İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

10 Ocak 2016 Pazar

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN DİN ANLAYIŞI- Prof Dr. Ramazan Demir



Mustafa Kemal Atatürk’ün Din Anlayışı (1)

Prof Dr. Ramazan Demir

Atatürk için söyledikleri iftira ve garez küfürler sahiplerine ait olduğunu, gerçekler anlaşıldıkça belgelemiş olacaktır.

Atatürk Din Dersi hakkında neler düşünüyordu?

Nedir bu iftiralar, sıralayalım; Atatürk için “dinsiz”, “allahsız”, “kafir”, “komünist” ifadelerini kullananlara bakıldığında, bunların dayandıkları güç; Batı emperyalizmidir. 1938’de Mustafa Kemal Atatürk vefat ettikten sonra bizzat kendi parasıyla yazdırdığı “Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersi” isimli iki kitabın okullardan kaldırılarak yeterine “Siyasal İslam” ideolojisini öneren ve telkin eden kitapların konulması amaçlanmış ve bunun için de sürekli iftiralar uydurulmuştur.

Siyasal İslamcılar, ABD’nin Türkiye’yi sömürmeye başladığı yıllardan itibaren başlamıştır faaliyetlerine. Türk halkını gerçek İslam’dan uzaklaştırıp hurafeler bukleti olan yobazların hikâyelerine mahkûm etmeleri tesadüf değildir. Bu dinin siyasallaşma hareketi bugün tüm hızıyla devam ediyor.

Atatürk aleyhine kullanılan bu ifadelerin arkasında AB ve ABD emperyalizmi vardır ve külliyen yalan ve iftiradır. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk, dini inanç olarak herkesin vicdanıyla Yaratan arasında yaşaması gereken bir kutsal boyut olduğuna inanmış bir komutan, devlet adamıdır…

Bu din tamamen serbest olsun diye hurafelerin oluşturduğu baskıyı ortadan kaldırmak istemiştir. Din, Kur’an serbesttir fakat dinin ve Kur’an’ın siyaset aracı olarak kullanılmasına taraftar değildir. İşte bunun için Atatürk düşmanları iftiralarını bu esas üzerine kurdular.

Ne zaman ki Türkiye emperyalist ABD güdümüne girdi, işte o zamandan itibaren din de siyasetin merkezine oturtuldu. Tıpkı Muaviye dönemi gibi… Siyasal İslam’ın çok önemli bir özelliği vardır; din üzerinden siyaset ve ticaret yapmaktır. Atatürk buna karşıydı, 1950 den itibaren bu hal serbest bırakıldı ABD’nın etkisiyle…

Yapılmak istenen, Türk milletine musallat olan hurafelerle doldurulmuş, Arap kültürüne endeksli yalancı din anlayışını değiştirmek… Kur’an dışı yaratılan birçok uydurmaları dışlamak için gerçek anlamda doğru din bilgilerini aktarılmasını sağlamak… Emperyalistlerin hedefi işte bu olumlu düşüncelere karşı olmak, bu düşünceleri okullarda anlatan, Atatürk döneminde okullarda okutulan ve adını “Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersi Kitabı” olarak tanımlanan kitapları kaldırmak ve yerine emperyalizmin ve işbirlikçileri olan Siyasal İslam’ın amaçlarına uygun yenilerini koymak…

Peki, ABD neden bunu istiyor?

Bu sorunun cevabı önemli; açıklayalım: Çünkü Cumhuriyetle birlikte oluşan yeni Ulus Devlet Türkiye Cumhuriyetinin kahraman lideri Mustafa Kemal Atatürk, ABD’nin Türkiye’deki Amerikan emperyalizmine hizmet eden ve militan-ajan yetiştiren okullarını kapatmıştı… Bu kapatma işlemi 1930’lu yıllarda olmuştu, intikamı 1950’li yıllarda alınıyordu...

Şimdi konunun özü anlaşıldı mı?

Ve o günden bugüne gelince, bu anlamda, 1930’lu yıllarını ne kadar arar duruma geldiğimizi sizler takdir edeceksiniz….

Mustafa Kemal’i Batı emperyalizmi hiç sevmez, çünkü savaşı onlara karşı kazandı, yenilgilerini kabullenemiyorlar…

Hürriyet (İstiklal) Savaşında, yenildiler ya… Anadolu’nun “çarıklı köylüsüne” lider olmuş Mustafa Kemal’i ve Onun komutanlarına yenilmeyi hazmedemediler… Türkiye Cumhuriyetine olan kinleri bundandır…

Yurdunu, iffetini cansiperane savunan Türk halkı batı emperyalizmine verdiği dersi aynı paralellikte ABD’ye de verdi… Kara zihniyetli işbirlikçilerin bugün çoğalması, emperyalizmin başarısıdır, bunu da kabul etmek gerek… Atatürk’e küfretmek marifetten sayıldığı için sürekli Atatürk’e söven din simsarları yetiştirildi, yetişmesine destek verildi.

**
Atatürk’ün İslama yaptığı en büyük hizmetlerden biri de Elmalı Hamdi Yazır’a yazdırdığı Kuran Meali ve tercümesidir. Bugün esas orijinali tercümesi İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinde bulunan tercümenin çok sadeleştirilmiş hali piyasada vatandaşların okuyuşuna sunulmaktadır. Piyasadaki Kuran mealleri içinde (Yaşar Nuri Öztürk’ün ki de ona yakındır) en doğru ve sade anlaşılır olanı olduğu herkesçe kabul edilir.

Atatürk; Türk milletinin içine sürüklendiği dini taassuptan çıkması gerektiğini görebilen ender ileri görüşlü dehalardan biridir. Halkının gerçek İslam'dan uzaklaştırıldığını, hurafe ve batıl inançlara mahkum edildiğini çok iyi biliyordu. Bunu Hürriyet Savaşı sırasında pek çok örnekleriyle karşılaştı. Aynı zamanda Kuvvacı gerçek dini bilen çok Din Görevlisi Müftü ve müderris de vardı. (Onları ayrı yazımızda konu edineceğim). Din dışı hurafelerin Türk halkını nasıl karanlıklara sürüklediğini görüyor ve bunun mutlaka önlenmesi gerektiğine inanıyordu.
O zaman yapılacak iş belliydi; hurafelerden arındırılmış doğru ve gerçek islamı halkına anlatmayı sağlamak ve halkının bunu anladığı dilde okumasını sağlamaktı. İşte bunun için Elmalı Hamdi Yazır’ı ve Abdülbaki Gülpınarlı’yı, Mehmet Akif’i bu işe memur etmiştir. Akif ve Yazır’a Kuran tercümesini-mealini yazmalarını, Gülpınarlı’ya da okullar için Din Dersi Kitabını yazmasını söylemiştir.

İslam’ın, Kur’an’ın ne kadar “akla, fenne, ilme uygun” olduğunu çeşitli vesilelerle anlatmıştır. Bununla ilgili ayet ve hadisleri de tercüme ettirerek halka anlatmıştır. Atatürk'ün bu konuda söyledikleri son derece önemli ve aydınlatıcıdır.

Birlikte okuyalım (Günümüz Türkçesiyle):

“Türkler İslam oldukları halde, bozulmaya, yoksulluğa, gerilemeye maruz kaldılar; geçmişin batıl alışkanlık ve inançlarıyla İslamiyet'i karıştırdıkları ve bu suretle gerçek İslamiyet'ten uzaklaştıkları için, kendilerini düşmanlarının esiri yaptılar. Gerçek İslam'ın çok yüce, çok kıymetli gerçeklerini, olduğu gibi almamakta inatçı bulundular. İşte gerilememizin belli başlı sebeplerini bu nokta teşkil ediyor.”

“Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın”

“Türkler, dinlerinin ne olduğunu bilmiyorlar. Bunun için Kuran, Türkçe olmalıdır.”


“Türk insanı Kuran’ı kendi ana dili ile okursa daha dindar ve de asıl benimsediği dinin yüceliğini derinden ve şuurla kavramış olacaktır.”


“Türk milleti Arapça öğrenmedikçe asırlardır ne yaptığını, ne yapacağını bilmeksizin, adeta bir kelimesinin bile anlamını bilmediği halde, beyni sulanmış hafızlara döndüler. Biz Kur’an’ı duvarlara asmış, ancak tören olarak okuyoruz, musiki ile duygulanmak için okuyoruz. Aklımızla anlayıp davranışlarımızı geliştirmek için ise, başkalarının bize anlattıklarına bağlanıyoruz.”

“Arapça yazılmış olan Kur’an; Türkler için tekrarlanan, fakat anlamını bilmediğinden dolayı, ses ve nağmeden öte işlevi anlamı bilinmeyen sır olan bir Kitap görünümündedir. Türk halkı Kur’an’ın anlamını da öğrenmelidir. Bu husus hüküm sürmekte olan pek çok hurafe ve geleneğin dinle ilgisi bulunmadığının farkına varılmasını sağlayabilir. Kur’anı bilen, anlayan Türk halkı, çeşitli çıkar çevrelerince kolay-kolay aldatılıp yönlendirilemez. Bu, taklide dayalı dindarlıktan bilinçli dindarlığa geçişin temeli olacaktır.”


KONULARINA GÖRE KURAN MESAJI
 (Konularına Göre Kuran Mesajı derleme çalışmasının yapılma gerekçelerinden biri de , Atatürk’ün yukarıdaki bakış açsından hareketle, İslam dinini aracısız olarak, ana kaynağı olan Kuran’dan, ana dilimiz olan Türkçe çevirisi ile ( program kurulması halinde aynı anda karşılaştırılmalı olarak 20 ayrı mealden) okuyup anlayarak, din simsarlarının ve din istismarcılarının ve tüm  “ALLAH İLE ALDATANLARIN” İslam dinini yozlaştırmalarını engelleyebilmektir.)

{Konuyla İlgili daha geniş bilgi edinmek isteyenler, “KONULARINA GÖRE KURAN MESAJI” ve RESUL KUR’AN’IN KUR’AN TEFSİRİ“ nin de dâhil olduğu “ATATÜRK VE RESUL KUR’AN  - (MKA) 41 E KİTAP” ı, güncellenmiş indirme linkinden [ ( bakınız: http://kemaladal.blogspot.com.tr/), (HIZLI BAĞLANTILARIM VEYA ÖNE ÇIKAN YAYIN) ]Bilgisayarlarına indirip, arşivleyerek inceleyebilir ve paylaşabilirler.}

Peki, Kutsal Kitap Kur’an ne diyor? (Çok özet bazı seçme örnekler):

Kuran'ın pek çok ayetinde; “Ben Kuran'ı düşünün, ibret alın diye…” (Kamer: 17, 23, 32, 40 ayetler; Taha: 113; Nur: 60; Sad: 29: Yunus: 3)… “Biz onu manasına akıl erdiresiniz diye …” (Yusuf: 2, Zuhruf. 3); “Biz Kur’anı anlayıp, nasihat kabul etsinler diye...” (Ed-duhan: 58, Nur: 1, 34); “Bu kitabı her şeyi açıklayan, doğruyu gösteren bir rehber, bir rahmet kaynağı olarak indirdik” (Nahl: 89). Diyerek insanların akıllarını kullanmasını istiyor. Doğruyu bilmelerini istiyor.

Yunus Suresi 100. Ayetin 2. Kısmı: “ Aklını kullanmayanın üzerine Allah pislik bırakır (yağdırır)” Bundan daha anlamı açık bir uyarı olabilir mi?

Bunu bilen Mustafa Kemal Atatürk ne diyor; “Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir.” Buyurun, düşünün…

Soru şudur; anlamadığınız bir dildeki kitabı her şeyini ezberleseniz dahi anlamını bilmediğiniz müddetçe, esas amacını anlamak mümkün mü o kutsal kitabın? İşte Mustafa Kemal’in Türk halkının dinini doğru öğrenmesi için, Kur’anı doğru anlaması için Türkçe Mealini hem Hamdi Yazır’a hem de Mehmet Akif’e yaptırtmıştır. Bu işin ehli olan insanlar onlardı…

Çünkü biliyordu ki Türk halkı Kur’anı doğru anlarsa ne hurafelere, ne üfürükçülere, ne sahte şeyhlere, ne muskacılara, ne din simsarlarına, ne de yalancı “dinci” politikacılara inanacak… Böylece halk da dinini doğru öğrenecekti…

Şimdilerde Atatürk aleyhinde konuşanlar, ona iftira edenler, “din karşıtı” gibi asılsız ahlaksızca karalamalar yapanlar İSLAMIN DÜŞMANI Hıristiyanlığın Yayılmasını isteyen Batı Emperyalizminin uşakları, işbirlikçileri konumuna düşmüş bedbahtlardırAllah Onları da Islah etsin… (DEVAM EDECEK… 3.4.2012, www.r-demir.com)


Mustafa Kemal Atatürk’ün Din Anlayışı (2)

 “Dincilik” yaparak milletin kutsallıklarından siyasi ve ticari menfaat edinenlerin ellerindeki en önemli istismar konusu, Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyetini kurarken yaptığı devrimler ve özellikle laiklik konusundaki din ve vicdan hürriyeti ilkesidir.

Ayrıca, Atatürk’ün İslamiyet’i gerçek kaynağı Kur’an’dan öğrenilmesi ve Türkçe anlamıyla anlaşılması için yaptığı çalışmalar ve gösterdiği gayretler kızdırıyor bu “dinci” emperyalizmin kuklalarını...

 Atacakları iftiralar arasında Atatürk’ü karalayan ifadeler kullanıyorlar; birisi haddini aşarak “diktatör” derken diğeri “dinsiz” diyerek battıkları bataklıktan çirkef sıçratıyorlar Mustafa Kemal Atatürk’e… Bu çirkef ifadelerin başında da ‘din düşmanlığı’ iftirası geliyor!
**
Günümüzde yine din konusu siyasetin merkezine yerleştirilerek, vatandaşın manevi duyguları istismar ediliyor. Örneğin Türk Milli Eğitimin amaçları arasında “Dindar gençlik yetiştireceğiz” diye bir hüküm ne Anayasamızda ne temel eğitim kanununda vardır. Türk milleti zaten dindardır, yani manevi değerlerine bağlıdır, ibadetini serbestçe yapar, istediği şekilde inanır ve uygular… Bu nedenle Cumhuriyetin temel ilkelerinde böyle bir ilkenin ifade edilmesine gerek duyulmamıştır, yasalarımızda böyle bir hüküm de yoktur… Bu biraz da şuna benzer; ‘Türkiye’de Türk yetiştireceğiz!’ Ama konu “din” olunca vatandaşın kanması kolay olduğu için siyaseten kullanılmaktadır…

Eğer böyle bir amaç gerekli olsaydı yasalara konulurdu. Var olanı tekrar ederek halkı kandırmak olduğunu biliyordu Mustafa Kemal, ama bunu hiç yapmadı… ‘Muasır medeniyetin üzerine çıkma’ hedefiyle hiç ilgili değildir bu siyasi söylem... Gerekli olsaydı, Mustafa Kemal Atatürk’ün cumhuriyeti emanet ettiği Gençliğe Hitabesi kapsamında da böyle bir hedef yer alırdı ama almıyor. Çünkü Türk gençliği-milleti zaten dinine bağlıdır…

**

Gençliğe Hitabesini   ortadan kaldırmaya çalışanların Atatürk ilklerini, cumhuriyetin kazanımlarını savunmayı beklemiyorum. Ancak ticaretini yaptıkları din konusundaki Mustafa Kemal’in gerçek bir Müslüman olarak söyledikleriyle uyguladıkları arasındaki güçlü bağın olması bazı sahtekâr “dinci” politikacıların ensesine bir şaplak olarak inecek niteliktedir.

İşte Atatürk’ün sözleri (Belge-1): 
“Gözlerini kumarhane masalarına, meyhane şişelerine dikmiş, afyon yutmuş gibi bayılmış, ne yapacağını şaşırmış, şımarık gençlerden hiç hoşlanmazdı. Böylelerine son derece kızar ve nefret ederek: Böyleleri, tabiatıyla Milli Ülküye lakayt, bigâne bir gençliktir. Bu gibilere ne hâkimiyet-i milliye, ne de Cumhuriyet, zerre kadar heyecan ve alaka vermez. Her türlü içtimai ve ahlaki alakaları kesilmiş vaziyette olan bu gibi gençler için kumar, dans, rakı, fuhuş, para, işte hâkimiyet-i milliye’nin, işte cemiyetin manası, onlar için, yalnız bunlardan ibarettir. Bu gibi gençleri tereddiden mutlaka ve gençliği behemehâl mefkûreci ve memleketle alakalı olarak yetiştirmek, herkesin, hepimizin, her devlet adamının başta gelen vazifesidir.”

**

Cumhuriyeti kuran irade, günlük planlar ve dar görüşlülükle yaşamadılar. Her söyledikleri ve yaptıkları mutlaka ileriye yönelik hedefleri olan plânlar ve projelerdi. Nitekim Gazi Paşa’nın bu sözlerine paralel olarak gerçekleştirmek için yol ve yöntemini de göstermiştir.

Bakınız ne diyor Gazi Paşa: 
“Maarifin gayesi yalnız hükümete memur yetiştirmek değil, daha ziyade memlekete ahlaklı, karakterli, Cumhuriyetçi, inkılâpçı, müspet, atılgan, başladığı işleri başarabilecek kabiliyette, dürüst, muhakemeli, iradeli, hayatta tesadüf edeceği müşkülâta galebe çalmaya kudretli, karakter sahibi genç yetiştirmektir. Bunun için de eğitim programlarını ve sistemlerini ona göre tanzim etmelidir.” (Kaynak: Kılıç Ali, Atatürk’ün Hususiyetleri s.62’den aktaran Tarihi Gerçekler Işığında Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk adlı eser.)

**

Anlaşıldı mı şimdi ey çapsız çirkin politikacılar, anladınız mı bu üstün değer taşıyan ifadelerin içeriğini? Hiç sanmıyorum… Uyduruk bir yasa teklifi yaparak milletin geleceği olan gençleri yozlaştırmak için kin ve nefret kokan zihniyetin eseri bir takım dörtler koleksiyonundan ibaret (benzetme de olsa gerçek payı olan şu komiklik gündemdedir: 4+ya hocaya; 4+ya kocaya; 4+ya fabrikaya!!!); uyduruk yasallarla eğitim sistemi organize edilmemiş... Siz anladınız mı yeni Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer, evet siz anladınız mı Gazi Paşa’nın ne demek istediğini?

Mutlaka anlamışsınızdır ki Cumhuriyet karşıtı makaleler yayınlayabiliyorsunuz. Yetmedi şimdi de “Dindar gençlik yetiştirmek” gayesiyle okula başlama yaşını 5 (beş) yaşına indiren yasayı savunuyor ve çıkarıyorsunuz… Cumhuriyet okullarından okuyup yetişen ve yine cumhuriyet üniversitelerinde akademik unvan alan siz bu yanlışa nasıl saparsınız? Çocuk gelişimi, eğitim psikolojisini bilmenizi beklemiyorum, bilenlerden, uzmanlarından neden sormuyorsunuz?

**

Gazi Paşa’yı ısrarla din karşıtı göstermek gafletiyle “İslam düşmanı” yalan ve iftiralarıyla karalamaya çalışan dinci yobaz takımın suratında patlayacak diğer bir belge daha var, onu da sunuyorum; (Belge 2):

“Atatürk’ün manevi evlâtlarından 14-15 yaşlarında Nebile adlı bir kızı vardı. Bu kızcağız bir konuşma esnasında bana: “Ben, Yâsîn-i Şerif’i ezbere hiç yanlışsız okurum”, demişti. Tesadüfen bu sözleri duyan Atatürk: “Ya, öyle mi kızım Nebile?” Dedi. “Eğer bu sözlerin gerçek ise bana ispat et de görelim bakalım.” Atatürk’ün kütüphanesinde hem Arapça, hem de Türkçe tefsirli Kur’ân-ı Kerim vardı. Ata, bu Kur’ân’lardan Arapça olanını getirtti.  Yâsîn Sûresini açarak:“Haydi oku bakalım, kızım, seni bekliyorum” dedi…

Nebile, besmele çekip, yanık bir sesle Yâsîn-i Şerif’i okudu. Atatürk de sonuna kadar, elinde Kur’ân’la onu takip etti... O sırada Ata’nın hislendiğini nemlenen gözlerinden anlamıştım.” (Kaynak: Nazım Kaleli, Hayat Tarih Mecmuası, Şubat 1970, s. 32’den aktaran “Türk Milliyetçi Hareketi’nin Lideri Başbuğ Atatürk” adlı eser).

Sonuç: Mustafa Kemal Atatürk “dinci” değil, DİNDAR bir Türk milliyetçisidir…

**

Bu belgelerden daha niceleri var ki detaylar az bilinir… Atatürk’ün din anlayışı ile taban tabana zıt olan siyasi iradeler bilinçli ya da bilinçsiz olarak din üzerinden Atatürk düşmanlığı yaratmaktadırlar. Bu, Mustafa Kemal Atatürk’ü günahları kadar sevmeyen emperyalistlerin amaçlarına hizmet demektir.

Emperyal baronların kuklası olan siyasi kadrolar Türk milletine büyük kötülükler yapmaktadırlar. Dindar vatandaşın bunun farkına varabilmesi yıllar alır. Dini kutsallıkları siyaseten kullanarak milletin zenginliklerini küplemekteler, ellerine geçirdikleri devletin imkânlarıyla milletin malını ve kutsal değerlerini de hortumlamaya devam etmek için “dincilik” yapma marifeti bağlamında çok başarılıdırlar. Bunu devam ettirmek için de demokrasinin, cumhuriyetin nimetlerini sonuna kadar kullanmaktadırlar. Çare, vatandaşın aklını kullanması, uyanması, demokratik hak ve hukukunu yine kendi oylarıyla geri almasıdır.

Son cümle olarak Kuran’dan bir hatırlatma yapalım; “…Aklını kullanmayanların üzerine Allah pislik bırakır…” (Yunus, 100. Ayet). Allah’ın bu emrini çok iyi bilen Mustafa Kemal de aynen şunu söylüyor; “Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir.”
Biraz düşünelim ve aklımızı kullanalım...

Prof Dr. Ramazan Demir


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder