YAŞAR NURİ ÖZTÜRK’ÜN YORUMUYLA
ŞİRK-3
Yaşar Nuri ÖZTÜRK’ün “İslam Nasıl Yozlaştırıldı”
isimli kitabından alıntıdır.
www.hanifdostlar.net
www.kuranmuslumani.com
KONU BAŞLIKLARI
-Bidatlar, hurafeler
a) Şirkin bir ateizm olduğunu sanmak veya iddia etmek
b) Şirkin bir dinsizlik olduğunu sanmak veya iddia etmek
c) Şirk aracı yapılan şeylerin sadece eşya (taş-toprak,
ağaç vs.) olduğunu
sanmak veya iddia etmek
d) Kutsal değerlerin veya kıymetli insanların şirk aracı
olmayacağını sanmak
BİDATLAR & HURAFELER
a. Şirkin bir ateizm olduğunu sanmak veya iddia etmek:
Şirkin bir ateizmolmadığını yukarda açıkladık. Şunları
ekleyelim: Kur’an Mekke müşriklerininAllah’ı kabul ettiklerini açıkça
bildirmektedir:
“Onlara ‘gökleri ve yeri kim yarattı, Güneş’i ve Ay’ı kim
boyun eğdirdi?’ diye sorsan, mutlaka şöyle diyeceklerdir: ‘Allah’. Peki
nasıl oluyor da döndürülüyorlar?” (Ankebut 61, 63. Ayrıca bkn Lukman 25, Zümer 38, Zuhruf
9,87)
Kaldı ki Arap cahiliye
şiirinde Allah bütün yüceliği ve aşkınlığı ile yer almıştır. Müşriklerin
Allah’a karşı tavırları asla söz konusu değildir. Onların tevhit inancı ve peygamberleriyle problemleri, Allah’ın
yanına-yöresine ekledikleri aracı-şefaatçı alt-ilahlarının yok sayılmasından kaynaklanmaktadır.
Bu alt-ilahları yok
saydığı içindir ki, Hz. Peygamberi atalar dinine ihanet etmekle suçladırlar. Mekke müşrikleri kendilerini
Allah’ın yakınları ve Beytullah’ın gerçek hizmetçileri
sayıyor, bununla övünüyorlardı. Hz. Peygamber
ve arkadaşlarını ise Beytullah’a
musallat olmuş zındıklar olarak görüyorlardı. ( bk. İbn Teymiye; El Furkan, 9-10)
Kısacası, şirkin
Allah’ı inkâra ilişkin hiçbir sözü ve tavrı yoktur.
Onun şikayeti, insanın Allah’a kulluğunda aracı, cennete gidişinde şefaatçı
olarak görüp devreye soktuğu alt-ilahların kabul edilmemesidir. Kişi, kavram, kurum, kudret ve nesne olarak değişik görünümleri ve sembolleri olan bu
aracılar kabul edildiği anda şirkin
peygamberler ve tanrısal kitaplarla hiçbir alıp vereceği kalmıyor. Ne var ki böyle bir kabul, peygamberlerin
tanıttığı dinin inkarı oluyor.
b. Şirkin bir dinsizlik olduğunu sanmak veya iddia etmek:
Bu da büyük bir yanılgıdır,
yanlış bilgidir.
Kur’an şirki bir din olarak
anmakta ve tanıtmaktadır. Hem de zorlu ve
köklü bir dindir şirk… (bk. Kafirun Suresi)
Müşrikler dinsiz insanlar
değildir, Hak dinin veya nübüvvetin tanıttığı dinin dışında bir din
benimseyen insanlardır. Onlar kendi dinleri içinde dindar insanlardır.
Kur’an onların Beytullah içindeki namazlarından
bahsetmektedir.
Ama bu namaz tevhit ölçülerinin dışına çıkarılmış
bir namazdır.
Dahası var: Müşrikler,
Beytullah’ta ibadet etmenin kendi hakları olduğunu söyleyerek Hz. Muhammed’i
oraya sokmamak istemişlerdir. Hz. Muhammed onlara göre, atalar dinine kötülük etmiş bir
zındıktır; Kabe’ye girmemeli, orada ibadet etmemelidir. Orada ibadet,
oraya hizmet ancak ataların dinine saygısı olanların hakkıdır.
Şirk dininin, peygamberlerin
tanıttığı dinden farkı, Allah’ın yanına yöresine şefaatçılar, aracılar koyması
ve Allah’a kulluğu bu aracı şefaatçıların onayına bağlamasıdır. Şirk dini bu aracı
şefaatçıların bir biçimde hoşnutluğunu
kazanmadan gerçek kulluk olacağını, cennete gidilebileceğini kabul
etmemektedir.
Bunun içindir ki, şirk dini ve
onun çağdaş fırkacı görünümleri, Allah, sadece Allah anıldığında söz ne
denli değerli olursa olsun, önemsemezler. Alt ilahları haline getirdikleri
kişilerden bir veya iki cümle söylediğinizde ise yüzleri
parıltılar ve gülücüklerle doluverir… Bu, Kur’ana göre tam bir şirk fotoğrafıdır.
Müşriklerden
bahisle şöyle deniliyor:
“Dediler ki: Sen, yalnız ve sadece Allah’a ibadet edelim de
atalarımızın kulluk-kölelik ettiklerini terk edelim diye mi geldin bize!... (Araf, 70)
Ve şu beyyine:
“ Allah, yalnız başına anıldığında, ahirete inanmayanların kalpleri
nefretle ürperir. O’nun berisindeki ilahlaştırılmış kişiler anıldığında ise
hemen müjdelenmiş gibi sevinirler.” (Zümer, 45)
Başka bir deyişle, şirk dininin Kur’an
dininden farkı, cennete gidiş
belgesiyle kulluk
belgesinin altında Allah’ın imzası dışında imzaların
gerekli görülmesidir. Kur’anın dini,
bu belgelerin altında Allah dışında
hiçbir varlığın imzasını
istemiyor. Bu belgeler ya Allah tarafından
imzalanır, geçerli olur; yahut
da imzalanmaz, işe yaramaz hale gelir.
Tevhit dini, adı,
esasları, ibadetleriyle “Allah’a özgülenmiş” bir dindir (bk. Araf 29, Ğafir 14,65, Beyyine,
9); şirkin dini ise Allah
ve alt -ilahlardan oluşan bir panteona özgülenmiştir.
c. Şirk aracı yapılan şeylerin sadece eşya (taş-toprak, ağaç
vs.) olduğunu sanmak veya iddia etmek:
Şirk konusunda en büyük
ve en tehlikeli yanılgı budur. Bu yanılgı, İslamı örtülü şirke yelken açtıranların hesaplarına
yaradığı içindir ki, hurafeci-badatçı örf dini şirk aracı olan şeylerin birkaç
eşya parçası put olduğunu, bunların da Kâbe’den zaten temizlenmiş
bulunduğunu söyleyerek bahsi kapatmak peşindedir. Çünkü şirk aracı olan şeyler, Kur’anın gösterdiği biçimde
tanıtılırsa hurafe-bidat dininin durumu çok zorlaşır, hayatı tehlikeye girer,
kaleleri yıkılır, nefesi tükenir…
Hurafeci-bidatçı örf
dininin söylediğinin aksine, şirk araçlarının başında insan şerikler
gelmektedir. Kur’an bunlara genel bir adla “şüreka” (Allah’a ortak tutulanlar) diyor. Şürekânın çerçevesi
içine giren şirk araçları, alt başlıklar olarak şunlardır: Endad, erbab.
Endad; benzer, aynı, tıpkı anlamlarındaki “nidd” sözcüğünün çoğuludur. Kur’an, Allah’a endad tutulmasına da karşı çıkıyor. Endad edinmek, Allah yolunu karartan ve insanı saptıran bir davranıştır. (bk. Bakara
22, İbrahim 30, Zümer,8)
Erbab, rab sözcüğünün çoğuludur ve daima
insanlardan oluşur. Sembolü
kullanılmayan tek alt-ilah türüdür. Kur’an; nebilerin, dinde büyük tanınan kişilerin ve nihayet
her mevki ve konumda insanın rableştirilebileceğini söylemektedir.
Rableştirilen
kişilerin daima fırkalaştırma, bölüp parçalama aracı olacakları da gösterilmiştir. Yani rableştirme biçiminde sergilenen şirk, aynı zamanda fırkacılık şirki halinde dikkat çekecektir. Kur’an bu inceliği verirken, rableştirilen kişileri
Allah’a karşı konumlandırmakta ve onlardan “müteferrik” (fırkalara bölücü, fırkalara bölünmüş) diye söz etmektedir. (bk.
Yusuf, 39)
Rableştirme konusunu, eserimizin (İslam Nasıl
Yozlaştırıldı, Yaşar Nuri ÖZTÜRK) giriş kısmında genişçe incelediğimizden
burada ayrıntıya girmiyoruz.
Şürekâ, şuurlu varlıktan, insandan olur. Kavram, kurum, kudret ve
nesneler şürekanın sembolleri olabilir. Sembollere bakıp arka planı
unutmamak gerekir.
Şuursuz varlıklardan şürekâ olmaz. Şürekâ, kıyamet günü zoru gördüğünde, dünyada ilahlık tasladıklarını,
insanları kendilerine kul-köle ettiklerini inkâr edecektir. (bk. Fatır, 14)
Hatta bunlar, kendilerini ilahlaştıranları Allah’a şikâyet ederek: “Bunlar bize ibadet filan etmiyorlardı, yalan söylüyorlar;
bunlar bizim de yoldan çıkmamıza sebep oldular” vs. türünden ithamlarla kendilerinden beklenebilecek bir kahpelik
göstereceklerdir. (bk. Enam 94, Nahl 86, Yunus 28)
Şürekâ, din kurmak, din adına buyruk koymak gibi yetkiler
kullanmaya kalkan varlıklar olarak da tanıtılmaktadır. Bunlar, dinde Allah’ın
izin vermediklerini dinleştiren kişi veya odaklardır ki, şirk çocukları tarafından
şüreka (Allah’a ortak) olarak öne sürülürler. (bk. Şura, 21)
Kur’anın bu beyanından
anlaşılmaktadır ki, şirkin belirgin özelliklerinden biri de din kurucu sıfat
veya yetkisi kullanarak dinde buyruk koymaya kalkmaktır. Sayılan bu nitelikler, cansız eşyanın nitelikleri
değildir. Kur’anın “asnam” (putlar)
dediği şuursuz-nesneler, bu şuurlu insan şürekanın sadece sembolüdür. Sembol olarak sadece eşya değil,
melekler, cinler de kullanılmıştır. (bk. Enam, 100)
d. Kutsal değerlerin veya kıymetli insanların şirk aracı
olamayacağını sanmak:
Allah ile aldatan
ve tevhidi örtülü bir şirke doğru kaydıran hurafeci odakların
ileri sürdükleri bu iddiaya göre, makbul eşya ve
kişileri övmek, yüceltmek, kutsamak şirk
olmaz. İşte bu mantıkla peygamberler
ilahlaştırılır, sakal kıları mabede sokulup
etrafında tavaf edilir, tarikat şefleri, mezhep imamları, hocaefendiler, seyyidler, üstatlar takdis edilir… Çünkü onlar, meşayih-i kiram, ulema-i izam, eimme-i fihamdır, sakalı şeriftir, sadattır,
üstat hazretleridir…
Öte yanda, Allah’ın son peygamberi Hz. Muhammed, kendisine“Sen bizim yücemiz, efendimizsin!” diyen sahabesini, şeytanın keyfine
uyarak dine-imana yakışmayan söz söylemekle itham edip “Efendi sadece Allah’tır, Allah!” diye çıkışsın! Önemli olan, rableştirmenin bugün kitle üzerindeki
etkisi ve Allah ile aldatma sektöründeki pazar
payıdır.
Ve bu pay, ikiyüzlü siyasetler yüzünden son derece
büyümüştür… Pay böylesine büyük olunca insan hırsı ne Allah dinliyor ne
peygamber, ne kitap tanıyor ne tanrısal rehber…
Durum bu olunca,
adlarının başına birer şirk afsunlu sıfat eklenmiş kişilerin rableştirilmesi,
yarı-tanrı haline getirilmesi yadırganmamalıdır. Yadırgayan olursa, ulema-i kirama, evliya-i izama, sakal-ı şerife hürmetsizlikle
suçlanır… Atalar dinine
kafa tutanların başına gelenler unutulmamalıdır…
Kaynak: İslam nasıl
yozlaştırıldı, Yaşar Nuri ÖZTÜRK
Yaşar Nuri ÖZTÜRK’ün “İslam Nasıl Yozlaştırıldı”
isimli kitabından alıntıdır.
www.hanifdostlar.net
www.kuranmuslumani.com
(3 YAZININ 3.YAZISIDIR)
T.C. / M. Kemal Adal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder