İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

24 Mart 2019 Pazar

GÜNÜMÜZDE DİNİ ANLAMADA VE DİNİN KAYNAĞI OLARAK KUR'AN YETER



KUR’AN’DAKİ
NEBİ – RESUL KAVRAMLARI IŞIĞINDA ALLAH'A VE RESULÜNE İTAAT NEDİR?

(HZ. PEYGAMBERİN DİNDEKİ KONUMU İLE KUR’AN’A GÖRE “KUR’AN YETER” ALGI VE ANLAYIŞI )


İÇİNDEKİLER


I.       ALLAH KUR’AN İLE BUYURDU Kİ: 3


II.      KURAN’IN IŞIĞINDA NEBİ VE RESUL KAVRAMLARI: 4

          A.     *33/40: HZ. MUHAMMED ALLAH'IN RESULÜ VE NEBİLERİN SONUNCUSUDUR: 4

          B.      **33/40: HZ. MUHAMMED ALLAH'IN BİR RESULÜDÜR. RESULLERİN SONUNCUSU DEĞİLDİR. 4

          C.      KUR'AN'I ASIL ÖĞRETEN ALLAH'TIR. (55/1-2). 5

          D.     DİLEYENİ / DİLEDİĞİNİ, HİDAYETE ULAŞTIRAN SADECE VE YALNIZ ALLAH'TIR (2/272; 28/56; 72/21.)  5

          E.      KURAN ve ÇEVİRİLERİ, 'Rahman tarafından öğretildiği için (55/1-2), hangi dille konuşursa konuşsun / HANGİ DİLLE OKUNURSA OKUNSUN, TÜM İNSANLIK İÇİN ALLAH'TAN BİR MESAJDIR. KIYAMETE KADAR HER ZAMAN İÇİN VE HER TOPLUMA ÖNGÖRÜLMÜŞ OLAN BİR ELÇİDİR / RESULDÜR - MKA. 6

           F.      AYRICA BAKINIZ: 15-07-2014 NEBİ VE RESUL KAVRAMLARI - DOÇ ZEKİ BAYRAKTAR-YRD DOÇ FATİH ORUM - YÜKSELEN SÖZLER--TV 8. 6


III.         TOPLUMLARIN PEYGAMBERLERİ (NEBİ VE / VEYA RESULÜ) KİMDİR?. 6


IV.         HZ. MUHAMMED HÜKÜM KOYAR MI? ALLAH’A VE RESULÜNE İTAAT KAVRAMINI NASIL ANLAMALIYIZ?

           A.     “Hz.Muhammed (as) da hüküm koyabilir” iddiasında olan kesim, aşağıda mealen verilmiş ayetleri delil göstererek onun da hüküm koyabileceği kanaatine varmışlar. Bu ayetler; 12

           B.      Peki bu ayetleri nasıl anlamalıyız? Bu soruyu 5 başlık altında inceleyelim; 13

                    1- Yukarıda ki ayetlere aynı yaklaşım tarzı ile başka bir ayete bakalım. 13

                    2- Allah cc Nebilerden, Resule tabi olacaklarına dair söz almıştı. 13

                    3- Nisa suresi 13-14 üncü ayetleri inceleyelim şimdi 15

                    4- Yani Resule (sav) itaat, Allah'a (cc) itaattir. 15

                    5- Hüküm Koyucu Yalnız Allah'tır. 16


V.     HZ. PEYGAMBER'İN DİNDEKİ KONUMU.. 17

          A.     HZ. PEYGAMBER DİNİN KURUCUSU DEĞİLDİR: 18

          B.      HZ. PEYGAMBER DİNİN TAMAMLAYICISI DEĞİLDİR: 20

                    1.      Bütün bunların ötesinde, yapılan dinî içtihatlar da hiçbir zaman dini tamamlayan hususlar değildir. 21

                    2.      Şu halde din tam geldiğinden ne peygamber tarafından tamamlanmış ne de İslâm âlimlerince yapılan içtihatlarla tamamlanmıştır. Hz. Peygamber’in yaptığı Kur’an âyetlerinin anlaşılması, yorumlanması ve bunların hayata geçirilmesi hususunda canlı örnek olma keyfiyetidir. Âlimlerin içtihatları da kendi devirlerindeki bilgi, kültür ve din anlayışları doğrultusunda yapılan yorumlardır. 22

          C.      HZ. PEYGAMBER’İN GETİRDİĞİ YASAKLARIN HEPSİ DİNÎ DEĞİLDİR: 22

          D.     HZ. PEYGAMBER KUR’AN’I İLK MUSHAF HALİNE GETİREN KİŞİDİR: 22

          E.      HZ. PEYGAMBER DİNEN VE AHLÂKEN YEGÂNE ÖRNEKTİR: 23

                    1.      Hz. Peygamber, Allah’ın âlemlere olan ilâhî mesajının canlı bir örneği olduğundan, ona uymanın, onu örnek almanın temel esprisi Ondan daha güzel ve daha iyi kimsenin uygulayamayacağıdır. Zira ona mesajını veren Allah o mesajın nasıl uygulanacağının mesajını da vermiştir. İşte bu anlamda Hz. Peygamber dinde örnektir. Nitekim âyette: 23

                    2.      Hz. Peygamber’i örnek alırken İslâm dini ile Arap örfünü birbirine karıştırmamamız gerekiyor. 24


VI.         KUR'AN REHBERLİK İÇİN GEREKEN HER ŞEYİ İÇERİR Mİ?. 24

          A.     KURAN KUTSAL REHBER OLARAK GEREKEN HER ŞEYİ İÇERİR

          B.      KURAN TAM BİR HAYAT KILAVUZU İÇERİR. 26

          C.      KURAN EKSİK BİR KİTAP DEĞİLDİR. 26

          D.     KURAN AÇIK VE YALIN BİR KİTAPTIR; ANLAM AÇISINDAN MUĞLÂK DEĞİLDİR. 27

          E.      KURAN İNANANLAR İÇİN YETERLİDİR. 28

          F.      KURAN TÜM ZAMANLAR İÇİN İNDİRİLMİŞTİR. 28


VII.        KONU İLE İLGİLİ OLAN VİDEOYU, AŞAĞIDAKİ BAĞLANTIDAN ULAŞARAK İZLEYEBİLİRSİNİZ

KAMUOYUNA AÇIK DUYURU 


“KUR’AN VE SÜNNET BİR BÜTÜNDÜR” BAŞLIKLI VE 22 MART 2019 TARIHLİ DİYANET CUMA HUTBESİNDE:

Dinimizin esasını teşkil eden Kur’an’ı, Peygamberimizin sünnetinden ayrı düşünmeyi,  Kur’an ile sünnet arasına mesafe koymakla;

“Kur’an bize yeter” demeyi, sünnetin dindeki yerini hafife almakla;

Peygamberimizden bize ulaşan sahih bilgileri (hadisleri kastediyor) sorgulamayı, onların hakkında şüphe uyandırmakla niteleyip;

“İYİ NİYETTEN UZAK BÜYÜK BİR VEBALDİR.” hükmüne varan,

İlaveten:

Dinimizi en doğru şekilde öğrenme ve yaşama konusunda, Kur’an ve sünneti birbirinden ayıranları, din istismarına kapı aralamak ile şöhret ve çıkar devşirmeye çalışmakla itham ederek suçlayan,

Sünneti bugünlere taşıyan hadis külliyatımızın güvenilir olmadığını iddia eden bir zihniyete asla itibar etmemeyi öğütleyen

İLGİLİLERİN ve İSLAM MÜMİNLERİNİN OKUYUP DEĞERLENDİRMESİ UMUT VE DİLEĞİMLE, DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI  ile  İLGİLENEN MÜSLÜMANLARIN DİKKATLERİNE!..

M. Kemal Adal






I.                  ALLAH KUR’AN İLE BUYURDU Kİ:


 “ALLAH, SÖZÜN EN GÜZELİNİ, BİRBİRİNE BENZER İÇ İÇE İKİLİ MANALAR İFADE EDEN BİR KİTAP HALİNDE İNDİRMİŞTİR. RABLERİNDEN KORKANLARIN ONDAN DERİLERİ ÜRPERİR. SONRA DA HEM DERİLERİ HEM DE KALPLERİ, ALLAH'IN ZİKRİ / KUR'AN'I KARŞISINDA YUMUŞAR. BU, ALLAH'IN KILAVUZUDUR Kİ, ONUNLA DİLEDİĞİNİ / DİLEYENİ HİDAYETE ERDİRİR. ALLAH'IN SAPTIRDIĞINA GELİNCE, ONA KILAVUZLUK EDECEK YOKTUR.(39. sure (ZÜMER) 23. ayet)

İŞTE SANA O KİTAP! KUŞKU, ÇELİŞME, TUTARSIZLIK YOK ONDA. BİR KILAVUZDUR O, KORUNUP SAKINANLAR İÇİN. (2. Sure (BAKARA) 2.ayet)

 SEN, SANA VAHYEDİLENE SIMSIKI SARIL! HİÇ KUŞKUSUZ, SEN, DOSDOĞRU BİR YOL ÜZERİNDESİN. GERÇEK ŞU: BU KUR'AN SANA VE TOPLUMUNA ELBETTEKİ BİR HATIRLATICI / BİR DÜŞÜNDÜRÜCÜ / BİR ŞEREF / BİR ÖĞÜTTÜR. BUNDAN SORUMLU TUTULACAKSINIZ. (43. Sure (ZUHRUF) 43-44. Ayetler)

 “ALLAH'A İNANIP O'NA SARILANLARI O, KENDİSİNDEN BİR RAHMETİN VE LÜTFUN İÇİNE SOKACAK VE ONLARI KENDİSİNE ULAŞAN DOSDOĞRU BİR YOLA KILAVUZLAYACAKTIR.” (4 . Sure (NİSA)175. ayet) . 

 HAKKINDA BİLGİN OLMAYAN ŞEYİN ARDINA DÜŞME! ÇÜNKÜ KULAK, GÖZ VE GÖNLÜN HEPSİ BUNDAN SORUMLU TUTULACAKTIR. (17. sure (İSRA) 36. ayet)

 GERÇEK ŞU Kİ, İNSAN İÇİN ÇALIŞIP DİDİNDİĞİNDEN BAŞKASI YOKTUR. VE ONUN ÇALIŞIP DİDİNMESİ YAKINDA GÖRÜLECEKTİR. SONRA KARŞILIĞI KENDİSİNE HİÇ EKSİKSİZ VERİLECEKTİR. (53. sure (NECM) 39 -41. ayetler

BİZİM UĞRUMUZDA DİDİNENLERİ BİZ, YOLLARIMIZA ELBETTE ULAŞTIRACAĞIZ. ALLAH, GÜZEL DÜŞÜNÜP, GÜZEL DAVRANANLARLA ELBETTE BERABERDİR." (29. sure ANKEBUT 69. Ayet)

 "KİM GÜZEL BİR İŞE ARACI OLURSA ONDAN ONA BİR PAY VARDIR. KİM KÖTÜ BİR ŞEYE ARACI OLURSA ONDAN DA ONA BİR PAY VARDIR. ALLAH HER ŞEYE, HERKESE GIDA ULAŞTIRIR, MUKÎT'TİR." (4. sure (NİSA) 85. Ayet)

II.               KURAN'IN IŞIĞINDA NEBİ VE RESUL KAVRAMLARI:


A.                 *33/40: HZ. MUHAMMED ALLAH'IN RESULÜ VE NEBİLERİN SONUNCUSUDUR:



Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; O, Allah'ın resulü ve nebilerin sonuncusudur. Allah her şeyi gereğince biliyor. 33/40.


 Nebi ve Resul, Kuranda geçen Arapça özgün kelimelerdir / lafızlardır. Anlamları farklıdır.


Nebi: Allah'ın (kendisine kitap indirilmiş) habercisidir. 


Başka bir ifade ile: Seçilmiş kişi olan NEBİ,Allah'ın kendisine vahiy yoluyla kitap ve şeriat verdiği ve bunları insanlara tebliğ etmekte RESUL ( Allah'ın Elçisi) olarak görevlendirdiği” Kişidir


 Nebilerin (Allah'ın habercilerinin) hepsi, aynı zamanda resuldür (Allah'ın mesajını getiren elçisidir). Çünkü Allah'ın indirdiği Vahiy Kitaplarının hepsi, tahrif edilmemiş halleriyle şüphesiz Allah'ın (toplu / bütün) bir mesajıdır.

Resul: Allah'ın Mesajını getiren elçisidir. Resulün getirdiği Allah'ın mesajı, kendisine indirilmiş bir vahiy kitabının mesajı olabileceği gibi, kendisinden evvel olan bir nebiye indirilmiş bir vahiy kitabının mesajı da olabilir. Bu sebeple Resullerin (Allah mesajını getiren elçilerin) hepsi, aynı zamanda Nebi ( Allah'ın Habercisi / Allah'ın kendisine kitap indirdiği elçisi) değildir.

Resullerin (Allah'ın elçilerinin) sadece bir kısmı (ki kendisine kitap inmiş olanları),Nebidir (Allah'ın habercisidir / Allah'ın, kendisine indirdiği kitaptaki mesajını getiren elçisidir.)

 Türkçe çevirilerde kullanılanPeygamber (Farsça ve Tanrı tarafından bir dini veya dini öğretiyi yaymakla görevlendirildiğine inanılan kişi anlamında) kelimesi ise, elçi melek Cebrail vasıtasıyla kendisine Allah'ın vahyi (Kitap)inen resuller (ki bunlar nebidir) demektir. 

 Nebilerin hepsi, aynı zamanda resul olduğundanTürkçe çevirilerde Peygamber kelimesi, bir resul / elçi için kullanıldığında, Kuran'da bahsi geçen o resulün / elçinin, aynı zamanda nebi olan resullerden / elçilerden olması gerekir. Bu sebeple Resul / elçi meleklerin hiçbiri, nebi / peygamber değildir. 


B.                **33/40: HZ. MUHAMMED ALLAH'IN BİR RESULÜDÜR. RESULLERİN SONUNCUSU DEĞİLDİR.


 Hz. Muhammed, son nebi (peygamber)dir ama son resul (elçi) değildir.

Bütün insanlığa gönderilmiş ( Bak: 6/19; 7/157-158; 21/107; 34/28; 62/2-4) bir peygamber (nebi) olan Hz. Muhammed, son peygamberdir. Çünkü o, nebilerin ( kendisine kitap verilen Allah elçilerinin / Allah Habercilerinin) sonuncusudur. 

Allah, Hz. Muhammed' e indirdiği vahiy kitabı Kur'an ile ( ki Bak: Kuşku, çelişki yoktur onda: 2/2; 10/32 ve Bütün Âlemler için bir uyarıcı, bir öğüt, bir Zikir'dir: 25/1; 68/52; 38/87), İslam'ı son din (bak. 3/85; 5/3) olarak bildirmiştir. Artık kitap inmeyecektir. 

 Bu sebeple, Son Nebi (peygamber) olan Hz. Muhammed'in ölümü ile Allah'ın Cebrail vasıtasıyla kitap indirdiği Vahiy Kanalı kapanmıştır. 

Ama her topluma (Bak: 10/47; 16/36; 17/15; 28/59; 35/24; + Ayrıca Bak: 25/51)Allah'ın Hz. Muhammed' le duyurduğu dinini (İslam / Allah'a teslim olmak) ve Kur'an Mesajını, Arapça ve / veya kendi toplumlarının dilleriyle ulaştıracak olan, o toplumların kendi dilleriyle konuşan (Bak: 14/4.) bir resulü (Resul Kur'an ve Kur'an'ın Elçileri / Kur'an'ı ana dilde duyuran Kur'an Müminleri / İnananları / bağlıları), kıyamete kadar her çağda var olacaktır. 

Çünkü  her ümmet için bir resul öngörülmüştür (10/47) ve hiçbir ümmet yoktur ki,içlerinden uyarıcı gelip geçmemiş olsun (35/24) 

Çünkü Allah, Resul Göndermedikçe Azap Etmez ve Uyarı / Hatırlatma Olacaktır. Bak: 17/15; 26/208-209.

Ayrıca bizzat Kur'an ve Kur'an'ın anadile çevirileri de Allah'ın resulleridir. Resulün resulleri de resuldür ve dileyeni / dilediğini, hidayete ulaştıran sadece ve yalnız Allah'tır.

C.                KUR'AN'I ASIL ÖĞRETEN ALLAH'TIR. (55/1-2).



 55/1-4: 'O Rahman,  Öğretti Kur'an'ı, Yarattı insanı, belletti ona duygu ve düşüncelerini ifade etmeyi' 


D.               DİLEYENİ / DİLEDİĞİNİ, HİDAYETE ULAŞTIRAN SADECE VE YALNIZ ALLAH'TIR (2/272; 28/56; 72/21.)



 2/272: 'Onların iyiyi ve güzeli bulmaları, senin üzerine bir borç değildir. Tam aksine, dilediğini / dileyeni iyiye ve güzele kılavuzlayan Allah'tır. Nimet ve imkândan başkalarına bağışladığınız, esasında sizin öz benlikleriniz lehinedir. Allah'ın yüzünü arzulama dışında bir şey için infak etmiyorsunuz. İnfak ettiğiniz her nimet size tam bir biçimde geri verilir. Ve siz, asla zulme uğratılmazsınız'

 28/56: 'Şu bir gerçek ki, sen istediğin kişiyi doğru yola iletemezsin. Ama Allah, dilediğine kılavuzluk eder. Hidayete erecekleri O daha iyi bilir.'

 72/21: 'De ki: 'Ben size zarar verme gücüne de ışık ve aydınlık verme gücüne de sahip değilim.'



BU SEBEPLE,  'ALLAH'A İNANIP O'NA SARILANLARI O, KENDİSİNDEN BİR RAHMETİN VE LÜTFUN İÇİNE SOKACAK VE ONLARI KENDİSİNE ULAŞAN DOSDOĞRU BİR YOLA KILAVUZLAYACAKTIR.' (4/175).

E.                KURAN ve ÇEVİRİLERİ, 'Rahman tarafından öğretildiği için (55/1-2), hangi dille konuşursa konuşsun / HANGİ DİLLE OKUNURSA OKUNSUN, TÜM İNSANLIK İÇİN ALLAH'TAN BİR MESAJDIR. KIYAMETE KADAR HER ZAMAN İÇİN VE HER TOPLUMA ÖNGÖRÜLMÜŞ OLAN BİR ELÇİDİR / RESULDÜR -


KUR’AN, PEYGAMBER'İN RİSALETİNİ DEVAM ETTİREN ÖLÜMSÜZ BİR ELÇİDİR (RESULDÜR).

KUR’AN, PEYGAMBER'İN RİSALETİNİ DEVAM ETTİREN ÖLÜMSÜZ BİR ELÇİDİR (RESULDÜR).

Elif, Lâm, Râ. Hakîm ve Habîr olandan bir kitaptır ki bu, ayetleri önce muhkem kılınmış, sonra ayrıntılı hale getirilmiştir.Ki başkasına değil, yalnız Allah'a ibadet edesiniz! Kuşkusuz, ben size O'ndan gelen bir uyarıcı ve müjdeciyim. (HUD 11/1-2



DİNİM İSLAM, RABBİM ALLAH'TIR; NEBİ'M HZ: MUHAMMED, RESUL'ÜM KUR'AN'DIR. EVET, GÜNÜMÜZDE KUR'AN RESULDÜR / ELÇİDİR..MKA. 


F.                 AYRICA BAKINIZ: 15-07-2014 NEBİ VE RESUL KAVRAMLARI - DOÇ ZEKİ BAYRAKTAR-YRD DOÇ FATİH ORUM - YÜKSELEN SÖZLER--TV 8




(Çok açık ve ayet delilli 1saat 17 dakikalık video-MKA)

III.           TOPLUMLARIN PEYGAMBERLERİ (NEBİ VE / VEYA RESULÜ) KİMDİR?



1.Peygamber (nebi ve / veya resul) lerin hepsi, yaşadıkları / yaşatıldıkları çağda, içinde bulundukları toplumun / ümmetin / milletin, doğru yolu göstereni ve rehberi / önderi / lideridir. “…Her topluluk için doğruyu ve iyiyi gösteren bir önder vardır.”(13/Rad/7) ve kim ne derse desin, bütün önderler / liderler / peygamberler sadece bir uyarıcıdır ve bütün toplumlar için (asıl) yol gösterici Allah'tır.


2. Peygamberler (nebiler ve / veya resuller) , sadece isimleri Kur'an'da yazılı olanlardan ibaret değildir  (4 /Nisa /164; 40/Mümin/ 78).

          a. Allah  “her topluma / millete/ ümmete" bir "resul" görevlendirmiştir (16 /Nahl/36).

          b. Görevlendirdiği her resulü de "ancak kendi toplumunun diliyle" göndermiştir (14/İbrahim/4).

          c. Ve yüce Allah: "Kim yola gelirse kendisi için yola gelmiş olur. Sapıtan da kendi aleyhine sapıtmış olur. Hiçbir günahkâr, bir başka günahkârın yükünü taşımaz. Ve biz, bir resul göndermedikçe azap edici değiliz “ ( 17/İsra/15) diyerek yol ve yasasını da bildirmiştir.


3. Bu ayetlerin anlamından çıkarım olarak:  Allah kıyamete kadar,“her topluma / millete/ ümmete, kendi toplumunun diliyle konuşan  bir "resul" gönderecek ve böyle bir resul göndermedikçe de azap etmeyecektir”. Çünkü:

          a. Allah'ın sözü / vaadi,  haktır / gerçektir; asla değişmez. (24/Nur/55; 35/Fatır/5; 17/İsra/77)

          b. Hz. Muhammed  “…Allah'ın resulü ve nebilerin sonuncusudur.” (33/Ahzap/40) ayetinin anlamı, Hz. Muhammed’in de “Allah’ın resullerinden bir resul / elçilerinden bir elçi“  ve “nebilerin sonuncusu “ olduğudur.


4. (33/Ahzap/40) ayetinin anlamı / manası, Kur’an’ın bütünsel mesajı içinde “muhkem” dir / açıktır, sağlamdır.

           a. Ayet, açık ve net olarak: “ Allah’ın Resullerinden / Allah’ın mesajını ileten elçilerinden, bir resul / elçi olan” Hz. Muhammed’ in ölümüyle:  Sadece, “Nebilik / kendisine elçi melek Cebrail vasıtasıyla kitap indirilme / Risalet (Allah Tarafından bir insanın, peygamberlik ile görevlendirmesi) son bulmuştur” anlamında olup;  bu ayette Hz. Muhammed’in, “son resul / resullerin sonuncusu” olduğu ifade edilmemektedir.

          b.. “Bütün insanlara / insanlığa bir müjdeci ve uyarıcı” (34/Sebe/28) ve “Âlemlere rahmet” (21/Enbiya/107) bir Peygamber olarak Hz. Muhammed:  

                    (1). Resulullah / Allah’ın mesajını getiren bir elçisi; (Allah’ın resulü) 

                    (2). Nebiyullah /  Kendisine Kitap (Kur’an) verilen nebi / Allah’ın bir habercisi 

                    (3). Hatemülenbiya / Nebilerin ( Kendisine kitap indirilerek Allah tarafından görevlendirilen peygamberlerin ) sonuncusudur.

          c. BU BAĞLAMDA HZ. MUHAMMED, DİLİ / LİSANI NE OLURSA OLSUN, DUYURUP TEBLİĞ ETTİĞİ KUR’AN’IN KIYAMETE KADAR ULAŞTIĞI HER TOPLUMUN / MİLLETİN / ÜMMETİN DE (İNANIYORLARSA) NEBİSİDİR.


5. Son resul değil, son nebi olan Hz. Muhammed’e indirilen Kitap Kur’an’dır ve Kur’an, Allah’ın vahyettiği Kitapların da sonuncusudur. Allah kıyamete kadar elçi melek Cebrail vasıtasıyla başka “Kitap” indirmeyecektir. Çünkü:

          a. “Allah katında din İslam'dır” (3/Ali İmran/19) ve İslam, son dindir: ” Kim İslam'dan / Allah'a teslim olmaktan gayrı bir din ararsa artık o, ondan asla kabul edilmeyecektir” (3/Ali İmran/85).

          b. Allah kıyamete kadar bütün insanlık için, “din olarak İslam'ı / Allah'a teslim olmayı seçmiş; dinini kemale erdirmiş, üzerimizdeki nimetini tamamlamıştır” (5/ Maide/3). Elçi melek Cebrail vasıtasıyla  yaptığı “vahiy” kanalını kapatmıştır.


6. İnsanlar “Sorumlu varlık” olarak yaratılmışlardır. Ahiret’te, yaratılanların hiçbiri hariç olmaksızın bütün insanlar, Allah tarafından “kendilerine elçi gönderilenler ve gönderilen elçileri de dâhil olarak mutlaka hesaba çekilecektir” (Bakınız: 7/6-9;18/47-49;19/94-95; 20/111-112.)

            a. “Biz, uyarıcıları olmayan hiçbir kenti / uygarlığı helâk etmemişizdir. Uyarı / hatırlatma olacak! Biz zalimler değiliz.” (22/Şuara/208-209)Buyuran; “Hiç kuşkusuz, o zikiri / Kur'an'ı biz indirdik, biz; her hal ve şartta onu muhakkak koruyacak olan da biziz.” (15/Hicr/9) güvencesiyle, “Hepiniz bundan sorumlu tutulacaksınız / bundan hesaba çekileceksiniz” (43/Zuhruf /44) uyarısı ile indirdiği son kitap olan Kur’an’ı, yüce Allah, son nebiden sonrası kıyamete kadar yaratacağı tüm insanlara da, kendisinin mesajını ileten bir resul (elçi) olarak lütfetmiştir /görevlendirmiştir.


[Çünkü: Peygamberler de dahil herkes, sağken bildiğine tanıktır/şahittir: Yani Nebiler de öldükten sonra resullük / Allah’ın mesajını iletme görevleri bir beşer olarak yapamazlar.

Allah, resulleri bir araya getireceği gün şöyle der: "Size ne cevap verildi?" Şöyle derler: "Hiçbir bilgimiz yok. Gaybları en iyi biçimde bilen sensin, sen!" (5/Maide/109)

Allah şunu da söyledi: "Ey Meryem oğlu İsa! Allah'ın yanında beni ve annemi de iki tanrı olarak kabul edin diye insanlara sen mi söyledin?" İsa dedi: "Hâşâ! Tespih ederim seni. Hakkım olmayan bir şeyi söylemek benim haddime değildir. Eğer onu söylemişsem sen onu elbette bilirsin. Sen benim içimde olanı bilirsin ama ben senin zatında olanı bilmem. Çünkü sen, evet sen, gaybları çok iyi bilensin!""Onlara, senin bana emrettiğin şu sözden başka bir şey söylemedim: 'Benim Rabbim ve sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin.' İçlerinde olduğum sürece üzerlerine tanıktım. Sen beni vefat ettirince üzerlerine yalnız sen gözetleyici oldun. Ve sen zaten her şey üzerinde bir Şehîdsin, bir tanıksın." (5/Maide/116-117)]


            b. Kur’an, “Bütün âlemler için, bir ‘uyarıcı’ (25/Furkan/1);‘bir öğüt’ (68/Kalem/52); ‘bir zikir’ dir” (38/Sad/87).

            c. KUR'AN, KIYAMETE KADAR ULAŞTIĞI / ULAŞACAĞI HER TOPLUMUN / MİLLETİN / ÜMMETİN DE RESULÜDÜR / ELÇİSİDİR(Bakınız: 3/101; 5/15; 11/1-3; 14/1; 27/2,77, 32/3; 34/6; 42/52; 51/50-51; 65/11.)


7. Resul olan Kur’an’ın orjinali Arapçadır ve Arapça bilen herkese resuldür, Allah’ın Mesajını Arapça bilenlere iletebilir. Arapça bilmeyenler ve manasını anlamadan Arapçasını “oku” yanlar, sadece onun resul olduğunu kabul etmekle, Allah’ın mesajını alıp anlamış olamazlar ve sorumluluklarının da bilincine varamazlar.

           a. Her sözü hak ve asla değişmez / değiştirilemez olan yüce Allah, “Ve biz, bir resul göndermedikçe azap edici değiliz “( 17/İsra/15) diyerek,  görevlendirdiği her resulü de "ancak kendi toplumunun diliyle"  (14 / İbrahim / 4) göndermiş olduğuna göre, Arapça orjinal Kur’an’ın resullük görevini yapabilmesi, ancak ulaştığı /ulaşacağı toplumun diline çevrilmesiyle mümkündür.

          b. BU SEBEPLE, HER ÇAĞDA VE ZAMANIMIZDA, KUR'AN’IN ANA DİLDE DOĞRU ÇEVİRİLERİ / MEALLERİ DE,  KIYAMETE KADAR, ULAŞTIĞI O DİLİ / LİSANI KONUŞAN TOPLUMUN / MİLLETİN / ÜMMETİN RESULÜDÜR / ELÇİSİDİR.

8. Hz. Muhammed ölmüştür ve rabbine / Refîk-i a'la'ya, yüce dosta  kavuşmuştur. Zamanımızda ve kıyamete kadar o, Arapça bilsin - bilmesin / Arapçayı anlasın – anlamasın, bütün müslümanların inandığı indirilmiş “kitap” olan, Allah mesajı Kur’an’ın indirildiği peygamberidir. Başka peygamber de gelmeyecektir, boşuna başka peygamber arayıp sormayın.

           a. Zamanımızda toplumumuzun resulü olarak, Kur’an’daki Allah’ın mesajını anadilimizde bize iletebilen yazılmış “Kur’an Mealleri” varken ve onu “oku” yarak doğrudan Allah’ın mesajına ulaşabilirken, aklını işleten samimi “Mümin ve Müslim”lerdenseniz,  başka aracılar (şeyhler, şıhlar) da aramayınız, Allah’tan başkasından medet ummayınız.

           b. “Ey Ehlikitap! Resullerin arası kesildiği bir sırada resulümüz size geldi; ayan-beyan açıklamalarda bulunuyor. "Bize ne müjdeci geldi ne uyarıcı" demeyesiniz. İşte müjdeci de geldi size, uyarıcı da. Allah her şeye kadirdir. “ (5/Maide/19)

            c.“İşte sana o Kitap! Kuşku, çelişme, tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur o, korunup sakınanlar için.” (2/Bakara/2)


8. Tüm seçim ve tercihlerimizde, Allah’ın bize verdiği aklımızı kullanalım, daima haktan, haklıdan ve mazlumdan yana olup; zalime ve zalimin zulmüne, her türlü haksızlığa da karşı çıkalım: 

Şu bir gerçek ki, Allah size emanetleri, onlara ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah size bu şekilde ne güzel öğüt veriyor. Allah Semî'dir, çok iyi duyar; Basîr'dir, çok iyi görür.”


Lütfen Dikkat ediniz: “O yaman aldatıcı, o çok gururlu, sizi sakın Allah ile aldatmasın


M. Kemal Adal


https://kemaladal.blogspot.com/2018/05/peygamberlere-ne-gerek-var-toplumlarin.html

IV.            HZ. MUHAMMED HÜKÜM KOYAR MI? ALLAH'A VE RESULÜNE İTAAT KAVRAMINI NASIL ANLAMALIYIZ?



Hz Muhammed as Hüküm Koyar mı?

Bu makalemizde “İslami konularda hüküm koyma yetkisi Allah’ın dışında Hz.Muhammed (as)'ada verildi mi?” sorusunun cevabını Kur'an dan almaya gayret edeceğiz. 

Bu soru asırlardır tartışılan, fakat alimler tarafından bir türlü fikir birlikteliği sağlanamamış konulardan birisidir. Öncelikle konu ile alakalı “Hz.Muhammed (as) hüküm koyabilir” iddiasında bulunanların delillerini kısaca paylaşalım isterseniz. 


A.                “Hz.Muhammed (as) da hüküm koyabilir” iddiasında olan kesim, aşağıda mealen verilmiş ayetleri delil göstererek onun da hüküm koyabileceği kanaatine varmışlar. Bu ayetler; 


4 Nisa 13-14 Bu (hükümler) Allah'ın koyduğu sınırlarıdır. Kim Allah'a ve onun resulüne itaat ederse, Allah onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere sokar. İşte bu büyük başarıdır. Kim de Allah'a ve onun resulüne isyan eder ve O'nun koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu ebedî kalacağı cehennem ateşine sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.



33 Ahzab 36 Allah ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mü'min erkek ve hiçbir mü'min kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah'a ve Resûlüne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır. 



9 Tevbe 29 Kendilerine kitap verilenlerden Allah'a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah'ın ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslâm'ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın. 



3 Aliimran 31-32 De ki: "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. De ki: "Allah'a ve Resulüne itaat edin." Eğer yüz çevirirlerse şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez."



7 Araf 157 - Onlar, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı buldukları Resûle, o ümmî nebiye(arapçası: resulen nebi) uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır. Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. 


7 Araf 158 - De ki: "Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah'ın hepinize gönderdiği resulüm. O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, diriltir ve öldürür. O hâlde, Allah'a ve O'nun sözlerine iman eden Resûlüne, o ümmî peygambere ( arapçası: resulen nebi) iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız."



B.                  Peki bu ayetleri nasıl anlamalıyız? Bu soruyu 5 başlık altında inceleyelim;



1- Yukarıda ki ayetlere aynı yaklaşım tarzı ile başka bir ayete bakalım.


33 Ahzab 57 - Şüphesiz Allah ve Resûlünü incitenlere, Allah dünya ve ahirette lânet etmiş ve onlara aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır.



 Görüldüğü gibi ayette “Allahı ve Resulünü incitenler” ibaresi üstteki ayetlerde geçen formatın aynısı gibidir. Bu benzerlik bize şunu anlatır. Eğer yukarıda geçen ayetlerdeki “Allah ve Resulü”  ibaresindeki Allahı cc ayrı, Resulü ayrı, birbirinden bağımsız düşünmek zorundaysak, 33/57 de ki ayeti de birbirinden bağımsız, Allah cc ayrı, Resulü ayrı düşünmek zorunda kalırız. 


Böyle bir durumda da Allahı incitenler ve Resulü incitenler dememiz lazım ki, bunu düşünmek olacak iş değildir. Çünkü müşrikler Resulü incitebilir fakat hiçbir kuvvet Allahı incitemez. 



Bu ayette anlatılmak istenen, tabiri caizse Allah cc , “Resule yapılan bana yapılmıştır” mesajını vermiştir. 


O nedenle Yukarıdaki “Allaha ve Resulüne” ibarelerini ayrı ayrı değil, tek Allah (cc) olarak düşünmemiz gerekir. 


2- Allah cc Nebilerden, Resule tabi olacaklarına dair söz almıştı. 


Ali-imran 81 Hani, Allah Nebilerden, "Andolsun, size vereceğim her kitap ve hikmetten sonra, elinizdekini doğrulayan bir Resul geldiğinde, ona mutlaka iman edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz" diye söz almış ve, "Bunu kabul ettiniz mi; verdiğim bu ağır görevi üstlendiniz mi?" demişti. Onlar, "Kabul ettik" demişlerdi. Allah da, "Öyleyse şahid olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım" demişti. 



4 Nisa 69- Kim Allah'a ve Resulüne itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği Nebilerle, sıddîklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır. 



Ali-imran 81 inci ayette açık ve net bir şekilde Nebilerden, Resule itaat istenmiştir. Demekki Nebinin manası ayrı, Resulün manası ayrıdır.


 Öncelikle her peygamber hem Nebidir, hem Resuldür. Peygamber önce Nebi ünvanını alır, sonra Resul olur.


Biraz daha açalım isterseniz.


Nebe, haber demektir. Nebi, haberi alan demektir. 

Resulhaberi ilgilisine ulaştırandır.

Yani Hz.Muhammed (as), Allah cc tarafından seçilip Vahiyle haberdar edildiğinde Nebi unvanını alır. 

Sonra haberdar edildiği Vahyi muhataplarına ulaştırarak Resul unvanı alır.

 Ahzab suresi 40. Ayette Hz.Muhammed (as) ile ilgili 3 kimlikten bahsedilir,

1- 
Mekkeli, Abdullah’ın oğlu Hz.Muhammed (as). Bu kimliği onun doğumundan ölümüne kadar sürekli var olan bir kimliğidir.

2- 
40 Yaşında, Vahiy kendisine verildiği andan itibaren ise Nebidir. 40 yaşından, ölümüne kadarki ikinci kimliği Nebi olur.

3- 
Kuranı tebliğ ederken ki aldığı unvan ise Resul olur. Allah’ dan kendisine gelen Vahyi insanlara ulaştırdığı esnada ise Resul kimliği devreye girer.

 Doç.Dr. Zeki Bayraktar’ın yukarıdaki anlatımla alakalı bir şema hazırlamış. Biz de sizlerin İstifadenize sunmak amacıyla aşağıda benzerini hazırladık.





3- Nisa suresi 13-14 üncü ayetleri inceleyelim şimdi


Nisa suresini 1. Ayetten itibaren okumaya başlar ve 13. Ayete kadar gelirseniz göreceksiniz ki, Allah cc kendisine asi olunmaması gerektiği, akrabalık bağları, yetimlerin malları, Evlilik mevzu, Evlenen kadınların mehirleri, Miras hukuku ile alakalı bir çok konuda hükmünü açıklıyor.  


13. Ve 14. Ayetler de “işte bunlar Allahın cc hudutlarıdır. Kim Allaha ve Resulüne itaat ederse, Allah onları altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere koyar. Kim de Allaha cc ve Resulüne isyan eder, hudutlarını aşarsa, Allah onu ebedi kalacakları cehenneme sokar ” diye bildiriyor.

 Bu ayetlerin üzerinde birazcık tefekkür edersek, mevzu gün yüzü gibi açığa çıkıyor aslında. Rabbimiz 1. Ayetten, 13. Ayete kadar hudutlarını Resulü aracılığıyla bize bildirdi. Devamında ise; kaynağı Allah olan ve Resul (Hz.Muhammed as) tarafından bize tebliğ edilen hudutların çiğnenmemesi halinde, yani Allah'a ve Resulüne itaat edilmesi halinde mükafat alınacağını, asi olunduğu taktirde cezalandırılacağı bize net bir biçimde bildirilmiştir. 

 Ayetlerin öncesine ve sonrasına bakıldığı zaman görülüyor ki, sayılan hükümlerin sonunda belirlenen hudutlarda kalmanın “Allaha ve Resulüne itaate” bağlandığını görüyoruz. 


4- Yani Resule (sav) itaat, Allah'a (cc) itaattir. 


4 Nisa 80- Kim resule itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse, biz seni onlara bekçi göndermedik.



 Resul = Haberi getirendir. 

 Kişinin resul olabilmesi için başka bir kaynaktan haber alması ve bu haberi eksiksiz iletmesi gerekir. 

 Resul Hz.Muhammed as da Allah'tan aldığı haberi eksiksiz olarak iletmekle yükümlüdür ve Resul, Allah'ın vahyi dışında bir şey söyleyemez (69 Hakka 44-47).

 Resul kendinden bir şey katmadığı içinde “Allaha ve Resulüne” ibaresindeki Resul direk Allaha gider.(5 Maide 67) 

 Bu bağlamda, (Nebi Muhammet as.'ın ağzından çıkan her söz değil sadece Kur'an mesajının tebliği olan - MKAResul Muhammet as ın hadisi (sözü) Kurandır  ve Her mü’min bu hadise(yani, Resul Muhammet as ın Kur'an'daki mesajın / haberin tebliği olan bu sözüne- MKA) tabi olmak zorundadır. 

[Onun içindir ki tüm peygamberler, bir beşer Nebi olması sebebiyle insan olarak söylediği her söze / hadise, sünnetine itaat edilmesini değil,  Allah resulü olarak söylediği vahiy sözüne, Allah kelamına, sünnetullah'a, İndirdiği  kitaba itaat edilmesini vurgulayarak ifade etmişlerdir.


 "Ben sizin için emin bir resulüm. Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." 26. sure (ŞUARA) Hz. Nuh:107-108,110, Hz. Hud:125-126, 131, Hz. Salih:143-144, 150, Hz. Lut:162-163, Hz. Şuayb:178-179 ayet- MKA )]


 Çünkü En güzel söz, Allah’ın cc sözüdür.(39 Zümer 23)


5- Hüküm Koyucu Yalnız Allah'tır 


[6 Enam 114] «Allah size Kitap'ı açık açık indirmişken O'ndan başka bir hakem mi isteyeyim?» Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onun gerçekten Rableri katından indirilmiş olduğunu bilirler. Öyleyse, sen şüpheye düşenlerden olma!

[18 Kefh 026] De ki: «Onların ne kadar kaldıklarını en iyi Allah bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'na aittir. O, ne mükemmel görendir! O ne mükemmel işitendir! İnsanların O'ndan başka dostu yoktur. O, hiç kimseyi hükmüne ortak kılmaz 


[018 Kefh 027] Rabbinin Kitap'ından sana vahyolunanı uy; O'nun sözlerini değiştirecek yoktur. O'ndan başka bir sığınılacak da bulamazsın.

Net bir şekilde görüyoruz ki Allah cc hükmünde ortak tanımamaktadır. Hüküm koymak yalnızca Allahın cc tekelindedir.

Doğrusunu Allah bilir...

"Rabbim sözlerimizdeki hatalarımızdan ötürü affet"


Yazan: Serdar
ÇAPAR11/03/2015
Hata ve eklemeler için: kuranbilinci@gmail.com
Not: Çalışmaları hazırlarken yararlandığımız kişileri ve kaynakları zikretmeye çalıştık. Unuttuklarımız varsa haklarını helal etsin. Hepsine teşekkür ederiz.


V.                HZ. PEYGAMBER'İN DİNDEKİ KONUMU


DİYANET / MÜFTÜLÜK YETKİLİLERİ VE CAMİ HOCALARIMIZCA DA,  İRŞAD, VAAZ (NASİHAT), HUTBE, SORU CEVAPLAMA (FETVA) VE BENZERİ GÖREVLERİNİN İCRASINDA, BU YAZIDAN YARARLANILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ UMUT VE DİLEĞİMLE...
M. Kemal Adal

_______28.02.2018_______

KONUK YAZAR

Prof. Dr. İsmail Yakıt
Hz. Peygamber’in dindeki konumu

Günümüzde en önemli konulardan ve hatta bu hususta yapılan tartışmalardan biri Hz. Peygamber’in dindeki konumunun belirlenmesidir. Bu konuda pek çok kişi maalesef ifrat veya tefritten kurtulamıyor. 

Bazıları Hz. Peygamber’i Allah’ın elçiliği sıfatının yanı sıra âdeta Allah’ın ortağı veya muhalifi veya ümmeti için Allah’la pazarlığa oturan biri gibi din adına yanlış bir konuma yerleştirip ifrata düşüyor. 


Bazıları da Hz. Peygamber’i ve onun dinî ve ahlâkî konulardaki sahih sünnetini dinden tecrit ederek, uygulamalardaki temel espri ve hikmeti kavrayamayarak onun görev alanını iyice daraltıp âdeta “postacı” gibi gösterip tefritte kalıyorlar. Hatta Kur’an’ı yorumlamada kendilerine tanıdıkları hakkı Hz. Peygamber’e tanımıyorlar.


İşte bu ve benzeri hususlarda Hz. Peygamber’in dindeki konumu nasıl olmalı? Onun dindeki yeri nedir ve ne değildir gibi soruların cevaplarını aramaya ve bu konuda temel bazı ilkeleri belirlemeye çalışacağız.

A.                 HZ. PEYGAMBER DİNİN KURUCUSU DEĞİLDİR:

Sözlerime yurtdışından bir anıyla başlamak istiyorum. Fransa’da doktora çalışmalarım esnasında tanıştığım yabancı arkadaşlarla, bir gün Sorbonne Üniversitesi’nin koridorlarında sohbet ediyorduk. Konu, yanılmıyorsam; insanın ve hayatın anlamı üzerine dinlerin getirdikleri idi. Bu arada beni tanımayan gruptaki bir yabancı benim hangi dinden olduğumu sordu. Ben daha cevap vermeden Hıristiyan olan Fransız, benim Muhammedî olduğumu söyledi. Bunun üzerine ben de Ben, sizin kastettiğiniz anlamda Muhammedî değilim. Ben Müslümanım” dedim. 

Sonra bunu kendilerine izah ettim. Eğer Hz. Muhammed’i, Hz. Musa veya Hz. İsa gibi bir din kurucusu şeklinde anlıyorsanız -ki bu anlayış yanlıştır- Ben Muhammedî değilim. Çünkü Hz. Muhammed, din kurucusu değildir. İslâm Dini’nin kurucusu Hz. Peygamber değil, Hz. Allah’tır. Kur’an İslâm dininin kurucusu ve sahibini Allah olarak gösteriyor. Hz. Peygamber yine Kur’an’a göre Onun kulu ve elçisidir. Bu dini tebliğe memur kılınmıştır. 


Aslında Hz. Musa, Hz. İsa ve diğer peygamberlerin yaptıkları da aynıydı. Ne yazık ki onların getirdiği vahiyler beşerî tahrifata uğrayınca, getirdikleri din değişti. Sadece din değil, dinin kurucuları da değişti. Peygamberler din kurucuları oldular. Hz. Musa’nın dinine Musevilik, Hz. İsa’nın dinine İsevilik adı verildi. Hâlbuki İslâm dininin kaynağı Kur’an, hiçbir değişikliğe uğramamıştır ve herkes her asırda yeniden orijinal kaynağa müracaat etme şansına sahiptir. 


Dolayısıyla sizin anladığınız anlamda yani din kurucusu anlamında biz “Muhammedî” değiliz. Şayet Hz. Muhammedi örnek alanlar, onun yolundan gidenler veya ona tabi olanlar anlamında ise Muhammedî tabirinin bir sakıncası yoktur. Ancak “Muhammedî” tabiri yerine “Müslüman” demek daha doğrudur.


Musevilik ve İseviliğin bozulması sadece kutsal kitaplarının değişmesiyle olmadı. Aynı zamanda “peygamber” kavramı üzerindeki telakkiler de değişti. Yahudiler peygamberleri Allah katına çıkardılar, O’ndan da güçlü görmeye başladılar. 

Meselâ Hz. Yakub’a İsrail denmesi Tevrat’ın ifadesine göre Rabble güreşen ve O’nu yenen” (Tekvin, 32/28) demektir. Böylece Rab Yahova’nın gücü peygamberin gücüne göre tâli plânda kaldı. 


Bilakis Hz. Musa için de durum aynı oldu. Hıristiyanlar, Hz. İsa’yı Allah’ın oğlu telakki ettiler. Onu beşerî vasıflardan sıyırıp ulûhiyete derc ettiler. Dolayısıyla tevhitle beraber, din de gitti.


İşte peygamberi, peygamber olma özelliğinden alıp onu Allah’ın yerine koyar ve Onun vazifelerini yapma görevi verirlerse olacak olan budur. Yani din bozulur. Kur’an bu hususa dikkat çekmektedir. Hem Allah’ın hem de peygamberin görevi, yetkileri âyetlerde belirtilmiştir. 

İşte bu sebepten dolayı insanlığa bir elçiyle din göndermek insanlığa vazifelerini hatırlatmak, emir ve vahiylerle onu donatmak, doğru yolu göstermek, sonunda onları hesaba çekmek ve benzerleri hep Allah’a ait işlerdir.


İslâm dininin sınırlarını ve muhtevasını Kur’an tayin etmektedir. 

Kur’an’a göre din konusunda hüküm Allah’a aittir. Öyleyse insanlığa dini gönderme, temellendirme, onun muhtevasını tayin ve sınırını çizme ve din konusunda hüküm verme yetkisi Allah’a ait olduğundan Hz. Peygamber din kurma konusunda kendiliğinden bir şey getirmemiştir. O, kendine vahyedileni iletmiş ve o vahyin evrensel buyruklarını anlamada, yorumlamada ve hayata geçirmede canlı bir örnek olmuştur.


Aksi takdirde Kur’anî vahyi tebliğ eden Hz. Peygamber din kurma konusunda Allah’a ortak olmuş olur ki bunun adı da Kur’an’da şirktir. 


Dolayısıyla Hz. Peygamber Kur’an’a muhalif bir şey söyleyemez, ortaya koyamaz. Şayet Hz. Peygamber’e isnat edilen söz veya fiillerden Kur’an’la çelişen varsa o sözün veya fiilin Hz. Peygamber’e aidiyeti kabul edilemez. Aksi takdirde peygamber / nebi, elçilik görevini yapmamış olur.


[Oysa Kur'an ile çelişen ve hatta kur'an ayetini nesheden (kaldıran) buna rağmen sahih kabul edilen hadisler vardır ki sorgulayan ihlaslı bir müminin bunlara samimiyetle inanması muhaldir. (olmaz, olamaz, batıldır, boş sözdür. Hatırlayalım ki Allah bu konuda:


O; Kuruntudan, keyfinden konuşmuyor. İndirilmiş bir vahiyden başkası değildir o. 53 / Necm / 3-4



Az kalsın seni, sana vahyettiğimizden uzaklaştırarak ondan gayrısını bize isnat edesin diye fitneye düşüreceklerdi. İşte o takdirde seni dost edinirlerdi. Eğer biz seni sağlamlaştırmamış olsaydık, yemin olsun, onlara birazcık meylediverecektin. İşte o zaman sana, hayatın da ölümün de katmerli acılarını tattırdık. Ve bize karşı hiçbir yardımcı da bulamazdın. “ 17 / İSRÂ / 73-75. ayetler

Eğer bazı lafları bizim sözlerimiz diye ortaya sürseydi, Yemin olsun, ondan sağ elini koparırdık. Sonra ondan can damarını mutlaka keserdik. Sizin hiçbiriniz ona siper de olamazdınız.” 69 /HÂKKA / 44-47. ayetler

Buyurmuştur ki bu sebeple hangi hadis külliyatında nakledilmiş olursa olsun, sahih hadis diyerek kim tarafından iddia edilirse edilsin kur'anla çelişen söz veya sünnet/ tutum ve davranış Hz. Muhammed'in  Hadis veya sünneti / tutum ve davranışı olmaz olamaz. Müslümanın görevi dinin esası olan kur'an'a uyabilmek için kur'anla çelişen bu gibi uydurulmuş hadisleri ayırt edebilmeyi başaracak çaba içinde dinini yaşamasıdır. MKA]

B.                 HZ. PEYGAMBER DİNİN TAMAMLAYICISI DEĞİLDİR:

 Hz. Peygamber’i İslâm dininin tamamlayıcısı olarak göstermek Kur’an’a muhalif bir düşüncedir.

 Zira Kur’an’da: “El-yevme ekmeltu lekum dînekum…” (Mâide,5/3) “Bugün sizin dininizi tamamladım.” denmektedir. 


Tamamlama anlamında “ekmeltu” kelimesi kullanılmıştır. Yani “mükemmel kıldım”. Mükemmel olan bir şeyde eğrilik, yanlışlık, eksiklik vs. olmaz. 


Dolayısıyla din Allah tarafından tam ve mükemmel hale getirilmiş ve Kur’an’da bunun çerçevesi ve muhtevası tam anlamıyla verilmiştir. 


Hz. Peygamber’in hadislerini bir başka tabirle, Hz. Peygamber’in söz ve fiillerini Kur’an’ın tamamlayıcısı gibi değerlendirmek ve bunu bir inanç konusu yapmak her şeyden evvel bu âyete ters düşer.


Kaldı ki Hz. Peygamber Allah’a hiçbir konuda muhalefet etmez ve etmemiştir. Allah’ın din konusunda gösterdiklerini eksik bularak tamamlamak gibi bir davranış içinde bulunmamıştır. 


Onun görevi, yukarıda da belirttiğimiz gibi, Allah tarafından tam olarak gönderilen bu dini, anlamada, yorumlamada ve hayata geçirmede canlı bir örnek olma keyfiyetidir. 


Şayet söylediği, ifade ettiği hususlar Kur’an’da yoksa o hususun dinin muhtevasından olmadığı düşünülmelidir. 


Çünkü Hz. Peygamber çok fonksiyonlu bir şahsiyetti. Daha önce de belirttiğimiz gibi O, hem müftü hem hakim hem komutan hem devlet başkanı idi


Dolayısıyla o, söz ve fiillerini hangi sıfatı, hangi fonksiyonu gereği icra etmişti? Bu husus iyi araştırılmalı ve hadisleri bu zaviyeden yeniden ele alınmalıdır.


Daha önce de belirttiğimiz gibi, şayet bir sözü veya fiili müftülük sıfatının gereği ise, o husus her inananı bağlar. Çünkü müftünün fetvası geneldir. 


Şayet onun bir sözü veya fiili hakimlik (=kadılık) sıfatının gereği ise o, sadece o sahabeyi bağlar. Zira hakimin hükmü ferdîdir, yani özeldir. 


Şayet söz veya fiili komutanlık sıfatının gereği ise o zamanki harp ve sulh şartlarına göre aldığı tavırdır ve harp tarihi açısından bir niteliğe haizdir. 


Şayet söz veya fiili devlet başkanlığı sıfatının gereği ise, o da kendi devrinin, siyasî, sosyal, ekonomik, kültürel vs. özelliklerinden dolayı aldığı tavırdır ve siyasî tarih açısından oldukça önemlidir. 


Dolayısıyla Hz.Peygamber’in her söylediğini dinî olarak telakki edemeyiz.


           1.                Bütün bunların ötesinde, yapılan dinî içtihatlar da hiçbir zaman dini tamamlayan hususlar değildir. 


Geçmişte yapılan içtihatlar ile günümüzde yapılmakta olan içtihatlar ve yarın yapılacak olan içtihatlar bağlayıcı değildir. 

Bir devrin veya bir dönemin din anlayışı, dinî konulardaki yorumları ve vardıkları neticeler hiçbir zaman bütün devir veya dönemleri kapsamaz. Çünkü İslâm dini, evrensel ve zaman üstü bir dindir. Kitabı Kur’an da bütün zamanların anlayış ve (zihniyet / anlayış)  kaynak teşkil edecek orijinalliğe sahip yegâne kitaptır. 


Ancak her devir, bir önceki devrin tecrübelerinden, fikrî gelişiminden elbette faydalanacaktırDolayısıyla dinî tefekkür, asırlar öncesi görüş ve kanaatlere mahkûm edilmemelidir. Aksi takdirde düşünce bazında statik bir anlayış hakim olur. Gerilik ve taklitçilik doğar. 


Dinî tefekkür daima dinamik olmalı, her devirde değişen sosyal şartlara ve hayata ışık tutucu orijinal ve evrensel yorumlar getirilmelidir.


Şayet Müslümanlar geçmiş dönemlerin dinî yorumlarına hapsedilirse onlardan günümüzdeki dinamik hayata ayak uydurmalarını bekleyemeyiz.


Öyle bir din anlayışı içindeki Müslümanlar hayatın dışına ve hatta gerisine itilmiş olur. Bu durumda ise insanın mutluluğunu, dünya ve ahiret saadetini amaçlayan bir din, onun mutsuzluğunun kaynağı haline gelir.


               2.                 Şu halde din tam geldiğinden ne peygamber tarafından tamamlanmış ne de İslâm âlimlerince yapılan içtihatlarla tamamlanmıştır. Hz. Peygamber’in yaptığı Kur’an âyetlerinin anlaşılması, yorumlanması ve bunların hayata geçirilmesi hususunda canlı örnek olma keyfiyetidir. Âlimlerin içtihatları da kendi devirlerindeki bilgi, kültür ve din anlayışları doğrultusunda yapılan yorumlardır.


C.                 HZ. PEYGAMBER’İN GETİRDİĞİ YASAKLARIN HEPSİ DİNÎ DEĞİLDİR: 


Kur’an, tamamlanmış bir İslâm dini serdettiğinden emir ve nehiyleriyle de din tamamlanmış demektir. 

Gerçi Kur’an’daki her yasak, dinî nitelikli olmadığı gibi her emir de dinî bir muhteva arz etmemektedir. 


Hz. Peygamber’in de emir ve yasakları ya Kur’anî çerçeve içinde vahyin yorumu, açıklamalarıdır yahut da çok fonksiyonel olan kişiliğinden dolayı, peygamberlik dışında taşıdığı sıfatının bir gereğidir. 


Meselâ ipeğin yasak oluşu, Hz. Peygamber’in bir uygulamasıdır. 


İpek, Arabistan’da üretilmiyordu. Çin’den Hindistan’a, oradan da İran yoluyla Suriye’ye yani Şam pazarlarına getirilip satılıyordu. Oldukça pahalı bir ithal malı idi. Hz. Peygamber’in devlet başkanı sıfatıyla, ekonomik açıdan zayıf olan ilk İslâm toplumunu bu nevi pahalı lüks tüketimlerden uzak tutmak için getirdiği bir yasaktır. Dinî olmaktan ziyade ekonomik bir tedbirdir.


Kur’an’da ziynet kullanma yasağı yoktur. Sadece kadınlara has ziynet eşyalarını veya takılarını teşhir yasağı vardır. Kadınlar teşhir edemediklerinden takılara karşı tutkuları azalacaktır. 

Erkeklerin ziynet olarak altın kullanmalarının yasaklanması Hz. Peygamber’in yine ekonomik tedbirlerinden biridir. Zira araştırıldığında görülecektir ki, o dönemde altın ticareti ve sarraflık Medineli Yahudilerin elindeydi. Müslümanların ellerindeki birikim ve tasarruflarının gayr-i müslimlere sermaye olarak akmaması için bu yasak getirilmiştir.


D.                HZ. PEYGAMBER KUR’AN’I İLK MUSHAF HALİNE GETİREN KİŞİDİR: 

Kur’an’ın toplatılması hususunda yaygın olan kanaate göre, Kur’an’ı Hz. Ebû Bekir, Zeyd b. Sâbit başkanlığında bir komisyon tarafından tedvin ettirmiş, eldeki bölük pörçük Kur’an sayfalarını ispatlı, şahitli olarak bir araya getirmiş, onu mushaflaştırmıştır. Birçok Müslüman bir yandan bunu söylerken -ki tarihî verilere göre bu olay doğrudurdiğer yandan da Hz. Peygamber’in sağlığında vahiy kâtiplerine, gelen her âyetin hangi surenin altına yazılacağını söyleyip Mescid-i Nebevî’de bulunan, varakları hayvan derilerinden olan asıl mushafa yazdırdığını da söylerler. 

Ayrıca her Ramazanda Cebrail ile birlikte Kur’an’ın hatim edildiği sağlam bilgilerimiz arasındadır. Mukabele veya hatim ise belli bir sıraya göre olur. Yani belli bir sureden başlayıp, belli bir sureye veya âyete kadar okunur. Bu olayda hangi sırayı takip ettiler? Hz. Peygamber’in Mescid-i Nebevî’de mushaf haline getirtip, surelere göre tasnif ettirdiği ve gelen her âyeti, emrettiği surenin altına yazdırdığı Kur’an nüshası nerede?


İşte bütün bu sorular ve cevapları arka plânda kalmıştır. 

Kur’an’ı ilk mushaf haline getiren yukarıda söylediğimiz gibi Hz. Peygamber’dir. Hz. Ebû Bekir ve komisyonun yaptığı ellerde bulunan eksik, dağınık ve bölük pörçük -bazılarında hadislerle karışmış- sayfaları ayıklamak ve bir araya getirmektir. Biraraya getirilen bu varaklar Mescid-i Nebevi nüshası ışığında mushaflaştırılmıştır. Olay budur.


Yoksa ilk mushafı oluşturmak komisyonun işi değildir. Durum böyle olunca, tarih boyunca Şia mezhebi ve diğerlerinin “şu âyet alınmadı” “bu sure kasten yazılmadı” vs. gibi iddialarının asılsızlığı kendiliğinden ortaya çıkar.



E.                HZ. PEYGAMBER DİNEN VE AHLÂKEN YEGÂNE ÖRNEKTİR:

İnsanoğlunun hayatında birçok yönden örnek aldığı, rehber edindiği kişiler yok değildir. Birçok mümtaz şahsiyet pek çoğumuzun çeşitli vesilelerle örnek aldığı kişiler arasındadır. Dinî ve ahlâkî konularda da örnek alınan kişiler vardır. Bunlar son derece tabii olan hususlardır. 

Ancak bu hususta Kur’anî ifadeyle “en güzel örnek” “usvetun hasenetun“, Hz. Peygamber’in bizzat kendisidir. Daha önce de belirttiğimiz gibi 


           1.                Hz. Peygamber, Allah’ın âlemlere olan ilâhî mesajının canlı bir örneği olduğundan, ona uymanın, onu örnek almanın temel esprisi Ondan daha güzel ve daha iyi kimsenin uygulayamayacağıdır. Zira ona mesajını veren Allah o mesajın nasıl uygulanacağının mesajını da vermiştir. İşte bu anlamda Hz. Peygamber dinde örnektir. Nitekim âyette:

Ey inananlar! Andolsun ki sizin için, Allah’a ve Ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok anan kimseler için Allah’ın elçisi en güzel örnektir.(Ahzab, 33/21)

Bu âyette Hz. Peygamber’in en güzel örnek Müslüman oluşu dinî ve ahlâkî temele dayanır. 

Şöyle ki: Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlardan kasıt, inanmada, yaşamada ve dinî değerleri hayata geçirmede, kısaca dünya ve ahiret saadetini umma konusunda Hz. Peygamber örnektir. Yani İslâm dinini yaşama ve uygulamada Hz. Peygamber örnek alınmalıdır. 

İkinci husus âyete göre Allah’ı çok anan kimseler için Hz. Peygamber en güzel örnektir. Allah’ı çok anmaktan kasıt O’nu sürekli hatırlamaktır. Hayatın her safhasında, gizli, âşikâr hep Allah’la beraber olabilmektir. Yani davranışlarında, iç ve dış dünyasında ve vicdanında O’nunla beraber olmak anlamındadır. Bu husus ise yüce ahlâkın bir gereğidir.

Öyleyse Hz. Peygamber ahlâkî değerleri hayata geçirme açısından da en güzel örnektir. 


Nitekim bir başka âyette Şüphesiz sen büyük bir ahlâk sahibisin”   (Kalem, 68/4) buyrulmaktadır.

Şu halde Hz. Peygamber, dinen ve ahlâken yegâne örnek alacağımız bir mümtaz şahsiyettir



                2.                Hz. Peygamber’i örnek alırken İslâm dini ile Arap örfünü birbirine karıştırmamamız gerekiyor.


Kısaca, Hz. Peygamber’i, Kur’an’da kendisine tahsis edilen mümtaz yer ve görevin dışına çıkarmamalıyız. Unutmayalım ki peygamber kavramındaki sapmalar dinin bozulmasının en büyük âmilidir.


Bu yazı Prof. Dr. İsmail YAKIT’ın “Hz. Peygamber’i Anlamak” (Ötüken Neşriyat, 4. Basım, İstanbul, 2017) isimli kitabının 58-65. Sayfaları arasından iktibas edilmiştir.

VI.            KUR'AN REHBERLİK İÇİN GEREKEN HER ŞEYİ İÇERİR Mİ?



(DİNİ ANLAMADA)
KURAN YETER Mİ?

Kashif Ahmed Shehzada
Çeviren: Afşin Bilgili
Redaktör: Mecid Demir 
KURAN’IN, DİNİ ANLAMADA YETERLİ OLDUĞU GÖRÜŞÜNE KARŞI GETİRİLEN İTİRAZLARIN İNCELENMESİ – 7

Yanlış İddia 7: Kuran rehberlik için gereken her şeyi içermez. Dinle ilgili konularda kaynak olarak yeterli değildir.

 Düzeltme 7

Şimdi ayetlere bakarak Allah’ın, Kuran’ı kullarına rehberlik için yeterli bir kaynak olarak yaratıp yaratmadığını inceleyelim.

A.                KURAN KUTSAL REHBER OLARAK GEREKEN HER ŞEYİ İÇERİR

“Sana bu Kitap'ı indirdik ki her şey için ayrıntılı bir açıklayıcı, bir kılavuz, bir rahmet, Müslümanlar’a da bir müjde olsun.” (16/89)

 Yemin olsun ki, resullerin hikâyelerinde, aklını ve gönlünü çalıştıranlar için bir ibret vardır. Bu, uydurulacak bir hadis (söz) değildir; aksine o, kendisinden öncekileri tasdikleyici, her şeyi ayrıntılı kılıcıdır. İnanan bir topluluk için de bir kılavuz ve bir rahmettir.” (12/111)

B.                KURAN TAM BİR HAYAT KILAVUZU İÇERİR


Rabbinin sözü, doğruluk ve adaletle tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O, İşiten’dir, Bilen’dir.” (6/115)

“…Biz Kitap'ta hiçbir şeyi noksan bırakmadık…” (6/38)

Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem olsa, deniz de arkasında yedi deniz daha katılarak yardımcı olsa, Allah’ın kelimeleri tükenmez. Allah Üstün’dür, Bilge’dir.” (31/27)

C.                KURAN EKSİK BİR KİTAP DEĞİLDİR

Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah’ın dışında bir hüküm koyucu mu arayayım?” (6/114)

Yemin olsun ki, biz onlara, ilme uygun biçimde, ayrıntılı kıldığımız bir Kitap getirdik. İnanan bir topluluk için bir kılavuz, bir rahmettir o.” (7/52)

Bilgi ile donanmış bir toplum için ayetleri, Arapça bir Kuran halinde ayrıntılı kılınmış bir Kitap’tır bu.” (41/3)

Biz, öğüt alacak bir kavim için ayetleri ayrıntılı olarak açıkladık.” (6/126)

İşte iyi düşünecek kavimler için ayetlerimizi böyle açıklıyoruz.” (10/24)

İşte biz ayetlerimizi, aklını kullanacak bir kavim için böylece açıklıyoruz.” (30/28)

Bu Kuran Allah’tan başkası tarafından uydurulmuş bir şey değildir. Ancak kendinden öncekini doğrulayan ve o Kitap'ı açıklayandır. Onda şüphe yoktur, o âlemlerin Rabbindendir.” (10/37)

D.               KURAN AÇIK VE YALIN BİR KİTAPTIR; ANLAM AÇISINDAN MUĞLÂK DEĞİLDİR

“Elif. Lâm. Râ. Bu, Bilge ve her şeyden haberdar olan tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış, sonra da açıklanmış bir Kitap’tır.” (11/1)

Hâ, Mîm! Apaçık Kitap’a andolsun ki, Biz, anlayıp düşünmeniz için onu Arapça bir Kuran kıldık.” (43/1-3)

Hâ. Mîm. Apaçık olan Kitap'a andolsun ki.” (44/1-2)

Eğer düşünüp anlıyorsanız, ayetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz.” (3/118)

Andolsun biz Kuran'ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mu?” (54/17)

 

E.                KURAN İNANANLAR İÇİN YETERLİDİR

Karşılarında okunup duran bir Kitap’ı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır.” (29/51)

Tüm bu ayetler kesin olarak göstermektedir ki, Allah’ın Kitap’ı tamdır, kutsal rehber olarak yeterlidir, dini ilgilendiren konuları açıklar, anlamı açıktır, inananlar için yeterlidir ve tüm zamanlar içindir.

F.                 KURAN TÜM ZAMANLAR İÇİN İNDİRİLMİŞTİR

 Allah’ın Kuran’da verdiği kutsal rehberlik kalıcıdır, tüm zamanlar içindir.

Ancak ayrıntısı verilmeyen konularda ( Muamelat konuları /Kur'an'ın serbest bıraktığı alanlar / Fıkhın ibadet dışında kalan kısmı=Toplumsal düzen ve hukuk. MKA),Kuran’daki değişmez kanunlar göz önünde bulundurularak düzenlemelere gitmek gerekebilirİnsanların koyduğu bu kanunlar, Kuran’da getirilen kanunlar gibi değildir. Zamanın ve mekânın gerektirdiği şartlara göre değişim gösterebilir.

   Kuran’ın hükümleri ise zaman ve mekâna göre değişmez:

Rabbinin sözü, doğruluk ve adaletle tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O işitendir, bilendir.” (6/115)

http://www.kurandakidin.com/

KİTABIN TAMAMINI AŞAĞIDAKİ BAĞLANTIYI TIKLAYARAK BİLGİSAYARINIZA İNDİREBİLİRSİNİZ.





VII.         KONU İLE İLGİLİ OLAN VİDEOYU AŞAĞIDAKİ BAĞLANTIDAN ULAŞARAK İZLEYEBİLİRSİNİZ.



Din Olarak Kuran Yeter Mi? Kuran Dışı Vahiy Var Mı? Vahyi Gayri Metluv Var Mı?