İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

15 Mart 2016 Salı

İNSANIN YARATILIŞ AMACI: DENEME (SINAV)




ÜRÜN, SINAMA / DENEME VASITASIDIR:

İMTİHAN-DENENMEK KORKUSU:

HAYAT BİR SINAVDIR, DENEMEDİR, İMTİHANDIR:

İNSANIN YARATILIŞ AMACI: DENEME (SINAV):

AÇLIK:

*2/155: Dünyadaki sınav, her koşul altında SADECE Tanrı'ya kulluk edeceğimizi kanıtlamak için düzenlenmiştir. (29/2 = İnsanlar, inandık demeleriyle kendi hallerine bırakılacaklarını ve hiçbir imtihana çekilmeyeceklerini mi sandılar! )


Bu yazı RESUL KUR'AN'IN KUR'AN TEFSİRİ 2-BAKARA SURESİ 155 ncı ayet ve dip notlarından alıntıdır. 
M. Kemal Adal                        



Olumsuzluklara Karşı Dayanıklı Olma ve Direnme (Sabır): 2/155-157

 İnsanın Yaratılış Amacı: Deneme (Sınav): 2/155
.

Y.N. Öztürk
Yemin olsun ki sizi korku, açlık; mallardan-canlardan-meyvelerden eksiltme türünden bir şeyle mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele.

M. Esed
Muhakkak ki, ölüm tehlikesiyle ve açlıkla, dünya malının, canın ve (alın teri) ürünlerinin kaybı ile sizi sınayacağız. Ama zorluklara karşı sabredenlere iyi haberler müjdele.


Dipnot: 2/155*: Tabiatın (gökler ve yerin) İnsan Hizmetine Verilmesi: Ürün, Sınama / Deneme Vasıtasıdır. Bak: 3/14; 7/130; 18/32-42.



2/155*: ÜRÜN, SINAMA / DENEME VASITASIDIR:

Yemin olsun ki sizi korku, açlık; mallardan-canlardan-meyvelerden eksiltme türünden bir şeyle mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele. 2/155. 

Kadınlara, oğullara, altın ve gümüşten oluşturulmuş yığınlara, salma atlara, davarlara ve ekinlere tutkunlukların sevgisi, insanlar için süslenip püslenmiştir. Tüm bunlar geçici-iğreti hayatın nimetidir. Allah'a gelince, varılacak yerin en güzeli onun yanındadır. 3/14. 

Yemin olsun ki biz, Firavun hanedanını yakalayıp ürün eksikliğiyle senelerce sıktık ki, düşünüp öğüt alabilsinler. 7/130. 

Onlara örnek olarak şu iki adamı ver: Bunlardan birine, üzümlerden oluşan iki bağlık vermiş, bağların çevresini hurmalarla donatmış, aralarına da ekinler serpiştirmiştik. İki bağ da yemişlerini vermiş o adamdan hiçbir şeyi eksik bırakmamıştı. İkisinin ortasından bir de nehir fışkırtmışız. Adamın başka bir geliri de vardı. Bu yüzden, arkadaşlarıyla konuştuğu bir sırada ona şöyle demişti: 'Ben, malca senden zengin, insan unsuru bakımından da güçlü ve onurluyum.' Ve böylece, öz benliğine zulüm ede ede bağlığına girdi. Şöyle konuştu: 'Bunun sonsuza değin yok olacağını sanmıyorum.' 'Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Ama eğer Rabbime döndürülüp götürülürsem, bundan daha iyisini bulacağımdan eminim.' Kendisiyle konuşan arkadaşı ona dedi ki: 'Sen, seni topraktan, sonra meniden yaratıp sonra da bir adam olarak biçimlendiren kudrete nankörlük mü ettin?' 'Lâkin, o Allah benim Rabbimdir. Ve ben, Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam.' 'Bağına girdiğinde, 'Mâşallah, kuvvet yalnız Allah'tandır!' desen olmaz mıydı? Gerçi sen beni, malca ve evlatça senden basit görüyorsun ama Olabilir ki, Rabbim bana senin bağından daha değerlisini verir; seninkinin üzerine de gökten bir âfet gönderir de bağlığın yalçın bir toprak kesilir.' 'Yahut suyu dibe çekilir de bir daha onu isteyemezsin bile.' Derken bütün ürününe el kondu. Bağ sahibi, çardakları üzerine çökmüş bulunan bağ için harcadıklarına vahlanarak avuçlarını ovuşturuyor ve şöyle diyordu: 'Ne olurdu, Rabbime hiç kimseyi ortak koşmasaydım!' 18/32-42.

MKA.



2/155**: Yaratılış ve Varlıklar: İnsanlar: İnsanın Zaafları: Korku: İmtihan-denenmek korkusu. Bak: 3/173, 13/21; 17/31.



2/155**: İMTİHAN-DENENMEK KORKUSU: 

Yemin olsun ki sizi korku, açlık; mallardan-canlardan-meyvelerden eksiltme türünden bir şeyle mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele. 2/155. 

O müminler ki, insanlar kendilerine, 'Halk size karşı bir araya gelmiş, korkun onlardan!' dediklerinde, bu onların imanını artırdı da şöyle söylediler: 'Allah bize yeter. Ne güzel Vekîl'dir O!' 3/173.

Onlar, Allah'ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi ulaştırırlar, Rablerinden korkarlar ve hesabın kötüsünden ürperti duyarlar. 13/21. 

Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da sizi de biz rızıklandırıyoruz. Kuşkusuz, onları öldürmek büyük bir günahtır. 17/31.

MKA.


2/155***: Yaratılış ve Varlıklar: İnsanlar: Hayat: Hayat bir sınavdır, Denemedir, İmtihandır. Bak: 2/212; 3/185-186; 6/32; 9/55; 13/26; 18/28; 20/131; 21/111; 29/64; 45/21; 47/36; 57/20; 67/2.



2/155***: HAYAT BİR SINAVDIR, DENEMEDİR, İMTİHANDIR,

Yemin olsun ki sizi korku, açlık; mallardan-canlardan-meyvelerden eksiltme türünden bir şeyle mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele. 2/155. 

İğreti / sefil hayat küfre sapanlara süslü gösterilmiştir; onlar, iman sahipleriyle alay ederler. Takvaya sarılanlar, kıyamet günü onların tepelerinde olacaktır. Allah, dilediğini hesapsız bir biçimde rızıklandırır. 2/212. 

Her benlik ölümü tadacaktır. Hak ettiğiniz karşılıklar size, kıyamet günü, eksiksiz bir biçimde mutlaka verilecektir. Ateşten uzaklaştırılıp cennete sokulan kesinlikle kurtulmuş olacaktır. İğreti-sefil hayat aldatıcı bir yararlanmadan başka şey değildir. Yemin olsun ki, mallarınızda da canlarınızda da imtihan edileceksiniz. Ve yemin olsun ki, sizden önce kendilerine kitap verilenlerden de şirke batanlardan da incitici çok şey dinleyeceksiniz. Sabreder, takvaya sarılırsanız işte bu, iş ve oluşların en zorlularındandır. 3/185-186. 

Şu iğreti, basit hayat bir oyun ve eğlenceden başka şey değildir. Sakınıp korunanlar için âhiret yurdu elbette ki daha iyidir. Hâlâ aklınızı işletemeyecek misiniz? 6/32. 

Onların malları da evlatları da seni imrendirmesin. İş sadece şudur: Allah onlara şu iğreti hayatta azap etmeyi ve canlarının küfre sapmış bir halde çıkmasını istiyor. 9/55. 

Allah, dilediği kimse için rızkı alabildiğine açar da sınırlayıp kısar da. İğreti dünya hayatıyla sevinip şımardılar. Oysaki dünya hayatı, âhirete oranla sadece küçük bir nimetlenme. 13/26. 

Benliğini, sabah akşam yüzünü isteyerek rablerine yalvaranlarla beraber tut. İğreti dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırıp uzaklaştırma. 

Ve sakın, kalbini bizim zikrimizden / Kur'anımızdan gafil koyduğumuz, boş arzularına uymuş kişiye boyun eğme. Böylesinin işi hep aşırılıktır. 18/28. 

Onlardan bazı çiftlere, kendilerini imtihan etmek için iğreti hayatın süsü olarak verdiğimiz nimetlere gözlerini dikme! Rabbinin rızkı hem daha hayırlı hem daha süreklidir. 20/131. 

Bilmiyorum, belki de o, sizin için bir fitnedir. Belirli bir süreye kadar bir nimetlendirmedir. 21/111.
Şu iğreti dünya hayatı, bir eğlence ve oyundan başka şey değil. Âhiret yurduna gelince, asıl hayat işte odur. Ah, bilebilselerdi! 29/64. 

Şu iğreti dünya hayatı, sadece bir oyun ve eğlencedir. Eğer iman eder korunursanız, Allah, ödüllerinizi verecek ve sizden mallarınızı istemeyecektir. 47/36.

Bilin ki, şu iğreti dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden, bir süsten, aranızda bir övünmeden, mallarda ve evlatlarda çoğalma yarışından başka şey değildir. Bir yağmur misali ki, çıkardığı bitkiler çiftçilerin hoşuna gider. Ama biraz sonra o ot kurur, sapsarı kesildiğini görürsün. Nihayet bir ot ufantısı haline gelir. Âhirette şiddetli bir azap var, Allah'tan bir af ve hoşnutluk da var. Dünya hayatı bir aldanış/gurur aracından başka şey değildir. 57/20. 

Hanginizin daha güzel iş yapacağını belirlemek için sizi imtihana çekmek üzere ölümü ve hayatı yaratan O'dur. Azîz'dir O, Gafûr'dur. 67/2. 

Kötülüklere cesaretle dalanlar sanıyorlar mı ki, biz kendilerini, iman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlarla aynı tutacağız. Hayatları ve ölümleri onlarla aynı mı olacak?! Ne kötü hüküm veriyorlar bunlar! 45/21.

MKA.



2/155****: Kavram Olarak, Din: İnsanın Yaratılış Amacı- Deneme (Sınav). Bak: 2/155-156; 3/186; 4/29; 6/44, 53, 165; 7/172-174, 179; 8/28; 10/14; 11/7, 118-119; 16/65-69, 93; 17/21; 18/7; 21/35; 23/114-115; 25/44; 29/1-6; 33/7; 35/39; 39/49-50; 40/6; 45/22; 46/18; 47/31; 49/13; 50/16; 51/56; 53/31-32, 39; 57/4: 58/7; 64/15; 67/2; 72/6; 75/14; 76/1-3; 79/35; 80/24; 86/1-4; 90/4.



2/155****: İNSANIN YARATILIŞ AMACI: DENEME (SINAV):

Göklerde ne var yerde ne varsa Allah'ındır. Bu, Allah'ın; yaptıklarıyla kötülük sergileyenleri cezalandırması, güzel davranıp güzel düşünenleri de güzellikle ödüllendirmesi içindir. Öyle kişilerdir ki onlar, günahın büyüklerinden ve iğrençliklerden çekinip kaçınırlar. Bazı küçük sürçmeler hariç. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin affı geniş olandır. Sizi en iyi bilen O'dur: Hem sizi topraktan oluşturduğu zaman hem de annelerinizin karınlarında ceninler halinde bulunduğunuz zaman. O halde kendi kendinizi temize çıkmış göstermeyin; kimin sakındığını en iyi bilen O'dur. 53/31-32. 

Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur. 53/39.

Hadi, bakıversin insan, kendi yiyeceğine! 80/24. 

Gerçek şu ki insan, öz benliği üzerine yönelmiş keskin ve derin bir bakıştır; 75/14. 

Yemin olsun ki, insanı biz yarattık. Nefsinin ona neler fısıldadığını da biz biliriz. Biz ona, şah damarından daha yakınız. 50/16. 

Biz insanı gerçekten bir sıkıntı ve zorluk içinde yarattık. 90/4. 

Yemin olsun göğe ve Târık'a; o, gece gelene/o, tokmak gibi vurana/o, çıkıverip de yürek hoplatana. Nereden bileceksin sen nedir Târık? Parlayan, ışığıyla karanlığı delen yıldızdır o. Hiçbir benlik yoktur ki, üzerinde bir koruyucu / bir bekçi bulunmasın. 86/1-4. 

Hani Rabbin, Âdemoğullarından, bellerinden zürriyetlerini alıp onları öz benliklerine şahit tutarak sormuştu: 'Rabbiniz değil miyim?' Onlar: 'Rabbimizsin, buna tanıklık ederiz.' demişlerdi. Kıyamet günü, 'biz bundan habersizdik' demeyesiniz. Şöyle de demeyesiniz: 'Daha önce atalarımız şirke batmıştı. Biz de onların ardından gelen bir soyuz. Gerçeği çiğneyenler yüzünden bizi helak mı edeceksin?' Biz, ayetleri işte bu şekilde ayrıntılı kılıyoruz ki, hakka dönebilsinler. 7/172-174. 

Yemin olsun ki biz, insanlardan ve cinlerden birçoğunu cehennem için yarattık. Kalpleri var bunların, onlarla anlamazlar; gözleri var bunların, onlarla görmezler; kulakları var bunların, onlarla işitmezler. Davarlar gibidir bunlar. Belki daha da şaşkın. Gafillerin ta kendileridir bunlar. 7/179.

'Gerçek şu ki, insanlardan bazı erkekler, cinlerden bazı erkeklere/cinlerin şerrinden bazı erkeklere sığınırlardı da onların şımarıklık ve azgınlığını artırırlardı.' 72/6. 

Yoksa sen bunların çoğunun işittiğini, akledip düşündüğünü mü sanıyorsun? Onlar hayvanlar gibidirler, hatta yolca, hayvanlardan da şaşkındırlar. 25/44. 

Sizi yeryüzünde halefler yapan O'dur. Nankörlük edenin nankörlüğü kendi aleyhinedir. Kâfirlerin küfrü, Rableri katında öfkeden başka bir şey artırmaz. Kâfirlerin küfrü hüsran ve yıkımdan başka bir şey artırmaz. 35/39. 

Bak nasıl, kimini kimine üstün kıldık! Ama âhiret, dereceler bakımından elbette daha büyük, lütuflandırma bakımından daha yücedir. 17/21. 

Sonra onların ardından yeryüzünde sizi halefler kıldık ki, nasıl iş yapacağınızı görelim. 10/14. 

Eğer Rabbin dileseydi insanları elbette bir tek ümmet yapardı. Ama birbiriyle tartışmaya devam edeceklerdir. Rabbinin rahmet ettikleri müstesna. O, onları işte bunun için yaratmıştır. Rabbinin, 'Yemin olsun ben cehennemi, tümden insanlar ve cinlerle dolduracağım!' sözü tamamlanacaktır. 11/118-119. 

O, odur ki, gökleri ve yeri altı günde yaratmıştır. O'nun arşı da su üzerinde idi. Böyle yapması, iş ve davranış yönünden hanginizin daha güzel olduğunu belirlemek için sizi denemeye yöneliktir. Sen, 'Kuşkusuz, sizler ölümden sonra diriltileceksiniz!' dediğinde, küfre batanlar hemen ve kesinlikle şöyle derler: 'Bu apaçık bir büyüden başka şey değildir.' 11/7. 

Sizi yeryüzünde öncekilere halefler yapan O'dur. Verdiği nimetlerle sizi denemek için kiminizi kiminiz üzerine derecelerle yükseltmiştir. Rabbin ceza verdiğinde çok süratli verir. Ama O, gerçekten çok affedici, çok merhametlidir. 6/165.

Öğütlenmeye çağırıldıkları şeyi unutunca, her şeyin kapılarını üzerlerine açıverdik. Nihayet, kendilerine verilenle sevinç şımarıklığına daldıkları bir sırada, ansızın onları yakaladık. Tüm ümitlerini bir anda yitirdiler. 6/44. 

Biz böylece onların bir kısmını diğer bir kısmıyla imtihana çektik ki, şunu söylesinler: 'Allah aramızdan şunlara mı lütufta bulundu?' Allah şükredenleri daha iyi bilmiyor mu? 6/53. 

İnsana bir zorluk/zarar dokunduğunda bize yalvarır yakarır; sonra ona bizden bir nimet lütfettiğimizde şöyle der: 'Bu bir ilim sayesinde verildi bana!'. Hayır, öyle değil; o bir fitnedir ama onların çokları bilmiyorlar. Onlardan öncekiler de bunu söylemişlerdi ama kazandıkları şeyler kendilerine hiçbir yarar sağlamamıştı. 39/49-50. 

İşte böyle! Rabbinin, nankörlüğe sapanlar hakkındaki, 'onlar ateş yâranıdır' sözü tam gerçekleşti. 40/6. 

Ve Allah, gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Ta ki her benlik, kazancının karşılığıyla, hiç kimse zulme uğratılmaksızın, yüz yüze getirilsin. 45/22. 

Ben, cinleri ve insanları bana ibadet etmeleri / benim için iş yapıp değer üretmeleri dışında bir şey için yaratmadım. 51/56. 

İşte bunlar, kendilerinden önce gelip geçmiş cin ve insan ümmetleri içinde, üzerlerine azap hak olanlardır. Hiç kuşkusuz onlar, hüsrana uğrayanlardır. 46/18. 

Biz, yeryüzündeki şeyleri ona bir süs yaptık ki, insanları, içlerinden hangisi amel yönünden daha güzeldir diye imtihan edelim. 18/7. 

Allah, gökten bir su indirdi de onunla, ölümünden sonra yeryüzüne hayat verdi. Kuşkusuz, bunda kulak verip dinleyen bir topluluk için mutlaka bir mucize vardır. Hayvanlarda da sizin için kesin bir ibret vardır. Size onların karınlarından, fışkı ile kan arasından halis bir süt içiriyoruz ki, içenlerin boğazlarından kayar gider. Hurmalıkların meyvelerinden, üzümlerden de sarhoş edici bir içecek ve güzel bir rızık elde edersiniz. İşte bunda, aklını işleten bir topluluk için kesin bir mucize vardır. Rabbin, balarısına şöyle vahyetti: 'Dağlardan evler edin, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan da...' 'Sonra, meyvelerin her türünden ye de boyun bükerek Rabbinin yollarına koyul.' Onun karıncıklarından, renkleri çeşit çeşit bir içecek çıkar ki, insanlar için onda şifa vardır. Derin derin düşünen bir topluluk için, bunda kesin bir mucize var. 16/65-69. 

Allah dileseydi, elbette ki sizi bir tek ümmet yapardı. Ama O, dilediğini saptırıyor, dilediğini de iyiye ve güzele kılavuzluyor. Yapıp ettiklerinizden mutlaka sorgu-suale çekileceksiniz. 16/93.

Her canlı, ölümü tadacaktır. Biz bir imtihan olarak sizi şer ile de hayır ile de deniyoruz. Sonunda bize döndürüleceksiniz. 21/35. 

Buyurdu: 'Sadece birazcık kaldınız. Keşke biliyor olsaydınız.' 'Sizi, boş yere yarattığımızı ve bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?' 23/114-115. 

Hanginizin daha güzel iş yapacağını belirlemek için sizi imtihana çekmek üzere ölümü ve hayatı yaratan O'dur. Azîz'dir O, Gafûr'dur. 67/2. 

O gün insan, uğrunda gayret sarf ettiği şeyi hatırlar. 79/35. 

Elif, Lâm, Mîm. İnsanlar, inandık demeleriyle kendi hallerine bırakılacaklarını ve hiçbir imtihana çekilmeyeceklerini mi sandılar! Yemin olsun ki biz, onlardan öncekileri de fitne yoluyla denemişizdir. Allah, özüyle sözü bir olanları elbette bilecektir. Ve O, yalancıları da elbette bilecektir. Yoksa o kötülükleri sergileyenler bizi geçeceklerini mi sandılar! Ne kötü hüküm veriyorlar! Allah'a kavuşmayı umanlara gelince, şu bir gerçek ki, Allah'ın belirlediği vakit mutlaka gelecektir. O, Semî'dir, Alîm'dir. Ve kim didinir, gayret sarfederse hiç kuşkusuz kendi benliği lehine gayret sarfetmiş olur. Gerçek olan şu ki, Allah, âlemlere muhtaç olmaktan uzak, mutlak bir Ganî'dir. 29/1-6. 

İnsan üzerinden, henüz anılan bir şey olmadığı bir süre geçmedi mi zamandan? Doğrusu, biz insanı karışım olan bir spermden yarattık. Halden hale geçiririz onu. Sonunda onu işitici, görücü yaptık. Biz onu yola kılavuzladık. Artık ya şükredici olur ya nankör. 76/1-3. 

Yemin olsun ki sizi korku, açlık; mallardan-canlardan-meyvelerden eksiltme türünden bir şeyle mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele. Onlara bir ıstırap gelip çattığında şöyle derler: 'Biz Allah içiniz ve sonunda O'na dönüp gideceğiz.' 2/155-156. 

Bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihan aracıdır. Allah'a gelince, büyük ödül O'nun katındadır. 8/28. 

Yemin olsun ki, mallarınızda da canlarınızda da imtihan edileceksiniz. Ve yemin olsun ki, sizden önce kendilerine kitap verilenlerden de şirke batanlardan da incitici çok şey dinleyeceksiniz. Sabreder, takvaya sarılırsanız işte bu, iş ve oluşların en zorlularındandır. 3/186.

Biz, peygamberlerden mîsaklarını almıştık. Senden de mîsak aldık. Nûh'tan, İbrahim'den, Mûsa'dan, Meryem oğlu İsa'dan, bunların hepsinden kuvvetli bir sözleşmeyle mîsak aldık; 33/7.

Ey inananlar! Mallarınızı aranızda bâtıl bir yolla / tutarsız bahanelerle yemeyin. Kendi hoşnutluğunuzla gerçekleşmiş bir ticaret olursa başka. Kendi canlarınıza kıymayın / intihar etmeyin. Hiç kuşkusuz, Allah, size karşı çok merhametlidir. 4/29. 

Yemin olsun, içinizden gayret gösterip didinenlerle sabredenleri bilinceye kadar, sizi belalarla imtihan edeceğiz. Haberlerinizi de eleyip tarayacağız. 47/31.

Görmez misin ki Allah, göklerde olanları da yeryüzünde olanları da bilir. Üç kişi, aralarında fısıldaşmaya görsün, dördüncüleri O'dur; beş kişi fısıldaşmaya görsün altıncıları O'dur. Bundan az da olsalar çok da olsalar, O mutlaka onlarla beraberdir; nerede bulunurlarsa bulunsunlar. Sonra onlara, yapıp ettiklerini kıyamet günü haber verecektir. Allah her şeyi bilmektedir. 58/7. 

Ey insanlar! Biz sizi, bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve örfler yoluyla tanışıp kaynaşasınız diye sizi milletlere, boylara ayırdık. Hiç kuşkusuz, Allah katında en seçkininiz, sakınılması gereken şeylerden en çok sakınanınızdır. Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır. 49/13. 

Şu da bir gerçek ki, mallarınız ve çocuklarınız bir imtihan aracıdır. Allah'a gelince, onun katında büyük bir ödül vardır. 64/15. 

O, odur ki, göklerle yeri altı günde yarattı, sonra arş üzerinde egemenlik kurdu. Yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve onda yükseleni bilir. O, nerede olursanız olun sizinle beraberdir. Allah, işleyip üretmekte olduklarınızı en iyi şekilde görmektedir. 57/4.

MKA.



2/155*****: Din: İnsanın Yaratılış Amacı- Deneme (Sınav): Açlık. Bak: 9/120; 16/112; 20/118; 88/7; 106/4.



2/155*****: AÇLIK:

Yemin olsun ki sizi korku, açlık; mallardan-canlardan-meyvelerden eksiltme türünden bir şeyle mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele. 2/155. 

Medine halkına ve çevrelerindeki Bedevî Araplara, Allah resulünden geri kalmaları ve onu bırakıp da kendi canlarının derdine düşmeleri yakışmaz. Çünkü Allah yolunda uğrayacakları bir susuzluk, bir yorgunluk, bir açlık, kâfirleri öfkelendirmek üzere bir yere ayak basmaları, düşmana karşı herhangi bir başarı kazanmaları durumunda kendileri için, barışa yönelik iyi bir amel mutlaka yazılacaktır. Allah, güzel düşünüp güzel davrananların ödülünü yitirmez. 9/120. 

Allah, şu ülkeyi / medeniyeti de örnek vermiştir: Güvenli, mutlu, huzurlu idi; rızkı her yandan bol bol gelirdi. Sonra onlar Allah'ın nimetlerine nankörlük ettiler de Allah kendilerine, sanayi olarak ürettikleri şeyler yüzünden açlık ve korku elbisesini / birlikteliğini / karmaşasını tattırdı. 16/112.

'Senin burada ne acıkman söz konusudur ne de çıplak kalman.' 20/118. 

Ne semirtir ne açlıktan kurtarır. 88/7. 

O ki, onları doyurup kurtardı açlıktan ve kendilerini güvene çıkardı korkudan. 106/4.

MKA.


 *2/155: Dünyadaki sınav, her koşul altında SADECE Tanrı'ya kulluk edeceğimizi kanıtlamak için düzenlenmiştir. (29/2 = İnsanlar, inandık demeleriyle kendi hallerine bırakılacaklarını ve hiçbir imtihana çekilmeyeceklerini mi sandılar! )


Edip Yüksel - MESAJ Kuran Çevirisi Dipnotlarından Alıntılanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder