YARATMA VE YÖNETMEDE SÜNNETULLAH-3
A. KADER VE KAZA NEDİR?
1. Genel:
2. Kadere İman.
3. Kader ve Kazayı Doğru Anlamak.
4. Hür İrade / Cüz-i İrade.
B. KADER (İLAHİ TAKDİR), ALLAH’TANDIR:
C. ALLAH İRADESİNİ / SÖZÜNÜ SİZ KENDİNİZİ
DEĞİŞTİRMEDİKÇE DEĞİŞTİRMEZ
D. ALLAH'IN SÖZÜ/ İRADESİ KADER'DİR,
DEĞİŞMEZ, DEĞİŞTİRİLEMEZ:
E. AHİRETTEN GERİ DÖNÜŞ DE YOKTUR;
DEĞİŞEBİLME / DEĞİŞTİRME DE YOKTUR:
F. ALLAH'IN SÖZÜ/VAADİ HAKTIR / KESİN
GERÇEKTİR, MUTLAK DOĞRUDUR:
G. ALLAH SÖZÜNE/VAADİNE ASLA TERS DÜŞMEZ,
SÖZÜNDEN ASLA DÖNMEZ:
YARATMA VE YÖNETMEDE SÜNNETULLAH-3
I.
KADER / TAKDİR
VE DEĞİŞTİRME DE SÜNNETULLAH:
A.
KADER VE KAZA NEDİR?
1. Genel:
İslam itikadına göre: “Kader”,
Allah’ın (c.c) İlâhî takdiri ve
“Levh-i mahfuz”da yazdığıdır. “Kaza”, İlâhî takdirin varlık âleminde uygulamasıdır.
Kader; bu âlemin ve ondaki bütün varlıkların
İlâhî hikmete göre yaratılmasında ve varlığının devamında, iş oluş ve olayların
düzenlenmesine esas olan bir Sünnetullah, İlâhî bir ölçü, İlâhî bir kanundur.
Kâinattaki her şey bu İlâhî kanuna tabidir.
Her şeyde ve her yerde “Kader”, yani onu vücuda getiren vasıf ve ölçüler ile
belirli sebepler mevcuttur. Her yaratılış bir sebebe bağlanmıştır:
“Şu bir gerçek ki, biz her şeyi bir ölçüye göre / bir
kaderle yarattık.” (54/kamer/49)
“…her şeyi yaratmış ve her şeye bir ölçü ve oluş tarzı
takdir etmiştir.” ( 25/Furkan/2)
Kader;
Allah’ın, ezelden ebede (sonsuzluğa) kadar olmuş ve olacak her şeyin, her
şeyini ve halini, zamanını ve mekânını, sıfatlarını ve her türlü özelliklerini
bir anda ve bir arada, ezeli ve mutlak
ilmiyle bilip, ezelde ona göre, o mahiyet ve şekilde takdir ve tahdit
etmesidir.
Kaza ise; Allah’ın ezelde mutlak ilmiyle
bilip, irade ve takdir etmiş olduğu şeyleri, zamanı gelince, ilim, irade ve
ezeldeki takdir ve tahditlerine (sınırlamalarına) uygun olarak yaratması
demektir.
“Kader”, İlâhî plandır. “Kaza” ise bu İlâhî planın uygulamasıdır. Her şeyi Allah, ezelde takdir ve
tayin ettiği kaderine, yani İlâhî ölçüye
uygun olarak kaza şeklinde meydana getirir, yaratır.
“…Allah her şey için, bir ölçü / bir kader belirlemiştir”
(65/Talak/3).
Kısacası “Kader”, olmuş, olmakta ve olacak olan “Kaza”ların tamamıdır. (Sadece “kader” kelimesi bazen “kader ve kaza” anlamında da kullanılmış olup, bunun eş anlamlısı olarak “takdir “ veya “ilahi takdir” kelimeleri kullanılagelmiştir.)
2. Kadere İman.
Kader,
Bir iman rüknüdür. Kadere inanmayan da kaderini yaşar. Allah’ın “Kader ve
Kaza”sında İlâhî hikmetler
vardır. Çünkü Allah, her şeyi bir sebep ve hikmete göre yaratır.
3. Kader ve Kazayı Doğru Anlamak.
Burada yanılgıya düşmemek için özellikle doğru
anlaşılması gereken husus şudur:
Allah’ın, yaratmayı insanın
seçim ve tercih sebebine bağladığı “Kaza”da,
sorumlu kişi ve toplumlar, “Kader” planının uygulamasında mecburen bu
şekilde hareket ediyor ve Allah’ın kendilerinin yapacaklarını ezelden mutlak
ilmiyle bilmesi sebebiyle, “Kaza” öyle
yaratılıyor değildir.
Tam aksine, bu sorumlu kişi
ve toplumların hür iradeleriyle nasıl hareket edeceklerini ve “Kaza”nın nasıl
oluşacağını, ezelden, mutlak ilmi ile, zamandan ve mekandan münezzeh olan
Allah’ın bilmesi sebebiyle, “Kader” de öyle takdir edilmektedir.
Yani “Kader”e göre ve ona
uygun yaratılan “Kaza”nın öyle yaratılmasının asıl gerçek sebebi, “Kader”i öyle
olduğu için değildir. Bilakis, “Kader”in öyle yazılışı, ezelden bilinen “kaza”
ların öyle olacağı nedeniyledir.
4. Hür İrade / Cüz-i İrade.
Böyle olduğu
içindir ki:
Allah, İnsanlara akıl, idrak ve hür (cüzi)
irade vermiş, peygamberlerle ve indirip gösterdiği kitaplarla hak ile batılı
ayırmış, istediği ve yasakladıklarını bildirdikten sonra inanç ve davranışında
özgür bırakmış, sevabı ve günahı insanların inanç, seçim ve tercihine göre
amellerine (yapıp ettiklerine) bağlı kılmıştır.
Bu sebeple:
Allah, İnsanların amellerini (yapıp ettiklerini) de insanın hür iradesine bırakmış, azabı ve mükâfatı da insanın çabasındaki kazanımına ve hür iradenin sarfına bağlı kılmıştır ki buna “kesb” denir ve insanın kesbettiği (yapıp ettiği) her şeyi, hayır ve / veya şer de olsa (şerre rızası olmadığı halde Sünnetullah’ı gereğince) yaratmış, aklı ve idraki olan her insanı da kesbinden (yapıp ettiklerinden) sorumlu tutmuştur.
B.
KADER (İLAHİ TAKDİR), ALLAH’TANDIR:
Allah'ın izni
olmadıkça hiçbir kişi ölmez. Vakti belirlenmiş bir yazıdır o. Dünya
çıkarını gözetene ondan veririz; âhiret yararını gözetene de ondan veririz. Şükredenleri ödüllendireceğiz biz. 3. sure (ÂLİ IMRÂN)
145. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)
Sizi bir balçıktan yaratmış olan O'dur. Sonra hüküm verip bir süre belirlemiştir. Belirlenmiş başka bir süre de onun katındadır. Bütün bunlardan sonra siz hâlâ kuşkulanıp duruyorsunuz. 6. sure (EN'ÂM) 2. ayet (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)
O, odur ki, geceleyin sizi öldürür. Gün boyunca neler yapıp neler
kazandığınızı bilir. Sonra, belirlenmiş süre işletilip tamamlansın diye, gün
içinde sizi diriltir. Nihayet O'nadır dönüşünüz. Sonra, yapıp
ettiklerinizi size haber verecektir. 6. sure (EN'ÂM) 60. ayet (Resmi:
6/İniş:55/Alfabetik:20)
Her ümmet için belirlenmiş bir süre vardır. Süreleri dolunca ne bir saat geri kalırlar ne de öne geçerler. 7. sure (A'RAF) 34. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)
De ki onlara: "Hakkımızda Allah'ın yazdığından başkası bize asla
ulaşmaz. O'dur bizim Mevlâ'mız. Yalnız Allah'a güvenip dayansın
inananlar." 9. sure (TEVBE) 51. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
İnsanlar bir tek ümmetten başka değilken ihtilafa düştüler. Eğer Rabbinden bir söz öne geçmemiş olsaydı, tartışıp durdukları konuda aralarında hüküm verilir / iş mutlaka bitirilirdi. 10. sure (YÛNUS) 19. ayet (Resmi: 10/İniş:51/Alfabetik:109)
Bu, budur! Rabbinin yoldan çıkanlar hakkındaki, "Onlar
iman etmezler!" sözü gerçekleşmiştir. 10. sure (YÛNUS) 33. ayet (Resmi:
10/İniş:51/Alfabetik:109)
De ki: "Ben kendime bile
Allah'ın istediği dışında bir zarar verme yahut
yarar sağlama gücünde değilim. Her
ümmetin bir eceli var. Ecelleri geldiğinde bir saat geri de kalamazlar,
ileri de gidemezler." 10. sure (YÛNUS) 49.
ayet (Resmi: 10/İniş:51/Alfabetik:109)
Af dileyin Rabbinizden; sonra
da tövbe ile O'na yönelin ki, belirlenmiş bir
süreye kadar sizi güzel bir nimetle nimetlendirsin ve her farklı derece
sahibine hak ettiği ödülü versin. Eğer yüz çevirirseniz, o takdirde sizi
büyük bir günün azabıyla korkuturum. 11. sure (HÛD) 3. ayet
(Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38)
Yerde hiçbir debelenen yoktur ki, rızkı Allah'ın üzerinde
olmasın. O, onun karar kıldığı noktayı da bilir, emanet edildiği yeri de.
Herşey, apaçık bir Kitap'tadır. 11. sure (HÛD) 6. ayet
(Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38)
Biz onu, sadece belirli bir süre
için erteliyoruz. 11. sure (HÛD) 104.
ayet (Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38)
Yakub
şunu da söyledi: "Oğullarım, bir tek kapıdan girmeyin, ayrı ayrı
kapılardan girin. Gerçi ben, Allah'ın takdir
ettiği bir şeyi sizden savamam, hüküm yalnız Allah'ındır.
Yalnız O'na dayandım ben, yalnız O'na güvenip dayansın tevekkül
sahipleri." 12. sure (YÛSUF) 67. ayet (Resmi: 12/İniş:53/Alfabetik:110)
Kendisiyle, dağların
yürütüldüğü yahut yerkürenin parçalandığı yahut ölülerin konuşturulduğu bir
Kur'an mı olsaydı! Hayır, iş ve oluşun tümü
Allah'ındır. İman edenler hâlâ ümidi
kesip anlamadılar mı ki, Allah dileseydi elbette insanlara tümden
hidayet verirdi. O küfre sapanlara gelince, sanayi
olarak ürettiklerinin sonucu halinde başlarına gülle, tokmak türünden belalar
inmeye devam edecek yahut o belalar onların yurtlarının yakınına konacak. Ta,
Allah'ın vaadi gelinceye değin. Allah, vaadine asla ters
düşmez. 13. sure (RA'D) 31. ayet (Resmi: 13/İniş:87/Alfabetik:85)
Yemin olsun, biz senden önce de resuller gönderdik, onlara da eşler ve evlatlar verdik. Hiçbir resul, Allah'ın izni olmadıkça herhangi bir mucize getiremez. Her süre için bir yazı vardır. 13. sure (RA'D) 38. ayet (Resmi: 13/İniş:87/Alfabetik:85)
Yemin olsun,
sizin önden gidenlerinizi bilmişizdir; yemin olsun, geriye kalanları
da bilmişizdir. 15. sure (HİCR) 24. ayet (Resmi: 15/İniş:54/Alfabetik:36)
Allah'ın emri geldi. Onunla yüz yüze gelmekte acele etmeyin. Tüm varlığın tespih ettiğidir o Allah. Arınmıştır onların şirk koştuklarından. 16. sure (NAHL) 1. ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)
Eğer Allah,
insanları zulümlerine karşı cezalandırsaydı, yeryüzünde debelenen bir şey
bırakmazdı. Ama öyle yapmıyor, onları belirli bir süreye kadar
erteliyor. Süreleri geldiğinde ise ne bir saat geri kalırlar ne de öne
geçebilirler. 16. sure (NAHL) 61.
ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)
Hiçbir kent / medeniyet dışta kalmamak üzere, kıyamet gününden önce hepsini ya helâk edeceğiz yahut da şiddetli bir azapla azaplandıracağız. İşte bu, Kitap'ta satır satır yazılmış bulunuyor. 17. sure (İSRÂ) 58. ayet (Resmi: 17/İniş:50/Alfabetik:46)
Görmediler mi ki, o, gökleri
ve yeri yaratan Allah, kendilerinin benzerlerini yaratmaya da Kaadir'dir. Onlar için bir süre belirlemiştir, bunda kuşku
yok. Ama zalimler, inkârdan başka bir şeyde direnmiyorlar. 17. sure (İSRÂ) 99.
ayet (Resmi: 17/İniş:50/Alfabetik:46)
O affedici, o rahmet sahibi Rabbin, onları, kazandıkları yüzünden hesaba çekseydi, kendileri için azabı mutlaka çabuklaştırırdı. Böyle olmamıştır, ama onlar için, hiçbir kaçıp kurtulma imkânı bulamayacakları bir hesap sorma zamanı öngörülmüştür. 18. sure (KEHF) 58. ayet (Resmi: 18/İniş:69/Alfabetik:54)
İşte sana bir yığın kent / medeniyet. Zulme saptıklarında onları helâk ettik. Onları helâk etmek için de bir süre belirlemiştik. 18. sure (KEHF) 59. ayet (Resmi: 18/İniş:69/Alfabetik:54)
Dedi: "İşte böyle!
Rabbin buyurdu ki: 'O benim için çok kolaydır. Böyle olması onu, insanlara bir
mucize ve bizden bir rahmet yapmamız içindir. Hükme
bağlanmış bir iştir bu." 19. sure (MERYEM) 21.
ayet (Resmi: 19/İniş:44/Alfabetik:63)
Eğer
Rabbin tarafından daha önce söylenmiş bir söz,
belirlenmiş bir süre olmasaydı, bunlar için de helâk kaçınılmaz olurdu. 20. sure (TÂHÂ) 129. ayet (Resmi:
20/İniş:45/Alfabetik:96)
Bu Kur'an'ı
sana farz kılan, elbette ki seni vaat edilen yere / belirlenen sona
götürecektir. De ki:
"Hidayeti getireni de açık bir sapıklık içinde olanı da en iyi Rabbin
bilir." 28. sure (KASAS) 85. ayet (Resmi: 28/İniş:49/Alfabetik:53)
Allah'a
kavuşmayı umanlara gelince, şu bir gerçek ki, Allah'ın
belirlediği vakit mutlaka gelecektir. O, Semî'dir, Alîm'dir. 29. sure (ANKEBÛT) 5.
ayet (Resmi: 29/İniş:85/Alfabetik:8)
Azabı senden çarçabuk
istiyorlar. Eğer belirlenmiş bir süre olmasaydı,
azap onlara elbette gelmiş olacaktı. Fakat o, hiç farkında olmadıkları bir
sırada kendilerine ansızın geliverecektir. Bunda kuşku yok. 29. sure (ANKEBÛT) 53.
ayet (Resmi: 29/İniş:85/Alfabetik:8)
Biz dileseydik, her benliğe hidayetini elbette verirdik. Fakat benden şu
yolda söz hak olmuştur: "Yemin
olsun, cehennemi tamamıyla cinlerden ve insanlardan dolduracağım." 32. sure (SECDE) 13.
ayet (Resmi: 32/İniş:75/Alfabetik:92)
De ki: "Eğer ölümden yahut öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size hiçbir yarar sağlamaz. Böyle bir durumda sadece azıcık / az bir süre nimetlendirilirsiniz." 33. sure (AHZÂB) 16. ayet (Resmi: 33/İniş:97/Alfabetik:4)
De ki: "Eğer ölümden yahut öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size hiçbir yarar sağlamaz. Böyle bir durumda sadece azıcık / az bir süre nimetlendirilirsiniz." 33. sure (AHZÂB) 16. ayet (Resmi: 33/İniş:97/Alfabetik:4)
De ki: "Size bir gün vaat edilmiştir; ondan ne bir saat geri kalabilirsiniz ne de ileri
geçebilirsiniz." 34. sure (SEBE') 30.
ayet (Resmi: 34/İniş:58/Alfabetik:91)
Allah sizi bir topraktan,
sonra bir spermden yarattı; sonra sizi çiftler haline getirdi. O'nun ilmi dışında, bir dişi ne hamile olur ne de
doğurur. Yaşayan bir varlığa daha çok ömür verilmesi de onun ömründen biraz
azaltılması da mutlaka bir Kitap'ta yazılıdır. Bu, Allah için
gerçekten çok kolaydır. 35. sure (FATIR) 11.
ayet (Resmi: 35/İniş:43/Alfabetik:24)
Eğer Allah, insanları,
kazandıkları yüzünden hesaba çekseydi, yerkürenin sırtında hiçbir canlı
bırakmazdı. Ne var ki, onları belirli bir süreye
kadar, ecelleri gelinceye kadar erteliyor. Allah, kullarını iyice görmektedir. 35. sure (FATIR) 45.
ayet (Resmi: 35/İniş:43/Alfabetik:24)
Ancak bizden bir rahmet
olarak bir süreye kadar daha
nimetlensinler diye kurtarılırlar. 36. sure (YÂSÎN) 44.
ayet (Resmi: 36/İniş:41/Alfabetik:108)
Allah,
canları, ölümleri sırasında alır, ölmeyenleri de uykuları sırasında. Sonra,
haklarında ölüm hükmü verdiklerini alıkoyar; ötekileri, belirlenen bir süreye kadar salıverir. Bunda, iyice düşünen bir toplum için
elbette ibretler vardır. 39. sure (ZÜMER) 42.
ayet (Resmi: 39/İniş:59/Alfabetik:114)
İşte böyle! Rabbinin,
nankörlüğe sapanlar hakkındaki, "onlar ateş
yâranıdır" sözü tam gerçekleşti. 40. sure (MÜ'MİN) 6.
ayet (Resmi: 40/İniş:60/Alfabetik:69)
O, O'dur ki; sizi önce
topraktan, sonra bir spermden, sonra bir embriyodan yarattı. Sonra sizi bebek
olarak annelerinizin karnından çıkarıyor, sonra güçlü çağınıza ulaşasınız ve
nihayet ihtiyarlar olasınız diye sizi yaşatıyor. İçinizden bir kısmı daha önce
vefat ettiriliyor. Tüm bunlar, belirlenen bir
süreye ulaşasınız ve aklınızı
işletesiniz diyedir. 40. sure (MÜ'MİN) 67.
ayet (Resmi: 40/İniş:60/Alfabetik:69)
Yemin olsun, biz Mûsa'ya
Kitap'ı verdik de onda ihtilafa düşüldü! Eğer Rabbinden
bir söz geçmiş olmasaydı, aralarında iş mutlaka bitirilirdi. Hiç
kuşkusuz, onlar, Kur'an hakkında, sürekli işkillendiren bir kuşku içindedirler. 41. sure (FUSSİLET)
45. ayet (Resmi: 41/İniş:61/Alfabetik:30)
Yoksa onların, dinden, Allah'ın izin vermediği
şeyi kendileri için yasalaştıran ortakları mı var? Kesin
ayrıma ilişkin söz olmasaydı, aralarında
hüküm mutlaka verilirdi. O zalimler var ya, onlar için acıklı bir azap
öngörülmüştür. 42. sure (ŞÛRÂ) 21. ayet (Resmi: 42/İniş:62/Alfabetik:95)
Katımızdan bir
emir olarak. Hiç kuşkusuz
biz, resuller göndeririz, 44. sure (DUHÂN) 5.
ayet (Resmi: 44/İniş:64/Alfabetik:19)
Allah'tan başka tanrı
olmadığını kuşkusuzca bil! Hem kendi günahın için hem de mümin erkeklerle mümin
kadınlar için af dile. Allah sizin, dönüp
dolaşacağınız yeri de varıp ulaşacağınız yeri de bilir. 47. sure (MUHAMMED)
19. ayet (Resmi: 47/İniş:99/Alfabetik:64)
Ve
yardık / fışkırttık yeryüzünü pınar pınar. Sonunda kesin
ölçülere bağlanmış bir oluş üzere birleşti sular. 54. sure (KAMER) 12.
ayet (Resmi: 54/İniş:37/Alfabetik:52)
Bilinen bir
günün buluşma vakti / buluşma yerinde
mutlaka bir araya getirileceklerdir. 56. sure (VÂKIA) 50.
ayet (Resmi: 56/İniş:46/Alfabetik:107)
Ölümü
aranızda biz takdir ettik. Biz
önüne geçilecekler değiliz. 56. sure (VÂKIA) 60.
ayet (Resmi: 56/İniş:46/Alfabetik:107)
Yeryüzünde ve
kendi benliklerinizde meydana gelen hiçbir musibet yoktur ki, biz onu
yaratmadan önce bir Kitap'ta belirlenmiş olmasın.
Bu, Allah için çok kolaydır. 57. sure (HADÎD) 22.
ayet (Resmi: 57/İniş:112/Alfabetik:33)
Allah, süresi
gelmiş olan bir canı geriye asla bırakmaz! Ve Allah, yapıp etmekte olduklarınızı çok iyi haber
almaktadır. 63. sure (MÜNÂFİKÛN) 11. ayet (Resmi: 63/İniş:103/Alfabetik:72)
Ve
onu hiç beklemediği yönden rızıklandırır. Kim Allah'a dayanıp güvenirse O, ona
yeter. Hiç kuşkusuz, Allah, emrini yerine
getirecektir. Allah her şey için bir ölçü/bir kader belirlemiştir. 65. sure (TALÂK) 3.
ayet (Resmi: 65/İniş:100/Alfabetik:98)
Allah, günahlarınızı affetsin
ve sizi belirli bir süreye kadar ertelesin. Çünkü Allah'ın
eceli geldiğinde ertelenmez. Bir bilebilseydiniz!" 71. sure (NÛH) 4. ayet
(Resmi: 71/İniş:71/Alfabetik:83)
Hiç
kuşkusuz, o ayırma ve hüküm günü kesin olarak
belirlenmiştir. 78. sure (NEBE) 17.
ayet (Resmi: 78/İniş:80/Alfabetik:79)
C.
ALLAH İRADESİNİ / SÖZÜNÜ SİZ KENDİNİZİ DEĞİŞTİRMEDİKÇE
DEĞİŞTİRMEZ
Her biri için onu önünden ve arkasından izleyen gözcüler vardır ki, kendisini Allah'ın emrine bağlı olarak koruyup denetlerler. Gerçek şu ki Allah, bir toplumun mâruz kaldığı şeyleri, onlar, birey olarak içlerindekini / birey olarak kendilerine ilişkin olanı değiştirmedikçe, değiştirmez. Allah bir topluma bir perişanlık dileyince de artık onu geri çevirecek bir güç yoktur. Ve onlar için Allah'ın berisinden koruyucu bir dost da olamaz. 13. sure (RA'D) 11. ayet (Resmi: 13/İniş:87/Alfabetik:85)
"Benim huzurumda söz değiştirilmez ve ben kullara
asla zulmetmem." 50. sure (KAF) 29.
ayet (Resmi: 50/İniş:34/Alfabetik:49)
Bu böyledir. Çünkü Allah bir topluma lütfettiği nimeti, o toplum birey
olarak içlerindekini / birey olarak kendilerine ilişkin olanı değiştirmedikçe,
değiştirmemiştir. Ve Allah, iyice işiten, gereğince bilendir. 8. sure (ENFÂL) 53.
ayet (Resmi: 8/İniş:93/Alfabetik:22)
D.
ALLAH'IN SÖZÜ/ İRADESİ KADER'DİR, DEĞİŞMEZ, DEĞİŞTİRİLEMEZ:
Yemin olsun ki, senden önce
de resuller yalanlanmış ama yalanlanmalarına, eziyet görmelerine
sabretmişlerdi. Nihayet yardımımız onlara ulaştı. Allah'ın
kelimelerini değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur. Yemin olsun, elçi olarak
gönderilenlerin haberinden bir kısmı sana da gelmiştir. 6. sure (EN'ÂM) 34.
ayet (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)
Gözünüzü açın!
Allah'ın velîleri için hiçbir korku yoktur. Tasaya da düşmezler onlar. Onlar
inanmış, takvaya sarılmışlardır. Dünya hayatında da âhirette de müjde vardır
onlara. Allah'ın kelimelerinde değişme / değiştirme
olmaz. İşte budur o büyük kurtuluş. 10. sure (YÛNUS)
62-64. ayet (Resmi: 10/İniş:51/Alfabetik:109)
O kentin izleri / işaretleri, hâlâ işleyen bir yol üzerindedir. 15. sure (HİCR) 76.
ayet (Resmi: 15/İniş:54/Alfabetik:36)
O
peygamber, müminlere öz benliklerinden daha dost, daha yakındır. Onun eşleri de
o müminlerin anneleridir. Anne tarafından akraba olanlar da Allah'ın
Kitabı'nda, birbirlerine diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar.
Ancak yakın dostlarınız için örfe uygun bir vasiyette bulunmanız müstesnadır. Bu, Kitap'ta satırlara geçirilmiştir. 33. sure (AHZÂB) 6.
ayet (Resmi: 33/İniş:97/Alfabetik:4)
İnananlardan öyle
erler vardır ki, Allah'a verdikleri sözde sadakatle dururlar. Onlardan
bazısı adadığını yerine getirdi, bazısı da bekliyor. Sözlerini
asla değişmediler. 33. sure (AHZÂB) 23.
ayet (Resmi: 33/İniş:97/Alfabetik:4)
Yeryüzünde kibirlendi ve
kötülük tezgâhladılar. Oysaki tezgâhlanan kötülük, sahibinden başkasını
kuşatmaz. Öncekilerin başına gelenlerden başkasını mı bekliyorlar? Allah'ın yol ve yönteminde değişme asla bulamazsın!
Allah'ın yol ve yönteminde döneklik de bulamazsın! 35. sure (FATIR) 43.
ayet (Resmi: 35/İniş:43/Alfabetik:24)
Bu,
Allah'ın öteden beri işleyip duran yolu yöntemidir.
Allah'ın yol ve yönteminde hiçbir değişme bulamazsın. 48. sure (FETİH) 23.
ayet (Resmi: 48/İniş:109/Alfabetik:27)
E.
AHİRETTEN GERİ DÖNÜŞ DE YOKTUR; DEĞİŞEBİLME / DEĞİŞTİRME DE
YOKTUR:
Ah bir görsen, ateşin başında durdurulup da şöyle dediklerini: "Ne
olurdu, geri gönderilsek, Rabbimizin ayetlerini yalanlamasak ve müminlerden
oluversek.” İşin doğrusu şu: Önceden gizlemekte
oldukları karşılarına dikildi. Geri gönderilselerdi yasaklandıkları şeyi
mutlaka yineleyeceklerdi. Doğrusu, onlar, tam yalancıdırlar. 6. sure (EN'ÂM) 27-28. ayet (Resmi: 6/İniş:55/
Alfabetik:20)
"Keşke bir dönüşünüz daha olsaydı da müminlerden olabilseydik."
26. sure (ŞUARA) 102.
ayet (Resmi: 26/İniş:47/Alfabetik:94)
Günahkârları, Rablerinin huzurunda başlarını eğmiş olarak şöyle
derken bir görsen:
"Rabbimiz; gördük, duyduk, geri gönder bizi ki hakka ve barışa yönelik iyi
iş yapalım. Artık kesin olarak inanıyoruz." 32. sure (SECDE) 12.
ayet (Resmi: 32/İniş:75/Alfabetik:92)
Feryat edip
dururlar orada: "Rabbimiz, çıkar bizi de önceden yaptığımızdan başka şey
yapalım. Barışa ve
hayra yönelik iyi bir iş yapalım." Sizi biz,
öğüt alanın öğüt alacağı bir süre ömürlendirmedik mi? Uyarıcı da geldi size.
Hadi, tadın bakalım azabı! Zalimler için hiçbir yardımcı yok artık. 35. sure (FATIR) 37.
ayet (Resmi: 35/İniş:43/Alfabetik:24)
Azabı gördüğünde şöyle de konuşacaktır: "Bana bir kez daha imkan verilseydi de güzel düşünüp
güzel davrananlardan olsaydım!" 39. sure (ZÜMER) 58.
ayet (Resmi: 39/İniş:59/Alfabetik:114)
Allah'ın saptırdığına, O'ndan
başka dost yoktur. Zalimlerin, azapla yüz yüze
geldiklerinde, "Geri dönüşe bir yol yok mu?" diye söylendiklerini
göreceksin. 42. sure (ŞÛRÂ) 44. ayet (Resmi: 42/İniş:62/Alfabetik:95)
Sizden birine
ölüm gelip de, "Ey
Rabbim, yakın bir süreye kadar beni geciktirseydin de içtenliğimi belgelemek
için bir şeyler vererek iyilik ve barış sevenler olsaydım!" demesinden önce, size rızık olarak verdiklerimizden
dağıtın. 63. sure (MÜNÂFİKÛN) 10. ayet (Resmi: 63/İniş:103/ Alfabetik:72)
F.
ALLAH'IN SÖZÜ / VAADİ HAKTIR / KESİN GERÇEKTİR, MUTLAK
DOĞRUDUR:
Allah'tır O, ilah yoktur O'ndan başka. Hakkında hiçbir kuşku bulunmayan kıyamet gününde, hepinizi muhakkak bir araya toplayacaktır. Hadis / söz bakımından, Allah'tan daha sadık kim olabilir? 4. sure (NİSA) 87. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)
İnanıp
hayra ve barışa yönelik işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere
sokacağız. Sonsuza değin kalacaklardır orada. Allah'ın
şaşmaz vaadidir bu. Söz söyleme bakımından Allah'tan daha doğru ve tutarlı kim
olabilir? 4. sure (NİSA) 122. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)
Gökleri ve yeri hak olarak
yaratan da O'dur. "Ol!" dediği gün, hemen oluverir. Sözü haktır O'nun. Sûra üfleneceği gün de mülk ve
yönetim O'nundur. Âlim'dir, görünmeyeni de görüneni de bilen O'dur. O'dur
Hakîm, O'dur Habîr. 6. sure (EN'ÂM) 73. ayet (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)
Allah,
müminlerin canlarını ve mallarını, karşılığında kendilerine cennet vermek üzere
satın almıştır. Allah yolunda çarpışırlar da öldürürler, öldürülürler. Allah'ın; Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da kendi üzerine
hak olarak yazdığı bir vaattır bu. Ahdine, Allah'tan daha vefalı kim var? Perçinlediğiniz
bu antlaşmanızdan ötürü müjdeler olsun size. İşte budur o büyük başarının ta
kendisi. 9. sure (TEVBE) 111. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
Gözünüzü açın, göklerde ve
yerde ne varsa Allah'ındır! Gözünüzü açın, Allah'ın
vaadi haktır! Ama onların çokları bilmiyorlar. 10. sure (YÛNUS) 55.
ayet (Resmi: 10/İniş:51/Alfabetik:109)
arada Nûh, Rabbine yakardı da dedi ki: "Rabbim, oğlum benim ailemdendi! Senin vaadin elbette haktır. Sen hâkimlerin, hükmü en güzel
verenisin." 11. sure (HÛD) 45.
ayet (Resmi: 11/İniş:52/ Alfabetik:38)
Yeminlerinin tüm gücüyle,
"Allah ölen kimseyi diriltmez" diye Allah'a yemin ettiler. Hayır, öyle değil. Öleni diriltmek O'nun üzerinde hak bir
vaattır, fakat insanların çokları bilmezler. 16. sure (NAHL) 38.
ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)
Dedi: "Bu, Rabbimden bir
rahmettir. Rabbimin vaadi gelince onu yerle bir
eder. Ve Rabbimin vaadi haktır." 18. sure (KEHF) 98.
ayet (Resmi: 18/İniş:69/Alfabetik:54)
Allah; sizin,
iman edip hayra ve barışa yönelik iyilikler yapanlarınıza şu vaatte bulunmuştur: Onlardan öncekileri halef kıldığı gibi onları da
yeryüzünde mutlaka halef kılacak. Onlar için beğenip seçtiği dinlerini yine
onlar için güç kaynağı yapacak, onları korkularının arkasından mutlaka güvene
ulaştıracak. Bana kulluk / ibadet edecekler, hiçbir şeyi bana ortak
koşmayacaklar. Bundan sonra nankörlük edenlerse,
yoldan sapanların ta kendileridir. 24. sure (NÛR) 55.
ayet (Resmi: 24/İniş:102/Alfabetik:84)
Onlar
için orada, diledikleri her şey sürekli vardır. Bu,
Rabbin üzerinde sorumluluğu üstlenilen bir vaattir. 25. sure (FURKÂN) 16.
ayet (Resmi: 25/İniş:42/Alfabetik:29)
O
halde, sabret! Kuşkun olmasın ki, Allah'ın vaadi
haktır. İmanı kemale ermemişler seni hafifliğe sevk etmesinler/seni
küçümseyemeyeceklerdir. 30. sure (RÛM) 60.
ayet (Resmi: 30/İniş:84/Alfabetik:87)
İman edip hayra ve barışa
yönelik fiiller sergileyenlere gelince, onlar için nimetlerle dolu cennetler
vardır. Sürekli kalacaklardır orada. Allah'ın
hak vaadidir bu. Azîz'dir, Hakîm'dir O. 31. sure (LOKMAN) 8-9. ayet (Resmi:
31/İniş:57/Alfabetik:59)
Ey insanlar, Allah'ın vaadi haktır! O halde iğreti dünya hayatı sizi
sakın aldatmasın! O yaman aldatıcı, o çok gururlu, sizi sakın Allah ile
aldatmasın. 35. sure (FATIR) 5. ayet (Resmi: 35/İniş:43/ Alfabetik:24)
İşte böyle! Rabbinin, nankörlüğe sapanlar hakkındaki, "onlar
ateş yâranıdır" sözü tam gerçekleşti. 40. sure (MÜ'MİN) 6. ayet (Resmi: 40/İniş:60/Alfabetik:69)
Öyleyse sabret! Kuşkun olmasın ki, Allah'ın vaadi haktır. Günahın
için af dile. Akşam ve sabah, Rabbini överek tespih et! 40. sure (MÜ'MİN) 55.
ayet (Resmi: 40/İniş:60/Alfabetik:69)
Sen sabret!
Çünkü Allah'ın vaadi haktır.
Onları tehdit ettiğimiz şeyin bir kısmını belki sana gösteririz, belki de seni
vefat ettiririz. Sonunda onlar bize döndürülecekler. 40. sure (MÜ'MİN) 77.
ayet (Resmi: 40/İniş:60/Alfabetik:69)
Hani, size, "Hiç kuşkusuz, Allah'ın vaadi haktır, kıyamet saatinde de
şüphe yoktur" dendiğinde, siz şöyle demiştiniz: "Saat nedir, bilmiyoruz.
Sadece bir şeyler var sanıyoruz; kesin bir bilgimiz olmadığı için
inanmıyoruz." 45. sure (CÂSİYE) 32.
ayet (Resmi: 45/İniş:65 /Alfabetik:15)
Birisi de ana babasına:
"Yazık size, benden önce bir yığın nesil gelip geçtiği halde, siz bana,
benim diriltileceğimi mi söylüyorsunuz?" dedi. Onlarsa; Allah'a sığınarak, "Yazıklar olsun; inansana,
Allah'ın vaadi haktır" diye vahlanınca o şöyle dedi: "Bu,
öncekilerin masallarından başkası değil!" 46. sure (AHKAF) 17.
ayet (Resmi: 46/İniş:66/Alfabetik:3)
Ve
cennet, takva sahiplerine yaklaştırılmıştır; hiç uzak değildir. İşte size vaat edilen budur. Allah'a sürekli
yönelen, korunması gerekeni koruyan herkese... Görmediği halde Rahman'dan ürperen
ve Allah'a yönelik bir kalp getiren herkese... Esenlikle girin oraya!
Sonsuzlaşma günüdür bu. Orada onlar için istedikleri her şey var. Katımızda ise
dahası da var. 50. sure (KAF) 31-35. ayet (Resmi: 50/İniş:34/Alfabetik:49)
O iş ve oluşu bölüştürenlere yemin olsun ki, Hiç kuşkusuz, o
size vaat olunan kesinlikle doğrudur. Ve
din, şaşmaz bir olgudur. 51. sure (ZÂRİYÂT)
4-6. ayet (Resmi: 51/İniş:67/Alfabetik:111)
Ey insanlar! Rabbinizden
korkun! Herhangi bir şeyde babanın, evladı; evladın da babası yerine karşılık
ödemeyeceği günden ürperin! Allah'ın vaadi haktır;
dünya hayatı sizi sakın aldatmasın. O yaman aldatıcı, sakın sizi Allah ile
aldatmasın! 31. sure (LOKMAN) 33.
ayet (Resmi: 31/İniş:57/Alfabetik:59)
G.
ALLAH SÖZÜNE / VAADİNE ASLA TERS DÜŞMEZ, SÖZÜNDEN ASLA
DÖNMEZ:
Ey
Rabbimiz! Bizi doğruya ve güzele yönelttikten sonra kalplerimizi bozup eğriltme
ve bize katından bir rahmet bağışla. Sen, yalnız sen Vahhâb'sın, bol bol
bağışta bulunansın. Ey Rabbimiz! Sen Câmî'sin; insanları varlığında kuşku bulunmayan
bir günde mutlaka toplayacaksın. Allah, sözünü
yerine getireceği yer ve zamanı asla şaşırmaz. 3. sure (ÂLİ IMRÂN)
8-9. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)
"Ey Rabbimiz! Resullerin aracılığıyla bize vaat
etmiş olduğunu da bize ver, kıyamet günü bizi rezil etme. Sen, vaadine asla ters düşmezsin." 3. sure (ÂLİ IMRÂN)
194. ayet (Resmi: 3/İniş:94/ Alfabetik:7)
Kendisiyle, dağların
yürütüldüğü yahut yerkürenin parçalandığı yahut ölülerin konuşturulduğu bir
Kur'an mı olsaydı! Hayır, iş ve oluşun tümü Allah'ındır. İman edenler hâlâ
ümidi kesip anlamadılar mı ki, Allah dileseydi elbette insanlara tümden hidayet
verirdi. O küfre sapanlara gelince, sanayi olarak ürettiklerinin sonucu halinde
başlarına gülle, tokmak türünden belalar inmeye devam edecek yahut o belalar
onların yurtlarının yakınına konacak. Ta, Allah'ın vaadi gelinceye değin. Allah, vaadine asla ters düşmez. 13. sure (RA'D) 31.
ayet (Resmi: 13/İniş:87/Alfabetik:85)
Sakın Allah'ı, resullerine verdiği söze ters düşer sanma. Allah
Azîz'dir, intikam da alır. 14. sure (İBRÂHİM) 47.
ayet (Resmi: 14/İniş:72/Alfabetik:40)
Senden aceleyle azabı
istiyorlar: Allah, vaadine asla ters düşmez.
Şu da bir gerçek ki Rabbinin katındaki bir gün, sizin saymakta olduğunuzun bin
yılı gibidir. 22. sure (HAC) 47. ayet (Resmi: 22/İniş:88/Alfabetik:32)
Elif,
Lâm, Mîm. Yenilgiye uğratıldı Rûm. Yeryüzünün en yakın / en alçak bir yerinde.
Ama onlar yengilerinin ardından galip duruma geçecekler, Birkaç yıl içinde. İş
/ oluş / hüküm, önünde de sonunda da Allah'ındır. Onların galibiyet gününde
müminler ferahlayacaklar, Allah'ın yardımıyla. Dilediğine yardım eder O!
Azîz'dir, Rahîm'dir O. Allah'ın vaadi bu! Allah
kendi vaadine ters düşmez. Ne var ki, insanların çokları bilmiyorlar. 30. sure (RÛM) 1-6.
ayet (Resmi: 30/İniş:84/Alfabetik:87)
Üzerine azap sözü hak olanı, ateşe dalmış olanı sen mi kurtaracaksın? Hayır, kurtaramazsın! Rablerinden korkanlara gelince, onlar için
üst üste bina edilmiş odalar var; altlarından ırmaklar akar. Allah'ın vaadidir bu, Allah vaadine ters düşmez.
39. sure (ZÜMER)
19-20. ayet (Resmi: 39/İniş:59/Alfabetik:114)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder