(DİNİ ANLAMADA)
KURAN YETER Mİ?
Kashif
Ahmed Shehzada
Çeviren:
Afşin Bilgili
Redaktör:
Mecid Demir
KURAN’IN, DİNİ ANLAMADA YETERLİ OLDUĞU GÖRÜŞÜNE KARŞI
GETİRİLEN İTİRAZLARIN İNCELENMESİ – 10
Yanlış İddia 10: Kuran’ı anlamak için “esbab-ı nüzul”u (ayetin iniş
sebebini) bilmeliyiz. Çünkü bir ayetin neden ve nasıl bir tarihsel arka plan
ile vahiy edildiği konusunda bilgilenmeden Kuran’ı anlayamayız.
Düzeltme 10
Kuran, uyarıları ve
emirleri sadece belli bir zaman ve mekâna hitap eden bir kitap değildir. Kuran
her dönemde uygulanması gereken değişmez prensipler verir.Kuran’ın
açıklanması için belli bir dönemle ilgili tarihsel rivayetlere ihtiyaç olduğunu
iddia etmek, Kuran’ı belli bir döneme hapsetmek ve onu varsayımlara
bağlamaktır.Oysa
Allah, Kuran’ı “herkes
için bir öğüt” (81:27) ve
“insanlara kılavuz” (2:185) olarak niteleyerek bu görüşe
karşı çıkmaktadır.
Kuran, ayetlerin de gösterdiği gibi
tüm insanlar için, her yerde ve zamanda toplumun inşası veya yeniden inşası
için gerekli kutsal prensipleri sunar. İnsanlığın olduğu her yerde, Kuran’ın
kutsal değerleri geçerlidir. Bu değerler kalıcı, sürekli ve değişmezdir.
Zamanın ve mekânın şartlarına göre değişiklik göstermez. Kuran’ın bu değişmez
hükümleri geçmişte ne kadar uygulanabilirse şimdi de o kadar uygulanabilir.
Kuran’da anlatılanlar, hatta geçmiş kavimler ve elçiler hakkında anlatılanlar
bile, tarihi hikâyeler olarak sunulmamaktadır. Bu tarihsel anlatılar bize bazı
prensipleri öğretir.
Bize düşen görev tüm Kuran’ı bir rehber ve
içinde yaşadığımız zaman için bir ışık olarak düşünmek, günümüz sorunlarının
çözümlerini bu kutsal uyarı ve emirlerde aramaktır.
Geçmişte yaşandığı iddia edilen tarihsel rivayetleri araştırmaya
çalışıp, Allah’ın Kitap’ını bu rivayetlere tabi kılmak büyük bir hatadır.
Yusuf
Suresi’nde bu konu hakkında bir hatırlatma yapılmaktadır:
“Yemin olsun ki, onların hikâyelerinde, aklını ve gönlünü
çalıştıranlar için bir ibret vardır. Bu Kuran, uydurulacak bir hadis (söz)
değildir; aksine o, kendisinden öncekileri tasdikleyici, her şeyi ayrıntılı
kılıcıdır. İnanan bir topluluk için de bir kılavuz ve bir rahmettir.”
(12:111)
Hud
Suresi’nde de benzer bir hatırlatma vardır:
“Elçilerin haberlerinden, kendisiyle kalbini destekleyip
sağlamlaştıracağımız her şeyi sana anlatıyoruz. Bunun içinde sana gerçek
gelmiştir. Bunda, inananlar için bir öğüt ve hatırlatma da vardır.”
(11:120)
Görüldüğü
gibi, Kuran’da geçmiş nesiller ve elçiler hakkında verilen tüm örnekler,
tarihsel hikâye oldukları için değil, insanlara kutsal rehber oldukları ve
ahlaki dersler verdikleri için indirilmiştir.
Allah, bir yandan Kitap’ının tüm zamanlar için bir rehber olduğunu ve
her dönemde uygulanabilir olduğunu belirtirken, bir yandan da bazı insanların
Kuran’ı belli bir zamanla kısıtlı göreceklerini ve onun günümüzde
anlaşılamayacağını iddia edeceklerini söylemektedir:
“Hiç kuşkusuz Allah, onların sakladıklarını da açığa
vurduklarını da biliyor. Hiç kuşkusuz, O, büyüklük taslayanları sevmiyor.
Onlara, ‘Rabbiniz ne indirdi’ dendiğinde şöyle dediler: ‘Öncekilerin
masallarını.’” (16:23-24)
Bir
diğer ayette de Allah şöyle buyuruyor:
“Şunların hiçbirine itâat etme: yemin edip duran,
aşağılık, kötüleyen, söz götürüp getiren. Hayrı engelleyen, saldırgan,
günahkâr. Kaba ve kötülükle damgalı. Mal ve oğullar sahibi olmuş diye…
Ayetlerimiz ona okunduğunda şöyle der: ‘Daha öncekilerin masalları!’”
(68:10-15)
Yukarıdaki
ayette açıkça görmekteyiz ki Allah’ın Kitap’ını belli bir dönemle kısıtlamak
inanmayanların yaptığı bir eylemdir.
Dahası, esbab-ı nüzul -yani
vahyin iniş nedeni ve ayetlerin indirilmesiyle ilişkilendirilen tarihsel arka
plan- bilinmeden Kuran’ın anlaşılamayacağını iddia edenler, bizi şu konuda
bilgilendirmelidirler: Allah’ın Kitap’ını bağımlı kıldıkları külliyat, Kuran’ın
her ayeti hakkında tarihsel koşulları içeriyor mu? Bu konuda tek bir tutarlı
bilgi seti mevcut mu? İslam dünyası bu konuda
hatasız, çelişkisiz bir kaynağa mı sahip yoksa her mezhebin kendine ait bir esbab-ı
nüzul’u mu var?
Kuşkusuz,
Allah’ın tutarsızlıklardan uzak, anlamı açık olan, her dönem uygulanabilen
Kitap’ını; eksik, kendi içinde ve bilimin verileriyle çelişkili, bir kısmının
belli mezheplerce reddedilip, bir kısmının kabul edildiği, Kuran’ın vahyi
sürerken doğmamış insanlar tarafından zanna dayanarak ve sapkınca toplanmış bir
kaynağa bağımlı kılamayız.
Kuran,
yorumlanması için birbirleriyle çelişen ve mantığa aykırı olan bu rivayetlere
ihtiyaç duymamaktadır. Kuran’ın dediği gibi, “zan” hiçbir zaman “kesin gerçek”e
eşit olamaz:
“Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni
Allah’ın yolundan şaşırtıp saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar
ancak yalan söylerler.” (6:116)
DİP NOT:
Son Güncelleme: 11 Kasım 2017 / İZMİR
T.C. / M. Kemal Adal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder