İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

UYDURULAN DİN KUR’ANDAKİ DİN. XXXVI. BÖLÜM - 2: KURAN'DA İNANÇ KONULARI, NAMAZ, ZEKÂT, ORUÇ, HAC -2



B.                KURAN'DAKİ NAMAZ


Kuran'daki namazın anlaşılması Kuran'a dayalı İslamiyet açısın­dan büyük bir öneme sahiptir.

Bunun sebebi mezhepçi zihniyetin; "Sırf Kuran'dan dini anlarsak, namazı nasıl kılacağız? Namazı sırf Kuran'a bakarak kılamayız. Demek ki Kuran dışı kaynaklar la­zım..." şeklindeki izahlarıdır. Mezhepçilerin bu soruyu soruş tarzı bile dini anlamadıklarının delilidir.

Yapılması gereken, dini anla­madaki metodu belirlemek ve dini ona göre anlamak ve uygulamak­tır. Dinin kaynağı belli olduktan sonra metot; dinin kaynağını önü­müze alıp namazı, orucu, ahlakı ve din adına her şeyi bu kaynaktan anlamamızdır. Yani namaz da dinin kaynağından anlaşılacaktır.

Di­nin kaynağı, kafadaki namaz fikrine göre belirlenmeyecektir. Kuran ile namaz adına bilinenler arasında fark varsa, çözüm dinin kayna­ğını değiştirmek değil, namaz adına bildiklerimizi düzeltmektir.

Dinin tek kaynağı olan Kuran'ı elimize aldığımızda, Kuran'ın na­maz adına gerekli tüm bilgileri içerdiğini görürüz. Kuran'da en de­taylı şekilde anlatılan ibadet namazdır. Fakat bu, günümüzde na­maz adına anlatılan her detayın Kuran'da geçtiği manasına gelmez.

Mezheplerin teferruatlaştırıcı zihniyeti her konuya olduğu gibi na­maza da elini atmış ve Kuran'da, yani dinde, olmayan teferruatlar namaza eklenmiştir.

Kuran'da geçmeyen hususların belli bir şekilde yapılması yanlıştır, bunlar yapılırsa namaz olmaz diye anlamamalıyız.

Örneğin ileride gö­receğimiz gibi namazda illaki Fatiha Suresi'ni okumak farz değildir. Fakat Kuran'ın ilk suresi olan Fatiha'yı, Kuran'ın bu bölümünü, na­mazda okumak tabi ki güzeldir. Yani namazda şunu yapmak farz de­ğildir diye belirtmek, o hususa karşı olmak değildir. Sadece Kuran'da geçmeyen bir mecburiyetin farzlaştırılması yanlıştır.

Yukarıdaki örne­ğimizi düşünürsek yanlış, Fatiha Suresi'ni okumak değil, Fatiha Sure­si'nin her ayağa kalkışta okunmasının farz olduğunu söylemektir.

Ki­tabımızın bu bölümünü ve diğer bölümlerini okurken lütfen "Bu hu­sus Kuran'ın anlattığı namazda yoktur." diye söylediğimiz hususlarda bu inceliğe dikkat edin.


Kuran'da geçen namaz, hazırlık aşaması olan abdest ve boy abdestinden (gusül) başlayarak şöyledir:

2 yorum:

  1. Değerli hocam Kuran'ın ilk ayeti Fatiha değildir. Allah'ın oku emrini (ilk sure) yi gözden uzaklaştıranlar, bu OKU suresini 1. sıradan 96. sıraya atmakla insanların Kuran'ı okumasını engellemişlerdir.
    Kanımca Allah'a karşı isyankar olmuşlardır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayın Yaman,

      Sizin de bildiğiniz gibi "Fatiha" ayet değil 7ayetli bir surenin adıdır ve Nüzul (Vahyin inişi) sıralamasına göre de Kur'an'ın ilk suresi değildir. 3.Halife. Osman zamanında oluşturulan "resmi musaf sıralamasında" Kur'an' ın başına konmuş ilk (birinci) suredir.

      Nüzul (Vahyin inişi) sıralamasına göre Kur'an'ın ilk suresi Alak Suresi olup, Alak suresinin ilk ayeti (Kur'an'ın ilk inen suresinin ilk ayeti) ise , Arapça olarak ifadesi “İkra' bismi rabbikellezi halak.“ olup, “Yaratan Rabbinin adıyla oku” olarak Türkçeye çevrilmiştir.

      Kur’an kelimesi de Arapça bir isim olup, “okumak” ve “toplamak” anlamlarındaki “karaa” kökünden türetilmiştir.

      Arap dili kaynaklarına göre İlahi Kitap’ a bu adın verilmesi, hem okuyuşa konu olduğundan hem de emirler, yasaklar, müjdeler, uyarılar ve nihayet sureler ve ayetleri bünyesinde topladığı içindir.

      İlginçtir ki, Arapça olarak ifadesi “İkra' bismi rabbikellezi halak.“ olan ve “Yaratan Rabbinin adıyla oku” olarak Türkçeye çevrilen, Mukaddes kitabımızda insanoğluna hitap eden ilk vahyin ilk kelimesi de, aynı kökten türeyen ve “oku” anlamına gelen “ikra” sözcüğüdür.

      “Kur’an mucizesi’ nin bir belirişi olarak değerlendirebileceğimiz, Kur’an’ın ilk ayetinin ilk kelimesi olan “İKRA / OKU” sözcüğü anlam itibariyle, OKU / DÜŞÜN – ANLA / ANLAT / ÇAĞIR manasını kapsamaktadır.

      Sil