Armağan
KULOĞLU
Terör olayları yurt içinde
ve dışında devam etmekte, ancak teröre karşı tepkiler ülkeye ve niteliğine göre
farklılık göstermekte, bir kısmına ise hiç tepki verilmemektedir.
Ülkeye
göre farklılık
Paris'te terör saldırısı olduğunda
birçok ülke buna tepki göstermiş, devlet / hükümet başkanları veya üst düzey
temsilciler Paris'te bir dayanışma yürüyüşü de yaparak, yas ilan ederek veya
değişik etkinliklerle teröre karşı dayanışma göstermişlerdir.
Buna benzer şekilde Brüksel'deki terör
karşısında da, özellikle Avrupa ülkeleri, aynı şekilde dayanışma içinde olmuş,
tarihi ve meşhur yerler Belçika bayrağının renginde ışıklandırılarak teröre
karşı destek mesajları verilmiştir. Hatta B.A.E. Dubai'de dahi Belçika'ya
destek için ışıklandırma yapıldığına şahit olunmuştur.
Ancak Avrupa'daki teröre
karşı dayanışma gösteren ve tepki veren ülkeler, buna benzer Suruç, Ankara Gar,
Merasim Sokak, Kızılay'da meydana gelen terör olaylarında, Saray Bosna hariç,
benzer tepkiyi göstermemişlerdir. Hatta yere göğe sığdıramadığımız Araplardan
bile etkili bir tepki görülmemiştir.
Batılı ülkeler Türkiye'de, PKK/PYD'nin
gerçekleştirdiği terör olaylarına karşı bir tepki vermediği gibi, onlara
ülkelerinde müsamaha göstermişler, hata onları müttefik ilan etmişlerdir.
Üstelik onlarla mücadele edilmemesini, pazarlık masasına oturulmasını dahi
ifade etmekten çekinmemişlerdir.
Bunlar, "senin
benim terör ve teröristim" ayırımının yapıldığını gösteren en
belirgin örneklerdir. Tamamen bir çifte standarttır. Ülkeler ancak terör
kendilerini vurduğunda duyarlık göstermekte, etkisi geçtiğinde yine bilinen
düşüncelerine dönmektedirler.
Bütün ülkeler, terörün küresel olduğu,
milliyetinin, mensubiyetinin ve vatanının olmadığı, kendilerini de vuracağı
bilinci içinde olmalıdır. Ancak şimdilik gerçeği gördükleri, hissettikleri ve
dayanışma içinde hareket edilmesi gerektiğini anlamış gibi görünmektedirler.
Fakat bunun ne kadar devam edeceği bilinememektedir. Bazı
ülkeler kendisinden başkasını düşünmemektedir. Nitekim son terör olayından
sonra bir ülkenin, ülkesine mülteci almayacağını açıklaması bunu göstermiştir.
Olaya
göre farklılık
Bir diğer konu da
ülkemizdeki, yani içimizdeki çifte standarttır. Bu da mücadelede şehit olan
güvenlik gücü mensuplarıyla, terörde ölen siviller arasında ayırım
yapılmasıdır. Sivillerin ölümü infial yaratmakta, askerlerin ve Emniyet
mensuplarının şehit olması sıradan karşılanmaktadır. Sivillerin ölümü
kınanmakta, güvenlik güçlerinin şahadetine ses çıkmamaktadır.
Gazetelerde, televizyonlarda dahi
sivil ölümlerinin olduğu terör olayları manşet olmakta, her gün birkaç şehit
vermemiz medyada fazla yer almamaktadır. Artık şehit haberleri kanıksanmış,
olağan hale gelmiş durumdadır. Sadece şehit cenazelerinin olduğu yerde acı
paylaşılmakta, ancak ülke çapında tepki gösterilmemektedir.
Son olayların başlamasından, yani
terörle mücadele edilmesi gerektiğinin geç de olsa anlaşılmasından sonra 400'e
yakın şehit verdiğimiz gözden uzak tutulmamalıdır. Vatan ve Türk Milleti uğruna
verilen şehitlerle her gün ocaklara ateş düşmektedir.
Bunun önemi ve değeri hiçbir şeyle
kıyaslanamaz. Mücadeleye, şehit olabileceğini bilerek
girişen bu kahramanların hakkı ödenemez.
Terörde ölen siviller masum
da, teröristle mücadelede veya terörist etkisiyle şehit olanlar masum değil
midir? Hepsi masumdur. Hepsi kutsaldır. Ancak bu çifte standarda son verilmeli,
şehitlerimiz için de ülke çapında tepki gösterilmeli ve terör kınanmalıdır.
Hepimiz
Türk'üz
Olaylar karşısında, hepimiz Fransız / Ermeni
/ Belçikalı vb. oluyoruz da, neden şehitlerimiz
için "Hepimiz Türk'üz" diye bir dayanışma ve tepki
göstermiyoruz? Neden "teröre lanet,
şehitlerimize rahmet, birlik ve bütünlük" mitingleri veya yürüyüşleri
düzenlemiyoruz?
Artık ülkemizde siyasi hesaplar bir
taraf bırakılmalı, hâlâ devam eden "sen ben" ayırımına son
verilerek kutuplaşmanın önüne geçilmeli, siyasi ranta ve hevese dönük tali
konular yerine asıl sorunlarımıza odaklanılmalıdır.
26.03.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder