İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

13 Haziran 2017 Salı

FITRAT DİNİ İSLAM ( HANİFLİK) - KURAN CAHİLİ YOBAZLARA CEVABIMDIR.



AYDIN KİSVESİNE BÜRÜNMÜŞ YOBAZ İLE DİN SİMSARI YOBAZIN ÖRTÜŞEN ZİHNİYETLERİYLE KENDİLERİNİ SAĞIRLAŞIP KÖRLEŞTİREREK YALANLADIKLARI / İNKÂR ETTİKLERİ KUR’ANDAKİ BİR KISIM KONULARA AİT ZANLARINA DAYALI İFTİRALARINA CEVAPTIR. M. Kemal Adal

22/78
Fıtrat Dini İslam (Hanîflik): 22/78
Gerektiğinde Cihada / Savaşmaya Teşvik: 22/78
Allah’a Kulluk: 22/78
Namaz ve Zekât: 22/78


Y.N. Öztürk 
Allah uğrunda O'na yaraşır bir gayretle didinin. O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız İbrahim'in milletini esas alın. Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da "Müslümanlar / Allah'a teslim olanlar" diye adlandırdı ki, resul sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız. O halde namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a sarılın. O'dur sizin Mevlâ'nız. Ne güzel Mevlâ'dır O, ne güzel yardımcıdır O! 


M. Esed 
Ve Allah'ın davası için, O'nun yolunda gösterilmesi gereken en zorlu, en üstün çabalara girişin; (mesajına muhatap ve taşıyıcı olarak) sizi seçen ve din konusunda üzerinize bir zorluk, bir güçlük yüklemeyen O'dur: (ve size) atanız İbrahim'in inancını (izlemeyi öneren de O). Elçi'nin sizin önünüzde ve sizin de tüm insanlığın önünde gerçeğe tanık olmanız için geçmiş çağlarda da, bu ilahi mesajda da, sizi "kendilerini yürekten Allaha teslim edenler" diye isimlendiren O'dur. Öyleyse, salâtta devamlı ve duyarlı olun, arınmak için verilmesi gerekeni verin ve sımsıkı Allah'a bağlanın. Sizin gerçek Efendiniz O'dur; ne üstün, ne yüce Efendi; ne üstün, ne yüce Yardımcı! 

Dipnot: 22/78*: Din: Fıtrat Dini İslam (Haniflik): Müslümanlar (Kendini Allah'a Tam Teslim Edenler): Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da 'Müslümanlar' diye adlandırdı.


22/78*: ALLAH SİZİ, ÖNCEDEN DE ŞU KİTAP'TA DA 'MÜSLÜMANLAR' DİYE ADLANDIRDI:

Allah uğrunda O'na yaraşır bir gayretle didinin. O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız İbrahim'in milletini esas alın. Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da 'Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar' diye adlandırdı ki, resul sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız. O halde namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a sarılın. O'dur sizin Mevlâ'nız. Ne güzel Mevlâ'dır O, ne güzel yardımcıdır O! 22/78.

MKA.



22/78**: Toplumsal Düzen: Siyaset: Başka Toplumlarla İlişkiler: Savaş (Cihad): Cihad: Allah uğrunda, Allah'ın rızası için, Hak / Doğru yolda didinmek, uğraşmak.


22/78**: CİHAD: ALLAH UĞRUNDA, ALLAH'IN RIZASI İÇİN, HAK / DOĞRU YOLDA DİDİNMEK, UĞRAŞMAK:
Allah uğrunda O'na yaraşır bir gayretle didinin. O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız İbrahim'in milletini esas alın. Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da 'Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar' diye adlandırdı ki, resul sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız. O halde namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a sarılın. O'dur sizin Mevlâ'nız. Ne güzel Mevlâ'dır O, ne güzel yardımcıdır O! 22/78.

MKA.



*22/78: Bu ayet, dini pratiklerin İbrahim peygamberden bize ulaştığını bildirmektedir. Bak 2/128; 16/123; 21/73; 22/78



2/128: 'Rabb'imiz! Bizi, sana teslim olmuş iki müslüman kıl. Soyumuzdan da sana teslim olan müslüman bir ümmet oluştur. Bize ibadet yerlerimizi göster, bizim tövbemizi kabul et. Sen, evet sen, Tevvâb'sın, tövbeleri cömertçe kabul edersin; Rahîm'sin, rahmetini cömertçe yayarsın.'

16/123: 'Daha sonra sana şunu vahyettik: Bir hanîf olarak İbrahim'in milletine uy! O, müşriklerden değildi.'

21/73: 'Onları, bizim buyruğumuzla yol alan önderler yaptık. Onlara iyilikler yapmayı, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik. Onlar, yalnız bize kulluk ediyorlardı.'

Kuran'ın indirildiği dönemde tüm dini görevler, bazı tahrifatlarla birlikte İbrahim'den geldiği biçimiyle biliniyordu. Mekke müşrikleri, oruç, namaz, zekât ve hacdan habersiz insanlar değildi. Bak 2/128; 16/123; 22/78.

22/78: 'Allah uğrunda O'na yaraşır bir gayretle didinin. O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız İbrahim'in milletini esas alın. Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da 'Müslümanlar / Allah'a teslim olanlar' diye adlandırdı ki, resul sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız. O halde namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a sarılın. O'dur sizin Mevlâ'nız. Ne güzel Mevlâ'dır O, ne güzel yardımcıdır O!'


Tüm elçiler, 'Sadece Allah'a kulluk ediniz' ortak mesajını bildirmişler ve Allah'a teslim olduklarını yani 'müslüman' olduklarını ilan etmişlerdir.



Evrendeki her şey (bazı yaratıkların bilinçli veya bilinçsiz inkârları hariç) müslümandır, yani Allah'ın yasalarına uygun bir tavır içindedir (41/11).

41/11: 'Sonra buhar/duman halindeki göğe yöneldi de ona ve yerküreye şöyle seslendi: 'İsteyerek veya istemeyerek gelin!' Onlar şöyle dediler: 'İsteyerek geldik!'

Örneğin Nuh, İbrahim, Musa, Süleyman, İsa ve onların mesajını onaylayan akıl ve cesaret sahibi insanlar bu nitelemeyle (müslüman / Allah'a teslim olan olarak) tanımlandılar (10/72; 2/128; 10/84; 27/31; 5/111; 72/14).

İslam dininin ibadetleri ise İbrahim yoluyla bildirildi (16/123; 21/73). Ayrıca bak 3/19.

3/19: 'Allah katında din İslam'dır/barış ve esenlik için Allah'a teslim olmaktır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki kıskançlık / doymazlık / azgınlık / denge noktasından sapma / yalancılık / zulüm / kibir / zinakârlık yüzünden ihtilafa düştü. Kim Allah'ın ayetlerine nankörlük ederse, Allah, hesabı çabucak görecektir.'



*3/19: TEK GERÇEK DİN: TANRI'YA TESLİMİYET [=FITRAT DİNİ İSLAM (HANÎFLİK) MKA]



*3/19: Allah katında din İslam'dır / barış ve esenlik için Allah'a teslim olmaktır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki kıskançlık / doymazlık / azgınlık / denge noktasından sapma / yalancılık / zulüm / kibir / zinakârlık yüzünden ihtilafa düştü. Kim Allah'ın ayetlerine nankörlük ederse, Allah, hesabı çabucak görecektir.


* İSLAM DİNİ BİR ÖZEL İSİM OLMAYIP, İNSANLIK TARİHİ BOYUNCA ALLAH'A TESLİM OLANLARIN SAHİP OLDUĞU PARADİGMADIR (DEĞERLER DİZİSİDİR-MKA).

İSLAM DİNİ EVRENSELDİR: (3/83)

Hâlâ Allah'ın dininden gayrısını mı arıyorlar? Oysaki, göklerdeki şuurlular da, yerdekiler de ister istemez O'na teslim olmuşlardır ve yalnız O'na döndürüleceklerdir. (3/83)

TEK GEÇERLİ DİNDİR: (3/85)

Kim İslam'dan/Allah'a teslim olmaktan gayrı bir din ararsa artık o, ondan asla kabul edilmeyecektir. Ve o, âhirette hüsrana düşenlerdendir.(3/85)

IRKLARI BİRLEŞTİRİCİDİR: (49/13)

Ey insanlar! Biz sizi, bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve örfler yoluyla tanışıp kaynaşasınız diye sizi milletlere, boylara ayırdık. Hiç kuşkusuz, Allah katında en seçkininiz, sakınılması gereken şeylerden en çok sakınanınızdır. Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır. (49/13),

ULUSLARI BARIŞTIRICIDIR: (2/62; 2/135-136)

Şu bir gerçek ki, iman edenlerden, Yahudilerden, Hıristiyanlardan, Sabîlerden Allah'a ve âhıret gününe inanıp barışa ve hayra yönelik iş yapanların, Rableri katında kendilerine has ödülleri olacaktır. Korku yoktur onlar için, tasalanmayacaklardır onlar. (2/62;)

'Yahudi yahut Hıristiyan olun ki doğruya kılavuzlanasınız.' dediler. De ki: 'Hayır, öyle değil. Şirk ve yozlaşmadan uzak bir biçimde, İbrahim milletinden olalım. O, şirke bulaşanlardan değildi.' Şöyle deyin: 'Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, onun torunlarına indirilene, Mûsa'ya ve İsa'ya verilene ve diğer nebilere verilene inandık. Bunlar arasından hiç kimseyi ayırmayız. Biz yalnız O'na/Allah'a teslim olanlarız.' (2/135-136)

HERKESE ADALETİ VAAT EDER: (5/8)

Ey iman edenler! Adalet ve dürüstlüğün tanıkları olarak Allah için kollayıp gözetleyenler olun! Bir topluluğun çirkinlik ve kötülüğü sizi adaletsiz davranmaya asla itmesin. Adaletli olun! Bu, takvaya/korunup sakınmaya daha uygundur. Allah'tan sakının. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır. (5/8)
,
KİŞİSEL DENEYİMİN ÖTESİNDE OBJEKTİF DELİL GEREKTİRİR: (3/86; 2/111; 21/24; 74/30)

İmanlarından, resulün hak olduğuna tanıklık ettikten ve kendilerine ayan-beyan deliller geldikten sonra küfre sapmış bir topluluğa Allah nasıl kılavuzluk eder? Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez. (3/86)

Yahudi yahut Hıristiyan olandan başkası cennete asla giremeyecek.' dediler. Bu, onların hayalleri, kuruntularıdır. De ki onlara: 'Eğer doğru sözlü iseniz hadi getirin susturucu kanıtınızı!' (2/111)

Yoksa O'nun dışında bazı ilahlar mı edindiler? De ki: 'Susturucu delilinizi getirin! Benimle beraber olanların da benden öncekilerin de Zikir'i budur. Ne yazık ki onların çokları hakkı bilmezler; bu yüzden de yüz çevirirler.' (21/24)

Üzerinde ondokuz vardır onun. (74/30)

KORUNMUŞ VE MATEMATİKSEL OLARAK KODLANMIŞ BİR KİTABA SAHİPTİR: (15/9; 2/23) 

Hiç kuşkusuz, o zikiri/Kur'an'ı biz indirdik, biz; her hal ve şartta onu muhakkak koruyacak olan da biziz. (15/9)

Eğer kulumuza indirdiğimizden kuşku içindeyseniz, hadi onun benzerinden bir sure getirin! Allah dışındaki destekçilerinizi / tanıklarınızı da çağırın. Eğer doğru sözlü kişilerseniz... (2/23)

BARIŞ VE REALİTEYİ SAVUNUR: (60/8-9)

Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez. Allah, adaleti ayakta tutanları sever. Allah sizi; ancak din hakkında sizinle savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran, çıkarılmanıza yardım eden kimselerle dost olmaktan yasaklar. Böyleleriyle dost olanlar, zalimlerin ta kendileridir. (60/8-9)

ARACILAR VE RUHBANLAR TANIMAZ: (2/48, 9/31, 34)

Ve korkun o günden ki, hiç bir benlik bir başka benliğin herhangi bir şeyi için karşılık ödemez; hiç bir benlikten şefaat kabul edilmez, hiç bir benlikten fidye alınmaz. Ve onlara yardım da edilmez. (2/48)

Allah'ın yanında hahamlarını ve ruhbanlarını da rabler edindiler. Meryem oğlu Mesih'i de öyle. Oysa kendilerine, tek olan Allah'tan başkasına ibadet/kulluk etmemeleri emredilmişti. İlah yok o tek Allah'tan başka. Onların ortak koştuklarından arınmıştır O. (9/31)

Ey iman sahipleri! Şu bir gerçek ki, hahamlardan ve rahiplerden birçoğu halkın mallarını uydurma yollarla tıkabasa yerler ve Allah'ın yolundan geri çevirirler. Altını ve gümüşü depolayıp da onları Allah yolunda harcamayanlara korkunç bir azap muştula. (9/34),

SERVET DAĞILIMINI TEŞVİK EDER: (59/7)

Allah'ın, kentler halkından resulüne zahmetsizce aktardığı mal ve nimetler şunlar içindir: Allah, Peygamber, yakınlar, yetimler, yoksullar, yolda kalmışlar. Bu böyle düzenlenmiştir ki, o mal ve nimetler sizden yalnız zengin olanlar arasında dönüp duran bir kudret aracı olmasın. Resul size ne verdiyse onu alın; sizi neden yasakladıysa ona son verin ve Allah'tan korkun. Hiç kuşkusuz, Allah'ın azabı çok şiddetlidir. (59/7)

ÜRETİMSİZ EKONOMİYE TOLERANS GÖSTERMEZ: (5/90; 3/130)

Ey iman edenler! Uyuşturucu/şarap, kumar, tapılmak için dikilen taşlar, fal okları şeytan işi birer pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. (5/90)

Ey iman sahipleri! Ribayı öyle kat kat katlayarak yemeyin. Allah'tan korkun ki kurtuluşa erebilesiniz. (3/130)

TOPLUMSAL İŞLERİN YÜRÜTÜLMESİNDE DANIŞMAYI GEREKLİ GÖRÜR: (42/38),

Rablerinin çağrısına cevap verirler, namazı kılarlar. İşleri/yönetimleri, aralarında bir şûra'dır. Kendilerine verdiğimiz rızıklardan infak ederler. (42/38)

KİŞİYE BÜYÜK DEĞER VERİR: (5/32)

İşte bu yüzden biz, İsrailoğulları üzerine şunu yazdık: Kim bir kişiyi, bir kişiye karşılık yahut yeryüzünde bir fesat sebebiyle olmaksızın öldürürse, insanları toptan öldürmüş gibidir. Ve kim bir kişiye hayat verirse insanlara toptan hayat vermiş gibidir. Andolsun, resullerimiz onlara açık-seçik kanıtlar getirmişlerdir. Ama onlardan birçoğu bunun ardından da yeryüzünde zulüm ve azgınlığa sapmaktadır. (5/32)

KADINA DEĞER VERİR: (3/195; 4/124; 16/97),

Rableri onlara cevap verdi: 'Ben sizden, erkek-kadın hiçbir çalışanın ürettiğini boşa çıkarmayacağım. Hep birbirinizdensiniz. Göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda işkenceye uğratılanlar, çarpışıp da öldürülenler var ya, onların kötülüklerini yemin olsun örteceğim. Ve yemin olsun ki onları, Allah katından bir karşılık olarak, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım.' Allah katındandır karşılıkların en güzeli. (3/195)

Erkek veya kadın, inanmış olarak hayra ve barışa yönelik işler yapanlar cennete gireceklerdir. Ve zerre kadar zulme uğratılmayacaklardır. (4/124)

Erkek yahut kadın, her kim inanmış olarak hayra ve barışa yönelik bir iş yaparsa, onu tertemiz bir hayatla yaşatırız. Ve böylelerinin ücretlerini, işleyip ürettiklerinin en güzelleriyle karşılarız. (16/97)

DOĞA VE ÇEVRE İLE UYUM / AHENK İÇİNDE OLMAMIZI İSTER: (30/41)

İnsanların ellerinin kazanmış oldukları yüzünden denizde ve karada bozgun çıktı. Allah onlara, yaptıklarının bir kısmını tattırıyor ki geri dönebilsinler. (30/41)

ÖĞRENMEDE METOT OLARAK AKIL VE DENEYİ KULLANIR: (17/36).... 

Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır. (17/36)

Kısacası:

İSLAM, EVREN'DEKİ FİZİKSEL YASALARA VE ONLARIN DAYATTIĞI SOSYAL KURALLARA UYGUN BİR YAŞAM SÜRMEK VE EVRENİN YARATICISINA GÖNÜLDEN TESLİM OLMAKTIR.

Edip Yüksel - MESAJ Kuran Çevirisi Dipnotlarından Alıntılanmıştır. -MKA.



KURAN'IN DİNİNİN KOLAYLIĞI



Kuran'ın İslâm'ını anlattığımız bazı kişiler mezheplerin İslam'ı ile Kuran'ın İslam'ı arasındaki uçuk farkı görünce 'Siz dini kolaylaştırıyorsunuz. Din bu kadar kolay olur mu?' şeklinde eleştiriler yapmakta, Kuran'ın İslâm'ını savunanları nefsanîlikle, dini kendi rahatlarına uydurmakla suçlamaktadırlar.

Fakat bu itiraz tarzlarıyla bir kez daha cehaletlerini sergilemekte ve Kuran'ın ayetlerinden habersiz olduklarını göstermektedirler. Kuran'a göre dinimiz kolaydır.

Eğer siz zor bir dini savunuyorsanız, bu sizin savunduğunuz dinin Kuran'ın dini olmadığının bir delilidir. Çünkü Kuran'a göre dinimiz aynen Hz. İbrahim'in dini gibi kolaydır, güçlüklerden arınmıştır.

... Allah sizi seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir, aynı atanız İbrahim'in dininde olduğu gibi...
22- Hac Suresi 78

ALLAH YERİNE KONUŞANLAR


Kitabımızda din adına uydurulan palavraların birçok örneği bulunmaktadır.

Allah adına konuştuğunu iddia ederken, aslında Allah'ın yerine konuşmuş olan mezhepçi kafalar, Allah'ın rahmeti olan dini, Allah'ın belası gibi göstermişlerdir. Allah'ın insanın yaratılışına uygun olduğunu söylediği dini; hem insanla, hem mantıkla, hem bilimle, hem insafla çelişir bir şekilde tarif etmişlerdir. Bu kafaya göre Allah'ın rahmetini anlatmak dini yozlaştırmaktır.

Kuran'daki 114 adet Besmele ile ve daha yüzlerce ayet ile Allah'ın merhameti anlatılır.

Kuran'ın en temel mesajların başında Allah'ın rahmetinin anlaşılması gelir.

Bu mezhepçi kafa, Allah'ın bize rahmetinin neticesi olan kolaylıkları anlatmamızı dinde yozlaştırma diye takdim eder.

Allah'a iftira olarak kendi uydurdukları zorlukları ise takvalık, dine titizlik olarak satmaya kalkar.

Bu kafa, dinin kolay olmasıyla alay ederken, aslında Kuran'ın ayetlerinde geçen bir ifade ile yani bizzat Kuran'ın kendisiyle alay ettiğinin farkına varmaz. Mezhepçi kafa Kuran'ı musikisi için dinlemeye o kadar alışmıştır ki ayetlerde geçen bu açık manalar onlara hep kapalı kalmıştır.

...Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez ...
2- Bakara Suresi 185

İnsan zayıf olarak yaratılmış olduğundan Allah size hafiflik getirmek istiyor.

4- Nisa Suresi 28

Hiç şüphesiz dinin kendisi zorluklardan oluşmadığı gibi, Kuran da anlaşılması zor bir kitap değildir.

Mezhepçiler 'Kuran öyle yüce, öyle mübarek bir kitaptır ki bizim gibi aciz insanlar Kuran'ı ne kadar uğraşsa anlayamazlar.' şeklinde izahlarla ilk bakışta Kuran'ı övüyormuş gibi görünseler de, aslında insanları Kuran'dan uzaklaştırmaktadırlar.

Kuran'ı insanlar anlayamayacaksa Kuran niye vahyedildi?

Niye Kuran insanlara hitaplarla dolu? Niye Kuran üç-beş insana hitapla değil de herkese hitapla meşgul oluyor?

Kuran'ı anlaşılmaz kılmak isteyenlerin, Kuran'ı anlamak zordur, hatta imkânsızdır diyenlerin hesabı tabi ki başkadır. Kuran anlaşılmaz olunca kitleler bu mezhepçilerin imamlarına, şeyhlerine teslim olacaktır. Çünkü bunlara göre Kuran anlaşılmazdır ve zordur ama imamlar, şeyhler anlaşılabilir, bunlar rehber edinilerek doğru yol bulunabilir.

Kuran anlaşılmaz ve zor kabul edilince, ilkel Emevi uydurmaları ve Abbasi eklemelerinin dinin bir bölümü olup olmadığı da sorgulanmayacaktır. Çünkü tüm bu ilkel eklemeler ancak Kuran'ın hakemliği ile çöpteki layık oldukları yerleri bulabilirler.

Kuran'ın anlaşılmaz ve zor olduğunun ilanıyla Kuran'ın hakemliği elinden alınıp mezheplere verilince, mezheplerin bizzat kendisi olan Emevi-Abbasi patentli çelişkiler ve zorluklar halk üzerindeki hegemonyalarını devam ettireceklerdir.

Kuran'ın anlaşılması için hatırlamamız gereken birçok ayet vardır. Sırf aşağıdaki ayet aynı surede dört kez tekrarlanmaktadır.

And olsun ki biz Kuran'ı öğüt almanız için kolaylaştırdık. Öğüt alacak yok mu?
54- Kamer Suresi 17, 22, 32, 40


KURAN'LA ARAMIZA ÖRÜLEN DUVARLAR


Kuran birçok cahil bedeviye de, birçok bilgine de hitap etmektedir. Kuran tüm insanların rehberidir.

Yukarıdaki ayetten anlayacağımız gibi Kuran insanların Allah'ı anması, O'ndan öğüt alması için kolaylaştırılmış bir kitaptır. İnsanlar anlamadıkları kitaptan nasıl öğüt alır?

Anlamadıkları bir kitap nasıl rehber olur? 

Kuran'ın anlaşılmaz olduğunu iddia etmek tüm bu ayetlerle ters düşmektir. Bu iddiaları yapanlar Kuran ile insan arasına duvar örmekte ve kendi ilmihal kitaplarını Kuran'ın yerine koymaktadırlar. Bunu yaparken de Kuran'ı sözde yüceltmektedirler!

Bu mezhepçi zihniyete günümüzde çok satan ve bedava da dağıtılmış olan 'Tam İlmihal Saadeti Ebediye' kitabından örnek vermek istiyoruz. Kitabın yazarı Hüseyin Hilmi Işık, Işıkçıların başıdır ve kimi baskılarını Sıddık Gümüş ismi ile yapmıştır. Bu kitabında Hüseyin Hilmi, Kuran'ı anlamaya çalışanlara şu uyarıları yapar;

'Seyyid Abdülhakim Efendi, Kuddise siruh buyurdular ki: İbadet emirleri yapmak demektir. Kuran-ı Kerim'i, hutbeyi okumak ibadettir. Bunların manasını anlamak emir olunmadı. Bunları anlamak ibadet değildir. Kuran-ı Kerim'i anlamak için yetmiş iki yardımcı ilmi ve sekiz temel ilmi öğrenmek lazımdır. Ancak bundan sonra Kuran-ı Kerim'i anlamaya istidad hasıl olup, Cenab-ı Hak nasip ederse anlayabilir. Herkes anlamalıdır demek dine müdahale etmek demek olur. Kuran-ı Kerim'i anlamak için istidadı çok olan on sene, orta olan elli sene çalışmak lazımdır. Bizim gibi az olanlar ise yüz senede çalışsak anlayamayız. Şeriatte ilim diye faideli bilgilere denir. Faideli ilim Saadeti Ebediyye'yi elde etmeye yani Allah'ın rızasını kazanmaya vesile olan ilimdir ki bunlara İslâm bilgileri denir.'

Saadeti Ebediyye kitabını okuyanlar bizim eleştirdiğimiz zihniyeti anlayacaktır. Bu arada Abdulhakim Efendinin, Hüseyin Hilmi Işık'a şeyhliği devreden şeyhi olduğunu hatırlatalım. 
Alıntımızı dikkatle okuyanlar; Hüseyin Hilmi Işık'ın Kuran'ın anlaşılmaz olduğunu ispatlamak için nasıl çırpındığını, 'Benim şeyhim bile anlamadıktan sonra sizin ne haddinize düşmüş Kuran'ı anlamak' dediğini kavrayacaklardır.

Bu arada Hüseyin Hilmi kişileri kurtaracak olanların faideli bilgiler olduğunu söyleyerek, Kuran'ın anlaşılmaz olduğunu açıkladıktan sonra baş vurulacak kaynağa işaret eder. Faideli bilgiler tamlamasının Hüseyin Hilmi'nin kitabı Saadeti Ebediyye ismiyle aynı cümlede geçişi, Kuran'ın yerini neyin alması gerektiği konusunda herhalde kitleleri aydınlatacaktır!

Kendi kutsallarını rehber, Kuran’ı musiki kitabı yapan bu zihniyet, Emeviler döneminden beri düştüğümüz durumun baş sebebidir. Cehalet, ilkellik, taklitçilik, akıldan feragat hep bu zihniyetin alametleridir. Bunlar yüz sene uğraşsak da Kuran'ı anlayamayız diyecek kadar iki yüzlü bir tevazu yaparlar, fakat sonra Kuran'ın yerini alacak, anlaşılır rehber kitaplar yazarlar!


ÇÖLDEKİ BEDEVİ KURAN'I 72 + 8 İLİMLE Mİ ANLADI?



Hüseyin Hilmi'ye göre Kuran'ı anlamak ibadet değildir. Fakat ortalama kapasiteli biri Kuran'ı elli senede anlayabilir. Bir yazar 'Elli senelik emeğin karşılığı ibadet olmazsa, emeğin kendisi de ibadet olmaz' diyerek bu elli seneyi kimin, niye geçireceğini sorgulamaktadır.

Aynı yazar, şeyhlerin sohbetini dinlemeyi ibadet sayanların nasıl olur da Kuran'ı anlamayı ve bunun için gayret etmeyi bir ibadet olarak kabul etmediklerine şaşırmakta ve şöyle demektedir: 'Hazretler zahmet edip Kuran'a baksaydılar, Kuran'ı anlamak için böyle bir ilimler listesinin olmadığını göreceklerdi. Ama ne hadlerine! Kuran'ı anlamaları mümkün değil ki!

Kuran ümmi olarak tanımladığı bir topluma direkt olarak hitap ediyor.

Mekkeliler konuştukları dille gelen Kuran'dan öğüt alıp hidayete ermeleri için hiçte 72+8 ilmi bilmek zorunda değillerdi. Hazretler, Kâinatın yaratıcısının kendi kelamını kolaylaştırdığı konusundaki sözlerine güvenseydiler, kısacası Kuran'ı anlayabileceklerine ihtimal verseydiler, Allah'ın izniyle anlayabilirlerdi.

Ne var ki Kuran'ı anlayamayacaklarına dair verdikleri ilk şeytani kararla zaten kendilerini layık oldukları anlayışsızlığa mahkûm etmişlerdir. 
Şunu belirteyim ki; Kuran'ı anlamıyorum demek başkadır, anlayamam demek başkadır. Hele hele kendisi anlamadığı için başkalarını da anlamamaya çağırmak çok daha başkadır. Birincisi cehalet, ikincisi delalet, üçüncüsü ise ihanettir.'

Kuran'ı zor ve anlaşılmaz olarak gösterenlerin gerçek niyetinin Allah ile kul arasına şeyh, mezhep imamı, hadisçi, fıkıhçı gibi vasıtalar koyup bunları başvuru kaynağı yapmak olduğunu gördük.

Oysa Kuran'ın geliş sebeplerinden biri Allah ile insanlar arasına konan putları, ilahları, rahipleri, ruhbanları, kutsallaştırılmış insan sınıflarını atmaktır.

Haberin olsun katıksız din yalnızca Allah'a aittir. O'ndan başka veli edinenler. 'Biz bunlara bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.' Elbette Allah ayrılığa düştükleri konularda aralarında hükmedecektir. Şüphesiz Allah hiçbir yalancı kâfiri doğruya eriştirmez.39- Zümer Suresi 3

Ayette de görüldüğü gibi Allah'la aralarına aracılar koyanlar, bu aracılığı Allah'a yakınlaşmak için kullandıklarını iddia etmektedirler. Fakat Allah, katıksız dinin yalnızca kendisine ait olduğunu söylemektedir. Bu iddia sahiplerinin mazeretlerini kabul etmemektedir.

Allah'ın kitabı olan Kuran'ın yanına insanların yazdığı kitapları koyarak din oluşturanlar, dinin katıksız şekilde Allah'a ait olmasının gerekliliği ile çelişirler.

Kuran tüm insanlığa hitap eder, eğer anlaşılmaz olsaydı anlayacak olan birkaç mezhep imamına hitabı gerekmez miydi?

Elbette din de, Kuran da hem anlaşılır, hem de kolaydır.

Uydurulmuş din ise zorluklarla doludur.

Mezheplerin tarif ettiği yapıda bir karı kocanın nasıl bir hayat yaşamaları gerektiğini çok kısaltarak anlatmaya çalışalım. Bu karı-kocanın sabahtan akşama bazı işlerinde gözetmeleri gereken sevap, helal ve haramların mezhepçi zihniyete göre neler olduğuna örnekler vererek, mezheplere göre ideal yaşam tarzını sunmaya çalışalım. Böylece Kuran'ın kolay dini ile uydurulan detaycı, zor dinin farkını kavrayalım.


MEZHEPÇİ HANIM VE BEYE GÜNDELİK HAYAT TAVSİYELERİ


Mezhepçi bey ile mezhepçi hanım:

Kalktıklarında sağ ayak ile yataklarından kalkmalıdırlar. Hayırlı işler sağ, hayırsız işler sol ayakla yapılır. Birazdan eğer birisi tuvalete girecekse sol ayakla girer.

Tuvalete başı kapalı girmekte sevap vardır. Tuvalette iken konuşulmaz, eğer biri tuvaletin dışından soru sorarsa bu münasebetsize cevap vermemek daha uygundur.

Eğer evdeki tuvalet alafrangaysa, bu tuvaleti yıktırıp alaturka yaptırmak daha uygundur. Erkekler ayakta küçük tuvalet yapmak gibi uygunsuz tarzdan kurtulmalı, oturarak küçük tuvaleti yaparak sünnet sevabı kazanmalıdırlar.

Eğer çiftimizden biri yıkanacaksa en azından belinde peştamalla yıkanması gerekir. Çünkü kişi tek başına tuvalette iken bile avret yerini kapalı tutmaya çalışmalıdır. Her ne kadar insanlar görmüyorsa da melekler ne de olsa insanları görür, meleklerden utanmak lazımdır.

Yıkanırken önce sağ omuza, sonra sol omuza su dökmek gibi sıralara uyulmalı ve kitaplarda yıkanma ile ilgili yazılan Arapça dualar ezberlenip okunmalıdır.

Şampuan tipi yıkanma maddeleri kullanıyorlarsa, bunların çoğu alkol içerdiği için bunlar kullanılmayacaktır. Alkolsüzü bulunacaktır.

Dişleri temizlemek için misvak kullanılmalıdır. Bu arada dişlere iyi bakılmasında fayda vardır. Çünkü kimi âlimlere (!) göre dişe dolgu yapılırsa boy abdesti olmaz, kişi cenabet gezer. Bu yüzden dişin çürümesi, komple dişi çektirip dişsiz kalmayı veya çıkmalı takma dişler taktırmayı gerektirecektir. Çıkmalı takma dişler boy abdesti alırken çıkarılıp, bunların altı ıslatılmalıdır, yoksa kişi cenabet gezmeye devam eder.

Namaz kılınacaksa sarık takıp yetmiş kat sevap kaçırılmamalıdır. Sarığın yedi metre olması daha uygundur.

Giyilecek elbiseler yeşil, siyah veya beyaz olmalıdır. Sarı veya kırmızı giymemek ge-rekmektedir.

Çiftimiz yemeğini yer sofrasında yemeli, sonradan çıkma masa tipi uyduruk şeylerde yememelidir. Yer sofrasında sağ ayak dikilir, sol ayak alta alınıp oturulur. Yemek tek bir kap içinde ortaya konularak yenilir. Yemekte çatal, kaşık gibi aletlerden kaçınılmalıdır. En sevap yemek yeme şekli üç parmakla olur. Bu üç parmak bile bellidir. Baş, işaret ve orta parmaklar. Yemeğe tuz ile başlamak iyidir. Yemekte su içilirse üç nefeste içilmeye gayret edilmelidir. Yemek kesinlikle sağ elle yenmelidir. Sol elle yenilenleri şeytan yemiş olur. Yemek bitince üç parmak, baş parmaktan ortancaya doğru yalanır, bu da sünnettir. Böyle sünnetleri kaçırmamak lazımdır.

Aynaya bakmak sünnettir. Erkek aynaya bakıp sakalının bir tutamı geçip geçmediğini kontrol etmeli, sakalı bir tutamı geçtiyse kesmelidir. Sakalı bir tutamdan az kesmek düşünülemez, değil ki pas parlak olmak. Erkeğin gözüne sürme çekmesi, saçlarını yağlayıp ortadan ayırması da hep sevap getiren fiillerdir.

Kadın ise saçını uzatmalı, kesinlikle kesmemelidir.

Kadınların kaşını aldırması çok büyük günahtır. Kadın evden çıkacaksa yanında kocası, kardeşi gibi mahremi olmadan 90 km'den fazla gitmesinin haram olduğunu unutmamalıdır.

Aslında kadın için en iyisi mümkün olduğunca dışarı çıkmadan evde oturmaktır. Fakat dışarı çıkacak olursa iyice örtünmeli, koku sıkmasının haram olduğunu unutmamalıdır.

Kadın için en iyisi komple örtünmesi, eldiven giymesidir. Hatta kadının kestiği tırnakları bile kadından bir parça sayıldığı için, yabancı bir erkeğe göstermeden toprağa gömmesi gerektiğini birçok mezhep âlimi (!) söylemiştir.

Televizyonun seyredilip seyredilmeyeceği tartışmalı bir konu olduğu için eve hiç televizyon almamak en iyisidir. Çünkü resim haramdır. Televizyondaki görüntüler resimlerin arka arkaya geçişi olduğu için bunun da haram olduğunu iddia edenler vardır. En azından mezheplere göre bunun şüpheli olduğu kesindir. Mezheplere göre ise şüpheli şeyleri terk etmek en isabetli davranıştır.

Radyo dinlemek de çok tehlikelidir. Müzik, telli sazlar, hele hele kadın sesi haramdır. Radyoda sürekli bunlar çıkacağı için mezhepçi çiftimizin bunları eve sokmaması gerekir.

Eğer çiftimiz cinsel ilişkiye girmek isterse çırılçıplak bir şekilde bunu yapmanın meleklere karşı utanmazlık olduğunu unutmamalıdırlar. Mümkünse yorgan tipi bir örtünün altında, birbirlerinin cinsel organlarına bakmadan cinsel ilişkiye girmeleri gerekmektedir.

Eve girerken de, çıkarken de sağ ayak kullanılmalıdır. Eve meleklerin girmesini engelleyen köpek kesinlikle sokulmamalıdır. Evdeki yataklar, oturma grupları hep yerin üstünde olmalı, ayaklı olanlarından sakınılmalıdır.

Uyurken abdestli uyunmalıdır. Çünkü abdestli ölenin şehit olacağı söylenmektedir. Uyurken sağ el başın altına alınıp, sol el salınacak ve sağ tarafın üstüne yatılacaktır. Yüzükoyun yatmak en kötüsüdür. Böyle yatan çiftler birbirlerini ve çocuklarını uyandırıp düzeltmelidirler...


EKSİĞİ ÇOK, FAZLASI YOK


Bu çifte mezheplerin dini adına tavsiyeleri sıralarsak ayrı bir kitap yazmamız gerekirdi. Fakat bu örnekler bile Kuran'a karşın mezheplerin dininin ne kadar zor, karmaşık, yaşanmaz bir sistem olduğunu göstermeye yetmektedir. 
Bu izahların hepsinin mezhepçi kitaplarda, mezhepçi açıklamalarda yeri vardır. Bu örneklerin eksiği bir hayli çok, fazlası ve abartısı hiç yoktur.

Mezheplerin sunduğu sistem yaşanmaz bir sistemdir. Bu halleriyle birçok mezhepçi, ruhbanlık uydurup, ona da uymayan Hıristiyanlara benzemektedirler.

Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik. Ona İncil'i verdik ve onu izleyenlerin kalplerinde bir şefkat ve merhamet oluşturduk. Uydurdukları ruhbanlığı biz onlara gerekli kılmamışken, Allah rızası için uydurdular. Ama buna da gereği gibi uymadılar.
57- Hadid Suresi 27

Mezhepçiler insanın her saniyesini dolduran, insanın rahat bir banyo bile yapamayacağı bir sistem oluşturmuşlar ve bunu da din diye ne yazık ki birçok insana yutturmuşlardır. Fakat Allah'ın gerekli kılmadıklarıyla dolu bu zorlukların sistemine mezhepçilerin birçoğu bile uyamamışlardır.

Yalnız ve yalnız Kuran din yapılıp, Kuran dışı kaynaklar reddedilip, Kuran'ın yeterliliğine güvenilmeden bu sorunlar çözülemez. Başarı bu en kolay, en mantıklı yoldadır.

Allah kimseye gücünü aşan bir sorumluluk yüklemez.
2- Bakara Suresi 286

Allah size zorluk çıkarmak istemiyor. Ancak sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor ki şükredebilesiniz.
5- Maide Suresi 6

Seni en kolay olanla başarılı kılacağız.
87- Alâ Suresi 8

Uydurulan Din, Kuran'daki Din E – Kitap



**22/78: 'MEVLA' (EGEMEN / KORUYUCU / EFENDİ / DOST) KELİMESİ KİM İÇİN KULLANILIR? Bak: 2/286.



*2/286 'Mevla' (egemen / koruyucu / efendi / dost) kelimesi Kuran'da 18 kez geçmekte ve bunlardan 13 tanesi Tanrı için kullanılır (2/286; 3/150; 6/62; 8/40; 9/51; 10/30; 22/78; 47/11; 66/2, 4;).

Geri kalan 5 tanesi de Tanrı'dan başkaları için putperestlerin bir yakıştırması olarak veya olumsuz anlamda kullanılır (16/76; 22/13; 44/41; 57/15.).

Kuran'da sadece Tanrı için kullanılan 'Mevlana (Bizim dostumuz / egemenimiz / koruyucumuz)' ifadesi, halk tarafından din adamlarına yakıştırılmıştır. Hatta Hindistan ve Pakistan gibi ülkelerde din adamları, bu ayete rağmen kendilerini, dinsel amaçla, 'Mevlana' unvanıyla anmayı adet haline getirmişlerdir. Bak 6/62; 8/40; 9/31; 9/51; 10/30; 22/13, 78; 34/41; 42/21; 47/11; 66/2, 4.

'Veli' (dost / yakın arkadaş) kelimesi ise hem Tanrı için ve hem insanlar için kullanılır. Tanrı müminlerin velisidir ve müminler de birbirlerinin velisidir

'Mevla' (egemen / koruyucu / efendi / dost) kelimesi kim için kullanılır?

*2/286: 'Mevla' (egemen / koruyucu / efendi /dost ) kelimesi Kuran'da 18 kez geçmekte ve bunlardan 13 tanesi Tanrı için kullanılır (2/286; 3/150; 6/62; 8/40; 9/51; 10/30; 22/78; 47/11; 66/2, 4;).

2/286: 'Allah hiç bir benliğe, yaratılış kapasitesinin üstünde bir yük yüklemez / teklifte bulunmaz. Her benliğin yaptığı iyilik kendi lehine, işlediği kötülük kendi aleyhinedir/kişinin hem kendisi hem başkaları için kazandığı onun lehine, yalnız kendi nefsi için kazandığı onun aleyhinedir / kişinin kendi emeği ile kazandığı lehine, başkalarının sırtından kazandığı aleyhinedir. 'Ey Rabb'imiz! Unutur yahut hata edersek bizi hesaba çekme. Ey Rabb'imiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabb'imiz! Bize, güç yetiremeyeceğimiz şeyleri de yükleme. Affet bizi, bağışla bizi, acı bize. Sen bizim Mevlâ'mızsın. Küfre sapanlar topluluğuna karşı yardım et bize!'

3/150: 'Hayır, hayır! Sizin Mevlâ'nız Allah'tır. Ve O, yardımcıların en hayırlısıdır.'

6/62: 'Nihayet onlar gerçek Mevlâ'ları olan Allah'a götürülürler. Gözünüzü açın! Hüküm yalnız O'nundur. Ve hesap görenlerin en süratlisi de O'dur.'

8/40: 'Eğer yüz çevirirlerse bilin ki, Allah sizin Mevlâ'nızdır. Ne güzel Mevlâ'dır O, ne güzel destekler; ne güzel Nasîr'dir O, ne güzel yardım eder.'

9/51: 'De ki onlara: 'Hakkımızda Allah'ın yazdığından başkası bize asla ulaşmaz. O'dur bizim Mevlâ'mız. Yalnız Allah'a güvenip dayansın inananlar.'

10/30: 'İşte orada, her benlik önceden gönderdiği şeyi kendisi deneyecektir. Hepsi gerçek Mevlâ'larına döndürülmüş, iftira aracı yaptıkları şeyler kendilerini koyup gitmiştir.'

22/78:' Allah uğrunda O'na yaraşır bir gayretle didinin. O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız İbrahim'in milletini esas alın. Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da 'Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar' diye adlandırdı ki, resul sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız. O halde namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a sarılın. O'dur sizin Mevlâ'nız. Ne güzel Mevlâ'dır O, ne güzel yardımcıdır O!'

47/11: 'Bu böyedir; çünkü Allah, iman edenlerin Mevlâ'sıdır. Küfre sapanların ise Mevlâ'sı yoktur.'

66/2: 'Allah size, yeminlerinizi çözmeyi farz kılmıştır. Ve Allah, sizin Mevlâ'nızdır. Alîm'dir O, her şeyi bilir; Hakîm'dir O, hikmetleri sonsuzdur.'

66/4: 'Eğer ikiniz, ey hanımlar, Allah'a tövbe ederseniz ne iyi, çünkü kalpleriniz kaydı; yok eğer Peygamber'e karşı dayanışmaya girerseniz hiç kuşkusuz bizzat Allah, onun destekçisidir. Cebrail'le iman sahiplerinin barışçıları da. Bütün bunlardan sonra melekler de ona arka çıkarlar.'

Geri kalan 5 tanesi de Tanrı'dan başkaları için putperestlerin bir yakıştırması olarak veya olumsuz anlamda kullanılır (16/76; 22/13; 44/41; 57/15.).

16/76: 'Allah şöyle bir örnekleme de yaptı: İki adam; birisi dilsiz; hiçbir şeye gücü yetmez, efendisi/yöneticisi üstüne sadece bir yük. Efendi onu nereye gönderse hiçbir hayır getiremez. Şimdi bu adam, dosdoğru bir yol üzerinde bulunup adaletle emreden kişi ile aynı olur mu?'

22/13: 'Zararı yararından daha yakın olan kişiye yalvarır / davet eder. Ne kötü bir destekçidir o, ne kötü bir efendidir!'

44/41: 'Bir gündür ki o, dostun dosta yararı olmaz. Onlara yardım da edilmez.

57/15: 'Bugün artık ne sizden fidye alınır ne de küfre sapanlardan. Varacağınız yer ateştir. Odur sizin mevlânız. Ne kötü dönüş yeridir o!'

Kuran'da sadece Tanrı için kullanılan 'Mevlana (Bizim dostumuz / egemenimiz / koruyucumuz)' ifadesi, halk tarafından din adamlarına yakıştırılmıştır. Hatta Hindistan ve Pakistan gibi ülkelerde din adamları, bu ayete rağmen kendilerini, dinsel amaçla, 'Mevlana' unvanıyla anmayı adet haline getirmişlerdir. Bak 6/62; 8/40; 9/31; 9/51; 10/30; 22/13, 78; 34/41; 42/21; 47/11; 66/2, 4.

6/62: 'Nihayet onlar gerçek Mevlâ'ları olan Allah'a götürülürler. Gözünüzü açın! Hüküm yalnız O'nundur. Ve hesap görenlerin en süratlisi de O'dur.'

8/40: 'Eğer yüz çevirirlerse bilin ki, Allah sizin Mevlâ'nızdır. Ne güzel Mevlâ'dır O, ne güzel destekler; ne güzel Nasîr'dir O, ne güzel yardım eder.'

9/31: 'Allah'ın yanında hahamlarını ve ruhbanlarını da rabler edindiler. Meryem oğlu Mesih'i de öyle. Oysa kendilerine, tek olan Allah'tan başkasına ibadet/kulluk etmemeleri emredilmişti. İlah yok o tek Allah'tan başka. Onların ortak koştuklarından arınmıştır O.'

9/51: 'De ki onlara: 'Hakkımızda Allah'ın yazdığından başkası bize asla ulaşmaz. O'dur bizim Mevlâ'mız. Yalnız Allah'a güvenip dayansın inananlar.'

10/30: 'İşte orada, her benlik önceden gönderdiği şeyi kendisi deneyecektir. Hepsi gerçek Mevlâ'larına döndürülmüş, iftira aracı yaptıkları şeyler kendilerini koyup gitmiştir.'

22/13: 'Zararı yararından daha yakın olan kişiye yalvarır / davet eder. Ne kötü bir destekçidir o, ne kötü bir efendidir!'

22/78: 'Allah uğrunda O'na yaraşır bir gayretle didinin. O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız İbrahim'in milletini esas alın. Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da 'Müslümanlar / Allah'a teslim olanlar' diye adlandırdı ki, resul sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız. O halde namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a sarılın. O'dur sizin Mevlâ'nız. Ne güzel Mevlâ'dır O, ne güzel yardımcıdır O!

34/41: 'Melekler derler ki: 'Tespih ederiz seni! Bizim Velî'miz sendin, onlar değil. Doğrusu şu ki, onlar cinlere tapıyorlardı. Onların çoğu cinlere iman etmekteydi.'

42/21: 'Yoksa onların, dinden, Allah'ın izin vermediği şeyi kendileri için yasalaştıran ortakları mı var? Kesin ayrıma ilişkin söz olmasaydı, aralarında hüküm mutlaka verilirdi. O zalimler var ya, onlar için acıklı bir azap öngörülmüştür.'

47/11: 'Bu böyedir; çünkü Allah, iman edenlerin Mevlâ'sıdır. Küfre sapanların ise Mevlâ'sı yoktur.'

66/2: 'Allah size, yeminlerinizi çözmeyi farz kılmıştır. Ve Allah, sizin Mevlâ'nızdır. Alîm'dir O, her şeyi bilir; Hakîm'dir O, hikmetleri sonsuzdur.'

66/4: 'Eğer ikiniz, ey hanımlar, Allah'a tövbe ederseniz ne iyi, çünkü kalpleriniz kaydı; yok eğer Peygamber'e karşı dayanışmaya girerseniz hiç kuşkusuz bizzat Allah, onun destekçisidir. Cebrail'le iman sahiplerinin barışçıları da. Bütün bunlardan sonra melekler de ona arka çıkarlar.'

'Veli' (dost / yakın arkadaş) kelimesi ise hem Tanrı için ve hem insanlar için kullanılır. Tanrı müminlerin velisidir ve müminler de birbirlerinin velisidir.

Edip Yüksel - MESAJ Kuran Çevirisi Dipnotlarından Alıntılanmıştır.

SONUÇ:

Allah’a teslimiyet ve yalnız ve ancak O’na kulluk ve ibadet, Allah için Hakka ve halka hizmette iş yapıp değer üretmek ve Allah’tan başka hiçbir yaratılmışın (İnsan, otorite, mal, mülk, ego vs)  esiri / kölesi olmadan “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” olmaktır.

“Âyinesi iştir kişini lafa bakılmaz”. 

Şeytan (ayartıcı/saptırıcı) lardan Allah’a Sığınırım. O'dur benim Mevlâ'm. Ne güzel Mevlâ'dır O, ne güzel yardımcıdır O!

Vesselam.

M. Kemal Adal

RESUL KUR’AN’ IN KUR’AN TEFSİRİ E KİTAP (MKA) HAC SURESİ 78. AYET DİP NOTUNDAN ALINTIDIR.


Selam...

​ T.C. / M. Kemal Adal 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder