İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

9 Nisan 2016 Cumartesi

IV. A. 2. a.) İMAN NEDİR VE NEYEDİR - 2: EMRİNDEN BİR RUH VAHYETTİ

İMAN NEDİR VE NEYEDİR - 2

EMRİNDEN BİR RUH VAHYETTİ

Dipnot: 42/52*: Varlığın Yönetimi (Mülk): Emir Allah'ındır: Emrinden Bir Ruh Vahyetti. Bak: 42/52

*42/52: Tanrının İnsana öz ruhundan üflemesi ve 'Ruh' kelimesinin Kuran'daki anlamı: Bak: 15/29; 32/9; 38/72; ve Bak: 17/85: 39/42; 16/102; (6/122; 8/24); 42/52;

*10/24: Kıyamet gece mi gündüz mü kopacak?


 ** 42/52: Muhammed dâhil hiçbir insan kimseyi hidayete erdiremez, kurtuluşa / doğru yola vardıramaz (28/56; 42/52) ancak, Elbette Muhammed dâhil her mümin, Tanrı tarafındın belirlenen 'doğru yola' kılavuzluk edebilir. Bir başka deyişle, dini ve hidayeti belirleyen Tanrı olup, bize düşen onun tebliğidir. Muhammed peygamberi ayrı bir hidayet kaynağı haline getirmek şirktir. Bak 6/112-114; 39/11.

*39/11-14: Din yalnız Allah'a özgülenerek, O'na ibadet / kulluk edilir. Geleneksel ve zamanımızın müşriklerine uyulmaz. Bak: 2/139; 7/29; 16/52; 39/2, 11- 14; 40/14, 65; 98/5.

***42/52: Peygamberlerini de hidayete erdiren Allah'tır. Bak: 93/7; 42/52; 47/19; 48/2; 40/66.

KURAN ve ÇEVİRİLERİ, 'Rahman tarafından öğretildiği için (55/2), hangi dille konuşursa konuşsun / HANGİ DİLLE OKUNURSA OKUNSUN, TÜM İNSANLIK İÇİN ALLAH'TAN BİR MESAJDIR. KIYAMETE KADAR HER ZAMAN İÇİN VE HER TOPLUMA ÖNGÖRÜLMÜŞ OLAN BİR ELÇİDİR / RESULDÜR - MKA.


İMAN NEDİR VE NEYEDİR - 2


42. sure (ŞÛRÂ) 52. ayet (Resmi: 42/İniş:62/Alfabetik:95)



Y.N. Öztürk :
İşte böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nur yaptık. Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yola kılavuzluk etmektesin.





EMRİNDEN BİR RUH VAHYETTİ:

İşte böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nur yaptık. Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yola kılavuzluk etmektesin. 42/52.

MKA.

Tanrı, insan türünü özel bir vahiy (ruhundan üfleyerek -MKA) ile bilinç ve kişilik (Nefs-MKA) sahibi kıldı (15/29; 32/9; 38/72):
15/29: 'Onu, amaçlanan düzgünlüğe ulaştırıp öz ruhumdan içine üflediğim zaman, önünde hemen secdeye kapanın.'
32/9: 'Sonra ona bir biçim verdi ve onun içine kendi ruhundan üfledi. Sizin için, işitme gücü, gözler ve gönüller vücuda getirdi. Ne kadar da az şükredersiniz!
38/72: ''Onu kıvama erdirip içine ruhumdan üflediğimde, önünde secde ederek eğilin!'

 'Ruh' kelimesinin geleneksel anlamı Kuran'daki anlamıyla pek uyuşmaz. Kuran ayetlerini incelediğimizde 'ruh'un vahiy, bilgi ve emir anlamlarına geldiğini görürüz.

İnsan soyunun genetik yapısı, kompüter diliyle örneklersek, Tanrı'nın komutlarını (ruhunu) içeren bir hardware ve sistem programı gibidir.
'Nefis' genetik yapının sistem programı gibi olup bilgi ve eylemlerle gelişebilen software programlarıyla donatılmıştır.

Hardware ve sistem ile çelişen yanlış tercihler ve davranışlar onları virüslerin saldırısı karşısında savunmasız bırakır.

Kötü düşünceler ve tavırlarla, kötü alışkanlıklar ve dostluklarla bozulan nefis (sistem programı) yozlaşarak özelliğini ve işlevini kaybeder.

Güzel düşünceler ve tavırlarla, iyi alışkanlıklar ve dostluklarla beslenen nefis ise orijinal yaratılışı (ruh) doğrultusunda gelişerek ebedi mutluluğu hak eder. Bak 17/85.
17/85: 'Ve sana ruhtan sorarlar. De ki: 'Ruh, Rabbimin emrindendir. Ve size, ilimden sadece az bir şey verilmiştir.'

'Ruh' kelimesi Türkçe'de Yunan Felsefesinden aktarılan bir anlamda (can) kullanılır. Kuran terminolojisinde 'Ruh' vahiy ve Tanrısal bilgi demektir.

  Ölüm ve uyku anında vücuttan ayrılan şey ise 'Nefs', yani bilinç ve kişiliktir: 39/42:
39/42: 'Allah, canları, ölümleri sırasında alır, ölmeyenleri de uykuları sırasında. Sonra, haklarında ölüm hükmü verdiklerini alıkoyar; ötekileri, belirlenen bir süreye kadar salıverir. Bunda, iyice düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.'

Vahyi iletmekle görevli olan denetçi Cebrail'in künyesi 'Ruhul Kuds' (Kutsal Vahiy) dir: 16/102:
16/102: 'De ki: 'İman edenleri güçlendirip kökleştirmek için ve Müslümanlara bir müjde ve kılavuz olarak, Ruhulkudüs onu, senin Rabbinden indirdi.'

Şeytani virüsler ve kötü kullanım yoluyla yozlaşan bilinç ve kişiliğimizin programını Ruh adlı programı beynimize yerleştirerek düzeltebiliriz. Vahiy, genetik yapılarındaki orijinal ruhlarını kaybedenleri diriltir (6/122; 8/24).
6/122: ' Bir ölü iken kendisine hayat verdiğimiz, insanlar içinde yürümesi için kendisine bir ışık tuttuğumuz kişinin durumu, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamayan kişininki gibi olur mu? İşte böyle! Küfre sapanlara, yapmakta oldukları süslü-püslü gösterilmiştir.'
8/24: Ey iman sahipleri! Sizi, size hayat verecek şeye çağırdığında, Allah'a da resule de 'Buyur deyin!' Şunu da bilin ki, Allah kişi ile kalbinin arasına sokulur ve bilin ki en son O'nun huzurunda haşredileceksiniz.

Ölümle birlikte Tanrı'nın ana kaydına kopyalanan 'nefis' fincanlarla veya benzeri ilkel metotlarla tekrar dünyaya getirilemez. 'Ruh çağırma' safların inandığı ve şarlatanların istismar ettiği bir eğlenceden ibarettir.
 Herhangi bir insanın beynindeki özgün nöron örgüsü ve hayat boyu hafızada biriktirilen bilgiler, ileri bir teknolojiyle organik olmayan bir materyale, örneğin bir bilgisayara ( giga-giga bitelık bir kompüter diskine) kaydedilebilir mi?
 Bir başka deyişle, kişiliği, beynin organik maddesinden 'bilgi' olarak soyutlayıp nakledebilir miyiz, koruyabilir miyiz, çoğaltabilir miyiz?
 Teknolojinin gelişimine bakılırsa, böyle bir şeyin olması, olmamasından daha olağan gözüküyor.

 'Çürüyen kemikler mi diriltilecekmiş?' diye dirilme olayını inkâr eden ateistler, biyolojik ölüm olayıyla her şeyin kaybolmadığını ve insanın bir 'bilgi' kümesinden oluştuğunu laboratuarlarında gördükten sonra, bu gerçeği binlerce yıldır elçiler yoluyla bildiren Yüce Tanrı karşısında secdeye varacaklarına, kibir ve gururla inkâra devam edeceklerdir büyük olasılıkla

Kuşkusuz, bu gurur Saat ile son bulacaktır Bak: 10/24.
10/24: 'Şu iğreti hayatın durumu gökten indirdiğimiz bir suya benzer: İnsanların ve davarların yedikleri yeryüzü bitkisi onunla karışmıştır. Nihayet toprak, takılarını kuşanmış, süslenmiştir. Toprağın sahipleri onun üzerinde egemen olduklarını sanmaktadırlar. Tam bu sırada emrimiz ona gece veya gündüz ulaşmıştır. Ve onu, sanki dün yerinde yokmuş gibi biçip atmışızdır. Derin derin düşünen bir topluluk için ayetleri böyle ayrıntılı olarak veriyoruz.'


*10/24: 'Tanrı, elbette dünyanın sonunun gece mi yoksa gündüz mü olduğunu bilir. Ancak dünya yuvarlak olduğundan, o an geldiğinde dünyanın yarısı gece, diğer yarısı da gündüz olacaktır.' Bak 4/82.
Bak: 4/82: 'Kur'an'ı, iyice okuyup düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başka birinin katından gelseydi, elbette ki onun içinde birçok ihtilaf bulacaklardı.'
42/52: 'İşte böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nur yaptık. Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yola kılavuzluk etmektesin'

Edip Yüksel - MESAJ Kuran Çevirisi Dipnotlarından Alıntılanmıştır.

28/56: 'Şu bir gerçek ki, sen istediğin kişiyi doğru yola iletemezsin. Ama Allah, dilediğine kılavuzluk eder. Hidayete erecekleri O daha iyi bilir.
42/52: 'İşte böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nur yaptık. Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yola kılavuzluk etmektesin

Muhammed dâhil hiçbir insan kimseyi hidayete erdiremez, kurtuluşa / doğru yola vardıramaz (28/56; 42/52) ancak, Elbette Muhammed dâhil her mümin, Tanrı tarafındın belirlenen 'doğru yola' kılavuzluk edebilir. Bir başka deyişle, dini ve hidayeti belirleyen Tanrı olup, bize düşen onun tebliğidir.
6/112-113: 'İşte böyle, biz peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar aldatmak için birbirlerine lafın yaldızlısını fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu yapamazlardı. Bırak onları, düzdükleri iftiralarla baş başa kalsınlar; +Ki âhirete inanmayanların gönülleri ona ısınsın, ondan hoşlansınlar, elde ettikleri şeylere sahip olmaya devam etsinler.'

Muhammed peygamberi ayrı bir hidayet kaynağı haline getirmek şirktir.
*6/112 -113: Peygambere yakıştırılarak insanlara 'vahiy' adı altında sunulan yaldızlı sözlere, ahiret hayatına gerçekten inanmamış olanlar ( ahireti akıl ve bilgiye dayanarak onaylamamış olanlar) inanır.

 İsa'yı Tanrı'nın oğlu olarak putlaştıranlar aslında İsa'nın baş düşmanlarıdır.
 Nitekim Buhari başta olmak üzere diğer hadis kitaplarını Kuran ile karşılaştırarak incelediğinizde, o kitapları derleyenlerin aslında peygamberin baş düşmanı olduğunu göreceksiniz.
6/114: 'Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah'ın dışında bir hakem mi arayayım? Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onun, Rabbinden hak olarak indirildiğini biliyorlar. Sakın kuşkuya düşenlerden olma.'
*6/114: Bir önceki ayetlerde peygamber düşmanlarının peygambere yakıştırdıkları iftiralarını yaldızlı sözler olarak birbirlerine ilettiklerini bildiren Tanrı, şimdi Muhammed peygamberin ağzından onlara üç maddeden oluşan en güzel cevabı veriyor:

1) Biricik yasa kaynağı Allah'tır.
2) Allah'ın yasası Kuran'dadır.
3) Kuran detaylıdır.

 Nitekim Hadis, Sünnet ve mezhep öğretilerini dinin diğer kaynakları olarak kabul edenler birinci (Biricik yasa kaynağı Allah'tır) ve üçüncü (Kuran detaylıdır) maddeyi direkt olarak, ikinci maddeyi (Allah'ın yasası Kuran'dadır) de Kuran'daki yasaya isyan ederek inkâr etmektedirler.

*39/11-14: Din yalnız Allah'a özgülenerek, O'na ibadet / kulluk edilir. Geleneksel ve zamanımızın müşriklerine uyulmaz. Bak: 2/139; 7/29; 16/52; 39/2, 11- 14; 40/14, 65; 98/5.



İslam dininin biricik kaynağı olan Kuran'ı terk eden Müslümanlar, dini Yalnız Tanrı'ya özgüleyeceklerine, onu, tanrı + peygamber + sahabe + tabiin + mezhep müctehitleri + mezhepte müctehitler + eski alimler + ve daha sonra gelen alimciklerden ve şeyhlerden oluşan bir anonim şirketin ortaya koyduğu bir beşerî din haline dönüştürdüler. Bak2/139; 7/29; 16/52; 39/2, 11- 14; 40/14, 65; 98/5.
2/139: De ki onlara: 'Allah hakkında bizimle tartışıyor musunuz? Oysaki Allah hem bizim Rabb'imizdir hem sizin Rabb'inizdir. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size. Biz yalnız O'na / Allah'a gönül verenleriz.'
Bak 7/29: Şunu da söyle: 'Rabbim bana adaleti emretti. Her mescitte yüzlerinizi O'na doğrultun. Dini yalnız O'na özgüleyerek O'na yakarın. Tıpkı sizi ilk yarattığı gibi O'na döneceksiniz.'
16/52: Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Din de sürekli olarak yalnız O'nundur. Hâlâ, Allah'tan başkasından mı sakınıyorsunuz!
39/2: 'Emin ol, bu Kitap'ı biz sana hak olarak indirdik. O halde, dini yalnız Allah'a özgüleyerek O'na kulluk / ibadet et!'
39/11-14: De ki: 'Bana, dini yalnız Allah'a özgüleyerek, O'na ibadet/kulluk etmem emredildi.' +'Ve bana, müslümanların ilki olmam emredildi.' +De ki: 'Eğer Rabbime isyan edersem büyük bir günün azabından korkarım.' +De ki: 'Ben, dinimi yalnız kendisine özgüleyerek, Allah'a ibadet ediyorum.'
40/14: 'Kâfirler hoşlanmasa da siz, dini yalnız O'na özgüleyerek, Allah'a dua edin!'
40/65: 'Hayy O'dur! Tanrı yoktur O'ndan başka. Dini kendisine özgüleyerek dua edin O'na. Hamt olsun âlemlerin Rabbi'ne!'
98/5: 'Oysaki onlara, dini yalnız O'na özgüleyerek, dosdoğru yürüyen kişiler halinde sadece Allah'a ibadet etmeleri, namazı kılmaları, zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte budur doğru, eskimez ve aşınmaz din.'

Edip Yüksel - MESAJ Kuran Çevirisi Dipnotlarından Alıntılanmıştır.

 

***42/52: Peygamberlerini de hidayete erdiren Allah'tır. Bak: 93/7; 42/52; 47/19; 48/2; 40/66.


93/7: 'Seni şaşırmış olarak bulup da kılavuzluğunu üstlenmedi mi?'
42/52: 'İşte böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nur yaptık. Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yola kılavuzluk etmektesin.'
47/19: 'Allah'tan başka tanrı olmadığını kuşkusuzca bil! Hem kendi günahın için hem de mümin erkeklerle mümin kadınlar için af dile. Allah sizin, dönüp dolaşacağınız yeri de varıp ulaşacağınız yeri de bilir.'
48/2: 'Ki Allah senin günahından geçmiş olanı da gelecek olanı da bağışlasın, nimetini senin üzerinde tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola kılavuzlasın.'
40/66: 'De ki: 'Ben, Rabbimden bana açık seçik ayetler gelince, sizin, Allah'ın berisinden yakardıklarınıza kulluk etmekten yasaklandım. Ben, âlemlerin Rabbi'ne teslim olmakla emrolundum.'

MKA

 

KURAN ve ÇEVİRİLERİ, 'Rahman tarafından öğretildiği için (55/2), hangi dille konuşursa konuşsun / HANGİ DİLLE OKUNURSA OKUNSUN, TÜM İNSANLIK İÇİN ALLAH'TAN BİR MESAJDIR. KIYAMETE KADAR HER ZAMAN İÇİN VE HER TOPLUMA ÖNGÖRÜLMÜŞ OLAN BİR ELÇİDİR / RESULDÜR - MKA.



RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal


8 Nisan 2016 Cuma

IV. A. 2. a) İMAN NEDİR VE NEYEDİR - 1: ÇAĞRIYI / DAVETİ KABULLENMEK VE UYMAK

İMAN NEDİR VE NEYEDİR - 1

A)                        İMAN, PEYGAMBERLERE VAHYEDİLEN ALLAH'IN EMRİNDEN BİR RUH /  HAYAT VEREN BİR MESAJ / GÖNÜLLERE CAN VEREN BİR SÖZ DUYURULDUĞUNDA KALBİN TASDİKİ, ÇAĞRIYI / DAVETİ KABULLENMEK VE UYMAK

3/193*: İtikat: İman Esasları: İman: Peygamberlere vahyedilen Allah'ın emrimden bir ruh / hayat veren bir mesaj / gönüllere can veren bir söz duyurulduğunda; kalbin tasdiki, çağrıyı / daveti kabullenmek ve uymak. Bak: 42/52; 49/11, 17; 59/10; 63/2.

DİNDE OLANLARIN LİSTESİ

BUNLAR KURAN'DA = DİN'DE VAR




İMAN NEDİR VE NEYEDİR – 1

A. İMAN ESASLARI


 2. İMAN


a)               İman, Peygamberlere vahyedilen Allah'ın emrinden bir ruh / hayat veren bir mesaj / gönüllere can veren bir söz duyurulduğunda kalbin tasdiki, çağrıyı / daveti kabullenmek ve uymak


 
3. sure (ÂLİ IMRÂN) 193. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)



Y.N. Öztürk :
"Ey Rabbimiz! Bir çağırıcının, 'Rabbinize inanın!' diye imana çağırdığını işittik ve iman ettik. Ey Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla bizim. Kötülüklerimizin üstünü ört ve bize iyilerle birlikte ölmek nasip et."


Dipnot:

3/193*: İtikat: İman Esasları: İman: Peygamberlere vahyedilen Allah'ın emrimden bir ruh / hayat veren bir mesaj / gönüllere can veren bir söz duyurulduğunda; kalbin tasdiki, çağrıyı / daveti kabullenmek ve uymak. Bak: 42/52; 49/11, 17; 59/10; 63/2.



3/193*: İMAN, PEYGAMBERLERE VAHYEDİLEN ALLAH'IN EMRİNDEN BİR RUH / HAYAT VEREN BİR MESAJ / GÖNÜLLERE CAN VEREN BİR SÖZ DUYURULDUĞUNDA KALBİN TASDİKİ, ÇAĞRIYI / DAVETİ KABULLENMEK VE UYMAK:


'Ey Rabbimiz! Bir çağırıcının, 'Rabbinize inanın!' diye imana çağırdığını işittik ve iman ettik. Ey Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla bizim. Kötülüklerimizin üstünü ört ve bize iyilerle birlikte ölmek nasip et.' 3/193.

İşte böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nur yaptık. Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yola kılavuzluk etmektesin. 42/52.
Ey inananlar! Bir topluluk başka bir toplulukla alay etmesin! Olabilir ki, alay ettikleri topluluk kendilerinden hayırlıdır. Kadınlar da başka kadınlarla alay etmesinler. Alay ettikleri, kendilerinden hayırlı olabilir. Öz benliklerinizi ayıplamayın / kendi nefislerinizde ayıplar aramayın; birbirinize lakaplar yakıştırmayın. İmandan sonra sapıklıkla adlanmak ne kötü şeydir! Kim ki tövbe etmez, işte böyleleri zalimlerdir. 49/11.
İslam'a girmelerini senin başına kakıyorlar. De ki: 'İslamınızı benim başıma kakmayın! Aksine, eğer özü sözü doğru insanlarsanız, sizi imana kılavuzladığı için Allah, hepinizi minnet borcu altına sokar.' 49/17.
Onlardan sonra gelenler de şöyle derler: 'Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş kardeşlerimizi affet; kalplerimizde, inananlara karşı bir düşmanlık bırakma! Rabbimiz, sen çok şefkatli, çok merhametlisin!' 59/10.

Yeminlerini bir kalkan edinip Allah'ın yolundan alıkoydular. Onların yapmakta oldukları ne kötüdür! 63/2.

MKA.


DİNDE OLANLARIN LİSTESİ

Bundan bir önceki bölümde dine ilavelerin 200 örneğini gördük. Onlar dinde olmayanlardı.

Peki dinde neler var? Kitabımızın bu bölümünde dinde olanlara 200 örnek vereceğiz. Kuran'da ne varsa din odur. Din eşittir Kuran.

Biz vereceğimiz 200 örnekle Kuran'dan nelerin anlaşıldığını göstermeye çalışacağız.

Size tavsiyemiz iyi bir Kuran çevirisinden dinde neler olduğunu, Kuran okuyarak öğrenmeye çalışmanızdır. Bunu yaparken bir iki tane Kuran çevirisinden karşılaştırmalı olarak okursanız daha da iyi olur.

Eğer şüphelendiğiniz, anlamadığınız bir bölüm olursa Kuran'ın Arapça orjinalinden baktırılması gerektiğini unutmayın. Piyasadaki Kuran çevirilerinin zamanla daha iyilerinin yapılacağına inanıyoruz.

Ayrıca bu konuda, Kuran ayetlerini konularına göre ayıran kitaplardan da yararlanabilirsiniz. (Bakınız: Konularına Göre Kuran Mesajı- MKA )

İnsan yorumları, gelenekler, uydurmalar atılınca ve Kuran tek kaynak kabul edilince gerçek din ortaya çıkacaktır.


BUNLAR KURAN'DA = DİN'DE VAR

1.Allah'ın varlığı ve birliği
2.Allah'a eşler koşmadan iman etmek
3.Allah'ın merhameti, cömertliği ve affediciliği
4.Allah'ı hem sevmek, hem de Allah'tan korkmak
5.Allah'ın her şeyin yaratıcısı olduğu
6.Allah'ın yaratılışı devam ettirmesi ve kontrol etmesi
7.Allah'ın her şeyi görücü, bilici, işitici olduğu
8.Allah'ın tüm eksikliklerden arınmış olduğu
9.Allah'ın ezeli ve ebedi olduğu
10.Allah'ın doğmadığı ve doğurulmadığı
11.Allah'ın yüceliği ve ululuğu
12.Övgülerin Allah için olması
13.Allah'ın daima üstün ve galip olduğu
14.Allah'ın rızıkları, şifaları vermesi
15.Allah'ın vaadinin doğruluğu
16.Allah'ın yaşatan, öldüren, dirilten olması
17.Allah'ın şaşırmadığı, unutmadığı
18.Allah'ın en güzel isimlerin, sıfatların sahibi olması
19.Allah'ın iman edenleri sevmesi
20.Allah'ın en güzel şekilde, tüm detayları anlattığı
21.Allah'ın dini oluşturan tek otorite olması
22.Allah'ın kitabı Kuran'ın her şeyi açıkladığı
23.Kuran'ın din adına her şeyi kapsadığı
24.Kuran'ı Allah'ın koruduğu
25.Kuran'ın çelişkisiz bir kitap oluşu
26.Kuran'ın eksiksiz oluşu
27.Kuran'ın hatırlatma, rehber, rahmet oluşu
28.Kuran'ın doğru yola iletmesi
29.Kuran'ın detaylı olduğu
30.Kuran'ı ince ince düşünmenin gerekliliği
31.Kuran okumak
32.Allah'ı çok anmak
33.Sırf Allah rızası için ibadet etmek
34.Gerçek dostun bir tek Allah olması
35.Allah'a sığınmak, Allah'a dua etmek
36.Peygamberler'in tümüne iman etmek
37.Peygamberimiz'i çok sevmek
38.Peygamberimiz'in bir tek Kuran ile hüküm verdiği
39.Peygamberimiz'in son Peygamber oluşu
40.Peygamberimiz'in, Allah'ın vahyetmediği bir şeyi Allah'a isnat etmeyeceği
41.Namaz kılmak ve namazda süreklilik
42.Kıyam, rüku, secde etmek
43.Kıbleye dönmek
44.Namaz kılmak için abdest almak
45.Cinsel ilişkiye girilmişse önce yıkanıp, sonra namaz kılmak
46.Su bulamayanın toprakla teyemmüm etmesi
47.Namazda huşunun önemi
48.Namazın vakitler.
49.Cuma (toplantı) namazı
50.Namazı gösteriş amacıyla kılmamak
51.Namazda Allah'ı anmak
52.Namazdan sonra Allah'ı anmak
53.Ramazan ayında oruç tutmak
54.Orucu yeme, içme ve cinsel ilişki yasağının oluşturması
55.Orucun başlangıç ve bitiş zamanları
56.Oruç tutmaya güç yetiremeyenin ne yapması gerektiği
57.Malları Allah rızası için sarf etmek
58.Bu sarfiyatta malları yetime, yolda kalmışa, fakire, yakınlara vermek
59.Verilenleri başa kakmamak
60.Gönülden severek vermek
61.Hacca gitmek
62.Hacda Allah'ı anmak
63.Hacda kirlerden arınmak, adakları yerine getirmek
64.Haccı ve umreyi Allah için tamamlamak
65.Hacda cinsel ilişki, kavga, sapkınlık yasağı
66.İhramlıyken avlanmamak (Hacda)
67.İhramlıyken avlanma yasağını çiğneyenin ne yapması gerektiği (Hacda)
68.Uygun olanı emretmek
69.Uygun olmayandan alıkoymak
70.Allah rızası için mücadele etmek
71.Gereğinde mücadeleyi hem malla, hem canla yapmak
72.Kuran'ın rehberliğinde mücadele etmek
73.Kınayanın kınamasından korkmamak
74.Riba yasağı
75.Tartıda, ölçüde hile yapmamak
76.Adaletsizlik yapmamak
77.İsraf etmemek
78.Cimri olmamak
79.Adam öldürmemek, adam öldürmenin cezası
80.Hırsızlık yapmamak, hırsızlık yapanın cezası
81.Fitne çıkarmamak, fitne çıkarmanın cezası
82.Zina etmemek, zina edenin cezası
83.Hanımlara zina iftirası etmemek, bunun cezası
84.Lezbiyenlik, homoseksüellik yasağı, bunların cezası
85.Büyünün kınanması
86.Şeytandan Allah'a sığınmak
87.Şeytanı dost edinmemek
88.Şeytanın düşmanımız olduğu
89.Şeytanın kuruntular, vesveseler vermesi
90.Şeytandan korkmaya gerek olmadığı
91.Yalnızca Allah'a yönelmek
92.Duayı için için yalvararak yapmak
93.Allah'tan bağışlanma dilemek
94.Allah'tan ümidi kesmemek
95.Günahlara hemen tövbe etmek
96.Sabırlı olmak
97.Sabırda yarışmak
98.Bilgimizin olmadığı bir konuda tartışmamak
99.Körü körüne, bilmediğimiz bir şeyin ardınca gitmemek
100.Anlaşmalara uymak
101.Yemini bozmamak
102.Yemini bozmanın kefareti
103.Yemini bozgunculuk unsuru olarak kullanmamak
104.Yakınların aleyhine bile olsa adaletten şaşmamak
105.Şahsi kin yüzünden adaletten sapmamak
106.Hoşgörülü ve bağışlayıcı olmak
107.Yetimlerin mallarını kendilerine vermek
108.Yetimlere güzellikle davranmak
109.Yetimleri itip kakmamak
110.Dünya hayatına aldanmamak
111.Asıl hedefin Allah'ın rızası olması
112.Hayatın Allah rızası için yaşanması
113.Allah'a karşı aczini bilmek
114.Güç ve imkana değil, sadece Allah'a güvenip dayanmak
115.Allah'ın ayetlerine gönülden boyun eğmek
116.Allah istemeden hiçbir şeyin olmayacağını bilmek
117.Münafıkların (ikiyüzlülerin) detaylı tarifi
118.İnananlarla edilen alayların anlatımı
119.İnananlara nefret duyanların anlatımı
120.Fitnenin kınanması
121.Kibrin kınanması
122.Nankörlüğün kınanması
123.Aklını çalıştırmayanın kınanması
124.Aklını çalıştırmayanın pisliğe batacağı
125.Doğruyu çoğunlukta aramanın hata olacağı
126.Atalarını üzerinde bulduğuna inanmanın, gerçeği bulmada bir metot olamayacağı
127.Aklı kullanmadan taklitçi olmanın hata olduğu
128.Hamrın (sarhoşluk verici madde veya şarap) şeytan işi bir pislik olması
129.Tapılmak için dikilen taşların şeytan işi bir pislik olması
130.Fal oklarının şeytan işi birer pislik olması
131.Kıyamete inanmak
132.Kıyametin dehşetli manzarasının anlatımı
133.Cennet'in varlığı
134.Cennet'teki güzel nimetlerin tarifi
135.Cehennem'in varlığı
136.Cehennem'deki azabın tarifi
137.Cennet ve Cehennem'in sonsuzluğu
138.Cennet ve Cehennem'i göz önünde bulundurarak yaşamak
139.Allah'ın rızasının Cennet'ten de önemli olması
140.Bizi ilk defa Yaratan'a, yeniden yaratmanın çok kolay olması
141.Allah'ın elçi göndermeden azap etmeyeceği
142.Allah'ın kendisine ortak koşulmasını bağışlamayacağı, bunun dışında dilediği günahı dilediğine bağışlayacağı
143.Cennetliklerin mutlu, Cehennemliklerin pişman olacağı
144.Cennet'te yorgunluk, bıkkınlık olmayacağı
145.Din adamı diye gözükenlerin bir kısmının insanların mallarını haksızlıkla yediğinin anlatımı
146.Din adamlarının ve Peygamberlerin Rableştirilmesinin örnekleri
147.Hz. Musa'nın Peygamberliği ve ona Tevrat'ın verilmesi
148.Hz. Davud'un Peygamberliği ve ona Zebur'un verilmesi
149.Kuran'da kendisinden bahsedilmeyen daha birçok Peygamber'in olduğu
150.Hz. Âdem ve hakkında anlatım
151.Hz. Nuh ve hakkında anlatım

152.Hz. Süleyman ve hakkında anlatım
153.Hz. Musa'nın Firavun'la olan mücadelesi
154.Hz. İsa ve annesi Meryem'in kıssaları
155.Hz. Yusuf'un kıssası ve rüyaları yorumlaması
156.Hz. Yakup'tan bahsedilmesi
157.Hz. İsmail ve Hz. İshak'tan bahsedilmesi
158.Zülkarneyn'den, Lokman'dan anlatımlar
159.Peygamberler'in karşılaştığı sıkıntılar
160.Bu sıkıntılara rağmen Peygamberler'in mücadelesi
161.Peygamber'in babası veya oğlu olmanın bile kimseyi kurtarmayacağı
162.Peygamberler'i inkâr eden kavimlerin dünyada da cezalandırılmaları
163.Anne ve babaya iyi davranmak
164.Allah'ın yarattıklarını incelemek, düşünmek
165.Allah'ın gökteki, yerdeki sanatlarını araştırmak, incelemek
166.Leş, kan, domuz eti ve Allah'tan başkası adına kesilenleri yememek
167.Allah'ın helal ettiği rızıkları haram etmemek
168.Günahın açığından da, gizlisinden de kaçınmak
169.Allah'a yönelenlerle beraber olmak
170.Parçalanıp ayrılmamak
171.Allah'ın yolunda kurşunla kaynatılmış binalar gibi olmak
172.Saldırgan olmamak
173.Saldırganlarla Allah yolunda çarpışmak
174.Saldırana saldırdığı şekil ve ölçülerde saldırmak
175.Güzel düşünüp, güzel işler yapmak
176.Emanetleri hak edene, becerikli kişilere vermek
177.Yönetimde dayanışmayı esas almak
178.Kendi kendini hesaba çekmek
179.Selama aynıyla, ya da daha güzeliyle karşılık vermek
180.Sapkın kişilerden gelen haberi incelemeye tabi tutmak
181.İman edenlerin arasındaki çekişmeleri gidermek
182.İman edenlerin kardeşliği
183.Dinde fırkalara (mezheplere) bölünmemek
184.Dinde baskı, zorlama olmadığı
185.Tanıklığı gizlememek
186.Gevşememek, inananların üstün olduğunu bilmek
187.Mal ve çocukların Allah'ı anmada engel olmaması
188.Gerçek hayatın ahiret hayatı olması
189.Balda şifa olduğu
190.Matematiğe dikkat çekilmesi
191.Zamanın izafiliğinin anlatımı
192.Uzayın genişlediğinin anlatımı
193.Güneşin, dünyanın, ayın hareket ettiği
194.İki ayrı suyun birleşmesine rağmen suların karışmaması
195.Rüzgârların aşılayıcı özelliğinin anlatımı
196.Fay hatlarına dikkat çekilmesi
197.Göğün korunmuş bir tavan gibi olması
198.Her şeyin bir ölçüsünün olduğu
199.Hz. İsa'nın Peygamberliği ve ona İncil'in verilmesi
200.Hz. İbrahim ve hakkında anlatım

Uydurulan Din, Kuran'daki Din E - Kitap


RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal

7 Nisan 2016 Perşembe

TARİHİN İŞLEYİŞİNDE YASALILIK (SÜNNETULLAH)

a) Kavram olarak, Tarih ve Kıssalar, Tarih, Tarihin İşleyişinde Yasalılık (Sünnetullah)


Her ümmet için belirlenmiş bir süre vardır. Süreleri dolunca ne bir saat geri kalırlar ne de öne geçerler. 7. sure (A'RAF) 34. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)

Yeminlerinin tüm gücüyle Allah'a ant içmişlerdi ki, eğer kendilerine bir uyarıcı gelirse, ümmetlerin herhangi birinden çok daha doğru bir gidiş üzere olacaklar. Fakat uyarıcı onlara gelince, bu onlara nefretle kaçıştan başka bir katkı sağlamadı. Yeryüzünde kibirlendi ve kötülük tezgâhladılar. Oysaki tezgâhlanan kötülük, sahibinden başkasını kuşatmaz. Öncekilerin başına gelenlerden başkasını mı bekliyorlar? Allah'ın yol ve yönteminde değişme asla bulamazsın! Allah'ın yol ve yönteminde döneklik de bulamazsın! 35. sure (FATIR) 42-43. ayet (Resmi: 35/İniş:43/Alfabetik:24)

Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? 55. sure (RAHMÂN) 45. ayet (Resmi: 55/İniş:89/ Alfabetik:86)

Biz, uyarıcıları olmayan hiçbir kenti/uygarlığı helâk etmemişizdir. Uyarı/hatırlatma olacak! Biz zalimler değiliz. 26. sure (ŞUARA) 208-209. ayet (Resmi: 26/İniş:47/Alfabetik:94)
Biz bir ülkeyi/medeniyeti mahvetmek istediğimizde, onun servet ve nimetle şımarmış elebaşlarına emirler yöneltiriz/onları yöneticiler yaparız da onlar, orada bozuk gidişler sergilerler. Böylece o ülke/medeniyet aleyhine hüküm hak olur; biz de onun altını üstüne getiririz. Nûh'tan sonra da nice kuşakları helak ettik. Kullarının günahlarını haber alıcı ve görücü olarak Rabbin yeter. 17. sure (İSRÂ) 16-17. ayet (Resmi: 17/İniş:50/Alfabetik:46)
Hiçbir kent/medeniyet dışta kalmamak üzere, kıyamet gününden önce hepsini ya helâk edeceğiz yahut da şiddetli bir azapla azaplandıracağız. İşte bu, Kitap'ta satır satır yazılmış bulunuyor. 17. sure (İSRÂ) 58. ayet (Resmi: 17/İniş:50/Alfabetik:46)

Az kalsın bu topraktan çıkarmak için seni sıkıştıracaklardı. Böyle bir durumda onlar orada senin arkandan çok az bir süre kalacaklardı. Senden önce gönderdiğimiz resullerimize uygulanan yöntem de buydu. Sen bizim yol ve yöntemimizde değişme bulamazsın. 17. sure (İSRÂ) 76-77. ayet (Resmi: 17/İniş:50/Alfabetik:46)
Allah, insanlara şerri, onların hayrı acele istedikleri gibi çabucak verseydi, ecellerinin onlara ulaşmasına çoktan hükmedilmiş olurdu. Ama biz, bize kavuşmayı ummayanları kendi azgınlıkları içinde körü körüne bocalamaya bırakırız. 10. sure (YÛNUS) 11. ayet (Resmi: 10/İniş:51/Alfabetik:109)

İnsanlar bir tek ümmetten başka değilken ihtilafa düştüler. Eğer Rabbinden bir söz öne geçmemiş olsaydı, tartışıp durdukları konuda aralarında hüküm verilir / iş mutlaka bitirilirdi. 10. sure (YÛNUS) 19. ayet (Resmi: 10/İniş:51/Alfabetik:109)

Biz ona, günaha batmışların gönüllerinde böyle bir yol veririz. Ona inanmazlar. Oysaki öncekilerin yol ve yöntemleri gözlerinin önünden geçmiştir. 15. sure (HİCR) 12-13. ayet (Resmi: 15/İniş:54/ Alfabetik:36)
Biz hiçbir yurt ve medeniyeti, belirlenmiş bir yazgısı olmaksızın ortadan kaldırmadık. Hiçbir ümmet kendisi için belirlenen sürenin ne önüne geçebilir ne de o süreyi geriletebilir. 15. sure (HİCR) 4-5. ayet (Resmi: 15/İniş:54/Alfabetik:36)
Yeryüzünde dolaşıp da kendilerinden öncekilerin sonu nice olmuş diye bakmıyorlar mı? Öncekiler bunlardan sayıca daha çok, kuvvetçe daha zorlu ve yeryüzündeki eserler bakımından daha üstün idiler. Ama kazanmış oldukları şeyler, kendilerine hiçbir yarar sağlamadı. Resulleri onlara açık seçik beyyineler getirdiklerinde, onlar yanlarındaki bilgiyle sevinip övündüler. Ve alay edip durdukları şey kendilerini kuşatıverdi. Hışmımızı gördüklerinde, "Allah'a, yalnızca O'na inandık, O'na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik." dediler. Ne var ki, şiddetimizi gördüklerinde, ettikleri iman kendilerine yarar sağlamadı. Allah'ın, kulları hakkında işleyip duran yolu yöntemidir bu. İnkârcılar orada hüsrana uğradılar. 40. sure (MÜ'MİN) 82-85. ayet (Resmi: 40/İniş:60/Alfabetik:69)

Kendilerine hidayet geldikten sonra, insanları iman etmekten, Rablerinden af dilemekten alıkoyan şey şundan başkası değildir: Evvelkilerin yol ve yöntemlerinin kendilerine de gelmesini yahut bizzat azabın karşılarına dikilivermesini beklemek. 18. sure (KEHF) 55. ayet (Resmi: 18/İniş:69/Alfabetik:54)

O affedici, o rahmet sahibi Rabbin, onları, kazandıkları yüzünden hesaba çekseydi, kendileri için azabı mutlaka çabuklaştırırdı. Böyle olmamıştır, ama onlar için, hiçbir kaçıp kurtulma imkânı bulamayacakları bir hesap sorma zamanı öngörülmüştür. 18. sure (KEHF) 58. ayet (Resmi: 18/İniş:69 / Alfabetik:54)
İşte sana bir yığın kent / medeniyet. Zulme saptıklarında onları helâk ettik. Onları helâk etmek için de bir süre belirlemiştik. 18. sure (KEHF) 59. ayet (Resmi: 18/İniş:69/ Alfabetik:54)

Hiçbir ümmet ne süresinden ileri geçebilir ne de geri kalır. 23. sure (MÜ'MİNÛN) 43. ayet (Resmi: 23/İniş:74/Alfabetik:70)

Küfre sapanlara söyle: "Eğer son verirlerse eskide kalmış olan, kendileri için affedilir. Eğer yeniden başlarlarsa, daha öncekilere uygulanan yol ve yöntem, eskisi gibi devam etmiş olacaktır." 8. sure (ENFÂL) 38. ayet (Resmi: 8/İniş:93/Alfabetik:22)
Bu böyledir. Çünkü Allah bir topluma lütfettiği nimeti, o toplum birey olarak içlerindekini/birey olarak kendilerine ilişkin olanı değiştirmedikçe, değiştirmemiştir. Ve Allah, iyice işiten, gereğince bilendir. 8. sure (ENFÂL) 53. ayet (Resmi: 8/İniş:93/ Alfabetik:22) 

Sizden önce de yollar-yöntemler gelip geçmiştir. O halde yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların sonu nice olmuştur görün. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 137. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)

Allah'ın kendisine farz kıldığı şeyde peygambere hiçbir vebal yoktur. Daha önce gelip geçmişlerde de Allah'ın yolu, yöntemi buydu. Allah'ın emri, belirlenmiş bir kaderdir / ölçüdür. 33. sure (AHZÂB) 38. ayet (Resmi: 33/İniş:97/Alfabetik:4)

İkiyüzlüler, kalplerinde maraz bulunanlar, şehirde çirkin haberler yayanlar, bu yaptıklarına son vermezlerse, seni onların üzerine gitmeye elbette teşvik edeceğiz. Bundan sonra onlar, orada senin yakınında, çok az kalabilirler. Lanetlenmiş hale gelirler. Rastlandıkları yerde enselenirler, öldürülür de öldürülürler. Bu, Allah'ın daha önce gelip geçmişlere işleyen tavrı, tarzıdır. Allah'ın tavrında herhangi bir değişiklik asla bulamazsın. 33. sure (AHZÂB) 60-62. ayet (Resmi: 33/İniş:97/Alfabetik:4)

Allah'a ve resulüne kafa tutanlar en aşağılık kişiler arasındadırlar. Allah, "Ben ve resullerim mutlaka galip geleceğiz!" diye yazmıştır. Allah çok güçlüdür, Azîz'dir. 58. sure (MÜCÂDİLE) 20-21. ayet (Resmi: 58/İniş:104/Alfabetik:66)
Eğer küfredenler sizinle savaşsalardı, sırtlarını dönüp kaçacaklardı. Sonra, bir dost da bir yardımcı da bulamazlardı. Bu, Allah'ın öteden beri işleyip duran yolu yöntemidir. Allah'ın yol ve yönteminde hiçbir değişme bulamazsın. 48. sure (FETİH) 22-23. ayet (Resmi: 48/İniş:109/Alfabetik:27)

KONULARINA GÖRE KUR’AN MESAJI E KİTAP- IX. TARİH VE KISSALAR (MKA) DAN ALINTIDIR - M. Kemal Adal