GELENEKSEL KABULLER ile KUR’AN’IN ÖĞRETTİĞİ
NEBİ ve RESUL KAVRAMLARI ARASINDAKİ ÇELİŞKİLER VE SONUÇLARI
DİKKAT ve İLGİNİZE:
BU YAZI, KAMUOYU NEZDİNDE (yanında,
huzurunda, gözetiminde) ALENİ OLARAK; TDV (Türkiye Diyanet Vakfı) Başkanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı,
Müftülükler, İmam ve Hatipler ile İlahiyat Fakülteleri ilgililerin; konuya aşina araştırmacı, yazar ve
akademisyenlerin GEREĞİ İÇİN TETKİK VE TAKDİRLERİNE;
gerçeğin peşindeki Müminlerin ve Aydınların da BİLGİLERİNE sunulmuştur.
gerçeğin peşindeki Müminlerin ve Aydınların da BİLGİLERİNE sunulmuştur.
Türkçe meallerde, çevirilerde, farsça “PEYGAMBER” olarak çevrilen,
KUR’AN’DAKİ “NEBİ” ve “RESUL” kavramlarının, TDV
(Türkiye Diyanet Vakfı) İSLAM
ANSİKLOPEDİSİNDE yazılı olan tanımları ile
anlamları ve bunlarla ilgili verilen bilgilerin bir kısmı (GELENEKSEL KABULLER), Arapça
KUR’AN’DAKİ “NEBİ” ve “RESUL” kelimelerini içeren “muhkem ayetler” ile
çelişkilidir.
M. Kemal Adal
1.NEBİ VE RESUL KAVRAMLARI İLE İLGİLİ OLARAK, TDV İSLAM ANSİKLOPEDİSİNDE PEYGAMBER
MADDESİNDEKİ YAZILI TANIMLAR VE BİR KISIM BİLGİLER (GELENEKSEL KABULLER):
a. “Kur’an’da …. ,
nebî ile resul arasında bir farkın bulunmadığına işaret edilmiştir.” (*1)
b. “Kur’an’da
geçen nebî ve resul kavramlarının aynı anlamda kullanılmasına (*2) karşılık, hadislerde nebî ile resul arasında farklılık bulunduğu, resullerin ( sayısının 313’e (veya 315),
nebîlerin ise 124.000’e ulaştığı belirtilmiş (Müsned, V, 187, 266; Buhârî, “Tevḥîd”,
19), bu
da kitap ve şeriat verilenlerin RESUL, onların getirdiği kitapla dine davet
etmesi için vahiy verilen elçilerin ise NEBÎ olduğuna işaret kabul edilmiştir
.” Ancak hadislerin çoğunda…..kullanımlar dikkate alınarak genel anlamda hadislerde de nebî ile
resul arasında fark gözetilmediği söylenebilir..... Rivayetlerin sahih olanlarının
Kur’an’a aykırı bilgiler içermediğini düşünüp hadislerde
de nebî ile resul arasında fark gözetilmediğini, buna aykırı bilgiler içeren
rivayetlerin ise problemli olduğunu kabul etmek gerekir” (*3)
c. Kelâm İlminde Peygamber.
Kelâm ilminde NEBÎ ile RESUL kavramları hakkında değişik
tanımlar yapılmıştır.
Tercih edilen tanıma
göre:
RESUL, “Allah’ın vahiy yoluyla kitap ve şeriat
verdiği ve bunları insanlara tebliğ etmekle görevlendirdiği elçi”, (*4)
NEBÎ ise “Allah’ın, resullerine
indirdiği kitap ve şeriata inanmaya insanları davet etmesi için vahiy
verdiği, bunları tebliğ etmekle görevlendirdiği kişi” (* 5)anlamına
gelir.
Mu‘tezile
kelâmcılarına göre:
RESUL
ile NEBÎ arasında fark yoktur (*6) ve her ikisi de “Allah’ın vahiy yoluyla yeni
bir şeriat verip bunu insanlara tebliğ etmekle görevlendirdiği elçi” demektir. (*7)
Kelâmcıların
çoğunluğu, Allah’ın yeni bir elçiyi mutlaka yeni bir şeriatı tebliğ amacıyla
göndermesini hikmete daha uygun bulmuştur (Bâkıllânî, s.
42).
Nebî ile resulü farklı
iki kavram sayan Ehl-i
sünnet kelâmcıları bu konuda değişik görüşler ileri sürmüştür.
(1). Nebî
resulden daha genel bir anlam taşır.
Nebî Allah’ın belli bir
konuya ilişkin bilgileri vahiy yoluyla bildirdiği insandır ve aldığı vahiyleri başkalarına tebliğ
etmekle yükümlü değildir.(*8) Bu tür vahiyler alan kadın nebîler de vardır. Resul ise daha özel bir anlam taşır, buna göre her resul nebîdir, fakat her nebî resul değildir. (*9)
(2). Nebî Allah’ın kendisine kitap ve şeriat göndermediği
elçisidir. İnsanları,
önceki dönemde veya yaşadığı çağda kitap ve şeriat verilen bir resulün dinine
davet etmekle yükümlüdür.(*10) Resul ise Allah’ın yeni bir kitap ve şeriat gönderdiği
kişi olup önceki resullerin kitap ve şeriatını tamamen veya kısmen geçersiz
kılabilir. (*11)
(3). NEBÎ
Allah’ın sadece müminlere gönderdiği elçi iken RESUL
kâfirleri hak dine davet etmek üzere görevlendirilen kimsedir. (*12)
…
YAZMAKTADIR.
(Bakınız: TDV (Türkiye Diyanet
Vakfı) İSLAM ANSİKLOPEDİSİNDEKİ PEYGAMBER
MADDESİNDEN ALINTILANMIŞTIR - MKA.)
Başlık konusunu
açıklamak, yukarıda yazılı olan, BİR KISIM ÖRNEK
(MİSAL) OLARAK ALINMIŞ BU ALINTILAR üzerinden yapılacaktır
d. ÖZETLE,
NEBİ VE RESUL KAVRAMLARI İLE İLGİLİ OLARAK, TDV İSLAM ANSİKLOPEDİSİNDE PEYGAMBER MADDESİNDEKİ YAZILI TANIMLAR VE BİR KISIM
BİLGİLERDE (GELENEKSEL KABULLERDE):
(1). Kur’an’da nebî ile resul
arasında bir farkın bulunmadığına işaret edildiği, (*1)
(2). “Kur’an’da geçen nebî ve resul kavramlarının aynı anlamda
kullanılmasına (*2) karşılık hadislerde nebî ile resul arasında
farklılık bulunmasına rağmen, hadislerin
çoğunda kullanımlar dikkate alındığında genel anlamda hadislerde de nebî ile
resul arasında fark gözetilmediği söylenebilirse de, Rivayetlerin sahih olanlarının
Kur’an’a aykırı bilgiler içermediğini düşünüp hadislerde
de nebî ile resul arasında fark gözetilmediği, buna aykırı bilgiler içeren
rivayetlerin ise problemli olduğunu kabul etmek gerektiği,
(*3)
(3). KELÂM İLMİNDE nebî ile resul kavramları
hakkında değişik tanımlar yapıldığı;
(a). TERCİH EDİLEN TANIMA GÖRE:
Resul’ün, “Allah’ın vahiy
yoluyla kitap ve şeriat verdiği ve bunları insanlara tebliğ etmekle
görevlendirdiği elçi”,(*4)
Nebî’nin ise “Allah’ın, resullerine indirdiği kitap ve şeriata inanmaya
insanları davet etmesi için vahiy verdiği, bunları tebliğ etmekle
görevlendirdiği kişi” (*5) anlamına geldiği;
(b). MU‘TEZİLE KELÂMCILARINA GÖRE:
Resul
ile Nebî arasında fark olmadığı,(*6)
Her
ikisinin de “Allah’ın vahiy yoluyla yeni
bir şeriat verip bunu insanlara tebliğ etmekle görevlendirdiği elçi” olduğu;
(*7)
(c). NEBÎ İLE RESULÜ FARKLI İKİ
KAVRAM SAYAN EHL-İ SÜNNET KELÂMCILARINA GÖRE
:
Nebî’nin Allah’ın belli bir konuya ilişkin bilgileri vahiy
yoluyla bildirdiği insan olduğu ve Allah’tan aldığı vahiyleri başkalarına tebliğ etmekle yükümlü olmadığı, (*8)
Her resul’ün nebî olduğu, fakat her nebînin resul olmadığı, (*9)
Nebî’nin Allah’ın kendisine kitap ve şeriat
göndermediği elçisi olduğu, İnsanları, önceki dönemde veya yaşadığı çağda kitap ve şeriat verilen
bir resulün dinine davet etmekle yükümlü tutulduğu,(*10)
Resul’un
ise ise Allah’ın
yeni bir kitap ve şeriat gönderdiği kişi olup önceki resullerin kitap ve
şeriatını tamamen veya kısmen geçersiz kılabildiği, (*11)
Nebî’nin Allah’ın sadece müminlere gönderdiği elçisi
olduğu, Resul’ün ise kâfirleri hak dine davet etmek üzere görevlendirildiği
(*12)
İFADE EDİLMİŞTİR.
BU
İFADELER İLE KUR’AN ARASINDA ÇELİŞME (
= Önerme, yargı, kavram ve terimlerin birbirini
tutmama durumu) VARDIR.
2.NEBİ VE RESUL KAVRAMLARI
İLE İLGİLİ OLARAK, TDV İSLAM ANSİKLOPEDİSİNDE PEYGAMBER MADDESİNDEKİ YAZILI TANIMLAR VE BİR KISIM
BİLGİLER (GELENEKSEL KABULLER) HAKKINDA KUR’AN’DAKİ ÖĞRETİ:
a .Çelişen konular ve Konu ile ilgili BEYYİNAT: (“beyyine”ler / ”Gerçeği
kanıtlayan kesin delil” ler) aşağıdadır:
(1). ARAPÇA KUR’AN’IN İKİ AYRI
LAFIZLARI (sözleri,
kelimeleri) OLAN NEBİ VE RESUL KAVRAMLARININ ANLAM
VE TANIMLARI DA FARKLIDIR
مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَا اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلٰـكِنْ رَسُولَ
اللّٰهِ وَخَاتَمَ النَّبِيّٖنَ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَیْءٍ عَلٖيمًا
Okunuş: Ma kane muhammedun eba
ehadim mir ricalikum ve lakir rasulellahi ve
hatemen nebiyyin ve kanellahu bi kulli şey'in alima.
Y.N. Öztürk: Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin
babası değildir; O, Allah'ın resulü ve nebilerin
sonuncusudur. Allah her şeyi gereğince biliyor.
M. Esed: (Ve bilin ki, ey müminler,) Muhammed sizin
erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir, fakat o, Allah'ın
Elçisi ve bütün peygamberler'in sonuncusu'dur. Ve Allah her şeyi
hakkıyla bilendir.
وَاذْكُرْ فِى الْكِتَابِ مُوسٰى اِنَّهُ كَانَ مُخْلَصًا
وَكَانَ رَسُولًا نَبِيًّا
Okunuş: Vezkur fil kitabi musa, innehu kane
muhlesav ve kane rasulen nebiyya. (=
hem resul / Allah’ın elçisi; hem nebi / Peygamber / Allah’ın habercisi )
Y.N.
Öztürk: Kitap'ta Mûsa'yı da an. Çünkü
o, içtenlik ve dürüstlüğe erdirilmişti ve o bir
resul(= Allah’ın
elçisi), bir peygamber(=nebi)di.
M.
Esed: Ve bu kitapta Musa'yı da an.
Doğrusu, o da seçilmiş biriydi. (Allah'ın) haberci
elçilerindendi.(=
nebi / peygamber olan resullerindendi)
[BEYYİNE- 1 ] ve [BEYYİNE- 2]
deki içinde “NEBİ”
(Peygamber /Allah’ın habercisi / haber alan ) ve “RESUL” (Allah’ın Elçisi) kelimelerin birlikte
geçtiği, SADECE BU İKİ MUHKEM (anlamı açık, kolay anlaşılır) AYET
BİLE, KUR’AN’DA GEÇEN NEBİ VE
RESUL KELİMELERİ ARASINDA BİR FARKIN OLDUĞUNUN ANLAŞILMASINA Beyyine (gerçeği kanıtlayan
kesin delil)olarak
YETERLİDİR.
KUR’AN’DAKİ farklı ayetlerde nebi veya resul olarak
tek başına geçen ARAPÇA KUR’AN LAFIZLARI (sözleri, kelimeleri) OLAN NEBİ
VE RESUL KELİMELERİNİN / KAVRAMLARININ ANLAM VE TANIMLARI DA FARKLIDIR
AHZAP
33/40, MERYEM 19/51, Ayetlerinden de
anlaşilacaği gibi Meallerde
/ Türkçe çevirilerde, Nebi ve Resul kelimeleri yerine kullanılan PEYGAMBER kelimesinin Kur’an’daki
anlamının lafzı, NEBİ (=Allah’ın habercisi,) kelimesidir. [BEYYİNE-1,2,3]
AHZAP
33/40, MERYEM 19/51, Ayetlerinden de açıkça anlaşıldığı gibi, Hz.
Muhammed (as) ve Hz. Musa (as) hem NEBİ (Peygamber
/ Allah’ın habercisi) ve hem de RESÜL dür (=Allah’ın
elçisidir, Haberi ulaştıran, tebliğ edendir.) [BEYYİNE-1,2,3]
Ayrıca aşağıdaki ve başka ayetlerle de Nûh, İbrâhim, İsmâil,
Mûsâ, Hârûn, Îsâ ve Muhammed, hem resul hem nebî olarak
[= resulen nebiyya (= nebi resuller/ peygamber resuller) olarak] nitelendirilmiştir. Buradan da Nebi / peygamber olan resullerden başka Nebi / peygamber
olmayan resullerin de var olduğu anlaşılır.
[BEYYİNE-1,2,3]
19/49.İbrahim, onlardan ve Allah dışında kulluk
ettiklerinden uzaklaşınca, ona İshak'ı ve Yakub'u bağışladık ve hepsini
peygamber (nebiyya = nebi)
yaptık.
19/50:
Onlara, rahmetimizden nimetler bağışladık. Ve kendileri için yüksek bir
doğruluk dili oluşturduk.
19/51:
Kitap'ta Mûsa'yı da an. Çünkü o, içtenlik ve
dürüstlüğe erdirilmişti ve o bir resul, bir
peygamberdi. (resulen
nebiyya = nebi olan resul / peygamber olan resul)
19/52:
Ona Tûr'un sağ tarafından seslendik. Onu, fısıldaşan kimse kadar yaklaştırdık.
19/53:
Rahmetimizden ona kardeşi Hârun'u bir peygamber (nebiyya = nebi) olarak armağan ettik.
19/54:
Kitap'ta İsmail'i de an. Çünkü o, vaadinde
sadıktı; bir resuldü, bir peygamberdi. . (resulen
nebiyya = nebi olan resul / peygamber olan resul)
19/55:
Ailesine namazı, zekâtı emrederdi. Rabbi katında hoşnutluk kazanmış bir
kişiydi.
19/56:
Kitap'ta İdris'i de an. Çünkü o, özü sözü
tam uyuşan bir kişiydi, bir peygamberdi. (nebiyya
= nebi)
19/57:
Onu yüce bir mekâna yükselttik.
19/58:
İşte bunlar, Allah'ın kendilerine nimet
lütfettiği peygamberlerdendir. (nebiyyine
= nebilerden) Âdem'in soyundan, Nûh'la
birlikte taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail'in soyundan, kılavuzluk edip seçtiğimiz
kimselerden. Kendilerine Rahman'ın ayetleri okunduğunda, ağlayarak secdelere
kapanırlardı.
[BEYYİNE-
3] 19.
sure (MERYEM) 49 - 58. Ayetlerde, adı geçen Allah’ın
seçtiği kişilerin hepsinin PEYGAMBER (NEBİ=
ALLAH’IN HABERCİSİ) olduğu bildirilmektedir.
PEYGAMBER (SÖZLÜK TANIMI=NEBİ, ALLAH’IN
HABERCİSİ)
پيغامبر
Allah’tan vahiy yoluyla aldığı bilgileri ve emirleri
tebliğ etmek, muhataplarını hak dine çağırmakla görevlendirilen
yüksek vasıflı kimsedir. ( bk. NÜBÜVVET).
AHZAP
33/40, MERYEM 19/51, MERYEM 19/ 49-58 Ayetlerinden de anlaşilacaği
gibi Meallerde / Türkçe
çevirilerde, Nebi ve Resul kelimeleri yerine kullanılan PEYGAMBER kelimesinin Kur’an’daki
anlamının lafzı, NEBİ (=Allah’ın habercisi,) kelimesidir. [BEYYİNE-
1,2,3]
BÜTÜN PEYGAMBERLER, NEBİ
(ALLAH’IN HABERCİSİ)’DİR.
AHZAP
33/40, MERYEM 19/51, MERYEM 19/ 49-58 Ayetlerinden de anlaşılacağı
gibi Yine bu iki ayetten de açıkça anlaşıldığı gibi, Hz. Muhammed (as) ve
Hz. Musa (as) hem NEBİ (Peygamber / Allah’ın habercisi) ve hem de RESÜL dür (=Allah’ın elçisidir, Haberi
ulaştıran, tebliğ edendir. [BEYYİNE-1,2,3]
Ayrıca aşağıdaki ve başka ayetlerle de Nûh, İbrâhim, İsmâil,
Mûsâ, Hârûn, Îsâ ve Muhammed, hem resul hem nebî olarak
[= resulen nebiyya (= nebi / peygamber resuller) olarak] nitelendirilmiştir. Buradan Nebi / peygamber olan resullerden başka Nebi / peygamber olmayan
resullerin de var olduğu anlaşılır. [BEYYİNE-1,2,3]
6/83:
İşte bunlar, kavmine karşı İbrahim'e
verdiğimiz kanıtlardır. Dilediklerimizi derece derece yükseltiriz. Senin Rabbin
Hakîm'dir, Alîm'dir.
6/84:
Biz ona İshak'ı ve Yakub'u
hediye ettik. Hepsini doğruya ve güzele kılavuzladık. Daha önce Nûh'a ve onun soyundan olan Dâvud'a, Süleyman'a,
Eyyûb'e, Yûsuf'a,
Mûsa'ya, Hârun'a
da kılavuzluk etmiştik. Güzel düşünüp güzel davrananları böyle ödüllendiririz
biz.
6/85:
Zekeriyya, Yahya, İsa ve İlyas...
Hepsi iyilik ve barış için çalışanlardandı.
6/86: İsmail, Elyesa',
Yûnus ve Lût...
Hepsini âlemlere üstün kıldık.
6/87:
Atalarından, soylarından, kardeşlerinden bir
kısmını da... Onları seçtik ve onları dosdoğru bir yola kılavuzladık.
6/88:
Allah'ın yol göstermesidir bu. Kullarından
dilediğini bununla iletir iyiye ve güzele. Eğer onlar şirke bulaşsalardı
yapıp ettikleri kendilerine yararsız hale gelirdi.
6/89:
İşte bunlardır kendilerine kitap, hükmetme gücü ve peygamberlik (=kitabe vel hukme ven nubuvveh) verdiklerimiz.
Şimdi şu insanlar bütün bunları inkâr ederlerse biz, bunları inkâr etmeyecek
bir topluluğu onlara vekil ederiz.
[ BEYYİNE- 4] 6. sure (EN’AM)
83 - 89. Ayetlerde ADI
GEÇEN ALLAH’IN SEÇTİĞİ KİŞİLERE, 6/89. Ayette
KİTAP, HÜKMETME GÜCÜ VE NÜBÜVVET (NEBİLİK / PEYGAMBERLİK)
VERDİĞİ BİLDİRİLMEKTEDİR.
NÜBÜVVET (SÖZLÜK TANIMI=NEBİLİK, PEYGAMBERLİK)
NÜBÜVVET (SÖZLÜK TANIMI=NEBİLİK, PEYGAMBERLİK)
النبوّة
Allah ile insanlar
arasında dünya ve âhiretle ilgili ihtiyaçlarının giderilmesi amacıyla yapılan elçilik
görevidir. (=Resullük)
Bütün NEBİLERE “kitap, hükmetme gücü ve peygamberlik [=Nübüvvet(= Allah ile insanlar
arasında dünya ve âhiretle ilgili ihtiyaçlarının giderilmesi amacıyla yapılan elçilik
görevi/ resullük) = Risalet =Nebilik] verilmiştir.
Başka bir ifade ile: Bütün NEBİLERE,“Allah vahiy yoluyla kitap ve şeriat vermiştir
ve bunları insanlara tebliğ etmekte RESUL olarak görevlendirmiştir”
RESUL, sadece KİTAP / KUR'AN ile uyarır (ARAF 7/203; ENAM
6/114) ). NEBİ’nin
kendisine verilen NÜBÜVVET görevini yapması
esnasında RESUL (Allah’ın Elçisi) olması, Nebi ile resul arasında fark bulunmadığına; her
iki kelimenin aynı anlamda olduğuna işaret eden bir beyyine (kesin delil)
değildir. Aksine, BÜTÜN NEBİLERİN RESUL OLDUĞUNUN VE FAKAT BÜTÜN RESULLERİN
NEBİ OLMADIĞININ ayrıca Kur’an’da geçen nebî ve resul kavramlarının anlam ve
tanımlarının farklı olduğuna, aynı anlamda kullanılmadığına delildir. (MAİDE 5/67; ENAM 6/19)
NEBİ: ALLAH'IN KENDİSİNE KİTAP, HÜKMETME GÜCÜ,
NÜBÜVVET VERDİĞİ (ENAM 6/89) HABERCİSİDİR.
Başka ayetlerle de Nûh, İbrâhim,
İsmâil, Mûsâ, Hârûn, Îsâ ve Muhammed, hem resul hem
nebi [= resulen nebiyya ] olarak nitelendirilmiştir. Buradan Nebi / peygamber olan resullerden başka Nebi / peygamber olmayan
resullerin de var olduğu anlaşılır. [BEYYİNE-1,2,3]
HER NEBİ RESULDÜR; HER RESUL NEBİ DEĞİLDİR.
يَا اَيُّهَا
الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ وَاِنْ لَمْ تَفْعَلْ
فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ وَاللّٰهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِ اِنَّ اللّٰهَ
لَا يَهْدِى الْقَوْمَ الْكَافِرٖينَ
Okunuş: Ya eyyuher rasulu
belliğ ma unzile ileyke mir rabbik, ve il lem tef'al fe ma bellağte risaleteh, vallahu ya'simuke minen nas, innellahe
la yehdil kavmel kâfirîn.
Y.N.
Öztürk: Ey resul! Rabbinden sana
indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik (nebilik) görevini (=risaleteh = risalet= nebiliğin
elçilik görevi) yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur.
Allah, küfre batmış topluluğa kılavuzluk etmez.
M.
Esed: Ey Elçi! Rabbinden sana
indirilenleri tebliğ et: Sen onu tam yapmadığın sürece Rabbinin mesajını (hiç) yayma (=risaleteh = risalet= nubuvet =
nebiliğin elçilik görevi) mış
olursun. (Görevini yaparsan) Allah seni (inanmayan) insanlardan koruyacaktır.
Allah, hakikati inkâr eden insanları doğru yola iletmez.
[BEYYİNE- 5] 5. sure (MÂİDE) 67. Ayette, Tebliğde RESUL ve NEBİ’nin ilişkisi vurgulanarak KENDİSİNE İNEN VAHYİ İNSANLARA
İLETME ESNASINDA; BÜTÜN NEBİLERİN, RESUL (ALLAH’IN ELÇİSİ)
OLDUĞU ortaya
konmuştur.
NEBİNİN Allah’tan geleni
İnsanlara iletmekteki (=NÜBÜVVET = RİSALET= NEBİNİN ELÇİLİK GÖREVİ) Tebliğ yükümlülüğünün /
yetki ve sorumluluğunun NEBİ’de değil, RESUL’de olduğu farz kılınmıştır.
RESUL: Türkçe “ELÇİ” anlamındadır.
RESUL: Allah'ın -mesajını
getiren, kitabı tebliğ eden- elçisidir.
RİSÂLET: NÜBÜVVET ile eş anlamlıdır. bk. NÜBÜVVET:
NÜBÜVVET: Allah ile insanlar arasında dünya ve ahretle ilgili ihtiyaçlarının
giderilmesi amacıyla yapılan Elçilik Görevi.
demektir.
NEBİLERİN (Kendisine Kitap,
Hükmetme gücü ve nübüvvet verilenlerin) HEPSİ, (nübüvvet= risalet esnasında AYNI KİŞİ olarak) RESULDÜR (Allah’ın elçisidir) Ama RESULLERİN (Allah elçilerinin ) HEPSİ, NEBİ (Kendisine Kitap, Hükmetme gücü ve nübüvvet
verilmiş kişi) DEĞİLDİR.
Nebe, haber demektir.
Nebi, haberi alan
demektir.
Resul, haberi ilgilisine ulaştırandır.
Yani Hz. Muhammed (as), Allah (cc) tarafından seçilip Vahiyle haberdar
edildiğinde Nebi unvanını alır. Sonra haberdar edildiği Vahyi muhataplarına ulaştırarak Resul unvanı alır.
1- Mekkeli, Abdullah’ın oğlu MUHAMMED. Bu kimliği onun doğumundan ölümüne kadar sürekli var olan bir kimliğidir.
2- 40 Yaşında, Vahiy kendisine verildiği andan itibaren ise Nebidir. 40 yaşından, ölümüne kadarki ikinci kimliği NEBİ olur.
3- Kuranı tebliğ ederken ki aldığı unvan ise Resul olur. Allah’ dan kendisine gelen Vahyi insanlara ulaştırdığı esnada ise RESUL kimliği devreye girer.
Doç.Dr. Zeki Bayraktar’ın yukarıdaki anlatımla alakalı olarak hazırladığı aşağıdaki şema, konunun doğru anlaşılmasında katkı sağlayacaktır.”
“PEYGAMBER"ÖNCE NEBİ UNVANINI ALIR, SONRA RESUL OLUR.
HER NEBİ, RESULDÜR; HER RESUL, NEBİ DEĞİLDİR
Bütün nebiler resuldür
ama resullerin bir kısmı nebidir, bir kısmı değildir.
ALİ-İMRAN 3/ 81 inci
ayette açık ve net bir şekilde Nebilerden, Resule itaat istenmiştir. NİSA 4/69 uncu ayette de “Allah'a ve resule itaat"
emredilmiştir.(FARZ)
emredilmiştir.(FARZ)
ALİ-İMRAN 3/ 81: Ve unutma ki Allah, peygamberlerden ( = nebiyyine = nebilerden) mîsaklarını almış, şöyle demişti: "Size Kitap'tan ve hikmetten nasip verdim. Sonra size elinizdekini doğrulayıcı bir resul (=rasulum = Allah’ın elçisi) geldiğinde, ona mutlaka inanacak ve ona muhakkak yardım edeceksiniz. Kabul ettiniz ve ağır yükümü üzerinize aldınız mı?". "Kabul ettik." dediler. "O halde tanık olun, sizinle beraber ben de tanıklardanım." Dedi.
NİSA 4/69 : “Allah'a
ve resule itaat (=yutiillahe ver
rasule) eden kişilere gelince, bunlar, Allah'ın kendilerine
nimet verdikleriyle beraberdirler. Peygamberlerle (=minen nebiyyine = nebilerle) hak dostlarıyla, şehitlerle, hayır ve barışı sevenlerle. Ne güzel
dosttur bunlar!”
Seçilmiş kişi olan Nebi, Allah’ın verdiği kitabı / vahyi / haberi
alır, taşır; resul
sıfatıyla / kimliğiyle tebliğ eder, ilgilisine ulaştırır. Bu sebeple Kur’an’da birçok ayette,“ALLAH’A VE RESULÜNE
İTAAT / UYMAK / TABİ OLMAK” emredilmiştir.
Bu sebeple, Kur’an’da birçok ayette,“ALLAH’A VE RESULÜNE İTAAT / UYMAK / TABİ OLMAK” emredilmiştir.(Örneğin: NUR 24/52; ALİ İMRAN 3/132)
Allah'a ve O'nun resulüne itaat eden, Allah'a saygı duyan ve O'ndan korkan kişiler, zafere ulaşanların ta kendileridir. (NUR 24/52)
Allah'a ve resule itaat edin ki, merhamet görebilesiniz. (ALİ İMRAN 3/132)
"Allah ve resulü", iki ayrı otorite (Yaptırma, yasak etme, emretme, itaat ettirme hakkı veya gücü, yetke, sulta, velayet) ve iki ayrı kavram değildir. "Allah ve resulü", tek otorite ve tek kavramdır. (TEVBE 9/1,90,107; AHZAB 33/57)
Kur’an’da lafız olarak “Allah’a ve nebiye itaat’ diyen ayet yoktur.
Allah'a ve O'nun resulüne itaat eden, Allah'a saygı duyan ve O'ndan korkan kişiler, zafere ulaşanların ta kendileridir. (NUR 24/52)
Allah'a ve resule itaat edin ki, merhamet görebilesiniz. (ALİ İMRAN 3/132)
"Allah ve resulü", iki ayrı otorite (Yaptırma, yasak etme, emretme, itaat ettirme hakkı veya gücü, yetke, sulta, velayet) ve iki ayrı kavram değildir. "Allah ve resulü", tek otorite ve tek kavramdır. (TEVBE 9/1,90,107; AHZAB 33/57)
Kur’an’da lafız olarak “Allah’a ve nebiye itaat’ diyen ayet yoktur.
Tek başına, “Allah’a
itaat edin” diyen ayet de yoktur.
Çünkü anlam olarak “Allah’a itaat etmenin/ uymanın /tabi olmanın” pratikte (günlük hayatta, uygulamada) tek yolu, RESUL’e itaat / uymak / tabi olmaktır.
Resule itaat eden Allah'a itaat etmiş olur. Yan çizen çizsin, biz seni onlar üzerine bekçi göndermedik. (NİSA 4/80)
Çünkü anlam olarak “Allah’a itaat etmenin/ uymanın /tabi olmanın” pratikte (günlük hayatta, uygulamada) tek yolu, RESUL’e itaat / uymak / tabi olmaktır.
Resule itaat eden Allah'a itaat etmiş olur. Yan çizen çizsin, biz seni onlar üzerine bekçi göndermedik. (NİSA 4/80)
RESUL’ e itaat / uymak / tabi olmak,
NEBİ’ ye Allah’ın verdiği KİTABA (Vahye) itaat / uymak / tabi olmak anlamındadır,
NEBİNİN sözlerine / hadislerine itaat / uymak / tabi olmak anlamı taşımaz. (ENAM 6/114;ARAF 7/203)
RESUL’ e itaat / uymak / tabi olmak, KURAN'A (Kuran Ayetlerinde Anlatılanlara) itaat / uymak / tabi olmak demektir.
Allah 13. ayete kadar hükümlerini anlatırken 13. ve 14. ayette bunlara
uymak, Allah'a ve elçisine uymak olarak gösterilmektedir
RESUL’ e itaat / uymak / tabi olmak, Nebinin kendisine inen KİTAP dışında kalan sözleri VAHİY OLMADIĞINDAN,NEBİNİN sözlerine / hadislerine itaat / uymak / tabi olmak anlamı taşımaz. (ENAM 6/114;ARAF 7/203)
Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah'ın dışında bir hakem mi arayayım? Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onun, Rabbinden hak olarak indirildiğini biliyorlar. Sakın kuşkuya düşenlerden olma. (ENAM 6/114)
Onlara bir ayet getirmediğinde, "onu da şurdan burdan derleseydin ya," diye konuşurlar. De ki: "Ben sadece Rabbimden bana vahyedilene uyuyorum. Bu, Rabbinizden gelen gönül gözleridir (bir kavrama yöntemidir), doğruya kılavuzdur, iman eden bir toplum için rahmettir." (ARAF 7/203)
RESUL’ e itaat / uymak / tabi olmak, KURAN'A (Kuran Ayetlerinde Anlatılanlara) itaat / uymak / tabi olmak demektir.
Örneğin; 4-
Nisa Suresinin 1-13 ayetlerinde bazı hükümler anlatılır. 13. ve 14.
ayet ise şöyledir:
İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'a ve onun resulüne itaat ederse Allah onu, altından nehirler akan cennetlere, orada sürekli kalıcılar halinde, sokar. İşte bu, en büyük başarıdır. (NİSA 4/13)
Kim de Allah'a ve onun resulüne isyan eder, Allah'ın sınırlarını da aşarsa, Allah onu, içinde sürekli kalıcı olarak ateşe sokar. Artık onun için yere batırıcı bir azap vardır. (NİSA 4/14)
İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'a ve onun resulüne itaat ederse Allah onu, altından nehirler akan cennetlere, orada sürekli kalıcılar halinde, sokar. İşte bu, en büyük başarıdır. (NİSA 4/13)
Kim de Allah'a ve onun resulüne isyan eder, Allah'ın sınırlarını da aşarsa, Allah onu, içinde sürekli kalıcı olarak ateşe sokar. Artık onun için yere batırıcı bir azap vardır. (NİSA 4/14)
RESUL’ e itaat / uymak / tabi olmak, Nebinin kendisine inen KİTAP dışında kalan sözleri VAHİY OLMADIĞINDAN,NEBİNİN
Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah'ın dışında bir hakem mi arayayım? Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onun, Rabbinden hak olarak indirildiğini biliyorlar. Sakın kuşkuya düşenlerden olma. (ENAM 6/114)
Onlara bir ayet getirmediğinde, "onu da şurdan burdan derleseydin ya," diye konuşurlar. De ki: "Ben sadece Rabbimden bana vahyedilene uyuyorum. Bu, Rabbinizden gelen gönül gözleridir (bir kavrama yöntemidir), doğruya kılavuzdur, iman eden bir toplum için rahmettir." (ARAF 7/203)
Bu sebeple KUR’AN’DA, "Allah'a ve Nebisine" değil; “ALLAH’A ve RESULÜNE” itaat / uymak / tabi olmak istenmiştir.
Allah, "Allah ve Resulüne itaat edin."ayetleriyle; Hz. Muhammed'e, elçiliği yüzünden, o mesajın gerçek sahibi Allah olması yüzünden uyulacağını göstermektedir. Yani Allah, "Allah ve Resulüne itaat edin." ayetleriyle uyulanın bir tek Allah olduğunu göstermektedir, bu da Nisa Suresi 4/80. (Resule itaat eden, Allah'a itaat etmiş olur) ayette bir daha anlaşılmaktadır.
Yoksa Allah Kuran ile hükümler koydu, Peygamber hadislerle ilave hükümler yaptı, Allah ve elçiye itaatten kasıt iki tane din oluşturucunun oluşturduklarına uymaktır; şeklinde ayetleri açıklamak, dinimizi Allah ve Peygamber ortak yapımına çevirmek olur. Bu da Allah'ın din üzerindeki tekeline tecavüzdür ki bir şirk türüdür.
Geleneksel İslamcıların bu sapışını birçok eserlerinde görebiliriz. Örneğin: "Peygamberimiz dinimizde hüküm koyucudur. Haram ve helali tespit eder."[Rivayet İlimlerinde Haberi
Vahitlerin İtikat ve Tefri Yönlerindeki Değeri, sayfa 108] Oysa Kuran'da Allah dışında hüküm koyucu aranmaması
söylenir.
Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah'ın dışında bir hakem mi arayayım? Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onun, Rabbinden hak olarak indirildiğini biliyorlar. Sakın kuşkuya düşenlerden olma. (ENAM 114)
Sonuçta “ALLAH'A ve RESULÜNE”
itaat / uymak / tabi olmak, KUR’AN’A itaat / uymak / tabi olmak demektir. KUR'AN'A İTAAT = RESULE İTAAT = ALLAH'A İTAAT.Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah'ın dışında bir hakem mi arayayım? Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onun, Rabbinden hak olarak indirildiğini biliyorlar. Sakın kuşkuya düşenlerden olma. (ENAM 114)
İnsanların yazdıkları hadis kitaplarını Allah'ın
kitabı Kuran gibi dinin kaynağı olarak gösterenler, şu ayeti iyice
okumalıdırlar:
Yazıklar olsun o kişilere ki, Kitap'ı kendi elleriyle yazarlar da sonra onunla basit bir karşılık satın alsınlar diye, "İşte bu, Allah katındandır!" derler. Vay haline onların, ellerinin yazdıkları yüzünden! Vay haline onların, kazanıp durdukları yüzünden! (BAKARA 2/79)
Yazıklar olsun o kişilere ki, Kitap'ı kendi elleriyle yazarlar da sonra onunla basit bir karşılık satın alsınlar diye, "İşte bu, Allah katındandır!" derler. Vay haline onların, ellerinin yazdıkları yüzünden! Vay haline onların, kazanıp durdukları yüzünden! (BAKARA 2/79)
MUHAMMED
İSMİNİN KURAN'DA KULLANILIŞ TARZI
"Diğer
bir ilginç nokta da Kuran'da, Peygamberimiz'in ismi olan Muhammed'in geçtiği 4
ayetten 3'ünde de Muhammed'in elçi olduğu vurgulanmasıdır.
Muhammed yalnızca bir elçidir.
Muhammed yalnızca bir elçidir.
3- Ali İmran Suresi 144
Muhammed Allah'ın elçisi ve Peygamberler'in sonuncusudur.
Muhammed Allah'ın elçisi ve Peygamberler'in sonuncusudur.
33- Ahzab Suresi 40
Muhammed Allah'ın elçisidir.
Muhammed Allah'ın elçisidir.
48- Fetih Suresi 29
Kuran'da Muhammed isminin geçip elçiliğin vurgulanmadığı tek ayette ise Muhammed'e indirilene inanılması yani Kuran'a inanılması gerektiği söylenir.
İman edip, salih işler yapanlar ve Muhammed'e indirilene -ki, O Rablerinden bir gerçektir- iman edenlerin kötülüklerini örtüp bağışlamış, durumlarını düzeltmiştir.
Kuran'da Muhammed isminin geçip elçiliğin vurgulanmadığı tek ayette ise Muhammed'e indirilene inanılması yani Kuran'a inanılması gerektiği söylenir.
İman edip, salih işler yapanlar ve Muhammed'e indirilene -ki, O Rablerinden bir gerçektir- iman edenlerin kötülüklerini örtüp bağışlamış, durumlarını düzeltmiştir.
47-Muhammed Suresi 2
Peygamberimiz'in Muhammed ile aynı köke sahip Ahmed ismiyle (veya sıfatıyla) geçtiği tek ayette ise Ahmed'in elçiliği vurgulanır.
Hani Meryem oğlu İsa "Ey İsrailoğulları, gerçekten ben sizin için Allah'tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra ismi Ahmed olan bir elçinin de müjdecisiyim" demişti.
Peygamberimiz'in Muhammed ile aynı köke sahip Ahmed ismiyle (veya sıfatıyla) geçtiği tek ayette ise Ahmed'in elçiliği vurgulanır.
Hani Meryem oğlu İsa "Ey İsrailoğulları, gerçekten ben sizin için Allah'tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra ismi Ahmed olan bir elçinin de müjdecisiyim" demişti.
61- Saff Suresi 6
Daha evvel gördüğümüz gibi Kuran'da hiçbir yerde "Allah'a ve Muhammed'e itaat edin." diye bir ifade bulunmaz. Kuran'da sürekli "Allah'a ve elçisine itaat edin." şeklinde bir ifadenin geçmesi Hz. Muhammed'e, ancak elçilik vazifesinden dolayı itaat edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Daha evvel gördüğümüz gibi Kuran'da hiçbir yerde "Allah'a ve Muhammed'e itaat edin." diye bir ifade bulunmaz. Kuran'da sürekli "Allah'a ve elçisine itaat edin." şeklinde bir ifadenin geçmesi Hz. Muhammed'e, ancak elçilik vazifesinden dolayı itaat edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Muhammed isminin geçtiği tüm ayetlerde (biri hariç) elçiliğinin
vurgulanması, tek istisna ayette ise Muhammed'e indirilene (Kuran'a) uyulması
gerektiğinin söylenmesi tüm yanlış anlamalara kapıları kapatmıştır." Bk: EK-1
“ALLAH’IN
RESULÜ VE NEBİLERİN SONUNCUSU OLAN HZ. MUHAMMED’İN, [BEYYİNE-
1] 33. sure
(AHZÂB) 40. Ayetin ışığında, “ÖRNEK ALINMASI”NDA,
“ALLAH’A VE RESULÜNE İTAAT
BAĞLAMINDA, KUR’AN’IN BÜTÜNÜNDEN
ÖZETLENEN, İTİKADI KRİTERLER (İtikad
ve İnançla ilgili, ölçütler, kıstaslar) :
(ÖNEMLİ UYARI-1:
Konunun ayrıntılı açıklaması, beyyineleri ve sonuçları için, aşağıdaki EK- 1
ile birlikte bir bütün halinde okunup, incelenmeli ve öyle değerlendirilmelidir.)
İÇİNDEKİLER:
a. Elçi kelimesinin kullanılması her
şeyi açıklıyor
b. Muhammed isminin Kuran'da kullanılış
tarzı
c. Peygamber sadece Kuran'la uyarırdı
d. Hz. İbrahim' in hadisleri nerede?
e. Kuran ayetlerinde anlatılanlara uymak
elçiye uymaktır
f. Peygamberin de hataları
olabilir
g. Kuran'ın bir benzeri yoktur
h. Hikmet Kuran'dadır
i. Elçi ve emir sahibi dinin
sahibi yapılırsa
j. Allah'a itaat = Kuran'a itaat =
ELÇİ' ye itaat
NEBİNİN
ELÇİLİK GÖREVİ = NÜBÜVVET = RESULLÜKTÜR
Açık delillerle, kitaplarla gönderdik. Sana da bu
zikiri / Kur'an'ı vahyettik ki, kendilerine indirileni insanlara açık seçik
bildiresin de derin derin düşünebilsinler. (NAHL
16/44)
Bu Kitap'ı sana yalnız şunun için indirdik: Hakkında
ayrılığa düştükleri şeyi onlara iyice açıklayasın ve Kitap, iman eden bir
topluluk için kılavuz ve rahmet olsun. (NAHL 16/64)
Bu
ayetlerin anlamınca HER NEBİ RESULDÜR ancak FONKSİYONLAR (İşlev ve Görevler) farklıdır. HER RESUL, NEBİ DEĞİLDİR.
Bu
bağlamda:
Hiç kuşkusuz, o zikiri / Kur'an'ı biz indirdik, biz;
her hal ve şartta onu muhakkak koruyacak olan da biziz. (HİCR 15/9) Ayetinin ışığında:
Kur’an (Kitap),
aynen, harfi harfine, kelimesi kelimesine, RESUL
(elçi) Muhammed’in tebliğ ettiği, Allah'ın emir, yasak ve
hükümleridir. (ARAF 7/203; ENAM 6/19; MAİDE
5/67; AHZAP 33/40)
Allah’ın resulü, onun
sözlerine ekleme ya da çıkarma yapamaz. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
وَلَوْ تَقَوَّلَ عَلَيْنَا بَعْضَ الْأَقَاوِيلِ . لَأَخَذْنَا مِنْهُ بِالْيَمِينِ . ثُمَّ لَقَطَعْنَا مِنْهُ الْوَتِينَ . فَمَا مِنكُم مِّنْ أَحَدٍ عَنْهُ حَاجِزِينَ
“(Muhammed,) Eğer bazı lafları bizim sözlerimiz diye ortaya sürseydi, Andolsun ondan sağ elini koparırdık. Sonra ondan can damarını mutlaka keserdik. Hiçbiriniz ona siper de olamazdınız. (Hâkka 69/44–47)
RESUL (elçi) Muhammed’in tüm sözleri,
KUR’AN DADIR, KUR’AN DANDIR. RESUL (elçi)
Muhammed, YAŞAYAN – KONUŞAN KUR’ANIN / KİTABIN / VAHYİN /HABERİN
ta kendisidir.
NEBİ (Peygamber) Muhammed böyle değildir. NEBİ (Peygamber) Muhammed, Allah’ın
kedisine vahyederek KİTAP (KUR’AN) HÜKMETME GÜCÜ ve NÜBÜVVET(=Elçilik Görevi)
VERDİĞİ seçilmiş KULUDUR.
RESUL (elçi) Muhammed’in tüm sözleri
lafızları, Kur’an’da / Kitapta olan, Allah’ın sözleridir.
NEBİ (Peygamber) Muhammed’in, lafzı Kur’an
ayetlerinin aynen tekrar ifadesi olmayan tüm sözleri, Allah’ın ve
Resulünün sözleri değildir. ABDULLAH OĞLU,
AMİNE’DEN DOĞMA, MEKKELİ MUHAMMED’İN sözleridir.
“Allah hükmüne kimseyi ortak etmez. (KEHF 18/26)”
Allah’ın Elçisi, sadece Allah’ın bildirdiklerini tebliğ ettiğinden, RESUL (elçi) Muhammed’in hüküm bildiren
sözleri de, Allah’ın hükümleridir. RESUL (elçi) Muhammed'in bu sözleri, Allah ve
Resulü bağlamında söylenmiş vahiy sözleridir. UYMAK FARZDIR.
NEBİ (Peygamber) Muhammed’in, lafzı Kur’an
ayetlerinin aynen tekrar ifadesi olmayan ve fakat lafzı ve manası Kur’an’ ile
çelişmeyen, ayetleri açıklayan, yorumlayan, dinle ilgili sözleri, SAHİH
(=Gerçek, doğru, sağın, hakiki) HADİSTİR. UYMAK SÜNNETTİR.
NEBİ (Peygamber) Muhammed, Kur’an’dan
olmayan sözleri, kendisi Nübüvveti/ risaleti esnasında, RESUL
(elçi) Muhammed olduğundan, lafzı ve manası Kur’an’ ile çelişen
hiçbir şey kesinlikle söylemez.
SAHİH (=Gerçek, doğru, sağın, hakiki) olmayan,
Kur’an ile çelişen sözlerin / HADİSLERİN, onun olması mümkün
olmadığından bunlara kesinlikle uyulmaz. (ARAF 7/203; BAKARA 2/79; ANKEBUT 29/51; CASİYE
45/6; MÜRSELAT 77/50 )
RESUL (elçi) Muhammed, Şari /hüküm
vericidir. Bunlar Kur’an’dadır –
Kur’an’dandır. (TEVBE
9/29)
NEBİ (Peygamber) Muhammed, Şari / hüküm
verici değildir. Hükmü Allah’tan alandır (ENAM 6/114; TAHRİM 66/1; ANKEBUT 29/51)
RESUL (elçi) Muhammed, İLAHİ KORUMA
altıdadır. İnsan olarak tüm kusur ve hatalardan arınmıştır. (HİCR 15/9)
NEBİ (Peygamber) Muhammed, Allah’ın
verdiği NÜBÜVVET/ RİSALET gereğince RESUL
(elçi) Muhammed olduğu zaman dilimlerinin dışında kalan zamanlarda İLAHİ
KORUMA altıda değildir. İnsan olarak kusur ve hataları (ZELLE = Nebilerin
hataları) vardır. (TEVBE 9/43; 33/37; 80/1-11)
RESUL (elçi) Muhammed’i
örnek almak, Allah ve Resulü bağlamında, KUR’AN’A yani, Kur’an’da bildirilenlere iman ederek
itaat etmek /tabi olmak / uymak ve uygulamaktır. FARZDIR.
(CASİYE 45/6; MÜRSELAT
77/50; MAİDE 5/15; ENAM 6/19)
NEBİ (Peygamber) Muhammed’i örnek
olması, RESUL (elçi) Muhammed’in (yani KUR’AN’IN) örnek alınması bağlamındadır. (ALİ-İMRAN 3/ 81de Nebilerden Resul’e tabi olması
bildirilmiştir.)
YUKARIDAKİ
HUSUSLAR, BÜTÜN RESULLER (Allah’ın elçileri) VE NEBİLER (Peygamberler) İÇİN
GEÇERLİDİR.
(ÖNEMLİ UYARI -2: Konunun
ayrıntılı açıklaması, beyyineleri ve sonuçları için, aşağıdaki EK- 2 ile
birlikte bir bütün halinde okunup, incelenmeli ve öyle değerlendirilmelidir.)
EK -2: GÜNÜMÜZDE DİNİ ANLAMADA VE DİNİN KAYNAĞI OLARAK KUR'AN YETER
https://kemaladal.blogspot.com/2019/03/gunumuzde-dini-anlamada-ve-dinin.html
https://kemaladal.blogspot.com/2019/03/gunumuzde-dini-anlamada-ve-dinin.html
İÇİNDEKİLER:
I. ALLAH KUR’AN İLE BUYURDU Kİ:
II. KURAN’IN IŞIĞINDA NEBİ VE RESUL KAVRAMLARI:
A. *33/40:
HZ. MUHAMMED ALLAH'IN RESULÜ VE NEBİLERİN SONUNCUSUDUR:
B. **33/40:
HZ. MUHAMMED ALLAH'IN BİR RESULÜDÜR. RESULLERİN SONUNCUSU DEĞİLDİR.
C. KUR'AN'I
ASIL ÖĞRETEN ALLAH'TIR. (55/1-2).
D. DİLEYENİ
/ DİLEDİĞİNİ, HİDAYETE ULAŞTIRAN SADECE VE YALNIZ ALLAH'TIR (2/272; 28/56;
72/21.)
E. KURAN
ve ÇEVİRİLERİ, 'Rahman tarafından öğretildiği için (55/1-2), hangi dille
konuşursa konuşsun / HANGİ DİLLE OKUNURSA OKUNSUN, TÜM İNSANLIK İÇİN ALLAH'TAN
BİR MESAJDIR. KIYAMETE KADAR HER ZAMAN İÇİN VE HER TOPLUMA ÖNGÖRÜLMÜŞ OLAN BİR
ELÇİDİR / RESULDÜR - MKA.
F. AYRICA
BAKINIZ: 15-07-2014 NEBİ VE RESUL KAVRAMLARI - DOÇ ZEKİ BAYRAKTAR-YRD DOÇ
FATİH ORUM -
YÜKSELEN SÖZLER--TV 8
III. TOPLUMLARIN PEYGAMBERLERİ (NEBİ VE / VEYA RESULÜ) KİMDİR?
IV. HZ. MUHAMMED HÜKÜM KOYAR MI? ALLAH’A VE RESULÜNE İTAAT
KAVRAMINI NASIL ANLAMALIYIZ?
A. “Hz.Muhammed
(as) da hüküm koyabilir” iddiasında olan kesim, aşağıda mealen verilmiş ayetleri
delil göstererek onun da hüküm koyabileceği kanaatine varmışlar. Bu ayetler;
B. Peki bu
ayetleri nasıl anlamalıyız? Bu soruyu 5 başlık altında inceleyelim;
1- Yukarıda ki ayetlere aynı yaklaşım tarzı ile başka bir ayete
bakalım.
2- Allah cc Nebilerden, Resule tabi olacaklarına dair söz almıştı.
3- Nisa suresi 13-14 üncü ayetleri inceleyelim şimdi
4- Yani Resule (sav) itaat, Allah'a
(cc) itaattir.
5- Hüküm
Koyucu Yalnız Allah'tır
V. HZ. PEYGAMBER'İN DİNDEKİ KONUMU
A. HZ.
PEYGAMBER DİNİN KURUCUSU DEĞİLDİR:
B. HZ.
PEYGAMBER DİNİN TAMAMLAYICISI DEĞİLDİR:
C. HZ.
PEYGAMBER’İN GETİRDİĞİ YASAKLARIN HEPSİ DİNÎ DEĞİLDİR:
D. HZ.
PEYGAMBER KUR’AN’I İLK MUSHAF HALİNE GETİREN KİŞİDİR:
E. HZ.
PEYGAMBER DİNEN VE AHLÂKEN YEGÂNE ÖRNEKTİR:
VI. KUR'AN REHBERLİK İÇİN GEREKEN HER ŞEYİ İÇERİR Mİ?
A. KURAN
KUTSAL REHBER OLARAK GEREKEN HER ŞEYİ İÇERİR
B. KURAN
TAM BİR HAYAT KILAVUZU İÇERİR
C. KURAN EKSİK BİR KİTAP DEĞİLDİR
D. KURAN
AÇIK VE YALIN BİR KİTAPTIR; ANLAM AÇISINDAN MUĞLÂK DEĞİLDİR
E. KURAN
İNANANLAR İÇİN YETERLİDİR
F. KURAN
TÜM ZAMANLAR İÇİN İNDİRİLMİŞTİR
VII. KONU İLE İLGİLİ OLAN VİDEOYU, AŞAĞIDAKİ BAĞLANTIDAN
ULAŞARAK İZLEYEBİLİRSİNİZ
BÜTÜN NEBİLER,
PEYGAMBERDİR. BÜTÜN PEYGAMBERLER,
NEBİDİR.
HER NEBİ, RESULDÜR.
TÜRKÇE ÇEVİRİLERDE PEYGAMBER: Farsça ve Tanrı tarafından bir dini veya dini öğretiyi
yaymakla görevlendirildiğine inanılan kişidir
KUR’AN IŞIĞINDA PEYGAMBER: Allah’tan vahiy yoluyla aldığı
bilgileri ve emirleri tebliğ etmek, muhataplarını hak dine çağırmakla
görevlendirilen yüksek vasıflı kimsedir. ( bk. NÜBÜVVET).
NEBİ VE RESUL: Kuranda
geçen Arapça özgün kelimelerdir / lafızlardır. ANLAMLARI FARKLIDIR.
NEBİ: Allah'ın
kendisine kitap, hükmetme gücü, nübüvvet verdiği habercisidir. (PEYGAMBERDİR)
NEBÎ: “Allah’ın, insanları inanmaya davet etmesi/çağırması için, kendisine vahiy yoluyla indirdiği kitap ve şeriat verdiği ve bunları tebliğ etmekte ELÇİ (RESUL) olarak görevlendirdiği kişidir” (*5)
NEBİLERİN (Allah'ın habercilerinin) HEPSİ, RESULDÜR (Allah'ın
-mesajını getiren, kitabı tebliğ eden - elçisidir).
HER
NEBİ, RESULDÜR; HER RESUL, NEBİ DEĞİLDİR
Böyle olması sebebiyle, NEBİ – RESUL ilişkisi çerçevesinde, Nebi ile Resulün bir farkının olmadığı,
Kuran’da ikisin aynı anlamda kullanıldığı kabul edilemez.
Bütün peygamberler nebi ve bütün
nebiler de, resul olduğu için,
BÜTÜN PEYGAMBERLER,
HEM NEBİ HEM DE RESULDÜR
RESUL: Allah'ın -mesajını getiren, kitabı tebliğ eden- elçisidir.
RESUL: Allah'ın -nebilerine vahyettiği mesajını, getiren,
kitabı tebliğ eden- elçisidir.
RESUL, “Allah’ın NEBİLERİNE vahiy yoluyla
verdiği kitap ve şeriatı insanlara tebliğ etmekle görevlendirdiği elçi”dir, (*4)
NEBİ
VE RESUL, FONKSİYON (İŞLEV ve GÖREV) FARKI SEBEBİYLE AYNI ANLAMDA DEĞİLDİR.
Kur’an’a uygun olarak yapılan TANIMLARDA, açıkça
anlaşılan Resul ile Nebî
arasındaki Fonksiyon (işlev, görev)
farklılıkları vardır. TANIMLARDAKİ BU FARKLAR, Resul ile Nebî arasında fark
olmadığının değil, tam aksine, Resul ile Nebî arasında fark
olduğunun mantıki delilleridir
Kur’an’a göre ve Kur’an’a uygun olarak yapılan TANIMLARINA GÖRE DE, Resul’ün zaten ELÇİ ve Nebi’nin de ELÇİLİK GÖREVİ
esnasında ELÇİ ( Resul) olması, her ikisi arsındaki FOKSİYON (İŞLEV VE GÖREV)
FARKLILIĞINI gösterir. Bu FOKSİYON (İŞLEV VE GÖREV) FARKLILIKLARI DA “Nebi ile Resul
arasında fark bulunmadığına; her iki kelimenin aynı anlamda olduğuna”
işaret eden bir beyyine (kesin delil)
olarak kabul edilemez.
Aksine, BÜTÜN NEBİLERİN RESUL OLDUĞUNUN VE
FAKAT BÜTÜN RESULLERİN NEBİ OLMADIĞININ ayrıca Kur’an’da geçen nebî ve resul kavramlarının anlam
ve tanımlarının farklı olduğuna, aynı anlamda kullanılmadığına delildir
BÜTÜN RESULLER NEBİ DEĞİDİR. NEBİ
OLMAYAN RESULLER DE VARDIR.
HER NEBİ RESULDÜR. HER RESUL NEBİ DEĞİLDİR
Resulün getirdiği Allah'ın mesajı, nebi
olarak kendisine indirilmiş bir vahiy kitabının mesajı olabileceği gibi, kendisinden evvel olan bir nebiye indirilmiş bir vahiy kitabının mesajı da olabilir.
Resullerin (Allah
mesajını getiren elçilerin) hepsi, aynı
zamanda Nebi ( Allah'ın Habercisi / Allah'ın kendisine kitap indirdiği
elçisi) değildir.
Resulün getirdiği
Allah'ın mesajı, nebi olarak kendisine indirilmiş bir
vahiy kitabının mesajı ise BU RESUL, NEBİDİR (peygamberdir).
Resulün getirdiği Allah’ın mesajı, nebi olarak kendisine indirilmiş bir vahiy kitabının mesajı değil ve fakat nebilerden birine indirilmiş bir vahiy kitabının mesajı ise, BU ELÇİ, Kitabın Elçiliğini yaptığından / yaparken RESULDÜR, Allah’ın Elçisidir. BU RESUL, NEBİ (peygamber) değildir
Resulün getirdiği Allah’ın mesajı, nebi olarak kendisine indirilmiş bir vahiy kitabının mesajı değil ve fakat nebilerden birine indirilmiş bir vahiy kitabının mesajı ise, BU ELÇİ, Kitabın Elçiliğini yaptığından / yaparken RESULDÜR, Allah’ın Elçisidir. BU RESUL, NEBİ (peygamber) değildir
Nebilere KİTAP (vahiy) getiren RESUL (elçi) melekler (Cebrail, Hz. İbrahim'e gelenler vs. ), NEBİ (peygamber) değildir. VAHYİ / KİTABI doğrudan Allah'tan alıp MUHATAPLARINA / NEBİLERE götüren RESULDÜR. (Allah'ın elçisidir)
Nebilere verilen KİTAPLAR (tahrif edilmemiş hali ile) , verildiği Nebinin ölmesiyle son bulan risaletini sürdürdüklerinden, bizzat KİTABIN kendisi, ÖLÜMSÜZ BİR RESULDÜR. Bu RESULLER (Allah'ın elçisi olarak KİTAPLAR), NEBİ (peygamber) değildir.
NEBİ (peygamber) olmayan RESULLER (Elçiler) , Özgün (çeviri olmayan, asıl olan söz ve / veya metin, örneğin Arapça Kur'an) vahyi,
bir şey katmadan ve eksiltmeden sadece, Arapça lafzıyla bildirirlerken RESULDÜR (Allah'ın Elçisidir). Bunun dışında olan sözleri (Allah'ın elçisinin elçileri) bağlamında ve hükmündedir.
RESULÜN (Allah'ın elçisinin) elçisi de elçidir. Nebilere verilen KİTAPLARIN ana dile çevirileri olan DOĞRU MEALLER ve TÜRKÇE ÇEVİRİLERİ ve Bunları yazıp söyleyenler de (Allah'ın elçisinin) elçisi de elçidir bağlamında) vahiy almamış GÜNÜMÜZÜN RESULLERİDİR. Bu GÜNÜMÜZÜN RESULLERİ (Allah'ın elçisinin elçileri) de NEBİ (peygamber) DEĞİLDİRLER.
Nebilere KİTAP (vahiy)
getiren RESUL (elçi)
melekler de (Cebrail, Hz. İbrahim'e
gelenler vs. ), NEBİ (peygamber) değildirler. VAHYİ / KİTABI doğrudan Allah'tan alıp, MUHATAPLARINA / NEBİLERE götüren RESULLERDİR. (Allah'ın elçileridir)
İÇİNDEKİLER:
I. HZ.
MUHAMMED'İN PEYGAMBERLİĞİ YETKİ VE SORUMLULUKLARI: 33/40
A. *33/40: HZ.
MUHAMMED ALLAH'IN RESULÜ VE NEBİLERİN SONUNCUSUDUR:
B. **33/40: HZ. MUHAMMED ALLAH'IN BİR RESULÜDÜR. RESULLERİN SONUNCUSU
DEĞİLDİR.
C. ***33/40: MİSAKIN ELÇİSİ. Bak: 3/81; 33/7; 33/40;
D. *GÜNÜMÜZDEKİ RESUL / ELÇİ VE KUR'AN'DAKİ 19 MUCİZESİ HAKKINDA KİŞİSEL
YORUMUM. MKA.
E. KUR'AN'I
ASIL ÖĞRETEN ALLAH'TIR. (55/1-2).
F. KUR'AN (VE
ÇEVİRİLERİ) HANGİ DİLLE KONUŞURSA KONUŞSUN, TÜM İNSANLIK İÇİN TANRISAL BİR
MESAJDIR, BİR ELÇİDİR. Bak 43/3; 11/1.
G. DİLEYENİ /
DİLEDİĞİNİ, HİDAYETE ULAŞTIRAN SADECE VE YALNIZ ALLAH'TIR (2/272; 28/56;
72/21.)
II. TOPLUMLARIN PEYGAMBERLERİ
(NEBİ VE / VEYA RESULÜ) KİMDİR?
(5) KUR’AN’DA,
İÇİNDE “ALLAH VE RESULÜ” TABİRİ GEÇEN AYETLERİ,
MEALLERDE / TÜRKÇEYE ÇEVİRİLERDE NASIL DOĞRU ANLAMLANDIRIRIZ ?
33/28:
Ey Peygamber (eyyuhen nebiyyu= nebi), eşlerine şöyle söyle:
"Eğer şu iğreti dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız, haydi gelin
size boşanma bedellerinizi vereyim de sizi güzellikle serbest bırakayım."
33/29:
"Yok eğer Allah'ı, resulünü ve âhiret yurdunu istiyorsanız bilin
ki, Allah sizin güzel düşünüp güzel hareket edenlerinize büyük bir ödül
hazırlamıştır."
33/30:
Ey peygamber (nebiyyi= nebi) hanımları!
Sizden kim açık/kanıtlanmış bir edepsizlik yaparsa, kendisi için azap iki
katına çıkarılır. Ve bu, Allah için çok kolaydır.
33/31:
Sizden kim, Allah'a ve resulüne itaat
eder, iyilik yaparsa, ona da ücretini iki kat olarak veririz. Kendisi için bol
ve bereketli bir rızık da hazırlamışızdır.
33/32:
Ey peygamber
(nebiyyi= nebi) hanımları!
Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer korunup takvaya
sarılıyorsanız sözü kırıtarak söylemeyin ki, kalbinde maraz bulunan biri ümide
kapılmasın. Örfe uygun söz söyleyin.
33/33:
Evlerinizde de vakarlı oturun. İlk cahiliye teşhirciliği gibi kendinizi teşhir
etmeyin. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve
resulüne itaat edin. Allah sizden kiri/lekeyi gidermek istiyor ey
Ehlibeyt, sizi tam bir biçimde temizlemek istiyor.
[BEYYİNE- 6] 33. sure (AHZÂB)
28-33. Ayetlerde, Kur’an’ın öğrettiği “NEBİ”(Allah’ın habercisi, Peygamber) VE
“RESUL”(Allah’ın elçisi)
kavramlarının anlamlarının aynı olmadığı vurgulanmaktadır. Arapça Kur’an’da
geçen Allahın vahyettiği bu iki kelimenin meal çevirilerinde, Kur’an’da lafzı
geçmeyen farsça “Peygamber” kelimesi ile birbiri yerine ve / veya birlikte
ifade edilmesi halinde, ortaya çıkacak olan ANLAM
ve KAVRAM KARIŞIKLIĞI örneklenmiştir.
Ayrıca “ALLAH VE
RESULÜ” ne İTAAT/ TABİ OLMAK / UYMAK KAVRAMININ PRATİKTEKİ UYGULAMASI
AÇIKLANMIŞTIR.
Kur’an’da
“NEBİ” (ALLAH’IN HABERCİSİ, PEYBAMBER) ve “RESUL” (ALLAH’IN
ELÇİSİ) olarak İKİ AYRI KELİME YERİNE, bu
kelimelerin kavram ve mana farkı
gözetilmeksizin, Meal ve Türkçe çevirilerde FARSÇA PEYGAMBER kelimesinin kullanılması, ayet
manalarının algı ve anlaşılmasında karışıklık ve kargaşa oluşturmaktadır.
Ayrıca içinde “ALLAH VE RESULÜ” tabiri geçen
ayetlerin de yanlış anlaşılmasına ve İlahi mesajların anlamlarında sapmalara
sebep olmaktadır..
Allah, bir kelime ile ifade edilebilecek olan bir
kavramı, hâşâ (asla) gereksizce NEBİ ve RESUL
kavramı olarak iki kelime ile ifade etmez.
Bu iki kelimenin meallerde çevrilmeden, aynen
NEBİ ve RESUL olarak, ayetlerdeki yerlerine yazılmasıyla ANLAM ve KAVRAM
KARIŞIKLIĞI önlenebilir.
ARAPÇA BİLMEYENLER,
KUR’AN’DA, İÇİNDE “ALLAH VE RESULÜ” TABİRİ
GEÇEN AYETLERİ, MEALLERDE / TÜRKÇEYE ÇEVİRİLERDE DOĞRU ALGILAYIP, ANLAMLANDIRABİLME İÇİN, ÖNCELİKLE KUR’AN’DAKİ NEBÎ VE RESUL KELİMELERİNİN ANLAMLARI VE TANIMLARINI BEYYİNELERİ
İLE ÖĞRENMELİ; SONRA DA ELİNDEKİ MEAL VE ÇEVİRİLERDEKİ TÜRKÇEYE ÇEVRİLMİŞ AYET
İÇİNDEKİ BULUNAN PEYGAMBER KELİMELERİN ÜST VEYA ALTINA “NEBİ” YAZARAK AYETİ
OKUYUP, SÖYLEYİP DEĞERLENDİRMELİDİRLER.
3. ÖZET OLARAK, NEBİ VE RESUL KAVRAMLARI
İLE İLGİLİ OLARAK, TDV İSLAM ANSİKLOPEDİSİNDE PEYGAMBER MADDESİNDEKİ YAZILI TANIMLAR VE BİR KISIM
BİLGİLER (GELENEKSEL KABULLER) İLE KUR’AN’DAKİ ÖĞRETİ ARASINDAKİ ÇELİŞKİLER VE SONUÇLARI:
(Aşağıda sıralan çelişkilerin AYRINTILARI ve SONUÇLARI,
numaralanmış beyyinelerin altındaki açıklamalarda yazılı olduğundan, her bir
çelişkinin okunup, değerlendirilmesinde, MUTLAKA tekrar da olsa yeniden ilgili
beyyineler ve altlarındaki açıklamalar okunarak orada yazılı SONUÇLARI bulunup
incelenmelidir.)
(*1): Kur’an’da nebî ile resul arasında bir farkın bulunmadığına işaret
edilmez. [BEYYİNE- 4,] ARAPÇA
KUR’AN LAFIZLARI (sözleri, kelimeleri) OLAN NEBİ VE RESUL KELİMELERİNİN / KAVRAMLARININ ANLAMLARI VE TANIMLARI FARKLIDIR. [BEYYİNE-1,2,4,5,6]
(*2): Kur’an’da geçen nebî ve resul kavramlarının aynı anlamda
kullanılması yoktur. [BEYYİNE-
4,] NEBİ VE RESUL KAVRAMLARI, (Resul
Muhammed’in tebliği olan) KUR’AN’DA (AYETLERDE)
KESİNLİKLE AYNI ANLAMDA KULLANILMAZLAR. [BEYYİNE1,2,4,5,6]
(*3): Sahih hadislerde de nebî ile resul arasında fark
gözetilmediği, buna aykırı bilgiler içeren rivayetlerin ise problemli olduğunu
kabul etmek gerektiği,İfadesi yanlıştır.Çünkü Tam tersine, NEBİ MUHAMMED’İN
SÖZLERİ OLAN
rivayetlerin (hadislerin) sahih olanlarının Kur’an’a aykırı bilgiler
içermeyeceğini[BEYYİNE- 6] düşünüp, HADİSLERDE
DE Kur’anla çelişmemesi için NEBÎ İLE RESUL
ARASINDA FARK GÖZETİLMESİ GEREKLİLİĞİNDEN HAREKETLE, BUNA AYKIRI BİLGİLER İÇEREN
RİVAYETLERİN İSE PROBLEMLİ OLDUĞUNU KABUL ETMEK GEREKİR [
BEYYİNE-1,2,4,5,6].
(*4):
Kelâm ilminde tercih edilen RESUL tanımı yanlıştır. Çünkü Kur’an’a göre, Allah vahiy yolu ile Resule “Kitap”
vermemiştir. Nebiye KİTAP, HÜKMETME GÜCÜ
VE NÜBÜVVET vermiştir.
RESUL, “Allah’ın
NEBİLERİNE vahiy yoluyla verdiği kitap ve
şeriatı insanlara tebliğ etmekle görevlendirdiği
ELÇİ”dir, [BEYYİNE-
4,5,6]
(*5): Kelâm ilminde tercih edilen NEBİ tanımı da yanlıştır. Çünkü
Kur’an’a göre, Allah vahiy yoluyla Resullerine “Kitap” indirmemiş Kitabı Nebiye
vermiştir. NEBİ, ALLAH’IN KENDİSİNE VERDİĞİ KİTAPTA OLANLARIN TEBLİĞİNİ RESUL
SIFATI /KİMLİĞİ İLE YAPAR.
NEBÎ: “Allah’ın, insanları inanmaya davet
etmesi/çağırması için, kendisine vahiy yoluyla indirdiği kitap ve şeriat
verdiği ve bunları tebliğ etmekte ELÇİ (RESUL) olarak
görevlendirdiği kişidir” [BEYYİNE-
4,5,6 ]
(*6): Resul ile Nebî arasında fark olmadığı hakkındaki MU‘TEZİLE KELÂMCILARININ SAVI (İleri sürülerek savunulan düşünce, iddia, dava,
tez) yanlıştır. Çünkü Kur’an’a göre,
RESUL İLE NEBÎ ARASINDA FARK VARDIR.
Kur’an’a uygun olarak yapılan TANIMLARDA, açıkça
anlaşılan Resul ile Nebî
arasındaki Fonksiyon (işlev, görev) farklılıkları
vardır. TANIMLARDAKİ BU FARKLAR, Resul ile Nebî
arasında fark
olmadığının değil, tam aksine, Resul ile Nebî arasında fark
olduğunun mantıki delilleridir. [BEYYİNE-1,2,4,6]
(*7):
Yine MU‘TEZİLE KELÂMCILARININ Resul ile Nebî arasında
fark olmadığına delil olarak, Her ikisinin
de “Allah’ın vahiy yoluyla yeni bir şeriat verip
bunu insanlara tebliğ etmekle görevlendirdiği elçi” olduğu Savı da
yanlıştır.
Çünkü Kur’an’a göre ve Kur’an’a
uygun olarak yapılan TANIMLARINA GÖRE DE, Resul’ün zaten ELÇİ ve Nebi’nin de ELÇİLİK GÖREVİ
esnasında ELÇİ ( Resul) olması, her ikisi arsındaki FOKSİYON (İŞLEV VE GÖREV) FARKLILIĞINI
gösterir. Bu FOKSİYON (İŞLEV VE GÖREV) FARKLILIKLARI DA “Nebi ile Resul arasında fark bulunmadığına;
her iki kelimenin aynı anlamda olduğuna” işaret eden bir beyyine
(kesin delil) olarak kabul edilemez.
Aksine, BÜTÜN NEBİLERİN RESUL OLDUĞUNUN VE
FAKAT BÜTÜN RESULLERİN NEBİ OLMADIĞININ ayrıca Kur’an’da geçen nebî ve resul kavramlarının anlam
ve tanımlarının farklı olduğuna, aynı anlamda kullanılmadığına delildir. [BEYYİNE-4,5,6]
(*8): NEBÎ İLE RESULÜ FARKLI İKİ KAVRAM[BEYYİNE-1,2,4] SAYAN EHL-İ SÜNNET
KELÂMCILARININ “Nebî’nin Allah’ın belli bir konuya ilişkin
bilgileri vahiy yoluyla bildirdiği insan olduğu ve Allah’tan aldığı vahiyleri
başkalarına tebliğ etmekle yükümlü olmadığı,” Savı, NEBİ VE RESUL
arasında fark gözetmeden ikisini de PEYGAMBER diye niteleyen GELENEKSEL
KABULLERE göre yanlıştır ama KUR’AN’A GÖRE
doğrudur. ÇÜNKÜ KUR’AN’A GÖRE, TEBLİĞ İŞİNİ YAPMASINI ALLAH, nebiye
değil RESULE (ELÇİYE) EMRETMİŞTİR. [BEYYİNE-5] NEBİLERİN HEPSİ RESULDÜR; Seçilmiş kişi olan Nebi, Allah’ın
verdiği kitabı / vahyi / haberi alır, taşır; resul sıfatıyla / kimliğiyle tebliğ eder,
ilgilisine ulaştırır. Bu sebeple Kur’an’da birçok ayette,“Allah’a ve resulüne itaat / uymak / tabi olmak”
emredilmiştir. Kur’an’da “Allah’a ve Nebiye itaat’
emreden hiçbir ayet yoktur. [BEYYİNE-6]
(*9): NEBÎ İLE RESULÜ FARKLI İKİ KAVRAM SAYAN EHL-İ SÜNNET KELÂMCILARININ, Her resul’ün nebî olduğu, fakat her nebînin resul olmadığı, savı ise yanlıştır. ÇÜNKÜ KUR’AN’A GÖRE, HER NEBİ, RESULDÜR AMA HER
RESUL, NEBİ DEĞİLDİR. [BEYYİNE-4,5,6]
(*10): NEBÎ İLE RESULÜ FARKLI İKİ KAVRAM SAYAN EHL-İ SÜNNET KELÂMCILARININ, “Nebî’nin Allah’ın kendisine kitap ve şeriat göndermediği elçisi olduğu, İnsanları,
önceki dönemde veya yaşadığı çağda kitap ve şeriat verilen bir resulün dinine
davet etmekle yükümlü tutulduğu” savı da yanlıştır. ÇÜNKÜ KUR’AN’A GÖRE,
NEBİYE KİTAP VERİLMİŞTİR. BU KİTABA TEBLİĞ VE DAVETİ İSE RESUL YAPAR
[BEYYİNE-4,5,6]
(*11): NEBÎ İLE
RESULÜ FARKLI İKİ KAVRAM SAYAN EHL-İ SÜNNET KELÂMCILARININ,“Resul’un ise ise Allah’ın
yeni bir kitap ve şeriat gönderdiği kişi olup önceki resullerin kitap ve
şeriatını tamamen veya kısmen geçersiz kılabildiği,”savı da
yanlıştır. ÇÜNKÜ KUR’AN’A GÖRE, RESULE KİTAP VERİLMEMİŞTİR. Lakin nebi
olan Resul kişi, kendinden önceki nebilere indirilmiş kitap ve şeriatını tamamen veya kısmen geçersiz
kılabilir. ( Ali-İmran 3/ 81) [BEYYİNE-4,5,6]
(*12):
NEBÎ İLE RESULÜ FARKLI İKİ KAVRAM SAYAN EHL-İ SÜNNET KELÂMCILARININ, “Nebî’nin Allah’ın sadece müminlere gönderdiği
elçisi olduğu, Resul’ün ise kâfirleri hak
dine davet etmek üzere görevlendirildiği, savı da, Kur’an’ın bütünsel mesajı içinde kullanılan
Nebi ve Resul kavramlarının anlamları ve Nebi – Resul arasındaki ilişki
çerçevesinde, KUR’AN İLE ÇELİŞİK olarak kabul
edilmelidir. [BEYYİNE-4,5,6]
TOPARLARSAK RESUL KUR’AN’ IN BİLDİRDİKLERİNE
GÖRE:
(1) NEBİ VE RESUL Kelimelerinin, anlamları da ve
tanımları da farklıdır.
(*1)
(2) NEBİ VE RESUL KAVRAMLARI, Kur’an’da (ayetlerde)
kesinlikle aynı anlamda kullanılmazlar.(*2)
(3).
Kur’an’la çelişen HADİSLERİN (=RİVAYETLERİN)
problemli olduğunu; NEBİ =
PEYGAMBER SÖZÜ OLMADIĞINI kabul etmek gerekir.(*)
(4). GELENEKÇİLERİN, “Kur’an’da
…. , nebî ile resul arasında bir farkın bulunmadığına işaret edilmiştir.” (*1) ve “Kur’an’da geçen nebî ve resul kavramlarının aynı anlamda
kullanılmaktadır (*2) savlarına rağmen, NEBİ ve RESUL için ayrı/ farklı ANLAM TANIMI YAPMALARI,
kendi içinde çelişkili olduğunun delilidir. İlaveten, GELENEKSEL KABULLERDEKİ
TANIMLARDA, KUR’AN’ DAKİ NEBİ İÇİN RESUL TANIMLARI; KUR’AN’ DAKİ
RESUL İÇİN DE NEBİ NEBİ TANIMLARI YAPILMIŞTIR. BUNLAR ÇOK BÜYÜK ALGI VE
ANLAMA SORUNLARI VE SONUÇLARI DOĞURAN ÇOK BÜYÜK ÇELİŞKİLERDİR
ÖRNEĞİN: TÜRKÇE MEALLER ve ayet çevirilerini, TDV. İslam Ansiklopedisinin PEYGAMBER
Maddesinin de yazılanları, KUR’AN’IN
BİLDİRDİKLERİNE GÖRE DOĞRU ALGILAYIP, ANLAYABİLMEK, ancak PEYGAMBER Maddesinin içinde geçen, bütün “PEYGAMBER” kelimelerinin yerine “NEBİ”; bütün
“NEBİ” kelimelerinin yerine “RESUL” ve bütün “RESUL” kelimelerinin yerine de
“NEBİ” kelimesi koyarak mümkün olabilir.
RESUL KUR’AN’IN BİLDİRDİKLERİNE GÖRE:
BÜTÜN NEBİLER, PEYGAMBERDİR.BÜTÜN PEYGAMBERLER, NEBİDİR.
HER NEBİ, RESULDÜR.
TÜRKÇE ÇEVİRİLERDE PEYGAMBER: Farsça ve Tanrı tarafından bir dini veya dini öğretiyi yaymakla görevlendirildiğine inanılan kişidir
KUR’AN IŞIĞINDA PEYGAMBER: Allah’tan vahiy yoluyla aldığı bilgileri ve emirleri tebliğ etmek, muhataplarını hak dine çağırmakla görevlendirilen yüksek vasıflı kimsedir. ( bk. NÜBÜVVET).
NEBİ VE RESUL: Kuranda geçen Arapça özgün kelimelerdir / lafızlardır. ANLAMLARI FARKLIDIR.
NEBİ: Allah'ın kendisine kitap, hükmetme gücü, nübüvvet verdiği habercisidir. (PEYGAMBERDİR)
NEBÎ: “Allah’ın, insanları inanmaya davet etmesi / çağırması için, kendisine vahiy yoluyla indirdiği kitap ve şeriat verdiği ve bunları tebliğ etmekte ELÇİ (RESUL) olarak görevlendirdiği kişidir” (*5)
NEBİLERİN (Allah'ın habercilerinin) HEPSİ, RESULDÜR (Allah'ın -mesajını getiren, kitabı tebliğ eden - elçisidir).
HER NEBİ, RESULDÜR; HER RESUL, NEBİ DEĞİLDİR
Böyle olması sebebiyle, NEBİ – RESUL ilişkisi çerçevesinde, Nebi ile Resulün bir farkının olmadığı, Kuran’da ikisin aynı anlamda kullanıldığı kabul edilemez.
Bütün peygamberler nebi ve bütün nebiler de, resul olduğu için,
BÜTÜN PEYGAMBERLER, HEM NEBİ HEM DE RESULDÜR
RESUL: Allah'ın -mesajını getiren, kitabı tebliğ eden- elçisidir.
RESUL: Allah'ın -nebilerine vahyettiği mesajını, getiren, kitabı tebliğ eden- elçisidir.
RESUL, “Allah’ın NEBİLERİNE vahiy yoluyla verdiği kitap ve şeriatı insanlara tebliğ etmekle görevlendirdiği elçi”dir, (*4)
NEBİ VE RESUL, FONKSİYON (İŞLEV ve GÖREV) FARKI SEBEBİYLE AYNI ANLAMDA DEĞİLDİR.
HER NEBİ RESULDÜR.
Kur’an’a uygun olarak yapılan TANIMLARDA, açıkça anlaşılan Resul ile Nebî arasındaki Fonksiyon (işlev, görev) farklılıkları vardır. TANIMLARDAKİ BU FARKLAR, Resul ile Nebî arasında fark olmadığının değil, tam aksine, Resul ile Nebî arasında fark olduğunun mantıki delilleridir
Kur’an’a göre ve Kur’an’a uygun olarak yapılan TANIMLARINA GÖRE DE, Resul’ün zaten ELÇİ ve Nebi’nin de ELÇİLİK GÖREVİ esnasında ELÇİ ( Resul) olması, her ikisi arsındaki FOKSİYON (İŞLEV VE GÖREV) FARKLILIĞINI gösterir. Bu FOKSİYON (İŞLEV VE GÖREV) FARKLILIKLARI DA “Nebi ile Resul arasında fark bulunmadığına; her iki kelimenin aynı anlamda olduğuna” işaret eden bir beyyine (kesin delil) olarak kabul edilemez.
Aksine, BÜTÜN NEBİLERİN RESUL OLDUĞUNUN VE FAKAT BÜTÜN RESULLERİN NEBİ OLMADIĞININ ayrıca Kur’an’da geçen nebî ve resul kavramlarının anlam ve tanımlarının farklı olduğuna, aynı anlamda kullanılmadığına delildir
BÜTÜN RESULLER NEBİ DEĞİDİR.NEBİ OLMAYAN RESULLER DE VARDIR.
HER NEBİ RESULDÜR. HER RESUL NEBİ DEĞİLDİR
NEBİ (Peygamber) olarak kendisine
Kitap, Hükmetme gücü ve nübüvvet verilenlerin HEPSİ,
(nübüvvet= risalet esnasında AYNI KİŞİ olarak) RESULDÜR (Allah’ın
elçisidir) ama RESULLERİN (Allah
elçilerinin ) HEPSİ, NEBİ (Kendisine
Kitap, Hükmetme gücü ve nübüvvet verilmiş kişi) DEĞİLDİR.
ALLAH’IN
MESAJI: İndiği toplum için, o toplumun dili
/ lisanıyla, Allah’ın bir Nebi’ye indirdiği; VAHYİN
/ KİTABIN, ÖZGÜN (çeviri olmayan, asıl olan söz ve / veya metin,
örneğin Arapça Kur'an) VE TAHRİF EDİLMEMİŞ (aslı bozulmamış,
kalem oynatılmamış, değiştirilmemiş) HALİDİR. Bir şey katmadan ve eksiltmeden, AYNEN İNDİRİLMİŞ
VAHYİN / KİTABIN LAFZIYLA verilen
mesajlar ve bu mesajların bütününden oluşan kitaptır (Örneğin
Arapça Kur’an).
ALLAH'IN MESAJINI, Elçi melek Cebrail, NEBİ’YE indirir (BAKARA 2/97), RESUL,
insanlara tebliğ eder.
Resulün getirdiği
Allah'ın mesajı, NEBİ olarak kendisine indirilmiş bir vahiy
kitabının mesajı olabileceği gibi, kendisinden evvel olan başka
bir nebiye indirilmiş bir vahiy kitabının mesajı da olabilir
Bu sebeple:
Resulün getirdiği Allah'ın mesajı, nebi olarak kendisine
indirilmiş bir vahiy kitabının mesajı ise BU RESUL (=Allah’ın elçisi), NEBİDİR (=peygamberdir).
Resulün getirdiği Allah’ın mesajı, nebi olarak kendisine indirilmiş bir vahiy kitabının mesajı değil ve fakat nebilerden birine indirilmiş bir vahiy kitabının mesajı ise, BU RESUL, NEBİ (=peygamber) değildir.
Nebilere verilen KİTAPLAR (özgün ve tahrif edilmemiş halleri ile) , verildiği Nebinin ölmesiyle son bulan Risaleti = Nübüvveti = ELÇİLİK GÖREVİNİ sürdürdüklerinde, bizzat KİTABIN / VAHYİN kendisi örneğin Kur’an, ulaştığı insanlara ÖLÜMSÜZ BİR RESULDÜR. ÖLÜMSÜZ RESUL (=Allah'ın elçisi olarak Kitap / KUR’AN), NEBİ (peygamber) değildir. ALLAH'IN MESAJIDIR.
Resulün getirdiği Allah’ın mesajı, nebi olarak kendisine indirilmiş bir vahiy kitabının mesajı değil ve fakat nebilerden birine indirilmiş bir vahiy kitabının mesajı ise, BU RESUL, NEBİ (=peygamber) değildir.
Nebilere verilen KİTAPLAR (özgün ve tahrif edilmemiş halleri ile) , verildiği Nebinin ölmesiyle son bulan Risaleti = Nübüvveti = ELÇİLİK GÖREVİNİ sürdürdüklerinde, bizzat KİTABIN / VAHYİN kendisi örneğin Kur’an, ulaştığı insanlara ÖLÜMSÜZ BİR RESULDÜR. ÖLÜMSÜZ RESUL (=Allah'ın elçisi olarak Kitap / KUR’AN), NEBİ (peygamber) değildir. ALLAH'IN MESAJIDIR.
Bir RESUL (elçi), Özgün ve ve tahrif edilmemiş vahyi / kitabı, bir
şey katmadan ve eksiltmeden sadece, Kitabın lafzıyla bildirerek Elçiliğini
yaptığında / yaparken kendisi NEBİ
olsa da, kendisi NEBİ olmasa da, RESULDÜR (=Allah’ın Elçisidir).
Bir RESUL (elçi), Tebliğ görevini, Nebiye inen bir Kitabın
lafzıyla değil; Özgün ve ve tahrif edilmemiş vahyin / kitabın, bir
şey katmadan ve eksiltmeden DOĞRU
yapılmış, ana dile çevirisi olan meallerin lafzıya / sözüyle kendi ana
dilinde bildirerek Elçiliğini yaptığında / yaparken, (Allah'ın elçisinin elçileri) bağlamında, ÖLÜMSÜZ RESUL’ÜN
RESULÜDÜR (= Allah'ın elçisi olan
KUR’AN’ IN RESULÜDÜR.) BU RESUL, NEBİ (peygamber) değildir.
RESULÜN (Allah'ın elçisinin) elçisi de elçidir. Nebilere verilen KİTAPLARIN ana dile çevirileri olan DOĞRU MEALLER ve TÜRKÇE ÇEVİRİLERİ ve Bunları yazıp söyleyenler de (Allah'ın elçisinin) elçisi de elçidir bağlamında) vahiy almamış GÜNÜMÜZÜN RESULLERİDİR. Bu GÜNÜMÜZÜN RESULLERİ (Allah'ın elçisinin elçileri) de NEBİ (peygamber) değildirler.
Nebilere
KİTAP (vahiy) getiren RESUL (elçi)
melekler (Cebrail, Hz. İbrahim'e
gelenler vs. ), NEBİ (peygamber) değildir. Vahyi / Kitabı doğrudan
Allah'tan alıp muhataplarına /
Nebilere götüren RESULDÜR (Allah'ın
elçisidir).
ALLAH'A İTAAT = KURAN'A İTAAT
= ELÇİ'YE İTAAT
Kuran'ın
İslam'ına inanan her Müslüman elçiye (Hz. Muhammed'e) itaatin gerekliliğini
bilir.
Kuran'ın
Müslümanlar'ı, bu yüzden Allah'a ve elçisine itaat ayetlerinin kendilerine
karşı delil gösterilmesini çok garip karşılarlar ve bu iddiayı yapanların
Kuran'ı bilmediğini veya çekiştirdiğini kavrarlar. Kuran'ın Müslümanlar'ına
göre elçiden bize miras kalan ve elçinin bize miras olarak bırakmaya çalıştığı
yegane kaynak Kuran'dır.
Kuran yeterlidir, bizi ilgilendiren yegane vahiydir ve Peygamber'in başka
bir kaynağı yazdırmaması da Kuran'ı yegane kaynak olarak bıraktığının
delilidir. Hadis kitabı diye toplanmış kitaplar ve dini, Kuran ile Kuran'dan
kat kat fazla hadislerin şirketsel oluşumlarının bir neticesi olarak gösteren
mezhepçi kitaplar, Peygamber'e iftiralarla doludurlar.
Kuran'ı
tek kaynak kabul edip tüm bu kaynakları reddetmek, din adına tek otoriteyi
Kuran'a (Allah'ın mesajına) vermek, hem mesajın sahibi Allah'a, hem mesajı
getiren elçiye itaat etmek demektir.
İnşallah bu izahlar Allah'a itaati, Kuran'a itaati ve elçiye itaati ayırıp
adeta din adına ayrı otoriteler varmış gibi gösterenlerin; mesajın sahibini,
mesajın kendisini ve mesajı getirip
duyuran elçiyi birbirlerinden ayırmalarını önler.
Mesajın
sahibi Allah'la görüşemeyeceğimiz ve mesajı getiren elçi vefat ettiği için
bize kalan mesajın kendisi olan Kuran'dır.
Mesajla yetinmemiz mesaja güvenmemiz sorunları
çözmeye yetecektir.
Karşılarında
okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt
vardır. (ANKEBUT 29/51)
KUR’AN, PEYGAMBER'İN
RİSALETİNİ DEVAM ETTİREN ÖLÜMSÜZ BİR ELÇİDİR (RESULDÜR).
Elif, Lâm, Râ. Hakîm ve Habîr olandan
bir kitaptır ki bu, ayetleri önce muhkem kılınmış, sonra ayrıntılı hale
getirilmiştir. Ki başkasına değil, yalnız Allah'a ibadet edesiniz! Kuşkusuz,
ben size O'ndan gelen bir uyarıcı ve müjdeciyim. (HUD 11/1-2)
DİNİM İSLAM, RABBİM
ALLAH'TIR; NEBİ'M HZ. MUHAMMED, RESUL'ÜM KUR'AN'DIR. EVET, GÜNÜMÜZDE KUR'AN
RESULDÜR / ELÇİDİR. MKA.
VESSELAM…
Konunun yeniden incelenip ve değerlendirilmesi,
bilgilendirme, irşad ve ilgili dokümanlarda (belge, vesika); özellikle de TDV İSLAM ANSİKLOPEDİSİNDE
de gerekli düzeltme ve değişikliklerin yapılması / yaptırılması umut ve dileği
ile…
AYRICA BAKINIZ:
AYRICA BAKINIZ:
KUR’ÂN’Â VE GELENEĞE GÖRE NEBİ VE RESUL https://www.suleymaniyevakfi.org/kutsanan-gelenek-ve-kuran/kurana-ve
gelenege-gore-nebi-ve-resul.html
KUR’ÂN’Â VE GELENEĞE GÖRE KİTAP ve HİKMET
https://www.suleymaniyevakfi.org/kutsanan-gelenek-ve-kuran/kitap-ve-hikmet.html
KUR’ÂN’Â VE GELENEĞE GÖRE KİTAP ve HİKMET
https://www.suleymaniyevakfi.org/kutsanan-gelenek-ve-kuran/kitap-ve-hikmet.html
1 Kasım 2019 / İzmir
Selam…
EKLER:
KUR'AN'I KİM VE NASIL ÖĞRETİR
KUR'AN'I , ALLAH AÇIKLAR:
“Aklınızı işletmeniz ümidiyle Allah, ayetlerini size işte böyle açıklıyor.” (2. sure (BAKARA) 242. ayet)
“Herhangi biriniz ister mi ki; altından ırmaklar akan, içinde her tür meyvesi olan, hurmalardan, üzümlerden oluşmuş bir bahçesi bulunsun, kendisinin güçsüz-çaresiz yavruları da olsun ve bu haldeyken üstüne ihtiyarlık çöksün, tam bu sırada o bahçeye alevli bir bora isabet etsin de bahçe, baştan başa yansın. Allah size ayetleri işte bu şekilde açıklıyor ki, inceden inceye ve derinden derine düşünebilesiniz.” (2. sure (BAKARA) 266. ayet)
“Hep birlikte Allah'ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Birbirinizin düşmanı idiniz, Allah kalplerinizi uzlaştırıp kaynaştırdı da O'nun nimeti sayesinde kardeşler haline geldiniz. Ateşten bir çukurun kenarında idiniz; sizi oradan kurtardı. Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki, doğruya ve güzele yol bulasınız.” (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 103. ayet)
“Ey iman sahipleri! Kendi dışınızdakilerden/seviyenizin altındakilerden bir kimseyi sırdaş edinmeyin. Sizi sarpa sardırıp perişan etmekten çekinmezler. Size sıkıntı verecek şeyi pek severler. Ağızlarından nefret ve öfke taşmaktadır. Göğüslerinin saklamakta olduğu ise daha büyüktür. Eğer aklınızı işletirseniz Allah size ayetlerini açık-seçik göstermiştir. “ (3. sure (ÂLİ IMRÂN) 118. ayet)
“Meryem'in oğlu Mesih, bir resulden başkası değildir. Ondan önce de resuller gelip geçmiştir. Onun annesi de özü-sözü doğru biriydi. İkisi de yemek yerlerdi. Bak nasıl açıklıyoruz onlara ayetleri! Sonra bak, nasıl gerisin geri çevriliyorlar!” (5. sure (MÂİDE) 75. ayet)
“Allah sizi yeminlerinizdeki boş lakırdıdan ötürü hesaba çekmez, ama bilinçli olarak gerçekleştirdiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutar. Böyle bir yeminin keffâreti, ailenize yedirmekte olduğunuzun orta derecesinden on yoksulu doyurmak yahut onları giydirmek yahut da özgürlüğünden yoksun kalmış bir benliği özgürlüğüne kavuşturmaktır. Bunlara imkân bulamayan üç gün oruç tutar. Yemin ettiğinizde yeminlerinizin keffâreti işte budur. Yeminlerinizi koruyun. Allah size ayetlerini böyle açıklar ki şükredebilesiniz.” (5. sure (MÂİDE) 89. ayet)
“De ki: "Düşünün bakalım; Allah, işitme gücünüzü, gözlerinizi alsa, kalpleriniz üzerine mühür bassa, Allah'tan başka hangi ilah onları size geri verecek?" Bak nasıl türlü türlü açıklıyoruz ayetleri, yine de yüz çeviriyorlar!” (6. sure (EN'ÂM) 46. ayet)
“İşte biz, ayetlerimizi bu şekilde ayrıntılı kılıyoruz ki, günaha sapmışların yolu açık-seçik ortaya çıksın/günaha sapmışların yolunu açık-seçik göresin!” (6. sure (EN'ÂM) 55. ayet)
“De ki: "O size, üstünüzden yahut ayaklarınızın altından bir azap göndermeye yahut sizi fırka fırka birbirinize düşürerek/fırkalara bölüp içinden çıkılmaz durumlara düşürerek/fırkaları elbise gibi size giydirerek kiminizin şiddetini kiminize tattırmaya Kaadir'dir."Bak nasıl sıralıyoruz ayetleri, iyice kavrayabilsinler diye.” (6. sure (EN'ÂM) 65. ayet)
“Karanın ve denizin karanlıklarında, kendileriyle yol bulmanız için yıldızları hizmetinize veren O'dur! Bilgiden nasipli bir topluluk için ayetleri gerçekten ayrıntılı kılmışızdır. Sizi bir tek canlıdan vücuda getiren O'dur! Bu oluşumda bir karar kılma yeri var, bir de emanet olarak kalma yeri. İyice araştırıp kavrayan bir topluluk için ayetleri biz tam bir biçimde ayrıntılı kıldık.” (6. sure (EN'ÂM) 97-98. ayet)
“Ayetleri bu şekilde, çeşitli başlıklarla veriyoruz ki, "Sen ders aldın!" desinler, biz de ilimden nasiplenen bir toplum için onu iyice açıklayalım.” (6. sure (EN'ÂM) 105. ayet)
“Rabbinin yolu işte budur; dosdoğru, kıvamında... Biz öğüt alan bir topluluğa ayetleri ayrıntılı bir biçimde açıkladık.” (6. sure (EN'ÂM) 126. ayet)
“De ki: "Allah'ın, kulları için çıkardığı süsü, güzel ve tatlı rızıkları kim haram etmiş?" De ki: "Dünya hayatında inananlar için de var. Kıyamet gününde ise yalnız inananlar içindirler." Bilgiden nasipli bir topluluk için biz, ayetleri böyle ayrıntılı kılıyoruz.” (7. sure (A'RAF) 32. ayet)
“Güzel ve temiz beldenin bitkisi Rabbinin izniyle çıkar. Pis ve çorak beldeden ise zararlı bitkiden başkası çıkmaz. Şükreden bir topluluk için ayetleri işte böyle çeşitli şekillerde sergiliyoruz.” (7. sure (A'RAF) 58. ayet)
“Biz, ayetleri işte bu şekilde ayrıntılı kılıyoruz ki, hakka dönebilsinler.” (7. sure (A'RAF) 174. ayet)
“Bununla birlikte tövbe eder, namazı kılar, zekâtı verirlerse, artık sizin, dinde kardeşlerinizdirler. Biz ayetlerimizi, bilen bir topluluk için böyle açık seçik ortaya koyarız.” (9. sure (TEVBE) 11. ayet)
“Güneş'i ısı ve ışık kaynağı; Ay'ı, hesabı ve yılların sayısını bilesiniz diye bir nur yapıp ona evreler takdir eden O'dur. Allah bütün bunları rastgele değil, şaşmaz ölçülere bağlı olarak yaratmıştır. Bilgiyle donanmış bir topluluk için ayetleri ayrıntılı kılıyor.” (10. sure (YÛNUS) 5. ayet)
“Şu iğreti hayatın durumu gökten indirdiğimiz bir suya benzer: İnsanların ve davarların yedikleri yeryüzü bitkisi onunla karışmıştır. Nihayet toprak, takılarını kuşanmış, süslenmiştir. Toprağın sahipleri onun üzerinde egemen olduklarını sanmaktadırlar. Tam bu sırada emrimiz ona gece veya gündüz ulaşmıştır. Ve onu, sanki dün yerinde yokmuş gibi biçip atmışızdır. Derin derin düşünen bir topluluk için ayetleri böyle ayrıntılı olarak veriyoruz.” (10. sure (YÛNUS) 24. ayet)
“Allah odur ki, gökleri direksiz yükseltmiştir; görüyorsunuz onları... Sonra arş üzerine egemen olmuştur. Güneş'i ve Ay'ı da boyun eğdirmiştir. Bunların tümü belirlenmiş bir vakte kadar akar dururlar. Oluşu yönlendirir, çekip çevirir O... Ayetleri birer birer gözler önüne serer ki, Rabbinize kavuşacağınıza açık seçik inanasınız.” (13. sure (RA'D) 2. ayet)
“Biz, geceyi ve gündüzü iki ayet yaptık; sonra gecenin ayetini silip gündüzün ayetini gösterici yaptık ki, Rabbinizden bir lütuf isteyesiniz, yılların sayısını ve hesabı bilesiniz.Biz her şeyi ayrıntılı bir biçimde açıkladık.” (17. sure (İSRÂ) 12. ayet)
“Onlara ayetlerimiz açık seçik okunduğunda, inkâr edenler inananlara şöyle derler: "İki zümreden hangisi makamca daha üstün, meclisçe daha güzel?" (19. sure (MERYEM) 73. ayet)
“Köre güçlük yoktur; topala güçlük yoktur, hastaya güçlük yoktur. Sizin için de gerek kendi evlerinizden gerekse şu kişilerin evlerinden yemek yemenizde bir sakınca yoktur: Babalarınızın evleri yahut annelerinizin evleri yahut kardeşlerinizin evleri yahut kız kardeşlerinizin evleri yahut amcalarınızın evleri yahut halalarınızın evleri yahut teyzelerinizin evleri yahut anahtarı size teslim edilmiş olan evler yahut arkadaşlarınızın evleri. Hep birlikte yahut ayrı ayrı yemenizde sizin için hiçbir sakınca yoktur. Evlere girdiğinizde, Allah katından bir esenlik, bir bereketlilik, bir temizlik dileği olarak kendinize de selam verin. Allah size ayetleri işte böyle ayan beyan bildiriyor ki, aklınızı çalıştırabilesiniz.” (24. sure (NÛR) 61. ayet)
“Yemin olsun, onu aralarında çeşitli biçimlerde ifade ettik ki öğüt alabilsinler. Ama insanların çoğu sadece nankörlükte ısrar etmektedir.” (25. sure (FURKÂN) 50. ayet)
“Size öz benliklerinizden bir örnek verdi: Ellerinizin altında bulunanlarda, size verdiğimiz rızıklarda, sizinle aynı haklara sahip, birbirinizden çekindiğiniz gibi kendilerinden çekineceğiniz ortaklarınız var mı? İşte biz, aklını işletecek bir topluluk için ayetleri böyle açık açık sıralıyoruz.” (30. sure (RÛM) 28. ayet)
“Hikmetlerle dolu her iş ve oluş o gecede ayırt edilir,” (44. sure (DUHÂN) 4. ayet)
“Öğretti Kur'an'ı,” (55. sure (RAHMÂN) 2. ayet)
“Bilin ki Allah, toprağa ölümünden sonra hayat verir. Ayetleri size açık seçik bildiriyoruz ki, aklınızı işletebilesiniz.” (57. sure (HADÎD) 17. ayet)
“Sonra onu açıklamak da bizim işimiz olacaktır.” (75. sure (KIYÂMET) 19. ayet)
KUR'AN'I, ALLAH ( = ALLAH ve RESULÜ = KUR'AN = RESUL KUR'AN) ÖĞRETİR.
SONUÇ OLARAK:
GÜNÜMÜZDE KUR’AN (Ana dile çevirileri dâhil) RESULDÜR, ALLAH ÖĞRETİR, İNSANIN KESBİ (KAZANIMI) VARDIR, ALLAH BİLİR VE O KULLARINA ZULMETMEZ.
GÜNÜMÜZDE KUR’AN (Ana dile çevirileri dâhil) RESULDÜR, ALLAH ÖĞRETİR, İNSANIN KESBİ (KAZANIMI) VARDIR, ALLAH BİLİR VE O KULLARINA ZULMETMEZ.
İŞTE ÖLÇÜ / KADER…
AMENNA.