SÖZÜN ÖZÜ:
"Kuran'ın insanı; düşünen, akleden, Allah'ın mesajı Kuran'a sıkı sıkıya sarılan, Peygamber'i canından çok seven fakat hiçbir şirke bulaştırmayan, Allah'ın gücünü, hüküm yetkisini hiçbir kişiye paylaştırmayan insandır.
Müslümanlar'ın görevi Allah'ı, Kuran'ı, Peygamber'i tam yerli yerine oturtmaktır.
Allah'ın yetkisinde olan hüküm koymayı, kutsal olanı istismar ederek Peygamber'e verenler, daha sonra uydurdukları hadislerin sahibini Peygamber olarak göstermiş, böylece dini bozmuşlardır."
M. Kemal Adal.
Kuran Araştırmaları Grubu
http://www.kurandakidin.net/
XXVIII. BÖLÜM: PEYGAMBERİN PUTLAŞTIRILMASI
Allah'ın dinini bozmak isteyenlerin en büyük hilelerinden biri de
kutsal olanı putlaştırıp insanları aldatmaları olmuştur. Dinin övdüğü
Peygamberler'i putlaştırmak bunun en önemli örneğidir.
O
size melekleri ve Peygamberler'i Rabler edinmenizi emretmez. Siz Müslüman
olduktan sonra, size kafir olmayı mı emredecek?
3-
Ali İmran suresi 80
Kutsalı putlaştıranlar
" Yoksa sen Hz. İsa'yı sevmiyor musun? Sen Hz. Muhammed'i yok mu
sayıyorsun?" tarzındaki sorularıyla saf dinin ortaya çıkmasına çalışanları
yıldırmaya çalışırlar.
Kutsala saygısı olan, Peygamberler'i
seven birçok saf insansa, ne yazık ki bu sorularla gerilemektedir. Zaten
kutsalı putlaştırmanın hedefi de budur: Allah dışındaki ilahların hiçbirini
kabul etmeyen dindar kitleye, kendi kutsallarını putlaştırıp, zayıf oldukları
yerden yaklaşmak suretiyle dini bozmak.
Hz.
İsa gibi Allah'ın sevgili bir kuluna ilahlık makamının verilmesinin
Hıristiyanlık dünyasındaki sonuçları ortadadır.
Peygamberimizle ilgili
uydurmalar ise (Bu bölüme kadar gördüğümüz ve
ilerideki bölümlerde göreceğimiz gibi)
Peygamberimiz'e Allah'ın yanında ikinci bir hüküm oluşturucu sıfatının
verilmesiyle olmuştur.
Bu
sıfatla gelenekçi kitleler, Allah'ın vahyi olan Kuran'da olmayan hükümleri,
kendi uydurdukları veya yanlış yorumladıkları hadis ve sünnet adını verdikleri
Peygamber'e iftiralarla dolu kitaplarda toplamışlardır.
Oysa Peygamberimiz'e
Kuran'da şunlar söyletilir:
De
ki "Size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum, gaybı da
(algılanamayanı da) bilmiyorum ve ben size bir meleğim de demiyorum. Ben bana
vahyedilenden başkasına uymam."
6-Enam suresi 50
Görüldüğü
gibi Peygamberimiz de aynı bizim gibi vahye, yani Kuran'a uymakla yükümlüdür.
Ve bu vahiy dışında başka bir şeye uymayacağına göre, bu vahiy dışında bir
hüküm oluşturması da mümkün değildir.
Peygamber'e
sünnet, hadis gibi Kuran'ın belirtmediği başlıklarla hükümler atfedenler, uydurdukları din rağbet görsün
diye Peygamberimiz hakkındaki birçok ayete aykırı yargılar ortaya
atmışlardır.
A. PEYGAMBERLERİ YARIŞTIRMA
O'nun elçileri arasında hiçbirini
ayırt etmeyiz.
2- Bakara suresi
285
Kuran'ın bu ayetine göre
bizim Peygamberimiz'i, Hz. İbrahim'i, Hz. Musa'yı, Hz. Nuh'u, Hz. İsa'yı
yarıştırmamız yasaktır." Bizim Peygamberimiz en üstündür." dememiz
yasaktır.
Museviler'in
ve Hıristiyanlar'ın düştükleri bu hataya, Kuran'ın bu açık ayetine rağmen ne
yazık ki düşülmüştür.
Peygamberimiz'in sayesinde
tüm insanların yaratıldığı, Peygamberimiz olmasa ne dünya, ne de daha bir çok
mekanın yaratılmayacağı şeklindeki meşhur uydurma, hadis başlığıyla insanlara
yutturulmuştur. Oysa Kuran'da böyle bir ifade geçmemektedir.
Peygamberimiz'in
hammaddesinin diğer insanlardan ayrı olup nurdan yaratıldığı, Kuran'da
anlatılmayan yüzlerce mucizesinin olduğu, namaz vakitleri için adeta Allah'la
pazarlık yaptığı şeklindeki uydurmalar hep Peygamber putlaştırma gayretlerinin
neticesidir.
Bu gayret sonucu
Peygamberimiz'e utanç kaynağı olacak şekilde cinsel mucizeler yakıştırılmış, kişileri
kötürüm etmek için beddualar ettiği iftiraları ileri sürülmüştür.
Tüm bu iftiralar hep
uydurulmuş hadislerle halka sunulmuştur ki, kutsala karşı gelme korkusunu
içinde taşıyan ve dini az bilen halk, bu uydurmaları itirazsız kabullensin.
Diğer
dinlerin düştüğü hataları Kuran'da okuyup, onları hem eleştirip, hem de aynı
hataya düşmek ne acıdır!
Diğer bir uydurma hadise
göreyse tüm Peygamberler kıyamet günü kendi dertlerine düşmüşken,
Peygamberimiz "ümmetim, ümmetim" diyerek ümmetini düşünecektir.
Bu
uydurma kaş yapayım derken, göz çıkarmanın çok güzel bir örneğidir.
Peygamberimiz'i yüceltmek isteyenler, diğer Peygamberler'in bencilliği manasına
gelebilecek yukarıdaki hadisi uydurmuşlardır.
Bunlar
Peygamberimiz'i diğer Peygamberlerle yarıştırmakla kalmamış; 1-Hz.Muhammed
2-Hz. İbrahim, 3-Hz. Musa, 4-Hz. İsa şeklinde diğer Peygamberler'i de üstünlük
sırasına göre dizerek hadlerini iyice aşmışlardır.
Seni sapmış bulup doğru yola
iletmedi mi?
93-Duha suresi 7
Bu ayete göre Peygamberimiz
vahiy gelmeden önce sapmış bir haldedir. Allah'ın gönderdiği vahiy ile
düzelmiştir. Allah'ın açıkça söylediği bu gerçeğe Şura suresi 52. ayette de
rastlıyoruz.
İşte
böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin.
42-fiura suresi
52
Bazı
gelenekçiler Peygamberimiz'in vahiy almadan önce de hak bir dine mensup
olduğunu söyleyerek ayetlerle açıkça çelişmektedirler.
Bu ayetlerin birinden
Peygamberimiz'in evvelden sapmış olduğu, diğerinden ise imanı, kitabı evvelden
bilmediğini anlıyoruz.
Hak
bir dine mensup olan nasıl imanı bilmez, nasıl kitabı bilmez, nasıl sapmış
olur?
Peygamber'i
Kuran'da anlatıldığı gibi değil de kafalarında şekillendirdikleri gibi bulmak
isteyenlerin bu çelişkilere düşmeleri hiç de sürpriz değildir.
Gelenekçilerin düştükleri
çelişkilerden biri de Peygamberimiz'in atalarında hiç putperest olmadığı ve
bunun Hz. Adem'e kadar böyle gittiği izahıdır.
Oysa
Kuran'dan Hz. İbrahim'in babasının putperest olduğunu anlıyoruz. Hz. İbrahim'in
Peygamberimiz'in atası olduğunu düşünürsek bu iddia da dayanaksız kalır.
Gerçi
gelenekçi zihniyet, Hz. İbrahim'in babasından kasıt gerçek babası değil, üvey
babasıdır veya amcasıdır şeklinde saptırmalara gitmektedir.
Ama Kuran'da açıkça babası
denmektedir.
Bu
çekiştirme gelenekçilerin dini bozucu zihniyeti için bir delil niteliğindedir.
B. ALLAH'IN PEYGAMBER'E ÖVGÜLERİ
Mezhepçilerin
anlamadığı nokta Peygamberimiz'in tüm bu uyduruk sözde yüceltmelere ihtiyacı
olmadığıdır.
Kuran'da Allah Peygamberimiz'i
övmekte, onun üstün bir ahlak üzerinde olduğunu söylemektedir. Allah'ın
kendisine elçilik görevi vermesi, kitabında kendisini övmesinden daha büyük
yüceltme ne olabilir?
Vahiy almadan önceki
Peygamber'in durumu veya Peygamber'in atalarından birinin putperestliği
Peygamber'i küçültmez.
Kuran'dan herkesin kendi davranışlarından sorumlu olduğunu anlıyoruz. Ne Peygamber oğlu olan yücelir, ne de kafir babası olan küçülür.
Kuran'dan herkesin kendi davranışlarından sorumlu olduğunu anlıyoruz. Ne Peygamber oğlu olan yücelir, ne de kafir babası olan küçülür.
Nitekim Hz. İbrahim'in babası da Peygamber
babasıydı, ama sapkınlığı Kuran'da geçmektedir.
Kişileri
soyuna sopuna göre değerlendiren gelenekçi kafa, Peygamberimiz'i de böyle
değerlendirmeye kalkmış ve uydurma hadisler türetmiştir. Bu uydurmalar
Kuran'la, gelenekçilerin bu zihniyeti İslam'la çelişmektedir.
Allah
Peygamberimiz'i seçti ve ona büyük bir iyilikte bulundu. (4
-Nisa Suresi 113)
Onu güzel ve büyük bir ahlak sahibi kıldı. (68-Kalem Suresi 4)
Onu alemlere rahmet yaptı. (21-Enbiya Suresi 107) ve
Peygamberimiz'in tüm günahlarını bağışladı (48- Fetih Suresi 2)
Onu güzel ve büyük bir ahlak sahibi kıldı. (68-Kalem Suresi 4)
Onu alemlere rahmet yaptı. (21-Enbiya Suresi 107) ve
Peygamberimiz'in tüm günahlarını bağışladı (48- Fetih Suresi 2)
Görüldüğü gibi Kuran'da Peygamberimiz en güzel şekilde
övülmektedir.
Örneğin Enbiya suresi 107. ayette Peygamberimiz'in alemlere
rahmet olduğu söylenmektedir.
Eğer tüm alemlerin Peygamberimiz için
yaratıldığı doğru olsaydı, bu da Peygamberimiz'in alemler için rahmet oluşu
gibi söylenirdi. Çünkü bu izah doğru olsaydı tüm bu izahlardan daha önemli bir
bilgi olurdu.
Gerçek olsaydı, Kuran, bu daha da önemli
olan bilgiyi hadis gibi Kuran'da belirtilmeyen bir kaynağa elbette bırakmaz,
kendisi belirtirdi.
C. KIL TAPINMACILIĞI
Allah en güzel şekilde
Peygamberimiz'i övmüşken, Kuran'ın onay vermeyeceği kıl tapınmacılığı
görüntüleri verenler akılları sıra Peygamberimiz'e saygı göstermektedirler.
Camilerde Peygamber'in sakalı diye bir sürü beze dolandırılıp,
sarılmış kılları büyük bir tören havasında açıp, halka bu kılları öptürenler bu
yazılarımızı okuduklarında elbette rahatsız olacaklardır. Onlara göre bu kıl öptürme törenleri Peygamber sevgisidir, Peygamber'e saygıdır. Ne yazık ki Peygamber'in
olduğu iddia edilen kılları dini bir ibadet havasında insanlara öptürme
faaliyeti hâlâ devam etmektedir. Hristiyanlığı ikonlarından dolayı
kınayanlar, benzer hurafeleri dinimize kendileri sokmuşlardır.
Peygamberimiz
Kuran'da iki sıfatla anılır. (Peygamber kelimesi bu iki sözcüğe de karşılık
kullanılan, Farsça'dan dilimize geçmiş bir kelimedir.):
Birinci kelime "nebi"
kelimesidir ve haber getiren manasındadır. Kuran'da bu kelime aynı Türkçe'deki
Peygamber kelimesi gibi yalnız Allah'tan haber getiren insanlar için
kullanılmıştır.
İkinci kelimeyse "resul"
kelimesidir ki Türkçemiz'deki elçi kelimesinin karşılığıdır ve Kuran'da
Peygamberler en çok bu kelimeyle anlatılırlar. Bu kelime aynı Türkçe'deki gibi
hem Allah'ın elçileri, hem diğer elçilikler için kullanılır.
Peygamberimiz'i ve diğer Peygamberler'i tarif ederken
kullanılan bu kelimeler Peygamber'in nebi (haber getirici), resul (elçi)
olduğunu gösterir. Yani Peygamber Allah'tan aldığı mesajı insanlara ileten
kişidir,
Peygamber %1 bile kendinden dine bir
şey katamaz. O zaman din, haşa Allah'ın olmaz. O zaman din, Allah ve Peygamber
ortak yapımı bir müessese olur.
Peygamberimiz'e gelen vahiy Kuran'dır. Bunun dışında bir
hadis, bir mezhep izahı, birisinin içtihadı dinin bir hükmü veya bir bölümüdür
demek Allah'ın olan dini Allah, Peygamber (elçi, haber getiren) ortaklığına
veya Allah, mezhep imamı, Peygamber ortaklığına çevirmek olur. Kısacası
Peygamber'i doğru yere oturtmak, dini doğru kavramanın bir şartıdır.
Peygamberimiz
sadece ve sadece aldığı haberi (Kuran'ı) insanlara iletir.
Din,
bu haberdir.
Elçilik
(resullük), nebilik (haber getiricilik) bu mesajı (Kuran'ı) insanlara ulaştırmaktır.
Allah'ın elçisi olmak çok büyük bir onurdur. Peygamberimiz açısından
düşünürsek, bir insanın milyarlarca insana öncülük etmesidir.
(BAKINIZ- MKA: https://kemaladal.blogspot.com.tr/2016/01/evet-gunumuzde-kuran-resuldur-elcidir.html )
(BAKINIZ- MKA: https://kemaladal.blogspot.com.tr/2016/01/evet-gunumuzde-kuran-resuldur-elcidir.html )
Ne yazık ki bazıları Kuran'dan anlaşılan bu
Peygamber tarifini yaptığımızda "Siz Peygamber'i çok basit
görüyorsunuz" demektedirler.
Ne yazık ki bu davranışlarıyla bundan sonraki 29.
Bölüm'de inceleyeceğimiz Hıristiyanlar'a benzemektedirler.
Peygamberler hakkında
aşırıya gitmek sadece Peygamber'i Allah'ın oğlu ilan etmekle olmaz. Sadece
Allah'ın olan din oluşturma yetkisi; sünnet, hadis gibi süslü, sözde Peygamber
sever tavırlarla Peygamber'e de veriliyorsa o da dinde bir sapmadır.
D. GÜDÜLEN SÜRÜ OLMAYALIM
Biz Peygamber'i
putlaştırmayalım diye feryat ederken, ne yazık ki birçok tarikatta evliya,
şeyh, ulema gibi yaftalar yapıştırılmış adamlar bile putlaştırılmaktadır.
Peygamber'in bile
putlaştırılmaması gerekir dedikten sonra herhalde bunlar için ilave bir
açıklamaya gerek yoktur.
Bakara suresi 104. ayete değinerek bu
konuyu bitirmek istiyoruz.
Bakara suresi 104'te: "Ey iman sahipleri raina (bizi çobanın sürüyü güttüğü gibi güt) demeyin." denmektedir.
Bakara suresi 104'te: "Ey iman sahipleri raina (bizi çobanın sürüyü güttüğü gibi güt) demeyin." denmektedir.
Bu ayette Peygamber'e bile
"Raina" denmesi yasaklanmaktadır. Kuran toplumun sürü, bireyin ise
onların güdücüsü olmasını istememektedir.
Hatta tarikatlardaki müritleri ifade
eden "sufi" kelimesinin kökünün, "koyun yünü, koyun postu"
tipi manalar taşıması da ilginçtir.
Tarikatın
sufileri Kuran'ın güdülen sürü olmamamızı söylemesine rağmen tam
"sufi" isminin hakkını vererek yaşamaktadırlar.
Kuran'ın
insanı; düşünen, akleden, Allah'ın mesajı Kuran'a sıkı sıkıya sarılan,
Peygamber'i canından çok seven fakat hiçbir şirke bulaştırmayan, Allah'ın
gücünü, hüküm yetkisini hiçbir kişiye paylaştırmayan insandır.
Müslümanlar'ın görevi Allah'ı, Kuran'ı, Peygamber'i tam yerli
yerine oturtmaktır.
Allah'ın
yetkisinde olan hüküm koymayı, kutsal olanı istismar ederek Peygamber'e
verenler, daha sonra uydurdukları hadislerin sahibini Peygamber olarak
göstermiş, böylece dini bozmuşlardır.
Dini bozmada kullanılan
araç Peygamber olunca, Kuran'la ters düşen hadisler uydurulmuş, her şeyin
Peygamberimiz için yaratıldığı şeklinde saçma iddialar, Peygamberler'i
yarıştırmak gibi haddini bilmezlikler olmuştur.
Hiç
şüpheniz olmasın ki, nasıl kendisi hakkındaki aşırı izahları görse en çok kızan
Hz. İsa olacaksa, Kuran'ın ruhuna aykırı şekilde kendisi hakkında uydurulan
hadisleri, Allah'la miraçta pazarlık ettirmeleri görse bunları uyduranları
ilk kınayan, bu hadis kitaplarını ilk yakan Peygamberimiz olurdu.
"UYDURULAN DİN, KUR'AN'DAKİ DİN. XXVIII. BÖLÜM - PEYGAMBERİN PUTLAŞTIRILMASI" KİTABINDAN ALINTIDIR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder