İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

UYDURULAN DİN, KUR'AN'DAKİ DİN. XIII. BÖLÜM: DİNİ UYDURMACILIKTA EMEVİLER, ABBASİLER VE DİĞER TARİHİ SEBEPLER -1




XIII.               BÖLÜM: DİNİ UYDURMACILIKTA EMEVİLER, ABBASİLER VE DİĞER TARİHİ SEBEPLER



Ne yazık ki bugün İslam diye ortaya sunulan din; özellikle Emevi döneminden başlayarak, daha sonra Abbasiler döne­minde sonuca ulaşan uydurma hareketinin ürettiği İslam'dır.

Bu İs­lam, kökenini sırf Kuran'dan alan, Kuran'ı yeterli gören bir İslam değildir.

Bu İslam Emeviler'in ve Abbasiler'in reforma uğrattığı İs­lam'dır.

Bizim bu kitapta yapmaya çalıştığımız kitabın 3. bölümün­de belirttiğimiz gibi dinde reform yapmak değil, bilakis en çok Emevi ve Abbasiler'in ürünü olan reformu ortadan kaldırıp, Kuran'ın saf mesajını ortaya çıkarmaktır.

Kitabın ileriki bölümlerinde göreceğimiz gibi dine Emeviler ve Abbasiler tarafından yapılan re­form; dini zorlaştırma, karartma, insanla çatışır hale getirme ve ka­dınları toplumdan soyutlama şeklinde yapılmıştır.

Bu ilaveleri ya­panlar da ne yazık ki dini savunduklarını söylemişler ve dinin kay­nağı olduğunu iddia ettikleri yüzlerce hadis ve fıkıh kitaplarıyla di­ni dejenere etmişlerdir.

Dini dejenere eden bu tarihi sürecin en baştaki basamağı Emevi devridir. Bu yüzden Emeviler'in kim oldu­ğunu iyice incelersek, din diye uydurulan mezheplere, hadislere ne­den güvenemeyeceğimizi daha iyi anlarız.

Bundan önceki bölüm­lerde Peygamberimiz'in tek kaynak olarak Kuran'ı bıraktığını, dört halifenin de Kuran dışında bir kaynak, bir mezhep oluşturmadıkla­rını gördük. Bir önceki bölümde Kab ve Ebu Hureyre gibi hadis uydurucularına 4 halife döneminde nasıl göz açtırılmadığını incele­dik.

Emevi dönemi gelince 4 Halife döneminde hadis nakillerinden dolayı azarlanan Ebu Hureyre ve Kab gibiler bir anda baş tacı ol­dular. Muaviye'nin bu şahısları manevi itibar ve maddi çıkar sağla­mak yoluyla nasıl teşvik ettiğini 12. Bölüm'de inceledik.

Aynı Emeviler İslam'daki ilk ciddi kargaşayı çıkarmış ve Hz. Ali'ye karşı savaşmışlardır. Hz. Ali'nin kendilerini yeneceğini anlayan Emeviler mızraklarının ucuna Kuran geçirmiş ve Hz. Ali'nin ordusu "Biz Kuran'a karşı savaşmayız." diyerek Emevilerin kurtulmasına imkan tanımışlardır. Hz. Ali Kuran'ın mızraklardaki sayfalar olmadığını, kendisinin Kuran'a bağlı olduğunu söylemesine rağmen Emevi oyunu başarılı olmuştur.


A.                EMEVİLERİN PEYGAMBERİMİZİN TORUNLARINI ÖLDÜRMELERİ


Aynı Emeviler Hz. Ali'ye karşı olan düşmanca tutumlarını, Hz. Ali'nin oğulları ve Peygamberimiz'in torunları olan Hasan ve Hü­seyin'e karşı da göstermişlerdir.

Mesudi'nin anlatımlarına göre Ha­san kendisini rakip gören Muaviye tarafından zehirletilerek öldürülmüştür.

Hasan'ın karısını bu zehirleme işinde kullanan Muaviye ise ölüm haberini alınca şarkılar söyleyerek, kendisini ibadete verip siyaset sahnesinden çekilmiş olan Hasan'ın ölümüne çok sevinmiş­tir.

Hasan'ın kardeşi Hüseyin ise Kerbela olayında Muaviye'nin oğ­lu Yezid tarafından öldürülmüştür.

Kaynaklar Yezid'in nasıl Hüse­yin'in ölüsüne bile saygı göstermediğini ve Hüseyin'in kesik başını sopayla didikleyip alay ettiğini anlatırlar.

Hasan ile Hüseyin'in kız kardeşi Zeynep ise halkın ayaklanmasına ön ayak olur korkusuyla yaşadığı yerden sürülmüştür.

Tüm bunları yapan, Peygamber to­runlarının katilleri olan Emeviler, ne yazık ki tüm bunları yaparken din için, dinin hayrına yaptıklarını savunacak kadar yüzsüzdüler.

Burada bu olayların teferruatına girmek ve bu savaşlardaki suçluyu göstermek şeklinde malumu ilan etmek istemiyoruz. Yapmak iste­diğimiz bugün ortaya çıkan dini tablonun, Kuran'ın dinine ilaveler yapan hadislerin, mezheplerin ilk kaynağı olan Emeviler'in ne ka­dar güvenilir (!) olduğunu göstermektir.

Bu dönemde uydurulan ha­disler daha sonra Abbasiler zamanında (kendi dönemlerinin uydur­malarını da ekleyerek) hadis kitaplarına dönüştü. Bu hadisler, mez­heplerin oluşturduğu islam'a temel oldular.

Bu şahıslar halifeliği babadan oğula geçen bir saltanata dönüştürdüler. Bu halifelerin ço­ğunun nezaretinde mezhepler ve hadis kitapları oluştu.

Peygamber torunlarının katillerinin halife olduğu, yönetici olduğu bir yapıda oluşturulan bu mezhepler ve bu hadisler güvenilir olabilir mi? Ta­bi ki hayır.

Fakat Sunni İslamcıların çoğu Sıffın savaşını bir içtihat (tercih) hatası gibi göstermekte, Emevi saltanatını temize çıkartma­ya çalışmaktadırlar. Böylece kendi inanç sistemlerini kuran kişileri, dolayısıyla kendi inançlarını aklamaya çalışmaktadırlar.

Oysa güne­şin balçıkla sıvanamayacağı gibi, Emeviler'in yanlış uygulamaları da örtbas edilemez. Emevi dönemine kadar ne saltanata dönüştürül­müş halifelik vardı, ne de Kuran dışında bir dini kaynak.

Peygamber'imiz ve 4 Halife dönemindeki sade yaşantının saray ihtişamları­na, debdebeye, şölenlere dönüşü, dini liderliğin paraya ve güce çev­rilmesi, halifeliğin aile içi saltanata dönüştürülüp balığın baştan kokmaya başlaması bu devire rastlar.

İçki alemleri ve yaptırdıkları saraylarla meşhur olan bir çok Emevi halifesinin yanı sıra Velid gi­bi Kuran'dan hoşuna gitmeyen ayetlerin okunması üzerine Kuran'ı hedef yapıp ok yağmuruna tutanlar da halife olmuştur.(Bakın Mesudi 3/228, isfahani 7/49, ibnul Esir 5/290)

Hadisler ilk kez işte bu dönemde yazılmaya başlandı. Fakat bu yazım işleminde hadislerle, kıssalar ve görüşler karışıktı. Emeviler döneminde hadislerin yazıldığı bilinse de, bu dönemden elimize geçen bir hadis kitabı yoktur. Kütüb-i sitte (altı en meşhur hadis ki­tabı) daha sonra Abbasiler döneminde yazılmıştır.

Bu dönemde toplanan hadislerde Emeviler'in köprü, hatta kaynak olduğunu dü­şünürsek (Abbasilerin uydurmalarını yok saysaydık bile), hadis ko­nusunda bu kadar vahim bir tablonun ortaya çıkış sebebini anlarız.

Şimdi gelin karar verelim; Kuran yeterli olduğunu kendisi anlatır­ken, Peygamber kendi hiçbir sözünü yazdırmamışken, dört halife döneminde de aynı şekilde Kuran dışında bir kaynak oluşturulma­mışken, Peygamber torunlarının katillerinin saltanatları dönemin­de temeli atılan hadis ve mezheplere itibar edelim mi, yoksa sadece Kuran'a mı itibar edelim?


Kendi görüşünü doğru çıkartmak yerine, Kuran'ın gerçek isteğini bulmaya çalışanların, geleneklerine kapılmamaları şartıyla Kuran dışında hiçbir kaynağa itibar etmemeleri gerektiğini anlayacaklarına inanıyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder