26 Şubat 2013, 12:30
Kur’an kaynaklı düşüncenin
modern dünyaya ve girmiş bulunduğumuz 21’inci yüzyıla neler kazandırabileceği,
dünya akademik çevrelerince çok değerli çalışmalarla tetkik edilmektedir.
Bu konuda, ABD ve Kanada üniversiteleri başı çeken kuruluşlardır.
Bu ülke üniversitelerinde Kur’ansal düşünceye, geleneksel-tutucu tavırları bir
kenara iten ilginç yaklaşımlarla eğilen düşünürler, akademisyenler az değildir.
İran asıllı Profesör Hüseyin Nasr, son birkaç yıl içinde tasavvufu
Amerika’da önemli bir ilgi alanı haline getiren çalışmalar yapmış, mühtedi
yazar Schuon, tasavvuf düşüncesini Kızılderili çevrelere kadar götürmüştür.
Bu tür çalışmalar arasına, ekoloji (çevrebilim) konusuna Kur’ansal perspektiften bakan etütleri de koymamız gerekiyor. Özellikle, William Chittick’in vahdet-i vücut (panteizm) düşüncesiyle modern ekoloji arasındaki münasebetlere eğilen yazıları, altı çizilerek anılmalıdır.
Bu tür çalışmalar arasına, ekoloji (çevrebilim) konusuna Kur’ansal perspektiften bakan etütleri de koymamız gerekiyor. Özellikle, William Chittick’in vahdet-i vücut (panteizm) düşüncesiyle modern ekoloji arasındaki münasebetlere eğilen yazıları, altı çizilerek anılmalıdır.
Bu satırların yazarı tarafından
kaleme alınan ‘Kur’an Açısından Küresel Âfetler’ adlı eser, bu bağlamda
‘önemli’ kaydıyla duyurulması gereken bir eserdir.
Doğa güzelliklerini koruma açısından baktığımızda, Kur’an düşüncesinde nelerle karşılaşıyoruz?
Varlık ve oluş, o arada tabiat, Allah’ın isim-sıfatlarının yani, Esmâül Hüsna’nın bir belirişi, açılıp saçılmasıdır.
Doğa güzelliklerini koruma açısından baktığımızda, Kur’an düşüncesinde nelerle karşılaşıyoruz?
Varlık ve oluş, o arada tabiat, Allah’ın isim-sıfatlarının yani, Esmâül Hüsna’nın bir belirişi, açılıp saçılmasıdır.
Allah, Zâhir (beliren, kendini dışa vuran) ismiyle, varlıklar
dünyasında, eşya ve olaylar halinde kendini bize göstermektedir.
Esmâül Hüsna’da sıralanan
yüz civarında ismin üçte birine yakını güzellik, güzelleştirme, güzeli sevme
anlamlarını taşıyan sözcüklerden oluşmaktadır. Muhsin (güzel yaratan, güzelleştiren), Bedî, Mübdî (yarattığını
kusursuz ve güzel kılan), Cemil (güzel olan ve güzeli seven)… bunlardan
bazıları…
O halde, Kur’an düşüncesine göre, varlık ve doğa bir güzellikler resmigeçididir. Doğanın güzelliklerini korumaksa bir anlamda Esmâül Hüsna’yı sevmek, kutsamaktır.
Öte yandan, evren güzel ve şefkatli bir anne olarak görülmüştür. İnsanı, sonsuzluğu idrak edecek yeni bir doğuşa hazırlayan ana rahmi, yeryüzüdür. Tabiat anayla onun beslediği çocuklar arasında sevgi, saygı ve kucaklaşmaya dayalı bir diyalog esastır.
O halde, Kur’an düşüncesine göre, varlık ve doğa bir güzellikler resmigeçididir. Doğanın güzelliklerini korumaksa bir anlamda Esmâül Hüsna’yı sevmek, kutsamaktır.
Öte yandan, evren güzel ve şefkatli bir anne olarak görülmüştür. İnsanı, sonsuzluğu idrak edecek yeni bir doğuşa hazırlayan ana rahmi, yeryüzüdür. Tabiat anayla onun beslediği çocuklar arasında sevgi, saygı ve kucaklaşmaya dayalı bir diyalog esastır.
Aksi halde, tabiat ana sütünü, sıcak kucağını, mutluluk veren
öpüşlerini bizden esirger. Ona sevgi ve saygıyla yaklaştığımız oranda ondan
okşayış ve sıcaklık gelecektir.
Hz. Peygamber, bir gün, arkadaşlarına Uhud dağını göstererek: “Şu
dağı görüyor musunuz? O bizi sever, biz de onu severiz” demiş ve böylece doğa
ile insan arasında sevgiye dayalı bir ilişkinin varlık ve önemine dikkat
çekmiştir.
TABİAT BİZE EMANETTİR
Kur’an’a göre, arz (yeryüzü) bizim mülkümüz değildir. Onun sahibi, Yaratıcı’dır. Arz üzerinde bizim sadece bir kullanım hakkımız vardır. O bize, bir emanettir. Bütün emanetler gibi ona da kötülük etmemeliyiz.
Arz emanetine hainlik etmek denizde ve karada bozgun ve huzursuzluk çıkarır ve bunun sonucu, “insanın, eliyle yarattığı azapları tatması” olur. (Rum, 41)
TABİAT BİZE EMANETTİR
Kur’an’a göre, arz (yeryüzü) bizim mülkümüz değildir. Onun sahibi, Yaratıcı’dır. Arz üzerinde bizim sadece bir kullanım hakkımız vardır. O bize, bir emanettir. Bütün emanetler gibi ona da kötülük etmemeliyiz.
Arz emanetine hainlik etmek denizde ve karada bozgun ve huzursuzluk çıkarır ve bunun sonucu, “insanın, eliyle yarattığı azapları tatması” olur. (Rum, 41)
Emanete saygısızlık, tabiat nimetlerinden yoksunluk
getirecektir. Tabiatın nimet ve imkânlarına mirasçı olmak için sâlih yani,
barışçı olmak gerekmektedir. (Enbiya, 105)
Tabiatla barışı bozmuş olanlar onun nimetine değil, öfkesine
maruz kalırlar.
Bütün varlık, Allah’ı tespih etmektedir. (İsra, 44)
Doğayı tahrip, bu tespih
faaliyetini azaltmak veya durdurmak olduğundan hem Yaratıcı’yı, hem tabiatı
öfkelendirir
Hz. Peygamber, “Elinizde bir fidan olsa ve biraz sonra kıyametin
kopacağını bilseniz, o fidanı yine bir yere dikin” buyurarak, anlatmaya
çalıştığımız gerçeği mucize bir ifadeye büründürmüştür.
İslam Peygamberi, yeşilliğe ve denize bakmanın ibadet olduğunu da söylemiştir.
İslam Peygamberi, yeşilliğe ve denize bakmanın ibadet olduğunu da söylemiştir.
Din dilinde ibadet, yaratıcı ile kurulan ve insanı yeni mutluluk
boyutlarına ulaştıran diyalog anlamını taşıdığına göre, yeşilliğe ve denize
yani tahrip edilmemiş ve kirletilmemiş bir tabiata bakmak, mutluluğun
kaynaklarından biri olacaktır.
İnananlar ve aklını kullananlar için MUCİZE tesbit
YanıtlaSil