Cüzi / hür iradenin kullanılmasında, “Allah’ın dilemesi /
ilahi takdir / kader” kavramının cebri (zorlayıcı) boyutunun etkisi:
“Allah, dileyene, dilediğini,
dilediğince verir”… İfadesi ile özetlenebilir.
Hem öyle, hem böyle…
Ne demek “Allah, dileyene,
dilediğini, dilediğince verir”…?
Allah
‘Hidayet’ dileyene ve o yolda gayret sarf edene HİDAYET; ‘Dalalet’ dileyene
ve o yolda gayret sarf edene de DALALET verir yani (TERCİH) ve (GAYRET / ÇABA /
EYLEM / AMELE) göre HAK ETTİĞİ KAZANIMINI verir ki işte bu SÜNNETULLAH’TIR / KADERDİR / İLAHİ YAZGIDIR; ASLA DEĞİŞMEZ ve
DEĞİŞTİRİLEMEZ OLANDIR.
Böyle olduğu içindir ki
her şeyi ve bu kapsamda Cennet ve Cehennemlik olanların kimler olduğunu da
ezelden bilen Yüce Allah (Mutlak Yaratıcı),
“gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Ta ki her benlik, kazancının karşılığıyla, hiç kimse zulme uğratılmaksızın, yüz yüze getirilsin.” 45. sure (CÂSİYE) 22. ayet
“gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Ta ki her benlik, kazancının karşılığıyla, hiç kimse zulme uğratılmaksızın, yüz yüze getirilsin.” 45. sure (CÂSİYE) 22. ayet
Çünkü:
Gerçek şu ki, insan için çalışıp
didindiğinden başkası yoktur. 53. sure (NECM) 39. ayet
Hanginizin daha güzel iş yapacağını
belirlemek için sizi imtihana çekmek üzere ölümü ve hayatı yaratan O'dur. Azîz'dir O, Gafûr'dur. 67. sure (MÜLK) 2. ayet)
Her canlı,
ölümü tadacaktır. Biz bir imtihan olarak sizi şer
ile de hayır ile de deniyoruz. Sonunda bize döndürüleceksiniz. 21. sure (ENBİYÂ) 35. ayet
Görmez misin ki Allah, göklerde olanları da
yeryüzünde olanları da bilir. Üç kişi, aralarında fısıldaşmaya görsün,
dördüncüleri O'dur; beş kişi fısıldaşmaya görsün altıncıları O'dur. Bundan az
da olsalar çok da olsalar, O mutlaka onlarla beraberdir; nerede bulunurlarsa
bulunsunlar. Sonra onlara, yapıp ettiklerini kıyamet
günü haber verecektir. Allah her şeyi bilmektedir. 58. sure (MÜCÂDİLE) 7. ayet
O, odur ki, göklerle yeri altı günde yarattı,
sonra arş üzerinde egemenlik kurdu. Yere gireni ve
ondan çıkanı, gökten ineni ve onda yükseleni bilir. O, nerede olursanız olun
sizinle beraberdir. Allah, işleyip üretmekte olduklarınızı en iyi şekilde
görmektedir. 57. sure
(HADÎD) 4. ayet
Elif, Lâm, Mîm. İnsanlar,
inandık demeleriyle kendi hallerine bırakılacaklarını ve hiçbir imtihana
çekilmeyeceklerini mi sandılar! Yemin olsun ki biz, onlardan öncekileri
de fitne yoluyla denemişizdir. Allah, özüyle
sözü bir olanları elbette bilecektir. Ve O, yalancıları da elbette bilecektir.
Yoksa o kötülükleri sergileyenler bizi geçeceklerini mi sandılar! Ne kötü
hüküm veriyorlar! Allah'a kavuşmayı umanlara gelince, şu bir gerçek ki, Allah'ın belirlediği vakit mutlaka
gelecektir. O, Semî'dir, Alîm'dir. Ve kim
didinir, gayret sarfederse hiç kuşkusuz kendi benliği lehine gayret sarfetmiş
olur. Gerçek olan şu ki, Allah, âlemlere muhtaç olmaktan uzak, mutlak bir
Ganî'dir. 29. sure (ANKEBÛT) 1-6.
ayet
Yemin olsun, kendilerine elçi
gönderilenleri muhakkak hesaba çekeceğiz; gönderilen elçileri de mutlaka hesaba
çekeceğiz. Onlara bir ilmin tanıklığında bütün serüveni mutlaka anlatacağız. Biz olup bitenlerden habersiz değildik. O gün, iyi ve kötüyü ayıran ölçü haktır. Artık kimin ölçülüp
tartılacak şeyleri ağır basarsa kurtuluşa erenler onlar olacaktır. Ölçülüp
tartılacak şeyleri hafif kalanlara gelince, işte onlar, ayetlerimize karşı
zalimce davranışlar sergilemiş oldukları için, öz benliklerini hüsrana itmiş
olacaklar. 7. sure
(A'RAF) 6-9. ayet
O gün insan, uğrunda gayret sarf
ettiği şeyi hatırlar. 79. sure
(NÂZİÂT) 35. ayet
Yeryüzü / Dünya
sınavı olmasaydı; Bu İnsanların özgür / cüz-i iradeleri kendilerinden alınarak
veya hiç verilmeyerek tek bir ümmet yapılmış, KAZANIMLARI OLMAKSIZIN TERCİH VE
EYLEMLERİ sadece ALLAH’IN KÜLLİ İRADESİNİN CEBRİ (ZORLAYICI) BOYUTUYLA OLUŞMUŞ
demek olurdu.
Peki, sonuçta da sadece Allah’ın bilmesi sebebiyle, tercih ve
eylemlerinden sorumlu tutulmadan ve sorgulanmadan, bir kısım insanlar cennete
ve bir kısım insanlar da cehenneme konsaydı bu neden ve neyin karşılığı olurdu?
Ama Allah öyle
dilememiş ve öyle yapmamış. Kaderi / ölçüyü öyle koymamıştır.
Böyle olduğu içindir ki:
Bu sebeple:
Mehmet Akif Ersoy’un deyişi ile:
“Kader; şerâiti mevcud olupta meydanda
Zuhura gelmesidir mümkinatın a’yanda”
Zuhura gelmesidir mümkinatın a’yanda”
ALLAH MUTLAK ADİL,
MUTLAK ÂLİM, MUTLAK HASÎP’TİR…
O CENAB-I HAKK’TIR.
Sonuç olarak:
Dünya Sınavı, İnsanın bizatihi
kendisinin, kazanımına bağlı kendi öz kitaplarındaki / amel
defterlerindeki “hesabını” bilmesi ve
“Adalet terazilerinde”, “ölçülüp tartılanları” görerek, Allah’a karşı: “sınasaydın
ben bu sınavı kazanırdım” itirazını
yapamaması içindir.
Allah’ın, İnsanları kazanımlarına bağlı bu
hesaplarına uyan tercih ve eylemlere mecbur etmemesi sebebiyle; İnsanın özgür / cüz-i iradesiyle bu tercih ve
eylemlerini “SÜNNETULLAH” kapsamında zaten böyle böyle yapacağını ezelden zaten
biliyor olması, Dünya Sınavını yapmaması
için sebep / gerekçe olamaz.
ZİRA ALLAH, DÜNYA SINAVINI YAPMAKLA,
İNSAN İÇİN, KENDİNE VERDİĞİ ÖZGÜR /
CÜZ-İ İRADE KARŞILIĞINDA YÜKLEDİĞİ SORUMLULUKLARDAN KAÇMA VE YAPIP
ETTİKLERİNDEN MAZERETLERE SIĞINMA KAPISINI KAPATMIŞ; “SORGULAMA / HESAP /
YARGILAMA” KAPISINI, “MAĞFİRET” VE” RAHMET” KAPILARI İLE BİRLİKTE AÇMIŞTIR.
Her benlik öz
kazancının bir karşılığıdır. 74. sure (MÜDDESSİR) 38. ayet
Amenna.
M. Kemal Adal
21 Haziran 2014 /
İZMİR
DİP NOT:
İnsanlar, Seçim
ve tercihlerinin ve buna bağlı olarak "ellerinin kazandıkları"nın
sorumluluğunu "Allah'a havale" ederek, Dünya Hayatındaki siyasi,
sosyal, ekonomik, psikolojik, etik vs. bilumum olumsuzluk, bozukluk, aksaklık
ve kötülüklerin mevcut olan varlığına sebep olmaktan kaçınamaz ve
kurtulamazlar.
Allah, Zalim
değildir, İnsanlar kendilerine zulmediyorlar.
Bu bağlamda İşler
düzgün ve güzel / iyi yürüsün istiyorsanız: Her zaman ve her ortamda "Emaneti ehline veriniz." ve " Adaletle hükmediniz"
Saygılarımla.
M. Kemal Adal
1. Mart. 2016
/ İZMİR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder