Armağan KULOĞLU
16 Nisan
2016 Cumartesi 00:02
Yönetim, terörle ve cemaatle mücadele ve mülteci konusuyla meşgulken,
başkanlık ve yeni anayasa konusunu sürekli gündemde tutarken, Kıbrıs konusunu
gözden kaçırmaktadır.
Millî
mesele olan bu konunun boşlanmaması, hem Türkiye, hem de KKTC'nin ulusal
çıkarları açısından zaruridir.
Son müzakere sürecinin önemi
Kıbrıs
müzakereleri 1974'ten sonra defalarca başlamış ve sonuç alınamamıştır.
Sebep, Rum tarafının Kıbrıs'ın bütününü kendi hâkimiyetine sokmak
istemesidir.
Esasen Türkiye ve KKTC (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti) açısından müzakereye ihtiyaç yoktur. Konu, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin fiilen
1963'te meşruiyetini kaybetmesinden sonra çözüme 1974'te ulaşmış, 1983'te
KKTC'nin ilanıyla da neticelenmiştir.
Bugüne kadar Türk tarafı,
müzakereden kaçınan taraf görüntüsü vermemiştir. 1974'ten beri kazandığı ve
koruduğu kazançlarını ve çıkarlarını da son yıllarda siyasetin değişken tutum
ve davranışlarına rağmen, konunun tarihsel sorumluluğunu düşünerek ve Türk
Milletinin tepkisinden çekinerek sebatla korumuştur.
Bu seferki müzakereler diğerlerinden farklı görünümdedir. Mutlaka çözüm
olacağı ümidiyle masaya oturulmuştur. Bu ümit de
Rum ve Türk tarafı liderlerinin geçmişteki dostluklarından kaynaklanmaktadır. Ayrıca Akıncı'nın, zamanında
Annan planının kabul edilmesindeki çabası ve bu konuda AB'yle iş birliği
yapması da Rum tarafında beklenti yaratmıştır.
Müzakere heyetleri de dikkat çekici
Rum müzakere heyetinin, Yunan Milliyetçiliği ve adanın Yunanistan'a
bağlanması yönünde çalışmalar yapan, kendilerinin veya ailelerinin bir şekilde
EOKA'yla ilişkisi bulunan kişilerden olduğu görülmüştür.
BM'deki GKRY (Güney Kıbrıs Rum Yönetimi) daimi temsilcisi,
müzakerelerin kritik başlıklarını oluşturan toprak ve mülkiyet komisyonunda
önemli bir rol üstlenmiştir. Bu şahıs, BMGK'nin (Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun) olağanüstü toplanması, KKTC'nin
bağımsızlığının kabul edilmemesi, izolasyonların kaldırılmaması konularında
başrolü oynamıştır. Şimdi de Ankara'nın Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanıması, Türk
ordusunun adadan çekilmesi, Türk vatandaşlarının adadan ayrılması yönünde
birçok istekte bulunmaktadır.
Türk
tarafı müzakere heyetine bakıldığında ise, KKTC'ye inanmayan, Türkiye'nin ve
KKTC'nin hak ve menfaatlerini, kazanılmış ve korunmuş çıkarlarını korumaya
niyetli olmayan, daha çok Rumları gücendirmekten kaçınan kişilerden oluştuğu
değerlendirilmektedir.
Rumların çözümden anladığı
Rum-Yunan ikilisinin "Adayı Yunan
yapma" hedefi değişmemiştir.
Rumlar, Akıncı'nın Türkiye
tarafından cesaretlendirilmesini beklemekte ve ancak bununla çözüme
ulaşabilecekleri ümidini taşımaktadır.
Çözümde de tek uluslararası temsil, tek vatandaşlık ve tek egemenliği şart
olarak ileri sürmektedir.
Bu
anlayış, Türk tarafının Rumlara teslimiyetidir.
Kilit konumdaki güç paylaşımı, mülkiyet ve garantiler konularında Türk tarafının geri adım atması
beklenmektedir. Türk tarafının dikkatli ve uyanık olması gerekmektedir.
ABD Başkan Yardımcısı Biden'in ortaya koyduğu tutum da kaygı vericidir. Kendisi Rum-Yunan dostu olarak bilinmekte ve kendisine "Bidenopulos"
diye hitap edilmesinden hoşlandığı, hatta Türkiye'ye "Kıbrıs'ı verin anahtar ülke olun"
anlamında teklif içeren mesaj getirdiği de söylenmektedir.
Gerçekler
Doğu Akdeniz'in yeniden
şekillendirilmesi ve haritaların yeniden oluşturulmasının içinde Kıbrıs'ın da
bulunduğu ve onun da müzakerelerle sonuçlandırılacağı kaygıları mevcuttur.
Mülteci
pazarlığında ön plana çıkan AB'ye vizesiz giriş konusunda, Türkiye'nin kabul
etmesi gereken hususlardan birinin, GKRY'nin Kıbrıs Cumhuriyeti olarak
tanınması zaruretinin olduğu gözden kaçmamalıdır.
Çözümden
Türk tarafının çıkarı yoktur. Bu konuda sadece tavizler verilmesi söz
konusudur.
Verilecek
her bir taviz, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki hak ve menfaatlerinden,
güvenliğinden, çıkarlarından ve prestijinden götürecektir.
Varılacak
anlaşma, Türkiye ve Kıbrıs Türkünün kanla, canla, fedakârlıklarla oluşturduğu,
Kıbrıs Türkünün vatanı, egemenliği, güvenliği ve onuru olan KKTC'yi gömecektir.
Bunun vebalini üstlenecek
varsa buyursun!
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/ sitesinden 16.04.2016 tarihinde
yazdırılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder