İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

UYDURULAN DİN KUR’ANDAKİ DİN. XXXII. BÖLÜM - 3: GERÇEK DİNDAR KİM?-3



C.                KİTAP YÜKLÜ EŞEKLER


Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu taşımayanların durumu, kutsal kitap parçaları taşıyan eşeğin durumu gibidir.
62- Cuma Suresi 5

Görüldüğü gibi geçmişte Allah'ın kitabını bilip de onun gerek­lerini yerine getirmemiş olanlar kitap yüklü eşeklere benzetilmek­tedirler.

Bizim kitabımız Kuran'ın gereklerinin yerine getirilme­mesinin sebebinin ise Allah'ın kitabının yanına yüzlerce kitabın; ha­dis kitabı, mezhep kitabı diye konup Allah'ın kitabının yüzlerce ki­taptan biri haline getirilmesi olduğunu gördük.

Bunun sonucu ola­rak da lafta Allah'ın kitabını savunanlar, uygulamada mezheplerin ilmihallerini rehber edinip, yüklenmiş oldukları kitabı taşımamak­ta, onun yerine yüzlerce cilt fıkıh ve hadis kitabını taşımaktadırlar.

İşte en önemli noktalardan biri; bu kitlenin asla ve asla İslam'ı ve biricik kaynağı Kuran'ı temsil edemeyeceklerini anlamak ve an­latmaktır.

Mevkisi ister halife, ister Diyanet İşleri Başkanı, ister şeyh olsun, ister yatırı en görkemli yatır olsun, ister türbesi en bü­yük türbe olsun, ister adına her yıl binlerce adak adansın, türbesine bezler bağlansın; bu kişiler Kuran'ın değil, mezheplerin temsilcile­ridir.

Allah'ın bizden istediği ölü tavukları diriltmemiz, kendisini rüyada görmemiz değildir. Allah'ın mesajı Kuran'ı, yalnız Kuran'ı rehber edinmemizdir. Bunu yapmayan Kuran'ın birçok ayetiyle çe­lişmiş olur.

Oysa "gerçek dindarların" Kuran'la çelişmemesi beklenir.

Hıristiyanlar'da bizim evliyaların karşılığı olan Saint'lerin hakkında çok büyük mucizeler anlatılır. Mezarları ziyaret edilir. Bu kişilerin büyük fedakarlıkları, sürekli ibadet ettikleri hayatlarını anlatan ki­taplarda yer alır.

Peki bu Saintler, Hz. İsa'yı oğul tanrı olarak kabul ediyorlarsa bu Saintler'in anlatılan olağanüstü mucizeleri onların "gerçek dindar" olduğunu gösterir mi?

Tabi ki hayır.

Demek ki gerçek dindarlığın göstergesi; Hıristiyanlarda da aynen gözlemle­nen bu mucize hikayeleri, evliyalık ve saintlik menkıbeleri değil, Al­lah'ın gerçek dinini kavrayıp, uygulamaktır.

Bu yüzden evliya yolu diye yutturulan mezhepler ve bu yüzlerce hikayenin ambalajladığı "gerçek dindar" portresi hiç kimseyi kandırmasın. Bu mantık doğ­ru olsaydı Hz. İsa'nın ilahlık iddiaları da doğru çıkardı!

Ne garip tablodur ki Kuran'ı satanlar Kuran'a sahip çıkıyor, büyücülerin, muska yazanların, hoca efendi diye etekleri öpülüyor, dini maddi ve manevi menfaatlerinde tatmin aracı görenler, bir de utanmadan kendileri gibi olmayıp kendilerince kötü örnek olanları kafirlikle suçlayıp, aforoz ediyorlar.

Bu tiplerden siyasete bulaşmış, siyasi parti lideri olmuş, milletvekili olmuş, İslâm'a hizmet diye ortaya çıkmış,

Tevbe Suresi'nden alıntıladığımız ayetteki gibi saf insanla­rın paralarıyla semirmiş olanlar da vardır.

Cahil, geleneklerle dini karıştıran kişiler, bunların makamlarına, milletvekili, müftü sıfatla­rına veya kimisinin uzun sarığına ve sakalına kanarak dinin kendisi olan Kuran'a koşacağına, bunlara koşmaktadırlar.

Kuran insanın güdülen sürüler değil, aklını işleten insanlar olmasını ister ve Peygamber'e bile "bizi güt" demelerini yasaklar (2-Bakara Suresi 104).

Oysa Kuran'dan uzaklaştırılan halk menfaatler doğrultusunda gü­dülmek istenmiş ve Peygamber'den başka hiç kimseye onay verme­yen dinimizde, uydurma kutsallar, uydurma mezheplerle bu işe so­yunmuşlardır.

Halk bu yalan çarkını fark etmesin diye Kuran'ın ter­cümesine de karşı çıkılmıştır, yanına yüzlerce cilt uydurma kaynak­lar da konulmuştur.

Halkın geneli bu kesimi, yaptığı şamata ve göz boyama yüzünden, din ile özdeşleştirmiş ve bunları "gerçek dindar" sanmıştır.

Geniş bir kesim ise "Gerçek din bu ise din yaşanamaz" düşün­cesi ile kendilerini eksik, yetersiz görüp, tamamen dinden uzaklaş­mışlardır.

Bu kesim mezheplerin uydurmaları nedeniyle dinden uzaklaşınca, suçluluk psikolojisi ile Kuran'ın dininin gereklerini de yerine getiremez olmuşlardır.

Bu yüzden bu kesimin gerçek dini öğrenmesi, dinin yaşanabilir olduğunu anlamaları; kendilerine gü­venlerini kazanıp, dini yaşamaya niyetlenmeleri açısından hayati öneme sahiptir.

Gerçek dindarlar dine sahip çıkmalıdır ki uydurma dinlerini "din", uydurukçu kutsallarını "gerçek dindar" sananların uydurmalarından artık kurtulalım.

Her konuda olduğu gibi gerçek dindarın kim olduğunu anlamada da hüküm yalnız Kuran'a göre verilirse sorun çözülecektir.

Şüphesiz Allah'ın sana gösterdiği gibi insanlar arasında hükmetmen için kitabı gerçek olarak indirdik.
4- Nisa Suresi 105


1 yorum:

  1. Hayırlı sabahlar Kemal Adal Bey.
    Paylaşımınız için çok teşekkürler. Allah razı olsun. Müslümanlar Kuran'daki gerçekler dönmedikçe belalardan kurtulamazlar. Allah ıslah etsin.
    Yusuf YAMAN

    YanıtlaSil