XIII. BÖLÜM: DİNİ UYDURMACILIKTA EMEVİLER, ABBASİLER VE DİĞER TARİHİ SEBEPLER
Ne yazık ki bugün İslam diye ortaya sunulan din; özellikle Emevi
döneminden başlayarak, daha sonra Abbasiler döneminde sonuca ulaşan uydurma
hareketinin ürettiği İslam'dır.
Bu İslam, kökenini
sırf Kuran'dan alan, Kuran'ı yeterli gören bir İslam değildir.
Bu İslam Emeviler'in ve Abbasiler'in reforma uğrattığı İslam'dır.
Bizim bu kitapta yapmaya çalıştığımız kitabın 3. bölümünde
belirttiğimiz gibi dinde reform yapmak değil, bilakis en çok Emevi ve
Abbasiler'in ürünü olan reformu ortadan kaldırıp, Kuran'ın saf mesajını ortaya
çıkarmaktır.
Kitabın
ileriki bölümlerinde göreceğimiz gibi dine Emeviler ve Abbasiler tarafından
yapılan reform; dini zorlaştırma, karartma,
insanla çatışır hale getirme ve kadınları toplumdan soyutlama şeklinde
yapılmıştır.
Bu
ilaveleri yapanlar da ne yazık ki dini savunduklarını söylemişler ve dinin kaynağı
olduğunu iddia ettikleri yüzlerce hadis ve fıkıh kitaplarıyla dini dejenere
etmişlerdir.
Dini
dejenere eden bu tarihi sürecin en baştaki basamağı Emevi devridir. Bu yüzden
Emeviler'in kim olduğunu iyice incelersek, din diye uydurulan mezheplere,
hadislere neden güvenemeyeceğimizi daha iyi anlarız.
Bundan
önceki bölümlerde Peygamberimiz'in tek kaynak olarak Kuran'ı bıraktığını, dört
halifenin de Kuran dışında bir kaynak, bir mezhep oluşturmadıklarını gördük.
Bir önceki bölümde Kab ve Ebu Hureyre gibi hadis uydurucularına 4 halife
döneminde nasıl göz açtırılmadığını inceledik.
Emevi dönemi gelince 4 Halife
döneminde hadis nakillerinden dolayı azarlanan Ebu Hureyre ve Kab gibiler bir
anda baş tacı oldular. Muaviye'nin bu
şahısları manevi itibar ve maddi çıkar sağlamak yoluyla nasıl teşvik ettiğini
12. Bölüm'de inceledik.
Aynı Emeviler İslam'daki ilk ciddi
kargaşayı çıkarmış ve Hz. Ali'ye karşı savaşmışlardır. Hz. Ali'nin kendilerini
yeneceğini anlayan Emeviler mızraklarının ucuna Kuran geçirmiş ve Hz. Ali'nin
ordusu "Biz Kuran'a karşı savaşmayız." diyerek Emevilerin
kurtulmasına imkan tanımışlardır. Hz. Ali Kuran'ın mızraklardaki sayfalar
olmadığını, kendisinin Kuran'a bağlı olduğunu söylemesine rağmen Emevi oyunu
başarılı olmuştur.
A.
EMEVİLERİN
PEYGAMBERİMİZİN TORUNLARINI ÖLDÜRMELERİ
Aynı Emeviler Hz. Ali'ye karşı
olan düşmanca tutumlarını, Hz. Ali'nin oğulları ve Peygamberimiz'in torunları
olan Hasan ve Hüseyin'e karşı da göstermişlerdir.
Mesudi'nin anlatımlarına göre Hasan kendisini rakip
gören Muaviye tarafından zehirletilerek öldürülmüştür.
Hasan'ın karısını bu zehirleme işinde
kullanan Muaviye ise ölüm haberini alınca şarkılar söyleyerek, kendisini
ibadete verip siyaset sahnesinden çekilmiş olan Hasan'ın ölümüne çok sevinmiştir.
Hasan'ın kardeşi Hüseyin ise Kerbela
olayında Muaviye'nin oğlu Yezid tarafından öldürülmüştür.
Kaynaklar Yezid'in nasıl Hüseyin'in
ölüsüne bile saygı göstermediğini ve Hüseyin'in kesik başını sopayla didikleyip
alay ettiğini anlatırlar.
Hasan ile Hüseyin'in kız kardeşi Zeynep
ise halkın ayaklanmasına ön ayak olur korkusuyla yaşadığı yerden sürülmüştür.
Tüm bunları yapan, Peygamber torunlarının
katilleri olan Emeviler, ne yazık ki tüm bunları yaparken din için, dinin
hayrına yaptıklarını savunacak kadar yüzsüzdüler.
Burada bu olayların teferruatına girmek
ve bu savaşlardaki suçluyu göstermek şeklinde malumu ilan etmek istemiyoruz.
Yapmak istediğimiz bugün ortaya çıkan dini tablonun, Kuran'ın dinine ilaveler
yapan hadislerin, mezheplerin ilk kaynağı olan Emeviler'in ne kadar güvenilir (!)
olduğunu göstermektir.
Bu dönemde uydurulan hadisler
daha sonra Abbasiler zamanında (kendi dönemlerinin uydurmalarını da ekleyerek)
hadis kitaplarına dönüştü. Bu hadisler, mezheplerin oluşturduğu islam'a temel
oldular.
Bu şahıslar halifeliği babadan oğula
geçen bir saltanata dönüştürdüler. Bu halifelerin çoğunun nezaretinde
mezhepler ve hadis kitapları oluştu.
Peygamber torunlarının katillerinin
halife olduğu, yönetici olduğu bir yapıda oluşturulan bu mezhepler ve bu
hadisler güvenilir olabilir mi? Tabi ki hayır.
Fakat Sunni İslamcıların
çoğu Sıffın savaşını bir içtihat (tercih) hatası gibi göstermekte, Emevi
saltanatını temize çıkartmaya çalışmaktadırlar. Böylece kendi inanç
sistemlerini kuran kişileri, dolayısıyla kendi inançlarını aklamaya
çalışmaktadırlar.
Oysa güneşin balçıkla sıvanamayacağı
gibi, Emeviler'in yanlış uygulamaları da örtbas edilemez. Emevi dönemine kadar
ne saltanata dönüştürülmüş halifelik vardı, ne de Kuran dışında bir dini
kaynak.
Peygamber'imiz ve 4 Halife dönemindeki
sade yaşantının saray ihtişamlarına, debdebeye, şölenlere dönüşü, dini
liderliğin paraya ve güce çevrilmesi, halifeliğin aile içi saltanata
dönüştürülüp balığın baştan kokmaya başlaması bu devire rastlar.
İçki alemleri ve yaptırdıkları
saraylarla meşhur olan bir çok Emevi halifesinin yanı sıra Velid gibi
Kuran'dan hoşuna gitmeyen ayetlerin okunması üzerine Kuran'ı hedef yapıp ok
yağmuruna tutanlar da halife olmuştur.(Bakın Mesudi 3/228, isfahani 7/49, ibnul
Esir 5/290)
Hadisler ilk kez işte bu
dönemde yazılmaya başlandı. Fakat bu yazım işleminde hadislerle, kıssalar ve
görüşler karışıktı. Emeviler döneminde hadislerin yazıldığı bilinse de, bu
dönemden elimize geçen bir hadis kitabı yoktur. Kütüb-i sitte (altı en meşhur
hadis kitabı) daha sonra Abbasiler döneminde yazılmıştır.
Bu dönemde toplanan hadislerde
Emeviler'in köprü, hatta kaynak olduğunu düşünürsek (Abbasilerin uydurmalarını
yok saysaydık bile), hadis konusunda bu kadar vahim bir tablonun ortaya çıkış
sebebini anlarız.
Şimdi gelin karar verelim; Kuran yeterli olduğunu kendisi
anlatırken, Peygamber kendi hiçbir sözünü yazdırmamışken, dört halife
döneminde de aynı şekilde Kuran dışında bir kaynak oluşturulmamışken,
Peygamber torunlarının katillerinin saltanatları döneminde temeli atılan hadis
ve mezheplere itibar edelim mi, yoksa sadece Kuran'a mı itibar edelim?
Kendi
görüşünü doğru çıkartmak yerine, Kuran'ın gerçek isteğini bulmaya çalışanların,
geleneklerine kapılmamaları şartıyla Kuran dışında hiçbir kaynağa itibar
etmemeleri gerektiğini anlayacaklarına inanıyoruz.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder