İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

5 Aralık 2016 Pazartesi

RAHMET


İNSANIN KENDİSİNE VE ÇEVRESİNE KARŞI AHLAKİ SORUMLULUKLARI 


1.  İYİ VE ÖVÜLEN TUTUM VE DAVRANIŞLAR (SALİH AMELLER) - 1


AYRICA BAKINIZ: III. B. 2.a. İNANANLAR (MÜMİNLER) VE ÖZELLİKLERİ


a)  Genel Olarak İyilik ve Doğruluk -5



(5) Rahmet

(a) Allah rahmeti kendi öz benliği üzerine yazmıştır

“Sor: "Kimindir gökler ve yer?" Cevap ver: "Allah'ındır." O Allah ki, rahmeti öz benliği üzerine yazmıştır. O sizi, varlığında hiç kuşku bulunmayan kıyamet gününde bir araya mutlaka toplayacaktır. Benliklerini hüsrana yuvarlamış kişiler var ya, onlar iman etmezler.” (6. sure (EN'ÂM) 12. ayet)

Kendisinden azap uzaklaştırılana o gün rahmet etmiştir. İşte açık kurtuluş budur.” (6. sure (EN'ÂM) 16. ayet)

“Ayetlerimize iman edenler sana geldiğinde şöyle söyle: "Selam size! Rabbiniz, benliği üzerine rahmeti yazmıştır. İçinizden her kim bilgisizlikle bir kötülük işler de ardından tövbe edip halini düzeltirse, hiç kuşkusuz, Allah çok affedici, çok merhametlidir." (6. sure (EN'ÂM) 54. ayet)

“Senin o Ganî Rabbin rahmet sahibidir. Dilerse sizi ortadan kaldırır ve sizi bir başka topluluğun soyundan vücuda getirdiği gibi, ardınızdan da dilediğini sizin yerinize getirir.” (6. sure (EN'ÂM) 133. ayet)

(b) Rahmet olarak elçi

Nitekim size aranızdan bir resul göndermişiz; size ayetlerimizi okuyor, sizi temizleyip arıtıyor, size Kitap'ı ve hikmeti öğretiyor, size, daha önce bilmediklerinizi belletiyor. 2. sure (BAKARA) 151. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

Yemin olsun ki, Allah müminlere lütufta bulunup onları minnettar bırakmıştır: Kendi içlerinde onlara öyle bir resul gönderdi ki, onlara Allah'ın ayetlerini okuyor, onları temizleyip arındırıyor, onlara Kitap'ı ve hikmeti öğretiyor. Oysaki onlar, bundan önce açık bir sapıklığın tam içindeydiler. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 164. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)

Müjdeleyici ve uyarıcı resuller gönderdik ki, elçiler geldikten sonra insanların Allah'a karşı kanıtı olmasın. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir. 4. sure (NİSA) 165. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)

Resullerin haberlerinden, kendisiyle kalbini destekleyip sağlamlaştıracağımız her şeyi sana anlatıyoruz. Bunun içinde sana hak gelmiştir. Bunda, inananlar için bir öğüt ve hatırlatma da vardır. 11. sure (HÛD) 120. ayet (Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38)

Kim yola gelirse kendisi için yola gelmiş olur. Sapıtan da kendi aleyhine sapıtmış olur. Hiçbir günahkâr, bir başka günahkârın yükünü taşımaz. Ve biz, bir resul göndermedikçe azap edici değiliz. 17. sure (İSRÂ) 15. ayet (Resmi: 17/İniş:50/Alfabetik:46)

Dedi: "İşte böyle! Rabbin buyurdu ki: 'O benim için çok kolaydır. Böyle olması onu, insanlara bir mucize ve bizden bir rahmet yapmamız içindir. Hükme bağlanmış bir iştir bu." 19. sure (MERYEM) 21. ayet (Resmi: 19/İniş:44/Alfabetik:63)

Ve biz seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik. 21. sure (ENBİYÂ) 107. ayet (Resmi: 21/İniş:73/Alfabetik:21)

O Allah'tır ki, ümmîlere içlerinden bir resul göndermiştir de o, onlara Allah'ın ayetlerini okur, onları arıtıp temizler, onlara Kitap'ı ve hikmeti öğretir. Onlar bundan önce tam bir sapıklık içine gömülmüşlerdi. 62. sure (CUMUA) 2. ayet (Resmi: 62/İniş:96/Alfabetik:17)

Bir elçi indirmiştir ki, iman edip hayra ve barışa yönelik işler sergileyenleri, karanlıklardan nura çıkarmak için Allah'ın ayetlerini açık seçik okur. Allah'a inanıp hayra ve barışa yönelik işler yapanları Allah, altlarından ırmaklar akan cennetlere / bahçelere koyacaktır. Onlar orada sonsuza dek kalıcıdır. Allah böylesi için rızkı gerçekten güzelleştirmiştir. 65. sure (TALÂK) 11. ayet (Resmi: 65/İniş:100/Alfabetik:98)

(c) Rahmet olarak Kitap

Sonra, güzel davrananlara nimetimizi tamamlamak, her şeyi ayrıntılı kılmak, bir kılavuz ve rahmet olmak üzere Mûsa'ya o Kitap'ı verdik ki onlar Rablerine kavuşacaklarına inanabilsinler. 6. sure (EN'ÂM) 154. ayet (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)

Şunu da söylemelisiniz: "Eğer bize Kitap indirilmiş olsaydı, onlardan daha doğru yürüyüşlü olurduk." Artık size Rabbinizden bir beyyine, bir kılavuz ve bir rahmet gelmiş bulunuyor. Allah'ın ayetlerini yalanlayıp onlardan yüz çevirenden daha zalim kim var? Ayetlerimize sırt dönenleri, yüz çevirmeleri yüzünden azabın en acıklısıyla cezalandıracağız. 6. sure (EN'ÂM) 157. ayet (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)

Yemin olsun ki, biz onlara, ilme uygun biçimde, ayrıntılı kıldığımız bir Kitap getirdik. İnanan bir topluluk için bir kılavuz, bir rahmettir o. 7. sure (A'RAF) 52. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9) 

Öfke, Musa'yı rahat bırakınca, levhaları aldı. Onlardaki yazıda, yalnız Rableri karşısında ürperenler için bir rahmet ve bir kılavuz vardı. 7. sure (A'RAF) 154. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)

Onlara bir ayet getirmediğinde, "onu da şurdan burdan derleseydin ya," diye konuşurlar. De ki: "Ben sadece Rabbimden bana vahyedilene uyuyorum. Bu, Rabbinizden gelen gönül gözleridir, doğruya kılavuzdur, iman eden bir toplum için rahmettir." 7. sure (A'RAF) 203. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9) 

Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, gönüller derdine bir şifa, inananlara bir kılavuz ve bir rahmet geldi. 10. sure (YÛNUS) 57. ayet (Resmi: 10/İniş:51/Alfabetik:109)

Yemin olsun ki, resullerin hikâyelerinde, aklını ve gönlünü çalıştıranlar için bir ibret vardır. Bu Kur'an, uydurulacak bir hadis / bir söz değildir; aksine o, önündekini tasdikleyici, her şeyi ayrıntılı kılıcıdır. İnanan bir topluluk için de bir kılavuz ve bir rahmettir. 12. sure (YÛSUF) 111. ayet (Resmi: 12/İniş:53/ Alfabetik:110)

Bu Kitap'ı sana yalnız şunun için indirdik: Hakkında ayrılığa düştükleri şeyi onlara iyice açıklayasın ve Kitap, iman eden bir topluluk için kılavuz ve rahmet olsun. 16. sure (NAHL) 64. ayet (Resmi: 16/İniş:70/ Alfabetik:75)

Gün olur, her ümmet için kendi aleyhlerine kendi içlerinden bir tanık çıkarırız. Seni de şu insanlar hakkında tanık olarak getireceğiz. Sana bu Kitap'ı indirdik ki her şey için ayrıntılı bir açıklayıcı, bir kılavuz, bir rahmet, Müslümanlara da bir müjde olsun. 16. sure (NAHL) 89. ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)

Biz Kur'an'dan, inananlar için şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz. Ama bu, zalimlerin yıkımını artırmaktan başka katkı sağlamıyor. 17. sure (İSRÂ) 82. ayet (Resmi: 17/İniş:50/Alfabetik:46)

Ancak, Rabbinden bir rahmet müstesna. Kuşkusuz, O'nun sana lütfu pek büyüktür. 17. sure (İSRÂ) 87. ayet (Resmi: 17/İniş:50/Alfabetik:46)

Ve elbette o, inananlara bir kılavuz ve rahmettir. 27. sure (NEML) 77. ayet (Resmi: 27/İniş:48/Alfabetik:81)

Yemin olsun biz, ilk nesilleri helak ettikten sonra Mûsa'ya Kitap'ı; insanlar için basîretler, kılavuz ve rahmet olarak verdik ki, düşünüp öğüt alabilsinler. 28. sure (KASAS) 43. ayet (Resmi: 28/İniş:49/ Alfabetik: 53)

Sen bu Kitap'ın sana indirileceği ummuyordun; Rabbinden bir rahmet olarak geldi. O halde küfre sapanlara sakın destekçi olma. 28. sure (KASAS) 86. ayet (Resmi: 28/İniş:49/Alfabetik:53)

Karşılarında okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır. 29. sure (ANKEBÛT) 51. ayet (Resmi: 29/İniş:85/ Alfabetik:8)

İyilik ve güzellik sergileyenlere bir rahmet ve bir kılavuz olarak; 31. sure (LOKMAN) 3. ayet (Resmi: 31/İniş:57/Alfabetik:59)

Bu Kur'an, insanların kalp gözlerini açacak ışıklardan oluşur. Gereğince inanan bir toplum için de bir kılavuz ve bir rahmettir o. 45. sure (CÂSİYE) 20. ayet (Resmi: 45/İniş:65/Alfabetik:15)

Halbuki ondan önce, bir önder ve bir rahmet olarak Mûsa'nın kitabı var! Bu Kur'an da öncekileri tasdikleyen bir kitaptır. Zulmedenleri uyarsın, güzel davrananlara müjde olsun diye Arap dilindedir. 46. sure (AHKAF) 12. ayet (Resmi: 46/İniş:66/Alfabetik:3)

(d) İnananlar / müminler Allah'ın rahmetini umarlar

Böyle birisi; gece saatlerinde secde ederek, ayakta durarak ibadet eden, ahiretten korkan, Rabbinin rahmetini uman biri gibi midir? De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler eşit olur mu? Ancak gönül ve akıl sahipleri düşünüp ibret alır." 39. sure (ZÜMER) 9. ayet (Resmi: 39/İniş:59/Alfabetik:114)

(e) Rahmet, Nimete şükür

Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal ve temiz olarak yiyin! Eğer yalnız O'na kulluk / ibadet ediyorsanız, Allah'ın nimetlerine şükredin. 16. sure (NAHL) 114. ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)

O'nun nimetlerine şükrediyordu. Allah onu seçip yüceltti ve dosdoğru bir yola kılavuzladı. 16. sure (NAHL) 121. ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)

Biz insana, anne babasına çok iyi davranmasını önerdik. Annesi onu zahmetle taşıdı, zahmetle doğurdu. Taşınması ve sütten kesilmesi otuz aydır. Nihayet, yiğitlik çağına gelip kırk yıla erdiğinde şöyle der: "Rabbim; beni, bana ve ebeveynime verdiğin nimete şükretmeye, hoşnut olacağın iyi bir iş yapmaya yönelt! Soyum içinde, benim için barışı gerçekleştir. Sana yöneldim ben, sana teslim olanlardanım ben!" 46. sure (AHKAF) 15. ayet (Resmi: 46/İniş:66/Alfabetik:3)

Hiç kuşkusuz, biz verdik sana Kevser'i / iyilik, bereket, mutluluk, güzellik, soy ve aydınlığın tükenmezini. o halde (yalnız) Rabbine ibadet et ve (yalnız O'nun adına) kurban kes. 108. sure (KEVSER) 1-2. ayet (Resmi: 108/ İniş:15/Alfabetik:55)

(f) Rahmet, Ahireti düşünüp arınmak

Biz onları, yurdu düşünme özellikleriyle yücelen tertemiz kullar yaptık. 38. sure (SÂD) 46. ayet (Resmi: 38/İniş:38/Alfabetik:88)

(g) Rahmet, insanların seçim ve tercihlerine göre Allah'tandır

Bu böyledir. Çünkü Allah bir topluma lütfettiği nimeti, o toplum birey olarak içlerindekini / birey olarak kendilerine ilişkin olanı değiştirmedikçe, değiştirmemiştir. Ve Allah, iyice işiten, gereğince bilendir. 8. sure (ENFÂL) 53. ayet (Resmi: 8/İniş:93/Alfabetik:22)

Onlara, "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, yemin olsun "Allah!" diyecekler. De onlara: "Peki Allah dışındaki yakardıklarınız hakkında ne diyorsunuz? Allah bana bir zarar vermek istese, O'nun vereceği zararı uzaklaştırabilirler mi? Yahut bana bir rahmet dilese, O'nun rahmetini tutabilirler mi?" De ki: "Bana Allah yeter! Tevekkül edenler O'na dayanıp güvenirler." 39. sure (ZÜMER) 38. ayet (Resmi: 39/İniş:59/Alfabetik:114)

(h) Batıla inanan inkârcılar şükretmezler ve rahmete nankörlük ederler

Allah size, kendi benliklerinizden eşler nasip etti. Eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar oluşturdu. Ve sizleri güzel ve temiz nimetlerle rızıklandırdı. Şimdi bunlar, bâtıla mı inanıyorlar? Ve bunlar, evet bunlar, Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar? 16. sure (NAHL) 72. ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)

Allah, içinde dinlenesiniz diye sizin için geceyi yarattı. Gündüzü de aydınlık kıldı. Şu bir gerçek ki, Allah, insanlara her halde lütufkâr davranıyor fakat insanların çokları şükretmezler. 40. sure (MÜ'MİN) 61. ayet (Resmi: 40/İniş:60/Alfabetik:69)

(i) Rahmet, Dünya'da herkese, Ahirette fazlasıyla ve sadece inananlara

Görmediniz mi, Allah, göklerde ve yerde bulunan şeyleri sizin emrinize verdi ve görünür görünmez nimetlerini üstünüze saçtı. İnsanlardan öylesi var ki, Allah uğrunda ilimsiz, kılavuzsuz ve aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın mücadele eder. 31. sure (LOKMAN) 20. ayet (Resmi: 31/İniş:57/Alfabetik:59)

Çünkü Allah onlara ücretlerini tam ödeyecek, lütfundan onlara artırma da yapacaktır. Gafûr'dur O, çok affeder; Şekûr'dur, şükredenlere mutlaka karşılık verir. 35. sure (FATIR) 30. ayet (Resmi: 35/İniş:43/Alfabetik:24)

Kazandıkları, tepelerine inerken o zalimlerin korkudan titrediklerini göreceksin. İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlarsa cennetlerin bahçelerindedir. Rableri katında kendileri için, diledikleri her şey vardır. İşte budur o büyük lütuf. 42. sure (ŞÛRÂ) 22. ayet (Resmi: 42/İniş:62/Alfabetik:95)

İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanların dualarını O cevaplıyor, lütfundan onlara fazlasını O veriyor. İnkârcılara da şiddetli bir azap var. 42. sure (ŞÛRÂ) 26. ayet (Resmi: 42/İniş:62/Alfabetik:95)

Sonra o gün, nimetten kesinlikle sorguya çekileceksiniz! 102. sure (TEKÂSÜR) 8. ayet (Resmi: 102/İniş:16/Alfabetik:102)

(j) Rahmet, resule

Ki Allah senin günahından geçmiş olanı da gelecek olanı da bağışlasın, nimetini senin üzerinde tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola kılavuzlasın. 48. sure (FETİH) 2. ayet (Resmi: 48/İniş:109/Alfabetik:27)

Ve Rabbinin nimetini söz ve fiillerinle dile getir! 93. sure (DUHÂ) 11. ayet (Resmi: 93/İniş:11/Alfabetik:18)

(k) Rahmet, Allah'a kulluk / ibadette

Ey insanlar! Sizi de sizden öncekileri de yaratan Rabb'inize ibadet edin ki, korunabilesiniz. 2. sure (BAKARA) 21. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

Kendisinden istediğiniz her şeyden size bir parça verdi. Allah'ın nimetini saymaya kalksanız, sayıp bitiremezsiniz. Doğrusu şu ki insan, gerçekten çok zalim, çok nankördür. 14. sure (İBRÂHİM) 34. ayet (Resmi: 14/İniş:72/Alfabetik:40)

Allah'ın nimetlerini saymaya kalkarsanız, onların sonunu getiremezsiniz. Allah, gerçekten Gafûr ve Rahîm'dir. 16. sure (NAHL) 18. ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)

(l) Rahmet, Allah'ın İnananlar / Müminler üzerindeki nimeti ve nimetini tamamlaması

Kendilerine nimet verdiklerinin, üzerlerine gazap dökülmemişlerin, karanlık ve şaşkınlığa saplanmamışların yoluna... 1. sure (FÂTİHA) 7. ayet (Resmi: 1/İniş:5/Alfabetik:23)

 Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi, sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın. 2. sure (BAKARA) 47. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

Ehlikitap'ın küfre sapanlarıyla müşrikler, Rabb'inizden size bir hayır indirilmesini istemezler. Ama Allah, rahmetini dilediğine özgüler. Allah, büyük lütfun sahibidir. 2. sure (BAKARA) 105. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi hatırlayın. Ben sizi âlemlerden daha üstün kılmıştım. 2. sure (BAKARA) 122. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

Nereden çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram'a çevir. Nerede olursanız olun, yüzünüzü ona doğru çevirin ki, insanların elinde sizin aleyhinize bir delil bulunmasın. Onların zulme sapanları müstesna. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Yüzünüzü Mescid-i Haram'a dönün ki, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Ve bu sayede güzeli ve iyiyi bulmanız da umulmaktadır. 2. sure (BAKARA) 150. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

Sor İsrailoğulları'na, onlara nice açık ayet verdik. Kim Allah'ın nimetini, o kendisine geldikten sonra başka kılığa sokarsa kuşku duymasın ki, Allah'ın azabı pek zorludur. 2. sure (BAKARA) 211. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini tamamladılar mı ya onları örfe uygun olarak tutun yahut da örfe uygun olarak serbest bırakın. Onları, zulmetmeniz için, zararlarına bir biçimde, tutmayın. Bunu yapan, öz benliğine zulmetmiş olur. Allah'ın ayetlerini eğlence aracı yapmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve kendisiyle size öğüt vermek için indirdiği Kitap'ı ve hikmeti hatırlayın. Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah her şeyi çok iyi bilmektedir. 2. sure (BAKARA) 231. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

Hep birlikte Allah'ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Birbirinizin düşmanı idiniz, Allah kalplerinizi uzlaştırıp kaynaştırdı da O'nun nimeti sayesinde kardeşler haline geldiniz. Ateşten bir çukurun kenarında idiniz; sizi oradan kurtardı. Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki, doğruya ve güzele yol bulasınız. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 103. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)

Yoksa insanları, Allah'ın lütfundan kendilerine verdiği nimet yüzünden kıskanıyorlar mı? Evet biz, İbrahim Ailesi'ne de Kitap'ı ve hikmeti vermiş, onlara çok büyük bir mülk de lütfetmiştik. 4. sure (NİSA) 54. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)

Allah'a ve resule itaat eden kişilere gelince, bunlar, Allah'ın kendilerine nimet verdikleriyle beraberdirler. Peygamberlerle, hak dostlarıyla, şehitlerle, hayır ve barışı sevenlerle. Ne güzel dosttur bunlar! Böylesi bir beraberlik Allah'ın lütfudur. Her şeyi bilici olarak Allah yeter. 4. sure (NİSA) 69-70. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)

Eğer size Allah'tan bir lütuf erişirse o -sizinle kendisi arasında hiçbir sevgi yokmuş gibi- şöyle diyecektir: "Keşke ben de onlarla olsaydım da büyük bir başarı kazansaydım!" 4. sure (NİSA) 73. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)

Ey iman edenler! Allah yolunda gaza için dolaştığınızda, iyice anlayıp dinleyin de size selam verene / barış teklifi sunana "Sen mümin değilsin!" demeyin. İğreti hayatın menfaatine göz dikiyorsunuz ama Allah katında çok ganimetler vardır. Önceden siz de öyle idiniz ama Allah size lütufta bulundu. O halde, iyice araştırın, anlayın dinleyin. Çünkü Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır. 4. sure (NİSA) 94. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)

Eğer Allah'ın senin üzerindeki lütfu ve rahmeti olmasaydı, onlardan bir grup seni şaşırtmaya mutlaka yeltenecekti. Ama onlar kendilerinden başkasını saptıramazlar. Ve sana hiçbir şekilde zarar veremezler. Allah sana Kitap'ı ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğin şeyleri öğretmiştir. Allah'ın senin üzerindeki lütfu çok büyüktür. 4. sure (NİSA) 113. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)

Şunlar size haram kılınmıştır: Boğazlanmayarak ölmüş hayvanın eti, kan, domuz eti, üzerine Allah'tan başkasının adı anılmış, boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş, canı üzerineyken yetişip kestikleriniz müstesna olmak üzere canavar tarafından yırtılmış ve dikili adak taşları üzerinde boğazlanmış hayvanlar ve bir de fal oklarıyla kısmet paylaşmanız... Bütün bunlar birer sapıştır. Küfre batmış olanlar bugün dininizden ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun! Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı / Allah'a teslim olmayı seçtim. Şu da var ki, her kim ciddi bir açlıkla yüz yüze gelir de günaha kaçmak maksadı olmaksızın onlardan yemek zorunda kalırsa, elbette Allah Gafûr ve Rahîm'dir. 5. sure (MÂİDE) 3. ayet (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)

Ey iman sahipleri! Namaza duracağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedin ve topuklara kadar ayaklarınızı meshedin / yahut yıkayın. Eğer cünüp iseniz iyice temizlenin! Hasta yahut yolculuk halinde iseniz yahut biriniz tuvaletten gelmişse yahut kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız temiz bir toprakla teyemmüm edin: Yüzlerinizi ve ellerinizi ondan meshedin. Allah size zorluk çıkarmak istemiyor. Ancak sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor ki, şükredebilesiniz. 5. sure (MÂİDE) 6. ayet (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)

Ey iman edenler! Allah'ın, üzerinizdeki nimetini hatırlayın! Hani bir topluluk ellerini size uzatmaya niyet etmişti de Allah onların ellerini sizden çekmişti. Allah'tan sakının! Müminler yalnız Allah'a tevekkül etsinler! 5. sure (MÂİDE) 11. ayet (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)

Mûsa, kavmine şöyle demişti: "Ey toplumum! Allah'ın, üzerinizdeki nimetini hatırlayın. İçinizde peygamberler vücuda getirdi, sizi krallar yaptı, âlemlerden hiç kimseye vermediklerini size verdi." 5. sure (MÂİDE) 20. ayet (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)


İçine ürperti düşenlerden, Allah'ın nimet verdiği iki adam dedi ki: "Onların içine kapıdan girin. Oraya girdiğinizde galip geleceksiniz. Eğer inananlar iseniz yalnız Allah'a güvenin." 5. sure (MÂİDE) 23. ayet (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)

Hani, Allah şöyle demişti: "Ey Meryem'in oğlu İsa! Senin ve annenin üzerindeki nimetimi hatırla. Seni Ruhulkudüs'le desteklemiştim, beşikte iken ve erginlik çağında insanlarla konuşuyordun. Sana Kitap'ı, hikmeti, Tevrat'ı, İncil'i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan kuş görünümünde bir şey yaratıyor, içine üflüyordun da o benim iznimle kuş oluyordu. Doğuştan körü, abraşı benim iznimle iyileştiriyordun. Benim iznimle ölüleri çıkarıyordun. İsrailoğullarını senden uzak tutmuştum. Hani, sen onlara açık-seçik ayetleri getirdiğinde, küfre sapanları şöyle deyivermişti: "Açık bir büyüden başka bir şey değil bu." 5. sure (MÂİDE) 110. ayet (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)

Biz böylece onların bir kısmını diğer bir kısmıyla imtihana çektik ki, şunu söylesinler: "Allah aramızdan şunlara mı lütufta bulundu?" Allah şükredenleri daha iyi bilmiyor mu? 6. sure (EN'ÂM) 53. ayet (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)

Böylece biz İbrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk ki, gerçeği görüp bilerek inananlardan olsun. 6. sure (EN'ÂM) 75. ayet (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)

"Hatırlayın ki, Allah sizi Ad'dan sonra halefler yaptı ve yeryüzünde sizi yerleştirdi. O'nun düzlüklerinde saraylar kuruyorsunuz, dağlarını yontup ev yapıyorsunuz. Artık Allah'ın nimetlerini anın da fesat çıkararak yeryüzünü berbat etmeyin." 7. sure (A'RAF) 74. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)

İşte böyle! Rabbin seni seçip yüceltecek, olayların ve sözlerin tevilinden, sana bir şeyler öğretecek, hem senin hem Yakub soyunun üzerinde nimetini tamamlayacaktır. Tıpkı bundan önce ataların İbrahim ve İshak üzerine o nimeti tamamladığı gibi. Şu kesin ki, senin Rabbin Alîm'dir, Hakîm'dir. 12. sure (YÛSUF) 6. ayet (Resmi: 12/İniş:53/Alfabetik:110)

Bakmadın mı şunlara ki, Allah'ın nimetini inkârla / nankörlükle değiştirdiler ve toplumlarını helâk yurduna kondurdular. 14. sure (İBRÂHİM) 28. ayet (Resmi: 14/İniş:72/Alfabetik:40)


De ki: "Allah size bir kötülük murat eder yahut bir rahmet dilerse, Allah'la aranıza kim girebilir?" Onlar kendileri için, Allah'tan başka ne bir dost bulabilirler ne de bir yardımcı. 33. sure (AHZÂB) 17. ayet (Resmi: 33/İniş:97/Alfabetik:4)

Hani sen Allah'ın nimetlendirdiği, senin de lütufta bulunduğun kişiye "Eşini yanında tut, Allah'tan kork!" diyordun ama, Allah'ın açıklayacağı bir şeyi de içinde saklıyordun; insanlardan çekiniyordun. Oysaki kendisinden korkmana Allah daha layıktır. Zeyd o kadından ilişiğini kesince onu sana nikâhladık ki, evlatlıkları eşleriyle ilişkilerini kestiklerinde, müminler için o kadınlarla evlenmede bir güçlük olmasın. Zaten Allah'ın emri yerine getirilmiştir. 33. sure (AHZÂB) 37. ayet (Resmi: 33/İniş:97/ Alfabetik:4)

Ve muştula inananlara: Kendilerine Allah'tan büyük bir lütuf vardır. 33. sure (AHZÂB)  47. ayet  (Resmi: 33/İniş:97/Alfabetik:4)

Ey insanlar, Allah'ın, üzerinizdeki nimetini anın! Allah'tan başka yaratıcı mı var? Sizi gökten ve yerden rızıklandırır. O'ndan başka ilah yoktur. Hal böyle iken nasıl oluyor da yüz geri çevriliyorsunuz? 35. sure (FATIR) 3. ayet (Resmi: 35/İniş:43/Alfabetik:24)

 Artık hatırlat, öğüt ver! Rabbinin nimetine yemin olsun ki, sen ne kâhinsin ne de cin çarpmış. 52. sure (TÛR) 29. ayet (Resmi: 52/İniş:76/Alfabetik:106)

Ki sen, cin tasallutuna uğramış değilsin; Rabbinin nimeti sayesinde, 68. sure (KALEM) 2. ayet (Resmi: 68/İniş:2/Alfabetik:51)

Ve gerçekten sen, çok büyük bir ahlak üzerindesin. 68. sure (KALEM) 4. ayet (Resmi: 68/İniş:2/Alfabetik:51)

RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal

Selam...

​ T.C. / M. Kemal Adal 

4 Aralık 2016 Pazar

GÜZEL YURDUMUN HAVADAN ÇEKİLMİŞ 170 GÜZEL FOTOĞRAFI

GÖNÜL AYNASI - GÖNÜL TEMİZLİĞİ


Prof. Dr. Mehmet Demirci

Bu hikâyede ressamlıkta iddialı iki zümre konu edilir. Bunlar Çinli ressamlar ve Rum yâni Anadolu ressamlarıdır. Her ikisi de, biz daha usta sanatkârız, derler.
Devrin hükümdârı, bu iki grubu yarıştırmak ister. Büyük bir salonun duvar süslemeleri yapılacaktır. Dikdörtgen bir salon tam ortasından bir paravanla ikiye bölünür. Böylece etkileme ve kopya önlenmiş olur. Salonun bir bölümü Çinli ressamlara, öteki bölümü Anadolu ressamlarına verilir. Çinli ressamlar usta sanatkârlardır. Durmadan boya isterler. Hazine kendilerine açılmıştır, istedikleri kadar malzeme kullanırlar. Kendi bölümlerini fevkalâde güzel resimlerle donatırlar.
Bu sırada Anadolulu ressamların yaptığı ise, kendilerine ait bölümün duvarlarını iyice temizleyip, durmadan cilâlamak ve parlatmaktan ibârettir. Sonunda aynalardan daha parlak hâle getirirler.
Verilen süre bitince, padişah ve jüri üyeleri önce Çinli ressamların eserini görürler ve çok beğenirler. Gerçekten çok göz alıcı ve güzel şeyler yapmışlardır.
Sıra Anadolu ressamların eserini görmeye gelir. Onlar, önce iki bölümü ayıran aradaki duvarın kaldırılmasını isterler. Paravan kalkar, görülür ki, manzara tek kelime ile harikadır. Karşı taraftaki resimler olduğu gibi, pırıl pırıl parlatılmış duvara aksetmektedir. Üstelik bu yansıma sırasında daha bir derinlik, parıltı ve esrârengizlik kazanmış olur. Böylece sonunda büyük ödül Anadolulu ressamlara verilir.1
Mesnevi
İki yüz çeşit renge boyanmaktansa renksizlik daha iyidir. Oğul, Anadolulu ressamlar sûfîlerdir. Onların ezberlenecek dersleri, kitapları yoktur. Ama gönüllerini adamakıllı cilâlamışlar, istekten, hırstan, cimrilik ve kinden arınmışlardır. Gönüllerini cilâlamış olanlar, ilâhî güzellikleri zahmetsizce görebilirler. (C.I, Beyit: 3467-3469)
Açıklama
Acaba gönül cilâlamak ne demektir? İnsanın gönlü en değerli yönüdür. Onun için gönlün, kalbin kollanması gerekir. Onu gereksiz, mânâsız, değersiz şeylerle doldurmamak lâzımdır.
Her organın bir yaradılış amacı vardır. Kalbin yaradılış gâyesi, Allah sevgisine ve Allah inancına sahne olmasıdır. Oraya, bunun dışında daha basit ilgiler ve sevgiler sokarsak onu amacı dışında kullanmış, dolayısıyla kirletmiş oluruz. İşte kalbin temizlenmesi, cilâlanması ve parlatılması demek, Allah inancı ve Allah sevgisinden (Kİ, ALLAH'A İMAN İLE ALLAH'I VE YARATTIKLARINI ALLAH RIZASINI KAZANACAK ŞEKİLDE SEVMEK ANLAMINDADIR- MKA) başka ilgi ve sevgilerin kalbten uzaklaştırılması demektir. Bu zor olmakla berâber imkânsız bir şey değildir. Olgunluk aynı zamanda sağlam kişilik ve karaktere sâhip olmak demektir.
Kur’ân’da tam 12 yerde “Kalblerinde hastalık olanlar”dan söz edilir. Burada söz konusu olan mânevî hastalıktır. Bu âyetlerde, kalbin mânevi hastalıkları arasında; bozgunculuk ve ikiyüzlülük yapmak, katı kalplilik, zayıf inançlı ve kötü niyetli olmak, zaaflarına esir düşmek ve korkaklık gibi hususlar sayılır.
Başka bir Kur’ân âyetinde, hikâyemizdeki cilâlanmış kalb “kalb-i selim” yâni sağlıklı, selâmete ermiş kalb olarak anılır ve şöyle buyurulur: “O gün mal ve çocuklar fayda vermez. Ancak, Allâh’a temiz kalble gelenler kurtuluşa ererler.” (Şuara, 88-89.)
Mevlevî şâir Bağdadlı Rûhi (ö. 1014/1605) bu âyetin anlamını şu şekilde manzum hâle getirmiştir:
Sanma ey hâce ki senden zer ü sîm isterler
Yevme lâ yenfau’da kalb-i selîm isterler2
Meşhur bir hadîsin meâli şöyledir: “Allah sizin şekillerinize, yâni dış görünüşüne bakmaz. Fakat kalblerinize ve işlerinize bakar.”3
İnsan varlığında gönlün yeri büyüktür. Yeryüzünde Kâbe’nin Müslümanlarca değeri ne ise, insan bünyesinde gönlün yeri odur. Şu farkla ki; şâir ve bilgin Molla Câmi’nin (ö. 898/1492) deyişiyle söylersek: “Kâbe Azer oğlu İbrâhim’in yaptığı bir binâdır. Oysa gönül yüce Allâh’ın nazargâhıdır, O’nun baktığı, değer verdiği yerdir.” (Kâ’be bünyâd-ı Halîl-i Azerest / Dil nazargâh-ı Celîl-i Ekberest.)
Yûnus Emre de aynı şeyleri Câmi’den evvel söylemişti:
Gönül mü yeğ Kâbe mi yeğ eyit bana ey aklı eren
Gönül yeğdürür zîrâ kim gönüldedir dost durağı
İslâm tasavvuf inanış ve düşüncesi şu ifâdeyi kudsî hadis kabûl eder.
Hz. Peygamber’in (sav) diliyle yüce Allah (cc) şöyle buyurur: “Ben yere göğe sığmam fakat mü’min kulumun kalbine sığarım.” Gerçekten îmânın mahâlli kalbdir. Netîce olarak, gönül insanın bütününe eş değerdedir.
Kendi gönlümüzü arıtmaya çalışmak bir görev olduğu gibi, başkalarının gönlünü kırmamak ve incitmemek de bir görevdir. Hattâ daha önemli bir görevdir. Böylece konu, ferdî boyuttan sosyal boyuta uzanmış olur. Gene Yûnus’a bakacak olursak o, gönül yıkan kimsenin namaz ve hacc ibâdetinin sanki boşa gideceğini söylemek ister:
Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil
Namaz ve hac İslâm dîninin iki mühim ibâdetidir. Gönül kırmamak ise ahlâkî bir davranıştır. “Bunların hangisi daha değerlidir?” tartışması bizi bir yere götüremez. Şu kadarını biliyoruz ki; dînin îman, ibâdet ve ahlâk diye isimlendirilen temel unsurlarından üçü birbirine sıkıca bağlıdır. Kur’ân’da ibâdetlerin ahlâkî sonuçlarına sıkça yer verilir. Meselâ Muhakkak ki namaz hayâsızlık ve kötülükten alıkoyar.” (Ankebut, 45.) buyrulur. Bu üç temel unsur arasındaki münâsebeti şöyle bir örnekle anlatmak oldukça yaygındır:
Dîni bir ağaca benzetirsek îman bunun gövdesi, ibâdet dalları ve yaprakları, ahlâk ise meyvesidir. Meyvesiz ağacın fazla değeri yoktur. Kişiyi ahlâk olgunluğuna eriştirmemiş bir dindarlık da, fonksiyonunu yerine getirememiş demektir. Gerçekten namaz, oruç ve hac ibâdetlerini titizlikle îfâ ettiği hâlde insanlara karşı kırıcı, kaba ve hoyrat davranan, gönül yıkan kimsenin faaliyeti şekil dindarlığından ileri gidemez.
Tekrar meselenin ferdî boyutuna dönüp şöyle noktalayalım:
Hikâyenin sonunda Hz. Mevlânâ’nın da belirttiği gibi, Anadolulu ressamlar ile temsil edilen sûfîler gönüllerini cilâlamış kimseler olmak durumundadırlar. Zîrâ tasavvuf, her şeyden evvel beşerî zaaflardan arınmayı ve ahlâk güzelliğine sâhip olmayı hedefler.
Bütün bu faaliyetler sonucu kalp aynasının mâsivâ kirlerinden temizlenmesiyle, orada birtakım ilâhî güzelliklerin yansıması söz konusudur. Mükâşefe, müşâhede, vâridât gibi isimler verilebilecek bu türlü mazhariyetler, kişinin bu dünyâda yaşayabileceği en büyük mutluluk anları olsa gerektir.
Prof. Dr. Mehmet Demirci (Kasım 2016)
Dipnotlar:
1 Aynı hikâye kısaca Gazali’nin İhyâ’sında da yer alır (II, 28), Hikâyenin yorumu için bkz. Beşir Ayvazoğlu, İslâm Estetiği ve İnsan, s. 64, İstanbul, 1989.
2 Külliyât-ı Eşâr-ı Rûhi-i Bağdâdi, s. 192, İstanbul 1287; Osmanlı Müellifleri, C. II.
3 Müslim, Birr, 32; İbn Mâce, Zühd, 9.
Selam...

​ T.C. / M. Kemal Adal