Deyim, izleyici ve
okuyucularımın…
Her yaş ve meslekten
yüzlerce insan, dert yanıyor. Konu, din. Dertleri, beklentileri, özlemleri, sitemleri, şikâyetleri
var insanların. Hepsinin ortak yanı, daha doğrusu ortak acısı, şu noktada
düğümleniyor: Anlayış, şefkat, merhamet,
ilgi ve sıcaklık beklediğimiz din adına horlanıyor, itiliyor, dışlanıyoruz.
Din, kin aracı yapılıyor.
Devam ediyorlar:
Cuma’da, Bayram’da ruhumuzu yıkamak ve Allah’a yaklaşmak
için gittiğimiz camilerde âdeta, ‘Allah adına saldırı’ya uğruyoruz.
Kalplerimizin çöp tenekesi, bedenlerimizin cehennem kütüğü, çocuklarımızın
şeytanın askeri olduğunu söyleyen din görevlileri var. Sürekli camide
görmediklerini, açık veya örtülü biçimde kâfir ilan ediyorlar.
Din hizmetlerinden
emekli bir dostum şöyle yakınıyordu: “50 yıla yakın zamandır, görevli veya cemaat olarak,
camiye devam ediyorum. Şu son zamanlarda, öyle insanlar dinliyorum ki, beni
zaman zaman ‘camiye bir daha gelmeyeyim’ düşüncesine itiyorlar. Bunlar, din
adına konuşandan çok, camiye gelenleri dışarıdakilere karşı kışkırtan miting
konuşmacılarına benziyorlar.”
Evet, böyle söylüyorlar izleyicilerim,
okuyucularım ve ekliyorlar: Neden, güzelin ve mutluluğun habercileri yerine, öfkenin sırtlanlarını
dinliyoruz. Bunlar, Allah’ın dinini anlatan rahmet sözcüleri mi yoksa cehennem
müfettişleri mi? Ölümsüz güzelliğin insana uzanan eli, bunlar mıdır? Din bu
mudur? Özellikle, İslam bu mudur?





YOZLAŞMANIN ÜÇ ANA SEBEBİ

1. Kaynaktan sapma,
2. Emperyalizm-sömürgecilik-despotizm baskıları,
3. Siyasal sömürü.
Kaynaktan sapma, diğer
bir deyimle, Kur’an’dan uzaklaşma, Peygamberimizden hemen sonra başlamış ve 4-5 asır
sonra İslam toplumlarının, Kur’an adına ortaya sürülen söz yığınlarına teslim olmalarıyla
sonuçlanmıştır. Sizin bugün din adına
karşılaştığınız tavır ve kişiler, başlangıcı 7-8 yüzyıl geriye giden bir
yozlaşmanın günümüzdeki belirişleridir.
Emperyalizm-sömürgecilik-despotizmin
baskılarına gelince; bunlar, ilk ikisi dıştan,
üçüncüsü içten olmak üzere, yüzyılı aşkın bir zamandan beri Müslümanları kahır
ve zulüm altında inletmiştir. Müslümanların duyguları bu
inleme sırasında bilenmiş ve iç dünyaları hınç, eziklik, öfke ve nefretle
dolmuştur.
Siyasal sömürü; bilgisizlik, yozlaşma ve ezilmişlik sonucu sergilenen katı ve
İslam dışı tavrı, kendi çıkarlarını sürdürmek için beslemekte ve din diye
pazarlamaktadır. Bu sömürü, 60 yılı aşkın bir zaman ülke içi hesaplarla
kotarıldıktan sonra, son yıllarda çeşitli dış güçlerin katılım ve güdümleriyle
yol alma sürecine girmiştir.
Din adına cehennem
müfettişliği yapanları dinlerken bunları düşünmekte yarar vardır kanısındayız.




Hiç yorum yok:
Yorum Gönder