İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

13 Aralık 2016 Salı

ADİL OLMAK



İNSANIN KENDİSİNE VE ÇEVRESİNE KARŞI AHLAKİ SORUMLULUKLARI


1.  İYİ VE ÖVÜLEN TUTUM VE DAVRANIŞLAR (SALİH AMELLER) - 8


AYRICA BAKINIZ: III. B. 2.a. İNANANLAR (MÜMİNLER) VE ÖZELLİKLERİ


h) Adil Olmak


(1) Kavram olarak, Ahlak, İnsanın Kendisine ve Çevresine Karşı Ahlaki Sorumlulukları, İyi ve Öğülen Tutum ve Davranışlar, Adil Olmak

Şunu da söyle: "Rabbim bana adaleti emretti. Her mescitte yüzlerinizi O'na doğrultun. Dini yalnız O'na özgüleyerek O'na yakarın. Tıpkı sizi ilk yarattığı gibi O'na döneceksiniz." 7. sure (A'RAF) 29. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)

Allah şöyle bir örnekleme de yaptı: İki adam; birisi dilsiz; hiçbir şeye gücü yetmez, efendisi / yöneticisi üstüne sadece bir yük. Efendi onu nereye gönderse hiçbir hayır getiremez. Şimdi bu adam, dosdoğru bir yol üzerinde bulunup adaletle emreden kişi ile aynı olur mu? 16. sure (NAHL) 76. ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)

Şu bir gerçek ki Allah; adaleti, iyi ve güzel davranmayı, akrabaya vermeyi emreder. Tüm pisliklerden / edepsizliklerden, kötülükten, azgınlık, doymazlık ve kıskançlıktan yasaklar. Düşünüp ibret alırsınız ümidiyle size öğüt veriyor. 16. sure (NAHL) 90. ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)

 Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez. Allah, adaleti ayakta tutanları sever. 60. sure (MÜMTEHİNE) 8. ayet (Resmi: 60/İniş:111/Alfabetik:71)

Şu bir gerçek ki, Allah size emanetleri, onlara ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah size bu şekilde ne güzel öğüt veriyor. Allah Semî'dir, çok iyi duyar; Basîr'dir, çok iyi görür. 4. sure (NİSA) 58. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)

Yemin olsun, biz, resullerimizi açık seçik delillerle gönderdik ve onlarla birlikte Kitap'ı ve ölçüyü de indirdik ki, insanlar adaleti ayakta tutsunlar / adaletle doğrulsunlar. Ve demiri de indirdik. Onda zorlu bir kuvvet ve insanlar için birçok yarar vardır. Allah bu sayede, kendisine ve resullerine, gayba inanarak kimin yardım edeceğini bilecektir. Allah Kavî'dir, Azîz'dir. 57. sure (HADÎD) 25. ayet (Resmi: 57/İniş:112/Alfabetik:33)

Müminlerden iki zümre çarpışırlarsa, onların aralarında hemen barışı kurun! Eğer onlardan biri öteki aleyhine sınır tanımazlık edip saldırırsa, azgınlık edenle, Allah'ın emrine dönünceye kadar savaşın. Eğer vazgeçerse, yine ikisi arasını adalet ve dürüstlükle sulh edin. Kuşkusuz, Allah adalette titiz davrananları sever. 49. sure (HUCURÂT) 9. ayet (Resmi: 49/İniş:105/Alfabetik:37)

Yalana iyice kulak verirler, haramı tıka-basa yerler. Sana geldiklerinde ister aralarında hüküm ver, ister onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirirsen sana hiçbir şekilde zarar veremezler. Ama aralarında hükmedersen, adaletle hükmet. Allah, adaletle hükmedenleri / adaleti ayakta tutanları sever. 5. sure (MÂİDE) 42. ayet (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)

Ey iman edenler! Adalet ve dürüstlüğün tanıkları olarak Allah için kollayıp gözetleyenler olun! Bir topluluğun çirkinlik ve kötülüğü sizi adaletsiz davranmaya asla itmesin. Adaletli olun! Bu, takvaya / korunup sakınmaya daha uygundur. Allah'tan sakının. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır. 5. sure (MÂİDE) 8. ayet (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)

(2) İnananlar / Müminler Adil Olmalıdır:

Ey iman edenler! Öz benliğiniz, anne-babanız, yakınlarınız aleyhine de olsa, zengin veya fakir de olsalar, adaleti dimdik ayakta tutarak Allah için tanıklık edenler olun. Allah, ikisine de sizden daha yakındır. O halde nefsinizin arzusuna uyarak adaletten sapmayın. Eğer dilinizi eğip büker yahut çekimser kalırsanız, Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır. 4. sure (NİSA) 135. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)

"Yetimin malına yaklaşmayın! Ancak rüştüne erişinceye kadar en güzel yolla ilgilenme hali müstesna. Ölçme ve tartmayı tam bir dürüstlükle yerine getirin. Hiç kimseye yaratılış kapasitesinin üstünde yükümlülük getirmiyoruz. Konuştuğunuz zaman, yakınlarınız / aleyhine de olsa, adaleti gözetin. Ve Allah'a verdiğiniz söze sadık kalın. Düşünüp öğüt alasınız diye O size bunları önerdi. 6. sure (EN'ÂM) 152. ayet (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)

Eğer ceza ile karşılık verecekseniz, ancak size yapılan kötülüğün türü ve miktarı ile karşılık verin. Eğer sabrederseniz, elbette ki bu, sabredenler için daha hayırlıdır. 16. sure (NAHL) 126. ayet (Resmi: 16/İniş:70 /Alfabetik:75)

 Ey Davûd, seni yeryüzünde bir halife yaptık. Artık insanlar arasında hakla hükmet; geçici hevese uyma ki, seni Allah yolundan saptırmasın. Allah yolundan sapanlar için, hesap gününü unutmuş olmaları yüzünden şiddetli bir azap vardır. 38. sure (SÂD) 26. ayet (Resmi: 38/İniş:38/Alfabetik:88)

Ölçüyü titizlikle, adaletle koruyun ve hüsrana araç yapmayın mizanı. 55. sure (RAHMÂN) 9. ayet (Resmi: 55/İniş:89/Alfabetik:86)

(3) Bu Konu, VII. D. 2. b. Adaleti Sağlamak Konusu İle Doğrudan İlişkilidir: Adaleti Sağlamak

Ey Davûd, seni yeryüzünde bir halife yaptık. Artık insanlar arasında hakla hükmet; geçici hevese uyma ki, seni Allah yolundan saptırmasın. Allah yolundan sapanlar için, hesap gününü unutmuş olmaları yüzünden şiddetli bir azap vardır. 38. sure (SÂD) 26. ayet (Resmi: 38/İniş:38/Alfabetik:88)

Eğer ceza ile karşılık verecekseniz, ancak size yapılan kötülüğün türü ve miktarı ile karşılık verin. Eğer sabrederseniz, elbette ki bu, sabredenler için daha hayırlıdır. 16. sure (NAHL) 126. ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)

Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez. Allah, adaleti ayakta tutanları sever. 60. sure (MÜMTEHİNE) 8. ayet (Resmi: 60/İniş:111/Alfabetik:71)

Kuşku yok ki, biz bu Kitap'ı sana, insanlar arasında Allah'ın sana gösterdiği ile hükmedesin diye hak olarak indirdik. Sakın hainlere yardakçı olma! Allah'tan af dile; Allah çok affedici, çok merhametlidir. Öz benliklerine hainlik edenler için didinip durma. Çünkü Allah, sürekli hainlik eden günahkârı sevmez. İnsanlardan gizleniyorlar / gizliyorlar da Allah'tan gizlenmiyorlar / gizlemiyorlar. Oysaki O, O'nun hoşlanmadığı sözü gece boyu sarf ederlerken onlarla beraberdir. Allah, onların yapmakta olduklarını çepeçevre kuşatmıştır. Diyelim, siz onlar için dünya hayatında mücadele verdiniz. Peki, kıyamet günü Allah'a karşı onlar için kim mücadele verir, onlar hakkında kim vekillik yapar? 4. sure (NİSA) 105-109. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)
Ey iman edenler! Öz benliğiniz, anne-babanız, yakınlarınız aleyhine de olsa, zengin veya fakir de olsalar, adaleti dimdik ayakta tutarak Allah için tanıklık edenler olun. Allah, ikisine de sizden daha yakındır. O halde nefsinizin arzusuna uyarak adaletten sapmayın. Eğer dilinizi eğip büker yahut çekimser kalırsanız, Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır. 4. sure (NİSA) 135. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)

Şu bir gerçek ki, Allah size emanetleri, onlara ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah size bu şekilde ne güzel öğüt veriyor. Allah Semî'dir, çok iyi duyar; Basîr'dir, çok iyi görür. 4. sure (NİSA) 58. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)

Ey iman edenler! Adalet ve dürüstlüğün tanıkları olarak Allah için kollayıp gözetleyenler olun! Bir topluluğun çirkinlik ve kötülüğü sizi adaletsiz davranmaya asla itmesin. Adaletli olun! Bu, takvaya/korunup sakınmaya daha uygundur. Allah'tan sakının. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır. 5. sure (MÂİDE) 8. ayet (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)

 (4) Adalet

Kim vasiyet edenin haksızlığa sapmış veya günah işlemiş olmasından endişelenip de ilgililerin arasını bulursa ona günah yoktur. Allah çok affedici, çok merhamet edicidir. 2. sure (BAKARA) 182. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

Allah'ın ayetlerini inkâr edip haksız yere peygamberleri öldürenler ve insanlar içinden adaletle emredenlerin canına kıyanlar var ya, işte onlara korkunç bir azabı muştula. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 21. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)

Rabbinin sözü hem doğruluk hem de adalet bakımından tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur. En iyi işiten, en iyi bilendir O. 6. sure (EN'ÂM) 115. ayet (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)

De ki onlara: "Hadi gelin, Rabbinizin size neleri haram kıldığını yüzünüze karşı okuyayım: Hiçbir şeyi O'na ortak koşmayın. Ana-babaya çok iyi davranın. Yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin; biz sizi de onları da rızıklandırırız. Kötülüklerin görünenine de gizli kalanına da yaklaşmayın. Allah'ın saygın ve aziz kıldığı cana, bir hakkı savunmak dışında kıymayın. Allah size bunları önerdi ki, aklınızı işletebilesiniz." "Yetimin malına yaklaşmayın! Ancak rüştüne erişinceye kadar en güzel yolla ilgilenme hali müstesna. Ölçme ve tartmayı tam bir dürüstlükle yerine getirin. Hiç kimseye yaratılış kapasitesinin üstünde yükümlülük getirmiyoruz. Konuştuğunuz zaman, yakınlarınız / aleyhine de olsa, adaleti gözetin. Ve Allah'a verdiğiniz söze sadık kalın. Düşünüp öğüt alasınız diye O size bunları önerdi. 6. sure (EN'ÂM) 151-152. ayet (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)
Şunu da söyle: "Rabbim bana adaleti emretti. Her mescitte yüzlerinizi O'na doğrultun. Dini yalnız O'na özgüleyerek O'na yakarın. Tıpkı sizi ilk yarattığı gibi O'na döneceksiniz." 7. sure (A'RAF) 29. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)

Allah şöyle bir örnekleme de yaptı: İki adam; birisi dilsiz; hiçbir şeye gücü yetmez, efendisi/yöneticisi üstüne sadece bir yük. Efendi onu nereye gönderse hiçbir hayır getiremez. Şimdi bu adam, dosdoğru bir yol üzerinde bulunup adaletle emreden kişi ile aynı olur mu? 16. sure (NAHL) 76. ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)

Şu bir gerçek ki Allah; adaleti, iyi ve güzel davranmayı, akrabaya vermeyi emreder. Tüm pisliklerden / edepsizliklerden, kötülükten, azgınlık, doymazlık ve kıskançlıktan yasaklar. Düşünüp ibret alırsınız ümidiyle size öğüt veriyor. 16. sure (NAHL) 90. ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)

Allah'ın saygıya layık kıldığı cana haklı bir sebep yokken kıymayın. Kim haksızlıkla öldürülürse, onun velisine yetki / söz hakkı vermişizdir. Ama o da öldürmede sınır tanımazlık etmesin. Çünkü kendisine yardım edilmiştir. 17. sure (İSRÂ) 33. ayet (Resmi: 17/İniş:50/Alfabetik:46)

Kıyamet günü için adalet terazilerini kuracağız / adaleti terazilere koyacağız. Hiç kimseye zerre kadar zulüm edilmeyecek. Hardal tanesi kadar bir şey olsa onu ortaya getiririz. Hesapçılar olarak biz yeteriz! 21. sure (ENBİYÂ) 47. ayet (Resmi: 21/İniş:73/Alfabetik:21)

Resul şöyle yakardı: "Rabbim, hak ile hükmet! Bizim Rabbimiz Rahman'dır. Sizin nitelendirmelerinize karşı yardımına başvurulandır, Müsteân'dır." 21. sure (ENBİYÂ) 112. ayet (Resmi: 21/İniş:73/Alfabetik:21)

Ve şüphesiz, senin Rabbindir O mutlak Azîz, mutlak Rahîm. 26. sure (ŞUARA) 68. ayet (Resmi: 26/İniş:47/ Alfabetik:94)

Âd toplumu yeryüzünde haksız bir biçimde büyüklük tasladı da şöyle dediler: "Bizden daha güçlü kim var?" Onlar, kendilerini yaratan Allah'ın, evet O'nun, onlardan daha kuvvetli olduğunu görmediler mi? Bunlar, bizim ayetlerimize de karşı çıkıyorlardı. 41. sure (FUSSİLET) 15. ayet (Resmi: 41/İniş:61/Alfabetik:30)
Müminlerden iki zümre çarpışırlarsa, onların aralarında hemen barışı kurun! Eğer onlardan biri öteki aleyhine sınır tanımazlık edip saldırırsa, azgınlık edenle, Allah'ın emrine dönünceye kadar savaşın. Eğer vazgeçerse, yine ikisi arasını adalet ve dürüstlükle sulh edin. Kuşkusuz, Allah adalette titiz davrananları sever. 49. sure (HUCURÂT) 9. ayet (Resmi: 49/İniş:105/Alfabetik:37)

Ölçüyü titizlikle, adaletle koruyun ve hüsrana araç yapmayın mizanı. 55. sure (RAHMÂN) 9. ayet (Resmi: 55/İniş:89/Alfabetik:86)

Yemin olsun, biz, resullerimizi açık seçik delillerle gönderdik ve onlarla birlikte Kitap'ı ve ölçüyü de indirdik ki, insanlar adaleti ayakta tutsunlar / adaletle doğrulsunlar. Ve demiri de indirdik. Onda zorlu bir kuvvet ve insanlar için birçok yarar vardır. Allah bu sayede, kendisine ve resullerine, gayba inanarak kimin yardım edeceğini bilecektir. Allah Kavî'dir, Azîz'dir. 57. sure (HADÎD) 25. ayet (Resmi: 57/İniş:112/Alfabetik:33)

Çok uygun bir karşılık olarak. 78. sure (NEBE) 26. ayet (Resmi: 78/İniş:80/Alfabetik:79)

(5) Adaletsizlik

(a) Adaletsizlik, Hakkı / gerçeği / Doğruyu örtmek, küfür, zulüm

İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlara gelince, Allah onlara ödüllerini tam olarak verecektir. Allah zalimleri sevmez. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 57. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)

Size bir yara değiyorsa, o topluma da benzeri bir yara mutlaka değmiştir. Bak işte günler! Biz onları insanlar arasında dolandırır dururuz. Allah bu sayede iman edenleri bilecek, sizden tanıklar / şehitler edinecektir. Allah zulme sapanları sevmez. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 140. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)

Bir kötülüğün cezası, tıpkısı bir kötülüktür. Fakat affedip barışmayı esas alanın ücretini bizzat Allah verir. O, zalimleri hiç sevmez. 42. sure (ŞÛRÂ) 40. ayet (Resmi: 42/İniş:62/Alfabetik:95)

(b) Adaletsizlik, Allah'ın bildirdiği Hak / Doğru yolu inkâr ve Batılı / eğriyi tercih etmek ve uygulamak, Hakkın yerine haksızlığı koymak, zulüm

İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlara gelince, Allah onlara ödüllerini tam olarak verecektir. Allah zalimleri sevmez. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 57. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)

Size bir yara değiyorsa, o topluma da benzeri bir yara mutlaka değmiştir. Bak işte günler! Biz onları insanlar arasında dolandırır dururuz. Allah bu sayede iman edenleri bilecek, sizden tanıklar/şehitler edinecektir. Allah zulme sapanları sevmez. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 140. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)

Bu, kendi, ellerinizin üretip önden gönderdiği yüzündendir. Allah, kullara asla zulmedici değildir. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 182. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)

Sebep şudur: Rabbin, halkı habersiz bir haldeyken kentleri helâk edici değildir. 6. sure (EN'ÂM) 131. ayet (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)

"İşte bu, ellerinizin önden gönderdiği şeyler yüzündendir. Allah, kullara asla zulmetmez." 8. sure (ENFÂL) 51. ayet (Resmi: 8/İniş:93/Alfabetik:22)

Allah, insanlara hiçbir şekilde zulmetmez. Ama insanlar öz benliklerine zulmediyorlar. 10. sure (YÛNUS) 44. ayet (Resmi: 10/İniş:51/Alfabetik:109)

Böyleleri şu kimse gibi olur mu: Rabbinden bir beyyine üzerinedir, O'ndan bir tanık da kendisini izler. Tanıktan önce de bir kılavuz ve rahmet olarak Mûsa'nın kitabı var. Onlar ona inanırlar. Hiziplerden onu inkâr edenin varış yeri ateştir. Ondan asla kuşkuya düşme; o Rabbinden bir haktır ama insanların çokları inanmıyorlar. 11. sure (HÛD) 17. ayet (Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38)

Kitap ortaya konulmuştur. Günahkârların, onun içindekilerden korkup ürpererek şöyle dediklerini görürsün: "Vay başımıza! Ne biçim kitap bu! Ne küçük bırakmış ne büyük. Hepsini sayıp dökmüş!" Yapıp ettiklerini hazır bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye zulmetmiyor. 18. sure (KEHF) 49. ayet (Resmi: 18/İniş:69/Alfabetik:54)

"Al, işte bu, iki elinin önden gönderdiğidir. Şu bir gerçek ki, Allah, kullara asla zulmedici değildir." 22. sure (HAC) 10. ayet (Resmi: 22/İniş:88/Alfabetik:32)

Kalplerinde maraz mı var bunların, yoksa kuşkuya mı düştüler, yoksa Allah'ın ve resulünün kendilerine haksızlık yapacağından mı korkuyorlar? Hayır, hayır! Bunlar zalimlerin ta kendileri... 24. sure (NÛR) 50. ayet (Resmi: 24/İniş:102/Alfabetik:84)

Uyarı / hatırlatma olacak! Biz zalimler değiliz. 26. sure (ŞUARA) 209. ayet (Resmi: 26/İniş:47/Alfabetik:94)

Kim hayra ve barışa yönelik bir iş yaparsa kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa kendi aleyhinedir. Rabbin, kullara asla zulmetmez. 41. sure (FUSSİLET) 46. ayet (Resmi: 41/İniş:61/Alfabetik:30)

 Bir kötülüğün cezası, tıpkısı bir kötülüktür. Fakat affedip barışmayı esas alanın ücretini bizzat Allah verir. O, zalimleri hiç sevmez. 42. sure (ŞÛRÂ) 40. ayet (Resmi: 42/İniş:62/Alfabetik:95)

"Benim huzurumda söz değiştirilmez ve ben kullara asla zulmetmem." 50. sure (KAF) 29. ayet (Resmi: 50/İniş:34/Alfabetik:49)
(c) Adaletsizlik, Allah'ın koyduğu sınırları aşmak, zulüm

Boşama iki kezdir. Bunun ardından ya iyilikle tutmak ya da güzelce serbest bırakmak gerekir. Onlara verdiğinizden bir şeyi geri almanız size helal olmaz. Erkekle kadının Allah'ın sınırlarını korumada endişe etmeleri hali başka. Erkek ve kadının Allah'ın sınırlarında duramayacaklarından endişe ederseniz, o zaman kadının verdiği fidyede ikisine de bir günah yoktur. İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Bunları aşmayın. Allah'ın sınırlarını aşanlar, işte onlar, zalimlerin ta kendileridirler. 2. sure (BAKARA) 229. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

 Ey iman edenler! Alış-verişin, dostluğun, şefaatin olmadığı o gün gelmeden önce size verdiğimiz rızktan infak edip dağıtın. Küfre sapanlar zalimlerin ta kendileridir. 2. sure (BAKARA) 254. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

O Kitap'ta onlar üzerine şöyle yazmıştık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş... Yaralamalar karşılığında da kısas. Kim kısası bağışlarsa, bu bağışlaması kendisi için günahlara bir perde olur. Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir. 5. sure (MÂİDE) 45. ayet (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)

Ey Peygamber! Kadınları boşadığınız zaman iddetlerine doğru boşayın ve iddeti iyi sayın! Rabbiniz olan Allah'tan korkun! Onları evlerinden çıkarmayın; onlar da çıkmasınlar. Apaçık ve belgeli bir yüzsüzlük yapmaları durumu müstesna. İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Allah'ın sınırlarını çiğneyen kendi benliğine zulmetmiş olur. Bilemezsin, belki Allah bundan sonra yeni bir iş / oluş ortaya çıkarır. 65. sure (TALÂK) 1. ayet (Resmi: 65/İniş:100/Alfabetik:98)
(d) Adaletsizlik, Bir haberi araştırıp incelemeden suç isnat etmek ve haksız karar verip uygulamak, zulüm
Ey iman sahipleri! Özü sözü bozuk birisi size bir haber getirdiğinde, hemen araştırıp inceleyin / delil arayın! Yoksa bilgisizlikle bir topluluğu suçlar da yapmış olduğunuza pişmanlık duyar hale gelirsiniz. 49. sure (HUCURÂT) 6. ayet (Resmi: 49/İniş:105/Alfabetik:37)

(e) Adaletsizlik, Hak ile Batılı / Doğru ile Eğriyi / İyi ile Kötüyü / Güzel ile Çirkini kısacası Allah ile Putları (Allah'a eş koşulanları) ayırmamak, aynı saymak, zulüm

Size bir yara değiyorsa, o topluma da benzeri bir yara mutlaka değmiştir. Bak işte günler! Biz onları insanlar arasında dolandırır dururuz. Allah bu sayede iman edenleri bilecek, sizden tanıklar / şehitler edinecektir. Allah zulme sapanları sevmez. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 140. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)

 Hani, Lukman, oğluna öğüt vererek şöyle demişti: "Oğulcuğum, Allah'a ortak koşma! Çünkü Allah'a ortak koşmak, gerçekten büyük bir zulümdür." 31. sure (LOKMAN) 13. ayet (Resmi: 31/İniş:57/Alfabetik:59)
(f) Adaletsizlik, Hakkını hak sahibine vermemek, Hakkın karşılığını kazanana vermemek, haksızlık yapmak, zulüm

Onların iyiyi ve güzeli bulmaları, senin üzerine bir borç değildir. Tam aksine, dilediğini / dileyeni iyiye ve güzele kılavuzlayan Allah'tır. Nimet ve imkândan başkalarına bağışladığınız, esasında sizin öz benlikleriniz lehinedir. Allah'ın yüzünü arzulama dışında bir şey için infak etmiyorsunuz. İnfak ettiğiniz her nimet size tam bir biçimde geri verilir. Ve siz, asla zulme uğratılmazsınız. 2. sure (BAKARA) 272. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

Korkun o günden ki, onda Allah'a döndürüleceksiniz. Sonra her benliğe kazanmış olduğu tam bir biçimde verilecektir. Onlar hiç bir zulme uğratılmayacaklardır. 2. sure (BAKARA) 281. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

Peki, o kendisinde kuşku bulunmayan günde, onları bir araya topladığımız vakit halleri nice olacak! O gün her benlik, kazandığının karşılığını tam almıştır. Onlar, hiçbir zulme uğratılmazlar. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 25. ayet (Resmi: 3/İniş:94/ Alfabetik:7)

Allah zerre kadar zulüm yapmaz. Küçücük bir iyilik olsa onu kat kat artırır ve kendi katından da büyük bir ödül verir. 4. sure (NİSA) 40. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)

Bakmaz mısın, şu benliklerini ak, berrak gösterip duranlara! Hayır! İş, sandıkları gibi değil. Ancak Allah, dilediğini temizleyip aklar. Ve bir hurma lifi kadar zulme uğratılmazlar. 4. sure (NİSA) 49. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)

Kendilerine, "Ellerinizi çekin, namazı kılın, zekâtı verin!" denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca, içlerinden bir grup, insanlardan Allah'tan korkmuş gibi, hatta daha şiddetli bir korkuyla korkar oldu. Ve şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Ne diye yazdın üzerimize savaşı; yakın bir süreye kadar bizi erteleseydin ya!" De ki: "Dünya nimeti çok azdır. Kötülükten sakınan için âhiret daha hayırlıdır. Bir kıl kadar bile zulme uğratılmazsınız." 4. sure (NİSA) 77. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)

Erkek veya kadın, inanmış olarak hayra ve barışa yönelik işler yapanlar cennete gireceklerdir. Ve zerre kadar zulme uğratılmayacaklardır. 4. sure (NİSA) 124. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)

Kim bir güzellikle gelirse ona, getirdiğinin on katı var. Kötülükle gelene ise yaptığının kadarından fazla ceza verilmez. Onlar, haksızlığa uğratılmayacaklardır. 6. sure (EN'ÂM) 160. ayet (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)

Onlara karşı, gücünüz yettiğince kuvvet hazırlayın. Ordugâhlarda atlar besleyin. Böylece hem Allah'ın düşmanını hem kendi düşmanınızı hem de bunlardan başkalarını korkutabilirsiniz. Siz onları bilmezsiniz ama Allah hepsini bilir. Allah yolunda harcadığınız herşey size tam olarak ödenir; hiçbir haksızlığa uğratılmazsınız. 8. sure (ENFÂL) 60. ayet (Resmi: 8/İniş:93/Alfabetik:22)

 Her ümmet için bir resul öngörülmüştür. Resulleri gelince, aralarında adaletle hüküm verilir. Hiçbir zulme uğratılmazlar. 10. sure (YÛNUS) 47. ayet (Resmi: 10/İniş:51/Alfabetik:109)

Zulmetmiş her benlik, yeryüzündekiler kendinin olsa, kurtulmak için tümünü fidye verecektir. Azabı gördüklerinde pişmanlığı ta içlerinde duyarlar. Aralarında adaletle hükmedilmiştir. Asla zulme uğratılmazlar! 10. sure (YÛNUS) 54. ayet (Resmi: 10/İniş:51/Alfabetik:109)

Gün olur, herkes kendi nefsi için mücadele eder ve herkese, yaptığının karşılığı tam tamına ödenir; onlar asla zulme uğratılmazlar. 16. sure (NAHL) 111. ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)

Tövbe eden, iman edip hayra ve barışa yönelik iyi iş yapan müstesna. Böyleleri cennete girecekler ve hiçbir şekilde haksızlığa uğratılmayacaklar. 19. sure (MERYEM) 60. ayet (Resmi: 19/İniş:44/Alfabetik:63)

Mümin olarak hayra ve barışa yönelik iyilikler yapan ise ne haksızlığa uğratılmaktan korkar ne de ezilip horlanmaktan. 20. sure (TÂHÂ) 112. ayet (Resmi: 20/İniş:45/Alfabetik:96)

Kıyamet günü için adalet terazilerini kuracağız / adaleti terazilere koyacağız. Hiç kimseye zerre kadar zulüm edilmeyecek. Hardal tanesi kadar birşey olsa onu ortaya getiririz. Hesapçılar olarak biz yeteriz!
21. sure (ENBİYÂ) 47. ayet (Resmi: 21/İniş:73/Alfabetik:21)

 Yeryüzü, Rabbinin nuruyla parıldamış, Kitap ortaya konmuş, peygamberler, tanıklar getirilip aralarında hakla hüküm verilmiştir. Onlar asla haksızlığa uğratılmazlar. 39. sure (ZÜMER) 69. ayet (Resmi: 39/İniş:59/Alfabetik:114)

Bugün her benlik kazandığıyla cezalandırılır. Zulüm yok bugün! Allah, hesabı çabucak görür. 40. sure (MÜ'MİN) 17. ayet (Resmi: 40/İniş:60/Alfabetik:69)

Nûh kavminin, Âd'ın, Semûd'un ve onların ardından gelenlerin serüvenleri gibi. Allah, kulları için zulüm istemiyor." 40. sure (MÜ'MİN) 31. ayet (Resmi: 40/İniş:60/Alfabetik:69)

Kim hayra ve barışa yönelik bir iş yaparsa kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa kendi aleyhinedir. Rabbin, kullara asla zulmetmez. 41. sure (FUSSİLET) 46. ayet (Resmi: 41/İniş:61/Alfabetik:30)

Ve Allah, gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Ta ki her benlik, kazancının karşılığıyla, hiç kimse zulme uğratılmaksızın, yüz yüze getirilsin. 45. sure (CÂSİYE) 22. ayet (Resmi: 45/İniş:65/Alfabetik:15)

Her birinin, yapıp ettiklerinden dereceleri vardır. Amellerinin karşılığı eksiksiz verilecektir, hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır. 46. sure (AHKAF) 19. ayet (Resmi: 46/İniş:66/Alfabetik:3)

"Biz, doğruya ve güzele kılavuzlayanı dinleyince, ona inandık. Rabbine inanan kişi ne hakkının eksik verilmesinden korkar ne de tecavüze uğrayıp kuşatılmaktan." 72. sure (CİN) 13. ayet (Resmi: 72/İniş:40/Alfabetik:16)

(g) Adaletsizlik, Zulüm de istisnalar, ruhsatlar

Kim vasiyet edenin haksızlığa sapmış veya günah işlemiş olmasından endişelenip de ilgililerin arasını bulursa ona günah yoktur. Allah çok affedici, çok merhamet edicidir. 2. sure (BAKARA) 182. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

Allah çirkin sözün açıklanmasını sevmez. Zulme uğratılan kişi müstesna. Allah Semî'dir, Alîm'dir. 4. sure (NİSA) 148. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)

Kendilerine savaş açılanlara savaşma izni verilmiştir. Çünkü onlar zulme uğratıldılar. Allah onlara yardıma elbette kadirdir. 22. sure (HAC) 39. ayet (Resmi: 22/İniş:88/Alfabetik:32)

İşte böyle. Kim uğratıldığı cezanın aynısıyla ceza edip de zulüm ve saldırganlığa uğrarsa, Allah ona mutlaka yardım edecektir. Allah, elbette ki Afüvv'dür, Gafûr'dur. 22. sure (HAC) 60. ayet (Resmi: 22/İniş:88/Alfabetik:32)

Kendilerine zulüm ve haksızlık gelip çattığında, yardımlaşırlar. Bir kötülüğün cezası, tıpkısı bir kötülüktür. Fakat affedip barışmayı esas alanın ücretini bizzat Allah verir. O, zalimleri hiç sevmez. Zulme uğratılışı ardından kendini savunana gelince, böyleleri aleyhine yol aranamaz. Aleyhlerine yol aranacak olan şu kişilerdir ki, insanlara zulmederler ve yeryüzünde haksız yere taşkınlıklar sergilerler / saldırılarda bulunurlar. İşte böyleleri için acıklı bir azap vardır. 42. sure (ŞÛRÂ) 39-42. ayet (Resmi: 42/İniş:62/Alfabetik:95)
(h) Adaletsizlik, Yetimlerin mallarını kendi mallarına katarak yemek, zulüm

Yetimlere mallarını verin. Temizi pise değişmeyin. Yetimlerin mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin. Bunu yapmak gerçekten büyük bir vebaldir.
4. sure (NİSA) 2. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82) 


RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal

Selam...

​ T.C. / M. Kemal Adal 

12 Aralık 2016 Pazartesi

EMANETE RİAYET ETMEK




İNSANIN KENDİSİNE VE ÇEVRESİNE KARŞI AHLAKİ SORUMLULUKLARI


1.  İYİ VE ÖVÜLEN TUTUM VE DAVRANIŞLAR (SALİH AMELLER) - 7


AYRICA BAKINIZ: III. B. 2.a. İNANANLAR (MÜMİNLER) VE ÖZELLİKLERİ


g) Emanete Riayet Etmek


(1) Kavram olarak, Ahlak, İnsanın Kendisine ve Çevresine Karşı Ahlaki Sorumlulukları, İyi ve Öğülen Tutum ve Davranışlar, Emanete Riayet Etmek

O müminler, emanetlerine, ahitlerine saygı duyup sahip çıkanlardır. 23. sure (MÜ'MİNÛN) 8. ayet (Resmi: 23/İniş:74/Alfabetik:70)

Bunlar, kendilerindeki emanetlere ve ahitlerine sadık kalırlar. Bunlar, tanıklıklarını tam yaparlar. 70. sure (MEÂRİC) 32-33. ayet (Resmi: 70/İniş:79/Alfabetik:62)
Eğer yolculuk halinde olur da yazacak birini bulamazsanız, o takdirde, alınan rehinler yeter. Birbirinize güvenmişseniz, kendisine güvenilen kişi, emaneti ödesin; Rabb'i olan Allah'tan korksun. Tanıklığı gizlemeyin. Onu gizleyen, kalbi günaha batmış / kendi kalbine kötülük etmiş biridir. Allah, yapmakta olduklarınızı çok iyi bilmektedir. 2. sure (BAKARA) 283. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

Ehlikitap'tan öylesi vardır ki, ona yüklerle emanet teslim etsen onu sana iade eder. Onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dînar emanet etsen, tepesine çökmedikçe onu sana geri vermez. Bunun sebebi şudur: Onlar: "Ümmîlerin, bizim aleyhimize yol bulmaları mümkün değildir." demişlerdir. Onlar, bilip durdukları halde, Allah hakkında yalan söylerler. İş öyle değil! Kim ahdine vefa eder, takvaya sarılırsa hiç kuşkusuz, Allah takvaya sarılanları sever. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 75-76. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)
Şu bir gerçek ki, Allah size emanetleri, onlara ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah size bu şekilde ne güzel öğüt veriyor. Allah Semî'dir, çok iyi duyar; Basîr'dir, çok iyi görür. 4. sure (NİSA) 58. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)

(2) Bu Konu, VII. D. 2. c.  Görevi Ehline Vermek Konusu ile Doğrudan İlişkilidir: Görevi Ehline Vermek

Şu bir gerçek ki, Allah size emanetleri, onlara ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah size bu şekilde ne güzel öğüt veriyor. Allah Semî'dir, çok iyi duyar; Basîr'dir, çok iyi görür. 4. sure (NİSA) 58. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)



RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal

Selam...

​ T.C. / M. Kemal Adal 

11 Aralık 2016 Pazar

ARABULUCULUK YAPMAK


İNSANIN KENDİSİNE VE ÇEVRESİNE KARŞI AHLAKİ SORUMLULUKLARI


1.  İYİ VE ÖVÜLEN TUTUM VE DAVRANIŞLAR (SALİH AMELLER) - 6


AYRICA BAKINIZ: III. B. 2.a. İNANANLAR (MÜMİNLER) VE ÖZELLİKLERİ


f) Arabuluculuk Yapmak


(1) Kavram olarak, Ahlak, İnsanın Kendisine ve Çevresine Karşı Ahlaki Sorumlulukları, İyi ve Öğülen Tutum ve Davranışlar, Arabuluculuk yapmak

Kim vasiyet edenin haksızlığa sapmış veya günah işlemiş olmasından endişelenip de ilgililerin arasını bulursa ona günah yoktur. Allah çok affedici, çok merhamet edicidir. 2. sure (BAKARA) 182. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

İyilik etmenize, takvaya sarılmanıza, insanlar arasında barışı kurmanıza engel yapmak üzere Allah'ı yeminlerinize siper haline getirmeyin. Allah, her şeyi duyar, her şeyi bilir. 2. sure (BAKARA) 224. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

Onların fısıldaşmalarının çoğunda hayır yoktur. Ancak, bir sadakaya, bir iyiliğe ve insanlar arasında bir barıştırmaya özendiren başka. Kim böyle bir şeyi Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak niyetiyle yaparsa biz ona yakında çok büyük bir ödül vereceğiz. 4. sure (NİSA) 114. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)

Müminlerden iki zümre çarpışırlarsa, onların aralarında hemen barışı kurun! Eğer onlardan biri öteki aleyhine sınır tanımazlık edip saldırırsa, azgınlık edenle, Allah'ın emrine dönünceye kadar savaşın. Eğer vazgeçerse, yine ikisi arasını adalet ve dürüstlükle sulh edin. Kuşkusuz, Allah adalette titiz davrananları sever. Şu bir gerçek ki, müminler sadece kardeştirler. O halde kardeşleriniz arasında barışı sağlayın ve Allah'tan sakının ki, size merhamet edilebilsin. 49. sure (HUCURÂT) 9-10. ayet (Resmi: 49/İniş:105/Alfabetik:37)

(2) Müminler sadece kardeştirler. O halde kardeşleriniz arasında barışı sağlayın

Şu bir gerçek ki, müminler sadece kardeştirler. O halde kardeşleriniz arasında barışı sağlayın ve Allah'tan sakının ki, size merhamet edilebilsin. 49. sure (HUCURÂT) 10. ayet (Resmi: 49/İniş:105/Alfabetik:37)




RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal

Selam...

​ T.C. / M. Kemal Adal 

10 Aralık 2016 Cumartesi

NAMUSLU OLMAK (İFFETİ KORUMAK)


İNSANIN KENDİSİNE VE ÇEVRESİNE KARŞI AHLAKİ SORUMLULUKLARI


1.  İYİ VE ÖVÜLEN TUTUM VE DAVRANIŞLAR (SALİH AMELLER) - 5


AYRICA BAKINIZ: III. B. 2.a. İNANANLAR (MÜMİNLER) VE ÖZELLİKLERİ


e) Namuslu Olmak (İffeti Korumak)


(1) Kavram olarak, Ahlak, İnsanın Kendisine ve Çevresine Karşı Ahlaki Sorumlulukları, İyi ve Öğülen Tutum ve Davranışlar, Namuslu Olmak (İffeti Korumak)

Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, dış giysilerini üzerlerine alsınlar. Bu, onların tanınmaları ve incitilmemeleri için çok daha uygun bir yoldur. Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir. 33. sure (AHZÂB) 59. ayet (Resmi: 33/İniş:97/Alfabetik:4)

Murdar karılar murdar erkeklere, murdar erkekler de murdar karılara... Temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara... Bunlar, ötekilerin söylediklerinden arınmışlardır. Bunlar için bir bağışlanma ve bol bir rızık vardır. 24. sure (NÛR) 26. ayet (Resmi: 24/İniş:102/Alfabetik:84)

Mümin erkeklere söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Cinsel organlarını / ırzlarını korusunlar. Bu onlar için daha arındırıcıdır. Kuşkusuz, Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır. Mümin kadınlara da söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Cinsel organlarını / ırzlarını korusunlar. Süslerini / ziynetlerini, görünen kısımlar müstesna, açmasınlar. Örtülerini / başörtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar. Süslerini şu kişilerden başkasına göstermesinler: Kocaları yahut babaları yahut kocalarının babaları yahut oğulları yahut kocalarının oğulları yahut kardeşleri yahut kardeşlerinin oğulları yahut kendi kadınları yahut ellerinin altında bulunanlar yahut ihtiyaç içinde olmayan erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar yahut kadınların kaygı duyulacak yerlerini henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar. Süslerinden, gizlemiş olduklarının bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, Allah'a topluca tövbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz! 24. sure (NÛR) 30-31. ayet (Resmi: 24/İniş:102/Alfabetik:84)

Nikâh imkânı bulamayanlar, Allah kendilerini lütfundan zenginleştirinceye kadar iffetlerini korusunlar. Size bağımlı olanlardan, hürriyetini satın almak isteyenlerin, kendilerinde iyi hal görürseniz, onlarla yazılı anlaşma yapın. Allah'a size verdiği malından siz de onlara verin. Hizmetinizdeki genç kızları, iffetli kalmak isteyip dururlarken, iğreti dünya hayatının basit menfaatini elde etmek için fuhşa zorlamayın. Kim onları baskı altında tutarsa Allah, fuhşa zorlanmalarından sonra onları affedici, esirgeyicidir. 24. sure (NÛR) 33. ayet (Resmi: 24/İniş:102/Alfabetik:84)

Artık nikâh arzuları kalmamış, hayızdan ve evlattan kesilen kadınların, süslerini göstermek için ortalıkta dolaşmamaları şartıyla dış giysilerini bırakmalarında kendileri için bir günah yoktur. Ama sakınmak için titiz davranmaları, onlar için daha hayırlıdır. Allah, her şeyi işitir, her şeyi bilir. 24. sure (NÛR) 60. ayet (Resmi: 24/İniş:102/Alfabetik:84)

(2) Bu Konu, VII. D. 3. d. Neslin ve İffetin Korunması Konusu İle Doğrudan İlişkilidir: Neslin ve İffetin Korunması

Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o iğrenç bir iştir; yol olarak da çok kötüdür. 17. sure (İSRÂ) 32. ayet (Resmi: 17/İniş:50/Alfabetik:46) 

İman edenler içinde edepsizliğin yayılmasını arzu edenler var ya, onlar için dünyada da âhirette de korkunç bir azap öngörülmüştür. Allah bilir ama siz bilmezsiniz. 24. sure (NÛR) 19. ayet (Resmi: 24/İniş:102/Alfabetik:84)

Nikâh imkânı bulamayanlar, Allah kendilerini lütfundan zenginleştirinceye kadar iffetlerini korusunlar. Size bağımlı olanlardan, hürriyetini satın almak isteyenlerin, kendilerinde iyi hal görürseniz, onlarla yazılı anlaşma yapın. Allah'a size verdiği malından siz de onlara verin. Hizmetinizdeki genç kızları, iffetli kalmak isteyip dururlarken, iğreti dünya hayatının basit menfaatini elde etmek için fuhşa zorlamayın. Kim onları baskı altında tutarsa Allah, fuhşa zorlanmalarından sonra onları affedici, esirgeyicidir. 24. sure (NÛR) 33. ayet (Resmi: 24/İniş:102/Alfabetik:84)

(3) Başörtüsü

Mümin kadınlara da söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Cinsel organlarını / ırzlarını korusunlar. Süslerini / ziynetlerini, görünen kısımlar müstesna, açmasınlar. Örtülerini/başörtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar. Süslerini şu kişilerden başkasına göstermesinler: Kocaları yahut babaları yahut kocalarının babaları yahut oğulları yahut kocalarının oğulları yahut kardeşleri yahut kardeşlerinin oğulları yahut kendi kadınları yahut ellerinin altında bulunanlar yahut ihtiyaç içinde olmayan erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar yahut kadınların kaygı duyulacak yerlerini henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar. Süslerinden, gizlemiş olduklarının bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, Allah'a topluca tövbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz! 24. sure (NÛR) 30-31. ayet (Resmi: 24/İniş:102/Alfabetik:84)


(4) Cilbab

Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, dış giysilerini üzerlerine alsınlar. Bu, onların tanınmaları ve incitilmemeleri için çok daha uygun bir yoldur. Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir. 33. sure (AHZÂB) 59. ayet (Resmi: 33/İniş:97/Alfabetik:4) 


RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal

Selam...

​ T.C. / M. Kemal Adal 

9 Aralık 2016 Cuma

ÖLÜM VE ÖLÜM ÖTESİ



KONUK YAZAR
PROF. DR. ALİ ÇELİK


Ölüm ve Ölüm Ötesi

“Ölüm” kelimesi ilk duyulduğunda, insanının iç dünyasında bir burukluk meydana getirir. Çünkü kelime, bir “ bitiş, son buluş ve yok oluş” olgusunu haber vermektedir. “Ölüm”, arzu ve isteklerin, ümitlerin, hayallerin tükendiği, hazların ve heyecanların bir anda acıya ve kedere dönüştüğü, kısaca hayata dair ne varsa hepsinin bitip sona erdiği olgunun adıdır. Zaten sözlüklerde de Ölüm, canlılarda hayat belirtilerinin ortadan kalkması ya da ruhun bedenden ayrılması olgusudur şeklinde tarif edilmiyor mu? Onun için “ölünün yüzü soğukturdenilmiştir; hem de öyledir. Çünkü ona sıcaklık veren canlılık emâreleri ortadan kalkmıştır, ruh bedenden ayrılmıştır. Artık ölümle insan, dünyaya, dünya hayatına dair her şeyi terketmiştir. Olan biten her şey, onun ilgisi dışındadır. Dünyaya ait ne varsa, onun için bir anlam ifâde etmez. 
Ruh bedeni terketmiş, başka bir boyuta, başka bir âleme geçmiştir. Bu âlemÂhiret âlemidir. Bu boyut, yaşayan insanlar için bir gayb tır. Bu konudaki bilgilerimiz, Kur’ân’da ve Peygamber Efendimiz’in (sav) hadislerinde anlatılanlara / nasslara dayanmaktadır. Yani semâî / naklî bilgilerdir. 
Kur’ân ve hadislerde bu konuda pek çok detay bilgi verilmiştir. Âdeta âhiret âleminin/ölüm ötesinin geniş tasvirleri yapılmak sûretiyle, insanların dünya hayatlarını nizam ve düzene koymaları, insanî ilişkilerinde ilâhî rızâya uygun yaşamaları, âhirette, dünyada yapıp ettiklerinden tek tek hesaba çekilecekleri anlatılmaktadır.
“Ölüm” kavramının zıddı, “yaşamaktır”. “Hayat” ve “memât” tâbirleri, birbirinin zıddı olan bu iki kavramı ifâde etmek için kullanılır. Bu kullanılış biçimi, Kur’ân’da şöyle geçmektedir:O (Allah cc), hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için, ölümü ve hayatı yarattı. O, üstündür, bağışlayandır.” (Mülk, 2.)
Yaşamak ve ölmek” âdetâ birini tamamlayan bir bütünün iki parçası hükmünde olup, hayata ayrı bir anlam katmaktadır. Çünkü bu iki kavram, bir anlam bütünlüğümeydana getirerek birdeğer ifâde eder. Ne var ki bu iki kavramdan biri (doğmak / yaşamak / hayat), daima sevinmeyi ve mutlu olmayı çağrıştırırken, diğeri (ölüm) de acıyı, kederi ve mutsuzluğu çağrıştırır. Bu sebepten birinin varlığı, diğerinin de var olmasını zorunlu kılmaktadır. 
Hayat / Yaşamak / doğmakvarsa, mutlaka o doğan / yaşayan varlık için de bir son yaniölüm de olacaktır ve bu kaçınılmazdır. Onun içindir ki mevcûdât âlemindeki her varlık, mutlaka ölecektir. Bu hususu yüce Rabbimiz Kur’ân’da : Her nefis / canlı / yaşayan ölümü tatadacaktır” (Âl-i İmran, 3/185, Enbiya, 21/35; Ankebut, 29/57) buyruğuyla açıklamaktadır.
Nedense insanlığı, bir bütün iki ayrı parçası hükmünde olanyaşam ve ölüm olgularından biri, tarih boyunca daha çok meşgul etmiştir. O daölüm olgusudur. Çünkü insanın yaratılışında var olan ebediyetarzusu, hayatın sonu demek olanölüm üzerinde yoğunlaşmayı beraberinde getirmiştir. İnsanlık, tarih boyunca, her canlının mutlaka tadacak olduğu bu ölümgerçeğini anlamanın yolunu aramış, ölmemenin çarelerini araştırmıştır. Bu konuda fikirler üretilmiş, ekoller oluşmuş, kabuller, reddedişler olmuştur. Bazen ölüm, düğün şenliği ve coşkusuyla karşılanmış, inanmış gönüller ölüme gülerek gitmişler, ölümü bir vuslat bilmişler; bazen de ölüm, bütün zevkleri ve heyecanları gideren bir korku sembolü olmuştur.
Ölüm gerçeği karşısında insanların tutumlarını, inançları ve kanaatleri belirler. Bu konudaki farklı yaklaşımlar, insanların sahip oldukları inanç ve kanaatlerinin bir yansımasıdır. Âhiret inancına sahip olan bir kimsenin / mü’minin dünya hayatı hakkındaki düşünce ve davranış biçimiyle, âhirete inanmayan kimsenin düşünce ve davranış biçimi farklılık göstermesi, gönül dünyalarında yer etmiş olan inanç ve kanaatlerinin sonucudur.
Mutasavvıflar ölümü: Aşıkın ma’şukuna”, “Sevenin sevgilisinekavuşması olarak değerlendirir, buna urs, ve iyd(düğün, bayram) derler. Buna göre ölüm olayı aslında sevinilecek bir şeydir. Çünkü dost Dost’a kavuşmuştur.
Hayatın tamamını kuşatan din, sadece insanın dünya hayatıyla ilgilenmekle yetinmemiş daha da ötesine geçerek, bu dünya hayatının son bulması ve ölümle başlayan ölüm ötesi hayatla / âhiretle de ilgilenmiştir. Âhiret hayatının, insanın bu dünyada ilâhî irâdeye uygun bir şekilde yaşamasını sağlayan, bu konuda onu denetleyen bir inanç olarak benimsenip kabul edilmesini istemiştir. 
Dinin, ölüm ötesi hayatla / âhiretle bu derece ilgilenmesi, insan için, gerek dünya ve gerekse âhiret hayatı açısından ayrı bir anlam ifâde eder. 
Ölüm ötesine / âhirete inanmak kişinin dünya hayatı için anlamlıdır, çünkü âhirete inanan insan, dünyadaki bütün yaptıklarından hesap vereceğine inanmaktadır. Böyle olunca, tüm davranışlarına dikkat edecektir. İlâhî rızâya uygun olup olmadığının endişesini içinde yaşayacaktır. Hesap verememenin ızdırabını çekecektir. Bu da onun dünya hayatına bir düzen ve nizam getirecek, mutlu bir hayatın hoşnutluğunu yaşayacaktır.
Ölüm ötesine / âhirete inanmak kişinin âhiret hayatı için anlamlıdır. Çünkü, dünyasını ilâhî rızâya uygun olarak yaşama gayreti içinde olan bir insan için, âhirette hesap verme endişesi olmayacak, Cenâb-ı Hakkı’ın rızâsına ermenin mutluluğunu doyasıya yaşayacaktır. Meseleye bu açıdan bakıldığı zaman hayat / yaşamak” da “memât / ölmek de yüce Rabbimizden bizlere sunulmuş ilâhî bir nimet ve büyük bir lütuftur. 
Yüce Rabbimiz, kullarının “hayat”ın ve memât(yaşamanın ve ölmenin) ilâhî bir nimet ve lütuf olduğunun farkına varmaları için, ilk insan ve ilk peygamber olan Hz. Âdem (as)’dan îtibaren gönderdiği tüm peygamberlerine, tebliğ ettikleri dinin inanç esasları arasındaÂhiret’e inanmaya” davet etmelerini emretmiştir. Aslında ölüm denilen olgunun mevcûdiyetine inanmak demek, aynı zamanda âhirete inanmak demektir. Âhirete inanmak ise, “Bir ve tek olanAllâh”a inanmanın ikrarıdır. Her şeyden önce;Hayat veren ve öldüren Allah’tır.” (Yunus, 10/56.)
Allâh’ı nasıl inkâr edersiniz ki, ölü idiniz, diriltti, sonra öldürecek ve tekrar diriltecek.” (Bakara, 28.) Yüce Rabbimiz herşeyin fâni / geçici olduğunu, bâkî ve ebedî kalıcı olanın ancak kendisi olduğunu şöyle açıklamaktadır: Yeryüzünde bulunan herşey fanidir; Yalnız celâl ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâkî kalacaktır.” (Rahman, 26-27.)
İslâm îtikadına göre insan bedensel olarak değil, ama ruhsal olarak yaşamasını ve varlığını sürdürür. Peygamberler bunların bazı hallerini bilebilirler. Bazı kimseler rüya yoluyla bunlardan bazılarının bazı hallerini bilebilir. Çünkü, rüya nübüvvetin kırk altı parçasından bir parçadır. (İhya, IV, 491)
İnsan, hayatını Allâh’ın takdir ettiği zaman dilimi içinde yaşar ve mukadder vakit geldiği zaman da ruhunu teslim eder. Bu sebepten ölümü bir ilahî rahmet ve lütuf bilmek doğru ve güzeldir ancak, ilâhî vuslata ermek için ölümü temenni etmek uygun değildir. Hayatta olmak, âhirete daha iyi hazırlanma imkân ve fırsatını verir. Bunun için ölüm arzu edilmez. Peygamberimiz (sav):Ölümü temenni etmeyin buyurmuştur. (Buhari, Temenni, 6, Tirmizi, Kıyamet, 40) Eğer ölümü temenni edecek bir durum olursa, ağır hastalık ve şiddetli ağrılar gibi o zaman farklı bir davranış içine girilmez, o durumdaki hasta, gönül dünyasını Rabbine açarak: Allâh’ım! Bana yaşamak hayırlı ise hayat ver, ölüm hayırlı ise canımı al (Müslim, Zikr, 10) diye duâ edebilir.
Ölen bir kimsenin haberini alan bir mü’min “İnnâ lillahi ve inna ileyhi râciûn(Biz O’na aitiz ve O’na dönüyoruz) der ve Rabbine karşı teslimiyetini arz eder. Mülkün gerçek sahibi Hakk Teâlâ’dır, mülkünde dilediği gibi tasarruf eder. Can veren O’dur. Verdiği canı dilediği zaman ve dilediği şekilde geri alır. Mü’min buna sadece rızâ ve teslimiyet gösterir. Üzülür, ağlar ve göz yaşı döker, ama Allâh’ın rızâsına aykırı düşen bir söz söylemez, bir şey yapmaz ve yakınmaz. (Uludağ, S., Ölüm ve Ölüm Ötesi)
Mü’min, ölüm gerçeğini, dâima ibretle karşılar ve kendisine ölüm ötesi / âhiret hayatı için bir hatırlatma olarak kabul eder. Nitekim “Vâiz olarak sana ölüm yeter” (Tirmizi, Kıyamet, 24; Acluni, Keşfu’l-Hafa, II, 112) ifâdesi, bu hakîkati en veciz bir şekilde anlatmaktadır. Peygamber Efendimiz (sav) mü’minlerin kabirleri ziyaret etmelerini istemiş, “Çünkü kabir ziyâreti katı kalpleri yumuşatır, yufkalaştırır”, buyurmuştur. Yumuşayan ve yufkalaşan kalp, Allâh’ın bol bol feyz ve bereketinin inmesine hazır hale gelmiş; ilâhî rızaya teslim olmuştur.
Ölüm vuslata erme, dosta kavuşmaktır. Yüce Allah (cc) mü’minlerin dostudur, mü’minler de Allâh’ın dostları/evliyaullahtır. Sevgili Peygamberimiz’in (sav) vefatı esnasında en son sözü:Ya Rabbi beni Refik-i A’la/En yüce dostla beraber kıl! “ demek olmuştu. (İbn Hişam, Siyer, IV, 1069; Buhari, Rikak, 42; Müslim, Selam, 46).
Mutasavvıflar ölümü: Aşıkın ma’şukuna”, “Sevenin sevgilisine kavuşması olarak değerlendirir, buna urs, ve iyd (düğün, bayram) derler. Buna göre ölüm olayı aslında sevinilecek bir şeydir. Çünkü dost Dost’a kavuşmuştur. (Uludağ, S., Ölüm ve Ölüm Ötesi)
Ölüm, haktır ve gerçektir. Ölüm ötesi bir hayat vardır ve her insan oradaki hayatında / âhiret hayatında, bu dünyada nimetlendirildiği her şeyin hesabını verecektir. Yüce kitabımız Kur’ân’da bu husus şöyle anlatılır: “Sonra, yemin olsun ki, o gün (size verilen) her nimetten sorulacaksınız.” (Tekasür, 8.)
Yine Kur’ân-ı Kerîm’de, yaşamın ve ölümün amacının “O (Allah cc), hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için, ölümü ve hayatı yarattı. O, üstündür, bağışlayandır.” (Mülk, 2.) olduğu vurgulanmaktadır.
Ölümlerimizin bir vuslata erme olması dualarımızla…
Prof. Dr. Ali Çelik (Kasım 2016)
Selam...

​ T.C. / M. Kemal Adal