İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

UYDURULAN DİN KUR’ANDAKİ DİN. XXII. BÖLÜM – 3: BAŞÖRTÜSÜ VE KAPANMA - 3




C.                KURAN'DA TESETTÜR KELİMESİ YOK


Günümüzde kadının kapanması için kullanılan "tesettür" ifade­si de Kuran'da geçmez.

İslam adına etrafında bu kadar büyük fırtı­nalar koparılan bir kavramın, yani "tesettür" ifadesinin İslam'ın te­mel kaynağı olan Kuran-ı Kerim'de bulunmaması önemlidir. De­mek ki "tesettür" kelimesi dîni bir kavram olarak sonradan oluştu­rulmuştur.

"Ayette geçen "humur" ve onun tekili olan "hımar" kelimesi kadınların başlarına örttükleri beze verilen özel isim değildir. Herhangi bir örtüdür.

Bir şeyi örten şeye "hımar" yani o şeyin örtüsü denir." Arapça sözlükler El- Mucem ul Vasıf, El Müncid, Lisan-ı Arap, Tacul Arus'dan "hımar"ın temel manasının "örtmek" olduğunu göstermektedir.

Anlaşılıyor ki mezheplerin yorumundan sonra "hımar" kelimesi ile sırf başörtüsünün anlaşılmaya çalışılması, bu sözlüklerde bu kelimenin bir manasının "başörtüsü" olmasını sağlamıştır. Fakat kelimenin temel manası mezheplerin kelimeleri tahrif etmesine rağmen bu sözlüklerden bile bellidir.

Daha evvel açıkladığımız gibi ayette kapatılacak yerin yaka açığı olduğu söylenir, baştan bahsedilmez.

"Arapça'da kadınların başlarına örttükleri şeyin özel adı "hımar" değil "mikna" ve "nasıyf"tır. Hangi Arapça sözlüğe bakılırsa bakılsın "mikna (çoğulu mekani)" ve "nasıyfın" ha­nımların başlarını örttükleri kumaşın adı olduğu yazılıdır."

D.                KURAN'DA ÜNİFORMA YOK


Kadınların kapanması konusunun daha da iyi anlaşılması için ikinci olarak Ahzab suresinin 59. ayetini de inceleyelim:

Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınla­rına söyle cilbablarını (elbiselerini) üzerlerine giysinler. Bi­linip incitilmemeleri için bu daha uygundur.
33-Ahzab Suresi 59

Bu ayetin anlaşılmasında kilit kelime "cilbab"dır. "Cilbab" Arapça'da gömlek, elbise gibi üste giyilen giysileri ifade eden bir kelimedir. Fakat hiçbir şekilde cilbab; belli bir yerden belli bir yere kadar örten giysi manasına gelmez.

Gelenekçi İslamcıların kimisi kadının yüzü de dahil vücudunun tümünün örtülmesinin farz oldu­ğunu, kimisi iki gözü, kimisi tek gözü dışındaki her yerini örtmesi­nin farz olduğunu, en ılımlıları ise yüz, eller ve ayaklar dışında her yerini örtmesinin farz olduğunu savunurlar.

Oysa kadınların kapan­masıyla ilgili dinin tek kaynağı olan Kuran'da açıklananlar bu iki ayetle sınırlıdır. Yani kadınların başını örtmesi, peçe giymesi ve di­ğer anlatılan sınırlar Kuran'ın değil geleneklerin ve şahsi görüşlerin dine sokulmasının sonucudur.

Eğer Allah böyle katı sınırlar çizmek isteseydi, bir ayette "Cilbabla; yüzünüz ve elleriniz dışında her ye­rinizi örtün" şeklinde bir sınırla kapanmanın sınırlarını çizebilirdi.

Örneğin abdest ile ilgili ayette Allah, yıkanacak yerleri tek tek say­mış ve "Dirseklere kadar ellerinizi yıkayın" gibi ifadelerle kesin sı­nırları koymuştur. Eğer Allah kapanmada da kesin sınırlar koymak isteseydi, bunu en azından bir cümleyle belirtebilirdi.

Geçmiş ka­vimlerin başına gelenleri bile detaylarıyla anlatan Kuran, her şeyi açıkladığını kendisi söyleyen Kuran, eğer kapanmada sınırları belir­lenmiş bir ölçü olacaksa ve bu bir tek cümleyle bile açıklanabilecekse, niye bu cümleyi içermesin?

Bu açıklamanın olmaması, haşa Al­lah'ın unutmuş olmasından değil, bilakis bu tarzda kesin bir sınır koymak istememesindendir.

Yukarıdaki 33-Ahzab suresi 59. ayeti ele alırsak, ayette kesin hatları olmayan esnek bir ölçünün olduğu­nu görürüz.

Ayetten, üzere alınan elbiseyle kadının bilineceğini, böylece incitilmeyeceğini anlarız.

Kadın namuslu bilinirse, bilinmemeden dolayı bir incitilmeye uğramaz.

Bazı insanlar namussuz, fahişe sandıkları kadınlara takılıp onları incitebilir. Ayet kadının üzerine elbise alıp bunu önlemesini sağlıyor.

Peygamber'in döneminde kadınların bir kısmının çırılçıplağa yakın, göğüsleri açıkta dolaştığı, hatta İslam'ın hakimiyetinden önce putperestlerin Kabe'de haccı çıplak yaptığı söylenir. (Kurtubi, el Cami-il Ahkamil Kuran 7/189)

33-Ahzab suresi 33. ayetten de İslam'dan önceki cahiliye döneminde kadınların süslerini açığa vurduğunu anlayabiliriz.

Kendi dönemindeki ölçüyü ve fahişe ka­dınların açıklığının derecesini bilen kadınlar, elbiselerini ona gö­re ayarlayıp bu tacizden kurtulurlar.

Günümüzde de eğer böyle bir durum olursa; kadınlar, kendi yörelerini, geleneklerini, şartla­rını göz önünde bulundurup, kendilerini fahişe tipli kadınlardan ayırıp tacizden kurtulurlar.

Burada şuna dikkat edelim; kadınlar elbise giyip tanınmamaktan dolayı oluşan tacizden korunur.

Top­lumda kadın nasıl giyinirse giyinsin taciz edecek adamlar da ola­bilir. Ayet namuslu bilinmemeden dolayı oluşan tacizi önlüyor ve bunu önlerken "daha uygundur" tarzında yumuşak ifadeler kulla­nıyor. Yoksa bazı erkeklerin beğendiği bir kadını terbiyesizce ta­ciz etmesi bu ayetin konusu değildir.

Ayetin esnek ve şartlara gö­re ayarlanacak ifadesinden anlaşılmaktadır ki kadın cilbabını (elbi­sesini) öyle giyecektir ki; çıplaklığıyla fahişe mesajı verenlerden ayrılacak, tanınacak ve böylece tacizden korunup, daha uygun bir hareket tarzında bulunacaktır.

Kıyafet nasıl olmalıdır sorusu gö­rüldüğü gibi ayetin içinde gizlidir; kıyafet ayetin amacına uygun olmalıdır. Eğer ki amaç yerine sınırlar önemli olsaydı ve bunda katılık gerekseydi, Allah ayeti ona göre indirirdi.

Kapanmayı te­mel olarak bu iki ayet tarif etmektedir.

Kapanmayı tarif etmeme­sine rağmen, kadınların giyimine değinen son ayetse 24-Nur su­resi 60. ayettir:

Nikah arzuları kalmamış, hayızdan kesilen kadınların süs­lerini göstermeye çalışmadan siyablarını (giysilerini) çıkar­malarında kendilerine bir günah yoktur. Sakınmak için if­fetli davranmaları onlar için daha hayırlıdır. Allah İşitendir, Bilendir.
24-Nur suresi 60
Bu ayette geçen "siyab" kelimesi de hiçbir şekilde belli bir yer­den belli bir yere kadar olan bölgeyi kapatan bir elbise manasına gelmez.


Bu ayetten, belli bir yaşa gelmiş kadınların, kıyafetlerine daha az dikkat edebileceğini anlıyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder