İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

28 Ekim 2018 Pazar

CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMASI ve 'MÜSLÜMANLARIN MİLİTAN LİDERİ'



“Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.”
 - ATATÜRK


“Ne Mutlu Türküm Diyene” diyen ve diyebilmekten onur duyan; "Türk İstiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek" te azimli ve kararlı olan, Aziz Türk Milleti’min Cumhuriyet Bayramı’ nı kutluyorum.

Başta Türkiye Cumhuriyeti’ nin kurucusu Halaskar Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silâh arkadaşları olmak üzere, canları ve kanlarıyla bu toprakları vatan yapıp, bize emanet eden tüm şehit ve gazilerimizi, minnet, saygı, ibret duygularımla ve rahmet dileklerimle anıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünüp parçalanmadan, Türk bayrağı altıda, yekpare bir ulus devlet olarak, milletçe nice bayramlarımızın çok daha coşkulu ve mutlu kutlanma imkanlarını ebediyen sağlamasını, Allah’tan niyaz ediyorum.

Tüm Şehitlerimizin ruhları şad, mekânları da cennet olsun İnşallah.

M. Kemal Adal


'MÜSLÜMANLARIN MİLİTAN LİDERİ'Nİ TANIYALIM!

 
Yaşar Nuri Öztürk
01 Eylül 2008

O günlerde Mustafa Kemal’e bir unvan da Müslümanlar tarafından verilmiştir:

‘İslam’ın halaskârı Gazi’

Halaskâr, kurtarıcı demek.

Atatürk’ün ‘kurtarıcı’ unvanı, dinci iftiracıların söyledikleri gibi, sonraki zamanlarda ‘Atatürk’e tapan bazı dalkavuklar’ın verdiği bir unvan değildir. Elinde tüfek, koltuğunun altında seccade, kurtuluş mücadelesi veren Müdafaa-i Hukuk öncülerinin ‘Allah tarafından teyit edilmiş komutan’larına verdikleri unvandır.

O günlerde, Müslüman kadınlar, İzmir’e giren ‘Halaskâr Gazi’nin çizmelerini, şükranlarını göstermek için diz çöküp ayaklarına kadar eğilerek siliyorlardı. Ve tam o sırada gözlerinden akan yaşlar ‘Halaskâr Gazi’nin çizmelerinin üstüne dökülüyordu. (tabloyu, Halide Edip naklediyor) Çünkü o kadınlar, işgal paryalarının ne demek olduğunu ve Halaskâr Gazi’nin onları nelerden kurtardığını yaşayarak öğrenmişlerdi.

O günleri bu millete unutturdular. O günleri Müslüman kadına unutturdular.

Evet, o günleri ve o günlerin Halaskâr Gazisi’ni unutturuyorlar.

Çünkü işbirliği yaptıkları emperyalist kodamanlar böyle istiyor.

O günler unutuldu.

O günler, anamıza-avradımıza Haçlı paryaların musallat olduğu günlerdi. Süleymaniye Camii’nin minaresine haç takılmak üzere hazırlık yapıldığı günlerdi.

‘Müslümanların militan lideri’, işte o günlerin Türkiyesinden, topraklarında yüz bin minarenin yükseldiği bugünkü Türkiye’yi yarattı. Ne yazık ki, bu yüz bin camiyi, Müslümanların militan liderini İslam dışı göstermek ve onun mirasını yok etmek için kullanmaya kalkan ‘haçlı ile işbirliği yapmış fesat dincileri’ o günleri unutturuyorlar.

Milletin beyni oyulup o günlere ait kısımlar kazınıyor.

O günleri en iyi bilenlerden biri olan ve Şu Çılgın Türkler kitabını yazan Turgut Özakman, 30 ağustos akşamı, Mustafa Kemal Türkiyesi’nin ‘en büyük’ kanallarında değil, ‘kıyıda-köşede kalmış’ bir kanalında konuşma imkânı buluyor.

‘Müslümanların Militan lideri’, tarihin en namussuz nankörlüklerinden birine maruz bırakılıyor.

‘Müslümanların Militan Lideri’ni bu ülkenin çocuklarına tanıtmadılar, sadece dayattılar.

Dayatılan kişi ve kavramlar ne kadar değerli olurlarsa olsunlar, ürküntü ve soğukluk yaratırlar.

Bu gerçeği bilen ve ‘Müslümanların Militan Lideri’nden rahatsız olan iç ve dış odaklar Müslüman çocuklarına ‘Müslümanların Militan Lideri’ni ‘olmasa da olur’ türünden biri gibi tanıtmak istiyorlar.

Hayır! ‘Müslümanların Militan Lideri’ olmasa da olur türünden biri değildir. Bunu bütün dünya er geç anlayacaktır ama gecikmenin faturası insanlık için de Türkiye için de çok ağır olacaktır.

‘Müslümanların Militan Lideri’ni anlatmak yerine dayatanlar, bu dayatmayla bir yandan ‘kof Atatürkçüler’ ile ‘tören Atatürkçüleri’ni afsunlayıp kandırdılar, bir yandan da ‘Müslümanların Militan Lideri’nin o muhteşem mirasının altını oydular.

‘Müslümanların Militan Lideri’ne, Müslümanların düşmanı olanlar tuzak kurdular. Ve ‘kof Atatürkçüler’ ile Allah ile aldatmanın kahrına uğramış halkı bu tuzağa düşürmeyi başardılar.

Ey ehli iman!

Sözüm sanadır ve sözüm çok hayatîdir. ‘Müslümanların Militan Lideri’ni tanıyalım! Bu tanımaya hava ve su kadar muhtaç olduğumuz günlerdeyiz.

Ve asla unutmayalım:

Müslüman dünya, o arada Türkiye, Müslümanların militan liderine yakın zamanlarda yeniden muhtaç hale gelecek. Allah’a yemin olsun ki, bu aynen böyle olacak… Ama o günler geldiğinde, Müslümanların militan liderini Müslümanlara unutturanların pişmanlıkları hiçbir işe yaramayacak.


29 Ağustos 2018 Çarşamba

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI KUTLAMA VE ANMASI





30 Ağustos Zafer Bayramımızı kutlarken;
TC. nin kurucu lideri "Halaskar Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk" ve
silah arkadaşları başta olmak üzere,
bize bu toprakları vatan yapıp emanet eden tüm şehit ve gazilerimizi, minnet duygularımla ve Allah'tan rahmet dileklerimle anıyorum.
Ruhları Şad, mekanları da cennet olsun İnşallah.


Selam...

18 Ağustos 2018 Cumartesi

KURBAN BAYRAMI KUTLAMASI (2018)


Kurban Bayramınızı kutlar; 

Size, ailenize, milletimize​,​ İslam âlemine ve insanlığa hayırlısıyla iyilikler, güzellikler ile mutluluk ve esenlik vermesini Allah'tan niyaz ederim. 



 
TC. ZERRİN - M. KEMAL ADAL

19 Haziran 2018 Salı

“DOST” VE “DÜŞMAN” IMIZI TANIYIP SEÇMENİN ve "EMANET" E SAHİP OLMANIN YOLU (Güncel)



Bu Blokta ilk yayın Tarihi: 1 Mart 2016 Salı


“DOST” VE “DÜŞMAN” IMIZI TANIYIP SEÇMENİN ve "EMANET" E SAHİP OLMANIN YOLU



                     



Allah'a ulaşan yollar mahlûkatın nefesleri adedincedir".

Herkesin bu yol benim için en iyi yol” dediği bir yolu, elbette vardır.


Bu yazıda irdeleyip bulunmaya çalışılan şey, inancımız ve beklentimiz her ne ise, ilerlediğimiz yolda karşılaşıp beraber yol alacağımız kişi ve zihniyetinin, bizim için şeytan / ayartıcı olup olmadığını, Kuran’daki Sünnetullah’ın ışığında gösterilen evrensel verilerden istifade ile algılayıp anlayabilmenin  yöntemlerinden birisidir.

 Aslında tam olarak söylemek istediğim, tüm insanlar için indirilen (4 / NİSA / 174 - 175)  ve / fakat sadece inananlar için rehber olan (2 / Bakara / 2; 5 / MAİDE / 16; 41 / Fıssulet / 44) Kuran’ın ışığında,  inanmayanların da dilemeleri ve muhakeme etmeleri halindeVahiy, Kainat ve İnsan Kitaplarında” (51/ Zariyat/ 20- 21; 10/ yunus/ 101; 7/ Araf/ 185; 41/ Fıssulet/ 53) görebileceği ve çıkarabileceği bir çok gerçeğin var olduğudur.

Bildiğim,  tecrübe ettiğim, faydasını gördüğüm, mutluluk, huzur ve selamet bulduğum yol bu olduğu için, meramımı bu yolla (Kuran ayetlerinden / delillerinden / verilerinden hareketle) ifade ediyorum. Yoluma koşut yolların yolcuları ile yoldaşlık yaparken, dileyenlerle de bildiklerimi bu yolla paylaşmayı yeğliyorum.

Ku’ran, Kâinat ve İnsan “kitap” larındaki beyyinelere / delillere göre:

İblis ve ona uyan cin ve insanlar (6 / Enam / 112; 114 / Nas / 4-6)  ,  inanç, tutum ve davranışlarıyla üstlendikleri misyonlarının gereğince, birer “şeytan” olarak, insanları saptırmak üzere Allah’ın dosdoğru yolu üzerine kuruldular. Hala oradalar…((7/Araf/16-17)38/Sad/82-85)

Öyle ki; şimdi Allah’ın o dosdoğru yolu üzerinde, cin ve insanların hem iyiye / güzele “inananlar”ı, hakkı / gerçeği savunanlar var; hem de amaçları bu “inananlar” ı saptırmak olan insan ve cin şeytanları var. (22/Hac/4; 34/Sebe/20-21; 43/Zuhruf/36-39)

 Aynı yol üzerinde olanlardan kimin, insan için “en büyük düşman” “ lanetlenerek kovulmuş” şeytan (Allah’tan uzaklaştıran / ayartıcı / helak olan) olduğunu ve kimin “inanalar” dan olduğunu  nasıl anlayacağız? 

 Anlayamazsak; Hak ile batılı, İyi ile kötüyü, güzel ile çirkini, doğru ile yanlışı ayıramazsak,  nasıl şeytan olanı tanıyacak ve şeytandan uzak duracağız? Kim şeytan nasıl bileceğiz?

 Sözlerinden mi?..

Hangisinin doğru, hangisinin yanlış olduğunu ayıramadan, dinlenip okunan sözün faydası var mı?

İnsanlar içinden bazıları vardır, "Allah'a ve âhıret gününe inandık" derler ama onlar inanmış değillerdir. Allah'ı ve inanmış olanları aldatma yoluna giderlerGerçekte ise onlar öz benliklerinden başkasını aldatmıyorlar. Ne var ki, bunun farkında olamıyorlar.”  (2 / Bakara /8 – 9)

 Tutum ve Davranışa bakarak mı?..

Hangisinin samimi, hangisi riya / gösteriş olduğunu bilemeden, tutum ve davranışlar doğru anlaşılabilinir mi?

Gördün mü o, dini yalan sayanı? İşte odur yetimi itip kakan; Yoksulu doyurmayı özendirmez o. Vay haline o namaz kılanların ki, Namazlarından gaflet içindedir onlar! Riyaya sapandır onlar / gösteriş yaparlar. Ve onlar, kamu hakkına / yardıma / zekâta / iyiliğe engel olurlar.” (107 / Maun  / 1 - 7)

Bu durumda, sorgulama (tahkik ve doğrulama) yı nasıl yapacağız?..

 Lütfen dikkat; Allah’ın sözlerindeki hikmet üzerinde düşünelim. Bunlar dar kalıplar içinde sadece dini inanç ve ritüelleri kapsayıp, sadece onlar hakkında olanları anlatan sıradan sözler değildir.


 Allah’ın sözleri,  canlı- cansız, inanan - inanmayan, sorumlu – sorumsuz tüm varlıkların her birinin, isteyerek veya istemeyerek tabi oldukları “Sünnetullah” ın (Allah’ın yol ve yasasının ki insanlarca keşfedilmiş veya henüz keşfedilmemiş fiziksel, kimyasal, psikolojik, sosyolojik, vs. ve fizik ötesi bütün varlık kanunlarını kapsar) bir ifadesidir.

 İmanlı veya imansız her tür düşünce ve inanç sahibinin, bu dünyada takip ettiği her yolun sonubu yol Allah’ın rızası olan yol olsa da olmasa da, “ olup bitenlerden habersiz olmayan” Allah’a varacaktır ve zamanı geldiğinde,  “Onlara bir ilmin tanıklığında bütün serüven mutlaka anlatılacaktır” (7 / Araf / 7). 

 Bu sebeple de BAHİS KONUSU OLAN YOL, HER İNSANIN BU DÜNYADA KENDİ İNANCINA GÖRE TAKİP ETTİĞİ KENDİ YOLUDUR. Bu yolda,  onları yolundan saptırmak isteyen “ayartıcı” lar da her zaman olacaktır.

 Evet,  Ku’ran, Kâinat ve İnsan “Kitap” larındaki beyyinelere / delillere göre:


 Mademki, Şeytan, Allah’ın dosdoğru yolu üzerine kurulmuş ve halen oradadır ama onun amacı Allah’ın dosdoğru yolunun götürdüğü güzel yere gitmek ve götürmek değildir. Mademki, onun ve onu izleyenlerin varacağı yer cehennemdir ve mademki, şeytanların / şeytanlaşan insanların, “İnananlar”  üzerinde bir sultası (otoritesi / yaptırım gücü) de yoktur ve onlar, sadece kendine uyanları saptırabilir;  Öyleyse, bu “ayartıcı” larkendilerini tanımlayan bilgileri öğrenerek ve onları teşhis ederek, onlara uymayanları saptıramayacak demektir.

 Bundan çıkarılacak ilk sonuç, her iş ve olayda, amacı etkileyen hak ile batılı, doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü, güzel ile çirkini,  ayrıt etmek  ve hak / gerçek / doğru olanı bilmenin  gerekliliğidir.

 İnsanın hayat yolunda, şeytanla / şeytanlaşan insanlarla karşılaştığı anlar ve olaylar (ki bu yol boyunca kesintisiz bir süreçte birçok kesintisiz andır ve diyebiliriz ki seçim ve tercihin söz konusu olduğu o kesintisiz her bir an ), o insanın yeryüzündeki fiili sınav zamanlarıdır.

 Tüm süreçte, her şey kayda geçirilir,  günü geldiğinde de defterler verilir, sayfalar okunur ve hesap kesilir.

 Allah kimseye, haksızlık yapıp zulmetmez. İnsanlar, seçim ve tercihleriyle,  yapıp ettikleriyle hem kendilerine ve hem de soylarına, toplumlarına, çevreye ve doğadakilere zulmedip / haksızlık edip yazık ederler.

 Bu sebeple de, Sünnetullah (Allah’ın yol ve yasası) bu konuda odur ki;  Allah’ın dosdoğru yolu üzerinde amaca ilerlerken, her an o yol üzerine kurulmuş şeytanlarla  / şeytanlaşan insanlarla da karşılaşmak, her ne kadar kaçınılmazsa da, onlara uymadıkça onlar, inanan iyi ve dürüst insanları kendilerine yoldaş yapamayacaktır.  Her insan kendi yoldaşını kendi, hür iradesi ve tercihi ile seçebilecektir.

 Bundan çıkarılacak ikinci sonuç da, her işte ve olayda doğru tercih ve seçim yapmak gerektiğidir. 


Doğru yolda müşterek bir amaca sapmadan ilerleyebilmek için yapılması gereken Bilgimize göre, sözler ile tutum ve davranış arasındaki tutarlılığı değerlendirip, niyet ve maksadı algılayarak, doğru tercihle,  amacı bir, aynı niyet ve maksatlı, aynı duygu ve değerleri paylaşan yoldaşlar seçmek ve onlarla beraber olmak basiretini gösterebilmektir. Çabaları bunun için harcamak, akıl ve gönlü bunun için çalıştırmaktır.

 Hayat sınavında başarının sırrı varsa, bence budur.

 “Bana yoldaşını / dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” sözünün anlamı da budur.


  “Emanet” kavramının kapsamı, aslında, anlayış ve algılayışa bağlı olarak çok geniştir. Allah’ın verdiği can, seçme ve tercih hakkına haiz hür irade ve güç, akıl, idrak, kalp / gönülden tutunda,  sağlık, sıhhat, afiyet, huzur, mutluluk, aile, çocuklar, refah, rızık, her türlü nimet, içtiğimiz su, soluduğumuz hava, yaşadığımız doğa, tabiat ve kâinatta var olan her şey insanlara emanettir.

 Genlerimiz ve atalarımız yoluyla miras aldığımız ve halen sahip olup yararlandığımız, zamanı geldiğinde çocuklarımıza, torunlarımıza, geleceğimize miras bırakacağımız bireysel ve toplumsal, vatan millet ve kamuya ait bütün maddi ve manevi değerlerimizin hepsi (Ülke varlık ve zenginlikleri, hars, kültür, dil, din, bayrak, sancak vs. saymakla bitmez)  birer emanettir üzerimizde…


İnsan olarak, inancımız gereği imanımızla birlikte,  her hal ve şartta doğru ve dürüst olmakla, durumu muhakeme ile tespitle ve bu tespite göre “durumdan vazife çıkararak” emanete sahip olmakla ve emaneti ehline vermekle, adaletle hükmetmekle ve adaletle hükmedeni izlemekle, şeytanları (şeytanlaşan insanları) teşhisle ve onların insanları aldatıp kandırma faaliyetlerini boşa çıkarmakla, iyiyi öğütleyip, iyilikte yardımlaşmakla, kötülüklere ve kötüye karşı koymakla, başkalarına maddi -  manevi yardımla, söz ve yeminlerimize uymakla vs… yükümlüyüz.

Bunlar,  insanın sorumluluklarından ve yeryüzü sınavının ana konu başlıklarından, şeytanın / şeytanlaşan insanların,  inanan iyi insanlara unutturmak istediklerinden sadece bir kısmı…

İyi insanlardan isek, bireysel seçimlerimizde ve her işimizde;  olayları, yapılanları ve yapanları öğrenmek ve durumu muhakeme ve değerlendirmek,  kiminle yoldaşlık / dostluk yapacaksak, kimin / neyin adımlarını izleyeceksek, onun amacını, niyet ve maksadını, bilmek ve doğru anlamak zorundayız:


Aydınlık ve Güzel günler için, Seçimlerimizi bilinçli ve doğru yapalım.




 Lütfen Dikkat ediniz: 

“O yaman aldatıcı, o çok gururlu, sizi sakın Allah ile aldatmasın.” (35/Fatır/5)



Unutmayalım ki, seçim ve tercihe bağlanmış her sorumluluğun bir de hesabı vardır… Noksan bilgi ve hatalı değerlendirme bu hesabı zorlaştıracaktır.

“Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.”  (17 /  İSRA / 36.)

 Allah Katında “Hesabı kolaylaştırılanlar” dan oluruz İnşallah.

M. Kemal Adal
Google Guruplarında İlk yayın tarihi: 2. Mart.2014/ İZMİR