23.04.2016
00:00
ATATÜRK'ün önderliğinde Türkiye
Cumhuriyeti Devleti kurulmuş, kuran ahaliye Türk Milleti denmiş, geri
kalmışlıktan kurtulmak için devrimler yapılmıştır. Millet kavramına geçiş ve
çağdaşlaşmanın gerçekleştirilmesi kolay olmamış, bu konuda mücadele verilmiş,
Cumhuriyet ve Türk Millî sistemi oturtulmuştur.
Sistem,1950'den itibaren zaman zaman
erozyona uğratılmak istenmişse de, atılan temeller sağlam olduğu, yetişen yeni
nesil bunu benimsediği, akıl ve bilim üstün geldiği için yakın geçmişe kadar
fazla zarar görmemiş, hatta bazı alanlarda daha da gelişmiştir.
Sistem zorlanmaya başlıyor
Ancak 1990'ların sonlarından itibaren gelişen siyasi hareketler Türkiye'yi,
şeriata dayalı bir sisteme doğru sürükleme tehlikesi göstermiştir. Aşırı dinci grupların, demokratik, lâik ve sosyal hukuk devleti olan
Cumhuriyetimize karşı oluşturdukları tehdit, TSK başta, devletin diğer ilgili
anayasal kurumları tarafından sezilmiş ve konu, bunu önleyecek tedbirlerin
alınması amacıyla 28 Şubat 1997'de MGK'nın gündemine getirilmiştir. MGK'da
anayasa ve yasalara uygun olarak hükümete tavsiye kararları alınmıştır. Ancak
konu, yakın geçmişte dava konusu yapılmıştır.
2000'lerde başlayan yeni dönemde ise
başta laiklik olmak üzere, Cumhuriyet ilkelerine ve Atatürkçü düşünce
sistemine karşı planlı ve kapsamlı bir mücadele içine girildiğine, bu
konuda ardı ardına uygulamalar yapıldığına şahit olunmuştur. Millî değerlerimizin canlı
tutulmasını sağlayan millî bayramların kutlanmasına kısıtlamalar getirilmiştir.
Bunların çeşitli bahanelerle önlendiği ve unutturulmaya çalışıldığı
değerlendirilmiştir. Ayrıca her alanda Türklük
kavramının yok edilmesine ilişkin uygulamalar yapıldığı görülmüştür.
Diğer taraftan ülkenin varlığını ve bütünlüğünü tehdit eden teröre karşı
mücadele kesintiye uğratılmış ve yanlış bir politikayla, mücadele yerine
müzakere edilmiştir. Bu konuda küresel güçlerin
telkinlerinin halen devam ettiği görülmektedir.
İdeolojik uygulama
Ülkenin varlığı, bütünlüğü,
güvenliği, Türk Milliyetçiliği, laiklik başta Cumhuriyet ilkeleri ve Atatürkçü düşünce sistemi konusunda hassas olan, TSK başta ilgili anayasal kurumların, STK'ların, medyanın ve
duyarlı vatandaşların, uygulamalara karşı göstermesi muhtemel tepkilerini
önlemek için düzenlemeler yapılmıştır. Ayrıca bunların, korku ve
baskıyla frenlenmesi yoluna da gidilmiştir. Bu kapsamda TSK'nın yalnızlaştırılması,
itibarsızlaştırılması, susturulması amacıyla çeşitli kumpaslar kurulmuş, bu
amaçla bir dizi dava türetilmiştir. Bu konuda Gülen Cemaati kullanılmış, ona
destek olunmuştur. Sonradan Cemaatle iktidar çatışması çıkmış, Cemaatle mücadeleye
girilmiş ve davalar çökmüştür.
Bunun son
halkası olan 28 Şubat Davası ise, baskının devam ettirilmesi amacıyla
kullanılmaktadır.
Laiklik ve devrimler hala sağlam
Birleştirici nitelikteki Türklük yerine, kelime oyunuyla kimlik değil, dini
inanç olan Müslümanlık ön plana çıkarılmaya çalışılmaktadır. Şehit cenaze törenlerinde cenaze
marşı polemiği yaratılmaktadır. Sürekli yeni bir karşı devrim uygulamasına şahit olunmaktadır.
İslam İşbirliği Teşkilatında Türkiye, laik sistemi benimsemiş çoğunluğu Müslüman bir ülke
olmasına rağmen İslam ülkesiymiş gibi lanse edilmiş, laiklik vurgulanamamıştır.
Buradaki ülkeler birbirini
kollayamadığı gibi, kendi içlerinde dahi birliği sağlayamamaktadır. Öğle
olsaydı KKTC tanınırdı.
İçeriden
ve dışarıdan girişilen tüm karşı devrimci çabalara rağmen, temelleri sağlam
atılan Türkiye Cumhuriyeti, varlığını, bütünlüğünü, ulus devlet, üniter
devlet ve laik devlet yapısını, ATATÜRK
ilke ve devrimlerini korumaktadır. Küresel güçler de bu durumdan rahatsız
olduğu için, içerideki karşı devrim yaklaşımından da
güç alarak, yeni bir anayasayla yapı ve
sistem değişikliğini telkin etmektedir.
Karşı devrimler için açılan
parantez, amacına ulaşmadan kapanacaktır. Yeter ki buna inanalım ve ona göre
hareket edelim.
Kutlanmasından
rahatsız olunan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Yüce Türk Milletine
kutlu olsun!
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/ sitesinden 23.04.2016 tarihinde
yazdırılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder