İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

5 Nisan 2016 Salı

KUR’AN’IN IŞIĞINDA GÜZEL AHLAK ÇERÇEVESİNDE MİSAFİR AĞIRLAMAK VE MİSAFİRLİK


Ku’ran tüm Kâinatın ve içinde var olan tüm mevcudatın, “Dünya ve Ahiret âlemlerinde” durumlarına işaret ederek, ilişkilerinin düzenlenmesinde yol gösteren ilahi kitaptır.

Kur’anın ölülere değil dirilere geldiğini, ölülere değil, dirilere hitap ettiğini gösteren ayetleri, düşünen müminlere,  hem “misafir ağırlamak” ve hem de “misafirliğe gitmek” konularında da ışık tutar, yol yordam gösterir.


MİSAFİR AĞIRLAMAK:

 Misafirliği, Yüce Allah'ın rızasını kazanmak ve güzel ahlak sergilemek için bir vesile olarak algılayan insanlar, Misafir ağırlamayı da maddi ve manevi bir külfet olarak algılamazlar.

 Toplumsal bir gelenek ya da sosyal bir zorunluluk olmanın ötesinde, Kuran ahlakını benimsemiş bir mümin için misafir ağırlamak, değerli bir ibadet ve güzel ahlakın ortaya konulabileceği bir vesiledir.

 Bu nedenle müminler, haberli misafiri de tanrı misafirini de severler ve güzellikle karşılarlar.

Kur’an ahlakının nasıl yaşanması gerektiğini, Kur’an’ daki peygamberlerimizin kıssalarından öğrenebiliriz. 

Bu bağlamda, konumuzla ilgili olarak, hayatı müminlere güzel bir örnek olan Hz. İbrahim'in yaşadığı olay,  51 / Zâriyat / 24-27. ayetlerde şöyle haber verilmektedir:

 Geldi mi sana İbrahim'in ikram edilen konuklarının haberi? Hani, İbrahim'in yanına girmişlerdi de 'Selam!' demişlerdi. İbrahim: 'Selam! Tanınmayan bir topluluk bu.' demişti. Hemen ailesinin yanına gitti; semiz bir dana getirdi. Danayı misafirlerin önüne sürdü. 'Yemez misiniz?' dedi.” 51 / 24-27

Bu ayetlerin ışığında:

1-Misafir Güzellikle ve Selam ile Karşılanmalıdır:

Hz. İbrahim kıssasında olduğu gibi müminler, ağırlayacağı kimselere öncelikle manevi güzelliklerden, saygı, sevgi, huzur ve güler yüz sunar. Bunlar olmadan yalnızca ikrama dayalı bir ağırlama hoşnut edici olmaz. Nitekim Hz İbrahim de konuklarını selam diyerek karşılamaktadır.

 Bir selam ile selamlandığınızda, onun daha güzeliyle yahut aynısıyla karşılık verin. Hiç kuşkusuz Allah Hasîb'dir, her şeyi güzelce hesaplamaktadır.” 4/86.

Ayetinde selam verildiğinde en güzel şekilde karşılık vermenin önemine dikkat çekilmiştir. Kur’an ahlakında güzel davranışlarda bulunma konusunda bir yarış söz konusudur. Müminin daha misafirini karşılarken aldığı selama cevaben verdiği selam da bunun bir örneğidir.

Bazı insanlar, genellikle önce selam verenin karşı taraf olmasını bekler ve ilk selam veren olmayı küçük düşürücü olarak görürler. Hâlbuki dirlik ve güzellik temennisi olan selam, müminlerin ibadet olarak yerine getirdiği bir ahlak özelliğidir.

Bu nedenle müminler selam vermek için sıra beklemez ve Allah'ın bu emrini,  gerektiği an yerine getirirler. Kendilerine selam verenlere ise daha güzeliyle karşılık verirler.

Selamlaşmak aynı zamanda toplumsal bir görgü kuralıdır.

2. Misafir rahat ettirilmelidir:

Kur’an’da bu noktada işaret edilen tavır, öncelikle misafirin tüm muhtemel ihtiyaçlarının, ağırlayacak kişi tarafından özenle düşünülmesi ve onun söylemesine ve hissettirmesine gerek kalmadan bu ihtiyaçların karşılanmasıdır.

Bu maksatla:

 a. Misafire karşı olan ikram sezdirmeden yapılmalıdır.

Çünkü misafir olan kişi çoğu zaman nezaketinden dolayı karşı tarafa ihtiyaçlarını hissettirmek istemez. Hatta çoğu zaman da ince düşünceli davranarak kendisine yapılacak olan ikramları engellemeye çalışır. Böyle bir kişiye örneğin bir ihtiyacı olup olmadığı sorulacak olsa büyük olasılıkla olmadığını söyleyecek ve teşekkürle karşılık verecektir. Bu durumda da Kuran ahlakına göre gösterilecek olan en uygun tavır, ikramı sezdirilmeden yapmak, kesinlikle konuğun kendisine sormadan,  cömertçe sunmaktır.

 b. Misafire yapılacak ikram gecikmeden yapılmalıdır.

Böyle bir tavır her şeyden önce kişinin, misafirin varlığından duyduğu memnuniyetini ifade eder. Çünkü ikramın ayette de bahsedildiği gibi “hemen”, “çok geçmeden” yapılmış olması, kişinin karşı tarafa hizmet etme ve ağırlama konusundaki tevazusunu ve şevkini ortaya koyar.

3. Misafire mevcut imkânlar dâhilinde her şeyin en iyisi ikram edilmelidir.

Hz. İbrahim evine gelen konukları tanımadığı halde yapabileceği ikramın en iyisini yapmaya çalışmış ve hemen giderek “semiz bir buzağı” ile geri dönmüştür. Hz. İbrahim’in misafirlerine sunduğu yiyecek türü ettir. Etin en lezzetlisi, en sağlıklısı ve en besleyicisi de en “semiz” olanıdır.

Öyleyse misafir ağırlanırken malzemelerin en tazesi, en kalitelisi ve en lezzetlisi seçilerek, özenli bir biçimde hazırlanmalıdır ki bu ayetin bir işaretidir.

Ayrıca,  Allah bu ayette etin de makbul ve tavsiye edilen bir ikram olduğuna dikkat çekmiştir.


MİSAFİRLİĞE GİTMEK


Ey iman edenler! Kendi evleriniz dışındaki evlere, sahipleriyle kaynaşıp izin almadan, bir de ev sakinlerine selam vermeden girmeyin. Düşünüp taşınmanızı sağlamada bu sizin için daha hayırlıdır. Eğer orada kimseyi bulamazsanız, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Eğer size 'Geri dönün!' denirse, dönün; bu sizin için daha iyi ve temizdir. Allah, yaptıklarınızı çok iyi biliyor. Oturanı bulunmayan ve içinde size ait eşya olan evlere girmenizde bir sakınca yoktur. Allah, sizin açıkladıklarınızı da sakladıklarınızı da bilir. “ 24 / 27-29.


“Köre güçlük yoktur; topala güçlük yoktur, hastaya güçlük yoktur. Sizin için de gerek kendi evlerinizden gerekse şu kişilerin evlerinden yemek yemenizde bir sakınca yoktur: Babalarınızın evleri yahut annelerinizin evleri yahut kardeşlerinizin evleri yahut kız kardeşlerinizin evleri yahut amcalarınızın evleri yahut halalarınızın evleri yahut teyzelerinizin evleri yahut anahtarı size teslim edilmiş olan evler yahut arkadaşlarınızın evleri. Hep birlikte yahut ayrı ayrı yemenizde sizin için hiçbir sakınca yoktur. Evlere girdiğinizde, Allah katından bir esenlik, bir bereketlilik, bir temizlik dileği olarak kendinize de selam verin. Allah size ayetleri işte böyle ayan beyan bildiriyor ki, aklınızı çalıştırabilesiniz. 24 / 61.

“Ey iman edenler! Size bir yemek için izin verilmedikçe Peygamber'in evlerine girmeyin. Vaktini bekleyip durmaksızın çağırıldığınızda girin, ancak yemeği yiyince hemen dağılın. Söze dalıp lafı koyulaştırmayın. Çünkü böyle davranmanız Peygamber'i rahatsız eder. Fakat o size bir şey söylemekten utanır. Allah ise hakkı dile getirmekten çekinmez. Peygamber'in eşlerinden bir şey istediğinizde, onlardan perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz hem de onların kalpleri için daha temiz bir yoldur. Allah'ın resulüne rahatsızlık vermeniz ve kendisinden sonra onun eşleriyle nikâhlanmanız, size helal kılınmamıştır. Böyle bir şey Allah katında büyük bir vebaldir.” 33/53.

Bir kişinin evine misafir olarak gidildiğinde en güzel, en rahatlatıcı ve en asil tavrın nasıl olması gerektiği konusunda da yukarıdaki Kur’an ayetleri bize ışık tutar ve yol gösterir. Bu ayetlere göre:


MİSAFİRLİK ADABI:

1. Kendi evlerimiz dışındaki evlere, sahiplerinden izinsiz ve selam vermeksizin girilmemelidir. (24/27)

2. Kendi evimiz dâhil evlere girildiğinde selam verilmelidir. (24/61)

Evlere girilirken selam vererek girmek, orada bulunan insanlara huzur ve ruha hoşnutluk verir. Ayrıca selam verilerek içeri girilmesi, eve giren kişinin mümin olduğuna işaret ettiği için bir güvenilirlik alametidir.

Peygamberin evlerine girmekle ilgili (33/53) ayetin işaret ettiği gibi:

3. İzin almadan ( davetsiz), yemek için için ev sahibinin evine girmeyiniz.

4. Yemeğe çağrıldığınızda, yemek vaktinden çok önce ev sahibinin evine girmeyiniz.

5. Yemek vakti geldiğinde geç kalıp, diğer misafirleri bekletmeyiniz. (Davet saatine uyunuz)

6. Yemek yendikten sonra, kalkınız ve gidiniz;  (davet süresini aşarak) sohbet ve görüşmek için oturmayınız

Misafirliğe gidildiğinde karşı tarafa eza ve sıkıntı vermemek için dikkat edilmesi gereken diğer hususlar şunlardır:

7.  Misafirliğe gidildiğinde bu ziyaretin yemek vaktine denk gelmemesine itina ederek, karşı tarafı zor durumda bırakmamak.

8. Eğer yemek vaktinden evvel gidilmişse yemek vaktine kadar beklememek. Ancak ev sahibinden bir davet olduğu zaman yemeğe kalmak.

9. Yemeğin yenmesinden sonra gerekmedikçe söze dalıp, karşı tarafın vaktini boş yere alarak fazla oturup kalmamak.

Her an güzel ahlak göstermekle mükellef olan bir mümin, evine konuk olan bir kişiye kim olursa olsun, hangi mevkide ya da kaç yaşında olursa olsun, hürmetle, sevgi ve saygıyla yaklaşır. Her hareketiyle karşısındaki insana değer verdiğini hissettirir. Bunun inancının bir gereği olduğunun bilinciyle tutum ve davranışlarını düzenler.

Aynı şekilde misafirliğe giderken de adaba ve ince düşünceye dair çok güzel davranışlar sergiler. Çünkü misafirlik adabı İslam ahlakının kişiye kazandırdığı aklın, ince düşüncenin ve merhamet anlayışının bir tezahürüdür.

M. Kemal Adal
5 Nisan 2016 / İZMİR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder