Önce başlık konusu olay
hakkında aşağıdaki linki tıklayıp haberi okuyup haberdar olalım.
“Laik TC. nin Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı” sade bir “Vatandaş” sıfatımla adalet üzere tartışmaya müdahil
olmadan önce, öncelikle “Kur’an
Bağımlısı ” mütedeyyin bir Müslüman sıfatımla,
konuyu değerlendirmemde esas alacağım bilgilerimi paylaşmak
istiyorum.
1. Allah katında tek “Din”
İslamdır (3/9)*.
Bu ayetin hükmü gereğince, DİN Allah’ın Kur’an’da (ve önceden gönderdiği Kitaplarda: “Tevrat, İncil,
vb.” – 22/78)* bildirdiğidir.
2. Allah’a teslim olan ve Allah’ın gönderdiği nebi /
resullere uyanlarının hepsi ( Tevrat müminleri / inananları, İncil müminleri /
inananları, Kur’an müminleri / inananları, vb..) Kur’an’ ile bildirilene
göre Müslümandır (22/78)*.
a. Peygamberlerin hepsinin
çarpıtılmamış daveti yalnız ve ancak Allah'a teslimiyettir, şirksiz (ortak koşmaksızın) ve şeksiz (kuşku duymaksızın)
tevhittir. (İlah’ı - ki adını kendi lisanlarında nasıl söylerse
söylesinler- birlemektir).
b. Allah’ın seçtiği peygamberlere (hangisine olursa), Allah’ın çarpıtılmamış mesajında buyurduğu gibi, kalben
inanmış / iman etmiş (ki imanları, sadece kendileri ve
Allah arasında olan, yaptıkları bir ahittir. Başka insanlarca “kişilerin imanı”
sorgulanıp yargılanamaz ve hüküm verilemez.
Ancak kişilerin Dünyevi olarak “amelleri / yapıp ettiği işleri” diğer
insanlarca sorgulanabilir, zahirdeki (görünebilir) ameller / iş ve oluş,
yargılanabilir) uymuş olanlar ve uyanların hepsi de Kur’an’ ile bildirilene
göre
Müslüman’dır. (Bakınız: 2/128, 131- 133; 3/52, 67;
5/111; 7/126; 10/72, 84; 12/101; 22/78; 27/31, 38, 42; 37/103; 38/24,
30;)
c. Hâşâ (asal olamaz) yeni bir “Din” icat
etmiyorum. Bundan Allah’a sığınırım.
Sadece Kur’an’daki dini, Kur’an’daki ayetler ile gözler önüne sermeye
çalışıyorum.
3. Bu bağlamda aşağıdaki ayetleri
düşünelim ve Kur’an, Tevrat, İncil, Zebur, Allah’ın indirdiği bir
kitabın bağımlısı müminlerden biri isek, şimdi Allah’ın
rızasını kazanabilmek için aklımızı çalıştıralım:
“Şu bir gerçek ki, iman edenlerden,
Yahudilerden, Hıristiyanlardan, Sabîlerden Allah'a ve âhıret gününe inanıp barışa
ve hayra yönelik iş yapanların, Rableri katında kendilerine has ödülleri olacaktır. Korku yoktur onlar
için, tasalanmayacaklardır onlar.” (2/62)
“Şu bir gerçek ki, iman edenler,
Yahudiler, Sâbiîler ve Hıristiyanlardan Allah'a ve âhiret gününe inanıp hayra ve
barışa yönelik iş yapanlar için korku yoktur. Tasalanmayacaklardır onlar.” (5/69)
4. Kur’an’ın
ana dilimize çevirisi olan meallerin herhangi birinden 5/ Maide /44-50.
Ayetleri okuyalım ve o ayetlerden alıntıladığım, aşağıdaki ALLAH’IN ”KUR’AN”DA”Kİ “DİN”DE, TÜM
İNSANLARA UYARI VE EMİRLERİNE, DÜŞÜNMEMİZİ ODAKLAYALIM:
Daha öncesindeki cahiliye devrinin hükmünden farklı
olarak (5/50):
a. “Allah'ın indirdiğiyle
hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir (5/44). Allah'ın indirdiğiyle
hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir.”(5/45) Uyarısı ile TEVRAT
BAĞLILARINA TEVRAT’LA (5/44);
b. Allah'ın
indirdiğiyle hükmetmeyenler sapıkların ta kendileridir(5/47)
Uyarısı ile İNCİL BAĞLILARINA İNCİL’LE (5/47);
c .Kendisine Kur’an’ı
indirdiği, resulü Muhammede de (ki kendisi ayrı ümmetlerden oluşan devletin
Siyasal başıdır) :
“Sana
da Kitap'ı hak olarak indirdik. Kitap'tan onun yanında bulunanı
tasdikleyici ve onu denetleyip güvenilirliğini sağlayıcı olarak... O halde onlar arasında Allah'ın indirdiğiyle hükmet,
Hak'tan sana gelenden uzaklaşıp onların keyiflerine uyma. SİZDEN HER BİRİ İÇİN BİR YOL / ŞERÎAT VE BİR YÖNTEM
BELİRLEDİK. Allah dileseydi sizi elbette bir tek ümmet yapardı. Ama
size vermiş olduklarıyla sizi imtihana çeksin diye öyle yapmamıştır. O halde
hayırlarda yarışın. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O
size, tartışmış olduğunuz şeylerin esasını bildirecektir” (5/48) .
ve
“Sen
de aralarında, Allah'ın indirdiğiyle hükmet.
Onların keyiflerine uyma. Dikkat et de
Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından seni uzaklaştırıp fitneye
düşürmesinler. Eğer yüz çevirirlerse bil ki, Allah onları bazı
günahları yüzünden belaya çarptırmak istiyor. Zaten insanların birçokları doğru
yoldan iyice sapmış bulunuyorlar.” (5/49)
Emri ve Uyarısı ile KUR’AN
BAĞLILARINA KUR’AN’LA (5/48-49) ve TEVRAT BAĞLILARINA TEVRAT’LA (5/44) (5/48-49);
İNCİL BAĞLILARINA İNCİL’LE (5/47) (548-49) HÜKMEDİLMESİ GEREKİR.
d. İlaveten:
“Kuşku yok ki, biz bu Kitap'ı sana, insanlar arasında Allah'ın sana
gösterdiği ile hükmedesin diye hak olarak indirdik. Sakın hainlere
yardakçı olma!”(4 /105)
(1). Ayette (4/105) dünyevi
hükme esas olsun diye “Allah’ın gösterdiği /öğrettiği “ kapsamı sadece Kur’an
Ayetleri değildir. Çünkü İnananlar /müminler için bizatihi
kendisi kılavuz olan “Vahiy Kitabı” Kuran, aynı zamanda, Allah’ın
insanın önüne “oku” ması için koyduğu “Kâinat Kitabı” ile “İnsan Kitabı”
nın gereğince okunup
değerlendirilmesini kolaylaştıran bir ışıktır, nurdur:
“Göklerin ve yerin melekûtuna (Kâinat ve
insan kitaplarındaki ayetlere), Allah'ın yarattığı herhangi bir şeye bakmadılar
mı; ecellerinin
gerçekten yaklaşmış olabileceğini düşünmediler mi? Peki, bu Kur'an'dan sonra hangi hadise/söze
iman ediyorlar?”(7/185)
“Onlara ayetlerimizi ufuklarda (Kâinat
kitabı) ve öz benliklerinin içinde (insan kitabı) göstereceğiz. Ta ki, onun hak
olduğu kendilerine ayan beyan belli olsun. Kendisinin her şey üzerinde bir tanık oluşu, senin Rabbine yetmez mi?” (41/53)
(2). Kuran,
bütün kâinatı varlıklar ve olaylar da dâhil, bir ayetler topluluğu olarak
görmekte ve göstermektedir:
“Yeryüzünde (kâinat kitabı) ayetler
vardır görürcesine bilenler için. Benliklerimizin (insan kitabı) içinde
de. Hâlâ bakıp
görmeyecek misiniz?” (51/20-21)
“De ki:
"Göklerde ve yerde
(Kâinat ve insan kitaplarında) neler var/neler oluyor, bir bakın!" O ayetler ve uyarılar iman etmeyen bir
toplumun hiçbir işine yaramaz.”(10/101)
(3). “Ayet” in sözlükte Kelime olarak, belirti, işaret, delil… gibi anlamlara geldiğini
ve Dini terim olarak, “Yaradan” la “yaratılan” arası ilişkide anlamı olan, insanı “Tek ve Mutlak Yaratıcı” ya çeviren ve
götüren aydınlık, ışık ve işaret olan her şeye “ ayet” denildiğini de
hatırlayalım.
e. NETİCETEN, HERKESE, KENDİSİNiN
HÜR İRADESİ İLE KENDİNE SEÇTİĞİ “YOL / ŞERÎAT (HUKUK) VE
YÖNTEM İLE” (5/48) HÜKMEDİLMESİ; KUR’AN’DA ALLAH’IN
GÖSTERİP / ÖĞRETTİĞİ “KAİNAT ve İNSAN” KİTAPLARININ
“ AYETLERİNDEN (51/20-21) DÜNYEVİ HÜKÜM
VERMEKTE, BİLİMSEL TEMELDE YARARLANILMASI, İSLAMİ SİYASAL SİSTEMİN TEMEL
ESASIDIR.
5.KUR’AN’ YUKARIDAKİ AYETLERİ İLE
BİZE BİR TOPLUMDA “KESRETTE VAHDET ” (ÇOKLUKTA BİRLİK) OLMANIN ANA YOLUNU
GÖSTERİYOR.(3/9; 22/78:5/44-50) ve KUR’AN, BİZE KÂİNAT VE İNSAN KİTAPLARINDAKİ BİLİMSEL
GERÇEKLERİN ARAŞTIRILIP YARARLANILMASINI ÖĞÜTLÜYOR (51/20-21; 10/101)
6. Artık
“CAMİDEN MUSEVİ VATANDAŞIN ÖLÜM ANONSU TARTIŞMASI”NDA sadede gelmek gerekirse:
a. Kur’an’da ve Hz. Muhammed’in “dini
anlayış ve uygulamasında” – ki hepsi Ya
“Kur’an”da bildirilmiştir ya da Kur’an’da bildirilmemişse Kur’an’da bildirilen hiçbir
şeye aykırı olmayıp, örneğin Ezan gibi yapılıp yapılmaması beşerin seçimine
bırakılanlardandır- olmayan uygulamalar
Bidat*tır.
b. Bu bağlamda, “Ezan okumak” Kur’an’da
yoktur ama bidat değildir; “sala okumak hem Kur’an’da yoktur, hem de Bidat tır.
c. Bidatlerin hepsi “Kur’an’da
ve Hz. Muhammed’in uygulamasında “olmayan ve fakat toplumların ortak değer
yargısına göre benimsenmiş olagelen adet, gelenek,
görenek uygulamalarıdır. Adet, gelenek, görenekler “Din” değildir.
d. Adet, gelenek, görenekler dinleştirilse, din “ALLAH’IN DİNİ” olmaktan çıkar ve gelenek
de din olur.
e. Her toplumda farklı olan gelenek, örf, adet, alışkanlıklar
'din'leştirilirse, Din Kuran da bildirilen 'din' olmaktan çıkar ve
gelenekselleştiği içindir ki, Allah elçileri, tebliğ
ettikleri din konusunda kendilerine indirilen kitaplarda istenen, bildirilen
işlerde örnektir. Bak: 33/21; 60/4; 42/21.
f. Kur’an’da
ve Hz. Muhammed’in uygulamasında olmayan örneğin “mevlit okutmak” gibi BİR BİDAT, Kur’an’da olmamasına rağmen Kur’an’ın hiçbir
emir veya yasağını ihlal etmiyorsa, GELENEK DİNLEŞTİRİLMEDİĞİ
SÜRECE, toplumun bu adet, gelenek, göreneği kabul ve uygulamak
isteyen kesimince, UYGULANABİLİR. Zaman ve zemine(coğrafyaya )bağlı olarak
Toplumun, değişen ve gelişen DEĞER YARGILARINDAKİ UZLAŞMA / UZLAŞIM / MUTABAKAT İLE
DEĞİŞTİRELEBİLİR VEYA TAMAMEN KALDIRILABİLİR.
g.Kur’an’ın serbest bıraktığı alanlarda, Bidat’ların değerlendirilmesinin ve uygulama esaslarının
tespitinin, toplumu oluşturan insanların
tümünün maddi ve manevi ihtiyaçlarını adil olarak karşılamakta katkısının ve
yararının özellikle dikkate alınarak
yapılmasını gerekir. Bu da ancak LAİKLİK ve DEMOKRASİ algı
ve anlayışının toplumdaki varlığı ile sağlanabilir.
7. SONUÇ:
a. Bir bidat olan Sala /sela; dua, namaz
ve ahiret anlamlarına gelir.İslamın başlangıcında sala verme adeti
yoktu . Cuma namazından önce sala verilmesi usulü ilk defa 1300 yılında Mısır
hükümdarı Melik Nasır Kalavun'un emriyle uygulanmıştır. Hz. Muhammed, ölüm haberinin,
eş ve dosta duyurulması olayını bağırmak suretiyle uygulatmış, Habeş kralı
Necaşi , Zeyd b. Harise , Cafer b. Talib ve Abdullah b.Revaha'nın vefatlarını
duyurmuştur .Osmanlı Devleti zamanında, önemli şahsiyetlerin ölümünü halka
duyurmak için sala okutulmuştur.
b.
Musevi Vatandaş, Tevrat bağlısı mümin ise, aslolan ölüm duyurusunun Tevrat’taki
şeriat (hukuk) ve/veya Tevrat bağlılarının adet, gelenek ve göreneğine göre
yapılmasıdır.
c. Vasiyeti
var ve/ veya varisleri isterse Ehlikitap olan Musevi vatandaş, (22/78)* ayetinde Allah’ın adlandırması ile “Müslüman”dır ve zaten sela ile ölüm haberinin
cami minarelerinden verilmesi “Din” uygulaması olmayıp toplumsa adet, gelenek
ve görenek olduğuna göre (toplumda fitneye sebep
olmaması için, Cemaatler Arası uzlaşma ve mutabakat sağlanarak) bu Musevi
vatandaşımız salasının verilerek ölüm haberinin cami minaresinden verilmesinde “DİN”
yönünden bana göre hiçbir sakıncası yoktur. KONU DİN KONUSU DEĞİLDİR.
DİP NOTLAR:
(3/9)*:“Allah katında din
İslam'dır/ barış ve esenlik için Allah'a teslim olmaktır…”
(22/78)*: “…Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da
"Müslümanlar/ Allah'a teslim olanlar" diye adlandırdı ki…”
(22/78)
Bidat*: İslam dininde Hz. Muhammed zamanından sonra ortaya
çıkan değişik yargılar ve ilkeler. Sonradan türeyen şey. (Bid'a) Sonradan çıkarılan adetler.
(Osmanlıca'da yazılışı: bid'at)
M. Kemal Adal
21 Nisan 2016/İZMİR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder