İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

16 Kasım 2016 Çarşamba

ZULÜM




VI. AHLAK


A. İNSAN DAVRANIŞLARININ OLUŞMASI


3.  AHLAKİ DAVRANIŞIN OLUŞMASINDA ÇEVRENİN ROLÜ - 5


 (e) Zulüm


(1) Zulmün mahiyeti / niteliği

Onları yakaladığınız yerde öldürün; onların sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne / baskı ve bozgunculuk, öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram'da, onlar sizinle çarpışmaya girinceye kadar siz de onlarla çarpışmaya girmeyin. Eğer sizinle çarpışmaya girerlerse siz de onları öldürün. İşte böyle verilir küfre sapanların cezası! 2. sure (BAKARA) 191. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

Fitne kalmayıncaya ve din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın. Eğer çarpışmaktan vazgeçerlerse artık zulme sapanlardan başkasına düşmanlık edilmez. 2. sure (BAKARA) 193. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

Sana haram ayı, onda savaşmayı soruyorlar, De ki: "O ayda savaş büyük bir günahtır. Ama Allah yolundan alıkoymak, O'na ve Mescid-i Haram'a nankörlük etmek, ora halkını oradan sürüp çıkarmak, Allah katında daha büyük bir günahtır." Fitne / baskı ve bozgunculuk, cana kıymaktan daha büyük bir kötülüktür. Eğer güçleri yetse sizi dininizden çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler. İçinizden kim irtidâd edip dininden dönerse kâfir olarak ölür. Böylelerinin amelleri dünyada da âhırette de boşa gitmiştir. Ateş ehlidir onlar. Sürekli kalacaklardır orada. 2. sure (BAKARA) 217. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

Size ne oluyor da Allah yolunda ve "Ey Rabbimiz bizi, halkı zulme sapmış şu kentten çıkar; katından bize bir dost gönder, katından bize bir yardımcı gönder!" diye yakaran mazlum ve çaresiz erkekler, kadınlar, yavrular için savaşmıyorsunuz! 4. sure (NİSA) 75. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)

Melekler, öz benliklerine zulmetmiş olanların canlarını alırken, onlara şöyle dediler: "Neredeydiniz siz?" Cevap verdiler: "Yeryüzünde ezilip horlananlardandık biz." Melekler dediler ki: "Allah'ın yeryüzü geniş değil miydi ki orada bir yerden bir yere göçesiniz?" İşte böylelerinin varacağı yer cehennemdir. Ne kötü dönüş yeridir o! 4. sure (NİSA) 97. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)

Ezilip itilmekte olan topluluğu da içine bereketler doldurduğumuz toprağın doğularına ve batılarına mirasçı kıldık. Rabbinin, İsrailoğullarına verdiği güzel söz, sabretmeleri yüzünden hedefine vardı. Firavun ve toplumunun sanayi olarak meydana getirdiklerini de dikip yükselttikleri sarayları da yere geçirdik. 7. sure (A'RAF) 137. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)

Düşünün ki, siz bir zamanlar yeryüzünde ezilip horlanan bir azınlıktınız. İnsanların sizi çarpıvereceğinden korkuyordunuz. Bu haldeyken Allah sizi barındırdı, yardımıyla sizi destekledi ve şükredersiniz ümidiyle sizi tertemiz nimetlerle rızıklandırdı. 8. sure (ENFÂL) 26. ayet (Resmi: 8/İniş:93/Alfabetik:22)

Fitne kalmayıncaya ve din tümüyle Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaş. Vazgeçerlerse kuşkusuz ki Allah, ne yaptıklarını iyice görecektir. 8. sure (ENFÂL) 39. ayet (Resmi: 8/İniş:93/ Alfabetik:22)

Firavun'a ve kodamanlarına. Ancak kibre saptılar, çünkü kendilerini büyük gören bir topluluktu onlar. 23. sure (MÜ'MİNÛN) 46. ayet (Resmi: 23/İniş:74/Alfabetik:70)

İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlar, Allah'ı çok ananlar ve zulme uğratıldıktan sonra başarıya ulaşanlar böyle değillerdir. Zulmedenler, hangi devrime uğrayıp başaşağı döneceklerini yakında bilecekler. 26. sure (ŞUARA) 227. ayet (Resmi: 26/İniş:47/Alfabetik:94)

Ve biz istiyoruz ki, yeryüzünde ezilip horlananlara bağışta bulunalım, onları önderler yapalım, onları mirasçılar haline getirelim. 28. sure (KASAS) 5. ayet (Resmi: 28/İniş:49/Alfabetik:53)

Bunun üzerine Mûsa, oradan korka korka çıktı. Her yanı gözlüyordu. Şöyle yakardı: "Rabbim, beni şu zalimler topluluğundan kurtar!" 28. sure (KASAS) 21. ayet (Resmi: 28/İniş:49/Alfabetik:53)

 Tam o sırada kadınlardan biri, utangaç bir tavırla yürüyerek ona geldi. Dedi: "Babam, bizim için yaptığın sulamaya karşılık sana bir şeyler vermek üzere seni çağırıyor." Mûsa gelip ihtiyara hikâyeyi anlatınca, o dedi ki: "Korkma, artık zalimler topluluğundan kurtuldun." 28. sure (KASAS) 25. ayet (Resmi: 28/İniş:49/Alfabetik:53)

Şu da bir gerçek ki Karun, Mûsa kavmindendi. Onlara karşı şımarıklık / azgınlık yaptı. Ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını taşımak, kuvvetli bir grubu bile zorluyordu. Kavmi ona şöyle demişti: "Şımarma, çünkü Allah, şımaranları sevmez." 28. sure (KASAS) 76. ayet (Resmi: 28/İniş:49/Alfabetik:53)

 Bunun üzerine yakardı Rabbine, "Yenilgiye uğradım işte, yardım et!" diye... 54. sure (KAMER) 10. ayet (Resmi: 54/İniş:37/Alfabetik:52)

(2) Zulmeden Allah'a karşıdır

Müminler, müminleri bırakıp da küfre sapanları gönül dostu edinmesinler. Kim bunu yaparsa Allah'la ilişiği kesilir. Ancak bir sakınma ile onlardan korunmanız müstesna. Allah sizi kendisinden sakınmaya çağırır. Ve dönüş yalnız Allah'adır. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 28. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)

İman edenler Allah yolunda savaşırlar; küfre sapanlarsa tağut yolunda savaşırlar. O halde, şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç kuşkusuz, şeytanın tuzağı çok zayıftır. 4. sure (NİSA) 76. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)

De ki: "O size, üstünüzden yahut ayaklarınızın altından bir azap göndermeye yahut sizi fırka fırka birbirinize düşürerek / fırkalara bölüp içinden çıkılmaz durumlara düşürerek / fırkaları elbise gibi size giydirerek kiminizin şiddetini kiminize tattırmaya Kaadir'dir." Bak nasıl sıralıyoruz ayetleri, iyice kavrayabilsinler diye. 6. sure (EN'ÂM) 65. ayet (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)

Firavun ve kodamanlarının kendilerine kötülük etmelerinden korktukları için, kavmi arasından bir gençlik grubu dışında hiç kimse Mûsa'ya inanmadı. Çünkü Firavun, o toprakta gerçekten çok üstündü ve gerçekten sınır tanımaz azgınlardan biriydi. 10. sure (YÛNUS) 83. ayet (Resmi: 10/İniş:51/Alfabetik:109)

Eğer güzel davranırsanız, kendi benlikleriniz için güzellik sergilemiş olursunuz. Ve eğer kötülük yaparsanız o da benlikleriniz aleyhine olur. Bu sırada, yüzlerinizi çirkinleştirsinler, ilk kez girdikleri gibi mabede girsinler ve egemenlik altına aldıklarını yerle bir etsinler diye ikinci vaat geldi. 17. sure (İSRÂ) 7. ayet (Resmi: 17/İniş:50/ Alfabetik:46)

"Yakaladığınız vakit zorbaca yakalıyorsunuz?" 26. sure (ŞUARA) 130. ayet (Resmi: 26/İniş:47/Alfabetik:94) 


RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal

Selam...

​ T.C. / M. Kemal Adal 

15 Kasım 2016 Salı

ZORBALAR


VI. AHLAK


A. İNSAN DAVRANIŞLARININ OLUŞMASI


3.  AHLAKİ DAVRANIŞIN OLUŞMASINDA ÇEVRENİN ROLÜ - 4


(d) Zorbalar


Rabbin, kıyamet gününe kadar, kendilerine azabın en kötüsünü yapacak kimseleri üzerlerine göndereceğini bildirmişti. Senin Rabbin cezayı vermede çok süratli davranır; ama çok affedici, çok merhametlidir de. 7. sure (A'RAF) 167. ayet (Resmi: 7/İniş:39/ Alfabetik:9)

Firavun ve kodamanlarının kendilerine kötülük etmelerinden korktukları için, kavmi arasından bir gençlik grubu dışında hiç kimse Mûsa'ya inanmadı. Çünkü Firavun, o toprakta gerçekten çok üstündü ve gerçekten sınır tanımaz azgınlardan biriydi. 10. sure (YÛNUS) 83. ayet (Resmi: 10/İniş:51/Alfabetik:109)

İşte buydu Âd. Rablerinin ayetlerine kafa tuttular, O'nun resullerine isyan ettiler. Ve her inatçı zorbanın emrine uydular. 11. sure (HÛD) 59. ayet (Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38)

Ve Allah'tan fetih istediler. Ve her inatçı zorba perişan oldu. 14. sure (İBRÂHİM) 15. ayet (Resmi: 14/İniş:72/Alfabetik:40)

Biz, Beniisrail'e Kitap'ta şu yolda bir yargıda bulunduk: Siz yeryüzünde muhakkak iki kez bozgun vücuda getireceksiniz ve muhakkak büyük bir kibirle böbürleneceksiniz. 17. sure (İSRÂ) 4. ayet (Resmi: 17/İniş:50/Alfabetik:46)

Ana-babasına iyilik eden biriydi; zorba, isyancı biri değil. 19. sure (MERYEM) 14. ayet (Resmi: 19/İniş:44/Alfabetik:63)

Firavun'a ve kodamanlarına. Ancak kibre saptılar, çünkü kendilerini büyük gören bir topluluktu onlar. 23. sure (MÜ'MİNÛN) 46. ayet (Resmi: 23/İniş:74/Alfabetik:70)

Gerçek şu: Firavun o yerde egemenlik kurmuş ve ora halkını gruplara ayırmıştı. Onlardan bir topluluğu horlayıp eziyordu: Bu topluluğun erkek çocuklarını boğazlıyor, kadınlarına hayasızca davranıyor / kadınların rahimlerini yokluyor / kadınlarını hayata salıyordu. O gerçekten fesadı yayanlardandı. 28. sure (KASAS) 4. ayet (Resmi: 28/İniş:49/Alfabetik:53)

Mûsa, ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince o şöyle dedi: "Dün bir adamı öldürdüğün gibi, bugün de beni mi öldürmek istiyorsun? Sen yeryüzünde zorba olmaktan başka bir şey istemiyorsun. Barışseverlerden olmak gibi bir niyetin yok." 28. sure (KASAS) 19. ayet (Resmi: 28/İniş:49/Alfabetik:53)

O ve orduları yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve sandılar ki, bize döndürülmeyecekler. 28. sure (KASAS) 39. ayet (Resmi: 28/İniş:49/Alfabetik:53)

Kendilerine gelmiş bir kanıt olmaksızın Allah'ın ayetleri hakkında mücadele edenlerin durumu, hem Allah katında hem de inananların katında büyük bir öfke konusu olmuştur. Allah, tüm zorba, kibirli kalpler üzerine işte böyle mühür basıyor. 40. sure (MÜ'MİN) 35. ayet (Resmi: 40/İniş:60/Alfabetik:69)

Âd toplumu yeryüzünde haksız bir biçimde büyüklük tasladı da şöyle dediler: "Bizden daha güçlü kim var?" Onlar, kendilerini yaratan Allah'ın, evet O'nun, onlardan daha kuvvetli olduğunu görmediler mi? Bunlar, bizim ayetlerimize de karşı çıkıyorlardı. 41. sure (FUSSİLET) 15. ayet (Resmi: 41/İniş:61/Alfabetik:30)


Firavun'dan kurtardık. Firavun, haddi aşanların büyüklük taslayanlarından biriydi. 44. sure (DUHÂN) 31. ayet (Resmi: 44/İniş:64/Alfabetik:19) 


RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal

Selam...

​ T.C. / M. Kemal Adal 



İRŞAD İÇİN CEVAPLAR: BİZ NEDEN GERİ KALDIK






Ankara Söğütözü
Pek çok yer de böyle...

OKUL : 0 

KÜTÜPHANE : 0 
TİYATRO : 0 
KONSER SALONU : 0 
BİLİM FUARI : 0 
AVM : 1 
CAMİ : 13 
MESCİT : 1 
KUR'AN KURSU : 1 



Şimdi tekrar düşünün: "Biz neden geri kalmışız?"


BİZ GERİ KALDIK. ÇÜNKÜ:

KUR’AN’DAKİ İSLAM'A GÖRE, “BÜTÜN YERYÜZÜ MABET, BÜTÜN MEŞRU FİİLLER İBADETTİR.” (Yaşar Nuri Öztürk)

AŞAĞIDA ÖZ VE ÖZET OLARAK İFADE EDİLEN “KUR’AN GERÇEĞİ” İN BİLİNCİNE VARARAK  ALLAH RIZASI İÇİN İŞ YAPIP DEĞER ÜRETMEK / HAK İÇİN HALKA HİZMET AMAÇLI ÇALIŞMAK YERİNE, “UYDURULAN DİN”İN “KUR’AN’DAKİ İSLAM’ A UYMAYAN” ÖĞRETİLERİNE UYUP, GÖREV VE SORUMLULUKLARIMIZI HAŞA ALLAH’IN ÜZERİNE YIKARAK, BİLİNÇSİZCE “ŞEYTAN’IN ADIMLARI”NI İZLEDİK VE HEM “KUR’AN’IN ÇAĞRISI”NA KULAKLARIMIZI TIKADIK HEM DE “İNSAN VE KAİNAT KİTAPLARI”NIN AYETLERİ”NE GÖZLERİMİZİ KAPADIK.

ALLAH İNSANLARIN KALPLERİNİ KAZANDIKLARI SEBEBİYLE MÜHÜRLER.

“İmanımızın temeli; Hayrı da, Şerri de, Allah’tan bilmektir. Şeytani güçler de, Rahmani güçler de, Allah’ın takdir ve kontrolündedir. Her şeyde, her yerde ve her halde hükmünü yürüten Allah’ın iradesidir. Allah sadece Rabbil Mü'minin değil, Rabbil Âlemindir. Bu imtihan dünyasında, hikmet ve adaletinin gereği: Siyasi, iktisadi, ilmi ve askeri… Her husustaki başarıyı… Her sahadaki imkân ve iktidarı “Sünnetullah” denen tabii kanunlara uygun olarak; sabırlı, kararlı, planlı ve devamlı çalışan tarafa vermektedir. Böylece Hak ve hoşgörü medeniyetleriyle zulüm ve sömürü düzenleri; kendi amaçları doğrultusundaki gayret, cesaret ve samimiyetleri oranında ileri geçmekte ve yeryüzünde hüküm sürmektedir.”

“GERÇEK ŞU Kİ, İNSAN İÇİN ÇALIŞIP DİDİNDİĞİNDEN BAŞKASI YOKTUR. VE ONUN ÇALIŞIP DİDİNMESİ YAKINDA GÖRÜLECEKTİR. SONRA KARŞILIĞI KENDİSİNE HİÇ EKSİKSİZ VERİLECEKTİR.” 
53.sure (NECM) 39-41. ayet

Dip Not:

Ayrıntılı bilgi için aşağıdaki yazılar ile birlikte değerlendirilmesi dileğimle...

ÇAĞIMIZDA İSLÂM DÜŞÜNCESİNİN SORUNLARI (*)


ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ’NİN BAŞARILI OLMASI İÇİN BİR DEĞERLENDİRME



M. Kemal Adal

15 Kasım 2016/İZMİR

ÜZÜLME, ALLAH SABREDENLERLE BERABERDİR.




Lâ TAHZEN! İNNALLÂHE MEASSABİRİN.. (Üzülme ALLAH sabredenlerle beraberdir} 

Ama ben.. Ama benim...şu kadar.. Sakın sakın deme!

Şeytan da böyle demedi mi? Ben! dedi..Üstünüm ondan! dedi, kıyasladı kendini, gururlandı...Ve kovulmuşlardan oldu!

Sen de, eğer böyle dersen; Hidayeti için dua ettiklerin varsa mesela, asla kabul olmaz duaların!..İstersen gece-gündüz namazda, oruçta, ibadette ol, Ben! dediğin, Başkaları hakkında hüküm verdiğin, kıyas yaptığın, Onun makamına göz diktiğin müddetçe Hiçsin!
Çünkü O, Ben diyene değil, Sen diyene, rahmet nazarıyla bakıyor..

O, önünde iki büklüm gözyaşlarıyla durana kapılarını açıyor..

Aşağıla nefsini!
Bil ki Sen alçaldıkça yükseltirler seni..

Karı-koca ilişkilerinde olsun, tüm diğer beşeri ilişkilerde olsun, sakın kibirlenme!. Gururlanma! .. Kendini üstün görme kimseden!..
Bil ki şeytan sana bu yolla yanaşır ve mağlup eder seni..
Perde olur, O nunla arandaki rabıtaya..
Vuslatına eremezsin! Daim gurbetlerde kalırsın..

Sakın deme; Ama benim şu kadar ibadetim var, o namaz bile kılmıyor
..O cumaya bile gitmiyor..
O...böyle, ben böyle!.. Sakın!

Anlasana, şeytanın oyunu bu!
Ah bilsen ne sinsidir o! Böyle böyle kaydırır ayağını..


Bil ki ALLAH ‘ın en sevmediği şey; Tahkir etmek!
Kendi yarattığının, diğer mahlukları aşağılaması, hor görmesi..
Bir nevi TANRILIK iddiası!


Ah bilsen, bir hor bakış kaç namazı siler götürür!
Bir aşağılayış, kaç iyi ameli yok eder!


Duymadın mı, baksana kötü bilinen bir kadın, ayakkabısıyla bir köpeğe su içirdiği için cenneti kazandı! Dün şöyle-böyle diye hor baktıkların, O’nun sevgilisi oldular!

O var ya O, bir Ahhhh için, yürekten ama, ızdırapla, pişmanlıkla, samimi, ihlaslı bir ahhh için, günahla geçirilmiş bir ömrü siliyor! Sanki yeni doğdun gibi..Afuvv çünkü O..

Eskilerde, böyle bir Ahhh duyan bir gönül eri, muhatabına diyor ki; Al benim tüm ibadetlerimin ecrini, o ahhhını ver bana..Vefatından sonra rüyasında halini soran bir dostuna da; İşte o Ahhh sebebine cennetlerdeyim! der..

Var mı böyle bir ahın, iki büklüm o kapılarda? Yoksa da amelin, var mı Onun sevgisinden, Onun utancıyla, nedametle akıtılmış iki damla gözyaşın?
Var mı?

Varsa korkma hiç!
Burda da orda da SEVGİLİSİN!...
 

http://www.mumsema.org/dini-siirler/199288-la-tahzen-innallahe-meassabirin-uzulme-allah-sabredenlerle-beraberdir.html 





La Tahzen Şiiri


Irmağa deniz, denize okyanus sığmaz.
“Aşık” olmayana anlatsan da “Ben” “Sen” anlamaz.
Hakka ulaşmak için yoldur desen kimse inanmaz!..
Gönlünde zerre-i miskal Şems olmayan;
Yanmaz, yanamaz!..

Ayağın kırıldı diye üzülme!
Allah senden aldığı ayak yerine belki sana kanat verecek.
Kuyu dibinde kaldın diye üzülme!
Yusuf kuyudan çıktı da Mısır’a sultan oldu, unutma!
İstediğin bir şey; olursa bir hayır,
Olmazsa bin Hayır Ara!..

Geçmiş ve gelecek insana göredir.
Yoksa hakikat âlemi birdir. Bu âlem bir rüyadır.
Zanna kapılma ey can! Rüyada elin kesilse de korkma, elin yerindedir.
Dünya bir rüya ise, başına gelen felaketler de geçicidir.
Neden çok üzülürsün ki?
Herşey üstüne gelip seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde sakın vaz geçme:
Çünkü orası gidişatın değişeceği yerdir.

Bu âlemin, bu kâinatın kitabı sensin:
Aç da kendini oku ey can!
Kâinatın en uzak köşesi, senin içinde ufak bir nokta!..
Ama sen bunun farkında bile değilsin.
Derdin ne olursa olsun korkma!
Yeter ki umudun Allah olsun!..
Herkes bir şeye güvenirken;
Senin güvencen de Allah olsun.
Hiçbir günah, Allah’ın yüce merhametinden büyük değildir ama;
Sen yine de günah işlememeye bak!

Lâ tahzen! (Üzülme!)
Derdin ne olursa olsun bir abdest al, nefes gibi!..
Ve bir seccade ser odanın bir kösesine, otur ve ağla ,
Dilersen hiç konuşma!..
O seni ve dertlerini senden daha iyi biliyor unutma.
Dua ederken O’na kırık bir gönülle el kaldır.
Çünkü Allah’ın merhamet ve ihsanı, gönlü kırık kişiye doğru uçar.
Sopayla kilime vuranın gayesi, kilimi dövmek değil, tozu kovmaktır.
Allah tozunu alıyor diye, niye kederlenirsin EY CAN!?

Lâ tahzen! (Üzülme!)
Bir şey olmuyorsa:
Ya daha iyisi olacağı için,
Ya da gerçekten olmaması gerektiği için olmuyordur.
Şu uçan kuşlara bak! Ne ekerler, ne biçerler!..
Onların rızkına kefil olan Allah; seni mi ihmal edecek sanırsın!
Yeter ki sen istemeyi bil!..

Belalar sağanak yağmurlar gibi yağar.
Ancak başını ona tutabilenler aşk kaydına geçerler.
Belâ yolunda muayyen bir menzildir âşık.
Her nereden gam kervanı gelse de.
Aşk derdinde olan kişi;
Baş derdinde değildir.
Yapılma, yıkılmadadır;
Topluluk, dağınıklıkta;
Düzeltme, kırılmada;
Murat, muratsızlıktadır;
Varlık, yoklukta gizlidir!..

Ne kötüdür insanın aklıyla yüreği arasında çaresiz kalması.
Ne kötüdür zamanın bir an kadar yakın,
Bir asır kadar uzak olması.
Ve bilir misin?
Ne acıdır insanın bildiğini anlatamaması..
“Ben” deyip susması!..
“Sen” deyip ağlamaklı olması!..

Eğer sen Hak yolunda yürürsen, senin yolunu açar, kolaylaştırırlar.
Eğer Hakk”ın varlığında yok olursan, seni gerçek varlığa döndürürler.
Benlikten kurtulursan o kadar büyürsün ki âleme sığmazsın.
İşte o zaman seni sana, sensiz gösterirler.

Sevginin diğer bir adı da sabırdır:
Açlığa sabredersin adı “oruç” olur.
Acıya sabredersin adı “metanet” olur.
İnsanlara sabredersin adı “hoşgörü” olur.
Dileğe sabredersin adı “dua” olur.
Duygulara sabredersin adı “gözyaşı” olur.
Özleme sabredersin adı “hasret” olur.
Sevgiye sabredersin adı “Aşk” olur!..

Ne istersem ben Mevlâ’dan isterim.
Verirse yüceliğidir. Vermezse İmtihanımdır!..

Allah’tan bir şey istersen:
Kapı Açılır, sen Yeterki Vurmayı Bil!..

Ne Zaman dersen bilemem ama,
Açılmaz diye umutsuz olma,
Yeterki O Kapıda Durmayı Bil!..

Mevlâna Celâleddin-i Rûmî
La Tahzen Şiiri





Üzülme!

Üzülüyorsan, Biri var ki cılız varlığını düştüğü çamurdan kaldırmak istiyor. Onun için dokunuyor kalbine. Kıymetini bil ki, üzmeye değer görüyor seni. Hüzünlerin kalbinin toprağını allak bullak ediyorsa, sen ekilmeye layık bir topraksın demektir. Kaygıların vuruşuyla tuz buz oluyorsa taş katılığında büyüttüğün güvencelerin, yarılan göğsüne umut fidanları dikiliyor demektir.

Üzülme!
Yüzün yerde geziyorsan, ellerin boynuna sarılı ise, içini ısıtacak haberlerin mürekkebi damlıyor olmalı ömrünün defterine. Kar yağıyorsa güvendiğin dağlara, yarının ovalarında rengârenk çiçeklerin olacak demektir. Hırçın fırtınalar sarsıyorsa sevinçlerinin zirvesini, rüzgârlar dövüyorsa umudunun yamaçlarını, bir yüce dağsın sen demek ki, az bekle, eteğinden serin pınarlar akmaya başlayacak demek ki...

Üzülme!
Üzülüyorsan, şımaramazsın. Kibrin kirli tuzağına düşemezsin. Kendini beğenmişliğin çamuruna dolaşmaz ayakların. Uzak geçersin isyanlı yollardan. Heveslerinin ardı sıra düşüp nisyan uçurumlarının başına sürüklenmezsin. Seni Biri yakınlığına çağırıyor demek ki... Gözden çıkarmamış olmalı seni.

Üzülme!
Üzülüyorsan, bir kutlu teselli kapısının önünde bekletiliyorsun demektir. Gözlerini kaldır vefasız dünyanın eşiğinden. Gönlünün elinden çıkar sebeplerin boş avuntularını. Umudunu kes sahte doymalardan. Yüreğini küstür coşkulardan. Kapı açıldı açılıyor demektir.

Üzülme!
Üzülüyorsan, kaybedeceğin bir şeyler var demek ki... Kaybedeceği bir şeyi olanlar çoktan kazanmışlardır. Eline geçmeyenleri saymakla tüketme nefesini, elindekileri saymaya başla. Hepsini saysan bile, nefesini saymaya nefesin yetmeyecek demektir. Bak işte zenginsin.

Üzülme!
Seni bir "İşiten" var. Seni senin kendini bile sevmenden önce O sevdi seni. Senin kendini bile bilmediğin unutuş kuyularından çekip çıkardı seni. Çektiğin acılara habire meşgul çalan telefonlar gibi kör ve sağır değil O. Yüreğinin her yangınına O yetişiyor. Ayrılıklarına ve sıkıntılarına metal soğukluğundaki plazalar gibi umursamaz değil O. Yitirdiklerinin hepsini sana iade edeceğine söz veriyor. Sevdalarına ve özlemlerine çok seçenekli sınav kâğıtları gibi tatsız ve tuzsuz formüller sunmuyor. Seni herkesten çok anlıyor, seni senin kendini düşündüğünden çok düşünüyor. Gözyaşlarınla imzalayasın istiyor yakarışlarını. Bir ebedî çerçevenin içinde, gösterişsiz bir kullukla fotoğraflamak istiyor seni. Dağılıp giden ömür kırıntılarının arasından sıcacık bir kardelen ümidi devşiresin istiyor. Keyfinin çatlak kabuklarının arasından sonsuz teselli pınarları akıtmak istiyor.

Üzülme!
Varlığının tenine çiziktir her hüzün. Varlığından haber verir üzüntün. Hatırlar mısın, bir zamanlar hatırlanmaya değer bir şey bile değildin? Hiç umursanmadan çöpe atılabilecek kirli bir su iken sen, yüzüne bir tek O baktı. Kimselerin arayıp sormadığı, önemseyip adını bir kenara yazmadığı o günlerde, senin adını ilk O andı. Hatırını bildi. Seni yanına aldı. Hep yanında oldu. Sen seni unutup da başını yastığa koyduğunda bile, seni her defasında sabaha çıkardı. Sen Onu defalarca unuttun ama O seni asla unutmadı.

Üzülme!
O'nun en sevdiği kulu da yalnız kaldı. Taşlandı. Sürüldü. Yaralandı. Aç susuz kaldı. Yuvasına uzaktan gözleri yaşlar içinde baktı. Mağarada yapayalnız ve korunmasızdı. Senin gibi üzülen yol arkadaşına sonsuz müjdeler veren tebessümüyle fısıldadı: "Lâ tahzen, innAllahe meânâ."

Üzülme!
Kaldır yüzünü yerden. Omuzlarından sarsıp kendine getirmek istiyor seni Sevgili. "Rabbin sana küsmedi ki..." Gözlerinin içine içine bak sevdiklerinin. "Rabbin seni unutup yalnız bırakmadı ki..."





Selam...

​ T.C. / M. Kemal Adal