İMAN NEDİR VE NEYEDİR - 2
EMRİNDEN BİR RUH VAHYETTİ
Dipnot: 42/52*:
Varlığın Yönetimi (Mülk): Emir Allah'ındır: Emrinden Bir Ruh Vahyetti. Bak: 42/52
*42/52:
Tanrının İnsana öz ruhundan üflemesi ve 'Ruh' kelimesinin Kuran'daki anlamı:
Bak: 15/29; 32/9; 38/72; ve Bak: 17/85: 39/42; 16/102; (6/122; 8/24); 42/52;
*10/24:
Kıyamet gece mi gündüz mü kopacak?
** 42/52: Muhammed dâhil hiçbir insan kimseyi
hidayete erdiremez, kurtuluşa / doğru yola vardıramaz (28/56; 42/52) ancak,
Elbette Muhammed dâhil her mümin, Tanrı tarafındın belirlenen 'doğru yola'
kılavuzluk edebilir. Bir başka deyişle, dini ve hidayeti belirleyen Tanrı olup,
bize düşen onun tebliğidir. Muhammed peygamberi ayrı bir hidayet kaynağı haline
getirmek şirktir. Bak 6/112-114; 39/11.
*39/11-14: Din yalnız Allah'a özgülenerek, O'na ibadet
/ kulluk edilir. Geleneksel ve zamanımızın müşriklerine uyulmaz. Bak: 2/139;
7/29; 16/52; 39/2, 11- 14; 40/14, 65; 98/5.
***42/52: Peygamberlerini de hidayete erdiren
Allah'tır. Bak: 93/7; 42/52; 47/19; 48/2; 40/66.
KURAN ve
ÇEVİRİLERİ, 'Rahman tarafından öğretildiği için (55/2), hangi dille konuşursa
konuşsun / HANGİ DİLLE OKUNURSA OKUNSUN, TÜM İNSANLIK İÇİN ALLAH'TAN BİR
MESAJDIR. KIYAMETE KADAR HER ZAMAN İÇİN VE HER TOPLUMA ÖNGÖRÜLMÜŞ OLAN BİR
ELÇİDİR / RESULDÜR - MKA.
İMAN NEDİR VE NEYEDİR - 2
42. sure (ŞÛRÂ) 52.
ayet (Resmi: 42/İniş:62/Alfabetik:95)
Y.N. Öztürk :
İşte böylece sana da emrimizden bir
ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu,
kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nur yaptık. Hiç
kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yola kılavuzluk etmektesin.
EMRİNDEN BİR RUH VAHYETTİ:
İşte böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen,
kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi
kendisiyle kılavuzladığımız bir nur yaptık. Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir
yola kılavuzluk etmektesin. 42/52.
MKA.
Tanrı, insan türünü özel bir vahiy (ruhundan üfleyerek
-MKA) ile bilinç ve kişilik (Nefs-MKA) sahibi kıldı (15/29; 32/9; 38/72):
15/29: 'Onu, amaçlanan düzgünlüğe ulaştırıp öz
ruhumdan içine üflediğim zaman, önünde hemen secdeye kapanın.'
32/9: 'Sonra ona bir biçim verdi ve onun içine kendi
ruhundan üfledi. Sizin için, işitme gücü, gözler ve gönüller
vücuda getirdi. Ne kadar da az şükredersiniz!
38/72: ''Onu kıvama erdirip içine ruhumdan
üflediğimde, önünde secde ederek eğilin!'
'Ruh' kelimesinin geleneksel
anlamı Kuran'daki anlamıyla pek uyuşmaz. Kuran ayetlerini incelediğimizde 'ruh'un vahiy, bilgi
ve emir anlamlarına geldiğini görürüz.
İnsan soyunun genetik yapısı, kompüter diliyle
örneklersek, Tanrı'nın komutlarını (ruhunu) içeren bir hardware ve sistem
programı gibidir.
'Nefis' genetik yapının sistem programı gibi olup bilgi ve eylemlerle
gelişebilen software programlarıyla donatılmıştır.
Hardware ve sistem ile
çelişen yanlış tercihler ve davranışlar onları virüslerin saldırısı karşısında
savunmasız bırakır.
Kötü düşünceler ve
tavırlarla, kötü alışkanlıklar ve dostluklarla bozulan nefis (sistem programı)
yozlaşarak özelliğini ve işlevini kaybeder.
Güzel düşünceler ve
tavırlarla, iyi alışkanlıklar ve dostluklarla beslenen nefis ise orijinal
yaratılışı (ruh) doğrultusunda gelişerek ebedi mutluluğu hak eder. Bak
17/85.
17/85: 'Ve sana ruhtan sorarlar. De ki: 'Ruh, Rabbimin
emrindendir. Ve size, ilimden sadece az bir şey verilmiştir.'
'Ruh' kelimesi Türkçe'de Yunan
Felsefesinden aktarılan bir anlamda (can) kullanılır. Kuran terminolojisinde 'Ruh'
vahiy ve Tanrısal bilgi demektir.
Ölüm ve uyku anında vücuttan
ayrılan şey ise 'Nefs', yani bilinç ve kişiliktir: 39/42:
39/42: 'Allah, canları, ölümleri sırasında alır,
ölmeyenleri de uykuları sırasında. Sonra, haklarında ölüm hükmü
verdiklerini alıkoyar; ötekileri, belirlenen bir süreye kadar salıverir. Bunda,
iyice düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.'
Vahyi iletmekle görevli olan
denetçi Cebrail'in künyesi 'Ruhul Kuds' (Kutsal Vahiy) dir: 16/102:
16/102: 'De ki: 'İman edenleri güçlendirip kökleştirmek için ve Müslümanlara
bir müjde ve kılavuz olarak, Ruhulkudüs onu, senin Rabbinden indirdi.'
Şeytani virüsler ve kötü
kullanım yoluyla yozlaşan bilinç ve kişiliğimizin programını Ruh adlı programı
beynimize yerleştirerek düzeltebiliriz. Vahiy, genetik yapılarındaki orijinal ruhlarını
kaybedenleri diriltir (6/122; 8/24).
6/122: ' Bir ölü iken kendisine hayat verdiğimiz,
insanlar içinde yürümesi için kendisine bir ışık tuttuğumuz kişinin durumu, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü
ondan çıkamayan kişininki gibi olur mu? İşte böyle! Küfre sapanlara, yapmakta
oldukları süslü-püslü gösterilmiştir.'
8/24: Ey iman sahipleri! Sizi, size hayat verecek
şeye çağırdığında, Allah'a da resule de 'Buyur deyin!' Şunu da bilin ki, Allah kişi ile kalbinin arasına sokulur
ve bilin ki en son O'nun huzurunda haşredileceksiniz.
Ölümle birlikte Tanrı'nın ana
kaydına kopyalanan 'nefis' fincanlarla veya benzeri ilkel metotlarla tekrar
dünyaya getirilemez. 'Ruh
çağırma' safların inandığı ve şarlatanların istismar ettiği bir eğlenceden
ibarettir.
Herhangi bir insanın beynindeki özgün nöron örgüsü ve hayat boyu hafızada
biriktirilen bilgiler, ileri bir teknolojiyle organik olmayan bir materyale,
örneğin bir bilgisayara ( giga-giga bitelık bir kompüter diskine)
kaydedilebilir mi?
Bir başka deyişle, kişiliği, beynin organik maddesinden 'bilgi' olarak
soyutlayıp nakledebilir miyiz, koruyabilir miyiz, çoğaltabilir miyiz?
Teknolojinin gelişimine bakılırsa, böyle bir şeyin olması, olmamasından daha
olağan gözüküyor.
'Çürüyen kemikler mi diriltilecekmiş?' diye dirilme
olayını inkâr eden ateistler, biyolojik ölüm olayıyla her şeyin kaybolmadığını
ve insanın bir 'bilgi' kümesinden oluştuğunu laboratuarlarında gördükten sonra,
bu gerçeği binlerce yıldır elçiler yoluyla bildiren Yüce Tanrı karşısında
secdeye varacaklarına, kibir ve gururla inkâra devam edeceklerdir büyük
olasılıkla…
Kuşkusuz, bu gurur Saat ile
son bulacaktır Bak: 10/24.
10/24: 'Şu iğreti hayatın durumu gökten indirdiğimiz bir suya benzer:
İnsanların ve davarların yedikleri yeryüzü bitkisi onunla karışmıştır. Nihayet
toprak, takılarını kuşanmış, süslenmiştir. Toprağın sahipleri onun üzerinde
egemen olduklarını sanmaktadırlar. Tam bu sırada
emrimiz ona gece veya gündüz ulaşmıştır. Ve onu, sanki dün yerinde
yokmuş gibi biçip atmışızdır. Derin derin düşünen bir topluluk için ayetleri
böyle ayrıntılı olarak veriyoruz.'
*10/24: 'Tanrı, elbette
dünyanın sonunun gece mi yoksa gündüz mü olduğunu bilir. Ancak dünya yuvarlak
olduğundan, o an geldiğinde dünyanın yarısı gece, diğer yarısı da gündüz
olacaktır.' Bak 4/82.
Bak: 4/82: 'Kur'an'ı, iyice okuyup düşünmüyorlar mı?
Eğer o, Allah'tan başka birinin katından gelseydi, elbette ki onun içinde
birçok ihtilaf bulacaklardı.'
42/52: 'İşte böylece sana da emrimizden bir ruh
vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan
dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nur yaptık. Hiç kuşkusuz, sen,
dosdoğru bir yola kılavuzluk etmektesin'
Edip Yüksel - MESAJ Kuran Çevirisi Dipnotlarından Alıntılanmıştır.
28/56: 'Şu bir gerçek ki, sen istediğin kişiyi doğru
yola iletemezsin. Ama Allah, dilediğine kılavuzluk eder. Hidayete
erecekleri O daha iyi bilir.
42/52: 'İşte böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir,
iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan
dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nur yaptık. Hiç kuşkusuz, sen,
dosdoğru bir yola kılavuzluk etmektesin
Muhammed dâhil hiçbir insan
kimseyi hidayete erdiremez, kurtuluşa / doğru yola vardıramaz (28/56; 42/52)
ancak, Elbette
Muhammed dâhil her mümin, Tanrı tarafındın belirlenen 'doğru yola' kılavuzluk
edebilir. Bir
başka deyişle, dini ve hidayeti belirleyen Tanrı olup, bize düşen onun
tebliğidir.
6/112-113: 'İşte böyle, biz peygambere insan ve cin
şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar aldatmak için
birbirlerine lafın yaldızlısını fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu
yapamazlardı. Bırak onları, düzdükleri iftiralarla baş başa kalsınlar; +Ki
âhirete inanmayanların gönülleri ona ısınsın, ondan hoşlansınlar, elde
ettikleri şeylere sahip olmaya devam etsinler.'
Muhammed peygamberi ayrı bir
hidayet kaynağı haline getirmek şirktir.
*6/112 -113: Peygambere yakıştırılarak insanlara
'vahiy' adı altında sunulan yaldızlı sözlere, ahiret hayatına gerçekten
inanmamış olanlar ( ahireti akıl ve bilgiye dayanarak onaylamamış olanlar)
inanır.
İsa'yı Tanrı'nın oğlu
olarak putlaştıranlar aslında İsa'nın baş düşmanlarıdır.
Nitekim Buhari başta olmak üzere diğer hadis kitaplarını Kuran ile
karşılaştırarak incelediğinizde, o kitapları derleyenlerin aslında peygamberin
baş düşmanı olduğunu göreceksiniz.
6/114: 'Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde
indirmişken, Allah'ın dışında bir hakem mi arayayım? Kendilerine Kitap
verdiklerimiz, onun, Rabbinden hak olarak indirildiğini biliyorlar. Sakın
kuşkuya düşenlerden olma.'
*6/114: Bir önceki ayetlerde
peygamber düşmanlarının peygambere yakıştırdıkları iftiralarını yaldızlı sözler
olarak birbirlerine ilettiklerini bildiren Tanrı, şimdi Muhammed peygamberin
ağzından onlara üç maddeden oluşan en güzel cevabı veriyor:
1) Biricik yasa kaynağı Allah'tır.
2) Allah'ın yasası Kuran'dadır.
3) Kuran detaylıdır.
Nitekim Hadis, Sünnet ve mezhep öğretilerini dinin
diğer kaynakları olarak kabul edenler birinci (Biricik yasa kaynağı Allah'tır) ve
üçüncü (Kuran detaylıdır) maddeyi direkt olarak, ikinci maddeyi (Allah'ın
yasası Kuran'dadır) de Kuran'daki yasaya isyan ederek inkâr etmektedirler.
İslam dininin biricik kaynağı olan Kuran'ı terk eden
Müslümanlar, dini Yalnız Tanrı'ya özgüleyeceklerine, onu, tanrı + peygamber +
sahabe + tabiin + mezhep müctehitleri + mezhepte müctehitler + eski alimler +
ve daha sonra gelen alimciklerden ve şeyhlerden oluşan bir anonim şirketin
ortaya koyduğu bir beşerî din haline dönüştürdüler. Bak2/139; 7/29;
16/52; 39/2, 11- 14; 40/14, 65; 98/5.
2/139: De ki onlara: 'Allah hakkında bizimle tartışıyor
musunuz? Oysaki Allah hem bizim Rabb'imizdir hem sizin Rabb'inizdir.
Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size. Biz
yalnız O'na / Allah'a gönül verenleriz.'
Bak 7/29: Şunu da söyle: 'Rabbim bana adaleti emretti. Her mescitte yüzlerinizi O'na doğrultun. Dini yalnız O'na özgüleyerek
O'na yakarın. Tıpkı sizi ilk yarattığı gibi O'na döneceksiniz.'
16/52: Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Din de
sürekli olarak yalnız O'nundur. Hâlâ,
Allah'tan başkasından mı sakınıyorsunuz!
39/2: 'Emin ol, bu Kitap'ı biz sana hak olarak indirdik. O halde, dini yalnız Allah'a özgüleyerek O'na kulluk / ibadet et!'
39/11-14: De ki: 'Bana, dini yalnız Allah'a
özgüleyerek, O'na ibadet/kulluk etmem emredildi.' +'Ve bana,
müslümanların ilki olmam emredildi.' +De ki: 'Eğer Rabbime isyan edersem büyük
bir günün azabından korkarım.' +De ki: 'Ben, dinimi
yalnız kendisine özgüleyerek, Allah'a ibadet ediyorum.'
40/14: 'Kâfirler hoşlanmasa da siz, dini
yalnız O'na özgüleyerek, Allah'a dua edin!'
40/65: 'Hayy O'dur! Tanrı yoktur O'ndan başka. Dini
kendisine özgüleyerek dua edin O'na. Hamt olsun âlemlerin Rabbi'ne!'
98/5: 'Oysaki onlara, dini yalnız O'na özgüleyerek,
dosdoğru yürüyen kişiler halinde sadece Allah'a ibadet etmeleri, namazı
kılmaları, zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte budur doğru, eskimez ve
aşınmaz din.'
Edip Yüksel - MESAJ Kuran Çevirisi Dipnotlarından Alıntılanmıştır.
93/7: 'Seni şaşırmış olarak bulup da kılavuzluğunu
üstlenmedi mi?'
42/52: 'İşte böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu,
kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nur yaptık.
Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yola kılavuzluk etmektesin.'
47/19: 'Allah'tan başka tanrı olmadığını kuşkusuzca
bil! Hem kendi günahın için hem de mümin erkeklerle mümin
kadınlar için af dile. Allah sizin, dönüp dolaşacağınız yeri de varıp ulaşacağınız
yeri de bilir.'
48/2: 'Ki Allah senin günahından geçmiş olanı da gelecek olanı da
bağışlasın, nimetini senin üzerinde tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola kılavuzlasın.'
40/66: 'De ki: 'Ben, Rabbimden bana açık seçik ayetler
gelince, sizin, Allah'ın berisinden yakardıklarınıza kulluk etmekten
yasaklandım. Ben, âlemlerin Rabbi'ne teslim olmakla emrolundum.'
MKA
RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder