İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

6 Mart 2016 Pazar

KUR' AN'IN IŞIĞINDA, NASİH – MENSUH KONUSU


2/106*: Nesih. Bak: 16/101. Allah şeytanın attığını siler, sonra kendi ayetlerini muhkemleştirir.

Bak:22/52; Gecenin ayetini siler, gündüzün ayetini gösterici yapar.

Bak: 17/12; Her süre için bir yazı vardır (ki o yazı Kader / İlahi Takdirdir / Sünnetullah'tır), (Allah'ın diledikleri dilediği âlemlerde silinmiş ve /veya sabit kılınmıştır).Bu çerçevede, Eceli geleni varlıklar âleminden siler, dilediğini dilediği kadar yaşatır.

Bak: 13/38-39; Allah yaratmaya ilk başlayan /yaratılanları ilk yaratandır. Sonra onları çevirip yeniden yaratacaktır.

Bak:30/27; Allah her ümmet için bir yol ve bir metot ile bir ibadet şekli / bir ibadet yeri belirlemiştir. Onlar onu izlerler (izlenmeyenler silinmiştir, izlenenler sabittir).

Bak: 5/48; 22/67. Sonuç: Kur'an'da mevcut her bir ayetin hükmü geçerlidir / yürürlüktedir. Kur'an'ın kendi içinde 'nesih' söz konusu değildir.

KUR'AN'IN MUCİZESİ:
*2/106: Nasih-Mensuh konusu ve Ayet ile ayetler kelimelerinin anlamı.
KURAN'DA İÇ ÇELİŞKİ YOKTUR. KURAN GERÇEKLE ÇELİŞMEZ.
DİNİ OYUNCAĞA ÇEVİRME: NASİH – MENSUH
A.  AYET KELİMESİNİN KURAN'DAKİ MANASI
B.  KURAN'DA ÇELİŞKİ YOKTUR Kİ NASİH-MENSUH OLSUN
C.  NESH'İN ARAPÇASI NEDİR?
D. NASİH-MENSUH HADİSLERDEN BİLE ÇIKMIYOR
E.  KURAN'I PARÇA PARÇA YAPANLAR
F. MEŞHUR 5 NASİH-MENSUH İDDİASI
1. Hamr:
2. Barış ve Savaş:
3. Savaşta Mümin Kâfir Oranı:
4. Vasiyet:
5.Kıblenin Değişmesi:
Bu yazı RESUL KUR'AN'IN KUR'AN TEFSİRİ 2-BAKARA SURESİ 106 ncı ayetin dip notlarından alıntıdır. 
M. Kemal Adal


Nesih: 2/106-108

Y.N. Öztürk
Biz bir ayeti siler, unutturur veya ertelersek ondan daha iyisini veya onun bir benzerini getiririz. Allah'ın her şeye gücü yeter olduğunu bilmedin mi?

M. Esed
Biz yürürlükten kaldırdığımız veya unutturduğumuz her hangi bir mesajı mutlaka daha iyisi veya benzeri ile değiştiririz. Allah'ın her şeye kadir olduğunu bilmez misin?

Dipnot: 2/106*: Nesih.

Bak: 16/101. Allah şeytanın attığını siler, sonra kendi ayetlerini muhkemleştirir. 

Bak:22/52; Gecenin ayetini siler, gündüzün ayetini gösterici yapar. 

Bak: 17/12; Her süre için bir yazı vardır (ki o yazı Kader / İlahi Takdirdir / Sünnetullah'tır), (Allah'ın diledikleri dilediği âlemlerde silinmiş ve /veya sabit kılınmıştır).Bu çerçevede, Eceli geleni varlıklar âleminden siler, dilediğini dilediği kadar yaşatır. 

Bak: 13/38-39; Allah yaratmaya ilk başlayan /yaratılanları ilk yaratandır. Sonra onları çevirip yeniden yaratacaktır. 

Bak:30/27; Allah her ümmet için bir yol ve bir metot ile bir ibadet şekli / bir ibadet yeri belirlemiştir. Onlar onu izlerler (izlenmeyenler silinmiştir, izlenenler sabittir). 

Bak: 5/48; 22/67. Sonuç: Kur'an'da mevcut her bir ayetin hükmü geçerlidir / yürürlüktedir. Kur'an'ın kendi içinde 'nesih' söz konusu değildir.


MKA.


2/106**: Kur'an'ın mucizesi Bak: 10/1, 20, 37-39; 11/1; 13/1, 38; 15/1, 87; 26/1-2; 27/1, 30, 84; 28/1-2; 30/58; 31/1-2; 30/58; 31/1-2; 34/48; 36/1-3; 40/1-2, 78; 41/1-2; 74/1, 56; 85/21-22.



2/106**: KUR'AN'IN MUCİZESİ:

Biz bir ayeti siler, unutturur veya ertelersek ondan daha iyisini veya onun bir benzerini getiririz. Allah'ın her şeye gücü yeter olduğunu bilmedin mi? 2/106.
Elif, Lâm, Râ. İşte sana hikmetlerle dolu Kitap'ın ayetleri. 10/1.
Şöyle derler: 'Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!' De ki: 'Gayb, Allah'ın tekelinde. Hadi bekleyin; sizinle birlikte ben de bekleyenlerdenim.' 10/20.
Bu Kur'an, Allah'ın berisinden birilerince yalan isnatlarla oluşturulmuş değildir. O, kendinden öncekinin tasdiki ve Kitap'ın ayrıntılı kılınmasıdır. Kuşku ve çelişme yoktur onda. Âlemlerin Rabbi'ndendir o. Yoksa 'onu uydurdu' mu diyorlar! De ki: 'Eğer doğru sözlüler iseniz Allah dışında, elinizin yettiklerini de çağırın da onun benzeri bir sure ortaya çıkarın.' Hayır, düşündükleri gibi değil. Onlar, ilmini kuşatamadıkları ve yorumu kendilerine hiç gelmemiş bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamıştı. Bak da gör nasıl olmuştur zalimlerin sonu! 10/37-39.
Elif, Lâm, Râ. Hakîm ve Habîr olandan bir kitaptır ki bu, ayetleri önce muhkem kılınmış, sonra ayrıntılı hale getirilmiştir. 11/1.
Elif, Lâm, Mîm, Râ. O Kitap'ın ayetleridir bunlar. Ve sana Rabbinden indirilen, haktır. Ne var ki, insanların çokları iman etmezler. 13/1.
Yemin olsun, biz senden önce de resuller gönderdik, onlara da eşler ve evlatlar verdik. Hiçbir resul, Allah'ın izni olmadıkça herhangi bir mucize getiremez. Her süre için bir yazı vardır. 13/38.
Elif, Lâm, Râ. İşte sana o Kitap'ın ve açık anlatımlı Kur'an'ın ayetleri. 15/1.
Yemin olsun ki, biz sana ikişerlerden/ikililerden/iç içe kıvrımlar halindeki çift mânalılardan yedi taneyi ve şu büyük Kur'an'ı verdik. 15/87.
Tâ, Sîn, Mîm. İşte sana gerçeği apaçık gösteren Kitap'ın ayetleri 26/1-2.
Tâ, Sîn. İşte bunlar Kur'an'ın ve açık seçik beyanda bulunan Kitap'ın ayetleridir. 27/1.
'Süleyman'dan bir mektup. Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla başlıyor.' 27/30.
Geldiklerinde Allah onlara: 'Ayetlerimizi, ilminiz onları kuşatmadığı halde inkâr mı ettiniz yoksa ne yapıyordunuz?' der. 27/84.
Tâ, Sîn, Mîm. İşte sana, açık seçik beyanda bulunan Kitap'ın ayetleri. 28/1-2.
Yemin olsun ki, biz bu Kur'an'da insanlar için her türlü örneği verdik. Sen onlara bir mucize getirsen, o inkâr edenler mutlaka şöyle diyeceklerdir: 'Siz, eskiyi hükümsüz kılanlardan başkası değilsiniz.' 30/58.
Elif, Lâm, Mîm. İşte sana, o hikmetlerle dolu Kitap'ın ayetleri. 31/1-2.
De ki: 'Benim Rabbim, gerçeği ortaya koyar. Gaybları en iyi bilen O'dur.' 34/48.
Yâ, Sîn. Yemin olsun o hikmetlerle dolu Kur'an'a ki, Hiç kuşkusuz, sen, gönderilen elçilerdensin; 36/1-3.
Hâ, Mîm. Bu kitabın indirilişi, Azîz ve Alîm olan Allah'tandır. 40/1-2.
Yemin olsun, biz senden önce de resuller gönderdik. Onların bir kısmının hayat ve hatırasını sana anlattık, bir kısmının hayat ve hatırasından sana bahsetmedik. Hiçbir resulün, Allah'ın izni olmaksızın herhangi bir mucize getirmesi söz konusu olamaz. Allah'ın emri geldiğinde, hakla hükmedilir ve gerçeği hükümsüz kılmaya çalışanlar orada hüsrana uğrarlar. 40/78.
Hâ, Mîm. Rahman ve Rahîm'den indirilmedir bu... 41/1-2.
Ey giysisine bürünüp kenara çekilen! 74/1.
Ve onlar, Allah'ın dilediği dışında, öğüt alamazlar. Sakındırmaya ve affetmeye ehil olan O'dur. 74/56.
İş onların iddialarının aksinedir! O, çok yüce bir Kur'an'dır. Korunmuş bir levhada/Levh-i Mahfûz'dadır. 85/21-22.

MKA.



*2/106: Nasih-Mensuh konusu ve Ayet ile ayetler kelimelerinin anlamı.


2/106: ' Biz bir ayeti siler, unutturur veya ertelersek ondan daha iyisini veya onun bir benzerini getiririz. Allah'ın her şeye gücü yeter olduğunu bilmedin mi?'

Kuran'da birbirini iptal eden ayetler olduğu ve hatta bazı ayetlerin Hadislerle iptal edildiği biçimindeki sapkınca inanç, bu ayetin anlamı saptırılarak desteklenmiştir.


 Ayet' sözcüğü tekil olarak kullanıldığı 84 yerin hiçbirinde Kuran ayetleri için kullanılmaz; tekil olarak kullanıldığı zaman sürekli olarak 'işaret, delil, mucize' anlamlarına gelir. 

 Ne var ki çoğul hali olan 'Ayaat' (ayetler) ise, tekil anlamına ek olarak Kuran ayetleri için de kullanılır.

 Nitekim Kuran'ın her bir 'ayeti' daha doğrusu bir birimi / ifadesi tek başına mucizevî bir özelliğe sahip değildir. Örneğin bir veya iki kelimeden oluşan birimler var ve bunlar, Kuran'ın tanımladığı ayet (mucize) özelliğini göstermez. Bazı kısa ifadeler Kuran'ın inişinden önce günlük konuşmada, kitaplarda ve şiirlerde kullanılan / kullanılabilen ifadelerdir. Örneğin bak 55/3; 69/1; 74/4; 75/8; 80/28; 81/26.
 Mucizelik özelliğini gösteren minimum ölçü bir sure (10/38 = Yoksa, 'onu uydurdu' mu diyorlar! De ki: 'Eğer doğru sözlüler iseniz Allah dışında, elinizin yettiklerini de çağırın da onun benzeri bir sure ortaya çıkarın.' ) olup en kısa sure de 3 ayettir (103/Asr; 108/Kevser; 110/Nasr).

 Besmele, tek bir birim olduğu için kendi başına bir mucize değildir; ancak Kuran'ın bütününü saran matematiksel örgü içinde mucizelik özelliğini kazanır. Ayetlerin (mucizevî özelliğe sahip olan ifadelerin) bir parçası olduğu için Besmele'den ayet diye söz edilebilir; ancak şunu unutmamak gerekir ki Tanrı, tekil olan 'ayet' kelimesini Kuran'ın ayetleri için kullanmayarak, sadece mucizelerden söz etmeyi sağlamıştır.

 Nasih-Mensuh konusu için ayrıca 4/82 ayetine bakınız. 

4/82: 'Kur'an'ı, iyice okuyup düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başka birinin katından gelseydi, elbette ki onun içinde birçok ihtilaf bulacaklardı.'


KURAN'DA İÇ ÇELİŞKİ YOKTUR. KURAN GERÇEKLE ÇELİŞMEZ.


Hadis ve Sünneti Kuran'a eş koşanlar, 2/106 (= 'Biz bir ayeti siler, unutturur veya ertelersek ondan daha iyisini veya onun bir benzerini getiririz. Allah'ın her şeye gücü yeter olduğunu bilmedin mi?' ayetinin anlamı tahrif ederek) Kuran'da 'nasih-mensuh' olduğunu ileri sürerek 4/82 ayetini  (='Kur'an'ı, iyice okuyup düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başka birinin katından gelseydi, elbette ki onun içinde birçok ihtilaf bulacaklardı.' ) inkâr etmektedirler.

Ayrıca, 2/85 ayetinde anlatılan sapkınlığı aynen tekrar eden Müslümanlar hakkında müthiş bir öngörü (= Onlar ki Kur'an'ı parça parça / bölük bölük / falcılık aracı yaptılar.) için 15/91-93 ayetlerine bakınız. 

2/85 ' Şimdi siz Kitap'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? İçinizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezillikten başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise böyleleri azabın en şiddetlisine itilir. Allah, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir.'

15 /91-93 (Onlar ki Kur'an'ı parça parça / bölük bölük / falcılık aracı yaptılar. + Rabbine yemin olsun ki, biz onları toplu halde sorgu suale çekeceğiz/hepsinden mutlaka hesap soracağız; + Yapıp ettiklerinden...')

 Hurafe ve mitolojilerin yaygın ve etkin olduğu bir çağda gelmesine rağmen Kuran'ın hiç bir saçmalık ve yanlışlığı içermemesi de ayrı bir kanıttır. Kuran'ın inişinden yaklaşık iki yüz yıl sonra yazılan hadis kitaplarını veya yüzyıllar sonra yazılan Kurtubi, İbni Kesir, Taberi, Nesefi gibi Kuran tefsirlerini düşünün.

Kuran'ın birçok bilimler ile ilgili verdiği bilgiler yüzyıllar sonra o bilimler tarafından doğrulanmış veya daha iyi anlaşılmalarına neden olmuştur.

Örneğin:

Tanrı bizi bir emriyodan yarattı (96/2),

Yer yumurta gibi yuvarlaktır (10/24; 39/5; 79/30),

Tüm evren bir tek nokta halindeydi ve aniden patladı (21/30),

Evrenimiz içindeki galaksilerle birlikte sürekli olarak genişlemekte (51/47),

Yıldızlar ve gezegenler gazdan yaratıldılar (41/11),

Zaman görelidir (70/4; 22/47),

Evren altı evrede yaratıldı ve dünya gezegeni üzerinde hayatı mümkün kılan koşullar son dört evrede oluştu (50/38; 41/10),

Dünya bir yörüngede yüzmektedir (27/88; 21/33),

Dünya atmosferi içindeki canlı hayatı koruyucu bir özelliğe sahiptir (21/32),

Rüzgarlar aşılayıcıdır (15/22), canlı varlıkların yaratılışı bir evrimsel sisteme göredir (15/28-29; 24/45; 32/7-9; 71/14-17),

Biyolojik hayatın ilk mikro örnekleri balçığın esnek moleküler yapısının oluşturduğu katmanlar arasında başladı (15/26),

Ne biyolojik ömürümüz genlerimizde kaydedilmiştir (35/11),

Atomlar daha küçük parçalardan oluşurlar (10/61),

Fotosentez, daha sonra diriltilebilecek özellikte olan kimyasal yolla depolanmış bir enerjidir (36/77-81),

Demir elementinin atom numarası, atom ağırlığı ve tüm izotoplarının nötron sayıları bildirilir (57/25),

Toprağı oluşturan elementlerin atomları maksimum yedi enerji yörüngesine sahiptir (65/12),

Su ve hurma (oksitoksin) doğum sancılarını hafifletir (19/24-25),

Tüm dünyadaki yıllık yağmur miktarı değişmez (43/11; 15/21), bu dünyanın ötesinde hayat vardır (42/29), ay toprağı yarılacaktır (54/1-2).
 Kuran, mucizeler yoluyla bilim adamlarına ufuk açar. Örneğin, madde ışık hızında nakledilebilir (27/38-40),

Koku uzaklara yayımlanabilir (12/94), hayvanlarla iletişim kurulabilir (27/16-17),

Belli koşullarda uyumak metabolizmayı yavaşlatabilir ve ömrü uzatabilir (18/25),

Körler görme duyularına kavuşabilir, ölüler diriltilebilir (3/49)...

Edip Yüksel - MESAJ Kuran Çevirisi Dipnotlarından Alıntılanmıştır.



DİNİ OYUNCAĞA ÇEVİRME: NASIH – MENSUH


Arapça'da 'nesh' kelimesine silme, ortadan kaldırma anlamları verilir. Mensuh ise silineni, ortadan kalkanı ifade eder.

Geleneksel İslamcılar Kuran'ın içinde nasih ve mensuh olduğunu, bir kısım Kuran ayetlerinin, diğer bazı Kuran ayetlerini iptal ettiklerini iddia etmişlerdir.

Hatta hadislerin bile Kuran'ın ayetlerini iptal edebileceğini söylemişlerdir.

Sonuç olarak Kuran ayetlerinin bir kısmı hadisler aracılığı ile iptale kalkışılmıştır.

Dine birçok ilaveler yapmakta kullanılan hadisleri Kuran'a eş koşulmuştur diye eleştirirken böylelikle hadislerin Kuran'ın üstüne çıkarıldığına da şahit olmaktayız.


 Mezhep kitapları nasih ve mensuh için dört şart ileri sürmüşlerdir.

 1- Hükmü kaldıran nasih olmalı

 2- Hükmü kaldırılan mensuh bulunmalı

 3- Nasih mensuhtan sonra gelmeli

 4- Her ikisi arasında açık çelişki olmalı

Eldeki kaynakları incelersek Kuran ayetlerinin hangi tarihte, hangi sırayla indiğine dair herkesin ittifak ettiği bir sıra olmadığını görürüz.

Hadis rivayetinde ise; hangi hadisin, hangi ayetten önce veya sonra söylendiğini belirten bilgiler belirsizdir.

Nasih-mensuh iddiasını incelediğimizde asıl yapılanın dinin mezhep imamlarının insafına, görüşüne bırakılması olduğunu görüyoruz.

Mezhep imamı neyin nasih, neyin mensuh olduğunu belirler. Böylece nasih mensuh sihirli değneğini eline alan mezhep imamı, Kuran'ın hükmünü iptal edebilecek güce de kavuşur.

Yani nasih-mensuh ile dini oyuncağa çevirmenin sonucu; mezhep imamlarının dindeki otoritesini sağlamlaştırmak ve mezhep imamlarının 'din kurucusu' konumunu pekiştirmektir.

Daha önce gördüğümüz gibi, mezhep imamları on binlerce çelişkili uydurma hadisin içinden istediğini seçerek zaten dinde istedikleri tasarrufu yapabilmektedirler. Nasih mensuh ise mezhep imamlarının gerektiğinde Kuran'ın hükmünü de aşabilmelerini sağlamaktadır.

Böylece mezhep imamı, Kuran ve hadisin üstünde bir yerde duran ve dilediği kaynaktan dilediğini seçme veya iptal ettirme yetkisini taşıyan kişi olmaktadır.

Sırf Allah'ın tekelinde olan dine, uydurma hadislerle sanki Peygamber de ortakmış gibi bir hava verilmiştir. Fakat sonuçta on binlerce hadisten dilediğini seçme ve nasih-mensuh sihirli değneğini istediği gibi kullanma yetkisine sahip olan mezhep imamları Peygamber'in, hatta Allah'ın üstünde bir konumla dini oluşturma yetkisini ellerine almışlardır.

Bu tahrifatı yapanlar, Kuran'ın şimdi göreceğimiz bir ayetinin manasını kaydırarak bu zihniyetlerini temize çıkarmaya kalkışmışlardır. Önce ayeti görelim, sonra inceleyelim.


Biz daha hayırlısını, ya da bir benzerini getirmedikçe bir ayeti (delili, belgeyi, işareti) neshetmeyiz (silmeyiz, yürürlükten kaldırmayız) veya unutturmayız.
2- Bakara Suresi 106

 A.  AYET KELİMESİNİN KURAN'DAKİ MANASI

 Kuran'da kullanılan 'ayet' kelimesi Allah'ın varlığının ve söylediklerinin ispatı olan her şey için kullanılır.

Türkçe'de belge, mucize, delil, işaret, Kuran ayeti şeklinde ifadesini bulan her şey Arapça'da 'ayet' olarak tanımlanır.

Kuran'a göre Allah'ın yarattığı her şeyde, bitkilerde, insanda, eski kavimlerin başlarına gelenlerde, gece ile gündüzde 'ayet' ler vardır. (Türkçemiz'de ayet kelimesinin sadece Kuran ayetleri manasında kullanılması yanlış anlamaya zemin hazırlayan nedenlerden biridir.)

Bazı çevirilerde Arapça'da hiç geçmemesine rağmen 'hüküm' kelimesi de yukarıdaki ayetin çevirisine ilave edilip 'ayetin hükmü' şeklinde çeviri yapılıp, sanki ayetlerin hükmü neshedilebiliyormuş gibi bir hava verilmeye çalışılmıştır.

 Oysa Kuran'da geçen 'ayet' kelimesine baktığımız vakit çok ilginç bir kullanım şekli olduğunu görüyoruz. 'Ayet' kelimesinin çoğul şekli olan 'ayat' kelimesi tüm Kuran'da mucize, belge, delil, işaret, Kuran ayetleri manasında kullanılır. Fakat 'ayat'ın tekil ifadesi olan 'ayet' kelimesi Kuranın hiçbir yerinde Kuran ayeti manasında kullanılmamıştır.

Tekil olan 'ayet' kelimesinin geçtiği şu ayetleri inceleyip söylediğimizi gözlemleyebilirsiniz:


[2- Bakara Suresi 106,118,145,211,248, 259; 3-Ali İmran Suresi 13,41,49,50; 5- Maide Suresi 114; 6- En'am Suresi 4,25,35,37,109; 7- Araf Suresi 73,106,132,146,203; 10- Yunus Suresi 20,92,97; 11- Hud Suresi 64,103; 12- Yusuf Suresi 105; 13-Ra'd Suresi 7,27,38; 15- Hicr Suresi 77; 16- Nahl Suresi 11,13,65,67,69,101; 17- İsra Suresi 12; 19- Meryem Suresi 21; 20-Taha Suresi 22,47,133; 21- Enbiya Suresi 5,91; 23 - Müminun Suresi 50; 25-Furkan Suresi 37; 26- Şuara Suresi 4,8, 67,103,121,128,139, 154,158,174,190,197; 27- Neml Suresi 52; 29- Ankebut Suresi 15,35,44; 30- Rum Suresi 58 34- Sebe Suresi 9,15; 36- Yasin Suresi 33,37,41,46; 37- Saffat Suresi 14; 40- Mümin Suresi 78; 43- Zuhruf Suresi 48; 51- Zariyat Suresi 37; 54- Kamer Suresi 2,15; 79- Naziat Suresi 20]

 Listeden de gördüğümüz gibi, söz konusu ifade Bakara Suresi 106. ayette 'ayet' olarak tekil şekilde geçtiği için, bu ifadeden Kuran'ın ayetlerini değil Allah'ın kainattaki delilleri, belgeleri, mucizeleri, işaretleri manasındaki 'ayetleri' anlamak doğru olur.

 Bu anlaşıldığında, Kuran'ın ayetleriyle nasih-mensuh oyuncağıyla oynama çabası suya düşer. Zaten Kuran kendisinde hiçbir çelişki olmadığını ifade ederek bu tarzda uydurmalara geçit vermemiştir.

 B.  KURAN'DA ÇELİŞKİ YOKTUR Kİ NASİH-MENSUH OLSUN

Onlar Kuranı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o Allah'tan başkasının katından olsaydı, kuşkusuz içinde bir çok çelişkiler bulacaklardı.
4- Nisa Suresi 82

Madem ki Kuranda hiçbir çelişki yoktur, içinde nasih mensuh da olamaz. Çünkü nasih ve mensuhun temelinde, iki çelişkili ifadenin olması ve bu ifadelerden birinin diğerini geçersiz kılması vardır
.
 Zaten Bakara Suresi 106. ayeti anlamak için zahmet edilip de bir önceki ayet olan Bakara Suresi 105. ayet okunursa, Bakara Suresi 106. ayette daha evvelki ümmetlere verilen delillerin, belgelerin, işaretlerin kastedildiği anlaşılır.

Ehli kitaptan kâfirler ve ortak koşanlar, Rabbinizden size bir hayır indirilmesini istemezler. Ama Allah rahmetini dilediğine özgüler. Allah büyük lûtfun sahibidir.
2- Bakara Suresi 105

 Kuranda 'ayetin' yerine 'ayetin' gelmesi 16. Nahl Suresi 101'de de geçer:

Biz bir ayeti (delili, belgeyi, işareti) bir başka ayetin (delilin, belgenin, işaretin) yerine koyduğumuzda  - ki Allah neyi indirdiğini daha iyi bilmektedir-  onlarsa şöyle der: 'Sen yalnızca iftira edicisin' Hayır onların çoğu bilmezler.
16- Nahl Suresi 101

 Bu ayete ve devamına dikkat edersek Peygamber'i, düşmanlarının iftira edici olarak nitelemesinin sebebi, Kuran'da ayetlerin kendi içinde birbirini nesh etmesi değildir. Peygamber'in iftiracı olarak nitelenmesinin sebebi, Kuran'ın Allah tarafından gönderildiğini söylemesi ve Kuran'daki ayetlerin (belgelerin, delillerin, işaretlerin) unutulan veya hükmü kalkan ayetlerin (delil, belge, işaretlerin) yerini almasıdır.

Nitekim aynı konuyu anlatmaya devam eden Nahl Suresi'nde iki ayet sonra 103. ayette Peygamber'e, Kuran'ın bir insan tarafından öğretildiği iftirasının yapıldığını görüyoruz.

 Bakara Suresi 106. ayeti yeniden incelersek yeni 'ayetin', nesh edilen 'ayetin' ve 'unutulan' ayetin yerine geldiğini görüyoruz. Ayette neshin yanı sıra unutma fiili de geçer. Bu nedenle bu ayete dayanarak Kuran'da nesih-mensuh olduğunu savunanlar, Kuran'da unutulmuş ayetler olabileceğini de iddia etmiş olurlar. Oysa bu iddia Kuran'ın korunduğunu söyleyen aşağıdaki ayetler ve Kuran'ın değişmediğini ispat eden matematiksel mucizeler ile çelişir. (Kuran'daki bu matematiksel mucizeleri 'Kuran Hiç Tükenmeyen Mucize' kitabımızda gösterdik.)

Hiç şüphesiz Zikri (Hatırlatıcı'yı) biz indirdik biz. Onun koruyucuları da gerçekten biziz.
15- Hicr Suresi 8

 C.  NESH'İN ARAPÇASI NEDİR?

Kuran'da neshin olmadığını savunan Prof. Dr. Hüseyin Atay silme, ortadan kaldırma anlamlarının neshin ikinci dereceden anlamları olduğunu, nasih mensuh nazariyesinden sonra bu manaya ağırlık verildiğini söyler.

 Hüseyin Atay'a göre nesh kelimesine Türkçe'de kopya etme, aynısını yazma, nüsha çıkarma manalarını vermek daha uygundur. Nitekim dilimizdeki nüsha kelimesi Arapça'daki 'nesh' kelimesinden türeyerek dilimize girmiştir. Bu mananın asıl olduğunu söyleyen Hüseyin Atay 45- Casiye Suresi 29. ayette 'nesh' kelimesinin 'Biz sizin için yaptıklarınızın kopyasını, nüshasını alıyoruz.' şeklinde kullanılmasını da delil olarak göstermektedir. (Hüseyin Atay - Kurana Göre Araştırmalar I-III)

 Hüseyin Atay'ın bu tespiti çok önemlidir, çünkü neshin bu şekilde manalandırılması halinde; bir Kuran ayetinin başka bir Kuran ayetinin yerini alması şeklinde manalandırma yapılamadığı için nasih-mensuh oyuncağının dayandırılmak istendiği bu ayetten, bu sonuç hiç çıkmayacaktır. Gerçi biz 'neshin' mezhepçilerin kullandığı manasını alıp, bu manada kullanıldığı takdirde de mezhepçilerin arzu ettikleri sonucu çıkartamayacaklarını gösterdik.

 D. NASİH-MENSUH HADİSLERDEN BİLE ÇIKMIYOR

Nasih ve mensuhun Kuran'ın içinde olamayacağını savunan Abdullah Yıldız ve Şemseddin Özdemir şöyle demektedirler:

 'Kuran-ı Kerim'den herhangi bir ayetin neshedilmiş olduğuna dair bir tek hadis rivayet edilmemiştir. Sahihi Buhari'yi, Sahihi Müslim'i, Ebu Davud'u, Tirmizi'yi, Nesei'yi, İbn-i Mace'yi, Darimi'yi, Malik'in Muvatta'sını başından sonuna kadar tetkik eder ve bunlara Zeyd bin Ali Müsnedi'ni, İbn-i Sad'ın Tabakat'ını, İbn-i Hanbel'in Müsned'ini, Tayalesi'nin Müsned'ini, İbn-i Hişam'ın Sireti'ni ve Vakidi'nin Meğazsi'ni ilave ederek hepsinin mufassal bir indeksini vücuda getiren değerli müsteşrik Vensisk'in eserini ve bu eseri ilavelerle Arapça'ya nakleden Mehmet Fuad Abdulbaki'nin Meftahu Kûnuzi Elsine'sini tetkik ettim; tüm bu kitapların nasihten ve mensuhtan bahseden bir tek hadis rivayet etmediklerine emin oldum.' (Abdullah Yıldız ve Şemseddin Özdemir, Kuran'ı Anlamak Farzdır, sayfa 92)

Yani, daha evvel içlerinde yüzlerce uydurma girdiği için güvenilmez olduklarını gördüğümüz hadis kitaplarında nasih - mensuh uydurmasını destekleyecek izah yoktur.

 Hadislerin kendi aralarında ve Kuran'la çelişkisinden kaçanlar nasih-mensuhu bir liman olarak görmüşlerdir. Peki, iki hadis arasında veya hadis ile Kuran arasında çelişki varsa hangi hadisin diğerinden önce söylendiği nasıl bilinecektir?

 Böylece hangi hadisin diğerinin hükmünü iptal ettiği nasıl anlaşılacaktır? En doğru dediğiniz hadis kitaplarına bakmaya kalksanız, onlar bile hangi hadisin hangi yılda söylendiğini bildiklerini iddia etmezler. Dini böylece tamamen mezhep imamının insafına terk etmiyor musunuz?

Tek sahibinin Allah olduğu dini…

Dinin tek kaynağı Kuran'dan böyle bir şey çıkamayacağını, bilakis nasih-mensuhun Kuran'a zıt bir kavram olduğunu bu bölümde gördük. Tüm bu tezatlara rağmen mezhepçi, gelenekçi İslamcılar nasih-mensuhla dini, kendi arzu ve görüşlerine daha rahat uydurabilecekleri için ortaya korkunç sonuçlar çıkaran bu uydurmaya sarılmışlardır.

Bu korkunç sonuçların en kötüsü nasih-mensuh ile hadislerin bile Kuran'ın hükmünü iptal edebileceği iddiası olmuştur. Böylece yüz binlerce hadisi istediği gibi kullanan mezhep âlimleri, altı bin küsür ayetli Kuran'la oyuncak gibi oynamışlardır.

Örneğin :

'Varise vasiyet yoktur.' [Ebu Davud Vesaye 6] hadisi ile Kuran'da vasiyet bırakılmasına dair ayet iptal edilmeye kalkışılmıştır. Oysa Kuran'da aslolan vasiyettir, arta kalan mallar Kuran'daki tavsiyeye göre dağıtılır.

  Zina edenin taşlanarak öldürülmesi gerektiğine dair izah da hadisle Kuran'ın ayetinin iptal edilmeye kalkışılmasına delildir.

Kitabımızın bir sonraki bölümünde konunun önemine binaen 'recm' (taşlayarak öldürme) konusunu özel olarak işledik. Hadisle, Kuran'ın hükmünün iptal edilmeye kalkışılması ile ortaya çıkan felakete o bölümü okuyarak tanık olabilirsiniz.

O bölümü okuduğunuzda hadislerle beraber, keçi denilen bir hayvana da Kuran'ı nesh etme yetkisinin verildiğini göreceksiniz. Ondan sonra da keçinin yiyerek nesh ettiği ayetin, nesh olmasına rağmen, Kuran'daki bir hükmü neshedebildiği gibi bir zırva ile karşılaşacaksınız. (26. bölümü okuyunuz)


İşte bunlar Allah'ın ayetleridir ki onları sana hak olarak okuyoruz. Hal böyle iken Allah'tan ve O'nun ayetlerinden sonra hangi hadise (söze) inanıyorlar?
45-Casiye Suresi 6

 Allah Kuran'dan sonra hangi hadise inanılacağını ayette sorarken, hadisçiler hadislerle Kuran'ın ayetlerinin hükmünü ortadan kaldırmışlardır. Hadis Arapça'da 'söz' demek olduğu için ayetin çevirisinde 'hadis' yerine 'söz' diye tercüme edilirse de doğru olur. Fakat hadis kelimesinin aynen kullanılması, Kuran'ın hükmünü ortadan kaldırmaya uğraşmak için kullanılacak kaynağı mucizevi bir şekilde göstermesi açısından anlamlıdır.

 E.  KURAN'I PARÇA PARÇA YAPANLAR

91- Onlar ki Kuran'ı parça parça yaptılar.

92- Rabbine and olsun, onların hepsinden hesap soracağız.

93- Yapmakta oldukları şeylerden

.. Yoksa siz kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü  inkâr  mı ediyorsunuz?...
2- Bakara Suresi 85



 Kuran'a göre Kuran'ı parça parça yapmak, kitabın bir bölümünü kabul, bir kısmını göz ardı etmek olacak şey değildir. Oysa nasih-mensuh oyuncağının elinde Kuran'ın ayetleri nasih ve mensuh diye ikiye bölünmekte, bir kısım ayetlerin mensuh'tur diye hükmü kabul edilmemektedir.

 Oysa Kuran'ın tümü içinde, Allah bölücülüğü kabul etmez. Yine Kuran'da Allah, Yahudilerin kelimelerin anlamlarını kaydırarak dini tahrif etmelerinden, işlerine gelenleri kabul, işlerine gelmeyenleri reddetmelerinden bahseder.

 Bakara Suresi 41. ayette anlatılan bu tablodan ne yazık ki Müslümanlar yeterli dersi alamamış, Bakara Suresi 106. ayet örneğindeki gibi bazı kelimelerin manasını kaydırıp Kuran'ı bölük bölük yapma yoluna gitmişlerdir. Çözüm tüm Kuran'ı tek bir ilave ve eksiltme yapmadan, nasihsiz-mensuhsuz kabul etmek, yalnız ve yalnız Kuran'a tabi olmaktır.

 Geleneksel İslamcılar her şeyde ayrıldıkları gibi nasih mensuhta da ayrıldılar. Kimilerine göre iki yüz tane nasih mensuh varken, kimine göre altmış, kimine göre beş, kimine göre üç nasih mensuh vardır.

Nasih-mensuhta iddia edilen en meşhur beş örneği gösterip, nasih-mensuh iddiasının geçersizliğini bir de bu şekilde sergileyeceğiz.

 F. MEŞHUR 5 NASİH-MENSUH İDDİASI

1. Hamr:

'Hamr' Arapça'da 'şarap veya sarhoşluk veren madde' anlamına gelir.

Bakara Suresi 219. ayette 'Hamr'ın kötülüklerinin yararlarından fazla olduğu geçer.

Maide Suresi 90. ayette 'Hamr' şeytan işi bir pislik olarak tanıtılır.

Nisa Suresi 43. ayette ise sarhoş iken ne söylendiğinin farkına varılıncaya kadar namaz kılınmaması geçer.

İddiaya göre Maide Suresi 90. ayet diğer iki ayeti nesh etmiştir.

Oysa bu iddia mantıksızdır. Bakara Suresi 213. ayette 'hamr' ile ilgili bir özellik açıklanır; mesela şarabın kalbe faydaları olabilir, fakat ayette geçtiği gibi kötülükleri daha fazladır. Ayet 'hamr'ın kötülüklerine rağmen, bazı faydalarını vurguluyor, fakat kötülüklerinin fazlalığını da vurguluyor. Günümüzde de hem namaz kılan hem sarhoş olabilen kişiler vardır.

Demek ki bu kişiler sarhoş olduklarından dolayı namazı terk etmeyecek yine de kılacaklardır. Fakat namazı sarhoş oldukları anda kılmayacaklardır. Burada sarhoşluktaki ölçü de ayette verilmiştir: 'Ne söylediğini bilinceye kadar' Anlaşıldığı üzere üç ayette de çelişki yoktur ve bu ayetlerde nasih-mensuh iddiasında bulunmak gereksizdir.

Tüm ayetlerin bir fonksiyonu, lazım olabileceği bir durum mevcuttur.

2. Barış ve Savaş:

Kuran'da aslolan barıştır. Kuran ayetlerine göre savaş; Müslümanlar'ın yurtlarından kovulmaları, kendilerine saldırılması gibi koşullarda ortaya çıkan bir zarurettir. Bu durumlarda Müslüman savaşın gereği neyse onu yapar. Kuran'a bir bütün olarak bakıldığında tüm bu söylediklerimiz yerli yerine oturur.

Bu yüzden savaşla ilgili ayetlerin, barışı nesh etmesi tipi bir durum söz konusu değildir.

Müslüman, Kuran'ın genel prensipleri üzerinde barışçı olmaya çalışır, yine Müslüman Kuran'da belirtildiği gibi saldırıya uğradığı zaman savaşır. Bunlar çelişki değildir. Bunlar farklı durumların, karşı tarafın aldığı farklı tavırların gerektirdiği sonuçlardır.

3. Savaşta Mümin Kâfir Oranı:

Enfal Suresi 65. ayette Müslümanlar'dan yirmi sabırlı kişinin iki yüz kâfiri yeneceği, yüz kişinin ise bin kişiyi yeneceği söylenir. Bir sonraki 66. ayette ise Allah'ın müslümanların zaafını bilip, yükü hafiflettiğini söyler ve artık sabreden yüz kişinin iki yüz kişiyi, bin kişinin ise iki bin kişiyi yeneceği söylenir.

Bu iki ayet arasında da nasih-mensuhluk bir durum veya bir çelişki yoktur. Allah arka arkaya iki ayette çizdiği manzarada, Müslümanlar'ın içinde ne kadar az zaaf olursa o kadar başarılı olacaklarının dersini vermektedir. Bu ayetlerde bir ayetin diğerinin yerine geçmesi gereken bir durum, bir ihtiyaç olmadığı çok açıktır.

Ayet kişilerin durumlarının farklılaşması sonucu, alacakları neticenin de değiştiğini ders verir. Yoksa ayet kişilere bir yükümlülük, bir farz yüklememektedir ki ayette bir nasih mensuh arama gereği doğsun.

4. Vasiyet: 

Kuran'da hem vasiyet edilmesi geçer, hem de mirasın nasıl dağıtılacağı hususunda tavsiye vardır.

Nasihçiler mirasın nasıl dağıtılacağını anlatan ayetlerin, ayetin vasiyetle ilgili bölümlerini iptal ettiğini söylerler. Üstelik ' Varise vasiyet yoktur.' hadisi ile de Kuran'ın bu açık hükmü iptal edilmeye çalışılmıştır.

Fakat ayetleri incelediğimizde; kime ne kadar miras bırakılacağını anlatan ayetlerin sonunda birkaç kere 'Bunlar vasiyet ve borç ödendikten sonrası içindir.' ibaresini okuyoruz. Demek ki Kuran'a göre önce vasiyete göre mal dağıtımı yapılır ve borç ödenir, sonra arta kalan bir şey olursa Kuran'da açıklandığı gibi dağıtılır.

Kuran'dan çok açık bir şekilde anlaşılan bu dağıtım şeklini anlayamayanların anlayamamasını sadece anlamak istememelerine bağlıyoruz.

5.Kıblenin Değişmesi:

Peygamber Kuran'da kıblenin ne yönde olduğunu belirten bir ayet gelene kadar, kendisine putperestlerden daha yakın olan ve ibadetlerini Kudüs'e dönüp yapan Ehl-i Kitap gibi Kudüs'e dönüp namaz kılıyordu.

2- Bakara Suresi 144. ayet vahyolunca Peygamber kıble olarak Mekke'deki Mescid-i Haram'a çevrilmiştir.

Peygamber'in Kudüs'e dönmesini söyleyen bir ayet yoktur ki, çelişki olsun ya da bu hususta nasih mensuh olsun.

Peygamber'in namazda nereye döneceğine dair tek bir yön, tek bir ayette geçer. O da 2- Bakara Suresi 144. ayettir. Bu ayet gelmeden önce dönülen yön Kuran'ın bir emri değil, Peygamber'in ve diğer inananların şahsi tercihiydi.

Bu en meşhur nesh örneklerinden anlayacağınız gibi; nesih diye ortaya atılan iddialar dayanaksızdır. Bu uğurda ortaya atılan birçok kuru iddiaya karşı en büyük tahrifat bir sonraki bölümde göreceğimiz recm konusunda yapılmıştır. Recmi doğru çıkarmak uğruna Kuran'ın eksik olduğu iddia edilmiş, hem de bu eksiltme işi keçiye yaptırılmış, üstelik maymunların zina yapan bir maymunu taşladıkları şeklinde trajikomik hikâyeler anlatılmıştır.


Sana Rabbinin kitabından vahyedileni oku. Onun kelimelerini değiştirebilecek hiçbir kuvvet yoktur.
18- Kehf Suresi 27

Uydurulan Din, Kuran'daki Din E – Kitap


RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal

Selam...


​ T.C. / M. Kemal Adal 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder