İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

12 Haziran 2017 Pazartesi

KURAN'DAKİ HAC

UYDURULAN DİN KUR’ANDAKİ DİN. XXXVI. BÖLÜM - 15: KURAN'DA İNANÇ KONULARI, NAMAZ, ZEKÂT, ORUÇ, HAC -15



U.             KURAN'DAKİ HAC


Kuran'daki Hac, 
2-Bakara Suresi 158, 189, 196, 198,199, 200, 203; 
3-Ali İmran Suresi 97; 
5-Maide Suresi 1,2, 95, 96, 97; 
9-Tevbe Suresi 3; 
22-Hac Suresi 25, 26, 27, 28, 29. ayetlerinden anlaşılır.


Bu ayetler bize Hac hakkında gerekli bilgiyi verecektir. Kuran'ın bu ayetlerinin ışığında Haccı şöyle özetleyebiliriz:


1. Hac kelimesine sözlüklerde "kastedilmek" anlamı verilir. Ku­ransal bir terim olarak Hac, belli bir zaman diliminde belli ibadet­leri de içeren Kabe'ye yapılan bir ziyarettir.


 3-Ali İmran Suresi 97. ayetten Haccın yapılmasının gücü yeten kullar üzerinde Allah'ın bir hakkı olduğunu öğreniyoruz. Ayetten Haccı, gücü yetenlerin yapa­cağı anlaşılır. Allah "gücü yetmek" deyimini açıklamamış, bu deyi­min anlaşılmasını bize bırakmıştır.
  
Mezhepler, "gücü yetmek" de­yiminin anlamını kısıtlamaya çalışmışlardır. Allah'ın yapmadığı bir sınırlama kabul edilemez, gerekseydi Allah bunu yapardı.

Bu de­yimden esir olmamak da, maddi güç yeterliliği de, sağlıksal şartlar da anlaşılabilir. Fakat her şartta, sağlığın da, maddi gücün de hangi ölçüde "güç yetirme" kavramına dahil olup olmadığı izafi bir kav­ramdır.

 Kişiler, Allah'a kaşı sorumluluklarını, Allah'ın tüm şartları ve düşünceleri bildiğini, vicdani kanaatlerden de mesul olduklarını göz önünde bulundurup, "güç yetirme" kavramını en iyi şekilde de­ğerlendirecek ve kendilerinin Hacca gitmeye güçlerinin yetip yet­mediğine karar vereceklerdir.


2. Hac, İbrahim Peygamber döneminden beri yapılan bir ibadettir. (22-Hac Suresi 26,27) Kabe'de Hz. İbrahim'in makamı ve apaçık deliller vardır. (3-Ali İmran Suresi 97)


[ HAC AYLARI:

1nci görüş: Hac ayları: Şevval (10), Zilkade (11) ve Zilhicce(12)'in ilk 10 (veya 13.) Günü'dür [Bu görüşe göre: Haram Aylar:  Zilkade(11), Zilhicce(12), Muharrem (1) ve Recep (7)dir.]

Hac görevi, ihrama girmekle başlar. Bunun başlangıcı ise Şevval ayıdır. Bir kimse Şevval'de ihrama girip Zilhiccenin 10. (veya 13.) gününün akşamına kadar, haccın menasikini (İbadet ederken lüzum eden usul, yol ve tarz. Ayin, kült. Ritüel) tamamlayabildiği için, bu aylara hac ayları denilmiştir.

Yani bu aylara 'Hac Ayları' denilmesinin sebebi, haccın ilk şartı / rüknü olan ihramın ancak bu aylarda giyilmesinin öngörülmüş olmasıdır.) Hac ayları ile hac vakti aynı şey değildir. Hac, 'hac vakti'nde yapılır. Hac vakti, Arefe ve Kurban bayram (Zilhiccenin 10-13. ) günleridir.

http://www.sorularlaislamiyet.com/article/12909/hac-aylari-sevval-zilkade-ve-zilhicce-aylaridir-halbuki-haccin-oldugu-yapildigi-ay-bir-tanedir.html


2nci Görüş: Hac ayları: Zilhicce- Arapça Hac ayı demektir (12), Muharrem (1), Sefer (2) ve Rabiul Evvel (3) aylardır ki bunlar aynı zamanda savaşmanın yasak olduğu haram Aylardır.
MKA]


3. 2-Bakara Suresi 197. ayette Haccın bilinen aylarda olduğu söylenir. Üstelik "aylar" şeklinde çoğul bir ifade kullanılır.

Oysa günümüzde hacılar, Haccın kısa bir süreye sıkıştırılması yüzünden kalabalıktan birbirlerini ezmekte, birçok ölüm vakası meydana gel­mekte ve hacılar perişan olmaktadırlar. Hz. İbrahim döneminden beri uygulanan Haccın bilinen aylarda olduğu söylenir. Aynı ilkba­har denilince Mart, Nisan, Mayıs aylarının anlaşıldığı gibi, Hac ay­larının da başta bu şekilde anlaşıldığını görüyoruz.

 Hac aylarının bilinen aylarda olmasından kasıt, aynı zamanda bu ayların haram aylar olmasındandır. Haram aylarda savaşmak ya­saktır. Bu yasak Hac görevinin yerine getirilmesine olanak sağla­maktadır.

Kabe'nin etrafındaki kavimler haram aylara riayet ede­rek, Hac ibadetinin durmamasını, kendi çekişmelerinin kişileri Hacdan alıkoymamasını sağlamaktadırlar.

Hz. İbrahim'den sonraki nesillerdeki putperestler de Kabe'nin koruyucusu olarak kendileri­ni görmüşler, haram ayları bozarak da olsa kısmen uymuşlardır, Haccı bir ticaret kaynağı olarak değerlendirmişler ve haram aylara da ticaretlerini kurtaran bir unsur olarak riayet etmişlerdir. (8-En-fal Suresi 34, 35'ten ortak koşanların kendilerini Kabe'nin varisi olarak görmelerini anlayabiliriz.)

Haram aylardan bahseden 2-Ba­kara Suresi 194. ayetten iki ayet sonra Hacdan bahsedilmesinden, 2-Bakara Suresi 217'de haram aylarda savaşmanın büyük suç oldu­ğunun vurgulanmasından, Haccın yapıldığı bölgedeki Mescid-i Haram'a ulaşılmasının engellenmesinden bahsedilmesinden, 5-Maide Suresi 2'de haram ayın ve Hac ibadetindeki ihramın beraber anılmasından, yine aynı sure 97. ayette haram ayların ve Hacda zi­yaret edilen Kabe'nin beraber anılmasından bilinen Hac aylarının haram aylar olduğu anlaşılır. Zaten bu ayların haramlığı da Hacla ilintilidir.

Tevbe Suresi'nin 2. ve 36. ayetlerinden ise bu ayların arka arka­ya gelen dört ay olduğunu anlıyoruz. 2-Bakara Suresi 189. ayetten bu dört ayın Ay (kameri) takvimindeki "aylar" olduğunu anlarız. Ya­ni Hac art arda gelen dört ayda yapılan bir ibadettir. Bu dört ay ay­nı zamanda içinde savaşılmasının haram olduğu aylardır.

Bu ayların ilki "Hac Ay'ı" anlamına gelen "Zilhicce"dir. (Hac bu ayla başladığı için Haccın ilk ayının ismi Arapça'da Hac Ay'ı manasına gelen Zilhicce'dir.) 9-Tevbe Suresi 3. ayette haram ayların ilk günü olan, Hacc'ın da ilk gününe "Hac günü" isminin verilmesi bunu teyit et­mektedir.

Zilhicce ilk ay olunca Zilhicce'yi takip eden Muharrem, Safer ve Rabiul Evvel diğer hac ayları olmaktadır.

 Burada enteresan ek bir delile de değinmek istiyoruz. Rabiul-Evvel Ay'ı iki kelimeden oluşan birleşik bir kelimedir. Rabiul kelimesi dört, Evvel kelimesi ise ilk demektir. Bu aydan sonra Rabiul-Ahir Ay'ı gelmektedir ki bu ayın ismi Sonraki Dördüncü demektir. Rabiul-Evvel Ay'ı haram ay­ların dördüncü ve sonuncu ayı olduğu için bu ismi almıştır. Ay tak­viminin ilk Ay'ı Muharrem olduğu için, Rebiul-Ahir Ay'ı takvim sı­rasındaki dördüncü aydır. Bu da bu ayın isminin neden sonraki (Ahir) Dördüncü (Rabiul) olduğunu açıklar. Eğer ki Rabiül-Evvel'in haram ayların dördüncü ayı olduğu anlaşılmazsa, Rabiul-Ahir'in ne­den "sonraki" dördüncü anlamına geldiği açıklanamaz.

Bu da haram ayların Zilhicce (Hac Ay'ı) ile başlayıp, dördüncü ay olan Rabiul-Ev-vel ile bittiğini bir kez daha kanıtlamaktadır. Hac bu dört ayda yapı­labilen bir ibadettir.

 İnsanların birbirlerini ezip öldürmelerine yol açan mezheplerin insanların ölümüne yol açan Haccı tek aya sıkış­tırma uygulaması bırakılıp, Kuran'ın izahlarına dönülmelidir. Kuran 9-Tevbe Suresi 37. ayette haram aylarla oynanmasını kötü bir fiil olarak takdim etmektedir. Ama öğüt alan nerede!

( Dikkat edilirse 1nci görüş. İçinde Kurban bayramı olan Zilkade(hac ayı) ve öncesi 2ay olmak üzere toplamda 3 ayı; 2nci görüş ise Zilkade(hac ayı) ve sonrası 3 ay olmak üzere toplamda 4 ayı, hac için "Bilinen aylar" olarak kabul etmektedir. İkisinde de ortak kabul Zilkade olduğundan hac bu aya sıkıştırımaktadır. MKA.)


4.Hacda kavga, kötülüğe sapma, eşler arasında cinsel ilişki yok­tur. (2-Bakara Suresi 197) Hac kişinin davranışlarına dikkat ettiği, insanlarla bir araya geldiği bir ibadettir.


5.Hac ibadeti sırasında kişi kendisine helal olan bazı şeyleri de haram eder. (Eşlerin cinsel ilişkiye girmemesi gibi) Buna ihram de­nir.

Hacının ihramda olması budur. İhramın sözlük manasından anlaşılan da budur.

Fakat günümüzde belli bir elbiseye de ihram adı verilerek bu elbisenin giyilmesi farzlaştırılmıştır.

Kuran'da sözlük anlamı dışında başka bir ihram anlaşılmamaktadır. Eğer Allah, Hacda böyle bir elbisenin giyilmesini isteseydi, onun giyilmesi ge­reken bir elbise olduğunu söyleyerek, şüpheye meydan vermeden bunu açıklardı.

Böyle bir izahın olmaması ve bu kelimenin sözlük manasının, Kuran'daki anlatımla tam örtüşmesi yüzünden ihramın; belli bir süre içinde, belli şeylerin yasaklanması dışında bir manası olmadığını anlarız. İhram sırasında yasak olan şeylerin biri de avdır (5-Maide Suresi 95). Bu av bir tek kara avını kapsar, hacılar deniz avını yiyebilirler ve yapabilirler.


6.Kim ihram sırasında kara avı yasağını bilerek çiğnerse, ceza­sı öldürdüğü hayvanın bir benzerini Kabe'ye varacak bir kurbanlık yapmasıdır.

Bu benzer kurbanı adaletli iki kişi belirler. Av yasağını çiğneyen kişi bunun yerine yoksulları doyurarak veya onun dengi oruç tutarak bu yasağı çiğnemesinin kefaretini yerine getirebilir.
(5- Maide Suresi 95)


7.Umre, ziyaret etmek demektir. Haccın belli dönemde yapılmasına karşılık, umre her zaman yapılabilen bir ziyarettir. Hac da, umre de Allah için tamamlanmalıdır.(2-Bakara Suresi 196)

Yani siyasi propagandalar, menfaatler, köşe dönmeler, halkı kandırmalar değil,  Allah'ın rızası Haccın da, umrenin de şartı olmalıdır.

Bu ibadetleri yapmaları engellenenler kurban keser veya kestirirler.

Kurban yerine varıncaya kadar başlar traş edilmez. Hasta ya da başından rahatsız olan oruç tutarak, sadaka vererek ya da kurban keserek fidye yoluna gider.

Güvene kavuştuğunda Hacca kadar umre yapmak isteyen kolayına gelen bir kurbanı keser veya kestirir. Bunu bulamayan ise üçü Hacda, yedisi döndüğünde olmak üzere on gün oruç tutar.(Bu ailesi Mescid-i Haram'da olmayanlar içindir.)

Tüm bunlar 2-Bakara Suresi 196. ayette geçer.


8.Kurbanların üzerine Allah'ın adı anılır ve bunlardan yoksul­lara verilir ve yenir. (22-Hac Suresi 28) Hac ibadeti yapılırken kir­lerden arınılmalı, adaklar yerine getirilmelidir. (22-Hac Suresi 29)

Kirleri arındırmak genel bir ifade olduğundan birçok insanın buluş­ma yeri olan Hacda, her türlü hijyen kuralına dikkat etmek iyi olur. Mescid-i Haram'a saçların kısaltılmış, ya da traş edilmiş olarak gi­rilmesinden bahseden 48-Fetih Suresi 27. ayet de bu çerçevede de­ğerlendirilebilir.

Kabe'nin tavafı (çevresinde yürünmesi) böylece temiz bir şekilde yerine getirilecektir. (22- Hac Suresi 29)

Kabe'nin temiz tutulması, böylece Hac ibadetinin yapıldığı yerin de temiz ol­ması iyi olur. (22-Hac Suresi 26)


9. Arafat'tan ayrılıp topluca inilince Meşari Haram'da Allah'ı hatırlamak (zikir) lazımdır. Bu hatırlama Allah'ın bize öğrettiği şe­kilde olmalıdır. (2-Bakara Suresi 198)

Allah'ı nasıl hatırlayacağımı­zı (zikredeceğimizi), Allah bize Kuran'da öğrettiğine göre, bu hatır­lama faaliyeti de Kuran'a uygun olacaktır.


10. Sonra insanların topluca akın ettiği yerden akın edilip Al­lah'tan bağışlanma dilenmelidir. (2-Bakara Suresi 199)


11.Gerekli ibadetler bitince Allah'ı kuvvetli bir biçimde hatır­lamak (zikretmek) gerekir. (2-Bakara Suresi 200)


12. Sayılı günlerde Allah hatırlanır. İsteyen iki gün içinde işini bitirir, isteyen daha geniş bir zamana işini yayar. (2-Bakara Suresi 203)


13.Bakara Suresi 158. ayette Safa ile Merve'yi ziyaret etmenin bir sakıncası olmadığı söylenir.


Oysa Kuran'ın bu beyanına karşın bu iki tepenin arasında koşmanın farz olduğu mezhepçi uydurmacılar tarafından uydurulmuştur.

Yaşlı, sağlıksız birçok kişi farz olmayan bu zorlukla karşı karşıya getirilmiş, daha sonra bunların para karşılığı arabalar ve sedyelerle taşınması şeklinde yeni bir para kapısıyla birilerinin cebi doldurulmuştur.

Bu uydurmanın cep dol­durma hedefi için yapıldığı kanaatindeyiz. Bu ziyaret mecburi ol­mayan bir ziyarettir. Fakat ayetin ifadesiyle bir sakıncası da yoktur.


14.Şeytan taşlama diye bir faaliyetin Hacla hiç bir ilgisi yoktur. Kişilerin birbirini en çok ezdiği ve ölümlerin en çok olduğu yer, Hac ibadetine sokuşturulan bu uydurmanın yapılmaya çalışıldığı yerdir.

 Bu saçma uydurmanın atılması, Haccın dört aya yayılması ve Safa ile Merve arasında koşturmanın farz olmadığının gösteril­mesiyle, yani Hac ibadetinin de Kuran'daki aslına döndürülmesiyle, Hac insanları öldüren, perişan eden bir ibadet olmaktan çıkacak­tır.

 Hacerül Esved denilen taşın etrafında yapılan gariplikler ve bir taşı selamlamak için insanların birbirlerini ezmesi de Kuran'da yok­tur.

 Kadının tek başına Hacca gidemeyeceği de, kadının her türlü seyahat haklarını kısıtlayan, dine fatura edilmeye çalışılan, ama dinde yeri olmayan bir yalandır.

 Hacda güzel koku sürülemeyeceği, di­kişli elbise giyilmeyeceği de Kuran'da yer almayan ifadelerdir.

 Hacdan gelen veya başka bir yerden gelen zemzem suyu, koku, tak­ke, seccadenin özel sevaplar getireceği, kutsallığı şeklindeki izahlar da hep uydurmadır.


Temel prensibimiz olan Kuran'ın izahlarını baş üstüne koymak, geri kalan izahları çöpe atmak, Kuran'a göre, yani dine göre Haccın anlaşılmasını sağlayacaktır.


UYDURULAN DİN VE KUR'AN'DAKİ DİN E- KİTAPTAN ALINTILANMIŞTIR.

Selam...

​ T.C. / M. Kemal Adal 


11 Haziran 2017 Pazar

KURAN'DAKİ ORUÇ

UYDURULAN DİN KUR’ANDAKİ DİN. XXXVI. BÖLÜM - 14: KURAN'DA İNANÇ KONULARI, NAMAZ, ZEKÂT, ORUÇ, HAC -14
                             


T.                KURAN'DAKİ ORUÇ


Kuran-ı Kerim'in Bakara Suresi'nin 183,184,185 ve 187 numa­ralı dört ayetinde oruçla ilgili tüm bilgiler verilir.


 Bu dört ayeti in­celeyen kişi oruçla ilgili bilmesi gereken her noktayı öğrenir. Bu ayetler şöyledir:


183-      
Ey iman sahipleri! Oruç sizden öncekilerin üzerine yazıldığı gibi, sizin de üzerinize yazıldı. Umulur ki sakınırsınız.

184-      Sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta veya yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Zorlukla dayananlar, fidye olarak bir yoksulu doyurmalıdır. Kim gönülden bir hayır yaparsa, bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız bilirseniz sizin için daha hayırlıdır.

185-      Ramazan ayı ki; insanları doğru yola ileten, apaçık ve ayırt edici olan Kuran onda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya tanık olursa, onda oruç tutsun. Hasta ya da yolculukta olanlar tutamadığı gün sayı­sınca diğer günlerde. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bu, sayıyı tamamlamanız, sizi doğru yola ilettiğinden dolayı Allah'ı yüceltmeniz içindir. Umulur ki şükredersiniz.

187-       Oruç gecesi kadınlara yaklaşmanız helal kılınmıştır. Onlar sizin giysiniz, siz de onların giysilerisiniz. Al­lah sizin benliklerinize yazık etmekte olduğunuzu bilmiş, tövbelerinizi kabul edip, sizi bağışlamıştır. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdığı şe­yi arayın. Tan yerinde beyaz iplikle siyah iplik ayırt edilinceye kadar yiyin için, sonra da orucu geceye kadar tamamlayın...
2- Bakara Suresi 183, 184, 185, 187


 Arka arkaya gelen bu dört ayetten orucu öğreniyoruz. Bu ayet­leri incelersek oruç hakkındaki tüm bilgiyi öğrenmiş oluruz. Bu ayetlerin de ışığında orucu şöyle değerlendirebiliriz:


1-   Oruç Kuran'ın emrettiği, üzerimize yazılmış bir farzdır. (2-Bakara Suresi 183)


2-   Oruç Ramazan ayında tutulur. (2-Bakara Suresi 185) Rama­zan Kuran'ın indirildiği aydır ve oruç bu ayın günlerinde tutulur.

Ramazan, Ay takviminin bir ayıdır. Ay'ın hareketlerine göre belir­lenir. Ay'ın görünmesiyle başlayan bu ayın başlangıcını astrolojik hesaplarla aylar, hatta seneler önce bilebiliriz. Günümüzde bu ayın başlangıcını takvimlerle çok önceden ve çok rahat bir biçimde bil­diğimiz için Ay'ı gözetlememize gerek kalmamıştır. Günümüzde Ay ve Güneş tutulması gibi çok daha kritik gök olayları bile sene­lerce önceden, hem de nereden en iyi gözlemlenebileceğiyle bera­ber bilinmektedir.

Bazıları "Biz takvimlere itibar etmeyiz, Ay'ı gö­zetleriz, gök yüzünde Ay'ı gördüğümüz zaman, Ramazan ayı baş­lar" demişlerdir. Üstelik Ay'ı ilk görene ödüller de vaat edilince, ne hikmetse her sene takvimden bir gün önce Ay'ı gördüğünü iddia edenler çıkmış ve Müslümanlar'ın kimi Ramazan ayına bir gün ön­ceden başlamışlardır.

Son zamanlarda bu hatanın düzeltildiğini ve astronomiye dayalı hesabın geç de olsa bazılarınca da kabullenildiğini görüp seviniyoruz. Yoksa her sene Ay'ın görülmesinin müm­kün olmadığı bir gecede Ay'ı, ödül için bir gün önceden gördüğü­nü iddia eden birinin çıkması yine devam edecekti. İnşallah artık bu komediye son verilir ve bilimden yararlanmanın Allah'ın bir rah­meti olduğu anlaşılır.


3-        Hastalık, ya da yolculuk sebebiyle oruç tutamayanlar tutama­dıkları günlerin sayısı kadar başka günlerde oruç tutarlar.(2-Bakara Suresi 184)

 Buna karşılık orucunu kasten bozanın arka arkaya 61 gün oruç tutması gerektiği uydurma hadis ve mezheplerin bir iza­hıdır, Kuran'da böyle bir izah geçmez.


 Kuran'da,

Hacla ilgili bazı eksikliklerde orucun fidye olarak tutulması (2-Bakara Suresi 196),

Yanlışlıkla ölüme sebebiyet verip, köle affetme cezasını yerine geti­remeyenlerin iki ay kesintisiz oruç tutması (4-Nisa Suresi 92),

Ye­min bozanların kefaret olarak oruç tutması (5-Maide Suresi 89),

Hacda avlanma yasağını çiğneyenin kefaret olarak oruç tutması (5-Maide Suresi 95),

Hanımlarını cahiliye adetlerinde olduğu gibi ana­sı, kız kardeşi gibi yakın akrabası ilan edip, boşanmaya kalkmanın cezası olan köle azadını yerine getiremeyenlerin, kesintisiz iki ay oruç tutması geçer (58-Mücadele Suresi 4).

 Görüldüğü gibi Kuran, bazı suçların cezasında orucun, suçun dünyevi bir karşılığı olarak tutulmasını söyler. Tüm bu detayları veren Allah, orucun kasten bozulmasının iki ay kesintisiz oruç tutma gibi bir cezası olsaydı, bu­nu da açıklardı. Madem ki açıklamamıştır; böyle bir ceza yoktur.

 Yukarıdaki suçları incelersek, bu suçlardan kiminin oluşma ihtima­li binde birden bile az bir ihtimaldir. İnsan hayatında olma ihtima­li bu kadar az olan şeyleri açıklayan Allah'ın, kişilerin kasten oruç bozması gibi olma ihtimali çok daha yüksek olan bir olayın özel bir cezası olması gerekseydi, bunu açıklamamış olması hiç mümkün müdür?


4-            Oruca zorlukla dayananlar bir yoksulu doyuracak kadar fidye verirler. (2-Bakara Suresi 184)

 Bazı mezhepçiler "zorlukla dayan­ma" ifadesini yaşlılık, iyileşmeyen hastalık gibi ifadelerle sınırlama­ya çalışmışlardır. Bu şekildeki yorumlar, Allah'ın ifadesini şahsi gö­rüşle sınırlamaya çalışmanın bir ürünüdür.



Eğer gerekseydi Allah kendisi bu sınırlamayı yapardı. Allah oruca zorlukla dayananların, bir yoksulu doyuracak şekilde fidye vermelerini öngörmüş ve zor­lukla dayanmaya bir kayıt getirmemiştir.

Herkes 2-Bakara Suresi 186. ayetinde belirtildiği gibi Allah'ın bize yakın olduğunu unutma­dan değerlendirmesini yapacaktır.

2-Bakara Suresi 185. ayetin so­nundaki oruç tutmanın bizim için daha hayırlı olduğu göz önünde bulundurularak "zorlukla dayanma" ifadesi değerlendirilir.

Yoksu­lu doyurmak isteyenlerin, yoksulu neyle, ne kadar, kaç öğün doyu­racakları hususlarını belirlerken aynı ayetteki "Gönülden hayır ya­panın kendisi için hayırlı olacağı" ifadesini göz önünde bulundurul­masında fayda vardır.


5-            Orucun vakti tan yerinin ağarmasıyla başlar.

Bu vakitte (tan yerinde) siyah ipliğin beyaz iplikten ayrılması ifadesi açıklanırken; tan yerinde beyazlığın, ufukta yatay uzanan bir ip gibi görülmesinden dolayı, tan yeri ağarmasına ip dendiği söylenir.

Ayrıca kimileri Arapça'daki "hayt (ip)" kelimesinin mecazen renk anlamında kullanıldığını söylerler. Bu açıklamalarla ve "sizce" ifadesiyle, orucun başlangıç vaktinin tan yerinin hemen başı değil, aydınlık ve karanlığın birbirinden seçilebildiği zaman olduğu söylenmiştir.

 Şimdiki takvimlerde orucun başlangıcı tedbiren tan yerinin hemen başı olan ilk ışık belirtileriyle başlamaktadır. Yani bu izahlara göre orucun başlangıcında bir miktar daha esneklik olduğu düşünülebilir.

 Oru­cun süresi geceye dek devam eder. Kuran'da günün gece ve gündüz diye iki kısım olduğunu görüyoruz. Orucun bitiş zamanı gecenin başı yani gündüzün sonudur. (2-Bakara Suresi 187)


6-Oruç gecesi kadınlara yaklaşabileceğimiz söylenir. (2-Bakara Suresi 187)

Yaklaşma kelimesi mecazi anlatımlı bir kelimedir. Ka­dın erkek cinselliği için aynı şekilde de "beraber olma" gibi deyimler kullanılmakta, bu deyimle cinsel ilişki kastedilmekte­dir.

Yine 2-Bakara Suresi 187. ayette orucun başlangıç vaktine ka­dar yiyebileceğimiz ve içebileceğimiz söylenir.

 Böylece orucu oluş­turan üç unsur olan: 1- Yememe 2- İçmeme 3- Cinsel ilişkiye gir­memenin, oruç vaktinde yerine getirilmesi anlaşılır.

Belirtilen za­man dilimi içinde bu üçünün yapılmamasıyla oruç gerçekleşir. Oru­cun bitiş vakti olan gecenin başlangıcından sonra bunlar serbesttir.

 Kan vermenin, kusmanın, küfretmenin, kavga etmenin orucu boz­duğu şeklindeki izahlar uydurmadır. Orucu oluşturan unsurlar bel­lidir. Yeme, içme ve cinsel ilişki dışında hiçbir şey orucu bozmaz.



Görüldüğü gibi Kuran'ın anlattığı oruç, Kuran'ın bu dört aye­tinde açıklanmıştır. Bu ayetler dışında oruçla ilgili izahlar gereksiz­dir. Oruç adına ne anlaşılacaksa bu dört ayetten anlaşılmalıdır.




UYDURULAN DİN VE KUR'AN'DAKİ DİN E- KİTAPTAN ALINTILANMIŞTIR.

Selam...

​ T.C. / M. Kemal Adal