Yaşar Nuri Öztürk
22
Şubat 2016, 09:43
Kur’an, iki imansızlıktan
söz etmektedir:
Bu imansızlık
açık bir inkârdır. Kişi, mertçe ve açıkça inanmadığını söyler ve onun
inanmadığına inananlardan hiçbir çıkar sağlamaya tenezzül ve tevessül etmez. Zaten etseydi,
inanmadığını açıkça söylemezdi. Bu inkârı sergileyenlere ‘inkârcı’ dendiğini
hepimiz biliriz.
2. NİTELİKLİ İMANSIZLIK:
Bu imansızlık
türü, birincinin aksine, maskeli, ikiyüzlü, namerttir. Biricik sermayesi, Allah
ile aldatmaktır.
Bizim geleneksel Emevî güdümlü tefsir geleneğimiz bu ikinci tür imansızlığa
hiç değinmez. Bu imansızlığı bir büyük
devrimle insanlığın önüne koyan Maun suresi, işte bunun içindir ki, dinciliğin âdeta
kör kuyulara gömdüğü bir mesaj olmuştur. İnsanlık, özellikle Türk insanı
o mesajı, şu satırları yazan adam sayesinde tanıdı.
Peki, bundan niçin çekindiler? Çekindiler çünkü yeryüzünde Allah’ın avukatı
gibi dolaşıp Peygamber’in bile kullanmadığı birçok yetkiyi kullanarak
insanların dinleri-imanları hakkında kalite kontrolü yapan ve bundan saltanat
ve iktidar devşiren ‘Allah ile aldatanlar’ zümresi, nitelikli imansızlığın
bilinmemesi sayesinde saltanat sürüyor.
‘Nitelikli imansızlık, Kur’an’ın o en büyük mucizelerinden biri olan Mâûn
suresinde tanıtılmıştır.
Kur’an, din adına tevessül ve teşebbüs edilen en büyük insanlık suçu olan nitelikli imansızlığı deşifre ediyor, yerlere çalıyor.
Kur’an, birçok
ayetinde ‘imansızlığı’ veya ‘sıradan imansızlığı’ anlatıp tanıtmıştır. Mâûn
suresinde ise öteki imansızlıklardan çok daha ağır ve tehlikeli bir imansızlık
tanıtılıyor. Nitelikli imansızlık, gerçek müminlerin aldatılması ve soyulması
sayesinde yaşayan bir imansızlık şeklidir. Ve onu sadece Mâûn suresi deşifre
etmektedir.
Mâûn suresinin
söylediğini, alışılmış Emevî oyunlarıyla veya parantez içi ilavelerle
saptırmadan, olduğu gibi söylediğinizde, ortaya çıkan tablo dehşet
vericidir:
Namazlı niyazlı birtakım riyakârların takva maskeli görüntülerine rağmen,
dinsiz-imansız, olabilecekleri Kur’an’ın tanıklığıyla tespit edilmiş oluyor.
Daha çarpıcı bir ifadeyle, din ile dincilik, dindar ile dinci farkı ortaya
konmuş oluyor.
Maun suresi bize
en zalim dinsizlik türünün dinci dinsizlik olduğunu göstermek gibi, insan
aklının asla keşfedemeyeceği bir yardımda daha bulunuyor.
Dincilik, esası itibariyle kılık değiştirmiş bir dinsizlik türüdür.
Kur’an, bunu insanlığın irfan ve idrakine ulaştırmıştır, göstermiştir. Ne
yazık ki insanoğlu bu mucize uyarıdan bugüne kadar ders alamamıştır.
Ve insanlık bu
hayatî dersi alamadığı içindir ki, dinsizlik dendiğinde sadece inkârcılığı,
ateizmi, deizmi, din düşmanlığını vs. aklına getirmekte, pusuda saklanan ve en
şerir zararları ‘din maskesi’ altında veren dincilik dinsizliğinin farkında
bile olamamaktadır.
Herkesin bildiği
inkârcı dinsizliğin tahribi, dincilik dinsizliğinin tahribi yanında bir hiçtir.
İnkârcı dinsizliğin tahribi dinci dinsizliğin tahribinden daha az yıkıcı, daha
kısa sürelidir.
Dinci dinsizlik, dini Allah’ın iradesine uygun olarak yaşamak isteyenlere
rahat yüzü göstermemekte, onların dinin mensubu olduğunu kabul etmemekte,
onları dindışı ilan ederek kararsızlık ve perişanlığa itmektedir:
Bu bela, bu kahır, bu alçaklık sadece ve sadece dinci dinsizlik tarafından
üretilmektedir.
http://www.aydinlikgazete.com/imansizligin-iki-turu-ustune-makale,63087.html
Selam...
T.C. / M. Kemal Adal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder