İSLAMIN (MÜSLÜMAN OLMANIN) ŞARTI BEŞTİR, İMANIN ŞARTI ALTIDIR
DER VE SAYARLAR.
AMA
KUR’AN’DA LAFZI, “İSLAMIN ŞARTI BEŞTİR” ve / veya “İMANIN
ŞARTI ALTIDIR” OLAN BİR AYET GÖSTER, SÖYLE DEDİĞİMİZDE, HİÇ KİMSE GÖSTEREMEZ ve
SÖYLEYEMEZ.
ÇÜNKÜ BÖYLE BİR AYET, BÖYLE BİR ALLAH KELAMI SÖZ, KUR’AN’DA
YAZILI DEĞİLDİR.
O HALDE BİRÇOK
MÜSLÜMANIN BU KADAR YAYGIN OLAN BU İTİKADI KABULLERİNİN KAYNAĞI NEDİR?
İslam’ınşartı (rüknü / o olmazsa, olmaz
parçası), bazılarının sandığının aksine, İslam’ın 5 şartı olarak bilinen;
Kelimeyi şahadet getirmek, namaz kılmak,
oruç tutmak, zekât vermek ve hacca gitmekten ibaret değildir.
Yani, İslam’ın şartı (rüknü / o olmazsa,
olmaz parçası), sadece yukarıda sayılan
bu 5 şart ile sınırlandırılmış değildir. Bu ifade, Kuran’da yazılı bir ayetin
veya Kuran’ın bütününden çıkartılan bir sonucun ifadesi de değildir.
Hz. Muhammed’in bir hadisine dayandırılan
bir ifadedir ve doğrusu, Hz. Muhammed’in söylediği şudur:
“ İslam beş
şey üzerine kurulmuştur: Allah’ın Tevhid olunması, namazın kılınması, zekâtın
verilmesi, Ramazanın tutulması, hac üzerine.” (Müslim,
iman, 5)
“İslâm beş şey üzerine binâ edildi: Allah’tan başka ilah
olmadığına, Muhammed’in de Allah’ın Rasûlü olduğuna şehadet etmek, namazı
kılmak, zekâtı vermek, hac ve Ramazan orucu.” (Buhârî, İman 8).
BU HADİSİNDEN HAREKETLE, “İSLAM’IN ŞARTI BEŞTİR” DİYE İNSANLARCA “FORMÜLLEŞTİRİLEN” SÖZDEKİ
İFADEYİ, “İSLAM’IN ŞARTLARINDAN BEŞİ…” OLARAK ALGILAYIP ANLAMAK
VE İSLAM’IN ŞARTLARININ SADECE BU 5 ŞARTTAN İBARET OLMADIĞINI KAVRAMAK, BİZİ BİRÇOK YANLIŞ DEĞERLENDİRME YAPMAKTAN VE BİR
DİZİ ÇELİŞKİ İLE KUŞKUYA DÜŞMEKTEN KURTARIR. GERÇEĞİ GÖRMEMİZİ VE DOĞRUYU
BULMAMIZI SAĞLAR.
Çünkü Kur’an’ın tamamını gereğince okuyup,
tefekkür edince (akıl ve gönlü çalıştırarak düşününce) idrak edebiliriz ki:
Din
olarak İSLAM’IN ve şeksiz - şeriksiz
/ kuşku duymadan – ortak koşmadan, yalnız
ve ancak Allah’a teslim olmanın yani MÜSLÜMANLIĞIN
/ MÜSLÜMAN OLMANIN ŞARTLARI, (rükünleri / o olmazsa olmaz parçaları),
KUR’AN’DA ALLAH’IN BİLDİREREK, İNSANLARA YAPILMASINI
VEYA YAPILMAMASINI EMRETTİĞİ / FARZ KILDIĞI HER ŞEYDİR.
MÜSLİM, ALLAH’IN YAPMASINI
VEYA YAPMAMASINI EMRETTİĞİ AMELLERİNE (İŞLERİNE) KIYASLA MÜSLİMDİR.
Dini konularda kendi arzu ve heveslerine
göre konuşmayan (53/Necm/3) Hz. Peygamberin, konuyla ilgili bu meşhur hadisi,
aslında Kur’an’da mevcut olan gerçeğin bir parçasını gözler önüne sermektedir. Lakin
bir kısım insanlarca, manasından
uzaklaştırılıp- saptırılarak, insanların algı ve anlayışında, “İslâm’ın şartı beştir” gibi yanlış bir zihniyetle
sayıların sultasına kurban edilmiştir.
Bu meşhur hadiste beş madde vardır. Bunlardan dördü
organlarla ilgili eylemdir: Namaz, zekât, hac ve oruç. Bunlar ameli
ilgilendiren maddelerdir. Geriye bir madde kalıyor ki, o da kelime-i şahadette
ifâdesini bulan Allah’ın tekliğini ve Hz. Muhammed’in O’nun Rasûlü olduğunu
ikrardır.
Diğer dört madde, bu birinci maddeye bağlıdır. Şehadet olmadan ne namaz ve zekât, ne hac ve oruç olur.
Diğer dört madde, bu birinci maddeye bağlıdır. Şehadet olmadan ne namaz ve zekât, ne hac ve oruç olur.
Yalnız bu beş madde
arasında temel bir benzerlik vardır. O da bunların tümünün zahirde (görünürde /
görünüşte) olup biten şeyler olmasıdır. Hadisteki birinci madde insanı
yanıltmamalıdır. Çünkü orada “iman etmek” değil;
“şehadet etmek” şart koşulmaktadır. Şehadet etmek ise, sözle yapılan zahirî bir
eylemdir, yani ameldir; dilin amelidir.
Ayrıntılı bilgi için Ayrıca Bakınız:
RESUL KUR'AN'IN REHBERLİĞİNDE
MÜSLÜMAN OLMAK ve İMANA ERMEK
İmanın şartlarına gelince, önce “Diyanet İslam Ansiklopedisi, Amentü maddesi ” içine bakalım
ve üzerinde tefekkür edelim, konuyla ilgili bilgi sahibi olalım.
AMENTÜ DUASI NERDE, NE ZAMAN VE
İLK NASIL OKUNMUŞTUR? İLK KAYNAĞI NEDİR; BİZE NASIL ULAŞMIŞTIR?
Arapça'da âmene fiilinin birinci tekil şahsı olan ve “inandım” mânasına gelen
âmentü, Kur'an'da üç yerde, söz sahibinin
imanını açıklarken kullandığı bir ifade olarak geçer.(bk. Yûnus Suresi, 90; Yâsîn Suresi, 25; Şûrâ Suresi, 15.):
“Ve İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun ve ordusu, azgınlık ve düşmanlıkla onları
izlemekteydi. Nihayet, boğulma ümüğüne çökünce şöyle dedi: "İman ettim.
İsrailoğullarının inanmış olduğu dışında ilah yok. Ben de O'na teslim
olanlardanım." (10/90)
“Kentin öbür ucundan bir adam koşarak
gelip şöyle dedi: "Ey topluluk, bu elçilere uyun!" (36/20) ………… "Ben, sizin Rabbinize iman ettim, artık
dinleyin beni!" (36/25)
“İşte bunun için sen çağrıda bulun/dua et
ve emrolunduğun gibi dosdoğru yürü! Onların boş arzularına uyma ve şöyle de:
"Allah'ın Kitap'tan indirdiğine inandım.
Aranızda adaleti sağlamakla emrolundum. Allah'tır,
bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz. Bizim amellerimiz bize, sizin
amellerinizin size. Bizimle sizin aranızda delil yok. Allah bizi bir araya
toplayacaktır/aramızı bulacaktır. Dönüş O'nadır." (42/15)
Şûra sûresinde doğrudan doğruya Hz. Peygamber (sav)'e “âmentü” demesi emredilir.
Buna dayanarak âmentünün Kur'an'da yer alan bir terim
olduğunu söylemek mümkündür.
“Âmentü billahi ve melâiketihî ve kütübihî ve rusülihî
ve'l-yevmi'l-âhiri ve bi'l kaderi hayrihî ve şerrihî mine'llâhi teâlâ;
ve'l-ba'sü ba'de'l-mevti hakk eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne
Muhammeden abduhû ve resûlüh”
Bir yerde müminin vasıfları olarak Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitaba (Kur'an'a) ve peygamberlere
iman şeklinde sıralanır. (bk. Bakara Suresi,
2/177.):
“Yüzlerinizi doğu ve batı
yönüne çevirmeniz zafer ve mutluluğa ermek değildir. Zafer ve mutluluğa ermek o
kişinin hakkıdır ki, Allah'a, âhıret gününe,
meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır; akrabaya, yetimlere,
çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde
olanlara malı seve seve verir, namazı kılar, zekâtı öder. Böyleleri söz
verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar; bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk,
sıkıntı ve şiddet zamanında da sabırlıdırlar. İşte bunlardır özüyle sözü bir
olanlar. Ve işte bunlardır korunan takva sahipleri.” (2/177)
Başka bir yerde müminlere “Allah'a,
peygamberine, peygamberine indirdiği kitaba ve önceden indirdiği kitaba iman
etmeleri” emredilir ve “Allah'ı, meleklerini,
kitaplarını, peygamberlerini ve âhiret gününü”
inkâr edenin koyu bir sapıklık içinde olduğu belirtilir.(bk. Nisâ Suresi,
4/136.)
“Ey iman edenler! Allah'a, onun resulüne,
resulüne indirmiş olduğu Kitap'a, daha önce indirmiş olduğu Kitap'a inanın.
Kim Allah'ı, O'nun meleklerini, kitaplarını,
resullerini ve âhiret gününü inkâr ederse geri dönüşü olmayan bir
sapıklığa gömülmüş olur. (4/136)
Kur’an’daki
beş değişik esas arasında da kader zikredilmediği halde, İbn Buhârinin rivayet ettiği Cibril
hadisinde, “İman nedir?” sorusuna, “Allah'a, meleklerine, Allah'ın
görüleceğine, peygamberlerine ve öldükten sonra dirilmeye inanmandır.” (Buhârî, “İmân”, 37.) cevabı verilerek ve Hanbel (Müsned,
I, 21.) Müslim (“İmân”, 1.) Tirmizî (“İmân”, 4.) İbn
Mâce (“Mukaddime”, 9.) Ebû Dâvûd (“Sünnet”, 17.) ve
Nesâînin (“İmân”, 4.) hadislerinde
/ rivayetlerinde “hayrı ve şerri ile birlikte kadere iman” esası diğerlerine ilâve
olarak zikredilir.
Tirmizî'nin diğer bir rivayetine göre Hz. Peygamber (sav), “âmentü” lafzıyla başlayan
bir hadisinde (“Fiten”, 63.) “Ben Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve âhiret gönüne inandım.” demiştir. Bu hadiste de İman esaslarını formülleştiren âmentü metninden bir
kısmının eksik olduğu görülür.
İman esaslarını âmentü formülünde olduğu gibi topluca konu edinen bazı âyet ve
hadislerde kadere imanın yer almayışı, onun ilim, irâde, kudret ve tekvin
sıfatları içinde mütalaa edilebilen özelliğine bağlı olsa gerektir. Yoksa
Mu'tezile'nin ve günümüzdeki bazı araştırmacıların iddia ettiği
gibi İslâm'da kader inancının bulunmayışından dolayı değildir.
Nitekim özellikle kader inancı üzerinde duran başka âyet
ve hadisler de vardır.
Aslında İslâm literatüründe iman esasları :
“Allah'a, peygambere ve
âhiret gününe iman” şeklinde önce üç (el-usûlü's-selâse).
Sonra kelime-i şehâdette belirtildiği üzere “Allah'a ve Hz. Muhammed'in peygamberliğine iman” şeklinde iki,
Son olarak da “Allah'a
iman” şeklinde” (aslü'l-usûl) tek bir esasta özetlenmiştir.
Bu son yaklaşıma göre Peygamber'e iman, Allah'a imana
ulaşmanın yolu, âhiret de Allah'ın fiillerinden biri olduğundan Allah'a iman
edilince ötekiler kendiliğinden benimsenmiş olur.
İşte Hz. Peygamber (sav) imanı,“Allah'tan başka ilâh olmadığını tasdik etmektir.” diye tarif ederken (bk. Müslim, “İmân”, 33, Tirmizî, “İmân”, 5.)
ve
“Allah'tan başka ilâh yoktur, diyen cennete girer.” müjdesini verirken (bk. Tirmizî, “İmân”, 17.) bu gerçeği ifade etmiştir.
İşte Hz. Peygamber (sav) imanı,“Allah'tan başka ilâh olmadığını tasdik etmektir.” diye tarif ederken (bk. Müslim, “İmân”, 33, Tirmizî, “İmân”, 5.)
ve
“Allah'tan başka ilâh yoktur, diyen cennete girer.” müjdesini verirken (bk. Tirmizî, “İmân”, 17.) bu gerçeği ifade etmiştir.
DİNİ BİLGİLERİN ÖĞRETİLMESİNDE İLK SIRAYI ALAN
VE İLK DEVİRLERDEN BERİ ÖGRETİLEGELEN EHL-İ SÜNNETİN GELENEKSEL İTİKAD METNİ
OLAN ÂMENTÜNÜN, BAŞTA CİBRİL HADİSİ OLMAK ÜZERE, HZ. PEYGAMBER (SAV)'İN “İMAN NEDİR?” SORUSUNA
VERDİĞİ DEĞİŞİK CEVAPLARDAN (bk. Müsned, I, 19; Tirmizî, “Kader”,
17; Ebû Dâvûd, “Sünnet”, 34; İbn Mâce, “Mukaddime”, 9.) DERLENDİĞİ ANLAŞILMAKTADIR.
ZİRA TİRMİZÎ'NİN BİR RİVAYETİNDE (“Fiten”,
63.) YER ALMAYAN KISIMLAR MÜSLİM'DE (“İmân”,
46, 53.) İBN MÂCE'DE (“Mukaddime”, 10.)
VE TİRMİZİNİN BAŞKA BİR RİVAYETİNDE (“Kader”,
10.) AYNI LAFIZLARLA ZİKREDİLMEKTEDİR.
İbn hacer ve aynî'nin cibril hadisine yaptıkları şerhler
de bu görüşü teyit etmektedir (bk. Fethu'l-bârî, I, 197;
'Ümdetul-kârî, 1, 326, 335)
Âmentü klişesine akaid kitapları içinde ilk defa İmâm-ı
Âzam'ın el-Fıkhü'l-ekber"ine rastlanır. (s. 1.)
Daha sonra Hakîm es-Semerkandî es-Sevâdü'l-A'zam'da (s. 5.) ve özellikle Ebü'l-Leys es-Semerkandî Beyânü 'akideti'l-usûl adlı eserinde iman esaslarını âmentü biçiminde özetlemiştir.
Daha sonra Hakîm es-Semerkandî es-Sevâdü'l-A'zam'da (s. 5.) ve özellikle Ebü'l-Leys es-Semerkandî Beyânü 'akideti'l-usûl adlı eserinde iman esaslarını âmentü biçiminde özetlemiştir.
Müteahhir devirde
Ubeydullah b. Muhammed es-Semerkandinin âmentüyü şerhederek (bk el-cAkîdetüz-zekiyye, vr. 2a vd.) başlattığı “âmentü şerhi” telif türü, kendisinden sonra
da devam etmiştir.
Âmentü öğretiminin Mâtürîdîler arasında son derece yaygın
olmasında, konuyla ilgili ilk eserleri Semerkandlı âlimlerin yazmış
olmalarının etkisi büyüktür.
(bk. Diyanet İslam Ansiklopedisi, Amentü md.)
YUKARIDAKİ İZAHTAN VE GÖZLER ÖNÜNE SERİLEN
AYETLERDEN ANLAŞILACAĞI GİBİ İSLAMIN ŞARTLARI GİBİ İMANIN ŞARTLARINI (RÜKÜNLERİNİ
/ O OLMAZSA, OLMAZ PARÇALARINI) DA, BELLİ BAŞLI TEMEL İLKELERDE TOPARLAYARAK ÖZETLEMEK
KUR’AN’A UYGUN VE DOĞRUYSA DA, SAYILARLA VE BELLİ MADDELERLE SINIRLAMAK
YANLIŞTIR.
Gerçeği ararken bize Kur’an
yeter.
KUR’AN AYETLERİ LAFZINDAN VE KUR’AN’IN
BÜTÜNCÜL MESAJINDAN ALGILANIP ANLAŞILDIĞINCA, İNSANLARCA “FORMÜLLEŞTİRİLEN” “AMENTÜ” METNİNDEN HAREKETLE, İMANIN ŞARTI ALTIDIR” DİYE TOPARLANIP ÖZETLENMİŞ İFADEYİ, “İMANIN ŞARTLARINDAN ALTISI…” OLARAK ALGILAYIP ANLAMAK VE
“İMANIN ŞARTLARININ DA SADECE BU 6 ŞARTTAN İBARET OLMADIĞINI KAVRAMAK”, BİZİ BİRÇOK YANLIŞ DEĞERLENDİRME YAPMAKTAN VE BİR
DİZİ ÇELİŞKİ İLE KUŞKUYA DÜŞMEKTEN KURTARIR. GERÇEĞİ GÖRMEMİZİ VE DOĞRUYU
BULMAMIZI SAĞLAR.
Çünkü sadece Kitaba (Kur’an’a) imanın
gereği, KUR’AN’DA yazılanların tümüne iman etmektir.
Kur’an’ın bir kısmına inanıp bir kısmına inanmayanlar, bunun hesabını Allah’a veremezler (Bkz. 2/85; 13/36; 15/90-93):
Bütün bunlardan sonra siz şu insanlarsınız: Birbirinizi öldürüyorsunuz. İçinizden bir zümreyi yurtlarından çıkarıyorsunuz. Onlar aleyhine kötülük ve düşmanlık hususunda dayanışmaya giriyorsunuz. Esasında onları yurtlarından çıkarmak size haram edildiği halde, esir olarak size geldiklerinde fidyelerini veriyorsunuz. Şimdi siz Kitap'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? İçinizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezillikten başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise böyleleri azabın en şiddetlisine itilir. Allah, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir. 2/85
Kendilerine kitap verdiklerimiz, sana indirilenle ferahlarlar. Ama hiziplerden bazıları onun bir kısmını inkâr ederler. De ki: 'Bana, yalnız Allah'a kulluk etmem, O'na ortak koşmamam emredildi. Ben O'na yakarır, O'na davet ederim. Dönüşüm de O'nadır.' 13/36.
Kur’an’ın bir kısmına inanıp bir kısmına inanmayanlar, bunun hesabını Allah’a veremezler (Bkz. 2/85; 13/36; 15/90-93):
Bütün bunlardan sonra siz şu insanlarsınız: Birbirinizi öldürüyorsunuz. İçinizden bir zümreyi yurtlarından çıkarıyorsunuz. Onlar aleyhine kötülük ve düşmanlık hususunda dayanışmaya giriyorsunuz. Esasında onları yurtlarından çıkarmak size haram edildiği halde, esir olarak size geldiklerinde fidyelerini veriyorsunuz. Şimdi siz Kitap'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? İçinizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezillikten başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise böyleleri azabın en şiddetlisine itilir. Allah, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir. 2/85
Kendilerine kitap verdiklerimiz, sana indirilenle ferahlarlar. Ama hiziplerden bazıları onun bir kısmını inkâr ederler. De ki: 'Bana, yalnız Allah'a kulluk etmem, O'na ortak koşmamam emredildi. Ben O'na yakarır, O'na davet ederim. Dönüşüm de O'nadır.' 13/36.
“Aynı şekilde, o
bölücülere/yemin edip duranlara da beyyineler indirmiştik. Onlar ki Kur'an'ı parça parça/bölük bölük/falcılık aracı
yaptılar. Rabbine yemin olsun ki, biz onları toplu halde sorgu suale
çekeceğiz/hepsinden mutlaka hesap soracağız; Yapıp ettiklerinden...” (15/90-93)
Mademki Mümin’in
imanı, Kitapta (Kur’an’da) yazılanları
doğru olarak benimsemektir; özümseyerek kendine
mâletmektir; Allah’ı doğru sözlü olarak bilmek, güvenmektir; Kur’an’da
bildirilen şeyin varlığını, doğruluğunu kabul etmektir; Allah’ı, sevecek,
güvenecek ve bağlanacak en yüksek varlık olarak bilmektir; öyle ise imanın şartları
“Allah'ın Kitap'tan indirdiğinde / Allah’ın bütün
vahyettiklerinde bildirdiklerinin tamamıdır”
SONUÇ:
(42/15 = ... Onların boş arzularına uyma ve şöyle de: "Allah'ın Kitap'tan indirdiğine inandım... )
SONUÇ:
(42/15 = ... Onların boş arzularına uyma ve şöyle de: "Allah'ın Kitap'tan indirdiğine inandım... )
Hâlâ “İSLAMIN ŞARTI
BEŞTİR, İMANIN ŞARTI ALTIDIR” demekteyseniz AŞAĞIDAKİ AYETLERİ
hatırlatır ve tekrar düşünmenizi dilerim.
“Şu bir gerçek ki, iman
edenlerden, Yahudilerden, Hıristiyanlardan, Sabîlerden Allah'a ve âhıret gününe inanıp barışa ve hayra yönelik
iş yapanların, Rableri katında kendilerine has ödülleri olacaktır. Korku
yoktur onlar için, tasalanmayacaklardır onlar.” (2/62)
“Şu bir gerçek ki,
iman edenler, Yahudiler, Sâbiîler ve Hıristiyanlardan Allah'a ve âhiret gününe inanıp hayra ve barışa yönelik
iş yapanlar için korku yoktur. Tasalanmayacaklardır onlar.” (5/69)
UNUTMAYALIM Kİ KUR'AN'A GÖRE İMANSIZ OLANLAR (İNKARA İMAN EDENLER), CEHENNEM EHLİDİR. NE KÖTÜ YURTTUR ORASI...
UNUTMAYALIM Kİ KUR'AN'A GÖRE İMANSIZ OLANLAR (İNKARA İMAN EDENLER), CEHENNEM EHLİDİR. NE KÖTÜ YURTTUR ORASI...
ALLAH'IN SELAM, RAHMET VE BEREKETİ İLE HİDAYET VE
MAĞFİRETİ, DİLEYENLERİN ÜZERİNE OLSUN İNŞALLAH.
M. Kemal Adal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder