İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

14 Kasım 2016 Pazartesi

ÖNDERLER



VI. AHLAK


A. İNSAN DAVRANIŞLARININ OLUŞMASI


3.  AHLAKİ DAVRANIŞIN OLUŞMASINDA ÇEVRENİN ROLÜ - 3


(c) Önderler


(1) Önderler, genel

Mûsa'dan sonra İsrailoğulları'nın kodamanlar meclisini görmedin mi? Kendilerine gelen bir peygambere şöyle demişlerdi: "Bize bir kral gönder, Allah yolunda çarpışalım." Peygamber dedi ki: "Üstünüze savaş yazılır da savaşmazsanız ne olacak?" Dediler ki: "Nasıl olur da Allah yolunda savaşmayız? Yurtlarımızdan çıkarıldık, oğullarımızdan uzak düşürüldük." Nihayet, üzerlerine savaş yazıldığında pek azı hariç yüz çevirdiler. Allah, zalimleri çok iyi bilir. 2. sure (BAKARA) 246. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

Onlara Nûh'un haberini de oku! Hani, toplumuna şöyle demişti: "Eğer benim konumum ve Allah'ın ayetlerini hatırlatmam size ağır geliyorsa artık ben, Allah'a dayandım. Siz de ortaklarınızla bir araya gelip işinize bakın. Yapacağınız şey size bir kaygı da vermesin, hükmünüzü bana uygulayın. Ve bana fırsat da vermeyin." 10. sure (YÛNUS) 71. ayet (Resmi: 10/İniş:51/Alfabetik:109)

Yemin olsun Allah'a ki, senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik de şeytan onlara amellerini süslü gösterdi. O, bugün de onların dostudur/ o gün de onların dostu idi. Onlar için acıklı bir azap var. 16. sure (NAHL) 63. ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)

Böylece insanları onlar hakkında bilgilendirdik ki, Allah'ın vaadinin hak, kıyamet saatinin de kuşkusuz olduğunu bilsinler. Çünkü onlar, aralarında mağara yaranının durumunu tartışıyorlardı. "Onların üstüne bir bina kurun." dediler. Rableri onları daha iyi bilir. Onlar hakkında görüşleri galip gelenlerse şöyle dediler: "Üzerlerine mutlaka bir mescit edineceğiz." 18. sure (KEHF) 21. ayet (Resmi: 18/İniş:69/Alfabetik:54)

Sonunda, servet ve refahla şımarmışlarını azapla yakaladığımızda, hemen bağırıp dövünmeye başlarlar. 23. sure (MÜ'MİNÛN) 64. ayet (Resmi: 23/İniş:74/Alfabetik:70)

Ve biz istiyoruz ki, yeryüzünde ezilip horlananlara bağışta bulunalım, onları önderler yapalım, onları mirasçılar haline getirelim. 28. sure (KASAS) 5. ayet (Resmi: 28/İniş:49/Alfabetik:53)

O vakit onlar ateş içinde çekişir dururlar. Horlanan takım, böbürlenen takıma şöyle der: "Biz sizin uydularınız olmuştuk. Şimdi şu ateşin bir kısmını olsun bizden uzak tutabilir misiniz?" Böbürlenen takım şöyle konuşur: "Gerçek şu ki, hepimiz ateşin içindeyiz. Allah, kullar arasında hüküm vermiş." 40. sure (MÜ'MİN) 47-48. ayet (Resmi: 40/İniş:60/Alfabetik:69)

 (2) Önderler, Peygamberlere karşı çıkanlar

O zaman, izlenenler, kendilerini izleyenlerden uzaklaşıp gitmişlerdir. Azabı gördüler artık, aralarındaki bağlar parçalanıp koptu. 2. sure (BAKARA) 166. ayet (Resmi: 2/İniş:92/Alfabetik:11)

Toplumunun kodamanları dediler ki: "Vallahi biz seni açık bir sapıklık içinde görüyoruz." 7. sure (A'RAF) 60. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)

Toplumunun inkarcı kodamanları dediler ki: "Biz seni bir beyinsizliğe düşmüş görüyoruz ve kesinlikle yalancılardan olduğunu düşünüyoruz." 7. sure (A'RAF) 66. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)

Toplumunun kibre saplanmış kodamanları, içlerinden inanıp da baskı altında tutularak ezilenlere şöyle dediler: "Siz Salih'in gerçekten Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?" Onlar: "Onun aracılığıyla gönderilene gerçekten inanıyoruz." dediler. 7. sure (A'RAF) 75. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)

Toplumunun büyüklük taslayan kodamanları dediler ki: "Ey Şuayb! Ya kesinlikle milletimize dönersiniz yahut ta seni ve seninle birlikte inananları kentimizden çıkarırız." Dedi ki: "Ya istemiyorsak; zor ve baskıyla mı?" 7. sure (A'RAF) 88. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)

Firavun toplumunun kodamanları şöyle konuştular: "Bu adam gerçekten çok bilgili bir büyücü." 7. sure (A'RAF) 109. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)

Firavun kavminin kodamanları dediler ki: "Musa'yı ve toplumunu, yeryüzünü fesada verip seni ve ilahlarını terk etsinler diye mi bırakıyorsun?" Dedi ki Firavun: "Biz onların oğullarını öldürüp kadınlarını diri bırakacağız / kadınlarının rahimlerini yoklayıp çocuk alacağız / kadınlarına utanç duyulacak şeyler yapacağız. Üstlerine sürekli kahır yağdıracağız." 7. sure (A'RAF) 127. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)

Eğer verdikleri ahitten sonra yeminlerini bozar, dininize saldırırlarsa, o zaman küfrün elebaşlarını öldürün. Çünkü onların yeminleri yoktur. Böyle yaparsanız hal ve gidişlerine son verebilirler. 9. sure (TEVBE) 12. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)

Allah'ın yanında hahamlarını ve ruhbanlarını da rabler edindiler. Meryem oğlu Mesih'i de öyle. Oysa kendilerine, tek olan Allah'tan başkasına ibadet / kulluk etmemeleri emredilmişti. İlah yok o tek Allah'tan başka. Onların ortak koştuklarından arınmıştır O. 9. sure (TEVBE) 31. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)

Ey iman sahipleri! Şu bir gerçek ki, hahamlardan ve rahiplerden birçoğu halkın mallarını uydurma yollarla tıka basa yerler ve Allah'ın yolundan geri çevirirler. Altını ve gümüşü depolayıp da onları Allah yolunda harcamayanlara korkunç bir azap muştula. 9. sure (TEVBE) 34. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)

Toplumunun küfre sapanlarından bir grup kodaman şöyle konuşmuştu: "Bize göre sen, bizim gibi bir insandan başkası değilsin. Bakıyoruz sana, ayak takımımızın basit görüşlü insanlarından başkası ardına düşmüyor. Sizin bize hiçbir üstünlüğünüzün olduğuna inanmıyoruz. Aksine, sizi yalancılar sayıyoruz." 11. sure (HÛD) 27. ayet (Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38)

Hepsi toplu halde, Allah'ın huzuruna çıkmış olacaklar. Ezilip horlananlar, büyüklük taslayanlara diyecekler ki: "Biz sizin birer uydunuzduk. Şimdi siz Allah'ın azabından bir kısmını bizden uzaklaştırabilir misiniz?" Cevap verecekler: "Allah bize kılavuzluk etseydi elbette biz de size kılavuzluk ederdik. Şimdi inleyip feryat etsek de sabretsek de bir. Sığınacak hiçbir yerimiz yok." 14. sure (İBRÂHİM) 21. ayet (Resmi: 14/İniş:72/Alfabetik:40)

Biz bir ülkeyi / medeniyeti mahvetmek istediğimizde, onun servet ve nimetle şımarmış elebaşlarına emirler yöneltiriz / onları yöneticiler yaparız da onlar, orada bozuk gidişler sergilerler. Böylece o ülke / medeniyet aleyhine hüküm hak olur; biz de onun altını üstüne getiririz. 17. sure (İSRÂ) 16. ayet (Resmi: 17/İniş:50/Alfabetik:46)

Toplumu içinden inkârcı kodaman grup şöyle dedi: "Bu adam, sizin gibi bir insandan başka şey değil; size üstünlük taslamak istiyor. Eğer Allah dileseydi, melekler indirirdi. Biz ilk atalarımız arasında böyle bir şey duymadık." 23. sure (MÜ'MİNÛN) 24. ayet (Resmi: 23/İniş:74/ Alfabetik: 70)

Toplumunun, dünya hayatında servet ve refaha ulaştırdığımız halde inkâra sapıp âhiretteki buluşmayı yalanlayan kodaman takımı şöyle dedi: "Bu adam, sadece sizin gibi bir insan; yemekte olduğunuzdan yiyor, içmekte olduğunuzdan içiyor." 23. sure (MÜ'MİNÛN) 33. ayet (Resmi: 23/İniş:74/Alfabetik:70)

Ve derler ki: "Rabbimiz biz, efendilerimize, büyüklerimize itaat ettik de bizi yoldan saptırdılar." 33. sure (AHZÂB) 67. ayet (Resmi: 33/İniş:97/Alfabetik:4)

Küfre sapanlar dedi ki: "Biz, bu Kur'an'a da bundan öncekine de asla inanmayacağız!" Ah, bir görsen o zalimleri Rableri huzurunda, tutuklanmış halde! Bir kısmı da bir kısmına söz atar durur. Basit görülüp horlananları, büyüklük taslayanlara şöyle derler: "Siz olmasaydınız, vallahi biz inanacaktık!"
Büyüklük taslayanları ise basit görülüp horlananlara şöyle derler: "Hidayet size geldikten sonra, sizi ondan biz mi geri çevirdik? Hayır, siz kendiniz günahkârlardınız!" Bu kez, basit görülüp horlananlar büyüklük taslayanlara şöyle derler: "Hayır, öyle değil!" İşiniz gece gündüz düzenbazlıktı. Siz bize Allah'a nankörlük etmemizi, O'na eşler, ortaklar tutmamızı emrediyordunuz." Nihayet, azabı gördüklerinde, pişmanlığı içlerine gömerler. Biz ise inkârcıların boyunlarına bukağıları vurmuşuzdur. Yapıp ettiklerinden başka, neyin karşılığını görüyorlar ki!... Biz, hangi ülkeye bir uyarıcı göndermişsek, onun servet ve refahla şımaranları mutlaka şöyle demişlerdir: "Biz, sizin elçilik yaptığınız şeyi inkâr ediyoruz!" 34. sure (SEBE') 31-34. ayet (Resmi: 34/İniş:58/Alfabetik:91)
Babaları uyarılmamış, tam gaflet içinde bir toplumu uyarman için gönderildin. 36. sure (YÂSÎN) 6. ayet (Resmi: 36/İniş:41/Alfabetik:108)

 İşte böyle! Senden önce de hangi kente bir uyarıcı göndermişsek oranın servetle şımarmış kodamanları mutlaka şöyle demişlerdir: "Biz atalarımızı bir ümmet / bir din üzerinde bulduk; onların eserlerine uyarak yol alacağız." 43. sure (ZUHRUF) 23. ayet (Resmi: 43/İniş:63/Alfabetik:113) 


RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal

Selam...

​ T.C. / M. Kemal Adal 

ALLAH’IN BİZE SÖZÜ - MESAJI VAR.KUR’AN’IN IŞIĞINDAKİ GERÇEK


(ALLAH’IN BİZE SÖZÜ/ MESAJI VAR)

KUR’AN–I KERİM KAPSAMI


 “SÜNNETULLAH”

KUR’AN’IN IŞIĞINDA GERÇEK

( KONULARINA GÖRE KUR’AN’IN İÇİNDEKİLER )


HAK / DOĞRU YOL REHBERİ
İŞİT, GÖR;
OKU, DÜŞÜN;
SEÇME VE TERCİH SENİN.

ARAPÇA ANLAMIYORSANIZ ANADİLİNİZDE YAPILMIŞ KUR’AN MEALLERİNE / DOĞRU ÇEVİRİLERİNE BAKINIZ

 ‘‘KUR’AN’IN BÜTÜNÜNÜ BİLMEDEN BİR KISMINI, BİR AYETİNİ İHMAL EDEREK DE DİĞER AYETLERİNİ DOĞRU ANLAYAMAYIZ.’’
VE
 ‘‘KUR’AN’A NİSPET ETTİĞİMİZ SINIRLI ANLAYIŞIMIZ VEYA KUR’AN’DAN ANLADIĞIMIZ, KUR’AN’IN MUTLAK MANASI VE HÜKMÜ OLARAK GÖSTERİLEMEZ.’’

KİM NE DERSE DESİN, KİME NE DERSEN DE;
ANLADIĞIN NE İSE, İNANDIĞIN DA ODUR.


M. KEMAL ADAL

BİRİNCİ BÖLÜM – İNANÇ / İNANIŞ / AKAİD KONULARI (İSLAMIN / MÜSLÜMANLIĞIN TEMEL BİLGİLERİ VE İMAN):


I.     YARATILIŞ VE VARLIKLAR

II.    BİLGİ

III.   DİN

IV.   İTİKAT


İKİNCİ BÖLÜM – EYLEM / TUTUM VE DAVRANIŞ / AMEL KONULARI (İSLAMIN / MÜSLÜMANLIĞIN ŞARTLARI VE AMEL RÜKÜNLERİ):


V.    İBADET

VI.   AHLAK

VII:  TOPLUMSAL DÜZEN VE HUKUK


ÜÇÜNCÜ BÖLÜM - VAHYE DAYALI DİĞER KONULAR:


VIII. HZ.MUHAMMED (SİRET)

IX.   TARİH VE KISSALAR

X.    MESELLER


SADECE GERÇEK GERÇEKTİR VE GERÇEK TEKTİR AMA RİVAYET MUHTELİFTİR


KUR’AN’IN KILAVUZLUĞU:


Kur’an’ın kimlere kılavuz olduğunu, gene Kur’an şöyle söylüyor:

Ki onlar, gayba inananlar, namazı kılanlardır. Ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden, başkalarına pay çıkaranlardır.
Hem sana vahyedilene hem de senden önce vahyedilene inananlardır onlar. Âhıreti gereğince kavrayıp anlayanlar da onlardır.
İşte bunlardır Rablerinden bir hidayet üzere olanlar, işte bunlardır gerçek anlamda kurtuluşu bulanlar.” (2/Bakara/3-5)

 “Gerçek anlamda kurtuluşu bulmak isteyenler” ve / veya “Kuran’daki İslam”ı kaynağından öğrenmek isteyenler içindir Kur’an…

KUR’AN’DAKİ GERÇEK VE ALGILANAN RİVAYET:


 Şüphesiz ki “Gerçek” değişmez. Değişik ve değişebilir olan insanların “Gerçek”leri algılayış, anlayış ve kavrayış şeklidir; “Gerçek”lerden anladıklarıdır. Bundan hareketle, dış etkilerinden arındırabilmek niyet ve maksadıyla, “Kur’an’ın Mesajı” sadece konu başlıkları altındaki anadilimize çevrilmiş (Türkçe) “Kur’an Ayetleri”yle verilmiştir.

 Resul Kur’an’ın tebliği ile kişilerin kendilerinin önceden bildiği Kur’an’ mesajını karşılaştırıp tekrar değerlendirmek; okuyup, gördüğü  “Ayetler” i kendi akıl ve gönülleri / kalpleri ile yorumlamak, insanların kendi kişisel seçim, tercih ve sorumluluğundadır.

 Kur’an – ı Kerim’in kapsamı içindeki ana konular ile alt konu başlıkları ve bu başlıklar altında bulunan ilgili ayet gurupları, çoğunlukla Prof. Hüseyin Atay ve Prof. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Meallerinin fihristlerinden alınmış, bir kısmı da tarafımdan diğer Türkçe mealler taranarak, tüm konular yeniden özgün derleme yapılarak oluşturulmuştur.

 Bütün ayetlerin Türkçeye çevirisi, Prof. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Mealinden alınmıştır. Konuların ve alt konuların açıklamasından (tefsir / yorum) özellikle kaçınılmış ve konu / alt konu gurubundaki ayetlerin konu başlığı ile irtibatlandırılarak yorumlanması “nasip sahipleri” ne bırakılmıştır.

 Ancak, Bu bağlamda, Kur’an’ın doğru anlaşılmasında, ayetlerin lafzı kadar, Kur’an’ın bütüncül anlatımı, ilke ve hedefleri, (ana mesajı), Hz. Peygamberin açıklama ve uygulamasının ayrı ayrı önem taşıdığı unutulmamalıdır.

 Şahısların kendi kişisel yorum ve tercihlerinin, Kur’an’la irtibatlandırıp onları Kur’an’ın mutlak hükmü olarak algılanıp, açıklanması ve bunlarda dayatılması, neticede birden fazla çelişik görüşün hepsinin “gerçek” olarak Kur’an’a dayandırılması yanlışlığını ortaya çıkarır. Bu sebeple: Kur’an'a nispet ettiğimiz sınırlı anlayışımız veya Kur’an’dan anladığımız, Kur’an’ın mutlak manası ve mutlak hükmü olarak gösterilemez.” kuralı unutulmamalı ve Kur’an’ın kılavuzluğunda konular Kur’an’dan öğrenirken bu husus devamlı olarak dikkate alınmalıdır.

TAHKİK İ İMANDA, HER MÜMİN KENDİNE MÜÇTEHİTTİR VE BU İÇTİHADI DA SADECE KENDİNİ BAĞLAR.


KUR'AN'I OKUDUĞUN ZAMAN, O KOVULUP TAŞLANMIŞ ŞEYTANDAN ALLAH'A SIĞIN!


(16. sure (NAHL) 98. ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)
Euzü billahi mineş şeytanir racîm. Kovulmuş Şeytandan Allah'a Sığınırız.
Bismillahirrahmanirrahîm. Rahman ve Rahim olan Allah'ın Adıyla

 GİRİŞ -  KUR’AN’IN IŞIĞINDAKİ GERÇEK ODUR Kİ:


Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır. (17/ İSRA/36.)

Allah, sözün en güzelini, birbirine benzer iç içe ikili manalar ifade eden bir Kitap halinde indirmiştir. Rablerinden korkanların ondan derileri ürperir. Sonra da hem derileri hem de kalpleri, Allah'ın Zikri / Kur'an'ı karşısında yumuşar. Bu, Allah'ın kılavuzudur ki, onunla dilediğini / dileyeni hidayete erdirir. Allah'ın saptırdığına gelince, ona kılavuzluk edecek yoktur. (39/ ZÜMER/23.)

Göklerin ve yerin melekûtuna, Allah'ın yarattığı herhangi bir şeye bakmadılar mı; ecellerinin gerçekten yaklaşmış olabileceğini düşünmediler mi? Peki, bu Kur'an'dan sonra hangi hadise/söze iman ediyorlar? (7/ A'RAF/185.) 
Onlara ayetlerimizi ufuklarda ve öz benliklerinin içinde göstereceğiz. Ta ki, onun hak olduğu kendilerine ayan-beyan belli olsun. Kendisinin her şey üzerinde bir tanık oluşu, senin Rabbine yetmez mi? ( 41/ FUSSİLET/53.)
Yeryüzünde ayetler vardır görürcesine bilenler için. Benliklerinizin içinde de. Hala bakıp görmeyecek misiniz? (51/ ZARİYAT/20-21.)

Gerçek şu ki size Rabbinizden gönül gözleri gelmiştir. Kim görürse kendisi yararına, kim körlük ederse kendisi zararına... Ben sizin üzerinize bekçi değilim. (6/EN'AM/104.)
Onlara bir ayet getirmediğinde, "onu da şuradan buradan derleseydin ya," diye konuşurlar. De ki: "Ben sadece Rabbimden bana vahyedilene uyuyorum. Bu, Rabbinizden gelen gönül gözleridir, doğruya kılavuzdur, iman eden bir toplum için rahmettir." (7/A'RAF/203.) 
Bu Kur'an, insanların kalp gözlerini açacak ışıklardan oluşur. Gereğince inanan bir toplum için de bir kılavuz ve bir rahmettir o. (45/CÂSİYE /20.)

De ki: "Eğer doğru sözlü iseniz, Allah katından, bu ikisinden daha aydınlık bir kitap getirin, ben ona uyayım." (28/KASAS/49.)
Kuşkusuz, bu Kitap'ı biz sana insanlar için hak olarak indirdik. Artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir; kim de saparsa kendi aleyhine sapmış olur. Sen onlar üzerine vekil değilsin. (39/ZÜMER/41.)

Ey insanlar! Size Rabbinizden bir delil gelmiştir. Biz size, her şeyi açık-seçik gösteren bir ışık gönderdik. Allah’a inanıp O’na sarılanları O, kendisinden bir rahmetin ve lütfun içine sokacak ve onları kendisine ulaşan dosdoğru bir yola kılavuzlayacaktır. (4/NİSA/174-175.)

Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur. (53/NECM/39.) 
Güzel düşünüp güzel davrananlara güzellik var. Dahası da var. Onların yüzlerine kara da bulaşmaz, zillet de... Cennetin dostlarıdır onlar; sürekli kalıcıdırlar orada. Kötülük kazananlara ise kötülüğün miktarınca karşılık vardır. Ama yüzlerini bir zillet de kaplar. Onları Allah'tan kurtaracak kimse yoktur. Yüzleri gece parçalarından karanlıklarla kaplanmış gibidir. Ateşin dostlarıdır bunlar. Sürekli kalıcıdırlar içinde. (10/YUNUS/26-27.) 

Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz zafer ve mutluluğa ermek değildir. Zafer ve mutluluğa ermek o kişinin hakkıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır; akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir, namazı kılar, zekâtı öder. Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar; bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da sabırlıdırlar. İşte bunlardır özüyle sözü bir olanlar. Ve işte bunlardır korunan takva sahipleri. (2/BAKARA/177.)

Küfre saplanıp Allah’ın yolundan alıkoyanların yapıp ettiklerini O, boşa çıkarmıştır. İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlar ve Muhammed’e indirilene -ki o onların Rablerinden bir haktır- inanmış olanlara gelince, Allah onların çirkin davranışlarını örtmüş ve gönüllerini barışa yöneltmiştir. Bu böyledir; çünkü küfre batanlar boş ve tutarsıza uymuşlardır. İman edenler ise Rablerinden gelen hakka uymuşlardır. İşte Allah, insanlara kendi durumlarını bu şekilde örnekleyerek anlatır. (47/MUHAMMED/1-3.)

Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılmış bulacakları ümmi peygambere uyarlar; o onlara iyiliği emreder, kötü ve çirkinden onları alıkoyar. Güzel şeyleri onlara helal kılar, pis şeyleri onlara yasaklar. Sırtlarından ağırlıklarını indirir, üzerlerindeki zincirleri, bağları söküp atar. Ona inanan, onu destekleyen, ona yardım eden, onunla indirilen ışığa uyan kişiler, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. (7/A'RAF/157.) 
Allah’a ve resulüne inananlar var ya, özü-sözü doğru kişiler onlardır. Rableri katında tanık olanlar/şehitlik mertebesine erenler de onlardır. Onların ödülleri ve ışıkları vardır. Küfre sapıp ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennemin dostu olacaklardır. (57/HADİD/19.)

Ey iman sahipleri! Eğer Allah’tan korkarsanız, Allah size hakla batılı / iyiyle kötüyü ayırma gücü verir, kötülüklerinizi örter. Allah, o büyük lütfun sahibidir. (8/ENFAL/29.)
Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve onun resulüne inanın ki size rahmetinden iki nasip versin: Size, kendisiyle yol alacağınız bir ışık lütfetsin ve sizi affetsin. Allah Gafur’dur, Rahim’dir. (57/HADİD/28.)

Ve cennet, takva sahiplerine yaklaştırılmıştır; hiç uzak değildir. İşte size vaat edilen budur. Allah'a sürekli yönelen, korunması gerekeni koruyan herkese... Görmediği halde Rahman'dan ürperen ve Allah'a yönelik bir kalp getiren herkese… Esenlikle girin oraya. Sonsuzlaşma günüdür bu. Orada onlar için istedikleri her şey var. Katımızda ise dahası da var. (50/KAF/31-35.)

İşte sana o Kitap! Kuşku, çelişme, tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur o, korunup sakınanlar için. (2/BAKARA/2.) 
Allah, rızasına uyanları o Kitap’la esenlik ve barış yollarına iletir ve onları kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarıp şaşmayan ve sapmayan dosdoğru yola kılavuzlar. (5/MAİDE/16.)


HAMD ALLAH’A… O’NUN DOSDOĞRU YOLA KILAVUZLADIĞI KULLARINDAN OLMAYI, DİLEDİĞİNE / DİLEYENLERE DİLEDİĞİNCE, NASİP ETSİN İNŞALLAH.

Selam...

​ T.C. / M. Kemal Adal