(DİNİ
ANLAMADA)
KURAN YETER
Mİ?
Kashif
Ahmed Shehzada
Çeviren:
Afşin Bilgili
Redaktör:
Mecid Demir
KURAN’IN, DİNİ ANLAMADA YETERLİ OLDUĞU GÖRÜŞÜNE KARŞI GETİRİLEN İTİRAZLARIN İNCELENMESİ – 2
Yanlış İddia 2 : Kuran Allah’a ve O’nun peygamberine itaat etmemizi
istemektedir. Bu durumda Allah’a itaat etmek için Kuran’a, peygambere itaat
etmek için ise Kuran dışındaki kaynaklara uymalıyız.
Düzeltme 2:
Kuran,
peygambere itaat etmemiz gerektiğini söylemekle kalmıyor, bunun nasıl
yapılacağını, peygambere indirilen ve peygamberin insanlara ilettiği “ilahi
mesaj”ın ne olduğunu da anlatıyor.
Aşağıdaki ayetler bizi peygambere
indirilen ilahi öğretinin ne olduğu konusunda bilgilendiriyor:
ALLAH’IN ELÇİSİ’NİN
(RESUL’ÜN) ALLAH’TAN ALDIĞI İLAHİ MESAJ NEDİR?
Maide
Suresi’nde elçiden kendisine ulaşan kutsal vahyi, yani Kuran’ı, insanlara
iletmesi istenmektedir. Aksi takdirde elçinin misyonunu tamamlamamış olacağı
belirtilmektedir:
“Ey Elçi! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu
yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan
koruyacaktır. Doğrusu Allah, kâfirler topluluğuna rehberlik etmez.” (5:67)
Yukarıdaki
ayette Allah’ın elçisinden kendisine indirileni insanlarla paylaşması
istenmektedir.
Peki Allah’ın elçisine indirilen bu öğreti ve kurallar nelerdir? Aşağıdaki ayetler elçiye indirilenin ne olduğunu açıklıyor:
Peki Allah’ın elçisine indirilen bu öğreti ve kurallar nelerdir? Aşağıdaki ayetler elçiye indirilenin ne olduğunu açıklıyor:
“Biz Kitap’ı sana, her şeyin açıklayıcısı, Müslümanlar’a bir
hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik.” (16:89)
Görüldüğü
gibi Allah tarafından elçisine indirilen kitap olan Kuran, hidayet (doğru yol)
ve rehberlikle ilgili her konuda açıklama içerir.
Nisa Suresi’nde de elçiye gönderilen kutsal mesaj şöyle açıklanır:
Nisa Suresi’nde de elçiye gönderilen kutsal mesaj şöyle açıklanır:
“Şüphesiz, insanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği gibi
hükmetmen için biz sana Kitap’ı hak olarak indirdik. Hainlerin savunucusu
olma.” (4:105)
Bir
kez daha görüyoruz ki Allah’ın Kitap’ı olan Kuran, Allah’ın elçisine gönderdiği
“kutsal mesaj” olarak anılıyor. Allah, elçisinden insanlar arasında bu mesaj
ile hüküm vermesini istiyor. Aşağıdaki ayet de bu gerçeğe işaret ediyor:
“Sana da daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak
olarak Kitap'ı gönderdik. Artık aralarında Allah’ın indirdiği ile hüküm ver;
sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma.” (5:48)
Yukarıdaki
ayetler göstermektedir ki Allah, elçisine Kitap’ı indirmiştir ve elçinin görevi
bu Kitap’ın, yani Kuran’ın dediklerini harfiyen uygulayıp ondan sapmamak ve
insanlar arasında onunla hüküm vermektir.
Aşağıdaki
ayetler peygamberin insanları hangi öğreti ile uyardığını ve onlara ne ile
nasihat ettiğini daha net açıklıyor. Allah, Kaf Suresi’nde, elçisine şu emirde
bulunuyor:
“Biz onların dediklerini çok iyi biliriz. Sen onların üzerinde
bir zorba değilsin. Tehdidimden korkanlara Kuran'la öğüt ver.” (50:45)
Görüldüğü
gibi Allah, peygamberden insanlara Kuran ile öğüt vermesini istemektedir, başka
bir kitap ile değil. Peygamberin ağzından da bu görev onaylanmaktadır.
Peygamber, Kuran’da geçen bir konuşmasında görevinin Kuran ile uyarmak olduğunu anlatmaktadır:
Peygamber, Kuran’da geçen bir konuşmasında görevinin Kuran ile uyarmak olduğunu anlatmaktadır:
“Benimle sizin aranızda Allah şahittir. Bu Kuran bana,
kendisiyle sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için vahiy olundu.” (6:19)
Yine
başka bir ayet peygamberin insanları hangi öğreti ile uyarması gerektiğini
açıklamaktadır:
“Ey Ehlikitap! Elçimiz size geldi. Kitap'tan saklamış
olduklarınızın çoğunu size ayan beyan açıklıyor; çoğundan da geçiyor. Şu bir
gerçek ki, size Allah’tan bir ışık ve apaçık bir Kitap gelmiştir. Allah,
rızasına uyanları o Kitap'la esenlik ve barış yollarına iletir ve onları kendi
izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarıp şaşmayan ve sapmayan dosdoğru yola
kılavuzlar.”
(5:15-16)
Yukarıdaki
ayetler göstermektedir ki Allah’ın elçisi, Kitap Ehli’ne -yani Hristiyan ve
Yahudilere- Allah’tan gelen Kitap ile tebliğ yapmaktadır.
Kuran bize elçinin hangi öğreti ile insanları aydınlattığını bir kez daha hatırlatıyor:
Kuran bize elçinin hangi öğreti ile insanları aydınlattığını bir kez daha hatırlatıyor:
“Ben sadece, bu şehrin Rabbi’ne kulluk etmekle emrolundum. Orayı
kutsal kılmıştır O. Her şey O'nundur. Ben, Müslümanlar’dan / Allah’a teslim olanlardan
olmakla emrolundum. Ve Kuran okumakla emrolundum. Artık kim yola gelirse
kendisi için gelir. Sapmışa gelince, böylesine de ki: 'Ben uyarıcılardan
biriyim. Hepsi bu!’" (27:91-92)
Yukarıdaki
ayet elçinin Kuran’ı okuyacağını ve dileyenin bu rehberliği kabul edip doğru
yolu bulacağını anlatıyor. Görüldüğü gibi, elçiden tebliğde kullanılması
istenen kaynak Kuran’dır.
Bir başka ayette Allah şöyle buyuruyor:
Bir başka ayette Allah şöyle buyuruyor:
“Bu Kuran'ı sana farz kılan, elbette ki seni vaat edilen yere
götürecektir. De ki: ‘Hidayeti getireni de açık bir sapıklık içinde olanı da en
iyi Rabbin bilir.’”
(28:85)
Yukarıdaki
ayet göstermektedir ki elçi için bağlayıcı olan öğreti Kuran’dır.
Tüm
bu ayetler göstermektedir ki Allah’ın elçisi olan peygambere Allah’ın Kitap’ı
olan Kuran indirilmiştir ve peygamber bu Kitap’ı kullanarak insanlara dini
anlatmak ile görevlendirilmiştir. Bunu yaparken Kuran’dan en ufak bir sapma
göstermemesi konusunda uyarılmıştır.
Yukarıda
alıntıladığımız Maide Suresinin 48. ayetinde görüldüğü gibi peygamberin din alanında
verdiği tüm hükümler Kuran’a dayanmak zorundadır. Peygamber bu ayetlerden
anlaşılacağı üzere dini anlatırken kendine ait hukukunu ya da öğretilerini
değil, Kuran’ı anlatmak zorundadır.
İnsanlar
peygamberin kişisel fikirlerine ya da hukukuna değil Allah’ın yasasına boyun
eğmelidirler. Nitekim peygamber de böyle davranmış, insanlara sadece Allah’ın
Kitap’ı olan Kuran’ı tebliğ etmiştir.
Unutulmamalıdır ki
Allah’ın elçisine itaat etmek demek, Allah’ın mesajına uymak demektir; çünkü
elçi, sadece, Allah tarafından kendisine verileni insanlara yaymıştır, başka
bir öğretiyi değil. (Zaten ‘elçi’nin kelime anlamı da kendisine ait olmayan bir
şeyi başkasına ileten kişidir.)
Elçi
kendi hayatında Kuran’ın hakkında hüküm vermediği konularda kendi fikirlerine, alışkanlıklarına
ve içinde bulunduğu toplumun genel öğretilerine göre davranmış olabilir. Ancak
bunlar onun bireysel tercihleridir. Dini bir anlam taşımazlar. Bu yüzden elçi
insanlara bu seçimlerini aşılamaya çalışmamıştır.
Allah Kuran’da
insanlardan sadece Kuran’a uymalarını istemiştir.
ALLAH DIŞINDA HİÇ
KİMSE DİN ADINA HÜKÜM KOYAMAZ
Aşağıdaki ayetler din adına uyulacak tek yasanın Allah’ın yasası olan Kuran olduğunu gösteriyor:
“Hüküm yalnız
Allah’ındır.” (12:40)
“O, hükmüne hiç kimseyi ortak etmez.” (18:26)
Bu
ayetler göstermektedir ki Allah dışında hiç kimse din adına hüküm koyamaz.
Allah’ın elçisi bile olsa insanların kişisel görüşleri dinî hüküm olarak kabul
edilemez.
Aşağıdaki ayet bu gerçeğe destek niteliğindedir:
Aşağıdaki ayet bu gerçeğe destek niteliğindedir:
“Hiçbir insanın, Allah’ın kendisine Kitap, hikmet ve
peygamberlik vermesinden sonra insanlara: ‘Allah’ı bırakıp bana kul olun!’
demesi mümkün değildir. Bilakis şöyle der: Okutmakta ve öğretmekte olduğunuz
Kitap uyarınca Rabb’e hâlis kullar olunuz.” (3:79)
Ayetin
gösterdiği gibi Allah’ın elçisi olan peygambere düşen, insanların onun şahsi
kararlarına uymalarını istemek değildir. Peygamber insanlardan Allah’ın
Kitap’ına uymalarını ister.
Allah’ın
yasası, Evren’de doğa kanunları olarak vücut bulur. Aynı yasa, insan hayatında
da bulunur ve orada Allah’ın öğüt ve emirlerine dayanır. Nitekim, Muhammed
peygamber, Allah’ın, insan hayatı üzerindeki hükmünün ancak Allah’ın Kitap’ı
olan Kuran’daki öğüt ve emirlerle sağlanacağını şu ayetlerde geçen ifadesi ile
onaylamıştır:
“Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken,
Allah’ın dışında bir hüküm koyucu mu arayayım?” (6:114)
Yukarıdaki ayet açıkça göstermektedir ki Allah’ın elçisinin görevi Allah’ın Kitap’ında yer alan yasaları uygulamaktır. Bu yüzden elçiye uymak, Allah’ın Kitap’ına uymaktan başka bir şey değildir.
Yukarıdaki ayet açıkça göstermektedir ki Allah’ın elçisinin görevi Allah’ın Kitap’ında yer alan yasaları uygulamaktır. Bu yüzden elçiye uymak, Allah’ın Kitap’ına uymaktan başka bir şey değildir.
ALLAH’IN ELÇİSİ
SADECE ALLAH’IN KURALLARINI İLETİR. İNSANLAR ALLAH’IN, ELÇİSİ ARACILIĞI İLE
KENDİLERİNE İLETTİĞİ BU KURALLARA UYMAKLA YÜKÜMLÜDÜRLER
Allah’ın
elçisi sadece Allah’ın mesajını iletir. İnsanlardan Allah’ın Kitap’ı olan Kuran
dışında bir yasaya ya da kurala uymalarını istemez. Hüküm koyucu olarak yalnızca
Allah’ın Kitap’ı olan Kuran kabul edilebilir. Aşağıdaki ayetler elçiye uymak
için onunla gönderilen mesaja uymak gerektiğini anlatır:
“Allah’a itaat edin, elçiye itaat edin ve sakının. Eğer yüz
çevirirseniz şunu bilin: Bizim elçimize düşen sadece apaçık bir tebliğdir.” (5:92)
“Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler oluşturdu.
Dağlardan sizin için sığınak evler yaptı. Sizin için, sıcaktan koruyacak elbiselerle
savaşta koruyacak elbiseler de yaptı. İşte nimetini üzerinizde böyle tamamlıyor
ki, O'na teslim olup esenliğe ulaşabilesiniz. Yine de yüz çevirirlerse artık
sana düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir.” (16:81-82)
“Allah’a itaat edin, elçiye de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz
elçimize düşen, apaçık bir tebliğden başkası değildir.” (64:12)
“De ki: ‘Allah’a da itaat edin, elçiye de. Eğer yüz
çevirirseniz, onun görevi ona yüklenen, sizin göreviniz de size yüklenendir.
Eğer ona itaat ederseniz doğru yolu bulursunuz. Elçiye düşen, açık bir
tebliğden başkası değildir.’” (24:54)
Yukarıdaki
ayetler Allah’a ve elçisine itaatin ne anlama geldiğini açıkça gösteriyor.
“Elçiye düşen, açık bir tebliğden başkası değildir” ifadesi elçinin görevinin sadece Allah’tan geleni insanlara iletip insanları onunla uyarmak olduğunu bildiriyor.
Elçi Kuran ile kendisine iletilenler dışında dinî kurallar koyamaz ve kişisel uygulamalarının din adına kabul edilmesini talep edemez.
“Elçiye düşen, açık bir tebliğden başkası değildir” ifadesi elçinin görevinin sadece Allah’tan geleni insanlara iletip insanları onunla uyarmak olduğunu bildiriyor.
Elçi Kuran ile kendisine iletilenler dışında dinî kurallar koyamaz ve kişisel uygulamalarının din adına kabul edilmesini talep edemez.
İTAAT SADECE ELÇİ TARAFINDAN ALINAN VE İNSANLIĞA DAĞITILAN MESAJA OLMALIDIR. KURAN DIŞINDA BİR KİTAP İLAHİ YOL GÖSTERİCİ OLARAK KABUL EDİLEMEZ
Araf
Suresi’nde inananların sadece Allah’ın Kitap’ına uyup, o kitabı takip etmeleri
istenmektedir, diğer kitapları değil.
“Bir kitaptır bu; sana indirildi, onunla uyarıda bulunasın diye
ve inananlar için bir öğüt ve düşündürme olarak... O halde, bundan dolayı göğsünde
bir sıkıntı olmasın. Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden
birtakım velilerin ardına düşmeyin. Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!” (7:2-3)
Bu ayette görülüyor ki uyulması gereken kaynak
Allah’tan insanlara indirilen Kuran’dır. “O'nun berisinden birtakım
velilerin ardına düşmeyin” ifadesi Allah’ın vahiy ettiği dışında hiçbir
kaynağa uymamamız gerektiğini vurguluyor.
Allah,
elçisine şunu hatırlatıyor ki, insanlar için Kuran dışında bir kılavuz
bulunmamaktadır:
“Oysa biz onlara ders alacakları kitaplar vermemiştik ve
kendilerine senden önce bir uyarıcı göndermemiştik.” (34:44)
Başka
bir ayette Allah şu soruyu yöneltiyor:
“Müslümanlar’a suçlular gibi mi davranalım? Neyiniz var, ne
biçim hüküm veriyorsunuz? Yoksa bir kitabınız var da onu mu okuyup
duruyorsunuz? Ve içinde her dilediğinizi bulabiliyorsunuz?” (68:35-38)
Bu ayette geçen “Yoksa bir kitabınız var da onu
mu okuyup duruyorsunuz” ifadesi bize, inananların din adına okuyup ders
alacakları tek Kitap’ın Kuran olduğunu gösteriyor.
Kuran
dışında ders alacağımız başka dinî bir kaynak olmadığı şu ayetle de
destekleniyor:
“Veya onlara bir kitap verdik de ondaki bir delile mi
dayanıyorlar? Doğrusu, zalimler birbirlerine ancak aldatıcı sözler verirler.” (35:40)
Zühruf
Suresi’nde inanmayanlar için şunlar söylenmektedir:
“Onlara bundan önce bir kitap verdik de ona mı dayanıyorlar?” (43:21)
Hakka
Suresi’nde elçinin dinle ilgili sözlerinin Kuran’dan olduğu belirtilmektedir.
Aynı surede elçinin kendi dünyevi sözlerini Allah’ın sözleri gibi göstermesi
durumunda bundan sorumlu tutulacağı hatta cezalandırılacağı anlatılmaktadır:
“Eğer bize atfen bazı sözler uydurmuş olsaydı, elbette onu
kıskıvrak yakalardık. Sonra onun can damarını koparırdık. Hiçbiriniz buna engel
de olamazdınız.”
(69:44-47)
Saffat
Suresi’nde Allah, inanmayanları Kuran dışında bir kitaba uymamaları konusunda
uyarıyor:
“Ne oluyor size, nasıl hüküm veriyorsunuz? Hiç düşünmüyor
musunuz? Yoksa sizin açık bir deliliniz mi var? Doğru sözlülerden iseniz,
kitabınızı getirin!” (37:154-157)
Peygamber,
Kuran ayetlerinde geçen ifadeleri ile, Allah’tan gelen kitaplar dışında
insanlara din alanında rehberlik edecek başka bir kaynak olmadığını
bildirmektedir.
(Allah tarafından indirilen diğer kitaplar da Kuran ile aynı mesajı paylaştıkları
sürece Allah’ın Kitap’ı kategorisinde değerlendirilebilir. Bakınız 42:13)
“De ki, ‘Doğru sözlü iseniz, Allah katından bu ikisinden daha
iyi yol gösteren bir kitap getirin, ben ona uyayım.’” (28:49)
Bu
ayette geçen “bu ikisinden” ifadesi bir önceki ayette açıklanmaktadır:
“Fakat hak, katımızdan kendilerine geldiğinde şöyle dediler:
‘Musa'ya verilenin aynısı buna da verilseydi ya!’ Bunlar daha önce Musa'ya
verileni inkâr etmemişler miydi? Şöyle demişlerdi: ‘Birbirini destekleyen iki
büyü.’ Ve dediler: ‘Biz bunların ikisine de inanmıyoruz.’" (28:48)
İnanmayanlar
Musa Peygamber’e ve Muhammed Peygamber’e indirilen mesajları reddettiklerini
bildirmektedirler. Yukarıdaki ayet Allah’ın indirdiği Kitap olan Kuran ve
onunla aynı mesajı taşıyan ve yine Allah tarafından Musa Peygamber’e indirilen
kitap dışında insanlar tarafından oluşturulmuş bir kaynağın din alanında yol
gösterici olamayacağını vurgulamaktadır. Allah, Kitap’ını indirmiş,
inananlardan bu Kitap’taki kurallarına uymalarını istemiştir. İnananlara düşen;
bu kurallara uymak, saf olan dine ilaveler sokmamaktır. Din adına neyin doğru
ve neyin yanlış olduğuna karar verecek merci Kuran’dır. Ancak buna rağmen
insanlar Kuran’ı terk edip başka kaynaklara yönelmektedirler.
“Kitap’ın indirilmesi, Üstün ve Bilge olan Allah’tandır.
Şüphesiz, sana bu Kitap’ı hak ile indirdik; öyleyse dini yalnızca O'na has
kılarak Allah’a ibadet et. Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru din yalnız
ve yalnız Allah’ındır! O'nun yanında birilerini daha veliler edinerek ‘Biz onlara,
bizi Allah’a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz.’ diyenlere
gelince, hiç kuşkusuz, Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili
hükmü verecektir. Şu bir gerçek ki, Allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve
güzele kılavuzlamaz.” (39:1-3)
Yukarıdaki
ayetler bize şunları hatırlatıyor: Allah’a Kuran’ı takip ederek kulluk etmeli,
dini Allah’a has kılmalıyız. Bunu yaparken bizi Allah’a daha çok
yaklaştıracaklarını düşünerek Allah dışındakilere kulluk etmemeliyiz.
Fatır
Suresi’nde Allah, vahiy olarak yine, sadece Kuran’a dikkat çekmektedir. Allah,
peygambere Kuran’ın indirildiğini ve Müslümanlar’ın Kuran’ı kutsal yol
gösterici olarak almaları gerektiğini vurguluyor:
“Sana vahiy ettiğimiz kitap, kendinden öncekini
doğrulayıcı olarak gelen gerçektir. Allah, kullarından haberdardır, görendir.
Sonra, kullarımız arasından seçtiklerimizi Kitap'a mirasçı kıldık. İçlerinden
kendine zulmeden var. Orta yolda gideni var. Allah’ın izniyle hayırlarda öne
geçeni var. İşte bu, büyük lütfun ta kendisidir.” (35:31-32)
Görüldüğü
gibi Allah kullarına miras olarak Kitap’ını bırakıyor, başka bir kaynağı değil.
ALLAH’A VE ELÇİ’SİNE
UYMAK İKİ AYRI KAVRAM DEĞİLDİR
Kuran’a
bakınca şunu görmekteyiz ki Allah’a ve elçisine itaat iki ayrı kavram değildir.
Bu yüzden “Allah’a uymak için Kuran’a, elçiye uymak için ise Kuran dışında
başka kitaplara uymalı” görüşü hatalıdır. Kuran ayetlerinin
gösterdiği gibi, “Allah ve elçisi” tek bir hukuk ve itaat kaynağına karşılık
gelir.
Tevbe
Suresinde Allah, elçisi aracılığıyla, müşrikler hakkında bir açıklama
yapmaktadır:
“Bu, aynı zamanda, Allah ve elçisinden tüm halka, büyük
hac günü yayımlanmış bir duyurudur: Allah putperestlerden uzaktır, elçisi de...
Tövbe ederseniz sizin için daha iyidir. Dönerseniz, bilin ki siz Allah’ı aciz
bırakamazsınız. İnkarcılara acı bir azabı müjdele.” (9:3)
Bu
ayetteki duyuru insanlara elçi tarafından ulaştırılmıştır ancak ayette bu
duyurunun “Allah’tan ve elçisinden” geldiği ifade edilmektedir. Şurası açıktır
ki elçi müşriklere, Allah’ın bu duyurusu dışında bir duyuru yapmamaktadır.
Yukarıda bahsedilen duyuru Allah tarafından hazırlanmış ve elçisi tarafından
insanlara ulaştırılmıştır. Bu duyurunun “Allah ve elçisi”nden geldiğinin
söylenmesi gösteriyor ki Allah ve elçisi iki ayrı kural kaynağı değildir. Allah
tüm kutsal kuralların kaynağıdır ancak Allah bu kuralları herkese tek tek
anlatmayı tercih etmemiş, bir elçi seçerek kutsal mesajını insanlara onun
aracılığıyla ulaştırmıştır.
Enfal
Suresi’nde şu ifade yer almaktadır:
Yukarıdaki
ayette inananlardan Allah’a ve elçisine itaat etmeleri istenirken ayet “işitip
duyduğunuz halde ondan yüz çevirmeyin” ifadesi ile sona ermektedir. Buradaki
ifadede çoğul zamir olan “onlardan” değil, tekil zamir olan “ondan” kelimesinin
kullanılması anlamlıdır. Çünkü
Allah ve elçisi iki ayrı dinî kaynak getirmezler. Allah’ın gönderdiği ve
elçisinin inananlara ilettiği mesaj “tek”tir. O tek kaynak Kuran’dır.
İtaat
ve boyun eğmenin yöneleceği tek otorite Allah’tır. Ancak Allah her kulu ile tek
tek görüşmediği için insanlar arasından birisini seçip, yasalarını ve
emirlerini o kulu aracılığı ile diğerlerine iletmiştir. Allah’ın mesajını diğer
kullara ulaştıran bu kişiye “peygamber” ve “elçi” (Resul) denir. O kişi
‘peygamber’dir çünkü Allah mesajını ona iletir. Aynı zamanda o kişi ‘elçi’dir
çünkü mesajı kendisine saklamaz, diğer kullara iletir. Elçi, insanları bu yasalara uymaya çağırmakla kalmaz,
kendisi de bu yasaya uymakla yükümlüdür.
Elçi
kendi fikirlerini değil, kutsal mesajı insanlara iletir. Elçinin dinî anlamda
Kuran dışında getirdiği bir söz yoktur:
“Hiç şüphesiz o (Kuran), çok şerefli bir elçinin sözüdür.” (69:40)
Bu
ayet gösteriyor ki elçinin sözüne uymak onun yaymaya çalıştığı mesaja, yani
Kuran’a uymaktır.
Bu
yüzden Allah, Nisa Suresi’nde şöyle demektedir:
Yukarıdaki
ayetler gösteriyor ki elçiye itaat etmek onun kişisel görüşlerine itaat etmek
değildir. Elçiye itaat, ona elçiliğinin gereği olarak indirilen ilahi mesaja
itaat etmektir. Bu yüzden Allah ve
elçisi iki ayrı kaynak değildir. Allah’a ve elçisine itaat, tek bir kaynağa, yani Allah’ın
indirdiği Kitap’a uymakla mümkün olur.
DİP NOT:
Son Güncelleme: 3 Kasım 2017 / İZMİR
T.C. / M. Kemal Adal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder