İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

23 Temmuz 2017 Pazar

HADİSLERİN DİNDEKİ YERİ




https://www.youtube.com/watch?v=aB5TeTWUDlU



Ebubekir Sifil - Caner Taslaman Münâzarası: Hadislerin Dindeki Yeri Nedir? (20.07.2017)


HAK İLE BATILI AYIRMAK  İSTEYENLER İÇİN, ÖN KABULLERİNİ BİR KENARA BIRAKIP, BU VİDEOYU UYGUN BİR ZAMANDA BAŞTAN SONA TEFEKKÜR EDEREK İZLEMELERİ VE DEĞERLENDİRMELERİ UMUT VE DİLEĞİ İLE...


Selam...

​ T.C. / M. Kemal Adal 






AYDIN TOLGA: HADİSLER VE İSLAM TARTIŞMASI
06.08.2017
Dönemin tarihsel, sosyolojik ve kültürel geçmişini okumak noktasında elbette hadislerden yararlanılabilir, bu kaynaklardan istifade edilebilir. Yalnız Peygambere ait olduğu öne sürülen sözlerden yola çıkılarak adeta din içerisinde din oluşturan, Müslümanlara bile hayatı dar eden bir zihniyetin kimseye fayda getirmeyeceği açıktır
Geçtiğimiz günlerde özel bir televizyon kanalında, Caner Taslaman ve Ebubekir Sifil’in katılımıyla gerçekleşen bir tartışma hayli ilgi çekti. Zira tartışmanın taraflarından ikisi de Müslüman olmasına rağmen sanki farklı dinlere inanıyorlardı. Daha doğrusu konuşulan konu İslam dini bağlamında hadisler olmasına rağmen görünürde tek bir İslam dini yok gibiydi. Ortaya çıkan görüntü belki izleyenler açısından oldukça şaşırtıcı gelebilir lakin İslam dünyası bu görüntülere aslında alışıktı. Zira hadisler konusunda yaşanan bölünme yeni değildi, dahası Müslüman düşünürler ehli hadis ve ehli rey olarak yüzlerce yıl öncesinden büyük bir kavganın içerisine girmişlerdi. Bu konuya birazdan döneceğiz yalnız ona geçmeden önce şunu ifade edelim ki; bu tartışmanın da gösterdiği üzere "din devleti" Müslümanlar açısından bile bırakın pratiği teoride bile mümkün olmayan bir durumdur. Şöyle ki, Caner Taslaman’ın anladığı ve sahip çıktığı İslam dini ile Ebubekir Sifil’in anladığı ve sahip çıktığı İslam dini birbirinden çok farklıdır. Örneğin daha bugün Caner Taslaman dinden dönenlerin öldürülmesine "din adına" karşı çıkmaktadır- ki bizce de haklıdır- lakin Ebubekir Sifil’e göre bu dine göre yerinde bir hükümdür. Bu durumda hangi hüküm dini temsil edecektir peki?
Hadisler konusunda yaşanan tartışmanın tarihine geri dönersek, ifade ettiğimiz üzere bu tartışmanın geçmişi yüzlerce hatta bin yıl öncesine kadar uzanmaktadır. Zira hadislerin toplanması ve kitaplaştırılması ile birlikte Müslümanlar arasında bir gurup alim, din yorumunda hadisleri öne çıkarıp, kendi fikirlerini hadisler üzerinden meşrulaştırmaya çalışırken diğer bir gurup yani ehli rey ekolü bu duruma karşı çıkmışlardır. Zira hadislerin sıhhati, doğruluğu vb. onca problem mevcuttur. Dahası insan aklı bu noktada gözden çıkarılmamalı ve yok sayılmamalıdır. Tartışmalar böyle sürüp giderken oldukça ağır sözler sarf edilmiş örneğin hadis taraftarları karşıtlarını kafirlikle bile suçlamışlardır. O kadar ki bu suçlamalara maruz kalan isimlerden birisi de Ebu Hanife’dir. Evet yanlış okumadınız Sünni dünyanın önde gelen isimlerinden Ebu Hanife bile, kimi görüşlerinden dolayı ehli hadis olarak bilinen kimselerce adeta kafir ilan edilir. 1
Öte yandan yaşanan çatışma ortamında rey ekolü de hadis ekolüne karşı oldukça tepkilidir. O kadar ki daha8.yüzyılda dönemin önde gelen isimlerinden İbn Nu’ame ed-Dabbi şöyle der: "Bir zamanlar insanların en iyileri hadis talep ediyordu, bugün ise halkın en şerlileri hadis talep ediyor. Eğer yeniden dünyaya gelecek olsam, aynı işi yapmaz, asla hadis nakletmezdim." 2
Hadisler konusunda yaşanan çatışma bu anlamda kadim bir çatışmadır. Meselenin bu derecede çatışmaya dönüşmesinin önemli bir sebebi ise hiç şüphesiz hadislerden hüküm çıkarma konusudur. Zira, uydurma hadisler, hadislerin sıhhati meselesi vb sebeplerden dolayı bu alan oldukça sıkıntılıdır. Şöyle ki Kur’an’da hüküm oluşturan ayetlerin sayısının 200 ila 800 arasında değiştiği ifade edilmektedir. Fakat "güvenilir" olduğu iddia edilen hadislerin sayısı bile 30 bini bulmaktadır! Hal böyle olunca "hükmü Kur’an’ mı, hadisler mi verir" tartışması doğmaktadır! Bununla birlikte İslam dünyasında "hak mezhep" olarak kabul edilen mezhepler bu tartışmayı daha baştan bitirmiş ve hadislerden hüküm çıkarmışlardır! O kadar ki Kur’an’da zina cezasının karşılığı recm (taşlayarak öldürme) olmadığı halde mezhep alimleri hadislerden yola çıkarak recm cezasını kabul etmişlerdir! Yalnız bu da değil mürtedin ve namaz kılmayanların öldürülmesi gibi cezalar da hadislerden yola çıkılarak belirlenmiştir! Benzer biçimde Kur’an’da yer almayan birçok helal-haram da, hadisler uyarınca tedavüle sokulmuştur. İlahiyatçı Prof.Dr. Hüseyin Atay’a göre bu durum adeta dini dinamitlemiştir. Birlikte okuyalım: "Hadisçiler Kur’an’ı ve aklı ihmal etmekte başarı kazanınca, ortaya çıkan mezheplerde teşekkül edip kemikleşince, hadisin yerini mezhep imamlarının içtihatları aldı. Hadis doğrusu ile- ki bu çok azdır- uyduruğu ile fıkhın için girdi ve bu suretle fıkıh hadisi kendi içinde eritti veya onu bir kenara itti ve İslam dini mezheplerinin yaptıkları fıkıhtan ibaret oldu. Din deyince fıkıh, şeriat deyince fıkıh anlaşıldı. Ortada din olarak ne Kur’an ne de akıl kaldı."3
Peki, Taslaman ve Sifil arasında yaşanan tartışmada haklı olan taraf kimdi? Nacizane şunu ifade edelim ki, eğer hadislerden hüküm çıkarma ve beraberinde mezhep odaklı bir din yorum benimsenecekse bu yorum bizleri eninde sonunda Işid, El Nusra, Taliban gibi örgütlerin yanına kadar götürecektir. Burada hiç şüphesiz bu örgütlerin Kur’an’dan da benzer hükümler çıkarmadığı sonucuna varamayız. Fakat hadisler dediğimiz alan Kur’an ile kıyaslanamayacak kadar büyüktür. Bu anlamda yarattığı sonuçların vahameti de o kadar fazla olacaktır. Bu arada bir parantez açarak belirtelim ki, işte bu hadis ağırlıklı fıkıh alanı hali hazırda üniversitelerimizde övgüyle anlatılmaya devam etmektedir.
Dönemin tarihsel, sosyolojik ve kültürel geçmişini okumak noktasında elbette hadislerden yararlanılabilir, bu kaynaklardan istifade edilebilir. Yalnız Peygambere ait olduğu öne sürülen sözlerden yola çıkılarak adeta din içerisinde din oluşturan, Müslümanlara bile hayatı dar eden bir zihniyetin kimseye fayda getirmeyeceği açıktır. Ayrıca şu noktanın da kaçırılması gerekir: Müslümanlar Kur’an’a, bir harfinin bile değiştirilmediği ve dolayısıyla ilk günkü halini koruduğu düşüncesiyle inanırlar ve kitaba sahip çıkarlar. Benzer biçimde İncil, Tevrat ve Zebur’un aslı korunmadığı iddiasıyla bu kitaplara inanmazlar. Peki, aynı durum hadisler için geçerli midir? Bakın Buhari ve Müslim gibi hadis yazarları bile incelediği hadislerin %99’unu uydurma ya da güvenilir bulmayarak kitaplarına almamışlar. İşte şimdi insanlardan, o yüz parçanın doksan dokuzunu görmeyip birine bakmaları isteniyor.
Dipnotlar:                                                                         
1 Ebuşşeyh Tabakat 2
2 Özafşar’dan aktr Aydın Tonga, Derin İslam, Doğu Kitabevi.
3 Atay’dan aktr Aydın Tonga, Derin İslam.



18 Temmuz 2017 Salı

İBRETLİK VİDEOLAR.


SOKAK KONUŞUYOR:




KELİMEYİ ŞEHADET








AYET, FARZ, SÜNNET

https://youtu.be/F_7vhgH6SO4











HELE SEN İMANI BOZAN HALLERDEN BAHSET BİZE...

https://youtu.be/F1aO2tx6S8E





AHİR ZAMAN ŞEYHLERİ
************************


Durmaz keramet satar,

Âhir zaman şeyhleri.

Her gün battıkça batar,

Âhir zaman şeyhleri.



Farzı geriye atar,
Nafile oruç tutar,
Dini paraya satar,
Âhir zaman şeyhleri.

Beline kuşak bağlar,
Sözleri yürek dağlar
Para toplarken ağlar,
Âhir zaman şeyhleri.

Ağlaması göz boyar,
Her gün ayağı kayar,
Kendini adam sayar,
Ahir zaman şeyhleri.

Başına sarık sarar,
Kendine mürid arar,
İlmi yok neye yarar,
Ahir zaman şeyhleri.

Dünyaya kucak açar,
Zoru görünce kaçar,
Her yere küfür saçar,
Âhir zaman şeyhleri.

Şeyhlik ulu bir iştir,
Hakka doğru gidiştir,
Yaklaşılmaz ateştir,
Âhir zaman şeyhleri.

Salih şeyhler nerdedir,
Kötüler her yerdedir,
Hak yoluna perdedir,
Âhir zaman şeyhleri

Ahmed Yesevi





CEVAP

https://www.youtube.com/watch?v=1bQJ9YVdL0I





Cübbeli İyi ki okul okumadım diyor ve Prof. Dr. Mehmet Okuyan buna cevap veriyor.

İBRETLİKTİR.

VİDEOYU SEYREDİP DİNLEDİKTEN SONRA
"KUR’AN’I KİM VE NASIL ÖĞRETİR?" BAŞLIKLI ÖZGÜN YAZIMI
AŞAĞIDAKİ LİNKTEN / BAĞLANTIDAN ERİŞEREK TETKİK VE DEĞERLENDİRMENİZE SUNARIM.

https://kemaladal.blogspot.com.tr/2016/01/kurani-kim-ve-nasil-ogretir.html




******

UYDURMA HADİSLER VE PEYGAMBERSİZ DİN OLUR MU?
Mehmet Okuyan

https://youtu.be/Xw16_u4QArY

30 Haziran 2017 Cuma

KUR’AN–I KERİM KAPSAMI



 “SÜNNETULLAH”

KUR’AN’IN IŞIĞINDA GERÇEK


HAK / DOĞRU YOL REHBERİ
İŞİT, GÖR;
OKU, DÜŞÜN;
SEÇME VE TERCİH SENİN.

ARAPÇA ANLAMIYORSANIZ ANADİLİNİZDE YAPILMIŞ KUR’AN MEALLERİNE / DOĞRU ÇEVİRİLERİNE BAKINIZ

 ‘‘KUR’AN’IN BÜTÜNÜNÜ BİLMEDEN BİR KISMINI, BİR AYETİNİ İHMAL EDEREK DE DİĞER AYETLERİNİ DOĞRU ANLAYAMAYIZ.’’
VE
 ‘‘KUR’AN’A NİSPET ETTİĞİMİZ SINIRLI ANLAYIŞIMIZ VEYA KUR’AN’DAN ANLADIĞIMIZ, KUR’AN’IN MUTLAK MANASI VE HÜKMÜ OLARAK GÖSTERİLEMEZ.’’

KİM NE DERSE DESİN, KİME NE DERSEN DE;
ANLADIĞIN NE İSE, İNANDIĞIN DA ODUR.


M. KEMAL ADAL


BİRİNCİ BÖLÜM – İNANÇ / İNANIŞ / AKAİD KONULARI (İSLAMIN / MÜSLÜMANLIĞIN TEMEL BİLGİLERİ VE İMAN):


I.     YARATILIŞ VE VARLIKLAR

II.    BİLGİ

III.   DİN

IV.   İTİKAT



İKİNCİ BÖLÜM – EYLEM / TUTUM VE DAVRANIŞ / AMEL KONULARI (İSLAMIN / MÜSLÜMANLIĞIN ŞARTLARI VE AMEL RÜKÜNLERİ):


V.    İBADET

VI.   AHLAK

VII:  TOPLUMSAL DÜZEN VE HUKUK


ÜÇÜNCÜ BÖLÜM - VAHYE DAYALI DİĞER KONULAR:


VIII. HZ.MUHAMMED (SİRET)

IX.   TARİH VE KISSALAR

X.    MESELLER





SADECE GERÇEK GERÇEKTİR VE GERÇEK TEKTİR AMA RİVAYET MUHTELİFTİR


KUR’AN’IN KILAVUZLUĞU:


Kur’an’ın kimlere  kılavuz olduğunu, gene Kur’an şöyle söylüyor:

Ki onlar, gayba inananlar, namazı kılanlardır. Ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden, başkalarına pay çıkaranlardır.

Hem sana vahyedilene hem de senden önce vahyedilene inananlardır onlar. Âhıreti gereğince kavrayıp anlayanlar da onlardır.

İşte bunlardır Rablerinden bir hidayet üzere olanlar, işte bunlardır gerçek anlamda kurtuluşu bulanlar.” (2/Bakara/3-5)

 “Gerçek anlamda kurtuluşu bulmak isteyenler” ve / veya “Kuran’daki İslam”ı kaynağından öğrenmek isteyenler içindir Kur’an…

KUR’AN’DAKİ GERÇEK VE ALGILANAN RİVAYET:


 Şüphesiz ki “Gerçek” değişmez. Değişik ve değişebilir olan insanların “Gerçek”leri algılayış, anlayış ve kavrayış şeklidir; “Gerçek”lerden anladıklarıdır. Bundan hareketle, dış  etkilerinden arındırabilmek niyet ve maksadıyla, “Kur’an’ın Mesajı” sadece konu başlıkları altındaki anadilimize çevrilmiş (Türkçe) “Kur’an Ayetleri”yle verilmiştir.

 Resul Kur’an’ın tebliği ile, kişilerin kendilerinin önceden bildiği Kur’an’ mesajını karşılaştırıp tekrar değerlendirmek; okuyup, gördüğü  “Ayetler”i kendi akıl ve gönülleri / kalpleri ile yorumlamak, insanların kendi kişisel seçim, tercih ve sorumluluğundadır.

 Kur’an – ı Kerim’in kapsamı içindeki ana konular ile alt konu başlıkları ve bu başlıklar altında bulunan ilgili ayet gurupları, çoğunlukla Prof. Hüseyin Atay ve Prof. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Meallerinin fihristlerinden alınmış, bir kısmı da tarafımdan diğer Türkçe mealler taranarak, tüm konular yeniden özgün derleme yapılarak oluşturulmuştur.

 Bütün ayetlerin Türkçeye çevirisi, Prof. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Mealinden alınmıştır. Konuların ve alt konuların açıklamasından (tefsir / yorum) özellikle kaçınılmış ve konu / alt konu gurubundaki ayetlerin konu başlığı ile irtibatlandırılarak yorumlanması “nasip sahipleri” ne bırakılmıştır.

 Ancak, Bu bağlamda, Kur’an’ın doğru anlaşılmasında, ayetlerin lafzı kadar, Kur’an’ın bütüncül anlatımı, ilke ve hedefleri, (ana mesajı), Hz. Peygamberin açıklama ve uygulamasının ayrı ayrı önem taşıdığı unutulmamalıdır.

 Şahısların kendi kişisel yorum ve tercihlerinin, Kur’an’la irtibatlandırıp onları Kur’an’ın mutlak hükmü olarak algılanıp, açıklanması ve bunlarda dayatılması, neticede birden fazla çelişik görüşün hepsinin “gerçek” olarak Kur’an’a dayandırılması yanlışlığını ortaya çıkarır ki bu sebeple: “Kur’an'a nispet ettiğimiz sınırlı anlayışımız veya Kur’an’dan anladığımız, Kur’an’ın mutlak manası ve mutlak hükmü olarak gösterilemez.” kuralı unutulmamalı ve Kur’an’ın kılavuzluğunda konular Kur’an’dan öğrenirken bu husus devamlı olarak dikkate alınmalıdır.

TAHKİK İ İMANDA, HER MÜMİN KENDİNE MÜÇTEHİTTİR VE BU İÇTİHADI DA SADECE KENDİNİ BAĞLAR.


KUR'AN'I OKUDUĞUN ZAMAN, O KOVULUP TAŞLANMIŞ ŞEYTANDAN ALLAH'A SIĞIN!


(16. sure (NAHL) 98. ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)

Euzü billahi mineş şeytanir racîm. Kovulmuş Şeytandan Allah'a Sığınırız.

Bismillahirrahmanirrahîm. Rahman ve Rahim olan Allah'ın Adıyla

 

GİRİŞ -  KUR’AN’IN IŞIĞINDAKİ GERÇEK ODUR Kİ:


Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır. (17/ İSRA/36.)

Allah, sözün en güzelini, birbirine benzer iç içe ikili manalar ifade eden bir Kitap halinde indirmiştir. Rablerinden korkanların ondan derileri ürperir. Sonra da hem derileri hem de kalpleri, Allah'ın Zikri / Kur'an'ı karşısında yumuşar. Bu, Allah'ın kılavuzudur ki, onunla dilediğini / dileyeni hidayete erdirir. Allah'ın saptırdığına gelince, ona kılavuzluk edecek yoktur. (39/ ZÜMER/23.)

Göklerin ve yerin melekûtuna, Allah'ın yarattığı herhangi bir şeye bakmadılar mı; ecellerinin gerçekten yaklaşmış olabileceğini düşünmediler mi? Peki, bu Kur'an'dan sonra hangi hadise/söze iman ediyorlar? (7/ A'RAF/185.)Onlara ayetlerimizi ufuklarda ve öz benliklerinin içinde göstereceğiz. Ta ki, onun hak olduğu kendilerine ayan-beyan belli olsun. Kendisinin her şey üzerinde bir tanık oluşu, senin Rabbine yetmez mi?( 41/ FUSSİLET/53.)Yeryüzünde ayetler vardır görürcesine bilenler içinBenliklerinizin içinde de. Hala bakıp görmeyecek misiniz? (51/ ZARİYAT/20-21.)

Ey iman sahipleri! Eğer Allah’tan korkarsanız, Allah size hakla batılı / iyiyle kötüyü ayırma gücü verir, kötülüklerinizi örter. Allah, o büyük lütfun sahibidir. (8/ENFAL/29.)
Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve onun resulüne inanın ki size rahmetinden iki nasip versin: Size, kendisiyle yol alacağınız bir ışık lütfetsin ve sizi affetsin. Allah Gafur’dur, Rahim’dir. (57/HADİD/28.)

Gerçek şu ki size Rabbinizden gönül gözleri gelmiştir. Kim görürse kendisi yararına, kim körlük ederse kendisi zararına... Ben sizin üzerinize bekçi değilim. (6/EN'AM/104.)
Onlara bir ayet getirmediğinde, "onu da şuradan buradan derleseydin ya," diye konuşurlar. De ki: "Ben sadece Rabbimden bana vahyedilene uyuyorum. Bu, Rabbinizden gelen gönül gözleridir, doğruya kılavuzdur, iman eden bir toplum için rahmettir." (7/A'RAF/203.) 
Bu Kur'an, insanların kalp gözlerini açacak ışıklardan oluşur. Gereğince inanan bir toplum için de bir kılavuz ve bir rahmettir o. (45/CÂSİYE /20.)
De ki: "Eğer doğru sözlü iseniz, Allah katından, bu ikisinden daha aydınlık bir kitap getirin, ben ona uyayım." (28/KASAS/49.)
Kuşkusuz, bu Kitap'ı biz sana insanlar için hak olarak indirdik. Artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir; kim de saparsa kendi aleyhine sapmış olur. Sen onlar üzerine vekil değilsin. (39/ZÜMER/41.)

Ey insanlar! Size Rabbinizden bir delil gelmiştir. Biz size, her şeyi açık-seçik gösteren bir ışık gönderdik. Allah’a inanıp O’na sarılanları O, kendisinden bir rahmetin ve lütfun içine sokacak ve onları kendisine ulaşan dosdoğru bir yola kılavuzlayacaktır. (4/NİSA/174-175.)

Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur. (53/NECM/39.) 
Güzel düşünüp güzel davrananlara güzellik var. Dahası da var. Onların yüzlerine kara da bulaşmaz, zillet de... Cennetin dostlarıdır onlar; sürekli kalıcıdırlar orada. Kötülük kazananlara ise kötülüğün miktarınca karşılık vardır. Ama yüzlerini bir zillet de kaplar. Onları Allah'tan kurtaracak kimse yoktur. Yüzleri gece parçalarından karanlıklarla kaplanmış gibidir. Ateşin dostlarıdır bunlar. Sürekli kalıcıdırlar içinde.(10/YUNUS/26-27.) 
Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz zafer ve mutluluğa ermek değildir.Zafer ve mutluluğa ermek o kişinin hakkıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır; akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir, namazı kılar, zekâtı öder. Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar; bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da sabırlıdırlar. İşte bunlardır özüyle sözü bir olanlar. Ve işte bunlardır korunan takva sahipleri. (2/BAKARA/177.)

Küfre saplanıp Allah’ın yolundan alıkoyanların yapıp ettiklerini O, boşa çıkarmıştır.İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlar ve Muhammed’e indirilene -ki o onların Rablerinden bir haktır- inanmış olanlara gelince, Allah onların çirkin davranışlarını örtmüş ve gönüllerini barışa yöneltmiştir. Bu böyledir; çünkü küfre batanlar boş ve tutarsıza uymuşlardır. İman edenler ise Rablerinden gelen hakka uymuşlardır. İşte Allah, insanlara kendi durumlarını bu şekilde örnekleyerek anlatır. (47/MUHAMMED/1-3.)

Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılmış bulacakları ümmi peygambere uyarlar; o onlara iyiliği emreder, kötü ve çirkinden onları alıkoyar. Güzel şeyleri onlara helal kılar, pis şeyleri onlara yasaklar. Sırtlarından ağırlıklarını indirir, üzerlerindeki zincirleri, bağları söküp atar. Ona inanan, onu destekleyen, ona yardım eden, onunla indirilen ışığa uyan kişiler, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. (7/A'RAF/157.) 

Allah’a ve resulüne inananlar var ya, özü-sözü doğru kişiler onlardır. Rableri katında tanık olanlar/şehitlik mertebesine erenler de onlardır. Onların ödülleri ve ışıkları vardır. Küfre sapıp ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennemin dostu olacaklardır. (57/HADİD/19.)

Ve cennet, takva sahiplerine yaklaştırılmıştır; hiç uzak değildir. İşte size vaat edilen budur. Allah'a sürekli yönelen, korunması gerekeni koruyan herkese... Görmediği halde Rahman'dan ürperen ve Allah'a yönelik bir kalp getiren herkese… Esenlikle girin oraya. Sonsuzlaşma günüdür bu.Orada onlar için istedikleri her şey var. Katımızda ise dahası da var. (50/KAF/31-35.)

İşte sana o Kitap! Kuşku, çelişme, tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur o, korunup sakınanlar için. (2/BAKARA/2.) Allah, rızasına uyanları o Kitap’la esenlik ve barış yollarına iletir ve onları kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarıp şaşmayan ve sapmayan dosdoğru yola kılavuzlar. (5/MAİDE/16.)

26 Haziran 2017 Pazartesi

GEÇMİŞE ÖZLEMLE BAYRAMLAR


                 M. Kemal Adal

Bayramlar, insanlar arasındaki karşılıklı  sevgi ve saygının perçinlendiği günlerdir.

Bayramlar, insanların birbirleriyle olan dargınlıklarını unuttukları, küskünlerin barıştıkları, kardeşçe kucaklaştıkları günlerdir.

Bayramlar, milli ve dini duyguların, inançların, örf ve adetlerin uygulanıp sergilendiği, bir toplumda millet olma şuurunun şekillendiği, kuvvetlendiği günlerdir.

Ne güzeldir böylesi bayram günleri.

Bayramlarımızı Milli ve Dini Bayramlar olarak iki ana başlık altında tasniflersek,  sözüm Dini Bayramlar üzerinedir.

Dini Bayramlarda Allaha uzanan avuçlarlarla gönülden yapılan bir dua, sevilenlere açılan bir kucaktan taşan sevgi, uzaklardaki dostlara gönderilen sımsıcacık bir mesaj, kapatır aradaki mesafeleri, birleştirir gönülleri.

Yüzlerdeki bir sıcak gülümseme, verilen bir ufak hediye daha da yaklaştırır bizi birbirimize.

Kalplerimize nur, evlerimize huzur dolar.

Damağımız, ruhumuz ve çevremiz tatlanır, bu güzel ve bereketli bayram günlerinde.

Sevenlerin (en azından gönüllerinde) birlikte olduğu, rahmet ve şefkat dolu, en aydınlık günler, en güneşli gündüzler, en parlak gecelerdir bayramlar.

Öncesinde bayramlık giysilerin alınması, evlerde yapılan geleneksel bayram temizliği ve hazırlığı, börek ve baklavaların açılması (şimdilerde börekçi ve pastacı dan alınıveriyor), bayram yemeklerinin ve ikramlık tatlıların hazırlanması.

Sabahında küçük büyük topluca mahalle camiinde kılınan bayram namazı, ardından yapılan kabristan ziyareti, sonrasında eve dönüş (kurban bayramı ise kurbanların kesilmesi)  ve aile içi bayramlaşma, el öpmeler, bayram mendil ve harçlıklarının tevzii…

Ardında demli bir çay, çıtır simit ve beyaz peynir, belki bir parça su böreği eşliğinde yapılan toplu sabah kahvaltısı. Üstüne bayram şekeri ve tatlısı, kapı zilinin çalması, şeker / harçlık için el öpmeye gelen, bayram giysili tanıdığımız tanımadığımız, kızlı erkekli cıvıl cıvıl küçük çocuk gurupları. (Şekerin yanında uzatılan ufacık bir bayram harçlığı nasılda gözlerindeki pırıltıyı artırır, yüzlerine bir gülümseme yayılır, nasıl da mutlu olup sevinirler) Tatlı bir telaş, tatlı bir koşuşturmaca.

Öncelikle büyüklerden başlanarak yapılan akraba ve dost ev ziyaretleri, kısa hal hatır sormalar, el öpenlerin çok olsun muhabbeti  ve daha bir sürü küçük ayrıntıyla beraber bayramların değişmez ikramı; kolonya, kahve, şeker (çikolata) / tatlı üçlüsü.

Ve Kurban bayramıysa, kesilmişse fakire, yoksula; akrabaya- komşuya et dağıtmalar ve pişirilmişinden eve gelen konuklara kurban etinden tadımlık ilave ikram.

Eskiden Bayram öncesi karşılıklı  “Bayram Tebrikleri” postalanırdı ya şimdilerde telefon ve bilgisayar üzerinden mesajlaşılmakta…

Harçlıklarını toplayan çocukların ve  gençlerin küçük bir panayır görünümlü bayram yerine koşuşturup, buluşup, topluca eğlenmeleri, yaşlarına göre, kimi atlıkarıncaya, kimi çarpışan otoya, artık gönlü neyi çeker gözünü neyi kestirirse binmeleri…

İşte böyle; çeşitli önemli gün veya olaylardan yola çıkılarak, çeşitli şekillerde yapılan kutlamalara verilen genel isimdir bayramlar ama, aslında kimine göre mecburiyet, kimine göre sadakat, kimine göre dinlenme, kimine göre eğlence, kimine göre sosyal etkinlik, kimine göre birliktelik ve bazen da geleceği şekillendirmek için tek, hatta son fırsattır bayramlar.

En değerlisinden “hayır” ların, hayırlı olması dileğiyle yapıldığı günlerdir bayramlar.

Türk bayrağı altında, yekpare bir üniter, ulus devlet olarak, milletçe hep bir arada, mutlu, sevgi dolu ve huzurlu nice bayramlar geçirmemiz ve Allah’ın sevdiklerinizle birlikte size ve tüm inananlara nice huzurlu, güzel, aydınlık, bereketli, hayırlı bayramlar nasip etmesi dileğiyle 2010 Ramazan Bayramınız kutlu, günleriniz mutlu, geleceğiniz aydınlık ve hayırlı olsun.

Bayram ertesi de “hayır” larla dolu Bayram olur İnşallah…

İLK PAYLAŞIM:



Selam...

​ T.C. / M. Kemal Adal