C.
KURAN'DA
TESETTÜR KELİMESİ YOK
Günümüzde kadının
kapanması için kullanılan "tesettür" ifadesi de Kuran'da geçmez.
İslam adına etrafında bu kadar büyük
fırtınalar koparılan bir kavramın, yani "tesettür" ifadesinin
İslam'ın temel kaynağı olan Kuran-ı Kerim'de bulunmaması önemlidir. Demek ki
"tesettür" kelimesi dîni bir kavram olarak sonradan oluşturulmuştur.
"Ayette geçen "humur" ve
onun tekili olan "hımar" kelimesi kadınların başlarına örttükleri
beze verilen özel isim değildir. Herhangi bir örtüdür.
Bir şeyi örten şeye "hımar"
yani o şeyin örtüsü denir." Arapça sözlükler El- Mucem ul Vasıf, El
Müncid, Lisan-ı Arap, Tacul Arus'dan "hımar"ın temel manasının
"örtmek" olduğunu göstermektedir.
Anlaşılıyor ki mezheplerin
yorumundan sonra "hımar" kelimesi ile sırf başörtüsünün anlaşılmaya
çalışılması, bu sözlüklerde bu kelimenin bir manasının "başörtüsü"
olmasını sağlamıştır. Fakat kelimenin temel manası mezheplerin kelimeleri tahrif
etmesine rağmen bu sözlüklerden bile bellidir.
Daha evvel açıkladığımız gibi ayette
kapatılacak yerin yaka açığı olduğu söylenir, baştan bahsedilmez.
"Arapça'da kadınların başlarına
örttükleri şeyin özel adı "hımar" değil "mikna" ve
"nasıyf"tır. Hangi Arapça sözlüğe bakılırsa bakılsın "mikna (çoğulu
mekani)" ve "nasıyfın" hanımların başlarını örttükleri kumaşın
adı olduğu yazılıdır."
D.
KURAN'DA
ÜNİFORMA YOK
Kadınların kapanması konusunun daha da
iyi anlaşılması için ikinci olarak Ahzab suresinin 59. ayetini de inceleyelim:
Ey
Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle cilbablarını (elbiselerini)
üzerlerine giysinler. Bilinip incitilmemeleri için bu daha uygundur.
33-Ahzab
Suresi 59
Bu ayetin anlaşılmasında
kilit kelime "cilbab"dır. "Cilbab" Arapça'da gömlek, elbise
gibi üste giyilen giysileri ifade eden bir kelimedir. Fakat hiçbir şekilde
cilbab; belli bir yerden belli bir yere kadar örten giysi manasına gelmez.
Gelenekçi İslamcıların kimisi kadının
yüzü de dahil vücudunun tümünün örtülmesinin farz olduğunu, kimisi iki gözü,
kimisi tek gözü dışındaki her yerini örtmesinin farz olduğunu, en ılımlıları
ise yüz, eller ve ayaklar dışında her yerini örtmesinin farz olduğunu
savunurlar.
Oysa kadınların kapanmasıyla
ilgili dinin tek kaynağı olan Kuran'da açıklananlar bu iki ayetle sınırlıdır.
Yani kadınların başını örtmesi, peçe giymesi ve diğer anlatılan sınırlar
Kuran'ın değil geleneklerin ve şahsi görüşlerin dine sokulmasının sonucudur.
Eğer Allah böyle katı sınırlar çizmek
isteseydi, bir ayette "Cilbabla; yüzünüz ve elleriniz dışında her yerinizi
örtün" şeklinde bir sınırla kapanmanın sınırlarını çizebilirdi.
Örneğin abdest ile ilgili ayette Allah,
yıkanacak yerleri tek tek saymış ve "Dirseklere kadar ellerinizi
yıkayın" gibi ifadelerle kesin sınırları koymuştur. Eğer Allah kapanmada
da kesin sınırlar koymak isteseydi, bunu en azından bir cümleyle
belirtebilirdi.
Geçmiş kavimlerin başına
gelenleri bile detaylarıyla anlatan Kuran, her şeyi açıkladığını kendisi
söyleyen Kuran, eğer kapanmada sınırları belirlenmiş bir ölçü olacaksa ve bu
bir tek cümleyle bile açıklanabilecekse, niye bu cümleyi içermesin?
Bu açıklamanın olmaması,
haşa Allah'ın unutmuş olmasından değil, bilakis bu tarzda kesin bir sınır
koymak istememesindendir.
Yukarıdaki 33-Ahzab suresi 59. ayeti ele
alırsak, ayette kesin hatları olmayan esnek bir ölçünün olduğunu görürüz.
Ayetten, üzere alınan elbiseyle kadının
bilineceğini, böylece incitilmeyeceğini anlarız.
Kadın namuslu bilinirse, bilinmemeden
dolayı bir incitilmeye uğramaz.
Bazı insanlar namussuz, fahişe
sandıkları kadınlara takılıp onları incitebilir. Ayet kadının üzerine elbise
alıp bunu önlemesini sağlıyor.
Peygamber'in döneminde
kadınların bir kısmının çırılçıplağa yakın, göğüsleri açıkta dolaştığı, hatta
İslam'ın hakimiyetinden önce putperestlerin Kabe'de haccı çıplak yaptığı
söylenir. (Kurtubi, el Cami-il Ahkamil Kuran
7/189)
33-Ahzab suresi 33.
ayetten de İslam'dan önceki cahiliye döneminde kadınların süslerini açığa
vurduğunu anlayabiliriz.
Kendi dönemindeki ölçüyü ve fahişe kadınların
açıklığının derecesini bilen kadınlar, elbiselerini ona göre ayarlayıp bu
tacizden kurtulurlar.
Günümüzde de eğer böyle bir durum
olursa; kadınlar, kendi yörelerini, geleneklerini, şartlarını göz önünde
bulundurup, kendilerini fahişe tipli kadınlardan ayırıp tacizden kurtulurlar.
Burada şuna dikkat edelim; kadınlar
elbise giyip tanınmamaktan dolayı oluşan tacizden korunur.
Toplumda kadın
nasıl giyinirse giyinsin taciz edecek adamlar da olabilir. Ayet namuslu
bilinmemeden dolayı oluşan tacizi önlüyor ve bunu önlerken "daha
uygundur" tarzında yumuşak ifadeler kullanıyor. Yoksa bazı erkeklerin
beğendiği bir kadını terbiyesizce taciz etmesi bu ayetin konusu değildir.
Ayetin esnek ve şartlara
göre ayarlanacak ifadesinden anlaşılmaktadır ki kadın cilbabını (elbisesini)
öyle giyecektir ki; çıplaklığıyla fahişe mesajı verenlerden ayrılacak,
tanınacak ve böylece tacizden korunup, daha uygun bir hareket tarzında
bulunacaktır.
Kıyafet nasıl olmalıdır
sorusu görüldüğü gibi ayetin içinde gizlidir; kıyafet ayetin amacına uygun
olmalıdır. Eğer ki amaç yerine sınırlar önemli olsaydı ve bunda katılık
gerekseydi, Allah ayeti ona göre indirirdi.
Kapanmayı temel olarak bu iki ayet
tarif etmektedir.
Kapanmayı tarif etmemesine rağmen,
kadınların giyimine değinen son ayetse 24-Nur suresi 60. ayettir:
Nikah
arzuları kalmamış, hayızdan kesilen kadınların süslerini göstermeye çalışmadan
siyablarını (giysilerini) çıkarmalarında kendilerine bir günah yoktur.
Sakınmak için iffetli davranmaları onlar için daha hayırlıdır. Allah
İşitendir, Bilendir.
24-Nur
suresi 60
Bu ayette geçen
"siyab" kelimesi de hiçbir şekilde belli bir yerden belli bir yere
kadar olan bölgeyi kapatan bir elbise manasına gelmez.
Bu ayetten, belli bir yaşa gelmiş
kadınların, kıyafetlerine daha az dikkat edebileceğini anlıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder