Kuran’daki İslam” yapılan saptırma ve dindeki yozlaştırmaların, kendine rehber olarak, yol gösteren kılavuz olarak “Kuran”ı
seçip, Kuran’a uyan ve uygulayan, Allah’ın ipine yapışmış olarak hakka yönelen
insanları etkileyemeyeceği aşikârdır.
16.
Dip Not: (*) 5 /
Maide / 111: Bu Ayetle İlgili Önemli ve Zorunlu Bir Açıklama.
Bu Ayetteki Vahiy Lafzı, Havarilerin
Peygamberliğine Delil Değildir. Çünkü Ancak Elçi Melek (Cebrail) Vasıtası ile
Vahiy Alan İnsanlar Peygamber (nebi)dirler.
Allah’ın Doğrudan İnsanlara Sünnetullah’ı Gereği Olarak Vahyettiği ise ilhamdır
/ Esindir. Çünkü:
“Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla yahut perde arkasından konuşur
yahut da bir resul gönderir de kendi izniyle dilediğini vahyeder. Yüceler yücesi O'dur; hüküm
ve hikmet sahibi O'dur. “ (42 / Şura / 51)
42. sure
(ŞÛRÂ) 51. ayet lafzıdan benim anladığım şudur:
a)
Allah (peygamber olsun veya olmasın)her hangi
bir insanla şu yollarla konuşur. (Emir ve yasaklarını duyurur):
(1)
Vahiy (kalbe indirme)
yoluyla (ilham aracılığıyla):
a.
Daha önceden elçi melek aracılığı ile korumalı olarak kendisine
bir vahiy indirdiği peygamberin elçi melek aracılığı olmadan, doğrudan kalbine
verdiği ilhama "hadisi kutsi" denir.
b.
Sıradan insanın kalbine indirdiği ve korumasız olarak sonuçlarını
Sünnetullah (Allah’ın yol ve yasası) gereği olarak insanın seçim ve tercihine
bıraktığına da "İlham" denir.
(2)
Bir perde arkasından seslenerek. İnsanın gördüğü bir
varlıkta "tecelli ederek" o varlıktaki tecellisinin duyurmasıyla:
"İşte resuller! Biz onların bazısını bazısına üstün
kılmışızdır. Allah,
onlardan bazısıyla konuşmuştur.." (2 / Bakara / 253)
"...Allah, Mûsa'ya kelime
kelime söz söylemişti." (4 / Nisa / 164) vb…
(3)
Elçi melek (Cebrail) vasıtası ve aracılığı ile korumalı
olarak toplumun diliyle konuşan ve o toplum içinde nebi olarak seçtiği resulünün / elçisinin – Peygamberlerinin- kalbine
indirme (Risalet ile):
Peygamber olarak seçtiği insanlara Kendi izniyle
vahyeden (kalbine indiren) bir resul / elçi melek (Cebrail’i) göndermek
suretiyle ve peygamberlerini / resullerini tebliğ ile görevlendirerek,
dilediğini vahyeder. Bu vahiy tüm âlemler / insanlık içindir.
Sünnetullah’ın
bu uygulamasında Allah'ın mesajı, Allah'ın korumasındadır.
"Hiç kuşkusuz, o zikiri / Kur'an'ı biz indirdik, biz; her
hal ve şartta onu muhakkak koruyacak olan da biziz." (15 / Hicr / 9
)
Bu sebeple de peygamberlerin arkasının Son
peygamber Hz. Muhammed’den sonra kesilmesiyle “Risalet” görevi Allah’ın
korumasındaki, en son” Korumalı Vahiy Kitabı” olan KURAN tarafından yapılır
ki, Orijinal
Arapça Kuran bu anlamda Allah’ın Resulü / Elçisidir.
Günümüzdeki Ana dilde Kuran
Mealleri / Çevirileri de “Günümüz toplumunun diliyle konuşan” Allah’ın
Resulünün resulleri / Allah’ın Elçisinin elçileridir.
b)
Özetle:
Allah'ın
inanan ve inanmayan her insana söyledikleri ve gösterdikleri vardır. Bu
Sünnetullah’ın gereği ve sonucudur. Buna ilham (esin / esinlenme) denir
ki bu kesinlikle peygamberlerin kalbine resul melek (Cebrail) vasıtasıyla
indirilen Allah mesajı, yani melek aracılığı ile gönderilmiş, korunmuş
"Vahiy" demek değildir. Öyle olsa bütün insanlar
"peygamber" olurdu.
Peygamberler (nebiler), Allah'ın
elçi meleği Cebrail’in resullüğü ile (elçiliği ile), Allah mesajını alan ve
Allah’ın insanlara tebliğ ile görevlendirdiği insan resulleridir (elçileridir). Seçilmiş Kullardır. Melek aracılığı ile Vahiy sadece ve yalnız
peygamberlere iner ve bu inen emir korunmuştur. Bu Vahiyler Peygamberin seçim tercih ve
anlayışlarına göre oluşmuş ve değiştirilmiş değillerdir. Allah’ın maksadını o toplumun
diliyle ifadesindeki lafzıdır.
Bu peygamberlerden ve ona indirilen “Kitap” tan öğrenilen Allah
Mesajını başka insanlara ileten diğer sıradan mümin (inanmış) insanlar ise,
"resulün resulünün resulleri..." dir. Şüphesiz bunlar
peygamber değildir. Her insana olduğu gibi Allah bunlara da "İlham"
verir.
Bunlar da Allah dostu, veli, âlim, şeyh, şıh vs. olarak
nitelendirilseler de, bunların da İlettikleri Korunmuş Allah mesajı (ayetler) lafzı
dışında kalan yorum ve söylemleri korunmuş değildir.
Ayetlerin lafzı dışında kalan
yorum ve söylemler, insanların seçim tercih ve anlayışlarının ifadesidir. Bu
ifadeler, Allah’ın mutlak maksadını iletemeyebilir. Sadece yapan kişileri
bağlayan yorumlarıdır.
Bu bağlamda Allah, canlı ve cansız tüm
varlıklara vahyetmiştir ki bu da ayrı ve bir başka konudur.
c)
Son söz olarak:
Allah'a inanıp O'na sarılanları
O, kendisinden bir rahmetin ve lütfun içine sokacak ve onları kendisine ulaşan
dosdoğru bir yola kılavuzlayacaktır. ( 4 / Nisa / 175)
Allah, rızasına uyanları o
Kitap'la esenlik ve barış yollarına iletir ve onları kendi izniyle
karanlıklardan aydınlığa çıkarıp şaşmayan ve sapmayan dosdoğru yola kılavuzlar. (5 / Maide / 16)
ŞİMDİ YORUM SIRASI SİZDE…
Merhaba
ve Selam olsun herkese.
M. Kemal Adal
B.
SÜNNETULLAH (ALLAH'IN YOL VE YASASI):
Sünnetullah, Allah’ın “yol” ve “yasa”sıdır.
Varlığı yönetmede, “Allah’ın Dilemesi” ile dilemedikçe, değişmez, değiştirilemez, yöntemi, tarzıdır.
Vahiy kitabı olan
Kuran’da mevcut olan“Allahın emir ve yasakları” ve Allah’ın “emanet” yüklenen “sorumlu
kullar” (cinler ve insanlar) ı ve “mülk” (gökler ve yer ile bu ikisi arasında kalan
alemler) deki, iş ve oluş dahil tüm yarattıklarının “yaratılış” ve“yönetim” ini düzenleyen, “işleyiş” (ÖLÇÜ /KADER) esasları da Sünnetullah kapsamındadır.
Kainattaki mevcut bütün
varlıklar ile insana ait, “varlık” ve “varlığın
yönetim kanunları”olarak kişilerce bilinen ve bilinmeyen, keşfedilmiş veya keşfedilmemiş değişmez, şaşmaz,
fiziksel, fizik ötesi, biyolojik, psikolojik, sosyolojik vs. “kainat” ve ”insan” kitaplarının tüm “kanunlar”ı da Sünnetullah’tır.
Dip Not:
Aşağıdaki E Kitaptan alıntılanmıştır.
Selam...
T.C. / M. Kemal Adal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder