A.
KURAN’I TANIYOR MUYUZ?
“İşte sana o Kitap! Kuşku,
çelişme, tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur o, korunup sakınanlar için. “ (2/Bakara/2)
Samimi mütedeyyin (Dinini hiç bir sapma ve değişik bir amaç için kullanmayan ve sadece din olarak gören ve yaşayan; dini yasakları hayatına sokmamaya çalışan, hak hukuk tanıyan, kendi dinine ve başkalarının dinine saygılı, kendi dinini içinde özümsemiş, dinci değil dindar) Müslümanları kılavuzlayan, yolunu gösteren, rehber olan o “vahiy kitabı” dır Kuran…
1.
KURAN'IN MUHTEVASI:
Diyanet İşleri Başkanlığınca yayımlanan İlmihal de
aşağıdaki gibi tasniflenmiştir.
“İnsanları hem bu dünyada hem de âhirette mutluluğa kavuşturmak için
gönderilmiş bulunan Kur'ân-ı Kerîm başlıca şu konuları kapsamaktadır:
1. İtikad. Başta Allah'a iman olmak üzere peygamberlere, meleklere, kitaplara, kazâ ve kadere, âhirete ait önemli konular ve inançla ilgili çeşitli meseleler, Kur'an'ın kapsadığı konuların başında gelir.
2. İbadetler. Kur'an'da müslümanların yapmakla yükümlü bulundukları namaz, oruç, hac, zekât vb. ibadetlere dair âyetler vardır.
3. Muâmelât. Kur'an bir toplumun devamını sağlayan ve toplum fertlerinin aralarındaki ilişkileri düzenleyen birtakım hükümleri kapsar. Kur'an'da alışveriş, emanet, bağış, vasiyet, miras, aile hayatı, nikâh ve boşanma gibi kişiyi ve toplumu ilgilendiren konulara dair açıklamalar ve hükümler vardır.
4. Ukubat. İslâm toplumunun mutluluğa erişebilmesi, bu toplum fertlerinin, İslâm'ın koyduğu kurallara aynen uymasıyla mümkün olur. Toplumun düzenini bozan, insan haklarını ve yasakları çiğneyen kimseler cezayı hak edecekleri için Kur'an bunlarla ilgili hükümleri de kapsamaktadır.
5. Ahlâk. Kur'an, kişilerin dünya ve âhiret mutluluğunun sağlamasına yardımcı olmak üzere, ana babaya hürmet, insanlarla iyi geçinme, iyiliği emretme, kötülükten sakındırma, adalet, doğruluk, alçak gönüllülük, merhamet, sevgi... gibi ahlâkî hükümleri de kapsamına almaktadır.
6. Nasihat ve Tavsiyeler. İnsanlara emir ve yasaklar konusunda duyarlı olmalarını, nefislerine esir düşmemelerini, dünyayı âhirete tercih etmemelerini, dünyada imtihana çekildiklerini hatırlatan, çeşitli tehlikelerden koruyan nasihat ve tavsiyeler de Kur'an'ın içerdiği konular arasındadır.
7. Va`d ve Vaîd. Allah'ın emirlerine boyun eğip yasaklarından kaçınanların cennetle mükâfatlandırılacaklarına, buyruklarını terk edip yasaklarını çiğneyenlerin cehennemle cezalandırılacaklarına dair Kur'an'da pek çok âyet bulunmaktadır.
8. İlmî Gerçekler. Kur'an, insanlığa gerekli olan ilmî gerçeklerin ve tabiat kanunlarının ilham kaynağını teşkil eden âyetleri de kapsamaktadır. Kur'an, bu ilmî gerçeklerden bir pozitif bilim kitabı gibi bahsetmek yerine insanları, âlemin yaratıcısının kudret ve büyüklüğünü düşünmeye, Allah'ın nimetlerini anarak O'nu yüceltmeye teşvik eder.
9. Kıssalar. Kur'ân-ı Kerîm önceki ümmetlerle, peygamberlerin hayatından da söz eder. Ancak bunları bir tarih kitabı gibi değil, insanların ibret alacakları bir üslûp ile anlatır.
10. Dualar. İnsan yapacağı işlerde sürekli Allah'ın yardımına muhtaç olduğu için Kur'an'da çeşitli dualar da yer almıştır.” (TDV.Yayınları – İMİHAL I, Sh:103-104)
1. İtikad. Başta Allah'a iman olmak üzere peygamberlere, meleklere, kitaplara, kazâ ve kadere, âhirete ait önemli konular ve inançla ilgili çeşitli meseleler, Kur'an'ın kapsadığı konuların başında gelir.
2. İbadetler. Kur'an'da müslümanların yapmakla yükümlü bulundukları namaz, oruç, hac, zekât vb. ibadetlere dair âyetler vardır.
3. Muâmelât. Kur'an bir toplumun devamını sağlayan ve toplum fertlerinin aralarındaki ilişkileri düzenleyen birtakım hükümleri kapsar. Kur'an'da alışveriş, emanet, bağış, vasiyet, miras, aile hayatı, nikâh ve boşanma gibi kişiyi ve toplumu ilgilendiren konulara dair açıklamalar ve hükümler vardır.
4. Ukubat. İslâm toplumunun mutluluğa erişebilmesi, bu toplum fertlerinin, İslâm'ın koyduğu kurallara aynen uymasıyla mümkün olur. Toplumun düzenini bozan, insan haklarını ve yasakları çiğneyen kimseler cezayı hak edecekleri için Kur'an bunlarla ilgili hükümleri de kapsamaktadır.
5. Ahlâk. Kur'an, kişilerin dünya ve âhiret mutluluğunun sağlamasına yardımcı olmak üzere, ana babaya hürmet, insanlarla iyi geçinme, iyiliği emretme, kötülükten sakındırma, adalet, doğruluk, alçak gönüllülük, merhamet, sevgi... gibi ahlâkî hükümleri de kapsamına almaktadır.
6. Nasihat ve Tavsiyeler. İnsanlara emir ve yasaklar konusunda duyarlı olmalarını, nefislerine esir düşmemelerini, dünyayı âhirete tercih etmemelerini, dünyada imtihana çekildiklerini hatırlatan, çeşitli tehlikelerden koruyan nasihat ve tavsiyeler de Kur'an'ın içerdiği konular arasındadır.
7. Va`d ve Vaîd. Allah'ın emirlerine boyun eğip yasaklarından kaçınanların cennetle mükâfatlandırılacaklarına, buyruklarını terk edip yasaklarını çiğneyenlerin cehennemle cezalandırılacaklarına dair Kur'an'da pek çok âyet bulunmaktadır.
8. İlmî Gerçekler. Kur'an, insanlığa gerekli olan ilmî gerçeklerin ve tabiat kanunlarının ilham kaynağını teşkil eden âyetleri de kapsamaktadır. Kur'an, bu ilmî gerçeklerden bir pozitif bilim kitabı gibi bahsetmek yerine insanları, âlemin yaratıcısının kudret ve büyüklüğünü düşünmeye, Allah'ın nimetlerini anarak O'nu yüceltmeye teşvik eder.
9. Kıssalar. Kur'ân-ı Kerîm önceki ümmetlerle, peygamberlerin hayatından da söz eder. Ancak bunları bir tarih kitabı gibi değil, insanların ibret alacakları bir üslûp ile anlatır.
10. Dualar. İnsan yapacağı işlerde sürekli Allah'ın yardımına muhtaç olduğu için Kur'an'da çeşitli dualar da yer almıştır.” (TDV.Yayınları – İMİHAL I, Sh:103-104)
2.
KURAN’IN
KILAVUZLUĞU:
Kuran’ın kimlere kılavuz olduğunu, gene Kuran şöyle söylüyor:
“Ki onlar, gayba inananlar, namazı
kılanlardır. Ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden, başkalarına pay
çıkaranlardır.
Hem sana vahyedilene hem de senden önce vahyedilene inananlardır
onlar. Âhıreti gereğince kavrayıp anlayanlar da onlardır.
İşte bunlardır Rablerinden bir hidayet üzere olanlar, işte bunlardır
gerçek anlamda kurtuluşu bulanlar.” (2/Bakara/3-5)
“Gerçek anlamda
kurtuluşu bulmak isteyenler” ve / veya “Kuran’daki İslam”ı kaynağından öğrenmek
isteyenler için o başvuru “Kitap”ı dır Kuran…
“Dinde
Zorlama”, “Dinde Aşırıya Gitmek” ve “Din İstismarı” yaparak, bilerek veya gaflete düşerek Dini Saptıran
kişilerin, Dini ve İnsanları kendi amaçlarına alet etmelerini engellemenin
doğru yolu, Kuran’ı tanıyıp, bilmekten geçer.
Şüphesiz ki “Gerçek” ler değişmez. Değişik ve
değişebilir olan insanların “Gerçek”leri algılayış, anlayış ve kavrayış
şeklidir; “Gerçek”lerden anladıklarıdır. Bundan hareketle, Dini saptıranların
etkilerinden arındırabilmek niyet ve maksadıyla, “Kuran”ı sadece “Kuran
Ayetleri”yle tanıtmaya çalışacak ve anladığımı paylaşacağım.
Kuran’ın tanıttığı Kuran ile, kişilerin
kendilerinin önceden bildiği Kuran’ı karşılaştırıp tekrar değerlendirmek;
Gördüğü “Ayetler”i kendi akıl ve
gönülleri / kalpleri ile yorumlamak, insanların kendi kişisel seçim, tercih ve
sorumluluğundadır.
Bu yazı dizisindeki alt konu başlıkları ile ilgili ayet guruplarının çoğu, Prof. Hüseyin Atay ve Prof. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Mealleri fihristlerinden alınmış, çok az bir kısmı da tarafımdan diğer Türkçe mealler taranarak derleme ile oluşturulmuştur.
Bütün ayetlerin Türkçeye çevirisi, Prof. Yaşar
Nuri Öztürk’ün Kuran Mealinden alınmıştır. Alt konuların açıklamasından
(tefsir) kaçınılmış ve alt konu gurubundaki ayetlerin konu başlığı ile
irtibatlandırılarak yorumlanması “nasip
sahipleri” ne bırakılmıştır.
Ancak,
Bu bağlamda, Kuran’ın anlaşılmasında,
ayetlerin lafzı kadar, Kuran’ın bütüncül anlatımı, ilke ve hedefleri, (ana
mesajı), Hz. Peygamberin açıklama ve uygulamasının ayrı ayrı önem taşıdığı
unutulmamalıdır.
Şahısların kendi kişisel yorum ve
tercihlerinin, Kuran’la irtibatlandırıp onları Kuran’ın mutlak hükmü olarak
algılanıp, açıklanması ve bunlarda dayatılması, neticede birden fazla çelişik
görüşün hepsinin “gerçek” olarak Kuran’a dayandırılması yanlışlığını ortaya
çıkarır ki bu sebeple: “Kuran'a nispet ettiğimiz sınırlı anlayışımız veya
Kuran’dan anladığımız, Kuran’ın mutlak manası ve mutlak hükmü olarak
gösterilemez.” kuralı
unutulmamalı ve Kuran’ın kılavuzluğunda konular Kuran’dan öğrenirken devamlı
dikkate alınmalıdır. Her mümin kendine müçtehittir
ve içtihadı da sadece kendini bağlar.
3.
GENEL OLARAK
KURAN VE HZ. PEYGAMBERE İNDİRİLİŞİ:
“Seni/sana okutacağız da artık unutmayacaksın.
Allah'ın dilediği müstesna. O,
açıklananı da gizleneni de bilir. Sana, en kolay olanı
kolaylaştıracağız.” (87/A'LÂ/ 6-8)
“Biz onu Kadir Gecesi'nde indirdik. Kadir Gecesi'nin niteliğini sana gösteren nedir? Kadir Gecesi bin
aydan daha hayırlıdır!” (97/KADİR/1-3)
“Elif, Lam,
Mim, Sad. Bir kitaptır bu; sana indirildi, onunla
uyarıda bulunasın diye ve inananlar için bir öğüt ve düşündürme olarak...
O halde, bundan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın. Rabbinizden size indirilene
uyun; O'nun berisinden bir takım velilerin ardına düşmeyin! Siz ne kadar da az öğüt
alıyorsunuz! ” (7/A'RAF/1-3)
“Azîz ve Rahîm'in indirdiği üzeresin. Babaları uyarılmamış, tam gaflet içinde bir toplumu uyarman için
gönderildin.” (36/YÂSÎN/ 5-6.)
“Biz o peygambere şiir öğretmedik. Şiir ona yaraşmaz/layık olamaz da. Ona vahyedilen, bir öğütten ve apaçık bir Kur'an'dan başka
şey değildir; Diri olanı uyarsın ve inkârcılar üzerine söz hak olsun diye
indirilmiştir.” (36/YÂSÎN/69-70)
“Şanı yücedir o kudretin ki, hakla bâtılı ayıran o Furkan'ı,
bütün âlemler için bir uyarıcı olsun diye kuluna indirdi. Göklerin ve yerin mülk ve saltanatı yalnız O'nundur. Çocuk
edinmemiştir O. Mülk ve saltanatında ortak yoktur O'na. Her şeyi yaratmış ve
her şeye bir ölçü ve oluş tarzı takdir etmiştir. Küfre batanlar dediler ki:
"Bu, onun uydurduğu bir düzmeceden başka şey değildir. Ve bu düzmecede
ona, başka bir topluluk da yardım etmiştir." Yemin olsun ki, bunu
söyleyenler bir zulüm, günah ve iftira sergilemişlerdir. Dediler ki: "Öncekilerin
masallarıdır bu. Birilerine yazdırdı onu. O ona sabah akşam
birileri tarafından yazdırılıyor." Şöyle söyle: "Onu göklerde ve yerdeki sırrı bilen
indirmiştir. Kuşkusuz O, Gafûr'dur, Rahîm'dir." (25/FURKÂN/1- 6)
“Tâ, Sîn, Mîm. İşte sana gerçeği apaçık gösteren Kitap'ın ayetleri…” (26/ŞUARA/1-2)
“Emin ol ki, sen bu Kur’an’a Hakîm ve Alîm bir kudret tarafından muhatap
kılınıyorsun” (27/NEML/6)
“Biz onu hak ile indirdik ve o hak ile indi.
Seni de ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Onu, bir Kur'an olarak,
insanlara dura dura okuyasın diye kısımlara ayırıp ağır ağır indirdik. De ki: "İster inanın ona, ister inanmayın. O, kendilerine daha önce ilim
verilmiş olanlara okunduğunda, onlar, çeneleri üstü secdelere
kapanıyorlar." (17/İSRÂ/105-107)
“Ayetlerimiz onlara açık seçik parçalar halinde okunduğu
zaman, bize ulaşmayı ummayanlar şöyle dediler: "Bundan başka bir Kur'an
getir yahut bunu değiştir." De ki: "Onu kendiliğimden değiştirmem
benim için söz konusu olamaz. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum. Rabbime isyan edersem, büyük
bir günün azabından korkuya düşerim." De ki: "Allah dileseydi, onu size okumazdım, onu size
bildirmezdi de. Ondan önce içinizde bir ömür kalmıştım. Hâlâ aklınızı kullanmayacak
mısınız?" (10/YÛNUS/15-16)
“Bu Kur'an, Allah'ın berisinden birilerince
yalan isnatlarla oluşturulmuş değildir. O, kendinden öncekinin tasdiki ve
Kitap'ın ayrıntılı kılınmasıdır. Kuşku ve çelişme yoktur onda. Âlemlerin
Rabbi'ndendir o. Yoksa "onu uydurdu" mu diyorlar! De ki: "Eğer doğru sözlüler iseniz Allah
dışında, elinizin yettiklerini de çağırın da onun benzeri bir sure ortaya
çıkarın." Hayır, düşündükleri gibi değil. Onlar, ilmini kuşatamadıkları ve
yorumu kendilerine hiç gelmemiş bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de
böyle yalanlamıştı. Bak da gör nasıl olmuştur zalimlerin sonu! İçlerinden buna
inanacak var, inanmayacak var. Bozguncuları Rabbin daha iyi bilir.” (10/YÛNUS/ 37-40)
“Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar! De ki:
"Öyleyse hadi, onun benzeri, uydurma on sure de siz getirin; eğer doğru
sözlüler iseniz, Allah'tan başka çağırabildiklerinizi de çağırın." Eğer size cevap
veremedilerse artık bilin ki o, ancak Allah'ın ilmiyle indirilmiştir. Ve O'ndan başka da ilah yoktur.
Artık Müslüman oluyor/Allah'a teslim oluyor musunuz? “ (11/HÛD/13-14)
“Yemin olsun ki, biz sana ikişerlerden/ikililerden/iç içe kıvrımlar
halindeki çift mânalılardan yedi taneyi ve şu büyük
Kur'an'ı verdik.” (15/HİCR/ 87)
“Hiç kuşkusuz, o zikiri/Kur'an'ı biz indirdik, biz; her hal
ve şartta onu muhakkak koruyacak olan da biziz.” (15/HİCR/ 9)
“Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah'ın dışında bir hakem
mi arayayım? Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onun,
Rabbinden hak olarak indirildiğini biliyorlar. Sakın kuşkuya düşenlerden olma.”
(6/EN'ÂM/114)
“Bu da
bizim indirdiğimiz bir kitaptır. Kutsal ve bereketli. Artık ona uyun
ve sakının ki size rahmet edebilsin."Kitap, bizden önce iki topluluğa indirildi. Biz onu
okuyup araştırmaktan gerçekten habersizdik." demeyesiniz. Şunu da söylemelisiniz:
"Eğer bize Kitap indirilmiş olsaydı, onlardan daha doğru yürüyüşlü
olurduk." Artık size Rabbinizden bir beyyine, bir kılavuz ve bir rahmet
gelmiş bulunuyor. Allah'ın ayetlerini yalanlayıp onlardan yüz çevirenden daha zalim kim
var? Ayetlerimize sırt dönenleri, yüz çevirmeleri yüzünden azabın en
acıklısıyla cezalandıracağız.” (6/EN'ÂM/155-157)
“Bu Kitap'ın indirilişi Aziz ve Hakim olan Allah'tandır. Emin ol, bu Kitap'ı biz sana hak olarak
indirdik. O halde, dini yalnız Allah'a özgüleyerek O'na kulluk/ibadet et” (39/ZÜMER/ 1-2)
“Kuşkusuz, bu Kitap'ı biz sana insanlar için hak olarak
indirdik. Artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir; kim de saparsa kendi
aleyhine sapmış olur. Sen onlar üzerine vekil değilsin.” (39/ZÜMER/ 41)
“Hâ, Mîm. Bu kitabın indirilişi, Azîz ve
Alîm olan Allah'tandır.” (40/MÜ'MİN/1-2)
“Onlara ayetlerimizi ufuklarda ve öz benliklerinin içinde
göstereceğiz. Ta ki, onun hak olduğu kendilerine ayan beyan belli
olsun. Kendisinin
her şey üzerinde bir tanık oluşu, senin Rabbine yetmez mi?” (41/FUSSİLET/53)
“İşte böylece sana da emrimizden bir ruh
vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan
dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nur yaptık. Hiç kuşkusuz,
sen, dosdoğru bir yola kılavuzluk etmektesin. Göklerde ve yerdeki her şeyin sahibi olan Allah'ın yoludur o. Gözünüzü
açın, bütün iş ve oluşlar Allah'a varır!” (42/ŞÛRÂ/ 52-53)
“İşte böyle! Biz sana Arapça bir Kur'an
vahyettik ki, ülke ve medeniyetlerin anasını ve çevresindekileri uyarasın. Ve
toplama günü konusunda da uyarıda bulunasın. Hiç kuşku yok o günde. Bir
bölük cennettedir, bir bölük ateşte.” (42/ŞÛRÂ/ 7)
“Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl! Hiç
kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yol üzerindesin. Gerçek şu: Bu Kur'an sana ve
toplumuna elbette ki bir hatırlatıcı/ bir düşündürücü/ bir şeref/ bir öğüttür.
Bundan sorumlu tutulacaksınız.” (43/ZUHRUF/ 43-44)
“Hâ, Mîm. Hikmeti sınırsız, kudreti sonsuz
Allah'tan, Kitap'ın indirilişidir bu...” (46/AHKAF/1-2)
“De ki: "Hiç düşündünüz mü? Eğer bu, Allah
katından ise ve siz onu tanımamışsanız, İsrailoğullarından bir tanık da onun
benzerine tanıklık edip inandığı halde, siz böbürlenmişseniz haliniz nice olur!
Allah, zalimler topluluğuna kılavuzluk etmez." (46/AHKAF/10)
“Hamd o Allah'a ki, kuluna Kitap'ı, kendisinde
hiçbir eğiklik ve çelişme yapmaksızın indirdi. Katından dosdoğru gelen
açık bir söz olarak indirdi onu. Ki, zorlu bir iş ve oluş konusunda uyarsın ve barışa yönelik
hayırlı ameller sergileyen müminlere, kendileri için güzel bir ödül
öngörüldüğünü muştulasın... Onlar, o hal üzere sonsuza dek kalıcıdırlar. Ve "Allah bir çocuk edindi" diyenleri uyarsın diye indirdi onu.” (18/KEHF/1-4)
“Gün olur, her ümmet için kendi aleyhlerine kendi içlerinden bir tanık çıkarırız. Seni de şu insanlar
hakkında tanık olarak getireceğiz. Sana bu Kitap'ı
indirdik ki her şey için ayrıntılı bir açıklayıcı, bir kılavuz, bir rahmet,
Müslümanlara da bir müjde olsun.” (16/NAHL/ 89)
“Elif, Lâm, Râ. Bir kitaptır bu. Ki indirdik
sana, çıkarasın diye insanları Rablerinin izniyle karanlıklardan nura; Hamîd,
Azîz olanın yoluna... O Allah'a ki yalnız O'nundur göklerdekiler ve yerdekiler. Hüsran haberi şiddetli
bir azaptan, o küfre batmışlara...” (14/İBRÂHİM/1-2)
“Elif, Lâm, Mîm. Kitap'ın indirilişidir bu. Kuşku, çelişme yok bunda. Âlemlerin
Rabbi'ndendir bu. Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar? Hayır, haktır o; senin Rabbindendir;
senden önce kendilerine hiçbir uyarıcı gelmemiş bir toplumu uyarman içindir.
Umulur ki, doğruya ve güzele kılavuzlanırlar.” (32/SECDE/1-3)
“Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar! Hayır, iman
etmiyorlar. Eğer doğru sözlü iseler, onun benzeri bir hadis/söz getirsinler.” (52/TÛR/33-34)
“Kitap'ı sana işte böyle indirdik. Kendilerine
kitap verdiklerimiz ona inanırlar. Şunlar içinden de ona inananlar vardır.
Bizim ayetlerimize, gerçeği örtenlerden başkası kafa tutmaz. Sen bundan önce herhangi bir kitap
okumuyordun; onu sağ elinle de yazmıyorsun. Eğer öyle olsaydı bâtıla saplananlar
mutlaka kuşku duyacaklardı. Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin göğüsleri içinde ayan beyan
ayetlerdir. Bizim ayetlerimizi, zalimlerden başka kimse inkâr etmez.” (29/ANKEBÛT/ 47-49)
“Eğer kulumuza indirdiğimizden kuşku içindeyseniz, hadi onun
benzerinden bir sure getirin! Allah dışındaki destekçilerinizi / tanıklarınızı da çağırın. Eğer
doğru sözlü kişilerseniz... Eğer yapamazsanız - ki asla yapamayacaksınız - korkun o ateşten ki yakıtı
insanlarla taşlardır. Küfre sapanlar için hazırlanmıştır o.” (2/BAKARA/ 23-24)
“De ki: "Kim Cebrail'e - ki o, Allah'ın izniyle Kur'an'ı
kendinden öncekini doğrulayıcı, insanlara yol gösterici ve müjde olarak senin
kalbine indirmiştir - düşman kesilirse,” (2/BAKARA/97)
“O, odur ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye kulu üzerine, gerçeği
apaçık gösteren ayetler indiriyor. Allah size karşı gerçekten çok şefkatli, çok merhametlidir.” (57/HADÎD/9)
“Elif, Lâm, Mîm, Râ. O Kitap'ın ayetleridir bunlar. Ve sana Rabbinden indirilen,
haktır. Ne var ki,
insanların çokları iman etmezler.” (13/RA'D/1)
“O Rahman, Öğretti Kur'an'ı,” (55/RAHMÂN/1-2)
“Biz indirdik o Kur'an'ı sana parça parça, biz!” (76/İNSÂN/23)
4.
KURAN'IN
KENDİNDEN ÖNCEKİ KİTAPLARLA BAĞLANTISI:
Kur'ân-ı Kerîm, kendinden önceki kitapları tasdik etmiş,
fakat onların koymuş olduğu bazı hükümleri ortadan kaldırarak yeni hükümler
getirmiştir.
“Hiç kuşkusuz, bu Kur'an, ilk sayfalarda da
elbette vardır. İbrahim'in ve Mûsa'nın sayfalarında.” ( 87/A'LÂ/18-19)
“Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve
İncil'de yazılmış bulacakları ümmi peygambere uyarlar; o onlara iyiliği emreder, kötü ve çirkinden onları
alıkoyar. Güzel şeyleri onlara helal kılar, pis şeyleri onlara yasaklar.
Sırtlarından ağırlıklarını indirir, üzerlerindeki zincirleri, bağları söküp
atar. Ona inanan, onu destekleyen, ona yardım eden, onunla indirilen ışığa uyan
kişiler, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (7/A'RAF/157)
“Kitap'tan sana vahyettiğimiz, kendinden öncekini tasdikleyici hakkın ta
kendisidir. Allah, kullarından tam haberdardır, onları iyice görmektedir.” (35/FATIR/31)
“O, elbette ki öncekilerin kitaplarında da
var. Beni İsrail bilginlerinin de onu bilmesi bunlar için bir belirti/kanıt
değil mi?” (26/ŞUARA/196-197)
“Bu Kur'an, Allah'ın berisinden birilerince yalan isnatlarla oluşturulmuş değildir.
O, kendinden öncekinin tasdiki ve Kitap'ın ayrıntılı
kılınmasıdır. Kuşku ve çelişme yoktur onda. Âlemlerin Rabbi'ndendir o.” (10/YÛNUS/37)
“Yemin olsun ki, resullerin hikâyelerinde, aklını ve gönlünü çalıştıranlar için
bir ibret vardır. Bu Kur'an, uydurulacak bir hadis/bir
söz değildir; aksine o, önündekini tasdikleyici, her şeyi ayrıntılı kılıcıdır.
İnanan bir topluluk için de bir kılavuz ve bir rahmettir.” (12/YÛSUF/111)
“Senin için söylenen, senden önceki resuller için söylenenden
başka şey değildir. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin hem çok affedicidir hem de acıklı bir
azabın sahibidir.” (41/FUSSİLET/43)
“De ki: "Hiç düşündünüz mü? Eğer bu, Allah katından ise ve siz onu
tanımamışsanız, İsrailoğullarından bir tanık da onun
benzerine tanıklık edip inandığı halde, siz böbürlenmişseniz haliniz
nice olur! Allah, zalimler topluluğuna kılavuzluk etmez.” (46/AHKAF/10)
“Halbuki ondan önce, bir önder ve bir rahmet olarak Mûsa'nın kitabı var! Bu Kur'an da öncekileri tasdikleyen bir kitaptır. Zulmedenleri
uyarsın, güzel davrananlara müjde olsun diye Arap dilindedir.” (46/AHKAF/12)
“Sen bundan önce herhangi bir kitap okumuyordun; onu sağ elinle de yazmıyorsun. Eğer öyle olsaydı bâtıla
saplananlar mutlaka kuşku duyacaklardı.” (29/ANKEBÛT/48)
“O, sana Kitap'ı, önündekileri tasdikleyici olarak hak bir
yoldan indirdi. Tevrat'ı ve İncil'i de indirmişti. Daha önce insanlara bir yol gösterici olarak Furkan'ı da indirdi. Şu bir gerçek ki,
Allah'ın ayetlerini örtüp inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Ve Allah
hem Azîz'dir hem intikam alıcı...” (3/ÂLİ IMRÂN/3-4)
“Sana da Kitap'ı hak olarak indirdik. Kitap'tan onun yanında bulunanı
tasdikleyici ve onu denetleyip güvenilirliğini sağlayıcı olarak... O halde onlar arasında Allah'ın
indirdiğiyle hükmet, Hak'tan sana gelenden uzaklaşıp onların keyiflerine uyma.
Sizden her biri için bir yol/şerîat ve bir yöntem belirledik. Allah dileseydi
sizi elbette bir tek ümmet yapardı. Ama size vermiş olduklarıyla sizi imtihana
çeksin diye öyle yapmamıştır. O halde hayırlarda yarışın. Tümünüzün dönüşü
Allah'adır. O size, tartışmış olduğunuz şeylerin esasını bildirecektir.” (5/MÂİDE/48)
B KURAN’IN NİTELİKLERİ
1.
KUR'AN, TERK
EDİLMİŞ BIRAKILDI:
“Resul de şöyle der: "Ey Rabbim, benim toplumum, bu Kur'an'ı terk
edilmiş/dışlanmış halde tuttular." (25. sure (FURKÂN) 30. ayet)
2.
KUR'AN, BİR
KISMINI KABUL EDERLER:
“Aynı şekilde, o bölücülere/yemin edip duranlara da beyyineler
indirmiştik. Onlar ki Kur'an'ı parça parça/bölük
bölük/falcılık aracı yaptılar.” (15. sure (HİCR)
90-91. ayet)
3.
KUR'AN, ARAPÇA:
“Biz onu sana, aklınızı çalıştırasınız
diye, Arapça bir Kur'an olarak indirdik.” (12. sure (YÛSUF)
2. ayet)
“İşte biz o Kur'an'ı Arapça bir hüküm
kaynağı olarak indirdik. Eğer sana gelen ilimden sonra onların
keyiflerine uyarsan, Allah'tan sana ne bir dost nasip olur ne de bir koruyucu.” (13. sure (RA'D) 37. ayet)
“Biz, görevlendirdiğimiz her resulü ancak kendi toplumunun diliyle
gönderdik ki, onlara açık seçik beyanda bulunsun. Bunun ardından, Allah
dilediğini saptırır, dilediğini de iyiye ve güzele kılavuzlar. Azîz'dir,
Hakîm'dir O!” (14. sure
(İBRÂHİM) 4. ayet)
“Yemin olsun ki, biz, onların, "Kur'an'ı ona
bir insan öğretiyor" demekte olduklarını biliyoruz. Nispet etmeye
uğraştıkları adamın dili yabancıdır. Oysaki bu, apaçık Arapça bir dildir.” (16. sure (NAHL) 103. ayet)
“Biz onu; senin dilinle kolaylaştırdık ki,
sakınanları onunla müjdeleyesin, inatçı bir kavmi de onunla uyarasın.” (19. sure (MERYEM) 97. ayet)
“Biz onu işte böyle, Arapça bir Kur'an olarak
indirdik ve onun içinde tehditleri türlü ifadelerle sıraladık ki sakınabilsinler
yahut da Kur'an onlara yeni bir hatırlatıcı/hatırlatma sunsun.” (20. sure (TÂHÂ) 113. ayet)
“Açık seçik Arapça bir dille indirdi.” (26. sure (ŞUARA) 195. ayet)
“Biz onu Arapça konuşmayanlardan birine
indirseydik de, O onu onlara okusaydı, yine de ona inanmayacaklardı. Biz onu suçluların kalplerine işte böyle yolladık.” (26. sure (ŞUARA) 198-200 ayet)
“Bunu, eğri büğrüsü olmayan
Arapça bir Kur'an olarak indirdik ki, korunup sakınabilsinler.” (39. sure (ZÜMER) 28. Ayet)
“Bilgi ile donanmış bir toplum için
ayetleri, Arapça bir Kur'an halinde ayrıntılı kılınmış bir kitaptır bu.” (41. sure (FUSSİLET) 3. Ayet)
“Eğer biz onu yabancı dilde bir Kur'an yapsaydık, elbette
şöyle diyeceklerdi: "Ayetleri ayrıntılı kılınmalı değil miydi?/Arap'a
yabancı dil mi?/ister yabancı dilde, ister Arapça!" De ki: "O, iman
edenler için bir kılavuz, bir şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır.
Ve Kur'an, onlar için bir körlüktür. Böylelerine, çok uzak bir mekândan
seslenilmektedir." (41. sure (FUSSİLET) 44. ayet)
“İşte böyle! Biz sana Arapça bir Kur'an vahyettik ki,
ülke ve medeniyetlerin anasını ve çevresindekileri uyarasın. Ve toplama günü konusunda da
uyarıda bulunasın. Hiç kuşku yok o günde. Bir bölük cennettedir, bir bölük
ateşte.” (42. sure (ŞÛRÂ) 7. ayet)
“Biz onu akıl erdiresiniz diye
Arapça bir Kur'an yaptık.” (43. sure (ZUHRUF) 3. ayet)
“Biz o Kur'an'ı senin dilinle/senin
diline kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alabilsinler.” (44. sure (DUHÂN) 58. ayet)
“Hâlbuki ondan önce, bir önder ve bir rahmet olarak Mûsa'nın kitabı var! Bu Kur'an da
öncekileri tasdikleyen bir kitaptır. Zulmedenleri
uyarsın, güzel davrananlara müjde olsun diye Arap dilindedir.” (46. sure (AHKAF) 12. ayet)
4.
KUR'AN, ELÇİ OLARAK:
“Allah'ın ayetleri size okunuyor, Resulü de aranızda; peki, nasıl küfre sapıyorsunuz? Kim Allah'a sarılırsa dosdoğru yola iletilmiştir o...” (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 101 ayet.)
“Ey Ehlikitap! Resulümüz size geldi. Kitap'tan
saklamış olduklarınızın çoğunu size ayan-beyan açıklıyor;
çoğundan da geçiyor. Şu bir gerçek ki, size Allah'tan bir ışık ve apaçık bir
Kitap gelmiştir.” (5. sure (MÂİDE) 15. ayet)
“Elif, Lâm, Râ. Hakîm ve Habîr olandan bir
kitaptır ki bu, ayetleri önce muhkem kılınmış, sonra ayrıntılı hale
getirilmiştir. Ki başkasına değil, yalnız Allah'a ibadet edesiniz! Kuşkusuz, ben size O'ndan gelen bir uyarıcı ve müjdeciyim.
Af dileyin Rabbinizden; sonra da tövbe ile O'na yönelin ki, belirlenmiş
bir süreye kadar sizi güzel bir nimetle nimetlendirsin ve her farklı derece
sahibine hak ettiği ödülü versin. Eğer yüz çevirirseniz, o takdirde sizi büyük
bir günün azabıyla korkuturum.” (11. sure
(HÛD) 1-3. ayet)
“Elif, Lâm, Râ. Bir kitaptır bu. Ki indirdik
sana, çıkarasın diye insanları Rablerinin izniyle karanlıklardan nura; Hamîd,
Azîz olanın yoluna...” (14. sure (İBRÂHİM)
1. ayet)
“Müminlere bir kılavuz ve muştudur o.” (27. sure (NEML) 2. ayet)
“Ve elbette o, inananlara bir kılavuz ve rahmettir.” (27. sure (NEML) 77. ayet)
“Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar? Hayır, haktır o; senin
Rabbindendir; senden önce kendilerine hiçbir uyarıcı gelmemiş bir toplumu
uyarman içindir. Umulur ki, doğruya ve güzele kılavuzlanırlar.” (32. sure (SECDE) 3. ayet)
“Kendilerine ilim verilenler, Rabbinden sana
indirilenin, hakkın ta kendisi olduğunu, Hamîd ve Azîz olan Allah'ın
yoluna kılavuzladığını görürler.” (34. sure (SEBE') 6. ayet)
“İşte böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap
nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu,
kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nur yaptık.
Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yola kılavuzluk etmektesin.” (42. sure (ŞÛRÂ) 52. ayet)
“Dileseydik onları sana mutlaka gösterirdik de sen
onları yüzlerinden kesinlikle tanırdın. Zaten sen onları, sözlerinin tarzından
da tanırsın. Allah tüm yaptıklarınızı biliyor.” (47. sure (MUHAMMED) 30. ayet)
“O halde Allah'a kaçın/sığının! Ben size
O'ndan gelmiş açıklayıcı bir uyarıcıyım. Allah'ın yanına başka bir ilah koymayın! Ben size O'ndan
gelmiş açıklayıcı bir uyarıcıyım.“ (51. sure (ZÂRİYÂT) 50-51. Ayet)
“Bir elçi indirmiştir ki, iman edip hayra ve
barışa yönelik işler sergileyenleri, karanlıklardan nura çıkarmak için Allah'ın
ayetlerini açık seçik okur. Allah'a inanıp hayra ve barışa yönelik işler
yapanları Allah, altlarından ırmaklar akan cennetlere/bahçelere koyacaktır.
Onlar orada sonsuza dek kalıcıdır. Allah böylesi için rızkı gerçekten
güzelleştirmiştir.” (65. sure
(TALÂK) 11. Ayet)
5.
KUR'AN,
ÖNCEKİLERE (DİĞER VAHİY KİTAPLARIYLA), ELÇİ OLARAK:
“Ey Ehlikitap! Resullerin arası kesildiği bir sırada
resulümüz size geldi; ayan-beyan açıklamalarda bulunuyor. "Bize ne müjdeci geldi ne uyarıcı" demeyesiniz. İşte
müjdeci de geldi size, uyarıcı da. Allah her şeye kadirdir.” (5. sure (MÂİDE) 19. ayet)
“Allah'ı, kadrine/şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar. Çünkü,
"Allah, insana hiçbir şey vahyetmemiştir." dediler. De ki
"Mûsa'nın insanlara bir ışık, bir kılavuz olarak getirdiği Kitap'ı kim
indirdi? Siz o Kitap'ı birtakım parşömenler yapıp ortaya sürüyorsunuz,
birçoğunu da saklıyorsunuz. Size, sizin de atalarınızın da bilmediği şeyler
öğretildi." "Allah" de, sonra bırak onları saplandıkları batakta
oynayadursunlar.” (6. sure (EN'ÂM) 91. ayet)
“Sonra, güzel davrananlara nimetimizi
tamamlamak, her şeyi ayrıntılı kılmak, bir kılavuz ve rahmet olmak üzere
Mûsa'ya o Kitap'ı verdik ki onlar Rablerine kavuşacaklarına
inanabilsinler. Bu da bizim indirdiğimiz bir kitaptır. Kutsal ve bereketli. Artık ona uyun ve sakının
ki size rahmet edebilsin. "Kitap, bizden önce iki topluluğa indirildi. Biz onu
okuyup araştırmaktan gerçekten habersizdik." demeyesiniz. "Eğer bize Kitap indirilmiş olsaydı, onlardan daha doğru yürüyüşlü
olurduk." Artık size Rabbinizden bir beyyine, bir
kılavuz ve bir rahmet gelmiş bulunuyor. Allah'ın ayetlerini yalanlayıp
onlardan yüz çevirenden daha zalim kim var? Ayetlerimize sırt dönenleri, yüz
çevirmeleri yüzünden azabın en acıklısıyla cezalandıracağız. Neyi bekliyorlar? Kendilerine meleklerin gelmesini mi,
Rabbinin gelmesini mi, yoksa Rabbinin bazı mucizelerinin gelmesini mi? Rabbinin bazı mucizeleri geldiği
gün, daha önce iman etmemiş yahut imanında bir hayır sahibi olamamış kişiye
imanı hiçbir yarar sağlamayacaktır. De ki: "Bekleyin! Doğrusu biz de
bekliyoruz." Dinlerini parça parça edip fırkalara, hiziplere bölünenler var ya, senin onlarla hiçbir
ilişiğin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır. Allah onlara, yapıp ettiklerini
haber verecektir.” (6. sure (EN'ÂM) 154-159. ayet)
“Allah, sözün en güzelini, birbirine benzer
iç içe ikili manalar ifade eden bir Kitap halinde indirmiştir.
Rablerinden korkanların ondan derileri ürperir. Sonra da hem derileri hem de
kalpleri, Allah'ın Zikri/Kur'an'ı karşısında yumuşar. Bu, Allah'ın kılavuzudur ki, onunla dilediğini/dileyeni hidayete
erdirir. Allah'ın saptırdığına gelince, ona kılavuzluk edecek
yoktur.” (39. sure (ZÜMER) 23. ayet)
“Kuşkusuz, bu Kitap'ı biz sana insanlar için hak
olarak indirdik. Artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir; kim de saparsa
kendi aleyhine sapmış olur. Sen onlar üzerine vekil değilsin.” (39. sure (ZÜMER) 41. ayet)
“Onlar, o zikiri/Kur'an'ı kendilerine geldiğinde inkâr ettiler. Hâlbuki
o, eşsiz yücelikte bir Kitap'tır. Bâtıl ona, ne önünden gelebilir ne de arkasından. Hakîm ve
Hamîd Allah'tan bir indirmedir o. Senin için söylenen, senden önceki resuller için söylenenden başka şey
değildir. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin hem çok affedicidir hem de acıklı bir
azabın sahibidir. “Eğer biz onu yabancı dilde bir Kur'an yapsaydık, elbette şöyle
diyeceklerdi: "Ayetleri ayrıntılı kılınmalı değil miydi? / Arap'a yabancı
dil mi? / ister yabancı dilde, ister Arapça!" De
ki: "O, iman edenler için bir kılavuz, bir şifadır. İnanmayanlara gelince,
onların kulaklarında bir ağırlık vardır. Ve Kur'an, onlar için bir körlüktür.
Böylelerine, çok uzak bir mekândan seslenilmektedir." (41. sure (FUSSİLET) 41-44. ayet)
“Küfre saplanıp Allah'ın yolundan alıkoyanların yapıp ettiklerini O, boşa
çıkarmıştır. İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlar ve Muhammed'e
indirilene -ki o onların Rablerinden bir haktır- inanmış olanlara gelince,
Allah onların çirkin davranışlarını örtmüş ve gönüllerini barışa yöneltmiştir. Bu böyledir; çünkü küfre batanlar boş
ve tutarsıza uymuşlardır. İman edenler ise
Rablerinden gelen hakka uymuşlardır. İşte Allah, insanlara kendi
durumlarını bu şekilde örnekleyerek anlatır.” (47. sure (MUHAMMED) 1-3. ayet)
6.
KUR'AN'A
İMAN:
“Beraberinizdekini doğrulayıcı olarak indirmiş bulunduğuma inanın. Onu ilk
inkar eden siz olmayın. Benim ayetlerimi az bir bedel karşılığı satmayın. Ve
yalnız benden sakının.” (2. sure (BAKARA)
41. ayet)
“Eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i ve kendilerine indirilmiş
olanı gerektiği şekilde uygulasalardı elbette ki hem üstlerinden hem
ayaklarının altından rızıklanacaklardı. İçlerinde orta yolu izleyen bir topluluk var. Ama onların çoğunluğunun
yapmakta olduğu ne kadar da kötü!” (5. sure
(MÂİDE) 66. ayet)
“De ki: "Ey Ehlikitap! Siz, Tevrat'ı, İncil'i ve
Rabbinizden size indirileni tam uygulamadıkça hiçbir şey değilsiniz." Rabbinden sana indirilen,
onlardan birçoğunun küfür ve azlığını elbette artıracaktır. Küfre batan
topluluk için tasalanma artık.” (5. sure
(MÂİDE) 68. ayet)
“Eğer Allah'a, peygambere ve ona indirilene inanmış
olsalardı, küfre sapanları dostlar edinmezlerdi. Ama onların çokları yoldan sapmışlardır.” (5. sure (MÂİDE) 81. ayet)
"Bize hem bu dünyada güzellik yaz hem de
ahirette. Dönüp dolaşıp sana geldik." Buyurdu ki:
"Azabıma dilediğimi çarptırırım. Rahmetime gelince, o her şeyi çepeçevre
kuşatmıştır. Ben onu; sakınıp korunanlara, zekâtı verenlere, ayetlerimize
inananlara yazacağım." (7. sure
(A'RAF) 156. ayet)
“Allah'ın ayetlerine inanmayanlara Allah kılavuzluk etmez. Onlar için acıklı bir azap
öngörülmüştür. Yalanı ancak, Allah'ın ayetlerine inanmayanlar uydururlar. Yalancılık
edenler onların ta kendileridir.” (16. sure (NAHL)
104-105. ayet)
7.
KUR'AN,
MÜBAREK KILINDI, KUTSANDI:
“Bu, bereketli bir Zikir'dir ki, onu indirdik.
Yoksa siz onu inkâr mı ediyorsunuz?” (21. sure
(ENBİYÂ) 50. ayet)
8.
KUR'AN,
KÂFİRLERİN ANLAMALARINA KAPALIDIR:
“Kur'an okuduğunda, seninle, âhirete
inanmayanlar arasına gizli bir perde çekeriz.” (17. sure (İSRÂ) 45. ayet)
“Kendisine Rabbinin ayetleri hatırlatıldığı halde,
onlardan yüz çeviren ve iki elinin hazırlayıp önden gönderdiği şeyleri
unutandan daha zalim kim olabilir? Şu bir gerçek ki, biz onların kalpleri
üzerine onu anlamamaları için kabuklar geçirdik, kulakları içine de ağırlıklar
koyduk. Onları hidayete çağırsan da bu durumda hidayete asla ulaşamazlar.” (18. sure (KEHF) 57. ayet)
9.
KUR'AN,
AÇIK-NET:
“İşte bu yüzden biz, İsrailoğulları üzerine şunu yazdık: Kim bir
kişiyi, bir kişiye karşılık yahut yeryüzünde bir fesat sebebiyle olmaksızın
öldürürse, insanları toptan öldürmüş gibidir. Ve kim bir kişiye hayat verirse
insanlara toptan hayat vermiş gibidir. Andolsun,
resullerimiz onlara açık-seçik kanıtlar getirmişlerdir. Ama onlardan
birçoğu bunun ardından da yeryüzünde zulüm ve azgınlığa sapmaktadır. (5. sure (MÂİDE) 32. ayet)
“Biz onu, böylece açık seçik ayetler
halinde indirdik. Kuşkusuz, Allah, dilediğine/dileyene kılavuzluk eder.” (22. sure (HAC) 16. ayet)
“Bir suredir, indirdik onu; farz kıldık onu... Ve içinde açık seçik ayetler
indirdik ki, düşünüp ders alabilesiniz.” (24. sure (NÛR) 1. ayet)
“Bunu, eğri büğrüsü olmayan Arapça bir Kur'an olarak indirdik
ki, korunup sakınabilsinler.” (39. sure (ZÜMER) 28. ayet)
10.
KUR'AN,
MÜKEMMEL/DETAYLI:
“Yeryüzünde debelenen hiçbir canlı, iki kanadıyla uçan hiçbir kuş istisna olmamak üzere hepsi sizin
gibi ümmetlerdir. Biz bu Kitap'ta, herhangi bir şeyi ne
eksik bıraktık ne fazla yaptık. Onlar, sonunda Rableri önünde
haşredilirler.” (6. sure (EN'ÂM) 38. ayet)
“Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış
bir halde indirmişken, Allah'ın dışında bir hakem mi arayayım?
Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onun, Rabbinden hak olarak indirildiğini
biliyorlar. Sakın kuşkuya düşenlerden olma.” (6. sure
(EN'ÂM) 114. ayet)
“Rabbinin sözü hem doğruluk hem de adalet
bakımından tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur. En iyi
işiten, en iyi bilendir O.” (6. sure (EN'ÂM) 115. ayet)
“Yemin olsun ki, biz onlara, ilme uygun biçimde,
ayrıntılı kıldığımız bir Kitap getirdik. İnanan bir topluluk için bir
kılavuz, bir rahmettir o.” (7. sure (A'RAF) 52. ayet)
“Bu Kur'an, Allah'ın berisinden birilerince yalan isnatlarla oluşturulmuş değildir.
O, kendinden öncekinin tasdiki ve Kitap'ın ayrıntılı kılınmasıdır. Kuşku ve çelişme yoktur onda. Âlemlerin Rabbi'ndendir o.”
(10. sure (YÛNUS) 37. ayet)
“Yemin olsun ki, resullerin hikâyelerinde, aklını ve gönlünü çalıştıranlar için
bir ibret vardır. Bu Kur'an, uydurulacak bir hadis/bir
söz değildir; aksine o, önündekini tasdikleyici, her şeyi ayrıntılı kılıcıdır.
İnanan bir topluluk için de bir kılavuz ve bir rahmettir.” (12. sure (YÛSUF) 111. ayet)
“Biz onu; senin dilinle kolaylaştırdık ki,
sakınanları onunla müjdeleyesin, inatçı bir kavmi de onunla uyarasın.” (19. sure (MERYEM) 97. ayet)
11.
KUR'AN,
ÖNCEKİ GELEN TÜM KİTAPLARI TASDİK EDER, BELGELER:
Beraberinizdekini doğrulayıcı olarak indirmiş bulunduğuma inanın. Onu ilk inkar eden siz olmayın.
Benim ayetlerimi az bir bedel karşılığı satmayın. Ve yalnız benden sakının.” (2. sure (BAKARA) 41. ayet)
“Yanlarındakini doğrulamak üzere kendilerine Allah katından bir
kitap geldiğinde, daha önce inkâr edenlere karşı zafer isteyip durdukları
halde, tanıyıp bildikleri kendilerine gelince, onu inkâr ettiler. Küfre sapanların üstüne olsun
Allah'ın laneti!...” (2. sure (BAKARA) 89. ayet)
“Onlara, "Allah'ın indirmiş olduğuna inanın" denildiğinde şöyle konuşurlar:
"Biz, bize indirilene inanırız." Ve ondan ötesini inkâr ederler. Oysaki o, kendilerinin yanındakini doğrulayıcı bir gerçektir.
Söyle onlara: "Madem iman sahibiydiniz, daha önce Allah'ın peygamberlerini
niye öldürüyordunuz?" (2. sure (BAKARA) 91. ayet)
“De ki: "Kim Cebrail'e - ki o, Allah'ın izniyle Kur'an'ı
kendinden öncekini doğrulayıcı, insanlara yol gösterici ve müjde olarak senin
kalbine indirmiştir - düşman kesilirse, “ (2. sure
(BAKARA) 97. ayet)
“Biz senin, yüzünün ha bire göğe doğru çevrildiğini elbette görüyoruz. Hoşlanacağın bir kıbleye
seni elbette döndüreceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Nerede
olsanız yüzünüzü Mescid-i Haram yönüne döndürün. Kendilerine
kitap verilenler, onun, Rablerinden bir gerçek olduğunu çok iyi bilirler.
Allah onların yapıp ettiklerinden habersiz değildir.” (2. sure (BAKARA) 144. ayet)
“Ehlikitap'a sen her türlü mucizeyi getirsen de onlar senin kıblene uymazlar; sen de onların
kıblesine uymayacaksın. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Eğer sen,
ilimden nasibin sana geldikten sonra onların boş ve iğreti arzularına uyarsan,
işte o zaman kesinlikle zalimlerden olursun.
Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu öz oğullarını tanıdıkları
gibi tanırlar. Bununla birlikte, içlerinden bir zümre, bilip durdukları halde
gerçeği gizliyorlar.” (2. sure (BAKARA) 145-146. ayet)
“O, sana Kitap'ı, önündekileri
tasdikleyici olarak hak bir yoldan indirdi. Tevrat'ı ve İncil'i de indirmişti.” (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 3. ayet)
“Ey kendilerine kitap verilenler! Biz bir
takım yüzleri
silip arkalarına çevirmeden yahut Cumartesi Ashabı'nı lanetlediğimiz gibi
onları da lanetlemeden önce, yanınızda bulunanı
tasdikleyici olarak indirdiğimize inanın. Allah'ın emri yerine getirilmiş
olacaktır.” (4. sure (NİSA) 47. ayet)
“Sana da Kitap'ı hak olarak indirdik. Kitap'tan onun yanında bulunanı
tasdikleyici ve onu denetleyip güvenilirliğini sağlayıcı olarak... O halde onlar arasında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, Hak'tan
sana gelenden uzaklaşıp onların keyiflerine uyma. Sizden her biri için bir
yol/şerîat ve bir yöntem belirledik. Allah dileseydi sizi elbette bir tek ümmet
yapardı. Ama size vermiş olduklarıyla sizi imtihana çeksin diye öyle
yapmamıştır. O halde hayırlarda yarışın. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O
size, tartışmış olduğunuz şeylerin esasını bildirecektir.” (5. sure (MÂİDE) 48. ayet)
“Bu da bizim, kentlerin/medeniyetlerin anasını uyarman için indirdiğimiz bir
Kitap. Kutsal -bereketli, kendinden öncekini doğrulayıcı. Âhirete inananlar, ona da inanırlar ve onlar namazlarına
devam ederler.” (6. sure (EN'ÂM) 92. ayet)
“Allah, müminlerin canlarını ve mallarını, karşılığında kendilerine cennet vermek üzere
satın almıştır. Allah yolunda çarpışırlar da öldürürler, öldürülürler. Allah'ın; Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da kendi üzerine hak
olarak yazdığı bir vaattır bu. Ahdine, Allah'tan daha vefalı kim var?
Perçinlediğiniz bu antlaşmanızdan ötürü müjdeler olsun size. İşte budur
o büyük başarının ta kendisi.” (9. sure
(TEVBE) 111. ayet)
“Bu Kur'an, Allah'ın berisinden
birilerince yalan isnatlarla oluşturulmuş değildir. O, kendinden öncekinin
tasdiki ve Kitap'ın ayrıntılı kılınmasıdır. Kuşku ve çelişme yoktur onda.
Âlemlerin Rabbi'ndendir o.” (10. sure (YÛNUS) 37. ayet)
“Yemin olsun ki, resullerin hikâyelerinde, aklını ve gönlünü
çalıştıranlar için bir ibret vardır. Bu Kur'an, uydurulacak bir hadis/bir söz
değildir; aksine o, önündekini tasdikleyici, her şeyi ayrıntılı kılıcıdır.
İnanan bir topluluk için de bir kılavuz ve bir rahmettir.” (12. sure (YÛSUF) 111. ayet)
“Biz sadece Rabbinin emrini indiririz/biz ancak
Rabbinin emriyle ineriz. Önümüzdeki, arkamızdaki ve bunlar
arasındaki her şey O'nundur. Rabbin asla unutkan değildir.” (19. sure (MERYEM) 64. ayet)
“Yoksa O'nun dışında bazı ilahlar mı edindiler? De ki: "Susturucu
delilinizi getirin! Benimle beraber olanların da
benden öncekilerin de Zikir'i budur. Ne yazık ki onların çokları
hakkı bilmezler; bu yüzden de yüz çevirirler." (21. sure (ENBİYÂ) 24. ayet)
“Sözü gereğince düşünmediler de ondan mı, yoksa kendilerine ilk atalarına
gelmeyen bir şey geldi diye mi?” (23. sure
(MÜ'MİNÛN) 68. ayet)
“O, elbette ki öncekilerin kitaplarında da var. Beni İsrail bilginlerinin de onu bilmesi bunlar için bir belirti/kanıt
değil mi?” (26. sure (ŞUARA) 196-197. ayet)
“İşte böyle vahyeder sana ve senden
öncekilere Azîz ve Hakîm olan Allah!” (42. sure (ŞÛRÂ) 3. ayet)
“Hâlbuki ondan önce, bir önder ve bir rahmet
olarak Mûsa'nın kitabı var! Bu Kur'an da öncekileri tasdikleyen bir
kitaptır. Zulmedenleri uyarsın, güzel davrananlara müjde olsun diye Arap
dilindedir.” (46. sure (AHKAF) 12. ayet)
“Dediler ki: "Ey toplumumuz! Biz; Mûsa'dan
sonra indirilen, kendinden öncekini doğrulayan, hakka ve dosdoğru yola ileten bir Kitap
dinledik." (46. sure (AHKAF) 30. ayet)
“Bu da ilk uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır.” (53. sure (NECM) 56. ayet)
“Hiç kuşkusuz, bu Kur'an, ilk sayfalarda da
elbette vardır. İbrahim'in ve Mûsa'nın sayfalarında.” (87. sure (A'LÂ) 18-19. ayet)
12.
KUR'AN,
TUTARLI:
“Allah; hakkında birbiriyle didişen
ortakların bulunduğu bir adamla, bir tek ere teslim olan bir adamı örnek verdi.
Örnek olarak bu ikisi eşit olur mu? Hamd, yalnız Allah'adır. Ama onların çokları bilmiyorlar.” (39. sure (ZÜMER) 29. ayet)
13.
KUR'AN,
ÖNCEKİ KİTAPLARI TAMAMLAR:
“Kitap'tan sana vahyettiğimiz, kendinden
öncekini tasdikleyici hakkın ta kendisidir. Allah, kullarından tam haberdardır, onları iyice görmektedir.” (35. sure (FATIR) 31. ayet)
14.
KUR'AN,
KENDİNİ TANIMLANMASI:
“İşte sana o Kitap! Kuşku, çelişme, tutarsızlık
yok onda. Bir kılavuzdur o, korunup sakınanlar için.” (2. sure (BAKARA) 2. ayet)
“And olsun, biz sana açık-seçik ayetler
indirdik. Onları, pislik ve sapıklığa bulaşmış olanlardan başkası inkâr etmez.” (2. sure (BAKARA) 99. ayet)
“Gerçek, Rabb'inden gelir. O halde sakın kuşkuya düşenlerden
olma.” (2. sure (BAKARA) 147. ayet)
“Nitekim size aranızdan bir resul göndermişiz; size ayetlerimizi okuyor, sizi temizleyip arıtıyor, size
Kitap'ı ve hikmeti öğretiyor, size, daha önce bilmediklerinizi belletiyor.” (2. sure (BAKARA) 151. ayet)
“İşte bu sana ayetlerden ve hikmetlerle dolu Zikir'den
okuduğumuzdur.” (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 58. ayet)
“Bu, insanlara bir açıklama, korunup
sakınanlara da bir öğüt ve kılavuzdur.” (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 138. ayet)
“Ey Ehlikitap! Resulümüz size geldi. Kitap'tan saklamış olduklarınızın çoğunu size
ayan-beyan açıklıyor; çoğundan da geçiyor. Şu bir
gerçek ki, size Allah'tan bir ışık ve apaçık bir Kitap gelmiştir. Allah, rızasına uyanları o Kitap'la esenlik ve barış yollarına
iletir ve onları kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarıp şaşmayan ve
sapmayan dosdoğru yola kılavuzlar. ” (5. sure (MÂİDE) 15-16. ayet)
“Yahudiler dediler ki:
"Allah'ın eli bağlıdır." Kendi elleri bağlandı/elleri
bağlanasıcalar! Söylemiş oldukları yüzünden lanetlendiler. Söylediklerinin
aksine, Allah'ın iki eli de alabildiğine açıktır; dilediği gibi bağışta
bulunur. İnan olsun ki, Rabbinden sana indirilen, küfür
ve taşkınlık yönünden onları iyice azdıracaktır. Onların arasına, ta kıyamet
gününe kadar düşmanlık ve nefret atmışızdır. Ne zaman savaş için bir ateş
yaksalar, Allah onu söndürür de onlar yeryüzünde yine bozgunculuğa koşarlar.
Ama Allah, bozguncuları sevmez.” (5. sure
(MÂİDE) 64. ayet)
“Allah'tan korkanlara onların hesabından bir şey yoktur ama yine de bir hatırlatma
olmalı. Belki sakınırlar.” (6. sure (EN'ÂM) 69. ayet)
“Yemin
olsun ki, biz onlara, ilme uygun biçimde, ayrıntılı kıldığımız bir
Kitap getirdik. İnanan bir topluluk için bir kılavuz, bir rahmettir o.” (7. sure (A'RAF) 52. ayet)
“Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve
İncil'de yazılmış bulacakları ümmi peygambere uyarlar; o onlara iyiliği
emreder, kötü ve çirkinden onları alıkoyar. Güzel şeyleri onlara helal kılar,
pis şeyleri onlara yasaklar. Sırtlarından ağırlıklarını indirir, üzerlerindeki
zincirleri, bağları söküp atar. Ona inanan, onu destekleyen, ona yardım eden, onunla indirilen
ışığa uyan kişiler, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (7. sure (A'RAF) 157. ayet)
“Onlara bir ayet getirmediğinde, "onu da şurdan burdan derleseydin ya," diye
konuşurlar. De ki: "Ben sadece Rabbimden bana
vahyedilene uyuyorum. Bu, Rabbinizden gelen gönül gözleridir, doğruya
kılavuzdur, iman eden bir toplum için rahmettir." (7. sure (A'RAF) 203. ayet)
“Kur'an okunduğu zaman onu dinleyin
ve susun ki, size rahmet edilsin.” (7. sure (A'RAF) 204. ayet)
“Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, gönüller derdine bir
şifa, inananlara bir kılavuz ve bir rahmet geldi. De ki: "Allah'ın lütfuyla, O'nun rahmetiyle, sadece onunla sevinip
ferahlasınlar! O, onların toplayıp yığdıklarından hayırlıdır." (10. sure (YÛNUS) 57-58. ayet)
“Elif, Lâm, Râ. Hakîm ve Habîr olandan bir
kitaptır ki bu, ayetleri önce muhkem kılınmış, sonra ayrıntılı
hale getirilmiştir.” (11. sure (HÛD) 1. ayet)
“Resullerin haberlerinden, kendisiyle kalbini destekleyip sağlamlaştıracağımız her şeyi sana
anlatıyoruz. Bunun içinde sana hak gelmiştir. Bunda,
inananlar için bir öğüt ve hatırlatma da vardır.” (11. sure (HÛD) 120. ayet)
“Elif, Lâm, Râ. O apaçık, apaydınlık Kitap'ın
ayetleridir bunlar. Biz onu sana, aklınızı çalıştırasınız diye, Arapça bir Kur'an olarak
indirdik. Biz bu Kur'an'ı sana vahyederek, hikâyelerin en güzelini anlatıyoruz. Oysaki sen, bundan önce
bunlardan tamamen habersiz olanlardandın.” (12. sure (YÛSUF)
1-3. ayet)
“Yemin olsun ki, resullerin hikâyelerinde, aklını ve gönlünü çalıştıranlar için
bir ibret vardır. Bu Kur'an, uydurulacak bir hadis/bir
söz değildir; aksine o, önündekini tasdikleyici, her şeyi ayrıntılı kılıcıdır.
İnanan bir topluluk için de bir kılavuz ve bir rahmettir.” (12. sure (YÛSUF) 111. ayet)
“İşte biz o Kur'an'ı Arapça bir hüküm
kaynağı olarak indirdik. Eğer sana gelen ilimden sonra onların
keyiflerine uyarsan, Allah'tan sana ne bir dost nasip olur ne de bir koruyucu.”
(13. sure (RA'D) 37. ayet)
“Elif, Lâm, Râ. Bir kitaptır bu. Ki indirdik
sana, çıkarasın diye insanları Rablerinin izniyle karanlıklardan nura; Hamîd,
Azîz olanın yoluna...” (14. sure (İBRÂHİM) 1. ayet)
“İşte bu, onunla uyarılsınlar, Allah'tan başka ilah olmadığını
bilsinler, aklı ve gönlü işleyenler de ibret alsınlar diye, insanlara
yöneltilmiş bir tebliğdir.” (14. sure (İBRÂHİM) 52. ayet)
“Bu Kitap'ı sana yalnız şunun için indirdik: Hakkında
ayrılığa düştükleri şeyi onlara iyice açıklayasın ve Kitap, iman eden bir
topluluk için kılavuz ve rahmet olsun.” (16. sure (NAHL) 64. ayet)
“Gün olur, her ümmet için kendi aleyhlerine kendi içlerinden bir tanık çıkarırız. Seni de şu insanlar
hakkında tanık olarak getireceğiz. Sana bu Kitap'ı
indirdik ki her şey için ayrıntılı bir açıklayıcı, bir kılavuz, bir rahmet,
Müslümanlara da bir müjde olsun.” (16. sure
(NAHL) 89. ayet)
“Ve sana ruhtan sorarlar. De ki: "Ruh,
Rabbimin emrindendir. Ve size, ilimden sadece az bir şey verilmiştir."
(17. sure (İSRÂ) 85. ayet)
“Yemin olsun, biz bu Kur'an'da, insanlar için
her örnekten nicelerini sıraladık. Ama insanların çoğu inkârdan başka bir şeyde
diretmediler.” (17. sure (İSRÂ)
89. ayet)
“Hamd o Allah'a ki, kuluna Kitap'ı, kendisinde hiçbir
eğiklik ve çelişme yapmaksızın indirdi. Katından dosdoğru gelen açık bir söz olarak indirdi onu.
Ki, zorlu bir iş ve oluş konusunda uyarsın ve barışa yönelik hayırlı ameller
sergileyen müminlere, kendileri için güzel bir ödül öngörüldüğünü muştulasın...
Onlar, o hal üzere sonsuza dek kalıcıdırlar. Ve "Allah bir çocuk edindi" diyenleri uyarsın diye indirdi onu.” (18. sure (KEHF) 1-4. ayet)
“Biz onu; senin dilinle kolaylaştırdık ki,
sakınanları onunla müjdeleyesin, inatçı bir kavmi de onunla uyarasın.” (19. sure (MERYEM) 97. ayet)
“Biz bu Kur'an'ı sana, zahmet çekesin,
bedbaht olasın diye indirmedik; Saygıyla ürperene bir hatırlatma/düşündürme/öğüt verme olsun
diye indirdik. Yeri ve o yüce mi yüce gökleri yaratandan bir vahiy olarak indirdik.” (20. sure (TÂHÂ) 2-4. ayet)
“Yemin olsun, biz açık seçik bilgiler veren
ayetler indirdik. Allah, dilediğini / dileyeni dosdoğru yola iletiyor.” (24. sure (NÛR) 46. ayet)
“Şanı yücedir o kudretin ki, hakla bâtılı ayıran
o Furkan'ı, bütün âlemler için bir uyarıcı olsun diye kuluna indirdi.” (25. sure
(FURKÂN) 1. ayet)
“Açık seçik Arapça bir dille indirdi. O, elbette ki öncekilerin
kitaplarında da var.
Beni İsrail bilginlerinin de onu bilmesi bunlar için bir
belirti / kanıt değil mi? Biz onu Arapça konuşmayanlardan birine indirseydik de, O onu onlara
okusaydı, yine de ona inanmayacaklardı. Biz onu suçluların kalplerine işte böyle yolladık.” (26. sure (ŞUARA) 195-200. ayet)
“Emin ol ki, sen bu Kur'an'a Hakîm ve Alîm bir
kudret tarafından muhatap kılınıyorsun.” (27. sure (NEML) 6. ayet)
“Hiç kuşkunuz olmasın ki bu Kur'an, İsrailoğullarına, ihtilafa
düştükleri şeylerin birçoğunu anlatıyor.” (27. sure (NEML) 76. ayet)
“Sen bu Kitap'ın sana indirileceği
ummuyordun; Rabbinden bir rahmet olarak geldi. O halde küfre sapanlara sakın destekçi olma.” (28. sure (KASAS) 86. ayet)
“Karşılarında okunup duran bir kitabı sana
indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki
bir rahmet ve bir öğüt vardır.” (29. sure (ANKEBÛT) 51. ayet)
“İşte sana, o hikmetlerle dolu Kitap'ın
ayetleri. İyilik ve güzellik sergileyenlere bir rahmet ve bir kılavuz olarak;”
(31. sure (LOKMAN) 2-3. ayet)
“Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem olsa, deniz de arkasında
yedi deniz daha katılarak yardımcı olsa, Allah'ın kelimeleri tükenmez. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir.” (31. sure (LOKMAN) 27. ayet)
“Kitap'ın indirilişidir bu. Kuşku, çelişme yok bunda. Âlemlerin
Rabbi'ndendir bu.
Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar? Hayır, haktır o; senin
Rabbindendir; senden önce kendilerine hiçbir uyarıcı gelmemiş bir toplumu
uyarman içindir. Umulur ki, doğruya ve güzele kılavuzlanırlar.” (32. sure (SECDE) 2-3. ayet)
“Yâ, Sîn. Yemin olsun o hikmetlerle dolu
Kur'an'a ki, Hiç kuşkusuz, sen, gönderilen elçilerdensin; Dosdoğru bir yol
üzerindesin. Azîz ve Rahîm'in indirdiği üzeresin. Babaları uyarılmamış, tam gaflet içinde bir toplumu uyarman için
gönderildin.” (36. sure (YÂSÎN) 1-6. ayet)
“Biz o peygambere şiir öğretmedik. Şiir ona yaraşmaz/layık olamaz da. Ona vahyedilen, bir öğütten ve apaçık bir Kur'an'dan başka
şey değildir; Diri olanı uyarsın ve inkârcılar üzerine söz hak olsun diye
indirilmiştir.” (36. sure (YÂSÎN)
69-70. ayet)
“Kutsal / bereketli bir Kitap bu; sana indirdik ki onu,
ayetlerini derin derin düşünsünler ve öğüt alabilsin temiz özlüler.” (38. sure (SÂD) 29. ayet)
“Allah, sözün en güzelini, birbirine benzer iç
içe ikili manalar ifade eden bir Kitap halinde indirmiştir. Rablerinden
korkanların ondan derileri ürperir. Sonra da hem derileri hem de kalpleri,
Allah'ın Zikri/Kur'an'ı karşısında yumuşar. Bu,
Allah'ın kılavuzudur ki, onunla dilediğini/dileyeni hidayete erdirir.
Allah'ın saptırdığına gelince, ona kılavuzluk edecek yoktur.” (39. sure (ZÜMER) 23. ayet)
“Hâ, Mîm. Rahman ve Rahîm'den indirilmedir bu...
Bilgi ile donanmış bir toplum için ayetleri, Arapça bir Kur'an halinde
ayrıntılı kılınmış bir kitaptır bu. Muştulayıcı ve uyarıcı olarak. Onların pek çoğu yüz çevirdi; kulak verip dinlemezler onlar.” (41. sure (FUSSİLET)1- 4. ayet)
“Onlar, o zikiri / Kur'an'ı kendilerine
geldiğinde inkâr ettiler. Hâlbuki o, eşsiz yücelikte bir Kitap'tır. Bâtıl ona, ne önünden
gelebilir ne de arkasından. Hakîm ve Hamîd Allah'tan bir indirmedir o. Senin için söylenen, senden önceki resuller için söylenenden başka şey
değildir. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin hem çok affedicidir hem de acıklı bir
azabın sahibidir. Eğer biz onu yabancı dilde bir Kur'an yapsaydık, elbette şöyle
diyeceklerdi: "Ayetleri ayrıntılı kılınmalı değil
miydi?/Arap'a yabancı dil mi?/ister yabancı dilde, ister Arapça!" De ki:
"O, iman edenler için bir kılavuz, bir şifadır. İnanmayanlara gelince,
onların kulaklarında bir ağırlık vardır. Ve Kur'an, onlar için bir körlüktür.
Böylelerine, çok uzak bir mekândan seslenilmektedir." (41. sure (FUSSİLET) 41-44. ayet)
“Onlara ayetlerimizi ufuklarda ve öz
benliklerinin içinde göstereceğiz. Ta ki, onun hak olduğu kendilerine ayan beyan belli
olsun. Kendisinin
her şey üzerinde bir tanık oluşu, senin Rabbine yetmez mi?” (41. sure (FUSSİLET) 53. ayet)
“Gerçeğe ilişkin Kitap'ı ve adalet ölçüsünü indiren o
Allah'tır. Nereden bileceksin, belki de kıyamet saati çok yakındır.” (42. sure (ŞÛRÂ) 17. ayet)
“Yoksa "yalan düzüp Allah'a iftira etti" mi diyorlar? Allah
dilerse senin kalbini mühürler; bâtılı mahveder ve hakkı kendi sözleriyle gerçekleştirir. Kuşkusuz O,
göğüslerin özündekini çok iyi bilir.” (42. sure
(ŞÛRÂ) 24. ayet)
“İşte böylece sana da emrimizden bir ruh
vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan
dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nur yaptık. Hiç kuşkusuz,
sen, dosdoğru bir yola kılavuzluk etmektesin. “ (42. sure (ŞÛRÂ) 52. ayet)
“O ayan beyan konuşan Kitap'a yemin olsun ki, Biz onu akıl erdiresiniz diye
Arapça bir Kur'an yaptık. Ve o, bizim katımızdaki ana Kitap'ta çok yüce, çok hikmetlidir.” (43. sure (ZUHRUF) 2-4. ayet)
“O ayan beyan gösteren Kitap'a yemin olsun ki,
Biz onu kutlu/bereketli bir gecede indirdik. Hiç kuşkusuz, biz uyarıcılarız.
Hikmetlerle dolu her iş ve oluş o gecede ayırt edilir, Katımızdan bir emir olarak. Hiç kuşkusuz biz, resuller göndeririz, Senin Rabbinden bir rahmet olarak. Hiç
kuşkusuz O, gereğince duyan, gereğince bilendir.” (44. sure (DUHÂN) 2-6. ayet)
“İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir ki, onları sana hak
olarak okuyoruz. Hal böyle iken Allah'tan ve onun ayetlerinden sonra hangi
hadise/söze inanıyorlar?!” (45. sure (CÂSİYE)
6. ayet)
“Hikmeti sınırsız, kudreti sonsuz Allah'tan, Kitap'ın
indirilişidir bu...” (46. sure (AHKAF) 2. ayet)
“Her şeyi ayan beyan gösteren ayetlerimiz onlara okunduğunda,
kendilerine gelmiş olan hakkı inkâr edenler şöyle derler: "Açık bir
büyüdür bu!" Yahut da şöyle diyorlar: "Uyduruyor onu!" De ki: "Eğer uydursaydım onu,
hiçbir şeye sahip olamazdınız Allah'tan kurtarmak için beni. İçine gömüldüğünüz
yaygarayı en iyi bilen O'dur. Benimle sizin aranızda tanık olarak O yeter. Çok
affedici, çok merhametlidir O." (46. sure (AHKAF)
7-8. ayet)
“Kaf. Şanı yüce, ilahî cömertlikle dolu Kur'an'a
yemin olsun ki, (50. sure (KAF) 1. ayet)
“İndirilmiş bir vahiyden başkası değildir
o. Kuvvetleri çok müthiş olan belletip öğretti onu ona.” (53. sure (NECM) 4-5. ayet)
“Bu da ilk uyarıcılar gibi bir
uyarıcıdır.” (53. sure (NECM)
56. ayet)
“Ve sizler, üç çift/sınıf oluvermişsinizdir.” (56. sure
(VÂKIA) 7. ayet)
“İş onların sandığı gibi değil! Yıldızların doğup batma, kayıp
düşme noktalarına yemin ediyorum. Ve eğer bilirseniz, gerçekten büyük bir yemindir bu. O, kesinlikle şerefli bir
Kur'an'dır. Titizlikle saklanan bir Kitap'tadır. Ona, arındırılmışlardan başkası dokunmaz. Âlemlerin Rabbi'nden
indirilmiştir.
Şimdi siz, bu sözü mü kirletip küçümseyeceksiniz/bu sözle mi alttan alıp
gevşek davranacaksınız/bu sözle mi yağcılık edeceksiniz? Rızkınızı, yalanlamanızdan ibaret
mi kılıyorsunuz?” (56. sure (VÂKIA) 75-82. ayet)
“Eğer biz bu Kur'an'ı bir dağın üzerine indirseydik, her
halde sen onu huşû ile boynunu bükmüş, çatlayıp yarılmış görürdün. Biz bu örnekleri insanlara hep
veriyoruz ki, inceden inceye düşünebilsinler. (59. sure (HAŞR) 21. ayet)
“İstiyorlar ki, ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürsünler. Ama Allah, küfre batanlar hoş görmeseler de nurunu
tamamlayacaktır. Resulünü hidayet ve hak dini getirmek üzere o gönderdi ki,
ortak koşanlar hoşlanmasa bile, onu tüm dinlerden üstün kılsın.” (61. sure (SAFF) 8-9. ayet)
“Artık Allah'a, onun resulüne ve size indirdiğimiz nura
inanın. Allah, yapmakta olduklarınızı iyiden iyiye haber almaktadır.” (64. sure (TEĞÂBÜN) 8. ayet)
“Bir elçi indirmiştir ki, iman edip hayra ve
barışa yönelik işler sergileyenleri, karanlıklardan nura çıkarmak için Allah'ın
ayetlerini açık seçik okur. Allah'a inanıp hayra ve barışa yönelik işler
yapanları Allah, altlarından ırmaklar akan cennetlere/bahçelere koyacaktır.
Onlar orada sonsuza dek kalıcıdır. Allah böylesi için rızkı gerçekten
güzelleştirmiştir.” (65. sure
(TALÂK) 11. ayet)
“Ki o, çok soylu bir elçinin sözüdür. Bir şairin
sözü değildir o. Ne kadar da az inanıyorsunuz? Bir kâhinin sözü de değildir o. Ne kadar da
az araştırıp düşünüyorsunuz? Âlemlerin Rabbi'nden bir indiriştir o. Eğer bazı lafları bizim sözlerimiz diye ortaya sürseydi, Yemin olsun, ondan sağ elini koparırdık. Sonra ondan can damarını mutlaka keserdik. Sizin hiçbiriniz ona siper de olamazdınız.
Gerçek şu ki o, sakınanlar için tam bir uyarıcı ve düşündürücüdür. Ve biz, içinizden onu yalanlayanların bulunduğunu kesinlikle
biliyoruz. Ve o, küfre sapanlar için tam bir hasrettir. Ve o, kesin
bilginin tam gerçeğidir.” (69. sure (HÂKKA)
40-51. ayet)
“Bu, bir öğüt verici, düşündürücüdür. Dileyen, Rabbine doğru, bir yol
edinir.” (73. sure (MÜZZEMMİL) 19. ayet)
“Hayır, iş, sandıkları gibi değil! O bir öğüt verici/bir
düşündürücüdür. Dileyen düşünür onu, öğüt alır. Ve onlar, Allah'ın dilediği dışında,
öğüt alamazlar. Sakındırmaya ve affetmeye ehil olan O'dur.” (74. sure (MÜDDESSİR) 54-56. ayet)
“İşte bu, bir hatırlatıcı ve
düşündürücüdür. Dileyen, Rabbine doğru, bir yol edinir.” (76. sure (İNSÂN) 29. ayet)
“Artık bundan sonra hangi hadise/söze iman edecekler?” (77. sure (MÜRSELÂT) 50. ayet)
“Hayır, hiç de öyle değil! O, bir düşündürücüdür. Dileyen onu düşünüp öğüt
alır. Kutsanan bereketli sayfalardadır o. Yüceltilen, tertemiz sayfalarda, Yazıcıların ellerinde; Ak pak, mübarek yazıcıların.” (80. sure (ABESE) 11-16. ayet)
“Hayır, iş onların sandığı gibi değil! Yemin olsun o sinip
gizlenenlere, Akıp akıp giderek yuvasına girenlere, Beriye geldiği ve geriye döndüğü zaman
geceye, Ve soluyarak açıldığı zaman sabaha, Ki o, çok değerli bir elçinin sözüdür. Çok güçlüdür o elçi, Arş
sahibinin katında saygındır. İtaat edilir orada kendisine, emindir. Ve arkadaşınız bir cin çarpmış
değildir. Yemin olsun ki, onu apaçık ufukta gördü. O, gayb konusunda cimri değildir. Ve o, kovulmuş şeytanın sözü
değildir. Hal böyle iken nereye gidiyorsunuz? O, âlemlere bir öğütten başka şey
değildir.” (81. sure (TEKVÎR)
15-27. ayet)
“İş onların iddialarının aksinedir! O, çok
yüce bir Kur'an'dır. Korunmuş bir levhada / Levh-i Mahfûz'dadır.” (85. sure (BÜRÛC) 21-22. ayet)
“Yemin olsun o, dönüşle / döndürümle dolu göğe, Çatlayışlarla / yarılışlarla dolu yere
de yemin olsun Ki o, tam bir biçimde ayırt eden bir sözdür; Şaka değildir o.” (86. sure (TÂRIK) 11-14. ayet)
Ve yüceltmedik mi senin şanını! (94. sure (İNŞİRAH) 4. ayet)
15.
KUR’AN,
ALLAH'TAN GELEN GÖNÜL GÖZLERİDİR:
“Gerçek şu ki, size Rabbinizden gönül gözleri
gelmiştir. Kim görürse kendisi yararına, kim körlük ederse kendisi
zararına... Ben sizin üzerinize bekçi değilim.” (6. sure (EN'ÂM) 104. ayet)
“Onlara bir ayet getirmediğinde, "onu da şuradan buradan derleseydin ya," diye
konuşurlar. De ki: "Ben sadece Rabbimden bana vahyedilene uyuyorum. Bu, Rabbinizden gelen gönül gözleridir, doğruya
kılavuzdur, iman eden bir toplum için rahmettir." (7. sure (A'RAF) 203. ayet)
16.
KUR'AN,
İNSANLARIN KALP GÖZLERİNİ AÇACAK IŞIKLARDAN OLUŞUR:
“Bu Kur'an, insanların kalp gözlerini açacak ışıklardan oluşur. Gereğince inanan bir toplum
için de bir kılavuz ve bir rahmettir o.” (45. sure
(CÂSİYE) 20. ayet)
17.
KUR'AN, HER
ŞEYİ AÇIK SEÇİK GÖSTEREN BİR IŞIKTIR:
“Ey insanlar! Size Rabbinizden apaçık, çok parlak ve güçlü
bir kanıt gelmiştir. Biz size, her şeyi açık seçik gösteren bir ışık gönderdik.” (4. sure (NİSA) 174. ayet)
18.
KUR'AN,
YALNIZ ALLAH TARAFINDAN YAZILMIŞ OLABİLİR:
“Bu Kur'an, Allah'ın berisinden
birilerince yalan isnatlarla oluşturulmuş değildir. O, kendinden öncekinin tasdiki
ve Kitap'ın ayrıntılı kılınmasıdır. Kuşku ve çelişme yoktur onda. Âlemlerin
Rabbi'ndendir o.” (10. sure (YÛNUS) 37. ayet)
19.
KUR'AN,
ŞEYTANLAR İFŞA EDEMEZLER, İNDİREMEZLER:
“Onu şeytanlar indirmedi. Onlara yaraşmaz,
zaten güçleri de yetmez. Çünkü onlar, dinleyişten azledilmişlerdir.” (26. sure (ŞUARA) 210-212. ayet)
20.
KUR'AN,
ÇARPITILMASI:
"Siz beni, Allah'a nankörlük etmeye ve
hakkında hiçbir bilgim olmayan şeyi O'na ortak koşmaya
çağırıyorsunuz. Bense sizi o Azîz ve Gaffâr olana davet ediyorum." (40. sure (MÜ'MİN) 42. ayet)
“İnkâr edenler dediler ki: "Şu
Kur'an'ı dinlemeyin! O okunurken yaygara koparın ki, galip gelesiniz."
(41. sure
(FUSSİLET) 26. ayet)
21.
KUR'AN'DAN
ÇEVİRMEK, SAPTIRMAK:
“Allah'ın ayetleri sana
indirildikten sonra sakın seni geri çevirmesinler. Rabbine yakar / Rabbine çağır.
Sakın şirke bulaşanlardan olma.” (28. sure
(KASAS) 87. ayet)
22.
KUR'AN,
ÖĞRENMESİ KOLAY:
“Yemin olsun ki, biz, Kur'an'ı öğüt ve ibret
için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?!” (54. sure (KAMER) 17,22,32,40. ayet)
23.
KUR'AN,
KUSURSUZ:
“Hamd o Allah'a ki, kuluna Kitap'ı, kendisinde
hiçbir eğiklik ve çelişme yapmaksızın indirdi. Katından dosdoğru gelen açık bir söz olarak indirdi onu. Ki, zorlu bir iş ve oluş
konusunda uyarsın ve barışa yönelik hayırlı ameller sergileyen müminlere,
kendileri için güzel bir ödül öngörüldüğünü muştulasın...” (18. sure (KEHF) 1-2. ayet)
24.
KUR'AN,
ALLAH'TAN:
“Azîz ve Rahîm'in indirdiği üzeresin.” (36. sure (YÂSÎN) 5. ayet)
25.
KUR'AN, TÜM
İNSANLAR İÇİN:
“Kendilerine Kitap'ı verdiklerimiz
onu, okunuşunun hakkını vererek okurlar. İşte onlar ona inanırlar. Onu inkâr edenlere gelince,
onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.” (2. sure
(BAKARA) 121. ayet)
“Ehlikitap'tan öyleleri var ki, Allah'a,
size indirilene ve kendilerine indirilene inanırlar. Allah karşısında ürperirler;
Allah'ın ayetlerini basit bir ücret karşılığı satmazlar. İşte bunlar için
Rableri katında kendilerine özgü ödüller vardır. Allah, hesabı, çabucak
görüverir.” (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 199. ayet)
“O Kitap'ta onlar üzerine şöyle yazmıştık:
Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş... Yaralamalar
karşılığında da kısas. Kim kısası bağışlarsa, bu bağışlaması kendisi için
günahlara bir perde olur. Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler zalimlerin ta
kendileridir.” (5. sure
(MÂİDE) 45. ayet)
“Eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i ve kendilerine
indirilmiş olanı gerektiği şekilde uygulasalardı elbette ki hem üstlerinden hem ayaklarının altından
rızıklanacaklardı. İçlerinde orta yolu izleyen bir
topluluk var. Ama onların çoğunluğunun yapmakta olduğu ne kadar da
kötü!” (5. sure (MÂİDE)
66. ayet)
“De ki: "Ey Ehlikitap! Siz, Tevrat'ı, İncil'i ve
Rabbinizden size indirileni tam uygulamadıkça hiçbir şey değilsiniz." Rabbinden sana indirilen,
onlardan birçoğunun küfür ve azlığını elbette artıracaktır. Küfre batan
topluluk için tasalanma artık.” (5. sure
(MÂİDE) 68. ayet)
“Bu da bizim, kentlerin/medeniyetlerin anasını uyarman için
indirdiğimiz bir Kitap. Kutsal-bereketli, kendinden öncekini doğrulayıcı. Âhirete
inananlar, ona da inanırlar ve onlar namazlarına devam ederler.” (6. sure (EN'ÂM) 92. ayet)
“Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve
İncil'de yazılmış bulacakları ümmi peygambere uyarlar; o onlara iyiliği emreder, kötü
ve çirkinden onları alıkoyar. Güzel şeyleri onlara helal kılar, pis şeyleri
onlara yasaklar. Sırtlarından ağırlıklarını indirir, üzerlerindeki zincirleri,
bağları söküp atar. Ona inanan, onu destekleyen,
ona yardım eden, onunla indirilen ışığa uyan kişiler, kurtuluşa erenlerin ta
kendileridir.” (7. sure (A'RAF) 157. ayet)
“Kendilerine kitap verdiklerimiz, sana
indirilenle ferahlarlar. Ama hiziplerden bazıları onun bir
kısmını inkâr ederler. De ki: "Bana, yalnız Allah'a kulluk etmem, O'na ortak
koşmamam emredildi. Ben O'na yakarır, O'na davet ederim. Dönüşüm de O'nadır."
(13. sure (RA'D) 36. ayet)
“Biz Kur'an'dan, inananlar için şifa ve rahmet olacak
şeyler indiriyoruz. Ama bu, zalimlerin yıkımını artırmaktan başka katkı sağlamıyor.” (17. sure (İSRÂ) 82. ayet)
“De ki: "İster inanın ona, ister inanmayın. O,
kendilerine daha önce ilim verilmiş olanlara okunduğunda, onlar, çeneleri üstü
secdelere kapanıyorlar." Ve diyorlar: "Rabbimizin şanı yücedir, Rabbimizin vaadi mutlaka
gerçekleşecektir!" Ağlayarak çeneleri üstü kapanıyorlar; o onların huşûunu artırıyor.”
(17. sure (İSRÂ)
107-109. ayet)
“Hiç kuşkunuz olmasın ki bu Kur'an,
İsrailoğullarına, ihtilafa düştükleri şeylerin birçoğunu anlatıyor.” (27. sure (NEML) 76. ayet)
“Yemin olsun, biz onlar için sözü ardarda getirdik ki,
düşünüp öğüt alabilsinler. Ondan önce kendilerine kitap verdiklerimiz, ona da
iman ederler. O, onlara okunduğu zaman şöyle derler: "İnandık
buna, Rabbimizden gelmiş haktır o. Biz, ondan önce de müslümanlardık."
İşte böylelerine ödülleri, sabrettikleri için iki kez verilir. Onlar, kötülüğü
güzellikle karşılayıp savarlar. Ve onlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan infak
ederler. Boş lakırdıyı duyduklarında, ondan yüz çevirir şöyle derler: "Bizim
amellerimiz bize, sizin amelleriniz size. Selam olsun hepinize. Biz cahilleri
önemsemeyiz." (28. sure
(KASAS) 51-55. ayet)
“Bunlar bizim, insanlara vermekte olduğumuz örneklerdir
ki ilim sahiplerinden başkası onlara akıl erdiremez.” (29. sure (ANKEBÛT) 43. ayet)
“Kitap'ı sana işte böyle indirdik. Kendilerine
kitap verdiklerimiz ona inanırlar. Şunlar içinden de ona inananlar vardır.
Bizim ayetlerimize, gerçeği örtenlerden başkası kafa tutmaz. Sen bundan önce herhangi bir kitap
okumuyordun; onu sağ elinle de yazmıyorsun. Eğer öyle olsaydı bâtıla saplananlar
mutlaka kuşku duyacaklardı. Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin göğüsleri içinde ayan beyan
ayetlerdir. Bizim ayetlerimizi, zalimlerden başka kimse inkâr etmez.” (29. sure (ANKEBÛT) 47-49. ayet)
“Size öz benliklerinizden bir örnek verdi:
Ellerinizin altında bulunanlarda, size verdiğimiz rızıklarda,
sizinle aynı haklara sahip, birbirinizden çekindiğiniz gibi kendilerinden
çekineceğiniz ortaklarınız var mı? İşte biz, aklını işletecek bir topluluk için ayetleri böyle açık
açık sıralıyoruz.” (30. sure (RÛM) 28. ayet)
“Kendilerine ilim verilenler, Rabbinden sana
indirilenin, hakkın ta kendisi olduğunu, Hamîd ve Azîz olan Allah'ın
yoluna kılavuzladığını görürler.” (34. sure (SEBE') 6. ayet)
“Bu, âlemler için bir Zikir'den başka şey değildir.” (38. sure (SÂD) 87. ayet)
“Allah, sözün en güzelini, birbirine benzer iç içe ikili
manalar ifade eden bir Kitap halinde indirmiştir. Rablerinden korkanların ondan
derileri ürperir. Sonra da hem derileri hem de kalpleri, Allah'ın
Zikri/Kur'an'ı karşısında yumuşar. Bu, Allah'ın kılavuzudur ki, onunla dilediğini/dileyeni hidayete
erdirir. Allah'ın saptırdığına gelince, ona kılavuzluk edecek yoktur.” (39. sure (ZÜMER) 23. ayet)
“Farkında olmadığınız bir sırada, azap ansızın karşınıza çıkmadan önce size Rabbinizden indirilenin en güzeline uyun! “ (39. sure (ZÜMER) 55. ayet)
“Dediler ki: "Ey toplumumuz! Biz;
Mûsa'dan sonra indirilen, kendinden öncekini doğrulayan, hakka ve
dosdoğru yola ileten bir Kitap dinledik." (46. sure (AHKAF) 30. ayet)
“İman edip hayra ve barışa yönelik
işler yapanlar ve Muhammed'e indirilene -ki o onların Rablerinden bir haktır-
inanmış olanlara gelince, Allah onların çirkin davranışlarını örtmüş ve
gönüllerini barışa yöneltmiştir.” (47. sure
(MUHAMMED) 2. ayet)
“Ona, arındırılmışlardan başkası dokunmaz.” (56. sure (VÂKIA) 79. ayet)
“İnananlar için hâlâ vakti gelmedi mi
ki, kalpleri Allah'ın zikri / Kur'an'ı ve Hak'tan inen için ürpersin de daha
önce kendilerine kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun zaman geçmiş de
kalpleri kaskatı kesilmiş kimseler gibi olmasınlar. Onların çoğu yoldan
çıkmıştır.” (57. sure (HADÎD) 16. ayet)
Oysaki o Zikir / Kur'an âlemler için bir öğütten başka şey
değildir.“ (68. sure (KALEM) 52. ayet)
26.
KUR'AN,
BÜTÜN ÂLEMLER İÇİN:
Bu da bizim, kentlerin/medeniyetlerin anasını uyarman için indirdiğimiz bir Kitap. Kutsal-bereketli,
kendinden öncekini doğrulayıcı. Âhirete inananlar, ona da inanırlar ve onlar
namazlarına devam ederler.” (6. sure (EN'ÂM) 92. ayet)
“Şanı yücedir o kudretin ki, hakla bâtılı ayıran o Furkan'ı, bütün âlemler için bir uyarıcı olsun diye kuluna
indirdi.”( 25. sure (FURKÂN) 1. ayet)
“Bu, âlemler için bir Zikir'den başka
şey değildir.” (38. sure (SÂD) 87. ayet)
“Oysaki o Zikir/Kur'an âlemler için
bir öğütten başka
şey değildir.“ (68. sure (KALEM)
52. ayet)
27.
KUR'AN,
ALLAH AÇIKLAR:
“Aklınızı işletmeniz ümidiyle Allah,
ayetlerini size işte böyle açıklıyor.” (2. sure (BAKARA) 242. ayet)
“Herhangi biriniz ister mi ki; altından ırmaklar akan, içinde her tür meyvesi olan, hurmalardan, üzümlerden
oluşmuş bir bahçesi bulunsun, kendisinin güçsüz-çaresiz yavruları da olsun ve
bu haldeyken üstüne ihtiyarlık çöksün, tam bu sırada o bahçeye alevli bir bora
isabet etsin de bahçe, baştan başa yansın. Allah
size ayetleri işte bu şekilde açıklıyor ki, inceden
inceye ve derinden derine düşünebilesiniz.” (2. sure (BAKARA) 266. ayet)
“Hep birlikte Allah'ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah'ın
üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Birbirinizin düşmanı idiniz, Allah
kalplerinizi uzlaştırıp kaynaştırdı da O'nun nimeti sayesinde kardeşler haline
geldiniz. Ateşten bir çukurun kenarında idiniz; sizi oradan kurtardı. Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki, doğruya ve güzele yol bulasınız.” (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 103. ayet)
“Ey iman sahipleri! Kendi dışınızdakilerden/seviyenizin altındakilerden bir kimseyi sırdaş
edinmeyin. Sizi sarpa sardırıp perişan etmekten çekinmezler. Size sıkıntı
verecek şeyi pek severler. Ağızlarından nefret ve öfke taşmaktadır.
Göğüslerinin saklamakta olduğu ise daha büyüktür. Eğer
aklınızı işletirseniz Allah size ayetlerini açık-seçik göstermiştir. “ (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 118. ayet)
“Meryem'in oğlu Mesih, bir resulden başkası değildir. Ondan önce de resuller
gelip geçmiştir. Onun annesi de özü-sözü doğru biriydi. İkisi de yemek
yerlerdi. Bak nasıl açıklıyoruz onlara ayetleri!
Sonra bak, nasıl gerisin geri çevriliyorlar!” (5. sure (MÂİDE) 75. ayet)
“Allah sizi yeminlerinizdeki boş lakırdıdan ötürü hesaba çekmez, ama
bilinçli olarak gerçekleştirdiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutar. Böyle bir
yeminin keffâreti, ailenize yedirmekte olduğunuzun orta derecesinden on yoksulu
doyurmak yahut onları giydirmek yahut da özgürlüğünden yoksun kalmış bir
benliği özgürlüğüne kavuşturmaktır. Bunlara imkân bulamayan üç gün oruç tutar.
Yemin ettiğinizde yeminlerinizin keffâreti işte budur. Yeminlerinizi koruyun. Allah size ayetlerini böyle açıklar ki şükredebilesiniz.”
(5. sure (MÂİDE) 89. ayet)
“De ki: "Düşünün bakalım; Allah, işitme gücünüzü, gözlerinizi alsa,
kalpleriniz üzerine mühür bassa, Allah'tan başka hangi ilah onları size geri
verecek?" Bak nasıl türlü türlü açıklıyoruz
ayetleri, yine de yüz çeviriyorlar!” (6. sure (EN'ÂM)
46. ayet)
“İşte biz, ayetlerimizi bu şekilde
ayrıntılı kılıyoruz ki, günaha sapmışların yolu açık-seçik ortaya çıksın/günaha
sapmışların yolunu açık-seçik göresin!” (6. sure (EN'ÂM) 55. ayet)
“De ki: "O size, üstünüzden yahut ayaklarınızın altından bir azap
göndermeye yahut sizi fırka fırka birbirinize düşürerek/fırkalara bölüp içinden
çıkılmaz durumlara düşürerek/fırkaları elbise gibi size giydirerek kiminizin
şiddetini kiminize tattırmaya Kaadir'dir."Bak
nasıl sıralıyoruz ayetleri, iyice kavrayabilsinler diye.” (6. sure (EN'ÂM) 65. ayet)
“Karanın ve denizin karanlıklarında, kendileriyle yol bulmanız için
yıldızları hizmetinize veren O'dur! Bilgiden nasipli bir topluluk için ayetleri
gerçekten ayrıntılı kılmışızdır. Sizi bir tek canlıdan vücuda getiren O'dur! Bu oluşumda bir karar kılma yeri var,
bir de emanet olarak kalma yeri. İyice araştırıp kavrayan
bir topluluk için ayetleri biz tam bir biçimde ayrıntılı kıldık.” (6. sure (EN'ÂM) 97-98. ayet)
“Ayetleri bu şekilde, çeşitli başlıklarla veriyoruz ki,
"Sen ders aldın!" desinler, biz de ilimden nasiplenen bir toplum için
onu iyice açıklayalım.” (6. sure (EN'ÂM) 105. ayet)
“Rabbinin yolu işte budur; dosdoğru, kıvamında... Biz öğüt alan bir topluluğa ayetleri ayrıntılı bir
biçimde açıkladık.” (6. sure (EN'ÂM) 126. ayet)
“De ki: "Allah'ın, kulları için çıkardığı süsü, güzel ve tatlı rızıkları kim
haram etmiş?" De ki: "Dünya hayatında inananlar için de var. Kıyamet
gününde ise yalnız inananlar içindirler." Bilgiden
nasipli bir topluluk için biz, ayetleri böyle ayrıntılı kılıyoruz.” (7. sure (A'RAF) 32. ayet)
“Güzel ve temiz beldenin bitkisi Rabbinin izniyle çıkar. Pis ve çorak beldeden ise
zararlı bitkiden başkası çıkmaz. Şükreden bir
topluluk için ayetleri işte böyle çeşitli şekillerde sergiliyoruz.” (7. sure (A'RAF) 58. ayet)
“Biz, ayetleri işte bu şekilde ayrıntılı
kılıyoruz ki, hakka dönebilsinler.” (7. sure (A'RAF) 174. ayet)
“Bununla birlikte tövbe eder, namazı kılar, zekâtı verirlerse, artık sizin, dinde
kardeşlerinizdirler. Biz ayetlerimizi, bilen bir
topluluk için böyle açık seçik ortaya koyarız.” (9. sure (TEVBE) 11. ayet)
“Güneş'i ısı ve ışık kaynağı; Ay'ı, hesabı ve yılların sayısını
bilesiniz diye bir nur yapıp ona evreler takdir eden O'dur. Allah bütün bunları rastgele değil, şaşmaz ölçülere bağlı
olarak yaratmıştır. Bilgiyle donanmış bir topluluk için ayetleri ayrıntılı kılıyor.”
(10. sure (YÛNUS) 5. ayet)
“Şu iğreti hayatın durumu gökten indirdiğimiz bir suya benzer:
İnsanların ve davarların yedikleri yeryüzü bitkisi onunla karışmıştır. Nihayet
toprak, takılarını kuşanmış, süslenmiştir. Toprağın sahipleri onun üzerinde egemen
olduklarını sanmaktadırlar. Tam bu sırada emrimiz ona gece veya gündüz
ulaşmıştır. Ve onu, sanki dün yerinde yokmuş gibi biçip atmışızdır. Derin derin düşünen bir topluluk için ayetleri böyle
ayrıntılı olarak veriyoruz.” (10. sure (YÛNUS)
24. ayet)
“Allah odur ki, gökleri direksiz yükseltmiştir; görüyorsunuz onları...
Sonra arş üzerine egemen olmuştur. Güneş'i ve Ay'ı da boyun eğdirmiştir.
Bunların tümü belirlenmiş bir vakte kadar akar dururlar. Oluşu yönlendirir,
çekip çevirir O... Ayetleri birer birer gözler
önüne serer ki, Rabbinize kavuşacağınıza açık seçik inanasınız.” (13. sure (RA'D) 2. ayet)
“Biz, geceyi ve gündüzü iki ayet yaptık; sonra gecenin ayetini silip gündüzün ayetini gösterici yaptık
ki, Rabbinizden bir lütuf isteyesiniz, yılların sayısını ve hesabı bilesiniz. Biz her şeyi ayrıntılı bir biçimde açıkladık.” (17. sure (İSRÂ) 12. ayet)
“Onlara ayetlerimiz açık seçik
okunduğunda, inkâr edenler inananlara şöyle derler: "İki zümreden
hangisi makamca daha üstün, meclisçe daha güzel?" (19. sure (MERYEM) 73. ayet)
“Köre güçlük yoktur; topala güçlük yoktur, hastaya güçlük yoktur. Sizin
için de gerek kendi evlerinizden gerekse şu kişilerin evlerinden yemek
yemenizde bir sakınca yoktur: Babalarınızın evleri yahut annelerinizin evleri
yahut kardeşlerinizin evleri yahut kız kardeşlerinizin evleri yahut
amcalarınızın evleri yahut halalarınızın evleri yahut teyzelerinizin evleri
yahut anahtarı size teslim edilmiş olan evler yahut arkadaşlarınızın evleri.
Hep birlikte yahut ayrı ayrı yemenizde sizin için hiçbir sakınca yoktur. Evlere
girdiğinizde, Allah katından bir esenlik, bir bereketlilik, bir temizlik dileği
olarak kendinize de selam verin. Allah size
ayetleri işte böyle ayan beyan bildiriyor ki, aklınızı çalıştırabilesiniz.”
(24. sure (NÛR) 61. ayet)
“Yemin olsun, onu aralarında çeşitli
biçimlerde ifade ettik ki öğüt alabilsinler. Ama insanların çoğu sadece nankörlükte ısrar etmektedir.” (25. sure (FURKÂN) 50. ayet)
“Size öz benliklerinizden bir örnek verdi: Ellerinizin altında bulunanlarda, size
verdiğimiz rızıklarda, sizinle aynı haklara sahip, birbirinizden çekindiğiniz
gibi kendilerinden çekineceğiniz ortaklarınız var mı? İşte
biz, aklını işletecek bir topluluk için ayetleri böyle açık açık sıralıyoruz.”
(30. sure (RÛM) 28. ayet)
“Hikmetlerle dolu her iş ve oluş o gecede
ayırt edilir,” (44. sure
(DUHÂN) 4. ayet)
“Öğretti Kur'an'ı,” (55. sure (RAHMÂN)
2. ayet)
“Bilin ki Allah, toprağa ölümünden sonra hayat verir. Ayetleri
size açık seçik bildiriyoruz ki, aklınızı işletebilesiniz.” (57. sure (HADÎD) 17. ayet)
“Sonra onu açıklamak da bizim işimiz olacaktır.” (75. sure (KIYÂMET) 19. ayet)
28.
KUR'AN, EN
DOĞRU YOLA SEVK EDER:
“Şüpheniz olmasın ki bu Kur'an en kalıcı, en
doğru olana kılavuzlar ve müminlere şu yolda müjde verir: Hayra ve
barışa yönelik işler yapanlar için büyük bir ödül vardır.” (17. sure (İSRÂ) 9. ayet)
“Eğer biz onu yabancı dilde bir Kur'an yapsaydık, elbette şöyle
diyeceklerdi: "Ayetleri ayrıntılı kılınmalı değil miydi?/Arap'a yabancı
dil mi?/ister yabancı dilde, ister Arapça!" De
ki: "O, iman edenler için bir kılavuz, bir şifadır. İnanmayanlara
gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır. Ve Kur'an, onlar için bir
körlüktür. Böylelerine, çok uzak bir mekândan seslenilmektedir." (41. sure (FUSSİLET) 44. ayet)
29.
KUR'AN,
KÂFİRLERLE ARASINA ENGEL:
“Kur'an okuduğunda, seninle,
âhirete inanmayanlar arasına gizli bir perde çekeriz.” (17. sure (İSRÂ) 45. ayet)
“Kalpleri üzerine, onu anlamamaları için kabuklar
geçiririz, kulaklarına da bir ağırlık koyarız. Rabbini yalnız Kur'an'da andığın zaman, nefretle geriye dönüp
kaçarlar.” (17. sure (İSRÂ) 46. ayet)
“Kendisine Rabbinin ayetleri hatırlatıldığı halde, onlardan yüz çeviren ve iki elinin hazırlayıp
önden gönderdiği şeyleri unutandan daha zalim kim olabilir? Şu bir gerçek ki, biz onların kalpleri üzerine onu
anlamamaları için kabuklar geçirdik, kulakları içine de ağırlıklar koyduk.
Onları hidayete çağırsan da bu durumda hidayete asla ulaşamazlar.” (18. sure (KEHF) 57. ayet)
“Biz onu Arapça konuşmayanlardan birine indirseydik de, O onu onlara
okusaydı, yine de ona inanmayacaklardı. Biz onu suçluların kalplerine işte böyle yolladık. Acıklı azabı
görünceye değin ona inanmazlar.” (26. sure (ŞUARA) 198-201. ayet)
“Yemin olsun ki, biz bu Kur'an'da insanlar için her türlü örneği verdik. Sen onlara bir mucize
getirsen, o inkâr edenler mutlaka şöyle diyeceklerdir: "Siz, eskiyi
hükümsüz kılanlardan başkası değilsiniz." İlimden
nasipsizlerin kalpleri üzerine Allah işte böyle mühür basıyor.” (30. sure (RÛM) 58-59. ayet)
“Dediler ki: "Bizi çağırdığı o şeye
karşı kalplerimiz kılıflar içinde; kulaklarımızda bir ağırlık, seninle bizim
aramızda da bir perde var. O halde, sen işini yap, muhakkak biz de işimizi yapacağız."
(41. sure (FUSSİLET) 5. ayet)
“Eğer biz onu yabancı dilde bir Kur'an yapsaydık, elbette şöyle
diyeceklerdi: "Ayetleri ayrıntılı kılınmalı değil miydi?/Arap'a yabancı
dil mi?/ister yabancı dilde, ister Arapça!" De ki: "O, iman edenler
için bir kılavuz, bir şifadır. İnanmayanlara gelince,
onların kulaklarında bir ağırlık vardır. Ve Kur'an, onlar için bir körlüktür.
Böylelerine, çok uzak bir mekândan seslenilmektedir." (41. sure (FUSSİLET) 44. ayet)
“Peki bunlar, Kur'an'ın anlamını inceden
inceye düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri üzerinde kilitler mi var?” (47. sure (MUHAMMED) 24. ayet)
30.
KUR'AN,
CİNLER DE DİNLER:
“Bir zaman, cinlerden bir topluluğu, Kur'an'ı
dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Onu dinlemeye hazır hale
geldiklerinde: "Susup dinleyin!" dediler. Dinleme bitirilince de uyarıcılar
olarak kendi toplumlarına döndüler. Dediler ki: "Ey toplumumuz! Biz; Mûsa'dan sonra indirilen,
kendinden öncekini doğrulayan, hakka ve dosdoğru yola ileten bir Kitap dinledik." "Ey toplumumuz! Allah'ın davetçisine uyun, ona iman
edin ki Allah, günahlarınızdan bir kısmını bağışlasın ve sizi acıklı bir
azaptan korusun!" (46. sure (AHKAF) 29-31. ayet)
“De ki: "Cinlerden bir topluluğun dinleyip şunu
söyledikleri bana vahyolundu: 'Gerçekten biz, hayranlık verici bir Kur'an
dinledik." "Doğruya ve hayra kılavuzluyor. Biz de inandık ona.
Artık Rabbimize hiç kimseyi asla ortak koşmayacağız." (72. sure (CİN) 1-2. ayet)
31.
KUR'AN,
İNANANLARA RAHMET VE ŞİFADIR:
“Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, gönüller
derdine bir şifa, inananlara bir kılavuz ve bir rahmet geldi.” (10. sure (YÛNUS) 57. ayet)
“Biz Kur'an'dan, inananlar için şifa ve
rahmet olacak şeyler indiriyoruz. Ama bu, zalimlerin yıkımını
artırmaktan başka katkı sağlamıyor.” (17. sure (İSRÂ) 82. ayet)
“Ancak, Rabbinden bir rahmet müstesna.
Kuşkusuz, O'nun sana lütfu pek büyüktür.” (17. sure (İSRÂ)
87. ayet)
“Ve elbette o, inananlara bir kılavuz ve rahmettir.” (27. sure (NEML) 77. ayet)
“Sen bu Kitap'ın sana indirileceği ummuyordun; Rabbinden
bir rahmet olarak geldi. O halde küfre sapanlara sakın destekçi olma.” (28. sure (KASAS) 86. ayet)
“Karşılarında okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara
yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette
ki bir rahmet ve bir öğüt vardır.”
(29. sure (ANKEBÛT) 51. ayet)
“Muştulayıcı ve uyarıcı olarak.
Onların pek çoğu yüz çevirdi; kulak verip dinlemezler onlar.” (41. sure (FUSSİLET) 4. ayet)
“Eğer biz onu yabancı dilde bir Kur'an yapsaydık, elbette şöyle
diyeceklerdi: "Ayetleri ayrıntılı kılınmalı değil miydi?/Arap'a yabancı
dil mi?/ister yabancı dilde, ister Arapça!" De
ki: "O, iman edenler için bir kılavuz, bir şifadır. İnanmayanlara
gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır. Ve Kur'an, onlar için bir
körlüktür. Böylelerine, çok uzak bir mekândan seslenilmektedir." (41. sure (FUSSİLET) 44. ayet)
“Bu Kur'an, insanların kalp gözlerini açacak ışıklardan oluşur. Gereğince inanan bir toplum için de bir kılavuz ve bir
rahmettir o.” (45. sure (CÂSİYE) 20. ayet)
32.
KUR'AN,
HARİKULADE-DOĞAÜSTÜ:
“De ki: "Yemin olsun, eğer insanlar ve
cinler şu Kur'an'ın bir benzerini getirmek üzere bir araya toplansalar,
birbirlerine de destek olsalar, onun bir benzerini yine de ortaya getiremezler." (17. sure (İSRÂ) 88. ayet)
“Tâ, Sîn. İşte bunlar Kur'an'ın ve açık seçik beyanda bulunan Kitap'ın
ayetleridir.” (27. sure (NEML) 1. ayet)
“Eğer biz bu Kur'an'ı bir dağın üzerine indirseydik,
her halde sen onu huşû ile boynunu bükmüş, çatlayıp yarılmış görürdün. Biz bu örnekleri insanlara hep
veriyoruz ki, inceden inceye düşünebilsinler.” (59. sure (HAŞR) 21. ayet)
33.
KUR'AN İLE
ALAY ETMEK:
“Ayetlerimiz hakkında lakırdıya
dalanları gördüğünde, onlar başka bir söze dalıncaya değin onlardan yüz çevir. Eğer şeytan sana unutturursa,
hatırladıktan sonra o zalimler topluluğu ile oturma.” (6. sure (EN'ÂM) 68. ayet)
“Onlara sorarsan elbette şöyle diyeceklerdir: "Lakırdıya dalmış,
şakalaşıyorduk, hepsi bu!" De ki: "Allah ile, O'nun ayetleriyle,
O'nun resulüyle mi eğleniyordunuz? "
(9. sure (TEVBE) 65. ayet)
“İşte böyle! Cezaları cehennemdir.
Çünkü nankörlük ettiler; ayetlerimi ve resullerini eğlence aracı yaptılar.”
(18. sure (KEHF)
106. ayet)
34.
KUR'AN,
SADECE SAMİMİ OLANLAR ANLAYABİLİR:
“Kur'an okuduğunda, seninle,
âhirete inanmayanlar arasına gizli bir perde çekeriz.” (17. sure (İSRÂ) 45. ayet)
“Kendisine Rabbinin ayetleri hatırlatıldığı halde, onlardan yüz çeviren ve iki elinin hazırlayıp
önden gönderdiği şeyleri unutandan daha zalim kim olabilir? Şu bir gerçek ki, biz onların kalpleri üzerine onu
anlamamaları için kabuklar geçirdik, kulakları içine de ağırlıklar koyduk.
Onları hidayete çağırsan da bu durumda hidayete asla ulaşamazlar.” (18. sure (KEHF) 57. ayet)
“Ona, arındırılmışlardan
başkası dokunmaz.” (56. sure (VÂKIA) 79. ayet)
35.
KUR'AN, TEK
KAYNAK:
“Kur'an'ı, iyice okuyup düşünmüyorlar mı? Eğer o,
Allah'tan başka birinin katından gelseydi, elbette ki onun içinde birçok
ihtilaf bulacaklardı.” (4. sure
(NİSA) 82. ayet)
“Sana da Kitap'ı hak olarak indirdik.
Kitap'tan onun yanında bulunanı tasdikleyici ve onu denetleyip güvenilirliğini
sağlayıcı olarak... O halde onlar arasında Allah'ın indirdiğiyle hükmet,
Hak'tan sana gelenden uzaklaşıp onların keyiflerine uyma. Sizden her biri için bir
yol/şerîat ve bir yöntem belirledik. Allah dileseydi sizi elbette bir tek ümmet
yapardı. Ama size vermiş olduklarıyla sizi imtihana çeksin diye öyle
yapmamıştır. O halde hayırlarda yarışın. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O size,
tartışmış olduğunuz şeylerin esasını bildirecektir.” (5. sure (MÂİDE) 48. ayet)
“Sen de aralarında, Allah'ın
indirdiğiyle hükmet. Onların keyiflerine uyma. Dikkat et de Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından seni
uzaklaştırıp fitneye düşürmesinler. Eğer yüz çevirirlerse bil ki, Allah onları
bazı günahları yüzünden belaya çarptırmak istiyor. Zaten insanların birçokları
doğru yoldan iyice sapmış bulunuyorlar. Yoksa cahiliye devrinin hükmünü mü arıyorlar? Gerçeği görebilen bir toplum
için, Allah'tan daha güzel hüküm veren kim vardır?” (5. sure (MÂİDE) 49-50. ayet)
“Sor: "Tanıklık bakımından hangi şey daha büyüktür?" De ki: "Benimle sizin aranızda Allah tanıktır. Bu Kur'an
bana vahyolundu ki, onunla sizi ve ulaştığı herkesi uyarayım. Siz
gerçekten Allah'ın yanında başka ilahların bulunduğuna tanıklık ediyor
musunuz?" De ki: "Ben buna tanıklık etmiyorum." De ki: "O,
sadece tek bir tanrıdır! Ve ben, sizin ortak tuttuğunuz şeylerden uzağım!"
(6. sure (EN'ÂM) 19. ayet)
“Yeryüzünde debelenen hiçbir canlı, iki kanadıyla uçan hiçbir kuş istisna olmamak üzere hepsi sizin
gibi ümmetlerdir. Biz bu Kitap'ta, herhangi bir şeyi ne
eksik bıraktık ne fazla yaptık. Onlar, sonunda Rableri önünde
haşredilirler.” (6. sure (EN'ÂM) 38. ayet)
“Bir kitaptır bu; sana indirildi, onunla uyarıda bulunasın diye ve inananlar
için bir öğüt ve düşündürme olarak... O halde, bundan dolayı göğsünde bir
sıkıntı olmasın. Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden bir takım velilerin ardına
düşmeyin! Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!” (7. sure (A'RAF) 2-3. ayet)
“Göklerin ve yerin melekûtuna, Allah'ın yarattığı herhangi bir şeye bakmadılar mı; ecellerinin
gerçekten yaklaşmış olabileceğini düşünmediler mi? Peki,
bu Kur'an'dan sonra hangi hadise/söze iman ediyorlar?” (7. sure (A'RAF) 185. ayet)
“Ayetlerimiz onlara açık seçik parçalar halinde okunduğu zaman, bize ulaşmayı ummayanlar
şöyle dediler: "Bundan başka bir Kur'an getir yahut bunu değiştir." De ki: "Onu kendiliğimden değiştirmem benim için söz
konusu olamaz. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum. Rabbime isyan
edersem, büyük bir günün azabından korkuya düşerim." (10. sure (YÛNUS) 15. ayet)
“Onların çoğu sanıdan başka bir şeyin ardınca gitmiyor. Doğrusu da şu ki
sanı, haktan hiçbir şey ifade etmez. Allah, onların yaptıklarını iyice
bilmektedir. Bu Kur'an, Allah'ın berisinden birilerince yalan isnatlarla oluşturulmuş
değildir. O, kendinden öncekinin tasdiki ve Kitap'ın ayrıntılı
kılınmasıdır. Kuşku ve çelişme yoktur onda. Âlemlerin
Rabbi'ndendir o.” (10. sure (YÛNUS) 36-37. ayet)
“Kendilerine kitap verdiklerimiz, sana indirilenle ferahlarlar. Ama hiziplerden
bazıları onun
bir kısmını inkâr ederler. De ki: "Bana, yalnız Allah'a kulluk etmem, O'na
ortak koşmamam emredildi. Ben O'na yakarır, O'na davet ederim. Dönüşüm de
O'nadır." İşte biz o Kur'an'ı Arapça bir hüküm
kaynağı olarak indirdik. Eğer sana gelen ilimden sonra onların keyiflerine
uyarsan, Allah'tan sana ne bir dost nasip olur ne de bir koruyucu.” (13. sure (RA'D) 36-37. ayet)
“Şüpheniz olmasın ki bu Kur'an en kalıcı, en
doğru olana kılavuzlar ve müminlere şu yolda müjde verir: Hayra ve
barışa yönelik işler yapanlar için büyük bir ödül vardır.” (17. sure (İSRÂ) 9. ayet)
“Biz, gerçeği, Kur'an'da türlü
biçimlerde ifade ettik ki, düşünüp anlayabilsinler. Fakat bu onların sadece
kaçışlarını artırıyor.” (17. sure (İSRÂ)
41. ayet)
“Az kalsın seni, sana vahyettiğimizden uzaklaştırarak ondan
gayrısını bize isnat edesin diye fitneye düşüreceklerdi. İşte o takdirde seni
dost edinirlerdi. Eğer biz seni sağlamlaştırmamış olsaydık, yemin olsun, onlara
birazcık meylediverecektin. İşte o zaman sana, hayatın da ölümün de katmerli
acılarını tattırdık. Ve bize karşı hiçbir yardımcı da bulamazdın.” (17. sure (İSRÂ) 73-75. ayet)
“Ve sana ruhtan sorarlar. De ki: "Ruh,
Rabbimin emrindendir. Ve size, ilimden sadece az bir şey verilmiştir."
(17. sure (İSRÂ) 85. ayet)
“Rabbinin kitabından sana vahyedileni
oku. O'nun kelimelerini değiştirecek hiçbir kudret yoktur. O'nun dışında bir sığınak/bir
dayanak asla bulamazsın. “ (18. sure (KEHF)
27. ayet)
“Yemin olsun, biz, bu Kur'an'da, insanlar için
her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk. İnsan ise varlığın, tartışmaya
en çok tutkun olanıdır.” (18. sure (KEHF) 54. ayet)
“De ki: "Rabbimin kelimeleri için deniz
mürekkep olsa, Rabbimin kelimeleri tükenmeden önce deniz mutlaka biter.
Bir o kadarını daha getirsek de yetmez." (18. sure (KEHF) 109. ayet)
“Yoksa O'nun dışında bazı ilahlar mı edindiler? De ki: "Susturucu
delilinizi getirin! Benimle beraber olanların da benden
öncekilerin de Zikir'i budur. Ne yazık ki onların çokları hakkı
bilmezler; bu yüzden de yüz çevirirler." (21. sure (ENBİYÂ) 24. ayet)
“Onlar O'nun sözünün önüne geçmezler; onlar yalnız O'nun emriyle iş
yaparlar.” (21. sure (ENBİYÂ) 27. ayet)
“İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah
yolundan bilgisizce saptırmak için hadis/laf eğlencesi satın alır ve onu alay
konusu edinir. İşte böylelerine rezil edici bir azap vardır. Ayetlerimiz ona okunduğunda, böbürlenerek yüzünü çevir.
Sanki onları hiç işitmemiştir, sanki kulaklarında bir ağırlık vardır. İşte
böylesini, korkunç bir azapla muştula.” (31. sure
(LOKMAN) 6-7. ayet)
“Andolsun, biz bu Kur'an'da insanlara her türden
örnekler verdik ki düşünüp öğüt alabilsinler. Bunu, eğri büğrüsü olmayan Arapça bir Kur'an olarak indirdik ki, korunup
sakınabilsinler. Allah; hakkında birbiriyle didişen ortakların bulunduğu bir adamla, bir tek
ere teslim olan bir adamı örnek verdi. Örnek olarak bu ikisi eşit olur mu?
Hamd, yalnız Allah'adır. Ama onların çokları bilmiyorlar.” (39. sure (ZÜMER) 27-29. ayet)
“Onu aceleye getiresin diye dilini onunla
hareketlendirme! Onu toplamak ve okumak bize düşer.” (75. sure (KIYÂMET) 16-17. ayet)
“O halde, biz onu okuduğumuzda, sen onun
okunuşunu izle. Sonra onu açıklamak da bizim işimiz olacaktır.” (75. sure (KIYÂMET) 19-19. ayet)
36.
KUR'AN,
KİTAP EHLİ TANIR:
“Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu öz oğullarını tanıdıkları
gibi tanırlar. Bununla birlikte, içlerinden bir zümre, bilip durdukları halde
gerçeği gizliyorlar.” (2. sure (BAKARA)
146. ayet)
“O kendilerine kitap verdiklerimiz var ya, onu,
öz oğullarını tanıdıkları gibi tanıyıp bilirler. Ama öz benliklerini hüsrana
uğratan bunlar, iman etmezler.” (6. sure
(EN'ÂM) 20. ayet)
37.
KUR'AN İLE
TELKİN ET, ÖĞÜT VER:
“Rablerinin huzurunda haşredileceklerinden
korkanları, o vahiy ile uyar ki korunabilsinler. Onların O'ndan başka ne bir
dostu vardır ne de şefaatçısı.” (6. sure (EN'ÂM) 51. ayet)
“Dinlerini oyun ve eğlence haline getirmiş, dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları
bırak da o Kur'an ile şunu hatırlat: Bir kişi, kendi
elinin üretip kazandığına teslim edilirse onun, Allah dışında ne bir dostu
kalır ne de şefaatçısı. Her türlü fidyeyi verse de ondan kabul edilmez.
İşte bunlar, kazandıklarına teslim edilmişlerdir. Nankörlük ettiklerinden ötürü
onlar için kaynar sudan bir içki ve korkunç bir azap vardır.” (6. sure (EN'ÂM) 70. ayet)
“Bir kitaptır bu; sana indirildi,
onunla uyarıda bulunasın diye ve inananlar için bir öğüt ve düşündürme
olarak... O halde, bundan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın.” (7. sure (A'RAF) 2. ayet)
“Kalpleri üzerine, onu anlamamaları için kabuklar
geçiririz, kulaklarına da bir ağırlık koyarız. Rabbini yalnız Kur'an'da andığın zaman, nefretle geriye dönüp
kaçarlar.” (17. sure (İSRÂ) 46. ayet)
"Ve Kur'an okumakla emrolundum. Artık kim yola gelirse
kendi nefsi için gelir. Sapmışa gelince, böylesine de ki: 'Ben uyarıcılardan
biriyim. Hepsi bu!" (27. sure (NEML) 92. ayet)
“Allah'ın ayetleri sana indirildikten sonra sakın seni geri
çevirmesinler. Rabbine yakar/Rabbine çağır. Sakın şirke bulaşanlardan olma.” (28. sure (KASAS) 87. ayet)
“Biz onların neler söylediklerini çok iyi biliyoruz. Sen onların üstüne bir
zorba değilsin. O halde, benim tehdidimden korkanlara
sadece Kur'an'la öğüt ver.” (50. sure
(KAF) 45. ayet)
38.
KUR'AN,
(ASL-I KİTAP / ANA KİTAP) KORUNMUŞTUR:
“Hiç kuşkusuz, o zikiri/Kur'an'ı biz indirdik,
biz; her hal ve şartta onu muhakkak koruyacak olan da biziz.” (15. sure (HİCR) 9. ayet)
“Ve o, bizim katımızdaki ana Kitap'ta çok yüce, çok hikmetlidir.” (43. sure (ZUHRUF) 4. ayet)
“Korunmuş bir levhada/Levh-i Mahfûz'dadır.” (85. sure (BÜRÛC) 22. ayet)
39.
KUR'AN KORUNMUŞTUR,
HER HALDE VE HER YERDE ALLAH
TARAFINDAN:
“Allah dilediğini silip yok eder,
dilediğini sâbit tutar. Kitap'ın anası/ana Kitap O'nun katındadır.” (13. sure (RA'D) 39. ayet)
“Hiç kuşkusuz, o zikiri/Kur'an'ı biz indirdik,
biz; her hal ve şartta onu muhakkak koruyacak olan da biziz.” (15. sure (HİCR) 9. ayet)
“Bâtıl ona, ne önünden gelebilir ne de arkasından. Hakîm ve Hamîd Allah'tan bir
indirmedir o.” (41. sure
(FUSSİLET) 42. ayet)
“Biz onu akıl erdiresiniz diye
Arapça bir Kur'an yaptık. Ve o, bizim katımızdaki ana Kitap'ta çok yüce, çok hikmetlidir.” (43. sure (ZUHRUF) 3-4. ayet)
“O, kesinlikle şerefli bir Kur'an'dır. Titizlikle saklanan bir
Kitap'tadır.
Ona, arındırılmışlardan başkası dokunmaz. Âlemlerin Rabbi'nden indirilmiştir.” (56. sure (VÂKIA) 77-80. ayet)
“İş onların iddialarının aksinedir! O, çok
yüce bir Kur'an'dır. Korunmuş bir levhada/Levh-i Mahfûz'dadır.” (85. sure (BÜRÛC) 21-22. ayet)
40.
KUR'AN,
İÇİNDE DELİLLER-İSPATLAR:
“Kur'an'ı, iyice okuyup düşünmüyorlar mı? Eğer o,
Allah'tan başka birinin katından gelseydi, elbette ki onun içinde birçok
ihtilaf bulacaklardı. “ (4. sure (NİSA) 82. ayet)
“Ey insanlar! Size Rabbinizden apaçık, çok parlak ve güçlü
bir kanıt gelmiştir. Biz size, her şeyi açık seçik gösteren bir ışık gönderdik.” (4. sure (NİSA) 174. ayet)
“Gerçek şu ki, size Rabbinizden gönül gözleri
gelmiştir. Kim görürse kendisi yararına, kim körlük ederse kendisi
zararına... Ben sizin üzerinize bekçi değilim.” (6. sure (EN'ÂM) 104. ayet)
“Elif, Lâm, Râ. İşte sana hikmetlerle dolu Kitap'ın ayetleri.” (10. sure (YÛNUS) 1. ayet)
“Elif, Lâm, Râ. Hakîm ve Habîr olandan bir
kitaptır ki bu, ayetleri önce muhkem kılınmış, sonra ayrıntılı
hale getirilmiştir.” (11. sure (HÛD) 1. ayet)
“Böyleleri şu kimse gibi olur mu: Rabbinden bir
beyyine üzerinedir, O'ndan bir tanık da kendisini izler. Tanıktan önce de bir
kılavuz ve rahmet olarak Mûsa'nın kitabı var. Onlar ona inanırlar. Hiziplerden onu inkâr edenin varış yeri
ateştir. Ondan asla kuşkuya düşme; o Rabbinden bir
haktır ama insanların çokları inanmıyorlar.” (11. sure (HÛD) 17. ayet)
“Elif, Lâm, Râ. O apaçık, apaydınlık Kitap'ın
ayetleridir bunlar.” (12. sure (YÛSUF) 1. ayet)
“De ki: "İşte benim yolum budur. Ben, Allah'a basîret üzere
çağırırım/dua ederim. Beni izleyenler de... Şanı yücedir Allah'ın! Ben müşriklerden değilim." (12. sure
(YÛSUF) 108. ayet)
“Elif, Lâm, Mîm, Râ. O Kitap'ın ayetleridir bunlar.
Ve sana Rabbinden indirilen, haktır. Ne var ki, insanların çokları iman etmezler.” (13. sure (RA'D) 1. ayet)
“Elif, Lâm, Râ. İşte sana o Kitap'ın ve açık anlatımlı Kur'an'ın
ayetleri.” (15. sure (HİCR) 1. ayet)
“Yoksa O'nun dışında bazı ilahlar mı edindiler? De ki: "Susturucu delilinizi getirin! Benimle beraber olanların da
benden öncekilerin de Zikir'i budur. Ne yazık ki onların çokları hakkı
bilmezler; bu yüzden de yüz çevirirler." (21. sure (ENBİYÂ) 24. ayet)
“Yâ, Sîn. Yemin olsun o hikmetlerle dolu
Kur'an'a ki, Hiç kuşkusuz, sen, gönderilen elçilerdensin; Dosdoğru bir yol üzerindesin.” (36. sure (YÂSÎN)
1-4. ayet)
“Hâ, Mîm. Rahman ve Rahîm'den indirilmedir bu...
Bilgi ile donanmış bir toplum için ayetleri, Arapça bir Kur'an halinde
ayrıntılı kılınmış bir kitaptır bu.” (41. sure (FUSSİLET) 1-3. ayet)
“Onlar, o zikiri/Kur'an'ı kendilerine geldiğinde inkâr ettiler. Halbuki
o, eşsiz yücelikte bir Kitap'tır. Bâtıl ona, ne önünden gelebilir ne de arkasından. Hakîm ve
Hamîd Allah'tan bir indirmedir o.” (41. sure (FUSSİLET) 41-42. ayet)
“Titizlikle saklanan bir Kitap'tadır.” (56. sure (VÂKIA) 78. ayet)
41.
KUR'AN,
AKILDA KALIR (TANIKLAR DOĞRULAR):
“Bir iş ve oluşta bulunsan, Kur'an'dan bir şey okusan; herhangi bir iş
yapsanız, siz ona dalıp gitmişken biz üstünüzde mutlaka
tanıklarız. Ne yerde ne gökte zerre ağırlığınca bir şey, ondan daha
küçüğü de daha büyüğü de Rabbinden uzakta/gizli kalmaz; tümü apaçık bir Kitap'tadır.” (10. sure (YÛNUS) 61. ayet)
“Güneşin kaymasından/aşağı sarkmasından, gecenin kararmasına kadar
namazı kıl. Sabah Kur'an'ını da gözet. Çünkü sabah
Kur'an'ı tanıklarca izlenmektedir.” (17. sure (İSRÂ)
78. ayet)
42.
KUR'AN,
REDDETME, REDDEDİLMESİ:
“And olsun, biz sana açık-seçik ayetler indirdik. Onları, pislik
ve sapıklığa bulaşmış olanlardan başkası inkâr etmez.” (2. sure (BAKARA) 99. ayet)
“Onlara, "Allah'ın indirdiğine
uyun" dendiğinde: "Hayır! Biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye
uyarız." derler. Peki, ataları bir şeye akıl erdiremiyor, doğruya ve
güzele ulaşamıyor idiyseler!...” (2. sure (BAKARA) 170. ayet)
“Bu böyledir. Çünkü Allah, Kitap'ı hak olarak indirmiştir. Kitap'ta
çekişmeye girenler, şıkak'a düşmüşlerdir/bütünden uzaklaştırıcı bir kopuşun tam
içindedirler,” (2. sure (BAKARA)
176. ayet)
“Allah katında din İslam'dır/ barış ve esenlik için Allah'a teslim olmaktır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra,
aralarındaki kıskançlık/ doymazlık/ azgınlık/denge noktasından sapma/
yalancılık/ zulüm/ kibir/ zinakârlık yüzünden ihtilafa düştü. Kim
Allah'ın ayetlerine nankörlük ederse, Allah, hesabı çabucak görecektir.” (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 19. ayet)
“Ey Ehlikitap! Gerçeğe tanık olup
durduğunuz halde, Allah'ın ayetlerini neden inkâr ediyorsunuz?” (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 70. ayet)
“Ayetlerimizi inkâr edenleri yakında bir ateşe
yaslayacağız. Derileri piştikçe, azabı tatsınlar diye, derilerini öncekinden
başka derilerle değiştireceğiz. Allah Azîz ve Hakîm'dir.” (4. sure (NİSA) 56. ayet)
“Sen de aralarında, Allah'ın indirdiğiyle hükmet. Onların keyiflerine uyma. Dikkat et de Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından seni
uzaklaştırıp fitneye düşürmesinler. Eğer yüz çevirirlerse bil ki, Allah onları
bazı günahları yüzünden belaya çarptırmak istiyor. Zaten insanların
birçokları doğru yoldan iyice sapmış bulunuyorlar.” (5. sure (MÂİDE) 49. ayet)
“İçlerinden sana kulak verenler vardır;
ama biz onu gereğince anlamamaları için kalplerine kılıflar geçirmiş,
kulaklarına bir ağırlık koymuşuzdur. Tüm mucizeleri görseler de onlara
inanmazlar. Nihayet sana gelip seninle çekişerek söyle derler küfre sapanlar:
"Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir." Hem ondan alıkoyarlar hem ondan
uzaklaşırlar. Öz benliklerinden başkasını helâk etmiyorlar. Ama farkında değiller.” (6. sure (EN'ÂM) 25-26. ayet)
“Söylediklerinin seni kederlendirdiğini çok iyi biliyoruz. Gerçek şu ki,
onlar seni yalanlamıyorlar; o zalimler Allah'ın ayetlerine karşı direnmekteler.”
( 6. sure (EN'ÂM) 33. ayet)
“Ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, fenalığa bulaşmaları
yüzünden kendilerine azap dokunacaktır.” (6. sure (EN'ÂM) 49. ayet)
“O, hak olduğu halde senin toplumun
onu yalanladı. De ki: "Ben size vekil değilim." (6. sure (EN'ÂM) 66. ayet)
“Yalan düzüp Allah'a iftira eden veya kendine
bir şey vahyedilmediği halde "Bana vahyedildi" diyen kişi ile
"Allah'ın ayet indirdiği gibi ben de indireceğim" diyen kimseden daha
zalim kim vardır? Bir görsen o zalimleri ölüm
dalgaları içindeyken. Melekler ellerini uzatmış, "Çıkarın
canlarınızı!" diye! "Bugün zillet azabıyla cezalandırılacaksınız;
çünkü Allah'a karşı gerçek dışı şeyler söylüyorsunuz ve çünkü O'nun ayetlerine
karşı büyüklük taslıyordunuz." (6. sure (EN'ÂM) 93. ayet)
“Şunu da söyle: "Allah şunu haram etmiştir
diye tanıklık edip duran şahitlerinizi getirin." Eğer tanıklık
ederlerse sakın onlarla birlikte tanıklık etme! Ayetlerimizi
yalanlayanlarla âhirete inanmayanların keyifleri ardınca gitme! Onlar, kendi
Rablerine başkalarını denk tutuyorlar.” (6. sure (EN'ÂM) 150. ayet)
“Ölçülüp tartılacak şeyleri hafif kalanlara gelince, işte
onlar, ayetlerimize karşı zalimce davranışlar sergilemiş oldukları için, öz
benliklerini hüsrana itmiş olacaklar.” (7. sure (A'RAF) 9. ayet)
“Ayetlerimizi yalanlayıp onlar karşısında
burun kıvıranlara gelince, bunlar ateşin dostlarıdır. Sürekli kalacaklardır
onun içinde. Yalan düzerek Allah'a iftira eden yahut O'nun ayetlerini
yalanlayanlardan daha zalim kim vardır? İşte bunların Kitap'tan nasipleri kendilerine ulaşır, nihayet
elçilerimiz onlara gelip canlarını alırken şöyle derler: "Allah dışındaki
yakardıklarınız nerede?" Şu cevabı verirler: "Bizden uzaklaşıp
kayboldular." Böylece, öz benlikleri aleyhine kendilerinin kafir olduğuna
tanıklık ettiler.” (7. sure (A'RAF) 36-37. ayet)
“Ayetlerimizi yalanlayan ve onlar karşısında
büyüklük taslayanlar var ya, gök kapıları açılmayacaktır onlar için ve deve
iğne deliğinden geçinceye kadar cennete giremeyeceklerdir onlar.
Suçluları böyle cezalandırırız biz.” (7. sure (A'RAF) 40. ayet)
“Ayetlerimizi yalanlayanları, hiç bilemeyecekleri
bir yerden ağır ağır çöküşe götüreceğiz.” (7. sure (A'RAF)
182. ayet)
“Yalan düzerek Allah'a iftira eden yahut onun
ayetlerini yalanlayan kişiden daha zalim kim var? Şu bir gerçek ki,
suçlular iflah etmezler.” (10. sure
(YÛNUS) 17. ayet)
“Hayır, düşündükleri gibi değil. Onlar, ilmini
kuşatamadıkları ve yorumu kendilerine hiç gelmemiş bir şeyi yalanladılar.
Onlardan öncekiler de böyle yalanlamıştı. Bak da gör nasıl olmuştur zalimlerin sonu!” (10. sure (YÛNUS) 39. ayet)
“Yemin olsun, Mûsa'ya Kitap'ı verdik de onda da
ihtilafa düşüldü. Rabbinden bir kelime, önceden gelmiş olmasaydı, aralarında iş
mutlaka bitirilirdi. Onlar bunun hakkında, kafaları karıştıran bir kuşku
içindedirler.” (11. sure (HÛD) 110. ayet)
“Kendisiyle, dağların yürütüldüğü yahut yerkürenin parçalandığı yahut ölülerin
konuşturulduğu bir Kur'an mı olsaydı! Hayır, iş ve oluşun tümü Allah'ındır.
İman edenler hâlâ ümidi kesip anlamadılar mı ki, Allah dileseydi elbette
insanlara tümden hidayet verirdi. O küfre sapanlara gelince,
sanayi olarak ürettiklerinin sonucu halinde başlarına gülle, tokmak türünden
belalar inmeye devam edecek yahut o belalar onların yurtlarının yakınına
konacak. Ta, Allah'ın vaadi gelinceye değin. Allah, vaadine asla ters
düşmez.” (13. sure (RA'D) 31. ayet)
“Biz, gerçeği, Kur'an'da türlü biçimlerde ifade ettik ki, düşünüp
anlayabilsinler. Fakat bu onların sadece kaçışlarını
artırıyor.” (17. sure (İSRÂ) 41. ayet)
“Kur'an okuduğunda, seninle, âhirete
inanmayanlar arasına gizli bir perde çekeriz. Kalpleri üzerine, onu anlamamaları için kabuklar
geçiririz, kulaklarına da bir ağırlık koyarız. Rabbini yalnız Kur'an'da andığın
zaman, nefretle geriye dönüp kaçarlar.” (17. sure (İSRÂ) 45-46. ayet)
“Az kalsın seni, sana vahyettiğimizden uzaklaştırarak ondan gayrısını
bize isnat edesin diye fitneye düşüreceklerdi. İşte o takdirde seni dost
edinirlerdi.” (17. sure (İSRÂ) 73. ayet)
“Kendisine Rabbinin ayetleri hatırlatıldığı halde,
onlardan yüz çeviren ve iki elinin hazırlayıp önden gönderdiği şeyleri
unutandan daha zalim kim olabilir? Şu bir gerçek ki, biz onların kalpleri üzerine onu anlamamaları
için kabuklar geçirdik, kulakları içine de ağırlıklar koyduk. Onları hidayete
çağırsan da bu durumda hidayete asla ulaşamazlar.” (18. sure (KEHF) 57. ayet)
“Fakat onların kalpleri bundan
gaflet içindedir. Onların bundan başka da işleri vardır ki, hep o işler için
çalışmaktadırlar.” (23. sure (MÜ'MİNÛN) 63. ayet)
“Resul de şöyle der: "Ey Rabbim, benim
toplumum, bu Kur'an'ı terk edilmiş/dışlanmış halde tuttular." (25. sure (FURKÂN) 30. ayet)
“Yemin olsun, onu aralarında çeşitli biçimlerde ifade ettik ki öğüt alabilsinler. Ama insanların çoğu sadece nankörlükte ısrar etmektedir.”
(25. sure (FURKÂN)
50. ayet)
“Fakat hak, katımızdan kendilerine geldiğinde şöyle dediler: "Mûsa'ya
verilenin aynısı buna da verilseydi ya!" Bunlar
daha önce Mûsa'ya verileni inkâr etmemişler miydi? Şöyle demişlerdi:
"Birbirini destekleyen iki büyü/ sırt sırta iki büyücü." Ve dediler:
"Biz bunların ikisine de inanmıyoruz." "Eğer doğru sözlü iseniz, Allah katından, bu ikisinden daha aydınlık
bir kitap getirin, ben ona uyayım." (28. sure
(KASAS)48- 49. ayet)
“Yemin olsun ki, biz bu Kur'an'da insanlar için her türlü örneği verdik. Sen onlara bir mucize getirsen, o inkâr edenler mutlaka şöyle
diyeceklerdir: "Siz, eskiyi hükümsüz kılanlardan başkası değilsiniz."
İlimden nasipsizlerin kalpleri üzerine Allah işte böyle mühür basıyor.” (30. sure (RÛM) 58-59. ayet)
“İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah
yolundan bilgisizce saptırmak için hadis/laf eğlencesi satın alır ve onu alay
konusu edinir. İşte böylelerine rezil edici bir azap vardır. Ayetlerimiz ona okunduğunda, böbürlenerek
yüzünü çevirir. Sanki onları hiç işitmemiştir, sanki kulaklarında bir ağırlık
vardır. İşte böylesini, korkunç bir azapla muştula. İman edip hayra ve barışa
yönelik fiiller sergileyenlere gelince, onlar için nimetlerle dolu cennetler
vardır.” (31. sure (LOKMAN) 6-8. ayet)
“Küfre sapanlar dedi ki: "Biz, bu Kur'an'a
da bundan öncekine de asla inanmayacağız!" Ah, bir görsen o zalimleri Rableri huzurunda,
tutuklanmış halde! Bir kısmı da bir kısmına söz atar durur. Basit görülüp
horlananları, büyüklük taslayanlara şöyle derler: "Siz olmasaydınız,
vallahi biz inanacaktık!" (34. sure
(SEBE') 31. ayet)
“Kendi içlerinden kendilerine bir uyarıcı geldi diye şaşıp kaldılar. Ve şöyle
dedi bu nankörler: "Bu adam yalanlar düzen bir büyücü..." "İlahları bir tek tanrı
mı yapmış? Bu, gerçekten hayret edilecek bir şey!" İçlerinden kodaman bir
grup öne çıktı: "Haydi, yürüyün! İlahlarınıza sahip çıkmada kararlı
davranın! Gerçek şu ki, istenip beklenen şey budur." "Öteki millette
işitmedik böyle bir şey. Bu bir uydurmadan başka şey değildir." "Öğüt ve uyarı, içimizden
ona mı indirildi?" Hayır, onlar benim zikrimden/Kur'an'ımdan
kuşkulandılar. Hayır, onlar benim azabımı henüz tatmadılar.” (38. sure (SÂD) 4-8. ayet)
“Dediler ki: "Bizi çağırdığı o şeye karşı
kalplerimiz kılıflar içinde; kulaklarımızda bir ağırlık, seninle bizim aramızda
da bir perde var. O halde, sen işini yap, muhakkak biz de işimizi
yapacağız." (41. sure (FUSSİLET) 5. ayet)
“İnkâr edenler dediler ki: "Şu
Kur'an'ı dinlemeyin! O okunurken yaygara koparın ki, galip gelesiniz."
(41. sure (FUSSİLET) 26. ayet)
“Ayetlerimiz hakkında eğri ile doğruyu
birbirine katanlar, bize gizli kalmazlar. Şimdi, ateşin içine atılan mı hayırlıdır, kıyamet günü güven
içinde gelen mi? Dilediğinizi yapın. O, yapıp ettiklerinizi iyice görmektedir. Onlar, o zikiri/Kur'an'ı kendilerine
geldiğinde inkâr ettiler. Halbuki o, eşsiz yücelikte bir Kitap'tır.” (41. sure (FUSSİLET) 40-41. ayet)
“De ki: "Söyleyin bakalım, o Kur'an Allah
katından ise, siz de onun üstünü örttünüzse, o dönüşü olmayan kopukluğa
düşenden daha sapık kim vardır?" (41. sure (FUSSİLET) 52. ayet)
“Ya biz, seni alıp götürdükten sonra
onlardan öç alırız;” (43. sure (ZUHRUF) 41. ayet)
“İyiye ve güzele bir kılavuzdur bu! Rablerinin
ayetlerini inkâr edenler için, korkunç bir pislik azabı öngörülmüştür.” (45. sure (CÂSİYE) 11. ayet)
“Her şeyi ayan beyan gösteren ayetlerimiz onlara
okunduğunda, kendilerine gelmiş olan hakkı inkâr edenler şöyle derler:
"Açık bir büyüdür bu!" (46. sure (AHKAF) 7. ayet)
“Peki onlara ne oluyor da iman etmiyorlar?!
Karşılarında Kur'an okunduğu zaman secde etmiyorlar.” (84. sure (İNŞIKAK)20- 21. ayet)
43.
KUR'AN İLE
HATIRLAT:
“Dinlerini oyun ve eğlence haline getirmiş, dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları
bırak da o Kur'an ile şunu hatırlat: Bir kişi,
kendi elinin üretip kazandığına teslim edilirse onun, Allah dışında ne bir
dostu kalır ne de şefaatçısı. Her türlü fidyeyi verse de ondan kabul edilmez.
İşte bunlar, kazandıklarına teslim edilmişlerdir. Nankörlük ettiklerinden ötürü
onlar için kaynar sudan bir içki ve korkunç bir azap vardır.” (6. sure (EN'ÂM) 70. ayet)
“Biz onların neler söylediklerini çok iyi biliyoruz. Sen onların üstüne bir
zorba değilsin. O halde, benim tehdidimden korkanlara
sadece Kur'an'la öğüt ver.” (50. sure
(KAF) 45. ayet)
44.
KUR'AN,
İNDİRİLMESİ, VAHYİ:
“De ki: "Kim Cebrail'e - ki o, Allah'ın izniyle Kur'an'ı
kendinden öncekini doğrulayıcı, insanlara yol gösterici ve müjde olarak senin
kalbine indirmiştir - düşman kesilirse,” (2. sure
(BAKARA) 97. ayet)
“Ramazan o aydır ki; insanlara kılavuz olan,
iyi-kötü ayrımıyla hidayetten kanıtlar getiren Kur'an,
onda indirilmiştir…)(2. sure (BAKARA) 185. ayet)
“İşte bunlar Allah'ın ayetleri. Onları
sana hak olarak okuyoruz. Yemin olsun ki sen, gönderilen elçilerdensin.”
(2. sure (BAKARA) 252. ayet)
“Kitap'ı sana indiren O'dur: Onun ayetlerinden bir
kısmı muhkemlerdir ki; onlar Kitap'ın anasıdır. Diğer ayetlerse
müteşâbihlerdir. Şu var ki, kalplerinde bir eğrilik ve bozukluk bulunanlar,
fitne aramak, onun yorumuna öncelik tanımak için Kitap'ın sadece müteşâbih
kısmının ardına düşerler. Onun tevilini ise bir Allah bilir, bir de ilimde
derinleşmiş olanlar. Bunlar, "Ona inandık, hepsi Rabbimizin
katındandır." derler. Gönül ve akıl sahiplerinden başkası gereğince
düşünemez.” (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 7. ayet)
“Kuşku yok ki, biz bu Kitap'ı sana, insanlar
arasında Allah'ın sana gösterdiği ile hükmedesin diye hak olarak indirdik.
Sakın hainlere yardakçı olma!” (4. sure (NİSA) 105. ayet)
“Eğer Allah'ın senin üzerindeki lütfu ve rahmeti olmasaydı, onlardan
bir grup seni şaşırtmaya mutlaka yeltenecekti. Ama onlar kendilerinden
başkasını saptıramazlar. Ve sana hiçbir şekilde zarar veremezler. Allah sana Kitap'ı ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğin
şeyleri öğretmiştir. Allah'ın senin üzerindeki lütfu çok büyüktür.” (4. sure (NİSA) 113. ayet)
Şu da var ki, Allah sana indirdiğini, kendi ilmiyle
indirdiğine tanıklık eder. Melekler de tanıklık ediyorlar. Zaten tanık olarak Allah yeter.” (4. sure (NİSA) 166. ayet)
“Bu da bizim indirdiğimiz bir kitaptır. Kutsal ve bereketli. Artık ona
uyun ve sakının ki size rahmet edebilsin.” (6. sure (EN'ÂM) 155. ayet)
Bir kitaptır bu; sana indirildi, onunla uyarıda bulunasın diye ve inananlar için bir öğüt ve
düşündürme olarak... O halde, bundan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın.” (7. sure (A'RAF) 2. ayet)
"Benim Veli'm, o Kitap'ı indiren Allah'tır. O, hayır ve barış seven kulları
koruyup gözetir." (7. sure (A'RAF) 196. ayet)
“Eğer size cevap veremedilerse artık bilin ki o, ancak
Allah'ın ilmiyle indirilmiştir. Ve O'ndan başka da ilah yoktur. Artık müslüman oluyor/Allah'a
teslim oluyor musunuz?” (11. sure (HÛD) 14. ayet)
“Biz bu Kur'an'ı sana vahyederek,
hikâyelerin en güzelini anlatıyoruz. Oysaki sen, bundan önce bunlardan tamamen habersiz
olanlardandın.” (12. sure (YÛSUF) 3. ayet)
“Hiç kuşkusuz, o zikiri/Kur'an'ı biz indirdik,
biz; her hal ve şartta onu muhakkak koruyacak olan da biziz.” (15. sure (HİCR) 9. ayet)
“Açık delillerle, kitaplarla gönderdik. Sana da bu zikiri /
Kur'an'ı vahyettik ki, kendilerine indirileni insanlara açık seçik bildiresin de derin
derin düşünebilsinler.” (16. sure (NAHL)
44. ayet)
“Bu Kitap'ı sana yalnız şunun için indirdik: Hakkında ayrılığa düştükleri
şeyi onlara iyice açıklayasın ve Kitap, iman eden bir topluluk için kılavuz ve
rahmet olsun.” (16. sure (NAHL) 64. ayet)
“Biz bir ayeti, bir başka ayetin yerine
koyduğumuzda -ki Allah neyi indirmekte olduğunu daha iyi bilir- şöyle
derler: "Sen düpedüz bir iftiracısın." Hayır, öyle değil. Bunların
çokları bilmiyorlar. De ki: "İman edenleri güçlendirip kökleştirmek için ve Müslümanlara bir
müjde ve kılavuz olarak, Ruhulkudüs onu, senin Rabbinden indirdi.” (16. sure (NAHL) 101-102. ayet)
“Bütün varlıkların tespihi o kudretdir ki, ayetlerimizden
bazılarını kendisine gösterelim/kendisini ayetlerimizden bir parça olarak
gösterelim diye kulunu, gecenin birinde Mescit-i Haram'dan, çevresini
bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya yürütmüştür. Hiç kuşkusuz, O'dur Semî' ve
Basîr.” (17. sure (İSRÂ) 1. ayet)
“Az kalsın seni, sana vahyettiğimizden uzaklaştırarak ondan
gayrısını bize isnat edesin diye fitneye düşüreceklerdi. İşte o takdirde seni dost
edinirlerdi. Eğer biz seni sağlamlaştırmamış olsaydık, yemin olsun, onlara
birazcık meylediverecektin. İşte o zaman sana, hayatın da ölümün de katmerli
acılarını tattırdık. Ve bize karşı hiçbir yardımcı da bulamazdın.” (17. sure (İSRÂ) 73-75. ayet)
“Ve sana ruhtan sorarlar. De ki: "Ruh,
Rabbimin emrindendir. Ve size, ilimden sadece az bir şey verilmiştir." (17. sure (İSRÂ) 85. ayet)
“Biz onu hak ile indirdik ve o hak ile indi.
Seni de ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Onu, bir Kur'an olarak, insanlara dura dura okuyasın diye kısımlara ayırıp ağır
ağır indirdik. (17. sure (İSRÂ) 105-106. ayet)
“Rabbinin kitabından sana vahyedileni
oku. O'nun
kelimelerini değiştirecek hiçbir kudret yoktur. O'nun dışında bir sığınak/bir
dayanak asla bulamazsın.” (18. sure (KEHF) 27. ayet)
“Biz sadece Rabbinin emrini indiririz/ biz ancak
Rabbinin emriyle ineriz. Önümüzdeki, arkamızdaki ve bunlar arasındaki her
şey O'nundur. Rabbin asla unutkan değildir.” (19. sure
(MERYEM) 64. ayet)
“Biz bu Kur'an'ı sana, zahmet çekesin, bedbaht olasın diye indirmedik;” (20. sure (TÂHÂ) 2. ayet)
“O Melik/ o hak hükümdar olan Allah, yüceler yücesidir. Sana vahyi tamamlanmadan önce, Kur'an hakkında aceleci olma. Şöyle
de:"Rabbim, ilmimi artır!" Yemin olsun, biz daha önce Âdem'e ahit verdik de unuttu; biz onda bir
kararlılık
bulamadık.” (20. sure (TÂHÂ) 114-115. ayet)
“Eğer biz onları, ondan önce bir azapla helâk etseydik mutlaka şöyle
diyeceklerdi: "Rabbimiz, ne olurdu bize bir resul gönderseydin de zelil ve
rezil olmadan önce senin ayetlerine uysaydık!" (20. sure (TÂHÂ) 134. ayet)
“Şanı yücedir o kudretin ki, hakla bâtılı ayıran
o Furkan'ı, bütün âlemler için bir uyarıcı olsun diye kuluna indirdi.” (25. sure (FURKÂN) 1. ayet)
“Dediler ki: "Öncekilerin masallarıdır bu. Birilerine yazdırdı onu.
O ona sabah akşam birileri tarafından yazdırılıyor." (25. sure (FURKÂN) 5. ayet)
“İnkâr edenler dediler ki: "Kur'an
ona toptan, bir kerede indirilseydi ya!" Biz böyle yaptık ki,
onunla senin kalbini dayanıklı kılalım. Biz onu parça parça /ayet ayet okuduk.”
(25. sure (FURKÂN) 32. ayet)
“Kesin olan şu ki, o âlemlerin Rabbi'nden
indirilmiştir. O güvenilir Rûh indirdi onu, Senin kalbine ki, uyarıcılardan olasın. Açık seçik Arapça bir
dille indirdi.
O, elbette ki öncekilerin kitaplarında da var. Beni İsrail bilginlerinin de onu bilmesi bunlar için bir belirti/ kanıt
değil mi? Biz onu Arapça konuşmayanlardan birine indirseydik de, O onu onlara
okusaydı, yine de ona inanmayacaklardı.
Biz onu suçluların kalplerine işte böyle yolladık. Acıklı azabı görünceye değin ona inanmazlar.” (26. sure (ŞUARA) 192-201. ayet)
“Onu şeytanlar indirmedi. Onlara yaraşmaz, zaten
güçleri de yetmez. Çünkü onlar, dinleyişten azledilmişlerdir.” (26. sure (ŞUARA) 210-212. ayet)
“Emin ol, bu Kitap'ı biz sana hak olarak
indirdik. O halde, dini yalnız Allah'a özgüleyerek O'na kulluk/ibadet et!”
(39. sure (ZÜMER)
2. ayet)
“Kuşkusuz, bu Kitap'ı biz sana insanlar için hak
olarak indirdik. Artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir; kim de
saparsa kendi aleyhine sapmış olur. Sen onlar üzerine vekil değilsin.” (39. sure (ZÜMER) 41. ayet)
“Bu kitabın indirilişi, Azîz ve Alîm olan Allah'tandır.” (40. sure (MÜ'MİN) 2. ayet)
“Ve dediler: "Şu Kur'an, iki kent içinden
büyük bir adama indirilmeli değil miydi?" (43. sure (ZUHRUF) 31. ayet)
“Biz onu kutlu/bereketli bir gecede indirdik.
Hiç kuşkusuz, biz uyarıcılarız.” (44. sure (DUHÂN)
3. ayet)
“Azîz ve Hakîm olan Allah'tan Kitap'ın indirilişidir bu...” (45. sure (CÂSİYE) 2. ayet)
“İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir ki,
onları sana hak olarak okuyoruz. Hal böyle iken Allah'tan ve onun
ayetlerinden sonra hangi hadise/söze inanıyorlar?!” (45. sure (CÂSİYE) 6. ayet)
“Halbuki ondan önce, bir önder ve bir rahmet olarak Mûsa'nın kitabı var! Bu Kur'an da öncekileri tasdikleyen bir kitaptır.
Zulmedenleri uyarsın, güzel davrananlara müjde olsun diye Arap dilindedir.” (46. sure (AHKAF) 12. ayet)
“İman edenler derler ki: "Bir sure
indirilseydi olmaz mıydı?" Fakat hükmü kesinleşmiş bir sure
indirilip de içinde savaş da anılınca, kalplerinde maraz olanların, ölüm
baygınlığına tutulmuş bir bakışla sana baktıklarını görürsün. Onlara uygun olan
da odur.” (47. sure (MUHAMMED) 20. ayet)
“Peki bunlar, Kur'an'ın anlamını inceden inceye düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri üzerinde
kilitler mi var? Hidayet kendilerine açıkça belli olduktan sonra arkalarına dönenlere şeytan fit vermiş, sonu gelmez arzuların/
ümitlerin ardına takmıştır onları.” (47. sure
(MUHAMMED) 24-25. ayet)
“İndirilmiş bir vahiyden başkası değildir
o. Kuvvetleri çok müthiş olan belletip öğretti onu ona. Akıl, güzellik ve güç sahibidir.
Doğrulup dikildi. En yüksek ufuktadır o. Sonra iyice yaklaştı ve sarktı, İki yayın beraberliği gibi, belki ondan da yakındı. Böylece vahyetti kuluna vahyettiğini. Kalp yalanlamadı gördüğünü. Onun gördüğü şey hakkında kuşkuya düşüp
onunla çekişiyor musunuz? Yemin olsun ki onu bir başka inişte de görmüştü. Son sınır ağacı, Sidretül Münteha
yanında. O ağacın yanındadır sığınılacak bahçe. O vakit kuşatıp sarıyordu Sidre'yi
kuşatıp saran, Göz ne kayıp şaştı ne azıp haddi aştı. Yemin olsun ki Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü.” (53. sure (NECM) 4-18. ayet)
“O, odur ki, sizi karanlıklardan aydınlığa
çıkarsın diye kulu üzerine, gerçeği apaçık gösteren ayetler indiriyor. Allah size karşı gerçekten çok
şefkatli, çok merhametlidir. Allah onlar için şiddetli bir azap hazırladı. Artık Allah'tan korkun, ey
iman etmiş akıl ve gönül sahipleri! Allah size bir Zikir/bir uyarıcı/bir
düşündürücü indirmiştir. Bir elçi indirmiştir ki, iman edip hayra ve barışa
yönelik işler sergileyenleri, karanlıklardan nura çıkarmak için Allah'ın
ayetlerini açık seçik okur. Allah'a inanıp hayra ve barışa yönelik işler
yapanları Allah, altlarından ırmaklar akan cennetlere/bahçelere koyacaktır.
Onlar orada sonsuza dek kalıcıdır. Allah böylesi için rızkı gerçekten
güzelleştirmiştir.” (65. sure (TALÂK) 9-11. ayet)
“Onu aceleye getiresin diye dilini onunla
hareketlendirme! Onu toplamak ve okumak bize düşer. O halde, biz onu
okuduğumuzda, sen
onun okunuşunu izle. Sonra onu açıklamak da bizim işimiz olacaktır.” (75. sure (KIYÂMET) 16-19. ayet)
Biz indirdik o Kur'an'ı sana parça parça, biz!” (76. sure (İNSÂN) 23. ayet)
“Kutsanan bereketli sayfalardadır o. Yüceltilen, tertemiz sayfalarda,
Yazıcıların
ellerinde; Ak pak, mübarek yazıcıların.” (80. sure (ABESE) 13-16. ayet)
“Ve arkadaşınız bir cin çarpmış değildir. Yemin
olsun ki, onu apaçık ufukta gördü. O, gayb konusunda cimri değildir.” (81. sure (TEKVÎR) 22-24. ayet)
“Seni/sana okutacağız da artık
unutmayacaksın.” (87. sure (A'LÂ) 6. ayet)
“Yaratan Rabbinin adıyla oku/çağır! İnsanı, embriyodan/ilişip
yapışan bir sudan/sevgi ve ilgiden/husûmetten yarattı. Oku! Rabbin Ekrem'dir/en büyük cömertliğin sahibidir. O'dur kalemle öğreten! İnsana bilmediğini
öğretti.” (96. sure (ALAK)1- 5. ayet)
“Biz onu Kadir Gecesi'nde indirdik. Kadir
Gecesi'nin niteliğini sana gösteren nedir? Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır! Melekler ve Rûh, Rablerinin izniyle o
gecede her iş için iner de iner! Bir esenlik ve huzur vardır; sürüp gider o, tan yeri
ağarıncaya kadar!” (97. sure (KADİR) 1-5. ayet)
45.
KUR'AN,
KARŞI ENTRİKA:
“İnsanlara, kendilerine dokunan bir
darlıktan sonra bir rahat tattırdığımızda, ayetlerimiz hakkında hemen bir tuzak
sergilerler. De ki: "Tuzak kurma bakımından Allah daha
hızlıdır." Zaten, resullerimiz, kurmakta oldukları tuzakları
kaydediyorlar.” (10. sure (YÛNUS)
21. ayet)
46.
KUR'AN,
OKUMAYA BAŞLAMADAN ÖNCE SIĞIN:
“Kur'an'ı okuduğun zaman, o kovulup taşlanmış şeytandan Allah'a
sığın!” (16. sure (NAHL) 98. ayet)
47.
KUR'AN,
KAYNAĞI:
“Kur'an'ı, iyice okuyup düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan
başka birinin katından gelseydi, elbette ki onun içinde birçok ihtilaf
bulacaklardı.” (4. sure (NİSA) 82. ayet)
“Ey iman sahipleri! Size açıklandığında canınızı
sıkacak şeylerle ilgili soru sormayın. Kur'an indirilmekte iken onları
sorarsanız size açıklanır. Allah onlardan vazgeçmiştir. Allah Gafûr'dur, Halîm'dir.” (5. sure (MÂİDE) 101. ayet)
“Ayetlerimiz onlara açık seçik parçalar halinde okunduğu zaman, bize ulaşmayı ummayanlar
şöyle dediler: "Bundan başka bir Kur'an getir yahut bunu değiştir." De ki: "Onu kendiliğimden değiştirmem benim için söz
konusu olamaz. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum. Rabbime isyan
edersem, büyük bir günün azabından korkuya düşerim." De ki: "Allah
dileseydi, onu size okumazdım, onu size bildirmezdi de. Ondan önce içinizde bir ömür
kalmıştım. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?" (10. sure (YÛNUS) 15-16. ayet)
“Bu Kur'an, Allah'ın berisinden
birilerince yalan isnatlarla oluşturulmuş değildir. O, kendinden öncekinin tasdiki
ve Kitap'ın ayrıntılı kılınmasıdır. Kuşku ve çelişme yoktur onda. Âlemlerin
Rabbi'ndendir o.” (10. sure (YÛNUS) 37. ayet)
“Yemin olsun ki, biz sana
ikişerlerden/ikililerden/iç içe kıvrımlar halindeki çift mânalılardan yedi
taneyi ve şu büyük Kur'an'ı verdik.” (15. sure (HİCR) 87. ayet)
“Ve sana ruhtan sorarlar. De ki: "Ruh, Rabbimin emrindendir. Ve
size, ilimden sadece az bir şey verilmiştir." Yemin
olsun, biz dilesek sana vahyetmiş olduğumuzu tamamen gideriveririz, sonra onu
elde etmek için bizim katımızda kendine bir vekil de bulamazsın. Ancak,
Rabbinden bir rahmet müstesna. Kuşkusuz, O'nun sana lütfu pek büyüktür. De ki: "Yemin olsun, eğer insanlar ve cinler
şu Kur'an'ın bir benzerini getirmek üzere bir araya toplansalar, birbirlerine
de destek olsalar, onun bir benzerini yine de ortaya getiremezler." (17. sure (İSRÂ) 85-88. ayet)
“Rabbinin kitabından sana vahyedileni
oku. O'nun kelimelerini değiştirecek hiçbir kudret yoktur. O'nun dışında bir sığınak/bir
dayanak asla bulamazsın.” (18. sure (KEHF) 27. ayet)
“Biz sadece Rabbinin emrini indiririz/biz ancak
Rabbinin emriyle ineriz. Önümüzdeki, arkamızdaki ve bunlar
arasındaki her şey O'nundur. Rabbin asla unutkan değildir.” (19. sure (MERYEM) 64. ayet)
“O Melik/o hak hükümdar olan Allah, yüceler
yücesidir. Sana vahyi tamamlanmadan önce, Kur'an hakkında aceleci olma. Şöyle de:"Rabbim, ilmimi
artır!" (20. sure (TÂHÂ) 114. ayet)
“Onu şeytanlar indirmedi.” (26. sure (ŞUARA) 210. ayet)
“Emin ol ki, sen bu Kur'an'a Hakîm ve Alîm bir
kudret tarafından muhatap kılınıyorsun.” (27. sure (NEML) 6. ayet)
“Bu Kur'an'ı sana farz kılan,
elbette ki seni vaat edilen yere/belirlenen sona götürecektir. De ki: "Hidayeti getireni
de açık bir sapıklık içinde olanı da en iyi Rabbin bilir." Sen bu Kitap'ın sana indirileceği ummuyordun; Rabbinden bir rahmet olarak geldi. O halde küfre sapanlara
sakın destekçi olma.” (28. sure
(KASAS)85- 86. ayet)
“Yâ, Sîn. Yemin olsun o hikmetlerle dolu
Kur'an'a ki, Hiç kuşkusuz, sen, gönderilen elçilerdensin; Dosdoğru bir yol
üzerindesin. Azîz ve Rahîm'in indirdiği üzeresin. “ (36. sure (YÂSÎN)1- 5. ayet)
“Biz indirdik o Kur'an'ı sana parça parça, biz!” (76. sure (İNSÂN) 23. ayet)
“Biz, gerçeği, Kur'an'da türlü
biçimlerde ifade ettik ki, düşünüp anlayabilsinler. Fakat bu onların sadece
kaçışlarını artırıyor.” (17. sure (İSRÂ) 41. ayet)
“Yemin olsun ki, biz bu Kur'an'da insanlar için
her türlü örneği verdik. Sen onlara bir mucize getirsen, o inkâr edenler mutlaka şöyle
diyeceklerdir: "Siz, eskiyi hükümsüz kılanlardan başkası değilsiniz."
(30. sure (RÛM) 58. ayet)
“Andolsun, biz bu Kur'an'da insanlara her türden
örnekler verdik ki düşünüp öğüt alabilsinler.” (39. sure (ZÜMER) 27. ayet)
48.
KUR'AN,
OKUMA, TETKİK:
“Ehlikitap'a sen her türlü mucizeyi getirsen de onlar senin kıblene uymazlar; sen de onların
kıblesine uymayacaksın. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Eğer sen, ilimden nasibin sana geldikten sonra onların boş ve
iğreti arzularına uyarsan, işte o zaman kesinlikle zalimlerden olursun.”
(2. sure (BAKARA)
145. ayet)
“Kur'an'ı, iyice okuyup düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başka birinin
katından gelseydi, elbette ki onun içinde birçok ihtilaf bulacaklardı.” (4. sure (NİSA) 82. ayet)
“Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun
berisinden bir takım velilerin ardına düşmeyin! Siz ne kadar da az öğüt
alıyorsunuz!” (7. sure (A'RAF) 3. ayet)
“Kur'an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki, size rahmet edilsin.” (7. sure (A'RAF) 204. ayet)
“İnanmış olanlar ancak o kişilerdir ki,
Allah anıldığında yürekleri ürperip titrer ve onlara Allah'ın ayetleri
okunduğunda, bu onların imanlarını artırır. Ve onlar yalnız Rablerine
güvenip dayanırlar.” (8. sure (ENFÂL) 2. ayet)
“Hayır, düşündükleri gibi değil. Onlar, ilmini
kuşatamadıkları ve yorumu kendilerine hiç gelmemiş bir şeyi yalanladılar.
Onlardan öncekiler de böyle yalanlamıştı. Bak da gör nasıl olmuştur zalimlerin sonu!” (10. sure (YÛNUS) 39. ayet)
“Bir iş ve oluşta bulunsan, Kur'an'dan bir şey
okusan; herhangi bir iş yapsanız, siz ona dalıp gitmişken biz üstünüzde mutlaka
tanıklarız. Ne yerde ne gökte zerre ağırlığınca bir şey, ondan daha
küçüğü de daha büyüğü de Rabbinden uzakta/gizli kalmaz; tümü apaçık bir
Kitap'tadır.” (10. sure (YÛNUS) 61. ayet)
“Biz, gerçeği, Kur'an'da türlü
biçimlerde ifade ettik ki, düşünüp anlayabilsinler. Fakat bu onların sadece
kaçışlarını artırıyor.” (17. sure (İSRÂ)
41. ayet)
“Güneşin kaymasından/aşağı sarkmasından, gecenin
kararmasına kadar namazı kıl. Sabah Kur'an'ını da gözet. Çünkü sabah
Kur'an'ı tanıklarca izlenmektedir.” (17. sure (İSRÂ) 78. ayet)
“Rabbinin kitabından sana vahyedileni
oku. O'nun
kelimelerini değiştirecek hiçbir kudret yoktur. O'nun dışında bir sığınak/bir
dayanak asla bulamazsın. Benliğini, sabah akşam yüzünü isteyerek rablerine yalvaranlarla beraber
tut. İğreti dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırıp
uzaklaştırma. Ve sakın, kalbini bizim zikrimizden /
Kur'an’ımızdan gafil koyduğumuz, boş arzularına uymuş kişiye boyun eğme.
Böylesinin işi hep aşırılıktır.” (18. sure (KEHF) 27-28. ayet)
“Yemin olsun, biz, bu Kur'an'da, insanlar için
her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk. İnsan ise
varlığın, tartışmaya en çok tutkun olanıdır.” (18. sure (KEHF) 54. ayet)
“Fakat onların kalpleri bundan
gaflet içindedir. Onların bundan başka da işleri vardır ki, hep o işler için
çalışmaktadırlar.” 23. sure (MÜ'MİNÛN) 63. ayet)
“Artık inkârcılara boyun
eğme, onlara karşı Kur'an ile zorlu bir cihat aç.” (25. sure (FURKÂN) 52. ayet)
“Geldiklerinde Allah onlara: "Ayetlerimizi,
ilminiz onları kuşatmadığı halde inkâr mı ettiniz yoksa ne yapıyordunuz?"
der.” (27. sure (NEML) 84. ayet)
"Ve Kur'an okumakla emrolundum. Artık kim yola gelirse
kendi nefsi için gelir. Sapmışa gelince, böylesine de ki: 'Ben uyarıcılardan
biriyim. Hepsi bu!" (27. sure (NEML)
92. ayet)
“Kitap'tan sana vahyedileni oku! Namazı da kıl! Çünkü namaz, çirkinliklerden ve
kötülüklerden alıkoyar. Elbette ki Allah'ın
zikri/Kur'an'ı daha büyüktür! Allah, neler yaptığınızı biliyor.” (29.
sure (ANKEBÛT) 45. ayet)
“Farkında olmadığınız bir sırada, azap ansızın karşınıza çıkmadan önce size Rabbinizden indirilenin en güzeline uyun!” (39. sure (ZÜMER) 55. ayet)
“İşte bunun için sen çağrıda bulun/dua et ve emrolunduğun gibi
dosdoğru yürü! Onların boş arzularına uyma ve şöyle de: "Allah'ın
Kitap'tan indirdiğine inandım. Aranızda adaleti sağlamakla emrolundum.
Allah'tır, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz. Bizim amellerimiz bize, sizin
amellerinizin size. Bizimle sizin aranızda delil yok. Allah bizi bir araya
toplayacaktır/aramızı bulacaktır. Dönüş O'nadır." (42. sure (ŞÛRÂ) 15. ayet)
“Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl! Hiç
kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yol üzerindesin. Gerçek şu: Bu Kur'an sana ve toplumuna elbette ki bir hatırlatıcı/ bir
düşündürücü/ bir şeref/ bir öğüttür. Bundan sorumlu tutulacaksınız.” (43. sure (ZUHRUF) 43-44. ayet)
“Peki bunlar, Kur'an'ın anlamını inceden
inceye düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri üzerinde kilitler mi var?” (47. sure (MUHAMMED) 24. ayet)
“Yahut buna biraz ekle! Ve Kur'an'ı ağır ağır, düşüne
düşüne oku!” (73. sure (MÜZZEMMİL) 4. ayet)
“Hiç kuşkun olmasın, Rabbin senin durumunu biliyor. Gecenin üçte
ikisinden daha azını, yarısını, üçte birini ayakta geçiriyorsun. Seninle
beraber olanlardan bir grup da öyle. Allah, geceyi de gündüzü de ölçüye
bağlamıştır. Sizin onu kuşatamayacağınızı bildi de size tövbe nasip etti. O halde Kur'an'dan, kolay geleni okuyun. Sizden
hastalar olacağını bildi. Bir kısmının yeryüzünde dolaşıp Allah'ın lütfundan
bir şeyler isteyeceklerini, diğer bir kısmının da Allah yolunda
çarpışacaklarını bildi. O halde Kur'an'dan, kolay
geleni okuyun! Namazı kılın! Zekâtı verin. Güzel bir ödünçle Allah'a ödünç
verin! Öz benlikleriniz için önden gönderdiğiniz iyiliğin, Allah katında
hayrını daha çok, ödülünü daha büyük olarak bulacaksınız. Allah'tan af dileyin.
Hiç kuşkusuz, Allah çok affedici, çok esirgeyicidir.” (73. sure (MÜZZEMMİL) 20. ayet)
“O halde, biz onu okuduğumuzda, sen onun
okunuşunu izle. Sonra onu açıklamak da bizim işimiz olacaktır.” (75. sure (KIYÂMET) 18-19. ayet)
49.
KUR'AN,
ÖNCEKİ KİTAPLARIN YERİNE GEÇEREK İPTAL EDER:
“Sana da Kitap'ı hak olarak indirdik.
Kitap'tan onun yanında bulunanı tasdikleyici ve onu denetleyip güvenilirliğini
sağlayıcı olarak... O halde onlar arasında Allah'ın indirdiğiyle hükmet,
Hak'tan sana gelenden uzaklaşıp onların keyiflerine uyma. Sizden her biri için bir yol/
şerîat ve bir yöntem belirledik. Allah dileseydi sizi elbette bir tek ümmet
yapardı. Ama size vermiş olduklarıyla sizi imtihana çeksin diye öyle
yapmamıştır. O halde hayırlarda yarışın. Tümünüzün
dönüşü Allah'adır. O size, tartışmış olduğunuz şeylerin esasını bildirecektir.”
(5. sure (MÂİDE) 48. ayet)
50.
KUR'AN,
HERKES TARAFINDAN KABULLENİLMELİDİR:
“O, resulünü hidayet ve hak dinle gönderdi ki,
müşrikler hoşlanmasa da o dini dinlerin tümünün üstüne çıkarsın.” (9. sure (TEVBE) 33. ayet)
“Onlara ayetlerimizi ufuklarda ve öz
benliklerinin içinde göstereceğiz. Ta ki, onun hak olduğu kendilerine ayan beyan belli
olsun. Kendisinin
her şey üzerinde bir tanık oluşu, senin Rabbine yetmez mi?” (41. sure (FUSSİLET) 53. ayet)
“O, resulünü hidayet ve hak dinle gönderdi ki, o dini tüm
dinlere üstün kılsın. Tanık olarak Allah yeter.” (48. sure
(FETİH) 28. ayet)
“Resulünü hidayet ve hak dini getirmek üzere o
gönderdi ki, ortak koşanlar hoşlanmasa bile, onu tüm dinlerden üstün kılsın.”
(61. sure (SAFF) 9. ayet)
51.
KUR'AN, AZ
BİR DEĞER KARŞILIĞINDA DEĞİŞTİRMEK:
“Beraberinizdekini doğrulayıcı olarak indirmiş bulunduğuma inanın. Onu ilk inkar eden siz olmayın. Benim ayetlerimi az bir bedel
karşılığı satmayın. Ve yalnız benden sakının.” (2. sure (BAKARA) 41. ayet)
“Allah'ın Kitap'tan indirdiği şeyi gizleyip onu basit bir ücret
karşılığı satanlar, karınlarında ateşten başka bir şey yemiş olmazlar, Kıyamet
günü Allah onlarla konuşmayacaktır, onları arındırmayacaktır da... Onlar için korkunç bir azap vardır.”
(2. sure (BAKARA) 174. ayet)
“Biz indirdik Tevrat'ı, biz. İyiye ve güzele kılavuz var onda, ışık var. Allah'a teslim
olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hakemlik yaparlardı. Kendini Rabb'e
adayanlarla ilim ve hikmette derinleşmiş olanlar da Allah'ın Kitabı'ndan
korumakla görevli olduklarıyla hükmederlerdi. Zaten onlar Allah'ın Kitabı'na
tanıklardı. Artık insanlardan korkmayın, benden korkun
da ayetlerimi basit bir ücret karşılığı satmayın. Allah'ın indirdiği ile
hükmetmeyenler, kâfirlerin ta kendileridir.” (5. sure (MÂİDE) 44. ayet)
“Allah'ın ayetlerini nasıl basit bir ücret karşılığı sattılar
da Allah'ın yolundan alıkoydular. Gerçekten ne fena şeylerdir onların yapmakta
oldukları.” (9. sure (TEVBE) 9. ayet)
52.
KUR'AN,
HİÇBİR DİLDE OKUMAZLAR:
“Biz onu Arapça konuşmayanlardan birine
indirseydik de, O onu onlara okusaydı, yine de ona inanmayacaklardı. Biz onu suçluların kalplerine işte
böyle yolladık.” (26. sure (ŞUARA) 198-200. ayet)
53.
KUR'AN,
GERÇEK:
“Fakat hak, katımızdan kendilerine geldiğinde şöyle dediler: "Mûsa'ya
verilenin aynısı buna da verilseydi ya!" Bunlar
daha önce Mûsa'ya verileni inkâr etmemişler miydi? Şöyle demişlerdi:
"Birbirini destekleyen iki büyü/sırt sırta iki büyücü." Ve dediler:
"Biz bunların ikisine de inanmıyoruz." (28. sure (KASAS) 48. ayet)
“Doğruyu getirene ve onu tasdikleyene gelince, işte
böyleleri, korunanların ta kendileridir.” (39. sure (ZÜMER) 33. ayet)
54.
KUR'AN,
HİKMET, İRFAN:
“Bunlar, Rabbinin sana, hikmetten vahyetmiş
olduklarıdır. Allah'ın yanına başka tanrı koyma ki, kınanmış ve kovulmuş
bir halde cehenneme atılmayasın.” (17. sure (İSRÂ) 39. ayet)
“Yemin olsun o hikmetlerle dolu Kur'an'a
ki,” (36. sure (YÂSÎN) 2. ayet)
55.
KUR'AN, ŞİİR
DEĞİLDİR, DİRİ OLANI UYARSIN DİYE İNDİRİLMİŞTİR:
“Biz o peygambere şiir öğretmedik. Şiir ona yaraşmaz/layık olamaz da. Ona vahyedilen, bir öğütten ve apaçık bir Kur'an'dan başka
şey değildir; Diri olanı uyarsın ve inkârcılar üzerine söz hak olsun diye
indirilmiştir.” (36. sure (YÂSÎN)
69-70. ayet)
56.
KUR'AN,
MUHKEM VE MÜTEŞABİH:
“Kitap'ı sana indiren O'dur: Onun ayetlerinden bir kısmı
muhkemlerdir ki; onlar Kitap'ın anasıdır. Diğer ayetlerse müteşâbihlerdir. Şu var ki, kalplerinde bir
eğrilik ve bozukluk bulunanlar, fitne aramak, onun yorumuna öncelik tanımak
için Kitap'ın sadece müteşâbih kısmının ardına düşerler. Onun tevilini ise bir
Allah bilir, bir de ilimde derinleşmiş olanlar. Bunlar, "Ona inandık,
hepsi Rabbimizin katındandır." derler. Gönül ve akıl sahiplerinden başkası
gereğince düşünemez.” (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 7. ayet)
C KURAN, HİÇ TÜKENMEYEN MUCİZE
Bu bölüm, Kuran Araştırmaları Grubunun hazırladığı, 2005 İstanbul
Yayınevi KUR’AN HİÇ TÜKENMEYEN MUCİZE kitabından özetlenerek alıntılanmıştır.
Mucize, insan veya insan
topluluğunun kapasitesinin üstünde, doğa kurallarının
ötesinde olanı ifade eder. Bir Peygamber gelmeye görsün,
geldiği bölgenin insanları o
Peygamber’den deliller, mucizeler talep etmişlerdir. Bu
Musa Peygamber için de, İsa
Peygamber için de, Muhammed Peygamber için de aynıydı:
Dediler ki: "Ona Rabbinden mucizeler indirilseydi ya!" (29. sure (ANKEBÛT) 50. ayet)
Allah için mucizeler
yaratmak çok kolaydır. Fakat bu mucizeler inkarcıların isteklerine göre
oluşturulmaz. Peygamber, Allah’ın elcisi sıfatıyla insanları uyarma görevini
yerine getirir.
Allah izin vermeden
hiçbir Peygamber mucize oluşturamaz, insanlara deliller sunamaz. İnkarcıların alıntıladığımız
ayette görülen şüpheci yaklaşımına, aynı ayette şöyle cevap verilir:
De ki: "Mucizeler Allah katındadır. Bana gelince, ben açıkça
uyaran biriyim. Hepsi bu." (29. sure
(ANKEBÛT) 50. ayet)
D MUCİZE İSTERSEN KURAN YETER:
İnkarcıların istediği delil "Allah’ın kendini
göstermesi" veya "Gökten meleklerin
indirilmesi" şeklindedir, fakat mucizeler
inkarcıların zihniyetlerine uygun bir şekilde sunulmaz.
Allah, yukarıdaki ayetin devamında, Kuran’ın yeterli delil
olduğunu bildirmektedir:
“Karşılarında okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara
yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt
vardır.” (29. sure (ANKEBÛT) 51. ayet)
Peygamber ısrarla: "Ben bir kulum",
"Deliller Allah katındandır.", "Ben sizden bir ücret, bir menfaat talep etmiyorum.", "İşte Allah’ın
kitabı, ona uyun." demektedir. Kuran’da Allah, Kuran’ın indirilmesine
dikkatleri çekerek "Onlara yetmiyor mu?" diye sormaktadır. Fakat
görülen odur ki; inkarcı zihniyetin inadı hiçbir şekilde kırılamamakta,
inkarcılar hangi delili görseler inkar etmektedirler. Kuran’ın bir insanın sözü
olduğunu söylemektedirler:
"İnsan sözünden başka bir şey değil bu." (74. sure (MÜDDESSİR) 25. ayet)
Aşağıdaki konu başlıkları altındaki ayetlerde, Kuran’ın, denizlerin
altından Uzay’ın derinliklerine, Evren’in yaratılışından Evren’in son buluşuna,
anne rahmindeki yaratılışımızdan arıların hayatına, felsefenin en çetin
konularından fiziğin en zor problemlerine kadar verdiği ışığı gördüğümüzde,
anlayacağız ki:
Hz. Muhammed’in zamanındaki tüm insanlık
"ortak bir akıl" oluştursaydı bile, Kuran’daki bu ayetleri
söylemeleri mümkün olamazdı. Peygamber’in döneminin bilgi seviyesiyle ve bilimsel
birikimiyle izah edilemeyecek olan bu delilleri inkar, gerçeğe karşı yapılmış
bir zalimliktir.
“Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin göğüsleri içinde ayan beyan
ayetlerdir. Bizim ayetlerimizi, zalimlerden başka kimse inkâr etmez.” (29. sure (ANKEBÛT) 49. ayet)
(Şimdi sizi konu başlıkları ve ayetlerle baş
başa bırakıyorum. Yorum, takdir ve tercihinizi siz, tefekkürünüz sonucunda
Allah’ın size verdiği ve gösterdiğiyle kendiniz yapacaksınız. MKA)
E KURAN’DAKİ MUCİZE BEYANLAR
1.
SÜREKLİ GENİŞLEYEN BİR EVRENDE YAŞIYORUZ:
“Göğe gelince, onu biz ellerimizle kurduk. Hiç kuşkusuz, biz,
genişleticileriz. “ (Ve
Evren’i (Göğü) kuvvetimizle kurduk, muhakkak ki onu genişletmekteyiz.) (51. sure (ZÂRİYÂT) 47. ayet)
2.
TEK BiR NOKTADAN BAŞLAYAN MACERAMIZ:
“O küfre sapanlar görmediler mi ki gökler ve yer bitişik idi, biz
onları ayırdık. Her canlı şeyi sudan oluşturduk. Hâlâ iman etmeyecekler mi?” (21. sure (ENBİYÂ) 30. ayet)
Evrenin
kökeni bir tekliktir. Bu tekliği yaratan kim ise, evren’deki her şeyi yaratan
da O’dur:
“De ki: O, Allah'tır; Ahad'dır, tektir. Allah'tır; Samed'dir / tüm
ihtiyaçların, niyetlerin, övgülerin, yakarışların yöneldiği tek kuvvettir! Ne
doğurmuştur O, ne doğurulmuştur! Hiç kimse onun dengi ve benzeri olmamıştır,
olamaz!” (112. sure (İHLÂS) 4. ayet)
3.
YOKLUKTAN YARATILDIK:
“Gökleri ve yeri, güzelliklerle donatarak (yoktan, bir
örneğe göre
değil de, eşi ve benzeri olmadan) yaratan Bedî, O'dur. Bir şeyin
olmasına karar verdi mi ona sadece "Ol'" der. Artık o, oluverir.” (2. sure (BAKARA) 117. ayet)
4.
EVRENİN GAZ AŞAMASI:
“Sonra buhar / duman halindeki göğe yöneldi de ona ve yerküreye şöyle
seslendi: "İsteyerek veya istemeyerek gelin!" Onlar şöyle dediler:
"İsteyerek geldik!" (41. sure
(FUSSİLET) 11. ayet)
“İşte bunlar, sana vahyetmekte olduğumuz gayb (duyu organlarıyla algılanamayanın) haberlerindendir. Bundan önce onları sen de bilmiyordun, toplumun
da... Artık sabırlı ol! Sonuç, takvaya sarılanlarındır.” (11. sure (HÛD) 49. ayet)
“Dileyen onu(Kuran’ı) düşünüp öğüt alır.” (80. sure (ABESE) 12. ayet)
5.
EVRENDEKİ MÜKEMMEL YÖRÜNGELER:
“Yemin olsun o ahenkli yollar taşıyan göğe,” (51. sure (ZÂRİYÂT) 7. ayet)
6.
ATOM VE ATOMUN PARÇACIKLARI:
“Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey bile Rabbimden gizli
kalmaz." Zerreden daha küçük veya daha büyük hiçbir istisna olmamak üzere,
her şey apaçık bir Kitap'ta belirlenmiştir.” (34. sure
(SEBE') 3. ayet)
“Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem olsa, deniz de arkasında yedi deniz
daha katılarak yardımcı olsa, Allah'ın kelimeleri tükenmez. Allah Azîz'dir,
Hakîm'dir.” (31. sure
(LOKMAN) 27. ayet)
“Mülk ve saltanatında ortak yoktur O'na. Her şeyi yaratmış ve her şeye
bir ölçü ve oluş tarzı takdir etmiştir.” (25. sure
(FURKÂN) 2. ayet)
“Göklerin, yerin ve bunlarda bulunanların mülkü/yönetimi Allah'ındır.
O'nun her şeye gücü yeter.” (5. sure (MÂİDE) 120. ayet)
7.
KARADELİKLER - BÜYÜK BİR YEMİN:
“İş onların sandığı gibi değil! Yıldızların doğup batma, kayıp düşme
noktalarına yemin ediyorum. Ve eğer bilirseniz, gerçekten büyük bir yemindir
bu.” (56. sure (VÂKIA) 75-76. ayet)
8.
VURUŞLU YILDIZ (PULSAR):
“Yemin olsun göğe ve Târık'a;
o, gece gelene / o, tokmak gibi vurana / o, çıkıverip de yürek
hoplatana. Nereden bileceksin sen nedir Târık? Parlayan, ışığıyla karanlığı
delen yıldızdır o.” (86. sure (TÂRIK) 1-3. ayet)
9.
ÇEKİM GÜCÜ VE HAREKET:
“Hayır, iş onların sandığı gibi değil! Yemin olsun o sinip
gizlenenlere, Akıp akıp giderek yuvasına girenlere,” (81. sure
(TEKVÎR) 15-16. ayet)
10.
HER BİRİ BİR YÖRÜNGEDE:
“O odur ki, geceyi, gündüzü, Güneş'i ve Ay'ı yarattı. Her biri bir
yörüngede yüzmektedir.” (21. sure (ENBİYÂ) 33. ayet)
“Güneş'in Ay'a ulaşıp çatması gerekmiyor. Gecenin de gündüzü geçmesi
gerekmez. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.” (36. sure (YÂSÎN) 40. ayet)
“Şu bir gerçek ki, göklerin ve yerin yaratılışında, geceyle gündüzün
birbiri ardınca gelişinde, aklını ve gönlünü işletenler için çok ibretler
vardır. Aklı ve gönlü işletenler o kişilerdir ki, ayakta, otururken, yan
yatarken hep Allah'ı zikrederler; göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin
derin düşünürler: "Ey Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Şanın yücedir
senin. Ateş azabından koru bizi." (3. sure (ÂLİ
IMRÂN) 190-191. ayet)
11.
EŞLER (ÇİFTLER) HALİNDE YARATILIŞ:
“Şanı yücedir o Allah'ın ki toprağın bitirdiklerinden, onların öz
benliklerinden ve nice bilmediklerinden bütün çiftleri yaratmıştır.” (36. sure (YÂSÎN) 36. ayet)
“Her şeyden iki çift yarattık ki düşünüp anlayabilesiniz.” (51. sure (ZÂRİYÂT) 49. ayet)
12.
1400 YIL ÖNCE ZAMANIN İZAFİLİĞİ AÇIKLANDI:
“İş ve oluşu gökten yere doğru çekip çevirir; sonra o O'na yükselip
çıkar: Bir günde ki, süresi, sizin saymakta olduğunuz günlerden bin yıla
denktir.” (32. sure (SECDE) 5. ayet)
“Melekler ve Rûh, miktarı elli bin yıl olan bir günde yükselirler
O'na.” (70. sure (MEÂRİC) 4. ayet)
“Yemin olsun, biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri altı günde
(devirde / evrede) yarattık. Ve bize hiçbir yorgunluk dokunmadı.” (50. sure (KAF) 38. ayet)
“Onları huzuruna toplayacağı gün, gündüzün bir saatinden başka,
dünyada durmamış gibidirler;…” (10. sure
(YÛNUS) 45. ayet)
“Buyurur: "Yeryüzünde yıllar sayısıyla ne kadar kaldınız?"
Derler: "Bir gün yahut günün bir kısmı kadar; sayanlara sor." (23. sure (MÜ'MİNÛN) 112-113. ayet)
“Allah size ayetlerini (delillerini) gösteriyor. Allah'ın ayetlerinden
hangisini inkâr ediyorsunuz?” (40. sure
(MÜ'MİN) 81. ayet)
13.
GÜNEŞ DE AKIP GİTMEKTEDİR:
“Güneş, kendine özgü bir durak noktasına / bir durma zamanına doğru
akıp gidiyor. Azîz, Alîm olanın takdiridir bu”. (36. sure (YÂSÎN) 38. ayet )
“Göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir O; doğuların
(Güneş’in doğduğu yerlerin / noktaların) da Rabbi (eğiten, terbiye eden,
düzenleyen) dir O.” (37. sure (SÂFFÂT) 5. ayet)
“Bunlar bizim, insanlara vermekte olduğumuz örneklerdir ki ilim
sahiplerinden başkası onlara akıl erdiremez.” (29. sure (ANKEBÛT) 43. ayet)
14.
GÜNEŞ’İN
VE AY’IN FARKI:
“Güneş'i ısı ve ışık kaynağı (ziya); Ay'ı, hesabı ve yılların sayısını
bilesiniz diye bir nur (ışık)yapıp ona evreler takdir eden O'dur. Allah bütün
bunları rastgele değil, şaşmaz ölçülere bağlı olarak yaratmıştır. Bilgiyle
donanmış bir topluluk için ayetleri ayrıntılı kılıyor.” (10. sure (YÛNUS) 5. ayet )
“…Güneş'i ve Ay'ı da boyun eğdirmiştir. Bunların tümü belirlenmiş bir
vakte kadar akar dururlar. Oluşu yönlendirir, çekip çevirir O... Ayetleri birer
birer gözler önüne serer ki, Rabbinize kavuşacağınıza açık seçik inanasınız.” (13. sure (RA'D) 2. ayet)
“Gerçek olan şu ki, sizin ilahınız kendisinden başka hiçbir tanrı
olmayan Allah'tır. O, ilim bakımından her şeyi çepeçevre kuşatmıştır.” (20. sure (TÂHÂ) 98. ayet)
15.
AY’IN YÖRÜNGESİ:
Ayın
Evrendeki yörüngesinin çizdiği yol:
“Ay'a gelince, biz onun için de bir takım durak noktaları / birtakım
evreler belirledik. Nihayet o, eski hurma sapının eğrilmişi gibi geri döner.” (36. sure (YÂSÎN) 39. ayet)
Ayın
yörüngesinin güneşe bağımlı olması:
“Yemin olsun Güneş'e ve ışığının parladığı kuşluk vaktine, Onu
izlediğinde Ay'a,” (91. sure (ŞEMS) 1-2. ayet
16.
AY’A GİDİŞ:
“Toparlandığı (Dolunay haline geldiği) zaman Ay'a, Ki siz boyuttan
boyuta / halden hale (tabakadan tabakaya binip) mutlaka geçeceksiniz. Peki
onlara ne oluyor da iman etmiyorlar?!” (84. sure
(İNŞIKAK) 18-20. ayet)
Ayın
yarılması da Aya gidişin işareti olabilir çünkü Aşağıda “yarıldı” olarak
tercüme edilen
"şakka" kelimesi Arapçada "ikiye ayrılma" anlamının yanında
"toprağın kazılması, sürülmesi" gibi anlamlara da gelmektedir:
“Saat yaklaştı, Ay yarıldı. Bir ayet / alâmet görseler yüz çeviriyorlar
ve şöyle diyorlar: "Sürüp giden bir büyüdür bu!" (54. sure
(KAMER) 1-2. ayet)
17.
GÖKYÜZÜNÜN TABAKALARI:
“Birbiriyle uyum ve ahenk içinde yedi gökleri yaratan da O'dur. O
Rahman'ın yaratışında / yarattıklarında herhangi bir uyuşmazlık, aykırılık,
çelişme göremezsin. Bir kez daha bak! Bir çatlaklık, bir uyuşmazlık görüyor
musun?” (67. sure (MÜLK) 3. ayet)
18.
YERYÜZÜNÜN TABAKALARI:
“Allah O'dur ki, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yaratmıştır.
Emir / ş ve oluş onlar arasında sürekli iner ki, Allah'ın her şeye kadir
olduğunu ve Allah'ın bilgi bakımından her şeyi kuşattığını bilesiniz.” (65. sure (TALÂK) 12. ayet)
19.
GÖKYÜZÜ KORUNMUŞTUR (VAN ALLEN KUŞAKLARI):
“Göğü, korunmuş bir tavan yaptık. Ama onlar göğün ayetlerinden hâlâ
yüz çeviriyorlar.” (21. sure (ENBİYÂ) 32. ayet)
20.
GÜĞÜN GERİ ÇEVİRDİKLERİ (SU BUHARININ YAĞMUR OLARAK
DÖNÜŞÜ, UZAYDAN GELEN ZARARLI IŞINLARIN UZAYA YANSITILMASI):
“Yemin olsun o, dönüşle / döndürümle (geri çevirişlerle) dolu göğe,” (86. sure (TÂRIK) 11. ayet)
“Biz şu göğü ve yeri ve ikisi
arasındakileri boşuna yaratmadık. Böyle düşünmek, küfre sapanların sanısıdır…” (38. sure (SÂD) 27. ayet)
21.
DİREKSİZ YÜKSELMİŞ GÖKYÜZÜ:
“Allah odur ki, gökleri direksiz yükseltmiştir; görüyorsunuz
onları...” (13. sure (RA'D) 2. ayet)
“Ve gök. Yükseltti onu. Ve koydu şaşmaz ölçüyü, mizanı.” (55. sure (RAHMÂN) 7. ayet)
“Allah, gökleri ve yeri, yok olup gitmesinler diye tutuyor. Yemin
olsun, eğer çöküp giderlerse, O'ndan başka hiç kimse onları tutamaz…” (35. sure (FATIR) 41. ayet)
“…Bütün bunlarda aklını çalıştıran bir topluluk için elbette ki
ibretler vardır.” (13. sure (RA'D) 4. ayet)
22.
DÜNYANIN GEOİT ŞEKLİ:
“Bundan sonra da yeri yayıp deve kuşu yumurtası biçiminde yuvarlattı.”
(79. sure (NÂZİÂT) 30. ayet)
“Ey insanlar! Size Rabbinizden apaçık, çok parlak ve güçlü bir kanıt
gelmiştir. Biz size, her şeyi açık seçik gösteren bir ışık gönderdik.” (4. sure (NİSA)
174. ayet)
23.
GECEYİ GÜNDÜZÜN ÜZERİNE SARMAK:
“Gökleri ve yeri hak olarak yaratmıştır. Geceyi gündüzün üstüne çekip
örtüyor; gündüzü de gecenin üstüne sarıp dürüyor…” (39. sure (ZÜMER) 5.
ayet)
24.
DÜNYA’NIN VE UZAY’IN ÇAPLARI:
“Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin bucaklarından /
köşelerinden (Çaplarından) geçip gitmeye gücünüz yeterse, hadi geçin gidin.
Bilgi ve güç dışında bir şeyle geçip gidemezsiniz!” (55. sure (RAHMÂN) 33. ayet)
25.
FARKINA VARMASAK DA DÜNYA DÖNÜYOR:
“Sen dağlara bakar da onları donuk, durgun görürsün. Oysaki onlar,
bulutların dolaştığı gibi dolaşmaktadır. Her şeyi güzel ve mükemmel yapan
Allah'ın sanatıdır bu. Yaptıklarınızdan gereğince haberdardır O.”(27. sure (NEML) 88. ayet)
26.
AŞILAYICI RÜZGÂRLAR:
“Rüzgârları dölleyiciler olarak gönderdik…” (15. sure (HİCR) 22. ayet)
“…rüzgârların her bir yana sevk edilişinde de aklını çalıştıran bir
topluluk için izler, işaretler vardır.” (45. sure (CÂSİYE) 5. ayet)
27.
BULUTLAR NASIL YAĞMUR YAĞDIRMAKTADIR:
“Görmedin mi, Allah, bulutları sürüyor, sonra onları kaynaştırıp iç
içe sokuyor, sonra onları birbiri üstüne yığıyor. Nihayet, onların arasından
yağmurun çıktığını görüyorsun. Gökten, ondaki dağlardan bir dolu indiriyor da
onunla dilediğini çarpıyor, dilediğinden de onu yan geçiriyor. Onun şimşeğinin
parıltısı, neredeyse gözleri alıp götürecek.” (24. sure (NÛR) 43. ayet)
“Size, hem korku hem ümit olsun diye şimşeği gösteren O'dur. Yüklü
yüklü bulutları da O oluşturuyor.” (13. sure
(RA'D) 12. ayet)
28.
YAĞMURDAKİ ÖLÇÜ:
“Gökten bir ölçüye bağlı olarak / bir kaderle su indirmiştir O. O
suyla biz ölü bir beldeyi hayata kavuşturduk. İşte siz de böyle
çıkarılacaksınız.” (43. sure (ZUHRUF) 11. ayet)
29.
YERALTI SULARI VE SUYUN ÇEVRİMİ:
“Görmedin mi, Allah gökten bir su indirdi de onu toprak içindeki
kaynaklara ulaştırdı…” (39. sure (ZÜMER) 21. ayet)
Yağmur
suyunun tatlı olması:
“Şu içmekte olduğunuz suya baktınız mı? Buluttan onu siz mi
indirdiniz, yoksa indirenler bizler miyiz? Dileseydik, onu tuzlu yapıverirdik.
Peki şükretmeniz gerekmez mi?” (56. sure
(VÂKIA) 68-70. ayet)
Suyun
temizlenerek gökten yağması:
“O gönderdi rüzgârı bir müjde olarak rahmetinin önünden. Biz indirdik
gökten tertemiz bir su.” (25. sure (FURKÂN) 48. ayet)
Suyun Dünya’nın oluşumunda sonradan ortaya çıkması:
“Ondan suyunu, otlağını çıkardı.” (79. sure
(NÂZİÂT) 31. ayet)
30.
DENİZLERİN ARASINDAKİ ENGEL:
“Salmıştır iki denizi; buluşup kucaklaşıyorlar. Bir ayırıcı var
aralarında; kendi sınırlarını aşmıyorlar.”
(55. sure (RAHMÂN) 20. ayet)
“İki denizi birbiri üstüne salan O'dur. Bu, tatlı ve yürek
ferahlatıcı; şu, tuzlu ve acı. Ve ikisinin arasında bir berzah, geçişi
engelleyen bir perde koymuştur.” (25. sure
(FURKÂN) 53. ayet)
31.
DENİZLERİN ALTINDAKİ KARANLIKLAR VE DALGALAR:
“Onların amelleri, engin denizdeki karanlıklara da benzer. Üst üste
dalgaların kapladığı bir deniz. Daha üstünde de bulutlar var. Birbiri üstüne
karanlıklar... Elini çıkarsa göremeyecek halde. Allah'ın ışık vermediği kişiye
hiçbir ışık bulunamaz.” (24. sure (NÛR) 40. ayet)
“Şöyle söyle: "Onu göklerde ve yerdeki sırrı bilen indirmiştir.
Kuşkusuz O, Gafûr'dur, Rahîm'dir." (25. sure
(FURKÂN) 6. ayet)
32.
KAZIK ŞEKLİNDE DAĞLAR:
“Biz bu yeryüzünü bir beşik yapmadık mı? Dağları birer kazık yapmadık
mı?” (78. sure (NEBE) 6-7. ayet)
“Yerküreye, onları çalkalamasın diye bir takım dağlar diktik…” (21. sure (ENBİYÂ) 31. ayet )
33.
YERYÜZÜNDEKİ FAY HATLARI:
“Çatlayışlarla / yarılışlarla dolu yere de yemin olsun,” (86. sure (TÂRIK) 12. ayet)
“…Sana bu Kitap'ı indirdik ki her şey için ayrıntılı bir açıklayıcı,
bir kılavuz, bir rahmet, Müslümanlara da bir müjde olsun.” (16. sure (NAHL) 89. ayet)
34.
DEPREMİN VERDİĞİ HABERLER:
“Yerküre, o sarsıntıyla sarsıldığı zaman Ve toprak, ağırlıklarını
çıkardığı zaman, Ve insan: "Ne oluyor buna?" dediği zaman, İşte o gün
yerküre, tüm haberlerini söyler / anlatır.” (99. sure
(ZİLZÂL) 1-4. ayet)
“…De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler
eşit olur mu? Ancak gönül ve akıl sahipleri düşünüp ibret alır." (39.
sure (ZÜMER) 9. ayet)
35.
PETROLÜN OLUŞUMU:
“O ki otlağı çıkardı, Sonra da onu sellerin sürüklediği morarmış bir
atık haline getirdi.” (87. sure (A'LÂ) 4-5. ayet)
36.
SOLUNUM VE FOTOSENTEZ:
“Ve soluyarak açıldığı zaman sabaha,” (81. sure (TEKVÎR) 18. ayet)
37.
GÖKYÜZÜNE YÜKSELMENİN DAYANILMAZ ZORLUĞU:
“…Saptırmak dilediğinin de göğsünü öylesine daraltıp tıkar ki, o, göğe
yükseliyormuş gibi olur…” (6. sure (EN'ÂM) 125. ayet)
38.
İNSAN VE ÇEVRE KİRLİLİĞİ:
“İnsanların ellerinin kazanmış oldukları yüzünden denizde ve karada
bozgun çıktı. Allah onlara, yaptıklarının bir kısmını tattırıyor ki geri
dönebilsinler.” (30. sure (RÛM) 41. ayet)
39.
BİTKİLERDE ERKEKLİK VE DİŞİLİK:
“…gökten su indiren O'dur. Biz o suyla çeşitli bitkilerden çiftler
çıkardık.” (20. sure (TÂHÂ) 53. ayet)
“…Bütün meyvelerden kendi içlerinde ikişer çift yaratmıştır O…” (13. sure (RA'D) 3. ayet)
40.
TİTREŞEREK (R.Brown Titremesi), KABARARAK
CANLANAN TOPRAK:
“…Yeryüzünü de sönmüş kül halinde görürsün. Nihayet onun üzerine suyu
indirdiğimizde titrer, kabarır ve her güzel / bereketli çiftten bir şeyler
bitirir.” (22. sure (HAC) 5. ayet)
“Ölü toprak onlar için bir mucizedir. Onu dirilttik, ondan dâne
çıkardık; bak işte ondan yiyorlar.” (36. sure
(YÂSÎN) 33. ayet)
41.
YUVAYI DİŞİ ARI YAPAR:
“Rabbin, (dişi) balarısına şöyle vahyetti: "Dağlardan evler edin,
ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan da..." (16. sure (NAHL) 68. ayet )
(16/68-69.
Ayetlerde, arının yaptıkları anlatılırken, fiilin dişi formu kullanılmaktadır.
Bu sebeple (dişi) açıklaması tercümeye eklenmiştir. Arapçada arı kelimesinin
ayrıca dişisi yoktur. Erkek veya dişi arı da aynı şekilde yazılır.)
“Görmediler mi, ellerimizin yapıp ettiklerinden, kendileri için nice
hayvanlar yarattık da onlar, bu hayvanlara sahip oluyorlar. O hayvanları
bunlara boyun eğdirdik. Onlardan binekleri vardır ve onlardan bir kısmını da
yiyorlar. O hayvanlarda bunlar için birçok yararlar var, içecekler var. Hâlâ
şükretmiyorlar mı?” (36. sure (YÂSÎN) 71-73. ayet)
42.
ARININ KARINCIKLARI VE BALIN ŞİFASI:
"Sonra, meyvelerin her türünden ye de boyun bükerek Rabbinin
yollarına koyul." Onun karıncıklarından, renkleri çeşit çeşit bir içecek
çıkar ki, insanlar için onda şifa vardır. Derin derin düşünen bir topluluk
için, bunda kesin bir mucize var.” (16. sure (NAHL)
69. ayet)
“Ve sizin yaratılışınızda, her yana yaydığı canlılarda, kesinliği
yakalayan bir topluluk için ibretler, işaretler vardır.” (45. sure (CÂSİYE) 4. ayet)
43.
SÜTÜN OLUŞUMU:
“Hayvanlarda da sizin için kesin bir ibret vardır. Size onların
karınlarından, fışkı ile kan arasından halis bir süt içiriyoruz ki, içenlerin
boğazlarından kayar gider.” (16. sure (NAHL) 66. ayet)
“Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?” (55. sure (RAHMÂN) 18. ayet)
44.
KUŞLAR ARASI MUHABBETLER / İLETİŞİM:
“Süleyman, Davûd'a mirasçı oldu ve şöyle dedi: "Ey insanlar, bize
kuşların dili öğretildi…” (27. sure (NEML) 16. ayet)
“Yeryüzünde debelenen hiçbir canlı, iki kanadıyla uçan hiçbir kuş
istisna olmamak üzere hepsi sizin gibi ümmetlerdir. Biz bu Kitap'ta, herhangi
bir şeyi ne eksik bıraktık ne fazla yaptık. Onlar, sonunda Rableri önünde
haşredilirler.”
(6. sure (EN'ÂM)
38. ayet)
45.
DİŞİ KARINCA VE HAYVANLARDAKİ İLETİŞİM:
“Karınca vadisine geldiklerinde bir karınca şöyle seslendi: "Ey
karıncalar! Yuvalarınıza girin ki, Süleyman ve orduları farkında olmayarak sizi
ezmesinler."
(27. sure (NEML)
18. ayet)
“İşte Allah'ın yaratışı / yarattıkları! Hadi gösterin bana onun
dışındakiler ne yaratmıştır? Hayır, hayır, zalimler açık bir sapıklık
içindedirler.” (31. sure (LOKMAN) 11. ayet)
“Yeryüzünde hiç dolaşmadılar mı ki, kalpleri olsun da onunla
akıllarını çalıştırsınlar, kulakları olsun da onlarla duysunlar. Şu bir gerçek
ki, kafadaki gözler kör olmaz ama göğüslerin içindeki gönüller körleşir.” (22. sure (HAC) 46. ayet)
46.
TOPRAK VE SUDAN YARATILMA:
“Yemin olsun ki, biz insanı topraktan oluşan bir özden yarattık.” (23. sure (MÜ'MİNÛN) 12. ayet)
“O, odur ki, yarattığı her şeyi güzel yarattı. Ve insanın yaratılışına
çamurdan başladı.” (32. sure (SECDE) 7. ayet)
“Onun ayetlerinden biri de sizi, topraktan yaratmış olmasıdır. Sonra
siz bir insan türü oldunuz, her tarafa yayılıyorsunuz.” (30. sure (RÛM) 20. ayet)
“Sudan bir insan yaratıp, onu nesep ve sıhriyet akrabaları halinde
oluşturan O'dur. Rabbin çok güçlüdür.” (25. sure (FURKÂN) 54. ayet)
“Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'adır.” (1. sure
(FÂTİHA) 2. ayet)
“…Her canlı şeyi sudan oluşturduk. Hâlâ iman etmeyecekler mi?” (21. sure (ENBİYÂ) 30. ayet)
“Allah, tüm canlıları sudan
yarattı. Onlardan kimileri karnı üzerinde yürür, kimileri iki ayak üstünde
yürür, kimileri de dört ayak üstünde... Allah dilediğini yaratıyor, Allah her
şeye kadirdir.” (24. sure (NÛR) 45. ayet)
“Allah'tır O! Haalik (yaratandır), Bâri' (kusursuzca var edendir),
Musavvir'dir (biçim verendir.) O! En güzel isimler / Esmâül Hüsna O'nundur.
Göklerde ne var, yerde ne varsa O'nu tespih eder (yüceltir). Azîz'dir O,
Hakîm'dir.” (59. sure (HAŞR) 24. ayet)
47.
MENİ BİR KARIŞIMDIR:
“Doğrusu, biz insanı karışım olan bir spermden yarattık. Halden hale
geçiririz onu. Sonunda onu işitici, görücü yaptık.” (76. sure
(İNSÂN) 2. ayet)
“İnsan, başıboş bırakılacağını mı sanıyor? O, dökülen meniden bir
sperm değil miydi?” (75. sure (KIYÂMET) 36-37. ayet)
48.
BİR ÖZDEN YARATILIŞ VE ÇOCUĞUN CİNSİYETİ:
“Sonra onun neslini bir üsareden (özden), hor görülen bir sudan
oluşturdu.” (32. sure (SECDE) 8. ayet)
“Sizi biz yarattık, biz! Tasdik etseydiniz olmaz mıydı? Akıttığınız
meniyi gördünüz mü? Siz mi yaratıyorsunuz onu, yoksa yaratıcılar bizler miyiz?”
(56. sure (VÂKIA) 57-59. ayet)
Cinsiyetin
belirlenmesi:
“Hiç kuşkusuz, iki çifti, erkeği ve dişiyi yaratan O'dur; Meni halinde
atıldığı zaman bir spermden...” (53. sure
(NECM) 45-46. ayet)
Ana
rahminin dayanıklılığı:
“Sizi basit bir sudan yaratmadık mı? Onu dayanıklı karargâhta tuttuk.
Bilinen bir ölçüye / süreye kadar.” (77. sure
(MÜRSELÂT) 20-22. ayet)
“Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla...” (1. sure (FÂTİHA) 1. ayet)
49.
RAHİM DUVARINDA ASILI DURURKEN:
“Sonra onu çok dayanaklı bir karargâhta bir damlacık yaptık. Sonra o
damlacığı bir embriyo halinde yarattık…” (23. sure
(MÜ'MİNÛN) 13-14. ayet)
“İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir (delilleridir) ki, onları sana hak
olarak okuyoruz. Hal böyle iken Allah'tan ve onun ayetlerinden
(delillerinden) sonra hangi hadise /
söze inanıyorlar?!” (45. sure (CÂSİYE) 6. ayet)
Embriyonun
geçirdiği evrelerdeki deliller:
“Yaratan Rabbinin adıyla oku / çağır! İnsanı, embriyodan / ilişip
yapışan bir sudan / sevgi ve ilgiden / husûmetten yarattı.” (6. sure (ALAK) 1-2. ayet)
50.
BİR ÇİĞNEMLİK ET PARÇASI:
“Sonra o damlacığı bir embriyo halinde yarattık, sonra o embriyoyu bir
et parçası halinde yarattık…” (23. sure
(MÜ'MİNÛN) 14. ayet)
“Ey insan! O sonsuz cömertliğin sahibi Kerîm Rabbine karşı seni
aldatıp gururlu kılan nedir?! Rabbin ki seni yarattı, düzgün hale koydu, en
güzel ölçülerle şekillendirdi. Dilediği herhangi bir biçimde seni oluşturdu.” (82. sure (İNFİTÂR) 6-8. ayet)
51.
KEMİKLERİN OLUŞUMU VE ETLE KAPLANMALARI:
“Sonra o damlacığı bir embriyo halinde yarattık, sonra o embriyoyu bir
et parçası halinde yarattık, sonra o et parçasını bir kemik halinde yarattık ve
nihayet o kemiğe de bir et giydirdik…” (23. sure (MÜ'MİNÛN)
14. ayet)
“…Kemiklere bak, nasıl yerli yerince düzenliyoruz onları ve sonra et
giydiriyoruz onlara…" (2. sure (BAKARA) 259. ayet)
“Doğrusu, biz insanı karışım olan bir spermden yarattık. Halden hale
geçiririz onu. Sonunda onu işitici, görücü yaptık.” (76. sure (İNSÂN) 2. ayet)
“Allah her dişinin neye gebe olduğunu, rahimlerin neyi eksiltip neyi
artıracağı bilir. O'nun katında her şey bir ölçüye bağlıdır.” (13. sure (RA'D) 8. ayet)
52.
ÜÇ KARANLIKTA YARATILIŞ:
“…Sizi annelerinizin karınlarında üç karanlık içinde, bir yaratıştan
öbürüne geçirerek oluşturuyor…” (39. sure
(ZÜMER) 6. ayet)
“Biz insanı, gerçekten en güzel bir biçimde yarattık. Sonra da onu
düşüklerin en düşüğüne / aşağıların en aşağısına çevirip attık.” (95. sure (TÎN) 4-5. ayet)
“Yoksa onlar hiçbir şeysiz mi yaratıldılar? Yoksa bizzat kendileri mi
yaratıcıdır?” (52. sure (TÛR) 35. ayet)
53.
PARMAK UÇLARINDAKİ KİMLİK:
“İnsan, kendisinin kemiklerini asla bir araya toplamayacağımızı mı
sanıyor? Hayır, sandığı gibi değil! Biz onun parmak uçlarını da tam bir biçimde
düzenlemeye gücü yetenleriz.” (75. sure
(KIYÂMET) 3-4. ayet)
“Kendi yaratılışını unutmuş da bize örnek veriyor. Ve bir de şöyle
diyor: "Şu çürümüş kemiklere kim hayat verecek?" De ki: "Onlara
hayatı verecek olan, onları ilk kez yaratandır. O, bütün yaratılmışları / her
türlü yaratmayı çok iyi bilmektedir." (36. sure
(YÂSÎN) 78-79. ayet)
Havva’nın
MİTOKONDRİYAL DNA sı:
“Sizi bir tek canlıdan yarattı; sonra o canlıdan onun eşini vücuda
getirdi…” (39. sure (ZÜMER) 6. ayet)
“Ey insanlar! Biz sizi, bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve örfler
yoluyla tanışıp kaynaşasınız diye sizi milletlere, boylara ayırdık. Hiç
kuşkusuz, Allah katında en seçkininiz, sakınılması gereken şeylerden en çok
sakınanınızdır. Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır.” (49. sure (HUCURÂT) 13. ayet)
54.
DİL VE İNSAN:
“Bir zamanlar Rabb'in meleklere: "Ben, yeryüzünde bir halife
atayacağım." demişti de onlar şöyle konuşmuşlardı: "Orada bozgunculuk
etmekte olan, kan döken birini mi atayacaksın? Oysaki bizler, seni hamd ile
tespih ediyoruz; seni kutsayıp yüceltiyoruz." Allah şöyle dedi: "Şu
bir gerçek ki ben, sizin bilmediklerinizi bilmekteyim." Ve Âdem'e
isimlerin tümünü öğretti. Sonra onları meleklere göstererek şöyle buyurdu:
"Hadi, haber verin bana şunların isimlerini, eğer doğru sözlüler
iseniz." Dediler ki: "Yücedir şanın senin. Bize öğretmiş olduğunun
dışında bilgimiz yok bizim. Sen, yalnız sen Alîm'sin, her şeyi en iyi şekilde
bilirsin; Hakîm'sin, her şeyin bütün hikmetlerine sahipsin." Allah buyurdu:
"Ey Âdem, haber ver onlara onların adlarını." Adem onlara onların
adlarını haber verince, Allah şöyle buyurdu: "Dememiş miydim ben size! Ki
ben, göklerin ve yerin gaybını en iyi bilenim. Ve ben, sizin açığa
vurduklarınızı da saklayageldiklerinizi de en iyi biçimde bilmekteyim." (2. sure (BAKARA) 30-33. ayet)
“Yarattı insanı, Belletti ona duygu ve düşüncelerini ifade
etmeyi.” (55. sure (RAHMÂN) 3-4. ayet)
“Bunun üzerine Âdem, Rabb'inden bazı kelimeler öğrenip belledi de O'na
yöneldi…” (2. sure (BAKARA) 37. ayet)
55.
YARATILIŞIMIZLA BİRLİKTE BİZLE VAR OLAN
DELİLLER:
“Onlara ayetlerimizi ufuklarda ve öz benliklerinin içinde
göstereceğiz. Ta ki, onun hak olduğu kendilerine ayan beyan belli olsun.
Kendisinin her şey üzerinde bir tanık oluşu, senin Rabbine yetmez mi?” (41. sure (FUSSİLET) 53. ayet)
Yaratılışımıza
Kodlananlar:
“O halde sen yüzünü, bir hanîf olarak dine, Allah'ın insanları
üzerinde yarattığı fıtrata çevir. Allah'ın yaratışında değiştirme olamaz. Doğru
ve eskimez din işte budur. Fakat insanların çokları bilmiyorlar.” (30. sure (RÛM) 30. ayet)
56.
AMAÇSAL NEDENSELLİK:
“Görmedin mi Rabbini, nasıl uzatmıştır gölgeyi? Eğer dileseydi, onu
elbette hareketsiz kılardı. Sonra nasıl Güneş'i ona delil yapmışız!” (25. sure
(FURKÂN) 45. ayet)
57.
DOĞRUSAL, İLERLEMECİ TARİH ANLAYIŞININ
YANLIŞLIĞI:
“Yeryüzünde dolaşıp da kendilerinden öncekilerin sonu nice olmuş diye
bakmıyorlar mı? Öncekiler bunlardan sayıca daha çok, kuvvetçe daha zorlu ve
yeryüzündeki eserler bakımından daha üstün idiler. Ama kazanmış oldukları
şeyler, kendilerine hiçbir yarar sağlamadı.” (40. sure (MÜ'MİN) 82. ayet)
“…Onlar kuvvet yönünden bunlardan daha ağır ve baskındılar. Toprağı
eşip deşip didik didik etmişlerdi. Ve yeryüzünü, bunların imar ettiklerinden
çok daha fazla imar etmişlerdi…” (30. sure (RÛM)
9. ayet)
“Her ümmet için bir resul öngörülmüştür. Resulleri gelince, aralarında
adaletle hüküm verilir. Hiçbir zulme uğratılmazlar.” (10. sure
(YÛNUS) 47. ayet)
(Hz. Muhammed sonrası zamanda kıyamete kadar, mevcut
toplumlar için resul (Allah’ın mesajını toplumun diliyle ileten elçi) , Kuran
ve Kuran’ın anadillerdeki çevirileridir. MKA.)
58.
ARKEOLOJİYE DAYANAN MUCİZELER VE SEBE
TOPLUMU:
“…Yeryüzünde dolaşmadılar mı ki, onlardan öncekilerin akıbeti nice
oldu görsünler…” (12. sure (YÛSUF) 109. ayet)
“Kendilerinden önceki nesillerden nicelerini helâk etmemiz onları yola
getirmedi mi? Onların yurtlarında/barınaklarında dolaşıp duruyorlar. Akıl
sahipleri için bunda elbette ibretler vardır!”
(20. sure (TÂHÂ) 128. ayet)
Sebe
halkı ve Barajının (Arim) seli:
“Yemin olsun, Sebe' için kendi meskenlerinde bir ibret vardı. Sağ ve
soldan iki bahçe. Rabbinizin rızkından yiyin de O'na şükredin. Tertemiz bir
belde ve affeden bir Rab... Ne var ki onlar yüz çevirdiler; biz de üzerlerine
Arim selini gönderdik. Onların iki bahçesini, buruk yemişli, acı ılgınlı,
birazcık da sedir ağacı bulunan iki bahçeye çevirdik.” (34. sure (SEBE') 15-16. ayet)
“İşte böyle! Nankörlük ettikleri için onları cezalandırdık. Nankörden
başkasına ceza verir miyiz hiç!” (34. sure
(SEBE') 17. ayet)
59.
AD KAVMİ VE İREM ŞEHRİ:
“Görmedin mi ne yaptı Rabbin Âd kavmine? Sütunlarla dolu İrem'e, Ki
beldeler içinde onun benzeri yaratılmamıştı.”
(89. sure (FECR) 6-8. ayet)
Ad
kavminin yok edilişi:
“Âd ise gürleyen sesle gelen rüzgârlı bir fırtınayla mahvedildi.” (69. sure (HÂKKA) 6. ayet)
“Nihayet onu, vadilerine doğru gelen geniş bir bulut halinde görünce:
"Ha, dediler, bu bize yağmur getirecek bir bulut!" Hayır, o, aceleden
istediğiniz şeyin ta kendisi. Bir rüzgâr ki, içinde acıklı bir azap var.” (46. sure (AHKAF) 24. ayet)
Ad
kavminin yaşadığı yere işaret:
Âd kavminin kardeşini de an! O, kendinden önce ve sonra uyarıcıların
gelip geçtiği Ahkaf'ta (kum tepelerinde), toplumunu şöyle uyarmıştı:
"Allah'tan başkasına kulluk / ibadet etmeyin! Gerçek şu ki, ben sizin
büyük bir günün azabına uğramanızdan korkuyorum."
Helâk
sebebi:
“Âd toplumu yeryüzünde haksız bir biçimde büyüklük tasladı da şöyle
dediler: "Bizden daha güçlü kim var?" Onlar, kendilerini yaratan
Allah'ın, evet O'nun, onlardan daha kuvvetli olduğunu görmediler mi? Bunlar,
bizim ayetlerimize de karşı çıkıyorlardı. Biz de onlara dünya hayatında zillet
azabını tattırmak için o uğursuz günlerde üzerlerine dondurucu bir rüzgâr
gönderdik. Âhiretin azabı elbette ki daha rezil edicidir. Üstelik onlar hiçbir
yardım da görmeyeceklerdir.” (41. sure
(FUSSİLET) 15-16. ayet )
60.
HAMAN (Firavunun Taş ocakları işçilerinin
şefi) İSMİNİN SIRRI:
“Firavun dedi ki: "Ey Hâmân, sebeplere ulaşabilmem için bana
yüksek bir kule yap!" (40. sure (MÜ'MİN) 36. ayet)
“Firavun dedi: "Ey seçkinler topluluğu! Ben sizin için benden
başka bir tanrı tanımıyorum. Ey Hâmân! Benim için çamurun üzerinde ocağı yakıp
bana bir kule yap ki Mûsa'nın tanrısına ulaşayım. Aslında ben onun
yalancılardan olduğunu sanıyorum." (28. sure
(KASAS) 38. ayet)
61.
MISIR BULGULARINDAKİ VE FİRAVUN’UN
CESEDİNDEKİ DELİLLER:
“Musa dedi ki: "Ey Firavun! Kuşkun olmasın ki ben, alemlerin
Rabbi'nin bir resulüyüm." (7. sure (A'RAF)
104. ayet)
“Dediler: "Kralın(Melikin) su tasını kaybettik. Onu getirene bir
deve yükü ödül var. Kefili benim." 12. sure (YÛSUF)
72. ayet
(Mısır
hükümdarlarına, Hz. Yusuf zamanında melik (kral/hükümdar); Hz. Musa zamanında
firavun dendiği Encyclopedia
Britannica’da Firavun kelimesinin kullanılışı maddesinde anlatılmaktadır. MKA)
“Yemin olsun ki biz, Firavun hanedanını yakalayıp ürün eksikliğiyle
senelerce sıktık ki, düşünüp öğüt alabilsinler.” (7. sure (A'RAF) 130. ayet)
“Biz de onlar üzerine, açık mucizeler olarak tufan, çekirge, haşerat,
kurbağalar ve kan gönderdik; yine de kibre saptılar ve günahkâr bir topluluk
oluverdiler.” (7. sure (A'RAF) 133. ayet)
“Bunun üzerine biz onları bahçelerinden, pınarlarından çıkardık.
Hazinelerinden, mutlu kutlu yerlerinden ettik. Böylece oralara İsrailoğullarını
vâris kıldık.” (26. sure (ŞUARA) 57-59. ayet)
(19. yüzyılın başlarında Orta Krallık devrinden kalma bir papirüs
Mısır’da bulunmuş ve çözümü yukarıdaki ayetlerle karşılaştırıldığında Kuran da
yazılanların doğruluğu kanıtlanmıştır. MKA)
Firavunun Cesedi (çoğunluğun habersiz olduğu delil):
“Ve İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun ve ordusu, azgınlık ve
düşmanlıkla onları izlemekteydi. Nihayet, boğulma ümüğüne çökünce şöyle dedi:
"İman ettim. İsrailoğullarının inanmış olduğu dışında ilah yok. Ben de
O'na teslim olanlardanım." "Şimdi mi? Daha önce isyan etmiş,
bozgunculardan olmuştun." "Bugün senin bedenini kurtaracağız ki,
arkandan gelenlere bir ibret olasın. Ama insanların çoğu bizim ayetlerimizden
gerçekten habersiz bulunuyor." (10. sure (YÛNUS)
90-92. ayet)
Kuran’da bahsedilen Firavun’un hangisi olduğu
tartışılabilir ama bu Firavun hangisi olursa olsun, bugün Kahire Müzesi’ndeki
Kral Mumyaları Salonu’ndadır ve ziyaretçilere açıktır.
62.
TEVRAT’TAN-ESKİ AHİT’TEN İŞARETLER:
“Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu öz oğullarını tanıdıkları gibi
tanırlar. Bununla birlikte, içlerinden bir zümre, bilip durdukları halde
gerçeği gizliyorlar.” (2. sure (BAKARA) 146. ayet)
“Yahudilerden öyleleri var ki, kelimeleri yerlerinden kaydırırlar; din
içinde sövgüler üreterek, dillerini eğip bükerek…” (4. sure (NİSA) 46. ayet)
“…Yahudilerden bazıları yalancılık etmek için dinlerler; huzuruna
çıkmamış olan başka bir topluluk için dinlerler. Yerlerine oturmuş kelimeleri,
yapılarını bozup değiştirirler. "Size şu verilirse alın, eğer o verilmezse
çekinin." derler…” (5. sure (MÂİDE) 41. ayet)
63.
İNCİL’DEN İŞARETLER:
“Ey Ehlikitap! Resulümüz size geldi. Kitap'tan saklamış olduklarınızın
çoğunu size ayan-beyan açıklıyor; çoğundan da geçiyor. Şu bir gerçek ki, size
Allah'tan bir ışık ve apaçık bir Kitap gelmiştir.” (5. sure (MÂİDE)
15. ayet)
Paraklit’ten
kasıt nedir:
“Meryem oğlu İsa'nın da şöyle dediğini hatırla: "Ey
İsrailoğulları! Ben size Allah'ın elçisiyim. Benden önce Tevrat'ı doğrulayıcı
ve benden sonra gelecek Ahmet adında bir elçiyi müjdeleyici olarak
gönderildim…" (61. sure (SAFF) 6. ayet)
“O; kuruntudan, keyfinden konuşmuyor. İndirilmiş bir vahiyden başkası
değildir o” (53. sure (NECM) 3-4. ayet)
“Kesin olan şu ki, o âlemlerin Rabbi'nden indirilmiştir. O güvenilir
Rûh indirdi onu, Senin kalbine ki, uyarıcılardan olasın. Açık seçik Arapça bir
dille indirdi. O, elbette ki öncekilerin kitaplarında da var.” (26. sure (ŞUARA) 192-196. ayet)
“Allah'ın yanında hahamlarını ve ruhbanlarını da rabler edindiler.
Meryem oğlu Mesih'i de öyle. Oysa kendilerine, tek olan Allah'tan başkasına
ibadet / kulluk etmemeleri emredilmişti. İlah yok o tek Allah'tan başka.
Onların ortak koştuklarından arınmıştır O.”
(9. sure (TEVBE) 31. ayet)
“Ehl-i kitap'la, en güzel olan yöntem
dışında bir yolla mücadele etmeyin! Onların zulme sapanları müstesna. Şöyle
deyin: "Bize indirilene de size indirilene de iman ettik; tanrımız ve
tanrınız bir. Ve biz O'na teslim olanlarız." (29. sure (ANKEBÛT) 46.
ayet)
64.
ROMALILAR’IN GALİBİYETİ:
“Yenilgiye uğratıldı Rûm. Yeryüzünün en yakın / en alçak bir yerinde.
Ama onlar yengilerinin ardından galip duruma geçecekler, Birkaç yıl içinde. İş
/ oluş / hüküm, önünde de sonunda da Allah'ındır. Onların galibiyet gününde
müminler ferahlayacaklar,”
(30. sure (RÛM) 2-4. ayet)
65.
DÜNYANIN EN ALÇAK YERİ (Lüt gölü / Ölü deniz
havzası):
“Yeryüzünün en yakın / en alçak bir yerinde. Ama onlar yengilerinin
ardından galip duruma geçecekler” (30. sure (RÛM)
3. ayet)
Mekke’yi
fethedeceksiniz:
“Yemin olsun ki Allah, resulüne o rüyayı hak olarak doğru çıkarmıştır.
Allah dilerse (İnşaallah), başlarınızı tıraş etmiş, saçlarınızı kısaltmış
olarak güven içinde, korku duymadan Mescid-i Haram'a mutlaka gireceksiniz.
Allah, sizin bilmediğinizi bildi de bundan önce size yakın bir fetih nasip
etti.” (48. sure (FETİH) 27. ayet)
“…Sana bu Kitap'ı indirdik ki her şey için ayrıntılı bir açıklayıcı,
bir kılavuz, bir rahmet, Müslümanlara da bir müjde olsun.” (16. sure (NAHL)
89. ayet)
66.
AMPUL, ELEKTRİK, HIZLI MADDE NAKLİ VE YENİ
ULAŞIM ARAÇLARI:
a)
Ampul, Elektrik:
“Allah, göklerin ve yerin Nur'udur. Onun nurunun örneği, içinde çerağ
bulunan bir kandile benzer. Kandil, bir sırça içerisindedir. Sırça, inciden bir
yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da nispeti olmayan bereketli bir zeytin
ağacından yakılır. Bu ağacın yağı, neredeyse ateş dokunmasa bile ışık saçar.
Nur üzerine nurdur o. Allah, dilediğini kendi nuruna kılavuzlar. Allah,
insanlara örnekler verir. Allah her şeyi bilmektedir.” (24. sure (NÛR)
35. ayet)
b)
Hızlı madde
nakli:
“Kendinde Kitap'tan bir ilim olan kişi de şöyle dedi: "Ben onu
sana, gözünü açıp yumuncaya kadar getiririm." Derken Süleyman, tahtı,
yanında kurulmuş görünce şöyle konuştu: "Rabbimin lütfundandır bu. Şükür
mü edeceğim, nankörlük mü diye beni denemek istiyor. Esasında, şükreden,
kendisi lehine şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse bilsin ki, Rabbim
Ganî'dir, cömerttir." (27. sure (NEML) 40. ayet )
c)
Yeni Ulaşım
araçları:
“Hem binesiniz diye hem de bir süs olarak atları, katırları, eşekleri
de yarattı. Ve bilemeyeceğiniz daha neler yaratır O...” (16. sure (NAHL)
8. ayet)
“İnsan, Rabbine karşı gerçekten çok nankördür!” (100. sure (ÂDİYÂT) 6. ayet)
67.
KIYAMET GELMEZ DİYENLER:
“Küfre sapanlar şöyle dediler: "Kıyamet saati bize gelmez!"
De ki: "Hayır, öyle değil! Gaybı bilen Rabbime yemin olsun ki, o size
mutlaka ve mutlaka gelecektir!..” (34. sure (SEBE') 3. ayet)
“Eğer kendisine dokunan bir zorluktan / zarardan sonra bizden bir
rahmet tattırsak, yemin olsun şöyle diyecektir: "Bu benim hakkım!
Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Rabbime döndürülmüş olsam da şüphesiz,
O'nun katında benim için şaşmaz güzellikler vardır." Yemin olsun, biz o
nankörlük edenlere, yapıp ettiklerini haber vereceğiz. Yemin olsun, o çetin
azabı onlara tattıracağız.” (41. sure (FUSSİLET) 50. ayet)
68.
YILDIZLARIN VE GUNEŞİMİZİN ÖLÜMÜ:
“Yıldızlar silinip süpürüldüğünde,(söndütüldüğünde)” (77. sure (MÜRSELÂT) 8. ayet)
“Yıldızlar (gezegenler) dökülüp saçıldığı zaman,” (82. sure (İNFİTÂR) 2. ayet )
“Güneş büzülüp dürüldüğünde,” (81. sure
(TEKVÎR) 1. ayet)
“Ve saat mutlaka gelecektir. Kuşku yok onda. Ve Allah kabirlerdeki
şuurlu varlıkları diriltecektir.” (22. sure (HAC)
7. ayet)
Suların
kaynadığı Deprem:
“Yerküre bir sarsılışla sarsıldığında,” (56. sure
(VÂKIA) 4. ayet)
“Denizler kaynatıldığında,” (81. sure (TEKVÎR) 6. ayet)
“Denizler fışkırtıldığı zaman,”
(82. sure (İNFİTÂR) 3. ayet)
“Vahşi hayvanlar bir araya toplandığında,” (81. sure
(TEKVÎR) 5. ayet)
“Ve yer uzatıldığı Ve içindekini atıp boşaldığı,” (84. sure (İNŞIKAK) 3-4. ayet)
“Kıyametin ansızın tepelerine inmesinden başka neyi bekliyorlar? Onun
belirtileri zaten gelmiştir. O onlara gelip çatınca, ibret almaları neye
yarar?! “ (47. sure (MUHAMMED) 18. ayet)
69.
BUYUK PATLAMA’DAN BÜYÜK ÇÖKÜŞE:
“Gün olur göğü, yazı tomarlarını dürer gibi düreriz. İlk yaratılışta
başladığımız gibi onu baştan yaparız. Üzerimizde bir vaat olarak biz bunu
mutlaka yapacağız.” (21. sure (ENBİYÂ) 104. ayet)
“Yaratmaya ilk başlayan / yaratılanları ilk yaratan O'dur. Sonra
onları çevirip yeniden yaratacaktır. Bu O'nun için çok da kolaydır. Göklerde ve
yerde en yüce örnekler / en yüce sıfatlar O'nundur. O'dur Azîz, O'dur Hakîm...”
(30. sure (RÛM) 27. ayet)
“De ki: "Ortak tuttuklarınız içinde, yaratışa başlayan, sonra,
yarattığını çevirip bir daha yaratan kim var?" De ki: "Allah!
Yaratışı başlatır, sonra onu çevirip yeniden yaratır. O halde nasıl oluyor da
başka bir yöne döndürülüyorsunuz?" (10. sure
(YÛNUS) 34. ayet)
a)
Parçalanan
gök ve kırmızı gül:
“Gök yarılarak, eriyip kızarmış yağ / kırmızıya boyanmış deri gibi bir
gül haline geldiği zaman,” (55. sure (RAHMÂN) 37. ayet)
“O gün gök, erimiş bir maden gibi olur.” (70. sure (MEÂRİC) 8. ayet)
“Gök yarıldığında,” (77. sure (MÜRSELÂT) 9. ayet)
“Göğün örtüsü soyulup indirildiğinde,” (81. sure (TEKVÎR) 11. ayet)
“Gök yarılmıştır. O gün o, lime lime sarkmıştır.” (69. sure (HÂKKA) 16. ayet)
b)
Kıyamet
süreci ansızın başlayacaktır:
“Ne zaman gelip çatacak diye kıyamet saatini soruyorlar sana. De ki:
"Ona ilişkin bilgi Rabbim katındadır. Onu, vakti geldiğinde
belirginleştirecek olan yalnız O'dur. Göklere de yere de ağır gelmiştir o. O
size ansızın gelecektir, başka değil." Sen onu iyice biliyormuşsun gibi
sana soruyorlar. De ki: "O'na ilişkin bilgi Allah katındadır, fakat
insanların çokları bilmiyorlar." (7. sure (A'RAF)
187. ayet)
“O beklenen müthiş olay olduğunda, Yoktur onun oluşunu yalanlayacak.
Kimini alçaltır, kimini yükseltir. Yerküre bir sarsılışla sarsıldığında,” (56. sure
(VÂKIA) 4. ayet)
70.
ÇEKİRGELER GİBİ:
“Kaymış olarak gözleri, çıkarlar kabirlerden. Sanki çekirgelerdir,
çıvgın mı çıvgın!” (54. sure (KAMER) 7. ayet)
“Bunlar bizim, insanlara vermekte olduğumuz örneklerdir ki ilim
sahiplerinden başkası onlara akıl erdiremez.” (29. sure (ANKEBÛT) 43. ayet)
“Andolsun, biz bu Kur'an'da insanlara her türden örnekler verdik ki
düşünüp öğüt alabilsinler.” (39. sure (ZÜMER) 27. ayet)
a)
Kuran
Mucizeleri Ahiretin varlığının (gerçekliğinin) de ispatıdır/ delilidir:
“Görmedi mi insan, kendisini bir spermden yarattığımızı! Bir de bize
açık bir hasım kesilmiştir o. Kendi yaratılışını unutmuş da bize örnek veriyor.
Ve bir de şöyle diyor: "Şu çürümüş kemiklere kim hayat verecek?" De
ki: "Onlara hayatı verecek olan, onları ilk kez yaratandır. O, bütün
yaratılmışları / her türlü yaratmayı çok iyi bilmektedir." (36. sure (YÂSÎN) 77-79. ayet)
“Dediler ki: "Biz bir yığın kemik olduğumuz, un-ufak hale
geldiğimiz zaman mı, gerçekten biz o zaman mı yeni bir yaratılışla
diriltileceğiz” De ki: "İster taş olun ister demir!" "İsterseniz
gönlünüzde büyüyen herhangi bir yaratık olun." Diyecekler ki: "Peki
bizi yeniden kim yaratacak?" De ki: "Sizi ilk kez yaratan kimse,
o…" (17. sure (İSRÂ) 51. ayet)
“Ölünce mi, biz toprak olunca mı? Çok uzak bir dönüştür bu."
Toprağın onlardan neyi eksilttiğini pek iyi bilmişizdir biz. Her şeyi saklayıp
koruyan bir Kitap var katımızda.” (50. sure (KAF) 4. ayet)
“Görmediler mi ki; gökleri ve yeri yaratan, bunları yaratmakla
yorgunluğa düşmeyen Allah, ölüleri diriltmeye de kadirdir. Evet, O her şeye
kadirdir.” (46. sure (AHKAF) 33. ayet)
“Sizin yaratılmanız da diriltilmeniz de bir tek canlınınki gibidir.
Allah Semî'dir, Basîr'dir.” (31. sure (LOKMAN) 28. ayet)
F HAZIRLANALIM GİDİYORUZ:
“Her benlik ölümü tadacaktır. Hak ettiğiniz karşılıklar size, kıyamet
günü, eksiksiz bir biçimde mutlaka verilecektir. Ateşten uzaklaştırılıp cennete
sokulan kesinlikle kurtulmuş olacaktır. İğreti-sefil hayat aldatıcı bir
yararlanmadan başka şey değildir.” (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 185. ayet)
Konu
başlıkları ile altında yazılı olan ayetler arasındaki ilişki ve
delillendirmeler hakkında, Kuran Araştırma gurubunun yaptığı yorum ve
değerlendirmeleri de görmek isteyenlere, alıntı yaptığım “KUR’AN HİÇ TÜKENMEYEN
MUCİZE” Kitabına http://www.mucizeler.com/ bakmalarını
öneririm.
G.
SONSÖZ:
Kuran’
nın mucize beyanları şüphesiz ki sadece bunlardan ibaret değildir. Aslında Prof.
Mehmet Aydın’ın Din Felsefesi kitabı Sh 220 deki ifadesiyle:
Kuran
mucizeyi, “tabiat üstü, tabiat kanunları dışında şey olmaktan çıkartmış, bu
kanunların bizzat kendileri olarak göstermiştir.”
H.
SONUÇ:
“İşte sana o Kitap! Kuşku, çelişme, tutarsızlık yok onda. Bir
kılavuzdur o, korunup sakınanlar için. “ (2/Bakara/2)
Samimi mütedeyyin (Dinini hiç bir sapma ve değişik bir amaç için kullanmayan ve sadece din olarak gören ve yaşayan; dini yasakları hayatına sokmamaya çalışan, hak hukuk tanıyan, kendi dinine ve başkalarının dinine saygılı, kendi dinini içinde özümsemiş, dinci değil dindar) Müslümanları kılavuzlayan, yolunu gösteren, rehber olan o “vahiy kitabı” dır Kuran…
“Allah, rızasına uyanları o Kitap'la esenlik ve barış yollarına iletir ve
onları kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarıp şaşmayan ve sapmayan
dosdoğru yola kılavuzlar.” (5. sure (MÂİDE) 16. ayet)
“Bu benim dosdoğru yolumdur, onu izleyin, başka yolları izlemeyin! Yoksa bu hal
sizi O'nun yolundan uzaklaştırıp parçalara böler. Sakınıp korunasınız diye O
bunu önermiştir size.” (6. sure (EN'ÂM)
153. ayet)
“Allah'a inanıp O'na sarılanları O, kendisinden bir rahmetin ve lütfun içine
sokacak ve onları kendisine ulaşan dosdoğru bir yola kılavuzlayacaktır.” (4. sure (NİSA) 175. ayet)
“Onlar ki, sözü dinler de en güzeline uyarlar. İşte bunlardır, Allah'ın
kılavuzladıkları; işte bunlardır, akıl ve gönül sahipleri.” (39. sure (ZÜMER) 18. ayet)
Allah dileyenleri, sözün en güzeline uyanlardan,
kılavuzladığı akıl ve gönül sahiplerinden eylesin İnşallah.
Yeni bir konuda buluşmak üzere, Allah’ın selam rahmet ve
bereketi üzerinize olsun.
M. Kemal Adal
"Kim güzel bir işe aracı olursa ondan ona bir pay
vardır. Kim kötü bir şeye aracı olursa ondan da ona bir pay vardır. Allah her
şeye, herkese gıda ulaştırır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder