İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

3 Kasım 2016 Perşembe

İNANÇ, TUTUM VE DAVRANIŞA GÖRE KEDER; KORKU / TASA / ÜZÜNTÜ

(1) Keder, İnsanın Seçim ve Tercihine Göre Allah'tandır

Size bir iyilik dokunsa bu onları rahatsız eder. Size bir kötülük dokunsa bununla sevinir, ferahlarlar. Eğer sabreder, sakınır / korunursanız onların tuzakları size hiçbir şekilde zarar veremez. Allah Muhît'tir, yapmakta olduklarını çepeçevre kuşatmıştır. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 120. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)

Siz şaşkınlıkla sağa-sola kaçıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Resul ise arkanızdan sizi çağırıyordu. Böylece Allah size keder üstüne keder verdi ki, elinizden uçup gidene de size isabet edene de üzülmeyesiniz. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 153. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)
Ey iman sahipleri! Yeryüzünde dolaşan yahut gazaya çıkan kardeşleri için şöyle diyen inkârcılar gibi olmayın: "Yanımızda olsaydılar ölmezlerdi, öldürülmezlerdi." Allah bunu onların kalplerinde bir özlem yapacaktır. Allah diriltir de öldürür de. Allah, yapıp ettiklerinizi en iyi şekilde görmektedir. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 156. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)

Allah dedi ki: "Orası onlara kırk yıl haram kılınmıştır. Yeryüzünde sersem sersem dolaşacaklar. Sen o sapıklar topluluğu için kederlenme." 5. sure (MÂİDE) 26. ayet (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)

Şuayb onlardan yüzünü döndürdü de şöyle dedi: "Yemin olsun, ben size Rabbimin mesajlarını ilettim. Size öğüt verdim. Artık küfre batmış bir topluluğa nasıl acırım?" 7. sure (A'RAF) 93. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)

Ve yüzünü onlardan öteye döndürdü de şöyle inledi: "Ey Yûsuf'a duyduğum gam, neredesin!" Ve kederden gözlerine ak düştü. Durmadan yutkunuyordu. 12. sure (YÛSUF) 84. ayet (Resmi: 12/İniş:53/Alfabetik:110)

Dedi ki: "Ben, içimi doldurup taşan özlemimi, kederimi Allah'a arz ederim. Ve Allah'ın yardımıyla sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim." 12. sure (YÛSUF) 86. ayet (Resmi: 12/İniş:53/ Alfabetik:110)

Hepsi toplu halde, Allah'ın huzuruna çıkmış olacaklar. Ezilip horlananlar, büyüklük taslayanlara diyecekler ki: "Biz sizin birer uydunuzduk. Şimdi siz Allah'ın azabından bir kısmını bizden uzaklaştırabilir misiniz?" Cevap verecekler: "Allah bize kılavuzluk etseydi elbette biz de size kılavuzluk ederdik. Şimdi inleyip feryat etsek de sabretsek de bir. Sığınacak hiçbir yerimiz yok." 14. sure (İBRÂHİM) 21. ayet (Resmi: 14/İniş:72/Alfabetik:40)

Onlardan birine kız çocuk müjdelendiğinde yüzü simsiyah kesilir. Öfkeden kuduracak gibidir o. 16. sure (NAHL) 58. ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)

Sabret! Senin sabrın da Allah'ın yardımıyladır. Onlar için tasalanma! Kurmakta oldukları tuzaklar yüzünden de telaşlanma! 16. sure (NAHL) 127. ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)

Onlar yüzünden tasalanma. Kurmakta oldukları tuzaklardan ötürü de sıkıntıya düşme. 27. sure (NEML) 70. ayet (Resmi: 27/İniş:48/Alfabetik:81)

Nihayet, Firavun ailesi onu kayıp bir şey olarak bulup aldı. O, kendileri için bir düşman ve tasa olacaktı. Gerçek olan şu ki Firavun, Hâman ve bunların orduları yanlış yoldaydılar. 28. sure (KASAS) 8. ayet (Resmi: 28/İniş:49/Alfabetik:53)
Nihayet Mûsa'yı öz anasına geri çevirdik ki, o ananın gözü aydın olsun, kederlenmesin ve Allah'ın vaadinin hak olduğunu bilsin. Fakat çokları bunu bilmezler. 28. sure (KASAS) 13. ayet (Resmi: 28/İniş:49/Alfabetik:53)

Bu kez, basit görülüp horlananlar büyüklük taslayanlara şöyle derler: "Hayır, öyle değil!" İşiniz gece gündüz düzenbazlıktı. Siz bize Allah'a nankörlük etmemizi, O'na eşler, ortaklar tutmamızı emrediyordunuz." Nihayet, azabı gördüklerinde, pişmanlığı içlerine gömerler. Biz ise inkârcıların boyunlarına bukağıları vurmuşuzdur. Yapıp ettiklerinden başka, neyin karşılığını görüyorlar ki!... 34. sure (SEBE') 33. ayet (Resmi: 34/İniş:58/Alfabetik:91)

Böyle yapılmıştır ki, elinizden çıkana üzülüp ümitsizliğe düşmeyesiniz ve Allah'ın size verdiğiyle sevinip şımarmayasınız. Çünkü Allah, kendini beğenip övünenlerin hiçbirini sevmez. 57. sure (HADÎD) 23. ayet (Resmi: 57/İniş:112/Alfabetik:33)

(2)  Keder, Geçici Sınavdır / Denemedir

Ya o kişi? Yaptıklarının kötülüğü kendisine allanıp pullanmış da onu güzel görüvermiş. Doğrusu şu: Allah dilediğini / dileyeni saptırır, dilediğini / dileyeni de doğruya ve güzele kılavuzlar. O halde canın onlar için üzüntülere dalmasın. Hiç kuşkusuz, Allah onların ürettiklerini / ortaya koydukları oyunları çok iyi bilmektedir. 35. sure (FATIR) 8. ayet (Resmi: 35/İniş:43/Alfabetik:24)

Böyle yapılmıştır ki, elinizden çıkana üzülüp ümitsizliğe düşmeyesiniz ve Allah'ın size verdiğiyle sevinip şımarmayasınız. Çünkü Allah, kendini beğenip övünenlerin hiçbirini sevmez. 57. sure (HADÎD) 23. ayet (Resmi: 57/İniş:112/Alfabetik:33)

(3) 
İmanlı Salih Amel Sahiplerine Sonuçta Korku / Keder / Tasa Yoktur. Korku, yok, tasalanmayacak onlar



Şu bir gerçek ki, iman edenlerden, Yahudilerden, Hıristiyanlardan, Sabîlerden Allah'a ve âhıret gününe inanıp barışa ve hayra yönelik iş yapanların, Rableri katında kendilerine has ödülleri olacaktır. Korku yoktur onlar için, tasalanmayacaklardır onlar. 2. sure (BAKARA) 62. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

İş onların sandığı gibi değil! Kim güzel davranışlar sergileyerek yüzünü Allah'a teslim ederse, Rabb'i katında ödülü vardır onun. Korku yoktur böyleleri için; tasalanmayacaklardır onlar... 2. sure (BAKARA) 112. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

Mallarını Allah yolunda harcayıp sonra bu harcadıklarına bir eziyet ve başa kakma eklemeyenlerin, Rableri katında kendilerine has ödülleri vardır. Korku yoktur onlar için, tasalanmayacaklardır onlar. 2. sure (BAKARA) 262. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

Mallarını; gece ve gündüz, gizli ve açık infak edenler var ya, işte onlar için Rableri katında kendilerine özgü ödüller vardır. Korku yoktur onlar için; tasalanmayacaklardır onlar. 2. sure (BAKARA) 274. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

İman edip hayra ve barışa yönelik değerler üreten, namazı kılan, zekatı verenler için Rableri katında kendilerine özgü ödülleri vardır. Korku yoktur onlar için. Tasalanmayacaklardır onlar... 2. sure (BAKARA) 277. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)
Allah yolunda öldürülmüş olanları ölüler sanma sakın. Hayır! Onlar diridirler. Rablerinin katında rızıklandırılıyorlar. Allah'ın, lütfundan kendilerine verdiğiyle sevinçlidirler. Ve arkada kalıp kendilerine katılmamış olanlara şunu müjdeliyorlar: Onlar için korku yoktur; tasalanmayacaklardır onlar. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 169-170. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)

Ama onların ilimde derinleşmiş olanları ve müminler, sana indirilene de senden önce indirilene de inanırlar. Namazı kılıcıdırlar, zekâtı vericidirler, Allah'a ve âhiret gününe inanırlar. İşte bunlara yakında büyük bir ödül vereceğiz. 4. sure (NİSA) 162. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)

Ey inananlar! İçinizden kim dininden dönerse şunu bilsin: Allah, yakında, kendilerini sevdiği ve kendisini seven, müminlere karşı boynu bükük, kâfirlere karşı başı dik bir topluluk getirecektir. Bunlar Allah yolunda savaşırlar, hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar. Bu, Allah'ın, dilediğine yönelttiği bir lütuftur. Allah, yaratılışı ve yarattıklarını genişletir, her şeyi bilir. 5. sure (MÂİDE) 54. ayet (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)
Şu bir gerçek ki, iman edenler, Yahudiler, Sâbiîler ve Hıristiyanlardan Allah'a ve âhiret gününe inanıp hayra ve barışa yönelik iş yapanlar için korku yoktur. Tasalanmayacaklardır onlar. 5. sure (MÂİDE) 69. ayet (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)

Biz o gönderilen elçileri, müjdeciler ve uyarıcılar olmaktan öte bir şey için göndermiyoruz. İman edip hayrı ve barışı yerleştirenlere korku yoktur. Tasalanmayacaklardır onlar. 6. sure (EN'ÂM) 48. ayet (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)

Toplumu ona karşı çıkıp kanıt getirmeye kalkıştı. O dedi ki: "Allah hakkında benimle çekişiyor musunuz? Beni doğru yola O iletti. O'na ortak koştuğunuz şeylerden korkmam. Rabbimin dilediği dışında hiçbir şey olmaz. Rabbim bilgice her şeyi çepeçevre kuşatmıştır. Hâlâ öğüt almayacak mısınız?" "Hem siz, hakkında size hiçbir kanıt indirmediği şeyleri Allah'a ortak koştuğunuz halde korkmuyorsunuz da ben, ortak tuttuğunuz şeylerden nasıl korkarım!" Şimdi, eğer biliyorsanız, iki gruptan hangisi güvende olmaya / güvenilmeye daha layıktır? 6. sure (EN'ÂM) 80. ayet (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)
Ey ademoğulları! İçinizden size ayetlerimi yüzünüze karşı anlatan resuller geldiğinde, korunup hallerini düzeltenlere hiçbir korku dokunmayacaktır. Onlar tasalanmayacaklardır da. 7. sure (A'RAF) 35. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)

"Şunlar mıydı o, 'Allah kendilerini hiçbir rahmete erdirmeyecek' diye yemin ettikleriniz?" Ey cennetlikler! Siz de girin cennete. Ne bir korku var size ne de kederleneceksiniz. 7. sure (A'RAF) 49. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)

Güçsüzlere, hastalara, infak edecek bir şey bulamayanlara, Allah ve resulü için öğüt verdikleri takdirde bir günah yoktur. Güzel davrananlar aleyhine bir yol yok. Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir. 9. sure (TEVBE) 91. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)

Gözünüzü açın! Allah'ın velîleri için hiçbir korku yoktur. Tasaya da düşmezler onlar. Onlar inanmış, takvaya sarılmışlardır. Dünya hayatında da âhirette de müjde vardır onlara. Allah'ın kelimelerinde değişme / değiştirme olmaz. İşte budur o büyük kurtuluş. 10. sure (YÛNUS) 62-64. ayet (Resmi: 10/İniş:51/Alfabetik:109)
Şöyle dedik: "Korkma, üstün gelecek olan sensin!" 20. sure (TÂHÂ) 68. ayet (Resmi: 20/İniş:45/ Alfabetik:96
Mümin olarak hayra ve barışa yönelik iyilikler yapan ise ne haksızlığa uğratılmaktan korkar ne de ezilip horlanmaktan. 20. sure (TÂHÂ) 112. ayet (Resmi: 20/İniş:45/Alfabetik:96)
Allah; sizin, iman edip hayra ve barışa yönelik iyilikler yapanlarınıza şu vaatte bulunmuştur: Onlardan öncekileri halef kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka halef kılacak. Onlar için beğenip seçtiği dinlerini yine onlar için güç kaynağı yapacak, onları korkularının arkasından mutlaka güvene ulaştıracak. Bana kulluk / ibadet edecekler, hiçbir şeyi bana ortak koşmayacaklar. Bundan sonra nankörlük edenlerse, yoldan sapanların ta kendileridir. 24. sure (NÛR) 55. ayet (Resmi: 24/İniş:102/Alfabetik:84)

"Asanı bırak!" Bunun üzerine Mûsa, asayı çevik bir yılan gibi titreyip kıvrılır görünce gerisin geri kaçtı ve arkasına bakmadı. "Korkma ey Mûsa, benim. Benim huzurumda, elçi olarak gönderilenler korkmaz." 27. sure (NEML) 10. ayet (Resmi: 27/İniş:48/Alfabetik:81)

Mûsa'nın annesine şunu vahyettik: "Emzir onu! Onun aleyhinde bir korku hissedince de nehire bırakıver onu. Korkma, üzülme! Kuşkun olmasın ki, biz onu sana geri döndüreceğiz ve onu resullerden biri yapacağız." 28. sure (KASAS) 7. ayet (Resmi: 28/İniş:49/Alfabetik:53)

"Asanı at!" Asanın çevik bir yılan gibi titreyip kıvrıldığını görünce gerisin geri döndü; arkaya bile bakmadı. "Geri dön ey Mûsa, korkma! Güven içinde olanlardansın."   28. sure (KASAS) 31. ayet (Resmi: 28/İniş:49/Alfabetik:53)
 Elçilerimiz Lût'a gelince, onlar yüzünden fenalaştı, eli kolu birbirine dolandı. "Korkma, tasalanma dediler, biz seni de aileni de kurtaracağız. Ama karın, azaba terk edilenlerden olacaktır." 29. sure (ANKEBÛT) 33. ayet (Resmi: 29/İniş:85/Alfabetik:8)
Korunup sakınanları Allah, kendi başarıları yüzünden kurtarır. Ne kötülük dokunur onlara ne de kederlenirler. 39. sure (ZÜMER) 61. ayet (Resmi: 39/İniş:59/Alfabetik:114)

Şu bir gerçek ki, "Rabbimiz Allah'tır!" deyip sonra hiç şaşmadan yol alanlar üzerine, melekler ha bire iner de şöyle derler: "Korkmayın, üzülmeyin! Size vaat edilen cennetle sevinin." 41. sure (FUSSİLET) 30. ayet (Resmi: 41/İniş:61/Alfabetik:30)

"Ey kullarım! Bugün size korku yok; sizler tasalanmayacaksınız da! 43. sure (ZUHRUF) 68. ayet (Resmi: 43/İniş:63/Alfabetik:113)

"Rabbimiz Allah'tır" deyip, sonra da dosdoğru yol alanlar var ya, onlar için hiçbir korku yoktur; onlar tasalanmayacaklardır da... Cennet halkıdır onlar. Yapıp ettiklerine karşılık olarak sürekli kalacaklardır orada. 46. sure (AHKAF) 13-14. ayet (Resmi: 46/İniş:66/Alfabetik:3)
Yemin olsun ki Allah, resulüne o rüyayı hak olarak doğru çıkarmıştır. Allah dilerse, başlarınızı tıraş etmiş, saçlarınızı kısaltmış olarak güven içinde, korku duymadan Mescid-i Haram'a mutlaka gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi bildi de bundan önce size yakın bir fetih nasip etti. 48. sure (FETİH) 27. ayet (Resmi: 48/İniş:109/ Alfabetik:27)

"Biz, doğruya ve güzele kılavuzlayanı dinleyince, ona inandık. Rabbine inanan kişi ne hakkının eksik verilmesinden korkar ne de tecavüze uğrayıp kuşatılmaktan." 72. sure (CİN) 13. ayet (Resmi: 72/İniş:40/Alfabetik:16)

(4)   Keder, Allah'ın Rahmetinden Ümit Kesilmez. Kederi Veren Allah,  İnsan Seçim ve Tercihini Düzelttiğinde Kederi Giderir Güzellik ve Mutluluk Verir

Şunlar size haram kılınmıştır: Boğazlanmayarak ölmüş hayvanın eti, kan, domuz eti, üzerine Allah'tan başkasının adı anılmış, boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş, canı üzerineyken yetişip kestikleriniz müstesna olmak üzere canavar tarafından yırtılmış ve dikili adak taşları üzerinde boğazlanmış hayvanlar ve bir de fal oklarıyla kısmet paylaşmanız... Bütün bunlar birer sapıştır. Küfre batmış olanlar bugün dininizden ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun! Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı / Allah'a teslim olmayı seçtim. Şu da var ki, her kim ciddi bir açlıkla yüz yüze gelir de günaha kaçmak maksadı olmaksızın onlardan yemek zorunda kalırsa, elbette Allah Gafûr ve Rahîm'dir. 5. sure (MÂİDE) 3. ayet (Resmi: 5/İniş:110/Alfabetik:60)

İnsana bizden bir rahmet tattırıp sonra onu ondan çekip alsak, insan elbette çok ümitsiz, çok nankör bir hale düşer. 11. sure (HÛD) 9. ayet (Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38)

Yûsuf'tan ümidi kesince bir kenara çekilip tartışmaya başladılar. Büyükleri dedi ki: "Babanızın sizden Allah adına garanti aldığını, daha önce Yûsuf'a yaptığınız haksızlığı bilmez misiniz? Babam bana izin verinceye, yahut da Allah hakkımda hükmedinceye kadar bu ülkeden ayrılmayacağım. Yargıçların en hayırlısıdır O." 12. sure (YÛSUF) 80. ayet (Resmi: 12/İniş:53/Alfabetik:110)

"Ey oğullarım! Gidin, artık Yûsuf'u ve kardeşini bulmak için dikkat kesilin. Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin; çünkü, Allah'ın rahmetinden de, küfre sapanlar topluluğundan başkası ümit kesmez." 12. sure (YÛSUF) 87. ayet (Resmi: 12/İniş:53/Alfabetik:110)
Ne zaman ki resuller ümitsizliğe düşüp yalanlandıkları kanısına vardılar, işte o zaman yardımımız kendilerine ulaştı da dilediklerimiz kurtarıldı. Azabımız suçlular topluluğundan geri çevrilemez. 12. sure (YÛSUF) 110. ayet (Resmi: 12/İniş:53/Alfabetik:110)

Hepsi toplu halde, Allah'ın huzuruna çıkmış olacaklar. Ezilip horlananlar, büyüklük taslayanlara diyecekler ki: "Biz sizin birer uydunuzduk. Şimdi siz Allah'ın azabından bir kısmını bizden uzaklaştırabilir misiniz?" Cevap verecekler: "Allah bize kılavuzluk etseydi elbette biz de size kılavuzluk ederdik. Şimdi inleyip feryat etsek de sabretsek de bir. Sığınacak hiçbir yerimiz yok." 14. sure (İBRÂHİM) 21. ayet (Resmi: 14/İniş:72/Alfabetik:40)

Dediler: "Hakk'a dayanarak müjdeledik sana, sakın ümitsizliğe düşenlerden olma." 15. sure (HİCR) 55. ayet (Resmi: 15/İniş:54/Alfabetik:36)
Dedi: "Sapıtmışlardan başka kim ümit keser Rabbin rahmetinden!" 15. sure (HİCR) 56. ayet (Resmi: 15/İniş:54/Alfabetik:36)

İnsana nimet verdiğimizde yüz çevirip yan çizer. Kendisine şer dokununca da hemen ümitsiz oluverir. 17. sure (İSRÂ) 83. ayet (Resmi: 17/İniş:50/Alfabetik:46)
Şöyle demişti: "Rabbim, işte karşındayım. Kemik gevşedi bende. İhtiyarlıktan başım beyaz alevle tutuştu. Sana yakarma konusunda ise Rabbim, hiç bedbaht olmadım." 19. sure (MERYEM) 4. ayet (Resmi: 19/İniş:44/Alfabetik:63)

Allah'ın ayetlerini ve Allah'a varmayı inkâr edenler, işte onlar, rahmetimden ümidi kesmişlerdir. Ve bunlar için acıklı bir azap öngörülmüştür. 29. sure (ANKEBÛT) 23. ayet (Resmi: 29/İniş:85/Alfabetik:8)

İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda, onunla ferahlar, şımarırlar. Kendi ellerinin hazırladıkları yüzünden kendilerine bir kötülük gelip çatsa, hemencecik ümitsizliğe düşerler. 30. sure (RÛM) 36. ayet (Resmi: 30/İniş:84/Alfabetik:87)

Oysaki onlar, yağmur kendilerine indirilmeden önce iyice suskun ve ümitsiz idiler. 30. sure (RÛM) 49. ayet (Resmi: 30/İniş:84/Alfabetik:87)

De ki: "Ey öz benlikleri aleyhine sınırı aşan / aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Allah, günahları tümden affeder. Çünkü O, mutlak Gafur, mutlak Rahim'dir." 39. sure (ZÜMER) 53. ayet (Resmi: 39/İniş:59/Alfabetik:114)

İnsan, hayır istemekten / hayır için dua etmekten bıkıp usanmaz. Kendisine bir şey dokunmaya görsün; hemen ümidini keser, yıkılır. 41. sure (FUSSİLET) 49. ayet (Resmi: 41/İniş:61/ Alfabetik:30)

O odur ki, kulları umutlarını kestikten sonra yağmuru indirir ve rahmetini yayar. Velî'dir O, Hamîd'dir. 42. sure (ŞÛRÂ) 28. ayet (Resmi: 42/İniş:62/Alfabetik:95)

Ey iman edenler! Allah'ın kendilerine gazap ettiği bir toplulukla dostluk kurmayın! Çünkü bunlar âhiretten ümitlerini kesmişlerdir. Tıpkı, kabir halkından olan inkârcıların, ümitlerini kestikleri gibi... 60. sure (MÜMTEHİNE) 13. ayet (Resmi: 60/İniş:111/Alfabetik:71)

RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal

Selam...

​ T.C. / M. Kemal Adal 





2 Kasım 2016 Çarşamba

İNANÇ, TUTUM VE DAVRANIŞA GÖRE ÂKIBET (SONUÇ)


(1) İnanç, Tutum ve Davranışa Göre Suçluların / Günahkârların Âkıbeti (Sonuç)

Üzerlerine bir de yağmur indirdik. Bak nasıl oldu suçluların sonu! 7. sure (A'RAF) 84. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)

"Her yol üstünde oturup da tehdit savurarak Allah yolundan O'na inananları çevirmeyin. Yolun çarpığını isteyip durmayın. Hatırlayın ki, siz az idiniz, O sizi çoğalttı. Bir bakın, nasılmış bozguncuların sonu! 7. sure (A'RAF) 86. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)

Bir baksana nasıl oldu tuzaklarının sonu! İşte, onları da topluluklarını da hep birlikte yere geçirdik. 27. sure (NEML) 51. ayet (Resmi: 27/İniş:48/Alfabetik:81)

Biz de onu ve askerlerini yakalayıp hepsini suyun içine fırlattık. Bak, nasıl oldu zalimlerin sonu! 28. sure (KASAS) 40. ayet (Resmi: 28/İniş:49/Alfabetik:53)

(2) İnanç, Tutum ve Davranışa Göre İnkârcıların Yalanladıklarının Âkıbeti (Sonuç)

Böylece hakkı, kendilerine geldiği anda yalanladılar. Fakat yakında onlara, alay etmekte oldukları şeyin haberleri gelecektir. 6. sure (EN'ÂM) 5. ayet (Resmi: 6/İniş:55/ Alfabetik:20)

Ölçülüp tartılacak şeyleri hafif kalanlara gelince, işte onlar, ayetlerimize karşı zalimce davranışlar sergilemiş oldukları için, öz benliklerini hüsrana itmiş olacaklar. 7. sure (A'RAF) 9. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)

Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları ayetlerimden uzak tutacağım: Onlar hangi mucizeyi görseler ona inanmazlar. Doğruya varan yolu görseler, onu yol edinmezler. Ama azgınlık yolunu görseler onu yol edinirler. Bu böyledir. Çünkü onlar ayetlerimizi yalanladılar ve onlara karşı kayıtsız kaldılar. 7. sure (A'RAF) 146. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)

Ama arkalarından öyle bir nesil geldi ki; namazı yitirdiler, şehvetlere uydular. Bunlar, azgınlıklarının cezasını bulacaklardır. 19. sure (MERYEM) 59. ayet (Resmi: 19/İniş:44/Alfabetik:63)

 Sizden önce küfre sapanların haberleri gelmedi mi size? Onlar, yapıp ettiklerinin vebalini tattılar. Ve onlar için korkunç bir azap vardır. 64. sure (TEĞÂBÜN) 5. ayet (Resmi: 64/İniş:107/Alfabetik:101)

Böylece onlar, yaptıklarının vebalini tattılar ve işlerinin sonu hüsran oldu. 65. sure (TALÂK) 9. ayet (Resmi: 65/İniş:100/Alfabetik:98)

(3) İnanç, Tutum ve Davranışa Göre Uyarılanların Âkıbeti (Sonuç)

Bir bak, nasıl oldu uyarılanların sonu! 37. sure (SÂFFÂT) 73. ayet (Resmi: 37/İniş:56/Alfabetik:90)

"Hadi, tadıverin! Size azaptan başka bir şey asla artırmayacağız." 78. sure (NEBE) 30. ayet (Resmi: 78/İniş:80/Alfabetik:79)

(4) İnanç, Tutum ve Davranışa Göre Öncekilerin Âkıbeti (Sonuç)

Yeryüzünde dolaşıp da kendilerinden öncekilerin sonu nice olmuş diye bakmıyorlar mı? Öncekiler bunlardan sayıca daha çok, kuvvetçe daha zorlu ve yeryüzündeki eserler bakımından daha üstün idiler. Ama kazanmış oldukları şeyler, kendilerine hiçbir yarar sağlamadı. 40. sure (MÜ'MİN) 82. ayet (Resmi: 40/İniş:60/Alfabetik:69)

 (5) İnanç, Tutum ve Davranışa Göre Akıbeti (Sonuç), Allah Belirler

İyilik ve güzellikten sana her ne ererse Allah'tandır. Kötülük ve çirkinlikten sana ulaşan şeyse kendi nefsindendir. Biz seni insanlara bir resul olarak gönderdik. Tanık olarak Allah yeter. 4. sure (NİSA) 79. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)



Size gelip çatan her musibet ellerinizin kazandığı yüzündendir. Allah birçoklarını da affediyor. 42. sure (ŞÛRÂ) 30. ayet (Resmi: 42/İniş:62/Alfabetik:95)



(6) İnanç, Tutum ve Davranışa Göre Âkıbeti (Sonuç), Allah Gösterir, Kaçınılmaz


İzleyenler şöyle demiştir: "Ne olurdu bir kez daha imkân verilse de şunların bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsak." Böylece Allah onlara, yapıp ettiklerini, kendilerine yönelmiş özleyişler olarak gösterir. Ama artık ateşten çıkamazlar. 2. sure (BAKARA) 167. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

Dinlerini oyun ve eğlence haline getirmiş, dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları bırak da o Kur'an ile şunu hatırlat: Bir kişi, kendi elinin üretip kazandığına teslim edilirse onun, Allah dışında ne bir dostu kalır ne de şefaatçısı. Her türlü fidyeyi verse de ondan kabul edilmez. İşte bunlar, kazandıklarına teslim edilmişlerdir. Nankörlük ettiklerinden ötürü onlar için kaynar sudan bir içki ve korkunç bir azap vardır. 6. sure (EN'ÂM) 70. ayet (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)

"İşte bu, ellerinizin önden gönderdiği şeyler yüzündendir. Allah, kullara asla zulmetmez." 8. sure (ENFÂL) 51. ayet (Resmi: 8/İniş:93/Alfabetik:22)

"Şu kent halkı üstüne, yaptıkları fenalıklardan ötürü gökten bir felaket indireceğiz." 29. sure (ANKEBÛT) 34. ayet (Resmi: 29/İniş:85/Alfabetik:8)

İnsanların ellerinin kazanmış oldukları yüzünden denizde ve karada bozgun çıktı. Allah onlara, yaptıklarının bir kısmını tattırıyor ki geri dönebilsinler. 30. sure (RÛM) 41. ayet (Resmi: 30/İniş:84/ Alfabetik: 87)

Zalimlere, "kazanmış olduğunuzu tadın!" denildiğinde, kıyamet günü o kötü azaptan yüzünü kim koruyabilir? 39. sure (ZÜMER) 24. ayet (Resmi: 39/İniş:59/Alfabetik:114)
Sonunda, kazanmış olduklarının çirkinlikleri yakalarına yapışmıştı. Şunların zulmedenlerine de kazandıklarının kötülükleri gelip çatacaktır. Ve onlar kimseyi aciz de bırakamayacaklar/onlar bunu etkisiz de bırakamazlar. 39. sure (ZÜMER) 51. ayet (Resmi: 39/İniş:59/Alfabetik:114)

Yahut onları, içindekilerin kazançları yüzünden mahveder. Ama birçoğunu affediyor; 42. sure (ŞÛRÂ) 34. ayet (Resmi: 42/İniş:62/Alfabetik:95)

Yüz çevirirlerse, biz seni onlar üzerine bekçi göndermemişiz. Sana düşen, tebliğden başkası değildir. Biz insana, bizden bir rahmet tattırdığımızda, onunla sevinip şımarır. Kendi ellerinin hazırladığından bir kötülük başlarına sarılınca, bakarsın insan, alabildiğine nankörleşmiştir. 42. sure (ŞÛRÂ) 48. ayet (Resmi: 42/İniş:62/ Alfabetik:95)


Kendilerinden biraz önce günahlarının vebalini tadanlara benziyorlar. Acı bir azap var onlara... 59. sure (HAŞR) 15. ayet (Resmi: 59/İniş:95/Alfabetik:35) 

RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal

Selam...

​ T.C. / M. Kemal Adal 



1 Kasım 2016 Salı

KAHRAMANLIK NEDİR? KİMDİR KAHRAMAN?*



Sadık K. TURAL
Ankara- 1996
                                                                        
Kimdir kahraman? Kime denmeli? Şarlatanlıkta, sahtekârlıkta, hırsızlıkta, yalancılıkta yarışanların arasından, kemirgenlerin içinden kahramanı nasıl seçeceğiz?

İyi, güzel, başarılı, öne çıkan davranışlardan hangisidir kahramanlık?

Kahramanlık, hırsla, şehvetle değil, aşkla, sadakatle bağlanılanın uğrunda, özgürlüğünden, huzurundan, sağlığından, rahatından ve güvenliğinden vazgeçebilmektir. Hem de, kendisini sevenlerin ayak bağı olmasına izin vermeyen bir kararlılıkla…

Kahramanlık, kutsal sayılan, aşkla bağlanılan, vazgeçilmez kabul edilen; uğrunda can verilen değer ve varlığın, bir insanın hücrelerini yıkaması sonucundaki davranış bütünlüğüdür. Kahramanın özgüven duygusu, çalışkanlıkla, tahammülle ve sabırla birleşerek, her hücresine ayrı bir enerji taşımaktadır. Kahramanlık, “Her güçlükten sonra, bir kolaylık vardır.” hükmünün arkasındaki ilâhî müjdeyle donanmışlıktır, enerjisi artmışlıktır.

Kahramanın ilk özelliği, bilinçli korkusuzluğudur… Kahramanlık, akıl hastalarının, cinnet geçirenlerin ve hırsına tapanların korkusuzluğu değil, korkmaktan korkanların korkusuzluğudur… Kahramanlardaki korkusuzluk, Allah’tan başka korkulacak olmadığına inananların korkusuzluğudur.

Kahramanlardaki korkusuzluğun arkasındaki, bilinçli özgüven duygusunu, bilinçli inancı, bilinçli temkini, bilinçli sabır ve tahammülü göremeyenler, kahramanlığı anlayamazlar. Bu ulu ve şerefli rütbeyi kazanmak için, bilinç gerekli.

Kahraman, gözünü, sözünü, kulağını, aklını doğrunun emrine verdiğini saklamayan insan. Kahraman, vücudunun bir organını veya bazı organlarını değil, canını kutsal ve doğru saydığı yolda, ortaya koyan insan…

Malından, gençliğinden, hayallerinden, beklentilerinden, ulaştıklarından, ulaşma ihtimali bulunanlardan vazgeçerek, canıyla bir doğruyu yaşatmaya çalışan insan, kahraman… Cinsiyeti ve yaşı yok kahramanın: Erkek de olur, kadın da, çocuk da olur, yaşlı da. Kahramanların çok azı lider olduğu halde, millî liderler, çoğunlukla kahraman…

Kahraman, Allah’ını bilmeyi, özünü biçimlendirmeyi, doğrular adına yapılması gereken savaşı, bilinç seviyesine çıkarmış insan… Allah doğrudur, doğruyu sever ve doğruluğun yaşaması yönünde can verenler ile kendisi doğrudan görüşür.

Şâhit, bir şeyi gözüyle gören demektir. Şehît, aynı kökten gelen ve sıfatın en yüksek derecesini gösteren kavram. Esmâ-ü’l Hüsnâ’dan biridir, ‘şehît’; anlamı ise, en yakından, en içten gören, bilgisi mutlak olan… Yaratanıyla görüşmek, buluşmak ve doğrudan sohbete katılmak için Allah’ın doğrusunun yolunda can verirken, ölümü yakından gördüğü halde yılgınlık, bezginlik, üzgünlük göstermeyen’, kaçmayan insandır, şehit… Şehitler, kanlı kefenleriyle gömülürler. Allah’ın doğrusuna şahitlik etmek üzere, eceli en yakından görmek için, şehit olanlar, özel sohbetin de, şahidi olacaklardır. Şehitler, peygamberlerle sohbete katılmak açısından velîlere eşit…

“Vatan sevgisi imandandır !” İnsan, topraktan gelen, toprağa dönecek olan bir özel canlı; bütün varlıklar da toprağa dönüşüyorlar. Toprak, ataların vücutlarının tozlaşıp, yağmur yağdıkça da bitkileri canlandıran, bizi barındırıp besleyen, ortak bir coğrafyaya dönüşünce, vatanlaşan yüce madde Kahraman ise, ölümü göze alarak vatan düşmanlarına karşı çıkandır.

Zaman,Allah’ımın beni var kılıp, yaratılış sebebime uygun yaşamak için görevlendirdiği sınav alanıdır.’ diyebilen insan, kahraman…

Mekân, Allah ve atalar tarafından havasına, suyuna, toprağına, bitkisine, hayvanına, güzellik katılarak geçmişten geleceğe emanet bırakılan açık ve kapalı alanlar. Toprağın altındaki ve üstündeki insanlara, açık ve kapalı alanlardaki emanetlere, saygı, sevgi, insaf, merhamet ve sorumluluk duyarak yaklaşmayı benimseyen insandır, kahraman…

Şartlar… Kahramanlık, şartlar olumsuz ise, olumsuzluğa boyun eğmemektir. Kahraman, zamanın, mekânın -çıkmazlar ve çözülmeler yüzünden sıkıntılı, bunaltılı, çözümsüz olan- durum ve şartlarını, Allah’ın ve ataların istediği yönde, değişim ve dönüşümlere kavuşturmak için özgüven duygusuyla, arınmış bilinciyle ve sabırlı çabası ile öne çıkan insandır.

Kahraman, açık düşmanı ve düşmanlıkları, ya büsbütün yok eden, ya da ümitlerini ortadan kaldıran iradeyi, mücadeleyi ortaya koyandır. Sadece kendi şeref, iffet ve namusuyla malını değil, başka insanların can, namus ve mallarını da korumak, ata vücutlarının karıştığı topraklara düşman ayağı bastırmamak için, canını, kanını sebil eden insandır, kahraman…

Bedr’in aslanları, Anafartalar’ın, Dumlupınar’ın, Sakarya’nın, Kıbrıs’ın, şehitleri ve gazileri; Türkiye Cumhuriyetini yıkmak isteyenlere, kış yaz demeden, her yerde ve her zaman “Dur!” diyen, yüreği imanlı askerler, polisler ve onların sivil ve asker komutanları kahraman…

Kahraman, Çanakkale’de, hem yiğitliğine, hem aklına düşmanın saygı gösterdiği, müttefikin hayranlık duyduğu, Büyük Taarruz’da dünyanın alkışladığı Gazi Paşa ile farklılıkları bir yana atıp, onun yanında yer alanlardır.

Allah için, vatan için, millet için, devlet için canıyla can oynayanların ünvanları, alp,  yiğit, alperen, koçak, efe, kızan,zeybek, seymen, Mehmetçik,  şehit,  gazi ve kahraman…

Milletin birliğine, devletin varlığına, bir kültürün tarih içinde devamlılığına karşı çıkan ve bu niyetini, silahla sürdürmeye kalkan yerli ve yabancı eşkıya ile hâinler düşmandır. Düşmanın dinî ve milliyeti önemli değildir; hattâ sizinle akrabalığı bile… Düşman, milleti önce sindirmek, parçalamak, sonra yok etmek isteyendir. Düşman, kurulu hukuk düzenini yerle bir etmek; devletin işlerliğini ve bağımsızlığını ortadan kaldırmak niyetini taşıyan, adı belli, her türlü nifak, fitne ve fesat topluluklarıdır. Düşmandan korkmayan, çekinmeyen; haberleşmeciden, ekmek ve su taşıyıcısından, en iyi nişancılara kadar, çarpışma ve çatışmaya katılan insanlar, gazidir, şehittir, kahramandır.

Kahraman, haram lokma yemeyendir; oğullarından, kızlarından, torunlarından çıkacağını bildiği için, devlet malı, yetim malı, vakıf malı yemeyen insandır. Toplum vicdanı, gizli ve açık hırsızlıkta birinci, yolsuzlukta ünlü, zimmette şâibeli, yetkiyi kötüye kullanmada şanlı insanları,  dışlayarak îdam etmelidir.

Kahramanlık, kıskançlıktan kıvrananların iftira veya iğrenç gıybetlerine rağmen, yolundan dönmezlik gösterebilmektir. Kahraman, düşmanlarının çirkin oyunları, akıl almaz güç ve iş birlikleri karşısında, kızsa da, üzülse de, bezginlik ve yılgınlık göstermeyen insandır… Kahramanlık, yılmamak anlamında sabır, yolundan dönmemek, durmamak anlamında inançlı irade ile donanmışlıktır.

Kahraman, nâdiren saldıran; fakat kendisine saldırıldığında, korkmadan, üzerine düşeni yapıp düşmanlığa ve düşmanına karşı koyan, yenilse de pes etmeyendir… Kahraman, temkin, tedbir, tahammül ve sabır ile bir iç kale oluşturup oraya -çok özel kimseler dışında- girilmesine izin vermeyendir. Kahraman, yalnızlığın, baş eğmezliğin, bağımsızlığın örneği, bükülmezliğin efendisidir…

Kahraman, zor şartlar altında da, nefsine, namusuna sahip çıkabilendir… Kimsenin namusuyla oynamayan; kimseye iftira etmeyen; iradeli ve nefsine mahkûm değil hâkim olan insan, kahraman… İmanına, iffetine ve aklına karşı açılmış savaşlarda, adım adım kazandığı cephelerle, her kadın birer gerçek kahraman… Bebek iken, eli, gözü dili olduğu yavrusunun her gününün ve her haftasının çilesiyle yoğrulan, şefkatin, merhametin, fedakârlığın anıtı olan anneler… Allah’ın, ataların, tarihin, toprağın ruhunun istediği çocuğu yetiştiren anneler, kazandıkları zaferle birer kutsal kahraman

Kahraman, gücün ve güçlünün yanında değil, hakkın ve haklının yanı başında yer alır. Bilinçli her insan gibi kahraman da, hukuk ve adalete ilişkin yanlış uygulamaların, huzur ve istikrarı da, birlik ve bütünlüğü de yok ettiğini bilir. Bilinçli her insan gibi kahraman da, din ve hukuk görevlerinin, muktedirlere yardım ve yataklık etmesini kabul etmez, bu duruma karşı çıkar. Kahraman / cigit / yiğit /alp, Allah’ın da, kulların da, şerefli saydığı varlık.

Kahraman, zamanın, mekânın, şartların elinden tutup Allah’ın ve ata ruhlarının istediği yönde, iyiye, doğruya, huzurluya, şerefliye, onurluya götürmeyi benimseyen, götürülmeyi isteyenlere önderlik veya yoldaşlık eden insan…

Gözünü tan ile; nefsini iman ile; vatanını can ile; bağımsızlığını kan ile yıkadığı için, özgürlüğü helâl olan insan kahraman…

Kahraman, ana-baba-kardeş-yavuklu-evlat ateşi yüreklerini tandırcasına yakan, ecel ile duâ arasından Mevlâ’ya bakan, bir ölümsüz can…

Atların eşek kulunladığı, kurtların sırtlan yavruladığı, aslanın, kaplanın buzağıladığı görülmemiştir. Sırtlanların, anasına veya babasına saldırdığı ve yediği söylenir. Kahraman babaların, anaların, kahraman çocukları olur; kahraman dedelerin ve ninelerin kahraman torunları…

Kahraman, beslenen değil, aklı, yüreği ve eliyle başkalarını besleyendir. Kahraman, şöhret ve dünyalık peşindekiler arasından seçmeye çalıştığımız değil, imanı, iradesi, bilinci, bilgisi ve özgüven duygusuyla ortaya çıkması beklenendir.

Kahraman, bilinçleri arıtandır, özlenendir, özlemle yolu gözlenendir. Dün de, bugün de…

Sadık K. TURAL
Ankara- 1996





* Bu konuşma Gaziler Vakfı’nın toplantısında yapılmıştır (Ankara 1996). Bazı küçük değişikliklerle Mayıs 2004’ten sonra, başta Sadettin Köselerli olmak üzere bazı dostlarımız ile 2011 sonrası da, Merve Can -son hâlini- e-postalarla birçok kişi ile paylaşmışlardır.