Ku’ran tüm Kâinatın ve
içinde var olan tüm mevcudatın, “Dünya ve Ahiret âlemlerinde” durumlarına
işaret ederek, ilişkilerinin düzenlenmesinde yol gösteren ilahi kitaptır.
Kur’anın ölülere değil
dirilere geldiğini, ölülere değil, dirilere hitap ettiğini gösteren ayetleri, düşünen müminlere, hem “misafir ağırlamak” ve hem de
“misafirliğe gitmek” konularında da ışık tutar, yol yordam gösterir.
MİSAFİR AĞIRLAMAK:
Misafirliği, Yüce Allah'ın
rızasını kazanmak ve güzel ahlak sergilemek için bir vesile olarak algılayan
insanlar, Misafir ağırlamayı da maddi ve manevi bir külfet olarak algılamazlar.
Toplumsal bir gelenek ya da
sosyal bir zorunluluk olmanın ötesinde, Kuran ahlakını benimsemiş bir mümin
için misafir ağırlamak, değerli bir ibadet ve güzel ahlakın ortaya
konulabileceği bir vesiledir.
Bu nedenle müminler, haberli
misafiri de tanrı misafirini de severler ve güzellikle karşılarlar.
Kur’an ahlakının nasıl yaşanması gerektiğini, Kur’an’
daki peygamberlerimizin kıssalarından öğrenebiliriz.
Bu bağlamda, konumuzla
ilgili olarak, hayatı müminlere güzel bir örnek olan Hz. İbrahim'in yaşadığı
olay, 51 / Zâriyat
/ 24-27. ayetlerde şöyle haber
verilmektedir:
“Geldi
mi sana İbrahim'in ikram edilen konuklarının haberi? Hani, İbrahim'in yanına
girmişlerdi de 'Selam!' demişlerdi. İbrahim: 'Selam! Tanınmayan bir topluluk
bu.' demişti. Hemen ailesinin yanına gitti; semiz bir dana getirdi. Danayı
misafirlerin önüne sürdü. 'Yemez misiniz?' dedi.” 51 /
24-27
Bu ayetlerin ışığında:
1-Misafir
Güzellikle ve Selam ile Karşılanmalıdır:
Hz. İbrahim kıssasında
olduğu gibi müminler, ağırlayacağı kimselere öncelikle manevi güzelliklerden,
saygı, sevgi, huzur ve güler yüz sunar. Bunlar olmadan yalnızca ikrama dayalı
bir ağırlama hoşnut edici olmaz. Nitekim Hz İbrahim de konuklarını selam
diyerek karşılamaktadır.
“Bir selam ile
selamlandığınızda, onun daha güzeliyle yahut aynısıyla karşılık verin. Hiç
kuşkusuz Allah Hasîb'dir, her şeyi güzelce hesaplamaktadır.” 4/86.
Ayetinde selam verildiğinde
en güzel şekilde karşılık vermenin önemine dikkat çekilmiştir. Kur’an ahlakında
güzel davranışlarda bulunma konusunda bir yarış söz konusudur. Müminin daha
misafirini karşılarken aldığı selama cevaben verdiği selam da bunun bir
örneğidir.
Bazı insanlar, genellikle
önce selam verenin karşı taraf olmasını bekler ve ilk selam veren olmayı küçük
düşürücü olarak görürler. Hâlbuki dirlik ve güzellik temennisi olan selam,
müminlerin ibadet olarak yerine getirdiği bir ahlak özelliğidir.
Bu nedenle müminler selam
vermek için sıra beklemez ve Allah'ın bu emrini, gerektiği an yerine getirirler. Kendilerine
selam verenlere ise daha güzeliyle karşılık verirler.
Selamlaşmak aynı zamanda
toplumsal bir görgü kuralıdır.
2. Misafir rahat
ettirilmelidir:
Kur’an’da
bu noktada işaret edilen tavır, öncelikle misafirin tüm muhtemel
ihtiyaçlarının, ağırlayacak kişi tarafından özenle düşünülmesi ve onun
söylemesine ve hissettirmesine gerek kalmadan bu ihtiyaçların karşılanmasıdır.
Bu
maksatla:
a. Misafire karşı olan ikram sezdirmeden yapılmalıdır.
Çünkü
misafir olan kişi çoğu zaman nezaketinden dolayı karşı tarafa ihtiyaçlarını
hissettirmek istemez. Hatta çoğu zaman da ince düşünceli davranarak kendisine
yapılacak olan ikramları engellemeye çalışır. Böyle bir kişiye örneğin bir
ihtiyacı olup olmadığı sorulacak olsa büyük olasılıkla olmadığını söyleyecek ve
teşekkürle karşılık verecektir. Bu durumda da Kuran ahlakına göre gösterilecek
olan en uygun tavır, ikramı sezdirilmeden yapmak, kesinlikle konuğun kendisine
sormadan, cömertçe sunmaktır.
b. Misafire yapılacak ikram gecikmeden yapılmalıdır.
Böyle
bir tavır her şeyden önce kişinin, misafirin varlığından duyduğu memnuniyetini
ifade eder. Çünkü ikramın ayette de bahsedildiği gibi “hemen”, “çok geçmeden”
yapılmış olması, kişinin karşı tarafa hizmet etme ve ağırlama konusundaki
tevazusunu ve şevkini ortaya koyar.
3. Misafire mevcut imkânlar dâhilinde her şeyin en iyisi ikram
edilmelidir.
Hz.
İbrahim evine gelen konukları tanımadığı halde yapabileceği
ikramın en iyisini yapmaya çalışmış ve hemen giderek “semiz bir buzağı”
ile geri dönmüştür. Hz. İbrahim’in misafirlerine sunduğu yiyecek türü ettir.
Etin en lezzetlisi, en sağlıklısı ve en besleyicisi de en “semiz” olanıdır.
Öyleyse
misafir ağırlanırken malzemelerin en tazesi, en kalitelisi ve en lezzetlisi
seçilerek, özenli bir biçimde hazırlanmalıdır ki bu ayetin bir işaretidir.
Ayrıca,
Allah bu ayette etin de makbul ve
tavsiye edilen bir ikram olduğuna dikkat çekmiştir.
MİSAFİRLİĞE
GİTMEK
“Ey
iman edenler! Kendi evleriniz dışındaki evlere, sahipleriyle kaynaşıp izin
almadan, bir de ev sakinlerine selam vermeden girmeyin. Düşünüp
taşınmanızı sağlamada bu sizin için daha hayırlıdır. Eğer
orada kimseyi bulamazsanız, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Eğer
size 'Geri dönün!' denirse, dönün; bu sizin için daha iyi ve temizdir.
Allah, yaptıklarınızı çok iyi biliyor. Oturanı
bulunmayan ve içinde size ait eşya olan evlere girmenizde bir sakınca yoktur.
Allah, sizin açıkladıklarınızı da sakladıklarınızı da bilir. “ 24 / 27-29.
“Köre güçlük yoktur; topala
güçlük yoktur, hastaya güçlük yoktur. Sizin için de
gerek kendi evlerinizden gerekse şu kişilerin evlerinden yemek yemenizde bir
sakınca yoktur: Babalarınızın evleri yahut
annelerinizin evleri yahut kardeşlerinizin evleri yahut kız kardeşlerinizin
evleri yahut amcalarınızın evleri yahut halalarınızın evleri yahut
teyzelerinizin evleri yahut anahtarı size teslim edilmiş olan evler yahut
arkadaşlarınızın evleri. Hep birlikte yahut ayrı ayrı yemenizde sizin
için hiçbir sakınca yoktur. Evlere girdiğinizde, Allah katından
bir esenlik, bir bereketlilik, bir temizlik dileği olarak kendinize de selam
verin. Allah size ayetleri işte böyle ayan beyan bildiriyor ki, aklınızı
çalıştırabilesiniz. 24 / 61.
“Ey iman edenler! Size bir yemek için izin verilmedikçe Peygamber'in evlerine
girmeyin. Vaktini bekleyip durmaksızın çağırıldığınızda girin, ancak yemeği
yiyince hemen dağılın. Söze dalıp lafı koyulaştırmayın. Çünkü böyle
davranmanız Peygamber'i rahatsız eder. Fakat o size bir şey söylemekten utanır.
Allah ise hakkı dile getirmekten çekinmez. Peygamber'in eşlerinden bir şey
istediğinizde, onlardan perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz
hem de onların kalpleri için daha temiz bir yoldur. Allah'ın resulüne
rahatsızlık vermeniz ve kendisinden sonra onun eşleriyle nikâhlanmanız, size
helal kılınmamıştır. Böyle bir şey Allah katında büyük bir vebaldir.” 33/53.
Bir kişinin evine misafir olarak gidildiğinde en güzel, en rahatlatıcı ve
en asil tavrın nasıl olması gerektiği konusunda da yukarıdaki Kur’an ayetleri
bize ışık tutar ve yol gösterir. Bu ayetlere göre:
MİSAFİRLİK ADABI:
1. Kendi
evlerimiz dışındaki evlere, sahiplerinden izinsiz ve selam vermeksizin
girilmemelidir. (24/27)
2. Kendi evimiz
dâhil evlere girildiğinde selam verilmelidir. (24/61)
Evlere girilirken selam
vererek girmek, orada bulunan insanlara huzur ve ruha hoşnutluk verir. Ayrıca
selam verilerek içeri girilmesi, eve giren kişinin mümin olduğuna işaret ettiği
için bir güvenilirlik alametidir.
Peygamberin evlerine girmekle ilgili (33/53) ayetin işaret ettiği gibi:
3. İzin almadan (
davetsiz), yemek için için ev sahibinin evine girmeyiniz.
4. Yemeğe
çağrıldığınızda, yemek vaktinden çok önce ev sahibinin evine girmeyiniz.
5. Yemek vakti
geldiğinde geç kalıp, diğer misafirleri bekletmeyiniz. (Davet saatine uyunuz)
6. Yemek
yendikten sonra, kalkınız ve gidiniz; (davet süresini aşarak) sohbet ve görüşmek
için oturmayınız
Misafirliğe gidildiğinde karşı tarafa eza ve sıkıntı vermemek için dikkat edilmesi
gereken diğer hususlar şunlardır:
7. Misafirliğe gidildiğinde bu ziyaretin yemek
vaktine denk gelmemesine itina ederek, karşı tarafı zor durumda bırakmamak.
8. Eğer yemek
vaktinden evvel gidilmişse yemek vaktine kadar beklememek. Ancak ev sahibinden
bir davet olduğu zaman yemeğe kalmak.
9. Yemeğin
yenmesinden sonra gerekmedikçe söze dalıp, karşı tarafın vaktini boş yere
alarak fazla oturup kalmamak.
Her an güzel ahlak göstermekle mükellef olan
bir mümin, evine konuk olan bir kişiye kim olursa olsun, hangi mevkide ya da
kaç yaşında olursa olsun, hürmetle, sevgi ve saygıyla yaklaşır. Her hareketiyle
karşısındaki insana değer verdiğini hissettirir. Bunun inancının bir gereği
olduğunun bilinciyle tutum ve davranışlarını düzenler.
Aynı şekilde misafirliğe
giderken de adaba ve ince düşünceye dair çok güzel davranışlar sergiler. Çünkü
misafirlik adabı İslam ahlakının kişiye kazandırdığı aklın, ince düşüncenin ve
merhamet anlayışının bir tezahürüdür.
M. Kemal Adal
5 Nisan 2016 / İZMİR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder