M. Kemal Adal
Bayramlar, insanların birbirleriyle olan dargınlıklarını unuttukları,
küskünlerin barıştıkları, kardeşçe kucaklaştıkları günlerdir.
Bayramlar, milli ve dini duyguların, inançların, örf ve adetlerin
uygulanıp sergilendiği, bir toplumda millet olma şuurunun şekillendiği,
kuvvetlendiği günlerdir.
Ne güzeldir böylesi bayram günleri.
Bayramlarımızı Milli ve Dini Bayramlar olarak iki ana başlık altında
tasniflersek, sözüm Dini Bayramlar üzerinedir.
Dini Bayramlarda Allaha uzanan avuçlarlarla gönülden yapılan bir dua,
sevilenlere açılan bir kucaktan taşan sevgi, uzaklardaki dostlara gönderilen
sımsıcacık bir mesaj, kapatır aradaki mesafeleri, birleştirir gönülleri.
Yüzlerdeki bir sıcak gülümseme, verilen bir ufak hediye daha da
yaklaştırır bizi birbirimize.
Kalplerimize nur, evlerimize huzur dolar.
Damağımız, ruhumuz ve çevremiz tatlanır, bu güzel ve bereketli bayram
günlerinde.
Sevenlerin (en azından gönüllerinde) birlikte olduğu, rahmet ve şefkat
dolu, en aydınlık günler, en güneşli gündüzler, en parlak gecelerdir
bayramlar.
Öncesinde bayramlık giysilerin alınması, evlerde yapılan geleneksel
bayram temizliği ve hazırlığı, börek ve baklavaların açılması (şimdilerde
börekçi ve pastacı dan alınıveriyor), bayram yemeklerinin ve ikramlık
tatlıların hazırlanması.
Sabahında küçük büyük topluca mahalle camiinde kılınan bayram namazı,
ardından yapılan kabristan ziyareti, sonrasında eve dönüş (kurban bayramı ise
kurbanların kesilmesi) ve aile içi bayramlaşma, el öpmeler, bayram
mendil ve harçlıklarının tevzii…
Ardında demli bir çay, çıtır simit ve beyaz peynir, belki bir parça su
böreği eşliğinde yapılan toplu sabah kahvaltısı. Üstüne bayram şekeri ve
tatlısı, kapı zilinin çalması, şeker / harçlık için el öpmeye gelen, bayram
giysili tanıdığımız tanımadığımız, kızlı erkekli cıvıl cıvıl küçük çocuk
gurupları. (Şekerin yanında uzatılan ufacık bir bayram harçlığı nasılda
gözlerindeki pırıltıyı artırır, yüzlerine bir gülümseme yayılır, nasıl da
mutlu olup sevinirler) Tatlı bir telaş, tatlı bir koşuşturmaca.
Öncelikle büyüklerden başlanarak yapılan akraba ve dost ev ziyaretleri,
kısa hal hatır sormalar, el öpenlerin çok olsun muhabbeti ve daha bir
sürü küçük ayrıntıyla beraber bayramların değişmez ikramı; kolonya, kahve,
şeker (çikolata) / tatlı üçlüsü.
Ve Kurban bayramıysa, kesilmişse fakire, yoksula; akrabaya- komşuya et
dağıtmalar ve pişirilmişinden eve gelen konuklara kurban etinden tadımlık
ilave ikram.
Eskiden Bayram öncesi karşılıklı “Bayram Tebrikleri” postalanırdı
ya şimdilerde telefon ve bilgisayar üzerinden mesajlaşılmakta…
Harçlıklarını toplayan çocukların ve gençlerin küçük bir panayır
görünümlü bayram yerine koşuşturup, buluşup, topluca eğlenmeleri, yaşlarına
göre, kimi atlıkarıncaya, kimi çarpışan otoya, artık gönlü neyi çeker gözünü
neyi kestirirse binmeleri…
İşte böyle; çeşitli önemli gün veya olaylardan yola çıkılarak, çeşitli
şekillerde yapılan kutlamalara verilen genel isimdir bayramlar ama, aslında
kimine göre mecburiyet, kimine göre sadakat, kimine göre dinlenme, kimine
göre eğlence, kimine göre sosyal etkinlik, kimine göre birliktelik ve bazen
da geleceği şekillendirmek için tek, hatta son fırsattır bayramlar.
En değerlisinden “hayır” ların, hayırlı olması dileğiyle yapıldığı
günlerdir bayramlar.
Türk bayrağı altında, yekpare bir üniter, ulus devlet olarak, milletçe
hep bir arada, mutlu, sevgi dolu ve huzurlu nice bayramlar geçirmemiz ve
Allah’ın sevdiklerinizle birlikte size ve tüm inananlara nice huzurlu, güzel,
aydınlık, bereketli, hayırlı bayramlar nasip etmesi dileğiyle 2010 Ramazan
Bayramınız kutlu, günleriniz mutlu, geleceğiniz aydınlık ve hayırlı olsun.
Bayram ertesi de “hayır” larla dolu Bayram olur İnşallah…
İLK PAYLAŞIM:
Selam...
T.C. / M. Kemal Adal
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder