İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

25 Mayıs 2018 Cuma

PEYGAMBERLERE NE GEREK VAR? TOPLUMLARIN PEYGAMBERLERİ KİMDİR? (Güncel)


Bu Blokta İlk Yayın tarihi: 15 Şubat 2016 Pazartesi

PEYGAMBERLERE NE GEREK VAR? TOPLUMLARIN PEYGAMBERLERİ KİMDİR?




 Bizim uğrumuzda didinenleri biz, yollarımıza elbette ulaştıracağız. Allah, güzel düşünüp güzel davrananlarla mutlaka beraberdir.(29/Ankebut/69)



BİR ANEKDOT: PEYGAMBERLERE NE GEREK VAR?

N. Fazıl Kısakürek (başka biri de olabilir, lakin kesinlikle "fazıl"- faziletli, erdemli- bir kişi olmalı... MKA),  vapurla Karakköy'e geçerken yanına (felsefeye düşkün) biri yaklaşıp "üstat" diye sormuş:

"Peygamberlere ne diye gerek duyuldu? Biz kendimiz de yolumuzu bulabilirdik."

N. Fazıl, okuduğu kitaptan başını kaldırmadan:

"Ne diye vapura bindin ki, yüzerek geçsene karşıya" cevabını vermiş.


TOPLUMLARIN PEYGAMBERLERİ (NEBİ VE / VEYA RESULÜ) KİMDİR?


 *33/40: HZ. MUHAMMED ALLAH'IN RESULÜ VE NEBİLERİN SONUNCUSUDUR:


Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; O, Allah'ın resulü ve nebilerin sonuncusudur. Allah her şeyi gereğince biliyor. 33/40.


 Nebi ve Resul, Kuranda geçen Arapça özgün kelimelerdir / lafızlardır. Anlamları farklıdır.

Nebi: Allah'ın (kendisine kitap indirilmiş) habercisidir. Başka bir ifade ile Nebi: Allah'ın, kendisine indirdiği kitaptaki mesajını getiren elçisidir. Nebilerin (Allah'ın habercilerinin) hepsi, aynı zamanda resuldür (Allah'ın mesajını getiren elçisidir). Çünkü Allah'ın indirdiği Vahiy Kitaplarının hepsi, tahrif edilmemiş halleriyle şüphesiz Allah'ın (toplu / bütün) bir mesajıdır.


Resul: Allah'ın Mesajını getiren elçisidir. Resulün getirdiği Allah'ın mesajı, kendisine indirilmiş bir vahiy kitabının mesajı olabileceği gibi, kendisinden evvel olan bir nebiye indirilmiş bir vahiy kitabının mesajı da olabilir. Bu sebeple Resullerin (Allah mesajını getiren elçilerin) hepsi, aynı zamanda Nebi ( Allah'ın Habercisi / Allah'ın kendisine kitap indirdiği elçisi) değildir.


Resullerin (Allah'ın elçilerinin) sadece bir kısmı (ki kendisine kitap inmiş olanları),Nebidir (Allah'ın habercisidir / Allah'ın, kendisine indirdiği kitaptaki mesajını getiren elçisidir.)

 Türkçe çevirilerde kullanılan,
 (Farsça ve Tanrı tarafından bir dini veya dini öğretiyi yaymakla görevlendirildiğine inanılan kişi anlamında)  Peygamber kelimesi ise, elçi melek Cebrail vasıtasıyla kendisine Allah'ın vahiy (Kitap)indirdiği resulleri (ki bunlar nebidir) demektir. 

 Nebilerin hepsi, aynı zamanda resul olduğundanTürkçe çevirilerde Peygamber kelimesi, bir resul/elçi için kullanıldığında, Kuran'da bahsi geçen o resulün / elçinin, aynı zamanda nebi olan resullerden / elçilerden olması gerekir. Bu sebeple Resul / elçi meleklerin hiçbiri, nebi / peygamber değildir. 
MKA

**33/40: HZ. MUHAMMED ALLAH'IN BİR RESULÜDÜR. RESULLERİN SONUNCUSU DEĞİLDİR.


 Hz. Muhammed, son nebi (peygamber)dir ama son resul (elçi) değildir.

Bütün insanlığa gönderilmiş ( Bak: 6/19; 7/157-158; 21/107; 34/28; 62/2-4) bir peygamber (nebi) olan Hz. Muhammed, son peygamberdir. Çünkü o, nebilerin  (kendisine kitap verilen Allah elçilerinin / Allah Habercilerinin) sonuncusudur. 

Allah, Hz. Muhammed' e indirdiği vahiy kitabı Kur'an  ( ki Bak: Kuşku, çelişki yoktur onda: 2/2; 10/32 ve Bütün Âlemler için bir uyarıcı, bir öğüt, bir Zikir'dir: 25/1; 68/52; 38/87)ileİslam'ı son din (bak. 3/85; 5/3) olarak bildirmiştir. Artık kitap inmeyecektir. 

 Bu sebeple, Son Nebi (peygamber) olan Hz. Muhammed'in ölümü ile Allah'ın Cebrail vasıtasıyla kitap indirdiği Vahiy Kanalı kapanmıştır. 

Ama her topluma (Bak: 10/47; 16/36; 17/15; 28/59; 35/24; + Ayrıca Bak: 25/51)Allah'ın Hz. Muhammed' le duyurduğu dinini (İslam / Allah'a teslim olmak) ve Kur'an Mesajını, Arapça ve / veya kendi toplumlarının dilleriyle ulaştıracak olan, o toplumların kendi dilleriyle konuşan (Bak: 14/4.) bir resulü (Resul Kur'an ve Kur'an'ın Elçileri / Kur'an'ı ana dilde duyuran Kur'an Müminleri / İnananları / bağlıları), kıyamete kadar her çağda var olacaktır.

Çünkü Allah, Resul Göndermedikçe Azap Etmez ve Uyarı / Hatırlatma Olacaktır. Bak: 17/15; 26/208-209.

Ayrıca bizzat Kur'an ve Kur'an'ın anadile çevirileri de Allah'ın resulleridir.Resulün resulleri de resuldür ve dileyeni / dilediğini, hidayete ulaştıran sadece ve yalnız Allah'tır.

'Allah'a giden yollar, canlıların aldığı nefesler adedincedir.'
MKA.
BU ÇERÇEVEDE:

 1.  Peygamber (nebi ve / veya resul) lerin hepsi, yaşadıkları / yaşatıldıkları çağda, içinde bulundukları toplumun  / ümmetin  / milletin, doğru yolu göstereni ve rehberi / önderi / lideridir. 

 “…Her topluluk için doğruyu ve iyiyi gösteren bir önder vardır.” (13/Rad/7) 

ve kim ne derse desin, bütün önderler / liderler / peygamberler sadece bir uyarıcıdır ve bütün toplumlar için (asıl) yol gösterici Allah'tır.


2.  Peygamberler (nebiler ve / veya resuller) , sadece isimleri Kur'an'da yazılı olanlardan ibaret değildir  (4 /Nisa /164; 40/Mümin/ 78).

          a.  Allah  “her topluma / millete/ ümmete"  bir "resul"  görevlendirmiştir (16 /Nahl/36).

          b.  Görevlendirdiği her resulü de "ancak kendi toplumunun diliyle"  göndermiştir (14/İbrahim/14).

         c.  Ve yüce Allah: "Kim yola gelirse kendisi için yola gelmiş olur. Sapıtan da kendi aleyhine sapıtmış olur. Hiçbir günahkâr, bir başka günahkârın yükünü taşımaz. Ve biz, bir resul göndermedikçe azap edici değiliz “ ( 17/İsra/15) diyerek yol ve yasasını da bildirmiştir.


3.  Bu ayetleri anlamından çıkarım olarak:  Allah kıyamete kadar“her topluma / millete/ ümmete, kendi toplumunun diliyle konuşan  bir "resul" gönderecek ve böyle bir resul göndermedikçe de azap etmeyecektir”. Çünkü:

         a.  Allah'ın sözü / vaadi,  haktır / gerçektir; asla değişmez. (24/Nur/55; 35/Fatır/5; 17/İsra/77)

         b.  Hz. Muhammed  “…Allah'ın resulü ve nebilerin sonuncusudur.” (33/Ahzap/40) ayetinin anlamı, Hz. Muhammed’in de “Allah’ın resullerinden bir resul / elçilerinden bir elçi“  ve “nebilerin sonuncusu “ olduğudur.


4.  (33/Ahzap/40) ayetinin anlamı / manası, Kur’an’ın bütünsel mesajı içinde “muhkem” dir / açıktır, sağlamdır.


          a. Ayet, açık ve net olarak: “ Allah’ın Resullerinden / Allah’ın mesajını ileten elçilerinden, bir resul / elçi olan” Hz. Muhammed’ in ölümüyle:  Sadece, “Nebilik / kendisine elçi melek Cebrail vasıtasıyla kitap indirilme / Risalet (Allah Tarafından bir insanın, peygamberlik ile görevlendirmesi) son bulmuştur” anlamında olup;  bu ayette Hz. Muhammed’in, “son resul / resullerin sonuncusu” olduğu ifade edilmemektedir.


           b. Bütün insanlara / insanlığa bir müjdeci ve uyarıcı” (34/Sebe/28) ve “Âlemlere rahmet” (21/Enbiya/107) bir Peygamber olarak Hz. Muhammed:  


                               (1). Resulullah / Allah’ın mesajını getiren bir elçisi;  

                               (2). Nebiyullah /  Kendisine Kitap (Kur’an) verilen nebi / Allah’ın bir habercisi ve

                               (3). Hatemülenbiya / Nebilerin ( Kendisine kitap indirilerek Allah tarafından görevlendirilen peygamberlerin ) sonuncusudur.

          c. BU BAĞLAMDA HZ. MUHAMMED, DİLİ / LİSANI NE OLURSA OLSUN, DUYURUP TEBLİĞ ETTİĞİ KUR’AN’IN KIYAMETE KADAR ULAŞTIĞI HER TOPLUMUN / MİLLETİN / ÜMMETİN DE (İNANIYORLARSA) NEBİSİDİR = PEYGAMBERİDİR.


5.  Son resul değil, son nebi olan Hz. Muhammed’e indirilen Kitap Kur’an’dır ve Kur’an, Allah’ın vahyettiği Kitapların da sonuncusudur. Allah kıyamete kadar elçi melek Cebrail vasıtasıyla başka “Kitap” indirmeyecektir. Çünkü:


          a.  “Allah katında din İslam'dır” (3/Ali İmran/19) ve İslam, son dindir: ” Kim İslam'dan / Allah'a teslim olmaktan gayrı bir din ararsa artık o, ondan asla kabul edilmeyecektir” (3/Ali İmran/85).


          b.  Allah kıyamete kadar bütün insanlık için, “din olarak İslam'ı / Allah'a teslim olmayı seçmiş; dinini kemale erdirmiş, üzerimizdeki nimetini tamamlamıştır” (5/ Maide/3). Elçi melek Cebrail vasıtasıyla  yaptığı “vahiy” kanalını kapatmıştır.


 6.  İnsanlar “Sorumlu varlık” olarak yaratılmışlardır. Ahiret’te, yaratılanların hiçbiri hariç olmaksızın bütün insanlar, Allah tarafından “kendilerine elçi gönderilenler ve gönderilen elçileri de dâhil olarak mutlaka hesaba çekilecektir” (Bakınız: 7/6-9;18/47-49;19/94-95; 20/111-112.)


            a. Biz, uyarıcıları olmayan hiçbir kenti / uygarlığı helâk etmemişizdir. Uyarı / hatırlatma olacak! Biz zalimler değiliz.” (22/Şuara/208-209)Buyuran; “Hiç kuşkusuz, o zikiri / Kur'an'ı biz indirdik, biz; her hal ve şartta onu muhakkak koruyacak olan da biziz.” (15/Hicr/9) güvencesiyle, “Hepiniz bundan sorumlu tutulacaksınız / bundan hesaba çekileceksiniz” (43/Zuhruf /44) uyarısı ile indirdiği son kitap olan Kur’an’ı, yüce Allah, son nebiden sonrası kıyamete kadar yaratacağı tüm insanlara da, kendisinin mesajını ileten bir resul (elçi) olarak lütfetmiştir /görevlendirmiştir.


            b. Kur’an, “Bütün âlemler için, bir ‘uyarıcı’ (25/Furkan/1); ‘bir öğüt’ (68/Kalem/52); ‘bir zikir’ dir” (38/Sad/87).


            c. KUR'AN, KIYAMETE KADAR ULAŞTIĞI / ULAŞACAĞI HER TOPLUMUN / MİLLETİN / ÜMMETİN DE RESULÜDÜR / ELÇİSİDİR(Bakınız: 3/101; 5/15; 11/1-3; 14/1; 27/2,77, 32/3; 34/6; 42/52; 51/50-51; 65/11.)


7.  Resul olan Kur’an’ın orjinali Arapçadır ve Arapça bilen herkese resuldür, Allah’ın Mesajını Arapça bilenlere iletebilir. Arapça bilmeyenler ve manasını anlamadan Arapçasını “oku” yanlar, sadece onun resul olduğunu kabul etmekle, Allah’ın mesajını alıp anlamış olamazlar ve sorumluluklarının da bilincine varamazlar.

         a.  Her sözü hak ve asla değişmez / değiştirilemez olan yüce Allah “Ve biz, bir resul göndermedikçe azap edici değiliz “ ( 17/İsra/15) diyerek,  görevlendirdiği her resulü de "ancak kendi toplumunun diliyle"  (14/İbrahim/14) göndermiş olduğuna göre, Arapça orjinal Kur’an’ın resullük görevini yapabilmesi, ancak ulaştığı /ulaşacağı toplumun diline çevrilmesiyle mümkündür.


         b.  BU SEBEPLE, HER ÇAĞDA VE ZAMANIMIZDA, KUR'AN’IN ANA DİLDE DOĞRU ÇEVİRİLERİ /  MEALLERİ DE,  KIYAMETE KADAR, ULAŞTIĞI O DİLİ / LİSANI KONUŞAN TOPLUMUN / MİLLETİN / ÜMMETİN RESULÜDÜR / ELÇİSİDİR.    


8.  Hz. Muhammed ölmüştür ve rabbine / Refîk-i a'la'ya, yüce dosta kavuşmuştur. Zamanımızda ve kıyamete kadar o, Arapça bilsin - bilmesin / Arapçayı anlasın – anlamasın, bütün müslümanların inandığı indirilmiş “kitap” olan, Allah mesajı Kur’an’ın indirildiği peygamberidir. Başka peygamber de gelmeyecektir, boşuna başka peygamber arayıp sormayın.

           a. Zamanımızda toplumumuzun resulü olarak, Kur’an’daki Allah’ın mesajını anadilimizde bize iletebilen yazılmış “Kur’an Mealleri” varken ve onu “oku” yarak doğrudan Allah’ın mesajına ulaşabilirken, aklını işleten samimi “Mümin ve Müslim”lerdenseniz,  başka aracılar (şeyhler, şıhlar) da aramayınız, Allah’tan başkasından medet ummayınız.

           b. Ey Ehlikitap! Resullerin arası kesildiği bir sırada resulümüz size geldi; ayan-beyan açıklamalarda bulunuyor. "Bize ne müjdeci geldi ne uyarıcı" demeyesiniz. İşte müjdeci de geldi size, uyarıcı da. Allah her şeye kadirdir. “(5/Maide/19)

           c. İşte sana o Kitap! Kuşku, çelişme, tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur o, korunup sakınanlar için.” (2/Bakara/2)


9.  Tüm seçim ve tercihlerimizde, Allah’ın bize verdiği aklımızı kullanalım, daima haktan, haklıdan ve mazlumdan yana olup; zalime ve zalimin zulmüne, her türlü haksızlığa da karşı çıkalım: 


 Şu bir gerçek ki, Allah size emanetleri, onlara ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah size bu şekilde ne güzel öğüt veriyor. Allah Semî'dir, çok iyi duyar; Basîr'dir, çok iyi görür.” (4/Nisa/58)


 10.  Lütfen Dikkat ediniz: 

“O yaman aldatıcı, o çok gururlu, sizi sakın Allah ile aldatmasın.” (35/Fatır/5) 


Selam...

18 Mayıs 2018 Cuma

"KUR'AN'DAKİ İSLAM" ve "ÇIPLAK UYARI" - YAŞAR NURİ ÖZTÜRK

Bu Blokta ilk yayım tarihi: 10 Mayıs 2017 Çarşamba


"KUR'AN'DAKİ İSLAM" ve "ÇIPLAK UYARI" - YAŞAR NURİ ÖZTÜRK

YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
(Allah Rahmet eylesin, ruhu şad olsun İnşallah.)

UYDURULAN DİN, KUR'AN'DAKİ DİN. XIV. BÖLÜM: MEZHEPLER' DEN ALINTIDIR.



D.               MEZHEPLERDEN KURAN'IN İSLAMI İLE KURTULURUZ.



Mezhep taklitçiliğinin dine verdiği zararları Yaşar Nuri Öztürk "Kuran'daki İslam" kitabında şu şekilde açıklamaktadır:

"Allah adına yalan uydurmanın bir yolu da mezhepleri din haline getirmek olmuştur.

 Mezhepler birer din, mezhep imamları tenkit üstü birer Peygamber haline getirilince İslam adıyla ortaya konan karışımın kaçta kaçının Allah'a, kaçta kaçının şuna buna ait olduğunu belirle­mek, halk kitleleri için imkan dışına çıkar ve bu durum din adı al­tında bir kaosu insanlığın başına musallat eder.

 Aradan yüzlerce yıl geçmesine, insanlık boyut değiştirmiş olmasına rağmen hiç kimse bu eskimiş ve bir kısmı komedi haline gelmiş yorumlara dokunamaz. işte zulüm ve Allah'a iftira budur.

 Bu zulüm yüzündendir ki gerçek İslam bilginleri, samimi din görevlileri Allah'ın saf ve berrak Kuran dinini yüzyılımızın insanına olduğu gibi anlatmaya kalktık­larında sadece zorluklarla değil engeller, iftiralar ve suçlamalarla karşılaşabilmektedirler.

 Çare Kuran'a gidişimizi engelleyen bütün putları, patentlerine bakmadan devirmek ve hükmü yalnız ve yalnız Allah'a bırakmaktır.

 Buna karşı çıkanlar, görünüşte dini kabul ettik­lerini söyleseler de inkârcıdırlar. Çünkü ak ve berrak din yalnız Al­lah'ın tekelindedir (39-Zümer Suresi-3). Ve bu tekelden rahatsız olup Allah'ın hüküm yetkisine şu veya bu şekilde karışanlar, Allah'a karşı gelmiş olurlar."


E.                 ÇIPLAK UYARI



Kitaplarında mezheplerin oluşturduğu İslam’ın, Kuran'ın dini­nin önünde oluşturduğu engeli gören Yaşar Nuri Öztürk "Çıplak Uyarı" kitabında devşirme dinin kaosu başlığıyla somut örnekler vererek mezheplerin oluşturduğu felaketişöyle anlatır:

 "Sıkıntı, Al­lah'ın dini ile Allah'a fatura edilen devşirme dinin karıştırılmasın­dan kaynaklanıyor.

 Allah'ın dini bizzat Allah tarafından İslam diye adlandırılan ve apaçık, kuşkusuz, detaylı bir kitapla insanlığa öğre­tilen dindir. Kaynağı Kuran, tebliğcisi Hz. Muhammed'dir bu di­nin. Kuran'daki İslam’dır bu.

Devşirme dine gelince onun kaynağı tek olmadığı gibi kitabı ve tebliğcisi de tek değildir. O, Kuran'daki İslam’ın tevhidine karşı bir şirket dinidir. Kitabı birkaç tane, önde­ri birkaç tane, hatta ümmeti birkaç tanedir. Bir tür anonim şirket gibidir.

Bunun içindir ki devşirme dinde birlik ve ahenk yerine tef­rika ve kaos vardır.

Devşirme dinin tüm rahatsızlığı, ondaki hüküm kaynağının tek olmayışıdır.

Devşirme dinde tam bir otorite boşlu­ğu vardır. Ona göre, buna göre, falancanın kavlince, filancanın ri­vayeti mucibince, üstadın beyanına göre, hazretimizin fermanı ge­reğince v.s. devşirme dini bir yamalı bohça haline getirmiştir.

Al­lah'ın dinindeki: Hüküm Allah'ındır. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir. (5-Maide Suresi-44,45, 47,50) ilkesi saf dışı edildiği için bu şirket dinin ortaya koyduğu tab­loda hakim özellik didişme ve bozgundur.

Bu bozgunda hüküm yet­kisinin mezhepler, hizipler, gruplar, partiler, tarikatlar ve daha bil­mem neler tufanında kime veya kimlere ciro edildiği belli değildir. Bunun içindir ki bu tufanda aynı din kimliğini taşıyanların aynı ni­yetle icra ettikleri aynı fiil, şirketin bir elemanına göre sevap olur­ken, bir başka elemanına göre büyük günah olabilmektedir.

 İki va­tandaşımız, bir gazetede din adına verilmiş bazı fetvaların kupürle­rini de ekledikleri mektuplarında, bu fetvaları değerlendirdikten sonra soruyorlar.

Bu nasıl şey? Allah'ın dinine fatura edilen bu fet­vaların bazılarını Allah'ın dinini tenzih ederek dikkatlerinize sun­mak istiyorum:

Namazda Ettehiyyat okunurken Şafiler'in şehadet parmağını kaldırması sünnet, Hanefilerin kaldırması ise bazılarına göre mekruh, bazılarına göre harammış. Bu bakımdan, Hanefiler'in Ettehiyyat okunurken parmak kaldırmamaları gerekirmiş.

 İfadeye konulusu bile bir kaos sergileyen bu fetvanın vermek istediği aca­yiplik şudur:

Aynı dinin iki mensubu aynı kitabın buyruğu olan bir ibadeti icra ederken aynı duayı okuyorlar ve o duanın aynı yerinde şehadet parmaklarını kaldırıyorlar. Gel gör ki, bunu yapmakla biri sevap kazanıyor, biri haram işliyor, yani büyük günaha giriyor. Ve bunun adı İslamiyet oluyor, öyle mi?

 Şu fetvayı da bir okuyucunun sorusuna verdikleri cevaptan izleyelim:

Dişlerinde dolgu veya kap­lama olan kişiler eğer Hanefi mezhebinde iseler onların gusül (boy) abdestleri geçersizdir. Başka mezhepten iseler problem yok.

Bu fet­vanın önümüze koyduğu gerçek şu:

Allah'ın kitabı Kuran'a bağlı ol­duğunu istediği kadar söylese de, eğer bir insan yakasını Hanefi keyfine kaptırmışsa, dişlerini doldurtamaz, kaplatamaz. Aksi halde ömür boyu cenabet gezmiş olur. (Kıldığı namazlar da geçersiz olur)

Yok eğer her nasılsa Şafii kampına kapılanmışsa sorun yok dişlerini doldurtabilir, kaplatabilir.

 Şimdi sormak lazım:

Dinin temel ama­cından biri nefsi yani insanın varlığını, sağlığını korumaktır. İnsa­nın kendisini tehlikeye atmaması ise Kuran'ın emirlerinden biridir.

Şimdi Müslüman, bu temel emirlere uyarak sağlığını korumak için dişlerini doldurtma, kaplatma yoluna mı gitsin, yoksa mezhep hatı­rı için Kuran'a ters düşmek veya ömür boyu cenabet gezmek şıkla­rından birini mi seçsin?

Hayır efendim, Şafii olup kurtulsun diyor­sanız, o zaman Hanefilik sıkıntısıyla cebelleşmek niye?


Peki bütün bu hengameye dalmak yerine tek ve dosdoğru yolu çizen Kuran'a bağlı kalsak ne kaybederiz?

Bizzat Kuran'ın sorduğu gibi: Allah, ku­luna kafi gelmiyor mu?

Diyeceksiniz ki Kuran'da diş doldurtmakla ilgili hiçbir bahis yoktur. Peki öyle ise, size ne oluyor da Allah'ın di­nin kaynağı yaptığı kitaba koymadığı bir şeyi din bünyesi içine çe­kip ikinci bir ilah gibi insanın karşısına buyruklar, tartışmalar çıka­rıyorsunuz?

Allah bazı şeyleri eksik mi bıraktı da siz düzeltiyorsu­nuz?"