https://www.youtube.com/watch?v=aB5TeTWUDlU
Ebubekir Sifil - Caner Taslaman Münâzarası: Hadislerin Dindeki Yeri Nedir? (20.07.2017)
HAK İLE BATILI AYIRMAK İSTEYENLER İÇİN, ÖN KABULLERİNİ BİR KENARA BIRAKIP, BU VİDEOYU UYGUN BİR ZAMANDA BAŞTAN SONA TEFEKKÜR EDEREK İZLEMELERİ VE DEĞERLENDİRMELERİ UMUT VE DİLEĞİ İLE...
Selam...
T.C. / M. Kemal Adal
AYDIN TOLGA: HADİSLER VE İSLAM TARTIŞMASI
06.08.2017
Dönemin tarihsel,
sosyolojik ve kültürel geçmişini okumak noktasında elbette hadislerden
yararlanılabilir, bu kaynaklardan istifade edilebilir. Yalnız Peygambere ait
olduğu öne sürülen sözlerden yola çıkılarak adeta din içerisinde din oluşturan,
Müslümanlara bile hayatı dar eden bir zihniyetin kimseye fayda getirmeyeceği
açıktır
Geçtiğimiz günlerde
özel bir televizyon kanalında, Caner Taslaman ve Ebubekir Sifil’in katılımıyla
gerçekleşen bir tartışma hayli ilgi çekti. Zira tartışmanın taraflarından ikisi
de Müslüman olmasına rağmen sanki farklı dinlere inanıyorlardı. Daha doğrusu
konuşulan konu İslam dini bağlamında hadisler olmasına rağmen görünürde tek bir
İslam dini yok gibiydi. Ortaya çıkan görüntü belki izleyenler açısından oldukça
şaşırtıcı gelebilir lakin İslam dünyası bu görüntülere aslında alışıktı. Zira
hadisler konusunda yaşanan bölünme yeni değildi, dahası Müslüman düşünürler
ehli hadis ve ehli rey olarak yüzlerce yıl öncesinden büyük bir kavganın
içerisine girmişlerdi. Bu konuya birazdan döneceğiz yalnız ona geçmeden önce
şunu ifade edelim ki; bu tartışmanın da gösterdiği üzere "din
devleti" Müslümanlar açısından bile bırakın pratiği teoride bile mümkün
olmayan bir durumdur. Şöyle ki, Caner Taslaman’ın anladığı ve sahip çıktığı
İslam dini ile Ebubekir Sifil’in anladığı ve sahip çıktığı İslam dini
birbirinden çok farklıdır. Örneğin daha bugün Caner Taslaman dinden dönenlerin
öldürülmesine "din adına" karşı çıkmaktadır- ki bizce de
haklıdır- lakin Ebubekir Sifil’e göre bu dine göre yerinde bir hükümdür. Bu
durumda hangi hüküm dini temsil edecektir peki?
Hadisler konusunda
yaşanan tartışmanın tarihine geri dönersek, ifade ettiğimiz üzere bu
tartışmanın geçmişi yüzlerce hatta bin yıl öncesine kadar
uzanmaktadır. Zira hadislerin toplanması ve kitaplaştırılması ile birlikte
Müslümanlar arasında bir gurup alim, din yorumunda hadisleri öne çıkarıp, kendi
fikirlerini hadisler üzerinden meşrulaştırmaya çalışırken diğer bir gurup yani
ehli rey ekolü bu duruma karşı çıkmışlardır. Zira hadislerin sıhhati, doğruluğu
vb. onca problem mevcuttur. Dahası insan aklı bu noktada gözden çıkarılmamalı
ve yok sayılmamalıdır. Tartışmalar böyle sürüp giderken oldukça ağır sözler
sarf edilmiş örneğin hadis taraftarları karşıtlarını kafirlikle bile
suçlamışlardır. O kadar ki bu suçlamalara maruz kalan isimlerden birisi de Ebu
Hanife’dir. Evet yanlış okumadınız Sünni dünyanın önde gelen isimlerinden Ebu
Hanife bile, kimi görüşlerinden dolayı ehli hadis olarak bilinen kimselerce
adeta kafir ilan edilir. 1
Öte yandan yaşanan
çatışma ortamında rey ekolü de hadis ekolüne karşı oldukça tepkilidir. O kadar
ki daha8.yüzyılda dönemin önde gelen isimlerinden İbn Nu’ame
ed-Dabbi şöyle der: "Bir zamanlar insanların en iyileri hadis talep
ediyordu, bugün ise halkın en şerlileri hadis talep ediyor. Eğer yeniden
dünyaya gelecek olsam, aynı işi yapmaz, asla hadis nakletmezdim." 2
Hadisler konusunda
yaşanan çatışma bu anlamda kadim bir çatışmadır. Meselenin bu derecede
çatışmaya dönüşmesinin önemli bir sebebi ise hiç şüphesiz hadislerden hüküm
çıkarma konusudur. Zira, uydurma hadisler, hadislerin sıhhati meselesi vb
sebeplerden dolayı bu alan oldukça sıkıntılıdır. Şöyle ki Kur’an’da hüküm
oluşturan ayetlerin sayısının 200 ila 800 arasında değiştiği
ifade edilmektedir. Fakat "güvenilir" olduğu iddia
edilen hadislerin sayısı bile 30 bini bulmaktadır! Hal böyle
olunca "hükmü Kur’an’ mı, hadisler mi verir" tartışması
doğmaktadır! Bununla birlikte İslam dünyasında "hak mezhep" olarak kabul
edilen mezhepler bu tartışmayı daha baştan bitirmiş ve hadislerden hüküm
çıkarmışlardır! O kadar ki Kur’an’da zina cezasının karşılığı recm (taşlayarak
öldürme) olmadığı halde mezhep alimleri hadislerden yola çıkarak recm cezasını
kabul etmişlerdir! Yalnız bu da değil mürtedin ve namaz kılmayanların öldürülmesi
gibi cezalar da hadislerden yola çıkılarak belirlenmiştir! Benzer biçimde
Kur’an’da yer almayan birçok helal-haram da, hadisler uyarınca tedavüle
sokulmuştur. İlahiyatçı Prof.Dr. Hüseyin Atay’a göre bu durum adeta dini
dinamitlemiştir. Birlikte okuyalım: "Hadisçiler Kur’an’ı ve aklı ihmal
etmekte başarı kazanınca, ortaya çıkan mezheplerde teşekkül edip kemikleşince,
hadisin yerini mezhep imamlarının içtihatları aldı. Hadis doğrusu ile- ki bu
çok azdır- uyduruğu ile fıkhın için girdi ve bu suretle fıkıh hadisi kendi
içinde eritti veya onu bir kenara itti ve İslam dini mezheplerinin yaptıkları
fıkıhtan ibaret oldu. Din deyince fıkıh, şeriat deyince fıkıh anlaşıldı. Ortada
din olarak ne Kur’an ne de akıl kaldı."3
Peki, Taslaman ve
Sifil arasında yaşanan tartışmada haklı olan taraf kimdi? Nacizane şunu ifade edelim ki, eğer hadislerden hüküm
çıkarma ve beraberinde mezhep odaklı bir din yorum benimsenecekse bu yorum
bizleri eninde sonunda Işid, El Nusra, Taliban gibi örgütlerin yanına kadar
götürecektir. Burada hiç şüphesiz bu örgütlerin Kur’an’dan da
benzer hükümler çıkarmadığı sonucuna varamayız. Fakat hadisler dediğimiz alan
Kur’an ile kıyaslanamayacak kadar büyüktür. Bu anlamda yarattığı sonuçların
vahameti de o kadar fazla olacaktır. Bu arada bir parantez açarak belirtelim
ki, işte bu hadis ağırlıklı fıkıh alanı hali hazırda üniversitelerimizde
övgüyle anlatılmaya devam etmektedir.
Dönemin tarihsel,
sosyolojik ve kültürel geçmişini okumak noktasında elbette hadislerden
yararlanılabilir, bu kaynaklardan istifade edilebilir. Yalnız Peygambere ait
olduğu öne sürülen sözlerden yola çıkılarak adeta din içerisinde din oluşturan,
Müslümanlara bile hayatı dar eden bir zihniyetin kimseye fayda getirmeyeceği
açıktır. Ayrıca şu noktanın da kaçırılması gerekir: Müslümanlar Kur’an’a, bir
harfinin bile değiştirilmediği ve dolayısıyla ilk günkü halini koruduğu
düşüncesiyle inanırlar ve kitaba sahip çıkarlar. Benzer biçimde İncil, Tevrat
ve Zebur’un aslı korunmadığı iddiasıyla bu kitaplara inanmazlar. Peki, aynı
durum hadisler için geçerli midir? Bakın Buhari ve Müslim gibi hadis yazarları
bile incelediği hadislerin %99’unu uydurma ya da güvenilir
bulmayarak kitaplarına almamışlar. İşte şimdi insanlardan, o yüz parçanın
doksan dokuzunu görmeyip birine bakmaları isteniyor.
Dipnotlar:
1 Ebuşşeyh
Tabakat 2
2 Özafşar’dan aktr
Aydın Tonga, Derin İslam, Doğu Kitabevi.
3 Atay’dan aktr
Aydın Tonga, Derin İslam.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder