ÜRÜN, SINAMA / DENEME
VASITASIDIR:
İMTİHAN-DENENMEK KORKUSU:
HAYAT BİR SINAVDIR,
DENEMEDİR, İMTİHANDIR:
İNSANIN YARATILIŞ AMACI:
DENEME (SINAV):
AÇLIK:
*2/155: Dünyadaki sınav, her koşul
altında SADECE Tanrı'ya kulluk edeceğimizi kanıtlamak için düzenlenmiştir.
(29/2 = İnsanlar, inandık demeleriyle kendi hallerine bırakılacaklarını ve
hiçbir imtihana çekilmeyeceklerini mi sandılar! )
M. Kemal Adal
Olumsuzluklara Karşı Dayanıklı
Olma ve Direnme (Sabır): 2/155-157
İnsanın Yaratılış Amacı: Deneme (Sınav): 2/155
.
Y.N. Öztürk
Yemin olsun ki sizi korku, açlık;
mallardan-canlardan-meyvelerden eksiltme türünden bir şeyle mutlaka imtihan
edeceğiz. Sabredenlere müjdele.
M. Esed
Muhakkak ki, ölüm tehlikesiyle ve açlıkla, dünya malının,
canın ve (alın teri) ürünlerinin kaybı ile sizi sınayacağız. Ama zorluklara
karşı sabredenlere iyi haberler müjdele.
Dipnot: 2/155*: Tabiatın (gökler ve yerin)
İnsan Hizmetine Verilmesi: Ürün, Sınama / Deneme Vasıtasıdır. Bak: 3/14; 7/130; 18/32-42.
2/155*: ÜRÜN, SINAMA / DENEME VASITASIDIR:
Yemin olsun ki sizi korku, açlık; mallardan-canlardan-meyvelerden eksiltme
türünden bir şeyle mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele. 2/155.
Kadınlara, oğullara, altın ve gümüşten oluşturulmuş yığınlara, salma atlara,
davarlara ve ekinlere tutkunlukların sevgisi, insanlar için süslenip
püslenmiştir. Tüm bunlar geçici-iğreti hayatın nimetidir. Allah'a gelince,
varılacak yerin en güzeli onun yanındadır. 3/14.
Yemin olsun ki biz, Firavun hanedanını yakalayıp ürün eksikliğiyle senelerce
sıktık ki, düşünüp öğüt alabilsinler. 7/130.
Onlara örnek olarak şu iki adamı ver: Bunlardan birine, üzümlerden oluşan iki
bağlık vermiş, bağların çevresini hurmalarla donatmış, aralarına da ekinler
serpiştirmiştik. İki bağ da yemişlerini vermiş o adamdan hiçbir şeyi eksik
bırakmamıştı. İkisinin ortasından bir de nehir fışkırtmışız. Adamın başka bir
geliri de vardı. Bu yüzden, arkadaşlarıyla konuştuğu bir sırada ona şöyle
demişti: 'Ben, malca senden zengin, insan unsuru bakımından da güçlü ve
onurluyum.' Ve böylece, öz benliğine zulüm ede ede bağlığına girdi. Şöyle
konuştu: 'Bunun sonsuza değin yok olacağını sanmıyorum.' 'Kıyametin kopacağını
da sanmıyorum. Ama eğer Rabbime döndürülüp götürülürsem, bundan daha iyisini
bulacağımdan eminim.' Kendisiyle konuşan arkadaşı ona dedi ki: 'Sen, seni
topraktan, sonra meniden yaratıp sonra da bir adam olarak biçimlendiren kudrete
nankörlük mü ettin?' 'Lâkin, o Allah benim Rabbimdir. Ve ben, Rabbime hiç
kimseyi ortak koşmam.' 'Bağına girdiğinde, 'Mâşallah, kuvvet yalnız Allah'tandır!'
desen olmaz mıydı? Gerçi sen beni, malca ve evlatça senden basit görüyorsun ama
Olabilir ki, Rabbim bana senin bağından daha değerlisini verir; seninkinin
üzerine de gökten bir âfet gönderir de bağlığın yalçın bir toprak kesilir.'
'Yahut suyu dibe çekilir de bir daha onu isteyemezsin bile.' Derken bütün
ürününe el kondu. Bağ sahibi, çardakları üzerine çökmüş bulunan bağ için
harcadıklarına vahlanarak avuçlarını ovuşturuyor ve şöyle diyordu: 'Ne olurdu,
Rabbime hiç kimseyi ortak koşmasaydım!' 18/32-42.
MKA.
2/155**: Yaratılış ve Varlıklar: İnsanlar: İnsanın
Zaafları: Korku:
İmtihan-denenmek korkusu. Bak: 3/173, 13/21; 17/31.
2/155**: İMTİHAN-DENENMEK KORKUSU:
Yemin olsun ki sizi korku, açlık; mallardan-canlardan-meyvelerden eksiltme
türünden bir şeyle mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele. 2/155.
O müminler ki, insanlar kendilerine, 'Halk size karşı bir araya gelmiş, korkun
onlardan!' dediklerinde, bu onların imanını artırdı da şöyle söylediler: 'Allah
bize yeter. Ne güzel Vekîl'dir O!' 3/173.
Onlar, Allah'ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi ulaştırırlar, Rablerinden
korkarlar ve hesabın kötüsünden ürperti duyarlar. 13/21.
Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da sizi de biz
rızıklandırıyoruz. Kuşkusuz, onları öldürmek büyük bir günahtır. 17/31.
MKA.
2/155***: Yaratılış ve
Varlıklar: İnsanlar: Hayat: Hayat bir sınavdır, Denemedir, İmtihandır. Bak: 2/212; 3/185-186; 6/32;
9/55; 13/26; 18/28; 20/131; 21/111; 29/64; 45/21; 47/36; 57/20; 67/2.
2/155***: HAYAT BİR SINAVDIR, DENEMEDİR, İMTİHANDIR,
Yemin olsun ki sizi korku, açlık; mallardan-canlardan-meyvelerden eksiltme
türünden bir şeyle mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele. 2/155.
İğreti / sefil hayat küfre sapanlara süslü gösterilmiştir; onlar, iman sahipleriyle
alay ederler. Takvaya sarılanlar, kıyamet günü onların tepelerinde olacaktır.
Allah, dilediğini hesapsız bir biçimde rızıklandırır. 2/212.
Her benlik ölümü tadacaktır. Hak ettiğiniz karşılıklar size, kıyamet günü,
eksiksiz bir biçimde mutlaka verilecektir. Ateşten uzaklaştırılıp cennete
sokulan kesinlikle kurtulmuş olacaktır. İğreti-sefil hayat aldatıcı bir
yararlanmadan başka şey değildir. Yemin olsun ki, mallarınızda da canlarınızda
da imtihan edileceksiniz. Ve yemin olsun ki, sizden önce kendilerine kitap
verilenlerden de şirke batanlardan da incitici çok şey dinleyeceksiniz.
Sabreder, takvaya sarılırsanız işte bu, iş ve oluşların en zorlularındandır.
3/185-186.
Şu iğreti, basit hayat bir oyun ve eğlenceden başka şey değildir. Sakınıp korunanlar
için âhiret yurdu elbette ki daha iyidir. Hâlâ aklınızı işletemeyecek misiniz?
6/32.
Onların malları da evlatları da seni imrendirmesin. İş sadece şudur: Allah
onlara şu iğreti hayatta azap etmeyi ve canlarının küfre sapmış bir halde
çıkmasını istiyor. 9/55.
Allah, dilediği kimse için rızkı alabildiğine açar da sınırlayıp kısar da.
İğreti dünya hayatıyla sevinip şımardılar. Oysaki dünya hayatı, âhirete oranla
sadece küçük bir nimetlenme. 13/26.
Benliğini, sabah akşam yüzünü isteyerek rablerine yalvaranlarla beraber tut.
İğreti dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırıp
uzaklaştırma.
Ve sakın, kalbini bizim zikrimizden / Kur'anımızdan gafil
koyduğumuz, boş arzularına uymuş kişiye boyun eğme. Böylesinin işi hep
aşırılıktır. 18/28.
Onlardan bazı çiftlere, kendilerini imtihan etmek için iğreti hayatın süsü
olarak verdiğimiz nimetlere gözlerini dikme! Rabbinin rızkı hem daha hayırlı
hem daha süreklidir. 20/131.
Bilmiyorum, belki de o, sizin için bir fitnedir. Belirli bir süreye kadar bir
nimetlendirmedir. 21/111.
Şu iğreti dünya hayatı, bir eğlence ve oyundan başka şey değil. Âhiret yurduna
gelince, asıl hayat işte odur. Ah, bilebilselerdi! 29/64.
Şu iğreti dünya hayatı, sadece bir oyun ve eğlencedir. Eğer iman eder
korunursanız, Allah, ödüllerinizi verecek ve sizden mallarınızı istemeyecektir.
47/36.
Bilin ki, şu iğreti dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden, bir süsten, aranızda
bir övünmeden, mallarda ve evlatlarda çoğalma yarışından başka şey değildir.
Bir yağmur misali ki, çıkardığı bitkiler çiftçilerin hoşuna gider. Ama biraz
sonra o ot kurur, sapsarı kesildiğini görürsün. Nihayet bir ot ufantısı haline
gelir. Âhirette şiddetli bir azap var, Allah'tan bir af ve hoşnutluk da var.
Dünya hayatı bir aldanış/gurur aracından başka şey değildir. 57/20.
Hanginizin daha güzel iş yapacağını belirlemek için sizi imtihana çekmek üzere
ölümü ve hayatı yaratan O'dur. Azîz'dir O, Gafûr'dur. 67/2.
Kötülüklere cesaretle dalanlar sanıyorlar mı ki, biz kendilerini, iman edip
hayra ve barışa yönelik işler yapanlarla aynı tutacağız. Hayatları ve ölümleri
onlarla aynı mı olacak?! Ne kötü hüküm veriyorlar bunlar! 45/21.
MKA.
2/155****: Kavram Olarak,
Din: İnsanın Yaratılış Amacı- Deneme (Sınav). Bak: 2/155-156; 3/186; 4/29;
6/44, 53, 165; 7/172-174, 179; 8/28; 10/14; 11/7, 118-119; 16/65-69, 93; 17/21;
18/7; 21/35; 23/114-115; 25/44; 29/1-6; 33/7; 35/39; 39/49-50; 40/6; 45/22;
46/18; 47/31; 49/13; 50/16; 51/56; 53/31-32, 39; 57/4: 58/7; 64/15; 67/2; 72/6;
75/14; 76/1-3; 79/35; 80/24; 86/1-4; 90/4.
2/155****: İNSANIN YARATILIŞ AMACI: DENEME (SINAV):
Göklerde ne var yerde ne varsa Allah'ındır. Bu, Allah'ın; yaptıklarıyla kötülük
sergileyenleri cezalandırması, güzel davranıp güzel düşünenleri de güzellikle
ödüllendirmesi içindir. Öyle kişilerdir ki onlar, günahın büyüklerinden ve
iğrençliklerden çekinip kaçınırlar. Bazı küçük sürçmeler hariç. Hiç kuşkusuz,
senin Rabbin affı geniş olandır. Sizi en iyi bilen O'dur: Hem sizi topraktan
oluşturduğu zaman hem de annelerinizin karınlarında ceninler halinde
bulunduğunuz zaman. O halde kendi kendinizi temize çıkmış göstermeyin; kimin
sakındığını en iyi bilen O'dur. 53/31-32.
Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur. 53/39.
Hadi, bakıversin insan, kendi yiyeceğine! 80/24.
Gerçek şu ki insan, öz benliği üzerine yönelmiş keskin ve derin bir bakıştır;
75/14.
Yemin olsun ki, insanı biz yarattık. Nefsinin ona neler fısıldadığını da biz
biliriz. Biz ona, şah damarından daha yakınız. 50/16.
Biz insanı gerçekten bir sıkıntı ve zorluk içinde yarattık. 90/4.
Yemin olsun göğe ve Târık'a; o, gece gelene/o, tokmak gibi vurana/o, çıkıverip
de yürek hoplatana. Nereden bileceksin sen nedir Târık? Parlayan, ışığıyla
karanlığı delen yıldızdır o. Hiçbir benlik yoktur ki, üzerinde bir koruyucu / bir
bekçi bulunmasın. 86/1-4.
Hani Rabbin, Âdemoğullarından, bellerinden zürriyetlerini alıp onları öz
benliklerine şahit tutarak sormuştu: 'Rabbiniz değil miyim?' Onlar:
'Rabbimizsin, buna tanıklık ederiz.' demişlerdi. Kıyamet günü, 'biz bundan
habersizdik' demeyesiniz. Şöyle de demeyesiniz: 'Daha önce atalarımız şirke
batmıştı. Biz de onların ardından gelen bir soyuz. Gerçeği çiğneyenler yüzünden
bizi helak mı edeceksin?' Biz, ayetleri işte bu şekilde ayrıntılı kılıyoruz ki,
hakka dönebilsinler. 7/172-174.
Yemin olsun ki biz, insanlardan ve cinlerden birçoğunu cehennem için yarattık.
Kalpleri var bunların, onlarla anlamazlar; gözleri var bunların, onlarla
görmezler; kulakları var bunların, onlarla işitmezler. Davarlar gibidir bunlar.
Belki daha da şaşkın. Gafillerin ta kendileridir bunlar. 7/179.
'Gerçek şu ki, insanlardan bazı erkekler, cinlerden bazı erkeklere/cinlerin
şerrinden bazı erkeklere sığınırlardı da onların şımarıklık ve azgınlığını
artırırlardı.' 72/6.
Yoksa sen bunların çoğunun işittiğini, akledip düşündüğünü mü sanıyorsun? Onlar
hayvanlar gibidirler, hatta yolca, hayvanlardan da şaşkındırlar. 25/44.
Sizi yeryüzünde halefler yapan O'dur. Nankörlük edenin nankörlüğü kendi
aleyhinedir. Kâfirlerin küfrü, Rableri katında öfkeden başka bir şey artırmaz.
Kâfirlerin küfrü hüsran ve yıkımdan başka bir şey artırmaz. 35/39.
Bak nasıl, kimini kimine üstün kıldık! Ama âhiret, dereceler bakımından elbette
daha büyük, lütuflandırma bakımından daha yücedir. 17/21.
Sonra onların ardından yeryüzünde sizi halefler kıldık ki, nasıl iş
yapacağınızı görelim. 10/14.
Eğer Rabbin dileseydi insanları elbette bir tek ümmet yapardı. Ama birbiriyle
tartışmaya devam edeceklerdir. Rabbinin rahmet ettikleri müstesna. O, onları
işte bunun için yaratmıştır. Rabbinin, 'Yemin olsun ben cehennemi, tümden
insanlar ve cinlerle dolduracağım!' sözü tamamlanacaktır. 11/118-119.
O, odur ki, gökleri ve yeri altı günde yaratmıştır. O'nun arşı da su üzerinde
idi. Böyle yapması, iş ve davranış yönünden hanginizin daha güzel olduğunu
belirlemek için sizi denemeye yöneliktir. Sen, 'Kuşkusuz, sizler ölümden sonra
diriltileceksiniz!' dediğinde, küfre batanlar hemen ve kesinlikle şöyle derler:
'Bu apaçık bir büyüden başka şey değildir.' 11/7.
Sizi yeryüzünde öncekilere halefler yapan O'dur. Verdiği nimetlerle sizi
denemek için kiminizi kiminiz üzerine derecelerle yükseltmiştir. Rabbin ceza
verdiğinde çok süratli verir. Ama O, gerçekten çok affedici, çok merhametlidir.
6/165.
Öğütlenmeye çağırıldıkları şeyi unutunca, her şeyin kapılarını üzerlerine
açıverdik. Nihayet, kendilerine verilenle sevinç şımarıklığına daldıkları bir
sırada, ansızın onları yakaladık. Tüm ümitlerini bir anda yitirdiler. 6/44.
Biz böylece onların bir kısmını diğer bir kısmıyla imtihana çektik ki, şunu
söylesinler: 'Allah aramızdan şunlara mı lütufta bulundu?' Allah şükredenleri
daha iyi bilmiyor mu? 6/53.
İnsana bir zorluk/zarar dokunduğunda bize yalvarır yakarır; sonra ona bizden
bir nimet lütfettiğimizde şöyle der: 'Bu bir ilim sayesinde verildi bana!'. Hayır,
öyle değil; o bir fitnedir ama onların çokları bilmiyorlar. Onlardan öncekiler
de bunu söylemişlerdi ama kazandıkları şeyler kendilerine hiçbir yarar
sağlamamıştı. 39/49-50.
İşte böyle! Rabbinin, nankörlüğe sapanlar hakkındaki, 'onlar ateş yâranıdır'
sözü tam gerçekleşti. 40/6.
Ve Allah, gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Ta ki her benlik, kazancının
karşılığıyla, hiç kimse zulme uğratılmaksızın, yüz yüze getirilsin. 45/22.
Ben, cinleri ve insanları bana ibadet etmeleri / benim için iş yapıp değer
üretmeleri dışında bir şey için yaratmadım. 51/56.
İşte bunlar, kendilerinden önce gelip geçmiş cin ve insan ümmetleri içinde,
üzerlerine azap hak olanlardır. Hiç kuşkusuz onlar, hüsrana uğrayanlardır.
46/18.
Biz, yeryüzündeki şeyleri ona bir süs yaptık ki, insanları, içlerinden hangisi
amel yönünden daha güzeldir diye imtihan edelim. 18/7.
Allah, gökten bir su indirdi de onunla, ölümünden sonra yeryüzüne hayat verdi.
Kuşkusuz, bunda kulak verip dinleyen bir topluluk için mutlaka bir mucize
vardır. Hayvanlarda da sizin için kesin bir ibret vardır. Size onların
karınlarından, fışkı ile kan arasından halis bir süt içiriyoruz ki, içenlerin
boğazlarından kayar gider. Hurmalıkların meyvelerinden, üzümlerden de sarhoş
edici bir içecek ve güzel bir rızık elde edersiniz. İşte bunda, aklını işleten
bir topluluk için kesin bir mucize vardır. Rabbin, balarısına şöyle vahyetti:
'Dağlardan evler edin, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan da...'
'Sonra, meyvelerin her türünden ye de boyun bükerek Rabbinin yollarına koyul.'
Onun karıncıklarından, renkleri çeşit çeşit bir içecek çıkar ki, insanlar için
onda şifa vardır. Derin derin düşünen bir topluluk için, bunda kesin bir mucize
var. 16/65-69.
Allah dileseydi, elbette ki sizi bir tek ümmet yapardı. Ama O, dilediğini
saptırıyor, dilediğini de iyiye ve güzele kılavuzluyor. Yapıp ettiklerinizden
mutlaka sorgu-suale çekileceksiniz. 16/93.
Her canlı, ölümü tadacaktır. Biz bir imtihan olarak sizi şer ile de hayır ile
de deniyoruz. Sonunda bize döndürüleceksiniz. 21/35.
Buyurdu: 'Sadece birazcık kaldınız. Keşke biliyor olsaydınız.' 'Sizi, boş yere
yarattığımızı ve bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?' 23/114-115.
Hanginizin daha güzel iş yapacağını belirlemek için sizi imtihana çekmek üzere
ölümü ve hayatı yaratan O'dur. Azîz'dir O, Gafûr'dur. 67/2.
O gün insan, uğrunda gayret sarf ettiği şeyi hatırlar. 79/35.
Elif, Lâm, Mîm. İnsanlar, inandık demeleriyle kendi hallerine bırakılacaklarını
ve hiçbir imtihana çekilmeyeceklerini mi sandılar! Yemin olsun ki biz, onlardan
öncekileri de fitne yoluyla denemişizdir. Allah, özüyle sözü bir olanları
elbette bilecektir. Ve O, yalancıları da elbette bilecektir. Yoksa o
kötülükleri sergileyenler bizi geçeceklerini mi sandılar! Ne kötü hüküm
veriyorlar! Allah'a kavuşmayı umanlara gelince, şu bir gerçek ki, Allah'ın
belirlediği vakit mutlaka gelecektir. O, Semî'dir, Alîm'dir. Ve kim didinir,
gayret sarfederse hiç kuşkusuz kendi benliği lehine gayret sarfetmiş olur.
Gerçek olan şu ki, Allah, âlemlere muhtaç olmaktan uzak, mutlak bir Ganî'dir.
29/1-6.
İnsan üzerinden, henüz anılan bir şey olmadığı bir süre geçmedi mi zamandan?
Doğrusu, biz insanı karışım olan bir spermden yarattık. Halden hale geçiririz
onu. Sonunda onu işitici, görücü yaptık. Biz onu yola kılavuzladık. Artık ya
şükredici olur ya nankör. 76/1-3.
Yemin olsun ki sizi korku, açlık; mallardan-canlardan-meyvelerden eksiltme
türünden bir şeyle mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele. Onlara bir
ıstırap gelip çattığında şöyle derler: 'Biz Allah içiniz ve sonunda O'na dönüp
gideceğiz.' 2/155-156.
Bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihan aracıdır. Allah'a
gelince, büyük ödül O'nun katındadır. 8/28.
Yemin olsun ki, mallarınızda da canlarınızda da imtihan edileceksiniz. Ve yemin
olsun ki, sizden önce kendilerine kitap verilenlerden de şirke batanlardan da
incitici çok şey dinleyeceksiniz. Sabreder, takvaya sarılırsanız işte bu, iş ve
oluşların en zorlularındandır. 3/186.
Biz, peygamberlerden mîsaklarını almıştık. Senden de mîsak aldık. Nûh'tan,
İbrahim'den, Mûsa'dan, Meryem oğlu İsa'dan, bunların hepsinden kuvvetli bir
sözleşmeyle mîsak aldık; 33/7.
Ey inananlar! Mallarınızı aranızda bâtıl bir yolla / tutarsız bahanelerle
yemeyin. Kendi hoşnutluğunuzla gerçekleşmiş bir ticaret olursa başka. Kendi
canlarınıza kıymayın / intihar etmeyin. Hiç kuşkusuz, Allah, size karşı çok
merhametlidir. 4/29.
Yemin olsun, içinizden gayret gösterip didinenlerle sabredenleri bilinceye
kadar, sizi belalarla imtihan edeceğiz. Haberlerinizi de eleyip tarayacağız.
47/31.
Görmez misin ki Allah, göklerde olanları da yeryüzünde olanları da bilir. Üç
kişi, aralarında fısıldaşmaya görsün, dördüncüleri O'dur; beş kişi fısıldaşmaya
görsün altıncıları O'dur. Bundan az da olsalar çok da olsalar, O mutlaka
onlarla beraberdir; nerede bulunurlarsa bulunsunlar. Sonra onlara, yapıp
ettiklerini kıyamet günü haber verecektir. Allah her şeyi bilmektedir. 58/7.
Ey insanlar! Biz sizi, bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve örfler yoluyla
tanışıp kaynaşasınız diye sizi milletlere, boylara ayırdık. Hiç kuşkusuz, Allah
katında en seçkininiz, sakınılması gereken şeylerden en çok sakınanınızdır.
Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır. 49/13.
Şu da bir gerçek ki, mallarınız ve çocuklarınız bir imtihan aracıdır. Allah'a
gelince, onun katında büyük bir ödül vardır. 64/15.
O, odur ki, göklerle yeri altı günde yarattı, sonra arş üzerinde egemenlik
kurdu. Yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve onda yükseleni bilir. O,
nerede olursanız olun sizinle beraberdir. Allah, işleyip üretmekte
olduklarınızı en iyi şekilde görmektedir. 57/4.
MKA.
2/155*****: Din: İnsanın
Yaratılış Amacı- Deneme (Sınav): Açlık. Bak: 9/120; 16/112; 20/118;
88/7; 106/4.
2/155*****: AÇLIK:
Yemin olsun ki sizi korku, açlık; mallardan-canlardan-meyvelerden eksiltme
türünden bir şeyle mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele. 2/155.
Medine halkına ve çevrelerindeki Bedevî Araplara, Allah resulünden geri
kalmaları ve onu bırakıp da kendi canlarının derdine düşmeleri yakışmaz. Çünkü
Allah yolunda uğrayacakları bir susuzluk, bir yorgunluk, bir açlık, kâfirleri
öfkelendirmek üzere bir yere ayak basmaları, düşmana karşı herhangi bir başarı
kazanmaları durumunda kendileri için, barışa yönelik iyi bir amel mutlaka
yazılacaktır. Allah, güzel düşünüp güzel davrananların ödülünü yitirmez. 9/120.
Allah, şu ülkeyi / medeniyeti de örnek vermiştir: Güvenli, mutlu, huzurlu idi;
rızkı her yandan bol bol gelirdi. Sonra onlar Allah'ın nimetlerine nankörlük
ettiler de Allah kendilerine, sanayi olarak ürettikleri şeyler yüzünden açlık
ve korku elbisesini / birlikteliğini / karmaşasını tattırdı. 16/112.
'Senin burada ne acıkman söz konusudur ne de çıplak kalman.' 20/118.
Ne semirtir ne açlıktan kurtarır. 88/7.
O ki, onları doyurup kurtardı açlıktan ve kendilerini güvene çıkardı korkudan.
106/4.
MKA.
*2/155: Dünyadaki
sınav, her koşul altında SADECE Tanrı'ya kulluk edeceğimizi kanıtlamak için
düzenlenmiştir. (29/2 = İnsanlar, inandık demeleriyle kendi hallerine
bırakılacaklarını ve hiçbir imtihana çekilmeyeceklerini mi sandılar! )
Edip Yüksel - MESAJ Kuran Çevirisi Dipnotlarından Alıntılanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder